HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Peki Bu Fikirler Tutar mı?

Bana göre bunlar süper fikirlerdi. Her gün on binlerce aracın çalışır vaziyette bekleyerek yakıt sarfetmesi şeklindeki yakıt israfına son verilecek, boş taksiler yollardan çekilecek; en önemlisi Türkiye'nin gündemine "tasarruf" kavramı somut ve iddialı örneklerle girecekti. Üstelik de bu kavram bankamız ile özdeşleştirilecekti.


İkinci aşamada kavşağın sağ ve sol yanlarına birer "U Dönüş Tüneli" açılır. Böylelikle araçlar bir yöne doğru giderlerken yeraltından karşı şeride geçip aksi yönde gitmeye başlama olanağına kavuşurlar. (Resimde mavi ok yeraltına girişi, yeşil ok ise yeryüzüne çıkışı göstermektedir.)







Bu önerilerin ideal biçimde uygulanması halinde Ankara trafiğinin bugünü ile yarını, bu iki resim kadar farklı olmaya doğru değişmeye başlayabilirdi.




Üstelik bunu yapmak için kent merkezlerine sığmayacak ölçüdeki geniş yonca yapraklı kavşaklar kullanma zorunluluğu da ortadan kalkmış oluyordu.


Öte yandan önerdiğim şeylerin maliyeti televizyon reklamlarına bir ayda ödenen meblağ kadardı. Oysa gerek müşteri grubumuz, gerek kamuoyu, gerekse medya nazarında bu yatırımlarım yaratacağı etkiyi TV reklamları yoluyla yıllarca uğraşsak elde edemeyeceğimiz aşikardı.

Hem ben de yılın bilimsel araştırma dalında birincilik ödülü peşinde felan da değildim. Maksadım sadece işimi gereken dikkat ve uyanıklıkla yaptığımı, çalışırken sadece masamdaki kağıtları değil tüm dünyada olup bitenleri gördüğümü ve doğabilecek fırsatları henüz oluşum safhasında kurumuma aktarmak şeklinde ileri görüşlü ve stratejik bir iş anlayışına sahip bulunduğumu yönetim katına fark etirmekti. Bu sayede değişim rüzgarlarını önceden hissedebilecek (bir benzetmeyle ifade etmek gerekirse yüzbinlerce tavuk arasından hangilerinin "altın yumurtlayacak tavuk" olabileceği sezebilecek) farklı bir eleman olarak sivrilmeyi ve yeteneklerimi tam anlamıyla kullanabileceğim daha iddialı görevler üstlenmeyi ümit ediyordum. Tabii ki aklımdan geçen görev bilgi ve görgümü arttıracak, bana yeni şeyler öğrenme olanağı sunacak bir yurtdışı, tercihan da bir iki yıllık Paris göreviydi.

Bunun için fikirlerimin onaylanıp hayata geçirilmesini zaten beklemiyordum. Ben eserlerimi değil, çalışma biçimimi, zekamı ve potansiyelimi tanıtmak peşindeydim. Dolayısıyla yönetim katından birilerinin bu fikirlere birazıcık da olsa heyecan duyarak yaklaştığını görmek ya da bunlardan dolayı takdir edilip güzel sözlere muhatap kılınmak benim için yeterli olacaktı.

Dolayısıyla ben hem bu fikirlerin tutacağına inanıyordum, hem de tutmaması halinde bir kaybımın olmayacağını düşünüyordum.

İlk Sınavlar

Hevesle hazırlıklarımı tamamladım ve uygun bir zamanda uygun birilerinden başlayarak bunları anlatmanın fırsatını kollamaya başladım. Hem yaş grubu, hem kıdem düzeyi itibariyle daha yakın bulduğum mesai arkadaşlarımdan başladım işe... Onların da bu heyecanı benimle paylaşacaklarını umuyordum.

Oysa mesai arkadaşlarım dahil, bunları anlattığım hiç kimse bunları anlıyor gibi bakmıyordu yüzüme. Para, döviz, krede, faiz, repo gibi günlük iş kavramları düşünsel bir duvar örmüştü onlarla benim arama ve ben onlara ulaşamıyordum.

İçlerinde en samimi olanları bana çalışmakla bir yere gelinemeyeceğini, elimden geliyorsa kuvvetli bir torpil bulmamın istediğim göreve atanmam bakımından çok daha yararlı olacağını söyleyerek bana yol göstermek istediler. Tabii ki o günlerde ben bunları anlayabilecek olgunlukta değildim. Benim gözümde her türlü engeli yeterince uğraşılırsa aşılabilir görmemi sağlayan üç yıllık somut bir özel sektör deneyimi vardı ve ben henüz tanışmakta olduğum bu dünyaya o dünyada öğrendiğim gerçekler zaviyesinden bakıyordum. Onlar ise üniversiteyi bitirip hemen burada işe başlamış olduklarından sadece bu dünyanın kuralların biliyor ve onlarla hareket ediyorlardı. Onların gözünde bir takım kesin şablonlar vardı ve o şablonlara uymayan hiç bir şey makbul değildi. Ben onların yanıldığını, daha doğrusu şablonların belirlediği alanın dışına çıkma yeteneklerini geliştirmedikleri için bunları anlayamadıklarını düşündüm.

Enerji konularına en azından diğer meslekdaşlarımdan daha aşina olan Daire Başkanımla konuşmanın daha isabetli olacağı düşüncesiyle bir gün öğle tatilinde iznini alarak kendisine bu konuları açtım.

Bir süre beni dinledi, hatta sorular sorarak gerçekten de bir model geliştirmiş olup olmadığımı kontrol etti. Ancak ben sözlerimi bitirince arkasına yaslanıp bana dostça nasihatlara başladı. Şöyle bir konuşma oldu aramızda:

"- Biliyorsunuz ki dünyanın her yerinde trafik lambaları kullanılıyor. Günümüzün en gelişmiş toplumları olan Avrupa ülkelerinde dahi trafik lambaları var! Sizin söylediğiniz gibi yerlerine yeni bir kavşak koyup onları müzeye kaldırmak mümkün olsaydı, önce onlar yapmazmıydı bunu?"

"- Efendim buluşların tamamı Batı dünyasında olacak diye bir şey yok ki... Bu proje onların elinde olsa belki de uygularlardı. Nereden bilebiliriz ki?"

" - Peki siz neden ilgileniyorsunuz bu konularla? Yaptığınız tercümeler, yabancı ortaklar için hazırladığınız raporlar gerçekten mükemmel... Size verilen işleri yapmakla yetinseniz yeterince başarılı bir memur olacaksınız zaten!"

"- Ben sadece bugünü düşünerek çalışmamızın eksik bir yaklaşım olacağını düşünüyorum. ABD'deki özel firmalarda insanlar çok daha geniş görev tanımlı işlerde çalışarak kurumlarına para kazandırıyorlar. Örneğin hiçbir görev tanımı olmayan "go-geters" (git-getirciler) var, bunlar üretimden pazarlamaya, reklamdan muhasebeye günlük işlerin hangi safhasında nasıl bir sorun çıkabilir ve bu sorunlar nasıl giderilebilir diye araştırıp yönetim katına rapor etmekle görevliler. Ben de kendi payıma hiç değilse yaptığım işi daha geniş bir bakış açısıyla yapmaya çalışıyorum."

"- Eminim ki ileride çok başarılı bir meslekdaşımız haline geleceksiniz. Ancak henüz çok erken, bankayı ve idareyi tanımıyorsunuz. Bu yüzden yönetimin nelere ağırlık verdiğini, hangi konuların ön planda olduğunu bilemediğinizden hata yapma olasılığınız çok yüksek. Bence bir kaç tecrübe kazandıktan sonra düşünün bütün bunları..."


Doğrusu hiç beklemediğim bu cesaret ve ümit veren (!) sözler üzerine dünyam alt üst olmuştu. Kesinlikle farklı bir iklimde, farklı koşullarda yetişen bir bitkiyi bambaşka bir ortamda yaşatmak ister gibiydim. Anlaşılan burada işler bir başka şekilde dönüyordu. Daha yolun başında yel değirmenlerine savaş açan Donkişot misali, trafik lambalarına toslamıştım mesai arkadaşlarımın gözünde...



Geri - 52 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur