|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Bu gözü kör gidişatı sadece güçlü bir deprem duraksatabilmekteydi...
AO da yalnızca kısa bir süre için... Sonra yine egemenlik o taş, beton ve demir kusan, tuğla dokulu kentleşme canavarının olacaktı...
Tekrar açılan iri aç gözleri "ohh...yine bana iş çıktı" diyerek sevinç ve iştahla etrafına bakınacak, iç rahatlatıcı gerekçeler öne sürerek kaldığı yerden devam edecekti yeryüzü egemenliğini en, boy ve yükseklik olarak büyüten yayılmacılığına...
İnşaatların kolonları hangi yönde bir adım ilerleyecek olsa, yeryüzünün doğal örtüsü de tam aksi yönde telaşla bir kaç adım geri gidecek, barındırdığı onca kuş, bitki, börtü-böcekle birlikte dürülüp biraz daha çekilecekti kendi içine... İtirazsızca rulo yapılan bir halı gibi...
Ufukta beliren apartmanlar her geçen gün biraz daha uzatacaktı ahtapot gibi kollarını doğal yaşamın boğazına dolanırcasına ilerilere... daha da ilerilere...
Yeryüzünün her köşesinde insanlar hep birlikte aynı kabusu yaratmak için elbirliği etmişler; doğal güzellikleri, ormanları, verimli tarım alanlarını hoyratça yağmalamak için güçlü bir el halinde birleşip bütünleşmişlerdi adeta...
Hangi binanın sakinleri yaz güneşini şu ağaç altındaki adam kadar hoş karşılayabilir ki?
Gün boyu emdikleri ısıyı uzunca bir zamanda geri veren ve bu yüzden kırda bayırdaki akşam serinliğinin kentler uğramasına engel olan binalar ne denli çoğalırsa küresel mahallemiz olan Dünyanın o denli çok ısındığını anlayamadan devam ediyorduk yeni binalar yapmaya...
|
|
|