|
|
|
20 Aralık 2004 - Fincanın İçindekiler |
Editör'den : Bir havalandım ki sormayın gitsin!.. |
İyi Haftalar,
Muhteşem bir haftasonunun ardından hepinize merhaba. Muhteşem lafının Cumartesi Kızılay meydanında yapılan Avrupa Birliği Gireyazma toplu törenleri ile uzak yakın hiçbir ilişkisi yok. Ama o meydandan biraz daha yukarılara çıkıldığında şöyle 2-3 basamak merdivenle müzakere tarihi almaya gerek kalmadan girilebilen küçük bir mekanda öyle bir birlik, bütünlük, içtenlik, sevgi, saygı vardı ki, anlayabilmek için orada olmaktan başka çare yoktu. Ankaralı koca yürekli kahvecilerin kusursuz organizasyonları ile hazırladıkları, akşam saat 8:00 de başlayıp gün ışımaya az kala 4:00 sularında, hala birlikte kalmanın yollarını arayan bir grubun taçlandırdığı muhteşem bir gece yaşadık. Eğlenceyse eğlencenin, sohbetse sohbetin, şiirse şiirin, şarkıysa şarkının dibine vurduk koca yürekli candan dostlarla.
Şu işe kalkışırken kafamdaki tek şey, sanal denilen, var ile yokun çatışıp durduğu, yalanla dolanın kol gezdiği yağmalanmış interneti tersine çevirmekti. Yani tellerin, kabloların, ekranların ardında da sahici olunabileceğini ispat etmekti hedefim, hala da öyle. O yüzden takma isimlerle yazı yayınlamadım, o nedenle bir dolu gerekçeyle kimliklerini saklayanların karşısına dikildim. Hala kıs kıs gülüp "Sen öyle san, ben ben değilim ki!" diyenler olduğunu biliyorum. Ama ben bir başka şey daha biliyorum. Altmış tane birbirini az önce gören sahici insan, tanıştıkları o var ile yok arası ortamdan sıyrılıp gerçekten gerçek olabiliyorlar. Altmışın dışında kalıp aramızda olamayan yüzlerce kahvecinin varlığını heran hisseden ve hissettiren bu koca gönüllü dostlara bir kuru teşekkür yetmez. Bu lafları pohpohlanmaktan havalanıp uçan bir adamın günah çıkarması olarak sakın ola algılamayın. Bu lafları aramıza katılan her yeni dosttan duymak, bizleri dışarıdan izleyenlerin sözlerine kulak vermek bile bu imecenin artık beni aştığının göstergesidir. Şimdi söyleyin bakalım ben havalanmıyayım da kimler havalansın.
Bu güzel gecenin dedikoduları daha çok konuşulacaktır. Ta ki bir yeni muhteşem toplantıya kadar. Yalnız İstanbul'lular olarak artık işimiz zor. Ankara'lı dostlarımız çıtayı epeyce yükselttiler. Bir yenisini dördüncü yılımıza girerken, çiçeği burnunda dergimizin ikinci sayısını elimizde tutarak yapmak en güzeli olacak galiba. Ama Ankara'ya yetişmek için epeyce fırın ekmek yememiz gerekecek, işte bu işin en zor yanı.
Döneli çok az olmasına rağmen bu teşekkürü sıcağı sıcağına yapmak ve düzeni bozmamak için matbaayı açtım. Hatalar olmuşsa bağışlayın artık. Günün şarkısı için plak seçmeye bile vakit kalmadı. Bugünlük eski şarkılarımızdan birini dinleyelim olur mu? Hepimize güzel bir hafta diliyorum. Haşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Beyaz Düşler : Sabiha Rana EğRELTİ Otuyum Şimdi |
|
Aldım düşten düşmüş düşlerimi
İçinizdeki türküleri dinlemeye geldimm..
Bir adım düşünce ötenizden dahi geçmesin..
Bitmeyince, dinleyeceğim türküler sizden..
Sonra git, denmeyecekse,
Biraz daha otururum yürek ucunuzda.
O vakit de ben anlatırım
İçimdeki türküleri size..
Ama..
İçimi yakan bir Emirdağ türküsü..
Ama mutlaka..
Çanakkale içinde aynalı çarşı...!
Belki; Yanık bir çocukluk, kaybolmuş bir gençlik,
sırtımda kambur, içimde feryat...
Bir ALAMANYA türküsü....
Belki soyumdan yankılanan
ÇERKEZ KIZI Türküsü...
Şimdi kapıda,bir çingene sabiş var...
Buyur etmek cesaret ister, yürek ister..
Çingene cabası..
Yanında, cahilliği,hırçınlığı,deliliği ve fırtınalı gözyaşlarıyla, buluşamadığı toz konduramadığı, belki yitik, zaten kırık, düşleyemediği, düşten düşmüş, türküleriyle...
Gönlünüz BAHÇEVAN MIDIR?
Kökü çürümeye yüz tutmuş, dalları hırpalanmış, kırılmış,
yaramaz çocuklarca !
Dünya da gelip geçici ya hani ?
Şimdi bir EĞRELTİ OTU bitti...
Birden çıkan fırtınanın, yolu üstündeki yuvasında
huzuru arayarak dinlenmeye çalışıyor...
Yorgun ruhu, kırgın bedeni, içeri çekilmiş ayaklarıyla,
Gitmesin diye yabancı yollara...
O ayak ucunda, Keçi yolunda...
EĞRELTİ OTUYUM !!
Işığınızı gördüm, bitkinim...
Nefeslenebilir miyim?
Sabiha Rana http://www.sabiharana.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 8 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
|
Barış Köşesi : Nadya Alpkonlar MİNİ SEYAHATNAME - II |
|
Aslında seyahat etmek için pek de münasip bir mevsim değildi.
Münih'e geldiğimin ikinci günü kar yağdı. Almanya için bile Kasım başında kar yağması çok erken sayılır. Ben hatırlıyorum da bazı yıllar Noel'de (24. Aralık) bile hala kar yağmasını beklerdik.
Allahtan ertesi günü eridi ve iz bırakmadan gitti. Ben de dört yıldır görmediğim karın hasretini gidermiş oldum.
Kendimi mağazaların, Kauhof'ların cazibesine kaptırmadan yeşil, kahverengi ve sarı renklere bürünen sonbahar yapraklarının fotograflarını çektim. Ne olur ne olmaz, belki yine kar yağar ve ben bu güzel manzaraları kaçırırım korkusuyla elimi çabuk tuttum. Ama yağmadı...
Mağazalara da doyduktan sonra seyahatimin 2. etabı için kolları sıvadım. Evvela Brüksele'e uçmayı düşündüm. Ama bu bana cazip gelmedi. Hiç yapmadığım birşeyi denemek ve trenle gitmek bana daha cazip geldi. Hem de HIZLI TRENLE! Televizyonda hep büyük bir hayranklıkla görüyordum o yılan gibi süzülen trenleri. Tarihi belirledikten sonra Gara gittim ve gişelerin önünde kuzu kuzu sıra bekleyenlerin kuyruğuna takıldım.
Ben çok soru soran, en püf noktasına kadar da istediğimi öğrenmeden karşımdakine rahat vermeyen biriyim. Şansıma, çok sabırlı bir bayan gülümseyerek (bu da Almanya'da az rastlanır...) "Bitte schön" dedi.
- Falan tarihte, erken saatlerde, ICE (Intercity) ile Brüksel'e gitmek istiyorum, dedim.
10.45 de varmış. Hayır, o olmaz, daha erken olsun. 09.30 da varmış. O da olmaz, daha erken. 08.15 de de varmış. Daha erken?
Kadıncağız artık fıttırmak üzere ama belli etmiyor.
- 06.45 de var, bu zaten en erken tren, diyerek sabırsızlığını belli etti nihayet.
Ben de hemen onu rahatlattım.
- Tamam, bu olabilir.
Soruşturmamın devam edeceğini bilmediği için "oh be" demiştir kadıncağız.
- 2. mevki bilet ne kadar acaba?
- 158 EURO.
- Ya 1. mevki?
- 202 EURO.
- Peki masalı yerler de var mı?
- Var.
- O zaman 06.45 trenine, 1. mevki, masalı, pencere kenarı bir yer rica ediyorum.
Bu sefer gerçek bir "oh be!" gözlerinden okunuyor.
Aslında "oh be" deyip sevinen ben oldum, çünkü, ilk olarak 1. mevkide seyahat edecektim.
Nihayet haraket günü bir küçük valiz, (küçük dediğime bakmayın, bayağı ağır! Neden insanlar, ben dahil, yarısından çoğunu giymeden geri getireceklerini bilmelerine rağmen bu kadar çok eşya taşırlar anlamış değilim.) büyükçe bir seyahat çantası ve tabii ki el çantamla zor zar trene bindim.
Yerim hem pencere kenarı, hem masalı. Masa da uçaklardan bildiğiniz, ön koltuğun arkasında bulunan, açılır kapanır masalardan değil. Kendi ayakları üzerinde duran şık bir masa. Koltuklarda, kulaklık takıp müzik dinleyebileceğiniz ve notbook.larınıza bağlantı sağlayabileceğiniz bir tertibat var.
Köln aktarmalı 7,5 saat süren bu yolculukta hiç sıkılmadım. Avrupa dahilinde seyahat edecek (vakti bol olan) arkadaşlara tavsiye ederim...
Ara sıra fransızcamı tazelemek için yanıma aldığım ders sayfalarını gözden geçirdim, gazete okudum, dergi okudum. Okumaya ara verdiğim zamanlarda da büyük bir hızla gözümün önünden geçen manzaraları yakalamaya çalıştım.
Adrenalimi yükselten tek olay da, trenin hızını belirten digital göstergenin 300km/h'ye ulaştığı andı. 200-250km/h hızları görmemezlikten geliyordum ama 300km/h beni korkuttu... Adapazarı'ndaki tren kazası aklıma geldi birden.
Allahtan bu hızla uzun süre gitmiyor tren.
"Brüksel Midi" garında indiğimde ufak bir şok geçirdim. Peronda beni karşılayacak kimse yoktu. Herkes inene ve ortalıktan kaybolana kadar bekledim.
Birden cep-telefonum aklıma geldi. Belçika topraklarına girdiğimizden beri TURKCELL yerine "Proximus" devreye girmişti. Tam bu sırada SMS gönderebileceğimi yazan bir mesaj geldi. Hemen bir SMS yolladım beni karşılaması gereken Belçika'lı arkadaşım Karin'e. Sonra el çantamı omuzuma asıp bir elime seyahat çantamı diğer elime de içimden sövdüğüm valizimi alarak aşağa indim. Gar çok büyüktü... Her taraftan görülebileceğimi düşündüğüm ortalık bir yerde demir attım. Dakikaları saymadım ama en az beş dakika "ısmarlanmış da alınmamış" gibi bekledim. (Bu bir Alman deyimidir...)
Nihayet arkadaşımın koşar adımlarla bana doğru geldiğini gördüm. Gecikmesinin nedeni, her büyük kentin müşterek problemi, yoğun trafik !
Brüksel'de fazla oyalanmadan otoyola çıktık ve 120km. giderek Ostende'deki evine vardık. Belçika'daki tüm otoyollarının aydınlatılmış olması beni şaşırttı. Gördüğüm diğer Avrupa şehirlerinde bu "konfor" yok.
Ostende bir sahil şehri. Buradan her gün İngiltere'nin Dover sahiline feribot gidip geliyor.
Çok uzun ve geniş kumsal bir sahili var. Met-cezir olayı da burasını martıların cenneti haline getirmiş. Her gün yüzlercesi sahilde denizin getirip onlara sunacağı ziyafeti bekliyorlar.
Sahilin batı kısımlarını da kum tepecikleri süslüyor. Bunlar da görülmesi değer ayrı bir atraksiyon.
Benim niyetim Karin'de 2-3 gün kalıp, 2-3 gün de "kahveci arkadaşların" tanıdığı Ayşenur Güven'de kalmaktı. Fakat kızının rahatsızlığından dolayı onunla ancak bir caféde buluşup bir saat sohbet edebildik.
Karin'de 4 gün kaldıktan sonra bir turizm bürosunda tren ve otel rezervasyonumu yaptırıp 3. Etabım olan Brüksel-Paris serüveni için yola koyuldum.
Nadya Alpkonlar
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 8 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.013 kahveciye doğru yola çıkmıştır.
Yukarı
|
Dört duvar
Dört duvar arasıdır
Ne cehennemdir bilemezsin
Girmeden içeri
Her gün işkence vakti
Elektrik verirler vücuduma
Senin dokunduğun yerler
Öyle bir acır ki;
Omzum,
Elim,
Dört duvar arasıdır.
Yatarım ranza üstünde
Gözüm tavana ilişir.
Nemli, küflü
Ama ben o iğrenç duvarda bile
Yüzünü görürüm
Gülüşün vurur parmaklıklara
Kalkıp dokunmak isterim
Soğuk,
Senin yüzün gibi değil
Yıkılır.
Geçerim bir köşeye
Ne keşkeler çıkar ağzımdan,
Ne de pişmanlıklar.
Yalnız sana ağlarım.
Yalnız yanında olamayışıma.
Emrah Kılıç
Yukarı
|
Ben admı böyle çizerim!..
Yukarı
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef Garson : Akın Ceylan Yamağı : Ayşe Nur Gedik |
Türkiyenin AB üyeliğiyle ilgili çeşitli yorumlar var ve var olmaya devam edecek. http://english.aljazeera.net/NR/rdonlyres/A8F8B2C7-0E09-428A-BB9B-69C00BBE4C95/50238/NEVERENDINGSTORY.swf kısayolundaki yorum ise "el cezire" tarafından yayınlanan yorum.
İnternet üzerinden şahsi eşyalarınızı satmak veya 2. el ürün almak için http://www.sahibinden.com web sayfasını kullanmanızı tavsiye edebilirim. Herhangibir ücret ödemeden üye olup her türlü ilan ve alışveriş için gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. Ama ne olursa olsun iyi bir tüketici olarak temkinli davranmayı sakın ihmal etmeyin.
Flash animasyonlar konusunda http://www.animaturk.com/ web sayfasını tavsiye edebilirim. Web sayfalarının tamamen tanıdık ve Tükçe olması sizler için bir avantaj. Eğlencelik oyunlar, filmler ve e-kart'lar için bu kısayolu tıklayabilirsiniz.
Orda bir Erciş var uzakta http://www.ercis.net ...Bu sitedeki amaç, Erciş'in ve Ercişli’nin tanıtımına katkıda bulunmak. Anadolu kentlerinin içinde bir çok tarihi ve kültürü zengin kentler mevcut. O kentler zaten biliniyor ve ziyaretçi çekiyordur. Erciş bu kentler arasinda hakikaten kendisini ortaya çıkartamamış, bazi nedenlerden dolayı ihmal edilmiş bir kent...
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
Buddy Spy 2.1.4 [1204 KB] 98/2k/XP FREE
http://www.buddy-spy.com/files/Setup.exe Bu programla hepinize casus olma şansı veriyorum. Yahoo Messenger kullanıcılarındansınız, arkadaşlarınızın neler karıştırmakta olduğunu merak ediyor ama messenger'i çalıştırıp afişe de olmak istemiyorsunuz. Artık bu casusluğu yapabileceksiniz. Yahoo ID'si olan herkesin kullanabileceği, arkadaşlarınızın görünmez(invisible) olsalar dahi online olup olmadıklarını anlayabileceğiniz, sohbet odasının farkına varıp baskın yapabileceğiniz bir program. Yahoo Messenger aslanlarına tavsiye olunur.
Yukarı
|
|
|
|
|
|