|
|
|
19 Nisan 2005 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Sıkıysa yapma!.. |
Merhabalar,
Adam doktora gitmiş. "Doktorcum, şöyle öne doğru eğilip, iki elimi de aşağıya doğru indirdiğimde, sağ bacağımı yukarı kaldırıp iki elimi yukarı doğru hızla çektiğimde sırtıma bir ağrı giriyor ki sorma. Aman derdime bir çare doktorum." demiş. Doktor adamı şöyle bir süzüp, "Eee kardeşim yapmasana böyle garip hareketler." diye adamı azarlamış. Şaşkınlıkla bakma sırası adama gelmiş, doktoru yukarıdan aşağıya bir süzüp "Ne yani artık pantalon giyemeyecek miyim?" deyivermiş. Hah işte tam bu hesap, ben de sandalyede oturup belimi hafifçe kırdığımda, iki elimi ileri doğru uzatıp parmaklarımla küçük küçük hareketler yaptığımda, hele birde boynum yukarıda, gözlerim ileri doğru bakıyorsa, sırtıma, böğrüme bir ağrı giriyor ki sormayın. Sakın ola siz de bana "Yapmasana öyle kardeşim." demeyin. Kahve Molasını masada oturup yapmak için bu hareketlere muhtacım. Eklem yerlerinin sızlamasına bakılırsa bir üşütme ve nevazil söz konusu olmalı. En iyisi ben sizi Paco de Lucia'nın güzel nameleriyle başbaşa bırakıp biraz uzun oturayım. Yarın iş var, kaytarmak olmaz. Aman havalara dikkat edin. Bir sıcak bir serin adamı tepe sersemine çeviriyor benden söylemesi. Hoşçakalın.
Dergilerimiz Buybye.com'da.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Double Espresso : Gülendam Z.Oğuz Annem'e dair hikayeler -II- |
|
Annem oniki, babam ondört yaşında iken tanışmışlar. Büyükleri, bu iki ufaklığı gözcü niyetine, yeni nişanlanmış olan amcam ve teyzemin peşlerine takmışlar. Sözüm ona, ele güne karşı, bir yaramazlık yapmasınlar diye onlara göz kulak olacaklarmış. Ne büyük bir hata!
Nişanlı ağabey ve abla önde, bunlar arkada, Samsun'un çeşitli kıyı boylarında ya da parklarında gezinmişler. Tabii ki tatil zamanlarında buluşulurmuş. Çünkü babam İskenderun'da okuluna devam etmekte imiş.
Gel zaman, git zaman, bunlar arkada işi bir güzel pişirmişler.
- Gökçen, benim bir sevdiğim var.
- ...... (evet?..)
- Güzel mi güzel! İri gözleri.. Çıkık elmacık kemikleri.. Ve gamzeleri var.
- ..... (Aaa?..Tıpkı ben!)
- Ona nasıl açılsam diye düşünüyorum. Ne dersin?
- ..........(Aaa..Deli ! Bir de bana soruyor.)
- Hem.. Kırmızı kapüşonlu bir gocuğu da var..Hatta..Şimdi..
- ..... (Ay.. İçim bayıldı ya...'Sensin!' dese de kurtulsak!)
- Hem.. Bir de...
- AY TAMAM GÜNGÖR! BENİM O! BEN!
Aralarındaki platonik durum ayyuka çıkmış haliyle. Ohh.. Bir güzel rahatlamış, hatta aralarında sözlenmişler bir de. Nişanlılar önde, minik sözlüler arkada, çay bahçelerinde dolaşmışlar. Hatta, benim o haylaz annem, babamla başbaşa görüşmek, ancak kimselere de yakalanmamak için babamla korka korka mezarlıkta buluşmuş, orada laflamışlar. Annem o gün bugündür hala mezarlık fobisi yaşamakta..Artık bilemiyorum, ruhlar da mı yanlarına geldiler, yoksa ?..
Samsun'un nüfusu o zamanlar fazla olmadığından insanlar birbirlerini iyi tanırlar, birbirlerinin secerelerini de bilirlermiş. Tabii annemin o yaşta birisini sevdiği de kısa zamanda duyulmuş.
Bir gün öğretmeni annemi sözlü'ye kaldırılmış.
- Evladım, ırkları say bakalım!
- Beyaz..
- Evet, ..?
- Sarı..
- Evladım, tek tek söyleme lütfen!
- Şey...
- Evet?
- ...
- Aaa..
Annemin aklına bir türlü sonuncusu gelmiyormuş.. Öğrencilerden biri, kara renkli okul önlüğünü göstererek anneme kopya vermiş.
- Buldum hocam. ÖNLÜK!
- Derhal geç yerine.. Hem..Hem sen kimle çalıştın bakayım derslerini?
- KAYNIM İLE!
- TERBİYESİZ! ÇABUK GEÇ YERİNE!
Onların hikayeleri de başka benzer aşıklarınki gibi uzayıp gider.. Aşkları da kendileri gibi büyür. Babam İskenderun'da, lise sondadır artık. Anneme şiirler döktürür. Deliler gibi aşk mektupları yazar.
Bir gün annem, hararetle babamın buram buram hasret ve aşk kokan şiir mısralarını okur. Keyiflenir. Keyiflenir de.. O da alır bir kağıt kalem, ancak ne cevap yazacağını bilemez. Düşünür.. Düşünür... Sonunda yazmaya başlar..
" Çok sevgili Güngör,
Mektubunu aldım, okudum. Teşekkür ederim.
Biz de, bugün kurufasulye pişirdik, seni andık.
Eh, daha daha nasılsın? Yaz lütfen.
........... ............Gökçen "
Aşk tadında kurufasulye'lerle .. Sonunda onlar ermiş muradına.. Bizler, çoktan çıktık kerevetine... Darısı tüm sevenler ve sevilenlere.
Gülendam Z.Oğuz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 14 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
|
Beyaz Düşler : Sabiha Rana Aklım Fikrim Kalbim Kıblem... |
|
Sen rica edersin de ben etmem mi kız Hatçaaa
Bende rica ederim..
Farkında mısınız acabam?
Bir muhabbet bir muhabbbet bizde...
Daha daha nasılsınız...?
Billah eyiyiz gülüm..
Nolcak işte,
Danimarka Türkiye maçını izliyoz..
Pekte sessiz geçiyor bacım...
Heçççççç heççç işşteeeee
Ne gol var,
Ne orta saha
Yandan sıfır....
Hadi gelin bari, çay içelim pişmirik oynayalım okey attıralım gız Hattçaaa...
Delinin birinin peşine takıldık gidiyoz..
Allaam hayra çıkarır inşallah yarabbimcim...
Adam dedin azcık deli olacak Hatçem..
Akıllı geçinenleri gördükte noldukine..?
Bizi eyi bi deli ettiler, işlerine gittiler bacım..
Pek bi yakıştırdılar huniyi tepemize....
Akılları batsın, batsın çıkamasınlar işalllahhhh
Aptal aptal karşısındakini aptal sanma pek meraklıdılar yaaa...
Offff yaaaaaa...
Gene deli zırvası yazmak zorundamıyım yaaaaa...
Millet bıktı anacım bu sabiş zırvalarından...
Bilmiyorlarkine ne hallardayım..
Aklım fikrim kalbim kıblem şaşmış haşama tövbe....
Bilseler,
Aklı gelip, gelip, gidiveriyo..
Sankim metro istasyonu...
Hemide hızlı trenler gibim,
Bunun tek kusuru, saati belli değil..
Akıl deyip duruyomda kalmayanları hatırlıyorum bacılarım okuyanlarım......
Hiştttt
Çin çinnnnn hanıımm huuuu
Nolur güzelim mankenim lacivert haplarımı getiriver..
Maviler hafif geldi yetmedi anacım...
Baksana belli olmuyor mu yazdıklarımın içindeki satırcık aralarından?
Millette okuyoo kkııı
Hoşlana da gidiyoooo
Heeçç
Göya öyle diyolar,
Ben pek inanmıyomda, inanmış görünüyom...
Ancak kitab satış rekorları neyin bişi varmış..
Satışın rekorun bişini kırınca inancam gayrı....
Acıyom millete benden başka acıyan yok zatı...
Herkez kendi derdinde........
Doktor dedi geçen seansımda....
Sabiha Rana hanımefendiciğim.....
Lütfen kendinizi dinlemeyiniz....
Biraz rahat olunuz başkalarını düşününüz...
Hem halinize şükreder, hemide dertlerinizi az birazcık bir parçacık unutma vaziyetleri alır,
rahatlarsınız hanımefendiciğim.....
Aa Tabi ya milleti devleti düşünen yok..
Bu işide bendenize verdiler...
Eh en azından işsiz değilim abim..
Ne iş olsa şaparım işi, sahıbısı oldum....
Evet evet ne iş olsa şaparım..
Yeterki çalışayım eve kepekli ekmek götürebileyim, kepekli bulamazsam çavdarlı götürmeliyim.....
Malum kilo yağ selülit bilumum organlarımın 17 ağustos sonraki halidir bedeni fizikim...
Dikkat şart..! !
Bu dikkatlar olmasa nasıl böyle manken edasıyla yazacaktımkine?
Ayyy manken dedik demi?
Napıyorlar acep bizim mankencikler çatır çatır çatlıyorlardır ortalarından...
Azcık onların modası kalmadı bana öyle geliyoo yani...
Semra çıktı şimdi,
Semra var ayol onlara kaç basar...
Basar da AŞIK DEĞİL.....
O bilir nasıl nerde kime aşık olunacağını...
Ahh ahhh bir Semra anam olacaktıkine bu hallere bu dertlere düşermiydim?
Beni kimler istedi de Semra annem vermedi diyeydim..
Bu demeyi bile elimizden aldı bu kader şeyi.......
Ayy kız gördünüz mü Kader naptı?
İtti kızı anacım yaaaa..
Belindeki kemeride hışım gibim çıkardı seni bunla şaparım demedi mi?
Şimdi bunlar olmasaydı nerden bilecektik biz?
Kaderin arkadaşını dövdüğünü şettini..
Semra,nın hangi kanalda Atasıyla vatana nispet, rezalet olmuş asaletini.......
'' Biri gelsin çeksin beni şu klavyeden daha çokkkk sıkılırsınız.....
Yani turşu gibim olursunuz... :)
Bana şart ya yazdıklarımı izah etmek için bir mütercim şart...
Mütercim.! ?
Doğru yazdım sanırım, yazmadıysam az sonra dil jandırması neyin varmış duydunuz mu?
Ehh böle bir şey varsa benim yazımın adresini soran olursa vereni gebertirim bu böle biline...
Napıyım ki ben şimdi
Bunca saatten sonra dilime?
Hüngürrrrr..
Delicim..
Delicimmmmm
Sen deli delsin anacımmmmmm
Deli benimmm
Deli benimmmmmmm
Ben deliyimmmmmm
Deliyimmmmmmmmm bennn
Yok siz deli delsiniz
Deli sizsiniz
Siz delisiniz
Deli sizsiniz siz delisiniz...
Ben deli değilim
Beni siz delirttiniz
Siz beni delirtiniz
Beni siz delirtiniz....
Delirttinizzzzz
Sizzzzz
Beni
Delirttinizzzzzzz
Şimdi beni mi okuycaksınız?
Beni sizzzzz okuyacakkksııınıııızzzzzzzz
Siz okuyacaaakkksııınııızzzzzzzzz
Siz beni okuyacak sınız
Okuyacakksııınnıııııızzzzzzzz
Okuyacakksııınnıııızzzzzz
Iıııııııızzzzzzzzzzzz ıııııızzzzzzzzzzzzz
Çinnnnnnn tııııısssssssss
Sabiha Rana http://www.sabiharana.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 14 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel |
Usul(d)en
Ne kadar objektif bir durum değil mi? İki kişiyle hiçbir bağınız, tanışıklığınız yok. Oturmuş, tamamen rahat bir biçimde izliyorsunuz olup biteni. İki kişi de bir şeyler söylüyor. Genelde de akıllıca gibi geliyor söylenenler ama daha durun bakalım, emin değilsiniz henüz.
Kafanızda tüm puanlamalar sürekli yer değiştiriyor. İbre bir o adama bir de o adama doğru kayıyor. "Evet tabii ya adam haklı." Bir süre sonra "Doğru tabii onu da göz ardı etmemek lazım." Şu adam da belli yani bir şeyler biliyor gibi. Arada ilgi çekici laflar da çıkıyor ağzından. Ama sizin dikkatinizi yavaş yavaş bir şey dağıtmaya başlıyor. İbre gitgide diğer adama mı kayıyor ne? Daha düzgün oturan yani oturmasını ve oturduğu gibi sakin kalmasını bilen, diğerinin kışkırtmalarına pek de öyle önem vermeyen... Çok da bir şey söylemiyor aslında ama çok soğukkanlı bak. Adam kendinden emin, yok yok biliyor ya bir şeyler belli. Bak adam ne kadar sakin, ne kadar konuya hakim görünüyor. Bir de diğerine bak. Tipe bak hop oturup hop kalkıyor. Bir sakinleşiyor, mantığa geliyor sonra mantık elden gidiyor gene. Sinirlendi yine bak bağırıp çağırıyor.
"Ne diyor bunlar ya?"
"Ya sabahtan beri şu konuyu konuşuyorlar. Bak şu adam var ya... Adam sabahtan beri bağırıp çağırıyor kafa şişirdi. Önce iyi başladı sonra cıvıttı iyice. Diğeri adamı parmağında oynatıyor deminden beri."
Aslında doğruları söyleyen oynatılıyor gibi görünen yani "cıvıtan" adamdı, yanıldınız... Ama siz de haklısınız.
Gözüme çok takılır oldu "tek ayak üstünde yükselmeye çalışanlar." Bir insanın bilgi sahibi olması güzeldir, hatta ondan da önce şarttır. Bilgi beyin kıvrımlarımızı gitgide düzleşip odunlaşmaktan kurtarır. Kıvramlara daha çok esneklik, yer yer zerafet, yer yer de dünyanın en güzel otoritesine, bilginin otoritesine sahip olmanın keyfini katar. Özellikle de "bir" konuda derinlemesine (yani git gidebildiğin kadar şeklinde) bilgi sahibi olmak ne keyiflidir değil mi? Hani şöyle birileri "sizin" konunuzdan konuşurken içinizden "Üff geç hadi geç. Çocuk işi bunlar" dediğiniz. Bunu açıkça söyleyemeyeceğiniz için bir iki laf edeyim de konuya kocca bir nokta koyayım, olay orada bitsin diye düşündüğünüz.
Güzeldir bu. Çünkü o bilgi vahiy yoluyla kafanıza inmemiştir, birisi açıp kafanızın içine koymamıştır. O bilgiyi yakalama ağı gerçekten de ya el emeği ya da göz nurundan yapılmıştır. Öğrenciyken sınavlar öncesi masa başında, çalışırken "yine" masa başında geçirdiğiniz onlarca, tonlarca saatler vardır. Uykusuz kaldınız çok zaman, millet sağa sola giderken siz uzuun toplantılarda... Proje çalışmasıydı, yetiştirme telaşıydı...
"Deadline'ı var canım bunun yetiştirmem lazım ya. Çıkamam onun için."
Ya tabi deadline bu dinler mi öyle tatil, konser, romantik akşam yemeği.
Yaa... Kolay mı o kadar şimdi sağdan soldan üç beş satır duyup bir iki kitabı okumuş (o da kesin kitabın hepsi değildir, olayın "ana fikrini kapmıştır sadece") biri çıkacak sen de susacaksın. Güzel değil mi şimdi hem karşındakine "Yok hayır o öyle değildir. Şu şu şuuu nedenlerle, şuraya gelirsek buraya bağlarsak bu sonuca ulaşırız" diyerek kimliği ortaya koymak hem de doğruları ortaya koyup insanların da bilgilenmesini sağlayan üstad tadında bir nevi kamu hizmeti de görmek. Güzeldir elbet.
Güzeldir de... İş her zaman o kadar kolay değil işte. Karşındaki bir şey bilmese de ya da hadi onu da o kadar küçük görmeyelim, "senin kadar" bilmese de seni "bozuyordur". Yani, biliyorsun yaa bir şeyler ama bak işte adam ne kadar alakasız konuşuyor! Bak ben diyorum elma o diyor armut, ne alakası var şimdi ya! Git ya hiçbir ... bilmiyorsun sen git ya! Adam gibi adam getirin karşıma ya bilen adam getirin!
E canım benim sen de "biliyorsun" güya ama adam seni tuş etti!
Sen bence gel "usul" öğren biraz. Ha di mi? O lafları öyle söylemeseydin, konu Kıbrısken efendim AB, ülkenin politikası, geleceği, ilkeler falan iken pazarcılar gibi bağırmayıp neyin ne olduğunu sadece söyleyerek ortaya koysaydın da bilgilerin Cengiz Han'ın zıpkın süvarileri gibi saldırsaydı o cahil ama çığırtkan ve her daim aklı sıra baskın (!) adamın baltanın bile giremediği ormanlık kafasına. Usul çok önemlidir. Neden? Çünkü bil bilebildiğin kadar aferin sana ama bildiğini bildiklerine yakışır şekilde ortaya çıkaramazsan, nerede neyi nasıl ve neden yapacağını bilemezsen, kime nelerle beraber eşlik edeceğini kestiremezsen maçı kaybedersin. Hakemler ringde puan vermek için önce onlara bakarlar. Usul bunun için önemlidir. Sen güçlüsün ama nasıl yumruk atacağını bilmiyorsun daha. Adamda zerre güç yok ama bak kroşesiydi apargatıydı vuruyor yani bayağı (Hakkaten de "bayağı" ayrıca). Hakem sana nasıl puan versin değil mi? Anlıyorsun değil mi bunun ne kadar önemli olduğunu?. Bildiğini gereği gibi ortaya çıkartamazsan bir hiçsin. Neden? Kimse senin "onu" bildiğini bilmiyor ki... Kimseye bunu "gösteremedin" ki... Kim sana nasıl puan verecek şimdi.
Bence... Kalk, iki ayağının "da" üstünde dur. Bildiğini bilgine değer bir şekilde ortaya çıkar. Çıkar, dök, göster. İnsanları kendinden soğutmadan... Aslında en yakın olmaları gereken kişiye, kendine uzaklaştırmadan... Bilgiye sahip olmanın verdiği huzuru içinde hissederek... O huzuru "zaten" içinde yaşayarak. Kelimelerinin oturaklılığıyla poponun değil... İnsanlara bir güven sigortası gibi gelen sesinle, ne kadar kararlı olduğunu gösteren kaş çatmalarınla, havadan sudan atıp tutan insanlara karşı tek hareketle vereceğin o muhteşem cevabınla; ufacık gülümsemenle...
Avukatın biri kesin haklı olduğunu söyleyen bir adamla karşılaştı. Adam "Ya avukat" dedi "durum böyle böyle". Avukat açtı hukuk terazisini, koydu olayı. Ölçtü biçti. Evet, adam hukuken de haklıydı. Kanunlar doğrudan adamı işaret ediyordu. Tamam dedi, "bu davayı açacağım". Yalnız buna çok güvendi, biraz da savsakladı. Davayı bir süre sonra gitti açtı. Aaa...! Davada daha duruşma olmadan kaybetti.
Hakim dedi ki: "Davanın süresinde açılmadığından usulden reddine!"
"Hakim bey kesin haklıyız ya ne reddi ne diyorsun sen?" dedi akıllı bir avukat olarak içinden. Sonra "Sayın hakim, müvekkilim şuna şuna göre haklı olarak talebini..." derken hakim lafını kesti ve güldü: "Biz sana haksızsın mı dedik yavrucuğum. Usulden reddine dedik. Sadece usulden..."
Adam avukatına dedi ki: "Yav avukat hani haklıydık?"
"Vallahi... Haklıydık..."
Çağhan Tansel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 7 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
|
Gülümse'nin Dilinden : Gülcan Talay Bin Fırça Darbesi |
|
Renkler aldım elime...
Tiner kokusundaki sarhoşluğumla tuvaline darbeler vurduğum.
Önceleri çiçekti, böcekti ortasından dağılan,
Bazen sıra dağlar, sevimli çocuklar.
Sonraları renkler değişti,
Şekiller değişti, zaman değişti.
En parlak renklerimle sevinçler çizdim dünyama,
En koyu renklerimle acılar.
Her acının üstünü ondan daha açık renkler ile bezedim,
Acılarımı üzerine ektiğim açık renklerimle gizledim.
Yıllar geçti; Kurudukça hortladı acılarım.
Sevinçli renklerimi deldi,
Üzerine bir bulut gibi yerleşti.
Bense; yeniden renkler bezedim üzerine,
Sonsuzluğa gömülsün diye.
Yangınına koşan sevdalar çizdim,
Ölüme beş kala seven adamların ardından.
Teninde eridiğim aşklar çizdim,
Sonu iyiymiş kötüymüş aldırmadan.
Gün geldi yandım tutkulu aydınlığında,
Gün geldi ıslandım yağmurlarında...
Gün geldi hepsini bir bir tuvalime gömdüm...
Açık etmedim yaşlarımı,
Karanlık dehlizlerine akıttığım sellerimden.
Gözleri semaya inat mavi adamlar çizdim,
Yanı başına siluetimi.
En kırmızısından aşkla dolu iki kalp çizdim,
Ortasına Eros' un oklarından.
Deryaya susamış özlemler çizdim,
Baş ucunda akmayan şelaleler.
Gündüze hasret geceler çizdim,
Aydınlığında bulutlu seherler.
Yazlarına yağmış karlar çizdim,
Saçlarımda en delisinden poyrazlar.
Gün görmemiş umutlar çizdim,
Tüm karabasanın ortasından sıyrılan.
Her fırça darbesinde biraz daha büyüdüm,
Biraz daha yoruldum.
Her renkte biraz daha yandım,
Biraz daha soldum.
Bugün öldüm, yarın doğdum.
Zaman geçti, acılarım değişti,
Her acı bir yenisini gizledi.
Gün geldi,
Yıllarca tuvalime işlenmiş acıları kazıdım,
Yerine yeni bir dünya çizdim.
En kalın fırçam ile acıların üstüne bin fırça darbesi daha ekledim,
En ince çizgilerimle yeni sevinçler, yeni umutlar,
Ve en yenisinden bitmeyen sevdalar.
Ana hatları mavi,
Çerçevesi lacivertti,
Yalnızlığın grisi bulutlar.
Sevda ise; güneşten kızıl yansımalar.
Tenimin rengini kumsalla harmanladım,
Ayrılığım ise gökyüzünde salınan kuşlar.
Umutlarım yeşil,
Çam ağaçları gibi olmayan renklerde.
Hasretim ise; dalgalarda köpükler.
Hayatım görkemli dağlar,
Neşe eteğinde çiçekler.
Aşkım için ise;
Hiçbir darbede yıkılmayan bir çınar.
Gülcan Talay
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 10 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
BİR OYUNCUNUN DÜNLÜĞÜ : Bahadır Benli |
1/ Kapılırcasına ve dili olmayan metinlerde ; durum saptamaları):Sabaha karşı melankolik bir hava hakim tüm geceye
15 Nisan Cuma 2005 saat : 03:00
Cd çalarda Bulutsuzluk Özlemi-Tepedeki çimenlik çalmakta kulağımda yankılanansa; Vaaazgeçmek birden bire her şeyden vazgeçmek Sadece Gökyüzü Sadece Deniz Sadece Sen ve Ben Sadece Sevgi Hepsi bu…
Köpek öldürenden bir kadeh daha içilir yağmur yağmak üzeredir bu yalnız ve
kuzey kente kimse hiçbirşeyi bilmez bu saatte,
pencereden dışarı kaçan ve rüzgarla kovalanan bir perde
bir de gece lambası gezinir boş sokakta,
sigaradan bir fırt daha çekilmiyor,çünkü sigara içilmiyor…
Sıcak bir hava ertesi gün oyun var sahne özlenmiş…
Bilinmezmiydi ;
Suskunluğun dili yoktur çevirisi de hangi dilde konuşursan konuş,ne bir dokunuş nede bir varoluştan ötedir suskunluk, sorulmaz ona sessizliğin içinde,
zaman zaman kayboluşu,adı dolanır kendisi yaşanır…
Kaplanır kırılmış, incinmiş, yıkılmış yüreklere sade bir hüsran havası,sorulmaz kimliği suskunluğun sahiplenilir kimi zaman SUSKUNLUĞUM oluverir…
İçine öykünür hikayesi, sana sen anlatırsın yüreğinin seni biriktirdiklerini…
Zaman Artık bol
Ben Varım
Sen hep Vardın
Bekledim bu günlere dair hasretleri çizeceğim haritaları
kuzeyi olmayan bir ülkede senin için dolaşmayı belki de
bazen zaman olmasın isterim ve sen ardından gel
hep beni yalnız bırakmakla terketmek arasın da ince sınırlar çiz ruhumun sana dair hüsran yollarına ...
Yoruldum
dingin bir günün ardından birlikte nefes aldığımız on saniyede
ve bu on saniye ye eklenen ruhumda hiç yaşanmamışçasına sen olmadın
beklemekle özlemeyi karıştırdım
beklerken özlemek mi zorundaydım
yada özlerken acı çekmekmiydi
hayır hayır bu değildi belkide
birlikte yaşadığımız günlere dair gönlümün gözleriyle mutlu saniyeleri kareledim ve her kareyi senin o tarifi imkansız gözlerinle süsledim
deli maviydi mutluydu sakindi ve bendim
bir çocuğun hayata dair en değerli oyuncağı nedir bilirmisin
... Hayalleri Tıpkı senin gibi....
Kaybettim hayallerimi kaybettim
gün geçtikçe siliniverdi
adında sesini duymak nedir bilirmisin...
Ne zaman adını ansam
ruhumdan gönlüme doğru uzanmış
oraya buraya dağılmış senin kalbime gömüldüğün yerin yaklaşık birkaç hüsran aşşasında derin kuyular
öyle kuyular ki içinde kendimi kaybetmekten öte saf
dışında ise aşşa bakarcasına ve ararcasına bakan o deli mavi gözlerin çok tuhaf ...
Şimdi Zaman yok
ben zaten yok
sen
seni boşver....
(yazın ortasıydı ama kardı kıştı soğuktu ve ben ölüydüm gül güzelince... )
Tıpkı bunlar gibi …
Bahadır Benli bahadirbenli@yahoo.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 8 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
Papatyanın Aşkı
Kocaman bir tarlanın ortasında duruyordum, gri bulutların arasından, bütün ihtişamıyla çıkmış güneşe bakarak. Acaba o da biliyor mu, onu nasıl hayranlıkla izlediğimi, ona olan sevgimi, hasretimi anlattığım yıldızların arkasına saklandığındaki öfkemi?
İşte ben ve birkaç tanemiz sımsıkı sarıldığımız toprağımızdan koparıldık, minik bir çift el tarafından. Hüzün kapladı her yerimi.
Yağmurun ardından havaya karışan toprak kokusundan ayrıldığıma mı üzüleyim, güneşi gördüklerinde ağaç dallarındaki yuvalarından dışarıya en güzel şarkılarıyla fırlayan kuşların sesini duyamayacağıma mı? Ya da güneşimden kopacağıma mı?
Sevdiğimi benden saklayan yıldızlara isyanımı nasıl dile getireceğim artık? Sesimi duyan olacak mı?
Nereye gidiyorum?
Ölüyorum biliyorum. O gün gelecekti elbet ama kısa bir zaman oldu daha sıcaklığı hissedeli.
Bir çift sevgi dolu gözlerle karşı karşıyaydık şimdi. Hızlı adımlarla, hoplaya zıplaya bir o tarafa, bir bu tarafa koşarak geçiyordu tarlanın ortasından.
Aslında etrafa hiç bu açıdan bakmamıştım. Şaşırdım.
Sadece benim gibi beyaz papatyalar yokmuş meğer. Ne güzel renklere bürünmüş doğa. Her yerden ayrı koku yükseliyor havaya. Daha çok kıskandım şimdi güneşimi, gördüm bütün çiçeklerin sevgi dolu yüzlerini.
Sesimi bir duyan olur belki diye bağırdım. 'Özgürce ölüyorum.' diye haykırdım.
Ne demekse özgürce ölmek?
Onlar da beni kıskansın istedim, yalan söyledim. Mutluymuşum gibi rol yaptım. Hatta güneş buradan daha güzel görünüyor, bile dedim. Halbuki en güzel güneş, benim doğduğum yerdeymiş meğer.
Gürültülü ve havasız bir yerdeydik işte, arabanın içinde. Hızla uzaklaştık, pencereden gözümü arkada bırakarak.
Neyse ki yalnız değilim! Bir avuç kadarız gerçekten ama en azından yalnız olmamak moral oldu hepimize. Daha çok sarıldık birbirimize.
Hala o minik gözler üzerimizde. Sevgi dolu bakışlar. İçimizi ısıttı yine de. Uzun bir yolun ardından, minik eller ve sevgi dolu gözlerle duruyorduk kapının ardında. Kapı çalındı ve güzel bir sesin ardından doğdu güneşim gibi.
Güneşime baktığım gibi bakmıştı bana. Yaklaştırdı beni kendine, yüzüm değdi yüzüne. En güzel kokuyu çektim içime.
İçi su dolu bir vazoya daldırıldı bedenlerimiz.
Toprağa sıkı sıkıya bağlanmak ne güzelmiş meğer.
Bir camekanın ardından bakıyorduk dışarıya. Ne kokuyu hissedebiliyor, ne hayatın sesini duyabiliyor, ne de hafif esintili rüzgarın ninnisiyle uyuyabiliyorduk.
Yıldızlar oradaydı işte.
Neden saklıyorsunuz ki güneşimi benden?
Sen yokken o var, o yokken sen varsın. Demek ki bir arada yaşayamazsın.
Yıldızlara yolladığım hasretim dökülmesin artık üzerime.
Sabahlar daha mı geç oluyor ne?
Sonsuzluk demek, yıldızların ardındaki güneşi beklemek demek.
Ey sevdiğim! Ey nazlı güneşim!
Sen bensiz yaşarsın da ben sensiz yaşayamam. Bak gördün işte ölüyorum.
Yıldızlardan dökülecek sevgi sözcüklerim, hasretimi anlatacaklar gece boyunca sana. Bir sen bileceksin sevdamızı bir ben, bir de seni benden saklayan yıldızlar.
Kimse anlamayacak.
Zaten anlasalar, biliyorum ki papatyalar asla solmayacak.
Dilek Sökmek
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Rating: 11 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
Fotoğraf: Gülendam Z.Oğuz <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.589 kahveciye doğru yola çıkmıştır.
Yukarı
|
Camın ardı
Camı nefesimle buğuladım
ateş oldu.
parmağımı ateşe bandırdım
anaforlar oluştu
su kaldım...
aktım, aktım, aktım...
deltasında bir ırmağın
daha büyük sularla kucaklaştım...
Nefesimle buğulanan cama
şekiller çizmekti niyetim
buğu, rüzgâr oldu
kaçar oldu
bakadurdum..
koştum, koştum, koştum
yetiştim sonunda
uzayın en ücra noktasında...
Buğulanmış gözlerim yansıdı camdan
bir damla hasret indi yanağıma
kıpırtısız...
çiy tanesi soldum.
dokunmak istedim
bıçak oldu...
bir katre kan parmağımın ucu
kanadım, kanadım, kanadım
buhara durdum...
Buğulanan camın ardında ben
seni yazmak istedim
hayal oldu..
sustum.
Elif Eser
Yukarı
|
Geri dönüşüm (Recycled)
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan Yamağı : Cem Özbatur |
|
http://www.buybye.com/detail.asp?PRODUCT_ID=F102A9K935M714ID1 "ALIŞVERİŞİN GÜLER YÜZÜ". Kahve Molası Dergimiz artık Buybye.com'da. Kredi kartınızla derhal satın alıp adresinize gönderilmesini sağlayabilirsiniz. Hatta dergiyi taksitle almanız bile mümkün. Tabi hepsi bu kadar değil. Dergi için gitmişken tüm reyonları dolaşmakta yarar var. Pekçok ürünün yanında hormonsuz doğal domatese özellikle dikkatinizi çekerim.
http://www.kanbankasi.gen.tr ...Sizi duyarlı olmaya davet ediyoruz! Toplumumuzda bir damla acil kana ihtiyacı olan, yarına umutla bakmak ve gülmek belki de tekrar eskisi gibi mutlu olmak isteyen bir çok insan var. Acil kan ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için lütfen bu mesajı önemseyin! Kan vermeye sıhhi bir engeliniz yoksa kan verin. Acil kan duyurularında bulunan kimselere yardımcı olun, Yarınlara umut olun. Can verin. Hayat verin! Bir yaşamın umudu olun!.. Lütfen vakit ayırın; ama yarın değil, hemen bugün.
Satın almak istediğiniz aracın çalıntı veya rehinli olup olmadığını anlamanın en basit yolu http://www.araba.com.tr/service/ kısayolunda. Araç sorgulama kısmına tıklıyorsunuz, boşluğa sorgulamak istediğiniz aracın plakasını yazıp "sorgula" butonuna basıyorsunuz. Ayrıca bu kısayolda işinize yarayacak T.C. kimlik no, Trafik cezaları ve otomobil sözlüğü gibi kısayollar da mevcut.
İstanbulda aradığınız adresi bulmanın en kolay yolu haritaya bakmaktır. http://www.istanbul.net.tr/istanbul_harita.asp kısayolunda flash olarak hazırlanmış bir İstanbul haritası var. Ama bu kadar detaylı olmasına rağmen siz bu haritada bile doğru noktayı bulduğunuza kesin emin olmayın. İstanbulda yaşayanlar bilir, her an yollarda ani değişiklikler yapılabilir. Bu haritayı sadece ulaşmak istediğiniz yerin nerelere yakın olduğunu tespit için kullanın. İstanbulda adres arayanlara kolay gelsin.
...There are 6,800 known languages spoken in the 200 countries of the world. 2,261 have writing systems (the others are only spoken) and about 300 are represented by on-line dictionaries... İçerisinde Türkçe'nin de bulunduğu bu geniş kapasiteli sözlük için http://www.yourdictionary.com/languages.html#table bir tık.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
ReNamer 1.73 [1 MB] Windows Free
http://www.snapfiles.com/dlnow/rdir.dll?id=109057 Bazen onlarca dosyanın ismini 1 seferde değiştirmek istemişsinizdir. Örneğin dijital fotoğraf makinanızdan anlamsız isimlerle aldığınız resimleri ilgili olduğu günün adıyla yeniden düzenlemek istemez misiniz? O zaman bu program imdadınıza yetişebilir. Herkese tavsiye edilir.
Yukarı
|
|
|
|
|
|