ABONE OL!



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 762

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 10 Haziran 2005 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Kısa Kısa Kısa!..


Merhabalar,

ABONE OL!Bu Efe markalı yaş üzüm rakısı bayağı güzelmiş. Denemeyenlere duyurulur. Anlaşılacağı üzere bir hafta arası iş yemeğinden az önce döndüm. Konuşmaktan içmeye vakit kalmasa da 3-4 dubleyi yuvarlamışım. Eve dönerken farkettim, bir hoş olmuşum. Şimdi o hoşlukla matbaayı açıp aynı havada laflar etmeye kalksam olmaz. Ben en iyisi ayrılıp sizi rahat bırakayım. Ben de yatağın yolunu tutayım.

Bugün okullar kapanıyor. Bizim de bir koca yılın meyvasını koparmaya 1 günümüz kalıyor. Pazar günü sınavdan sonra esaretimiz bitecek. Okul kapanışları o yarı hüzünlü yarı sevinçli halleriyle hep belleklerimizde kalacak. Sevgili Cumhur öyle güzel anlatmışki bana ekleyecek birşey de bırakmamış. Ama ben sahneyi tamamlamak için elimden geleni yapıp sizlere bir de Alpay'dan Eylül'de gel'i çalıyorum. Hepimize birşeyleri anımsatsın diye. Sınavı olan yavrularımıza zihin açıklığı, hepimize pırıl pırıl bir hafta sonu diliyorum. Hoşçakalın olur mu?

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

9 Mesaj/Yorum var. Mesaj/Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Cumhur Aydın

 Önce İnsan : Cumhur Aydın


  Eylül'de gel!

On iki yaşında tanıştığım ve yedi yıl süren yatılı okul yaşamımın bende ne farklı izler bıraktığını her geçen yılda daha fazla anlıyorum.

Anlatabiliyorum.

Bunlardan sonraları yaptığım iş gereği bu yıllara kadar sarkıttığım; belki de en güç tanımlanabileni, eğitim yılının ertesi, evlere yaz tatili için dönüşün yaşandığı patırtılı Mayıs sonu ilkyaz günlerinin benim içimde yarattığı burukluklardır.

Oysa ki okul bitmiş; sınav, not heyecanı sona ermiştir. Uzun ve keyifli bir tatil sizi beklemektedir. Belki okul sıralarının sağlam dostluklarının özlendiği de olacaktır ama. Yaz işte. Sonu ise sonbahar.

Eylül'de gelinecek, yeniden buluşulacaktır.

Bu burukluğu elbet yalnızca arkadaşlarımdan ayrılmakla açıklamadım, o yıllarda bile. Benim göçebeliğimden kaynaklanan yersiz yurtsuzluğumun, o üç ayı nasıl da kabusa çevirdiğinin ayırdındaydım çünkü. Sık yer değiştirilen Anadolu kasabaları, dolu dolu geçen sekiz ayın ardından doğan boşluğu nasıl doldurabilirdi ki?

Önce ve hep 'sağlam dostlara', sonra sevgililere vedayı anımsattı bana Mayıs sonları. Havalar ısınırken, kırlara koşulurken; ceketler fora, gömlekler, tişörtler pantolonlardan fırlamış soluk soluğa hemencecik çevriliveren futbol maçları, terli terli içilen buz gibi suların ertesi.

Benim için ayrılıktı.

Sonrasında yeniden okul günleri gelecek. Yapraklar sararırken, ağaçlar yapraklarını konfeti gibi dökerlerken okul yoluna; ziller yeniden çalacak, dostlar, sevgililer kavuşacaklardı birbirlerine.

İster el ele tutuşulsun, ister göz göze gelinsin. Uzakta olunmasın da!

İlk kez o güzelim yedi yılın sonundaki ilkbahar biterken, ayrılıkların daha da uzun sürebileceğini düşündüm.

Eylül'de gelinemeyeceğini...

Otuz yıl öncesinde Bornova'nın o güzelim bahçelerinde bizimkilerle koşuşup dururken, Hocalarımın bu ayrılıklarda ne hissettiklerini ise. Bilemezdim elbet... Bu işi yürekten yapanların yalnız tebeşir kokusundan değil, bağlanıverdikleri öğrencilerinin kokularından ayrı düşmelerinin de bir anlamı olabileceğini nereden bilebilirdim?

Yatılı okulun ilk güz akşam üstülerinde, okulun yeniden açıldığı eylülün ilk günlerinde Çetin Hocamın, Muazzez Hocamın bize sarılışlarındaki gizemi o yıllar nasıl çözebilirdim?

Onlarında Eylülü beklediklerini, yeniden çocuklarına kavuşmayı beklediklerini anlayabilmem için benim de aynı yürek burgularıyla yılları devirmem gerekliymiş.

Kaç yıldır, Mayıs sonlarını yeni vedaların burukluğunda tamamlıyorum. Eylülü daha yaz başından özlediğimi onlara seslendirmiyorum elbet ancak ruhumda esip duran rüzgarları daha iyi anlıyorum.

Ders vermeyen Hocanın uçmayan kuş olduğu, bu kuşun şaşkınlığından anlaşılalı kaç yıl geçti? Arkadaşlardan, dostlardan, sevgililerden, sevdiği ortamdan ayrı geçecek üç aylara duyulan şaşkınlık, buruklukmuş bu! Meğerse.

Meğerse o nedenle 'eylülde gel' diye fısıldanılıyor, böylece ayrılığa dayanılıyormuş.

Hangimiz için ne zaman bitti bu okul, bu hesapsız dostluk sıcaklıkları? Ne zaman başladı biteviye koşuşturmalar, artık gelmeyecek eylül günleri.

Benim için bugünlere kadar sarktı; tahtalara bakan gözlerim yıllardır sıralara da baktığı için.

Ancak sınıfların, okulun o büyülü atmosferinde kurulan dostlukların, elektriklenmelerin, üç aylığına ertelenen özlemlerin her yıl daha fazla soluğunun kesildiğini, renginin her yıl daha fazla kaçtığını seziyorum.

Eylülde başlayacak her yeni yılın, geçen Mayıs'ta bitenden daha heyecanlı, daha renkli, daha keyifli olamayacağını anlıyorum nicedir.

Biliyorum çünkü. Herkes gibi benim için de günün birinde. Takvimde Mayıslar, Eylüller yazsa da.

Benim.

Benim eylüllerim olmayacak.

Okula dönüşlerim. Dönüşlerimiz. Dönüşlerin.

Olmayacak!

Cumhur
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,889,889,889,889,889,889,889,889,889,88
              8 Kahveci oy vermiş.
6 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Osman Günay

 Marmaris Balıkçısı : Osman Günay


   Denizciliğimiz ve Yelkenciliğimiz İçin Fırsat

Merhabalar hepinize,

Size bir projeden bahsedeceğim, hem de Rodos ta geçirilmiş bir haftasonundan, "karşı" taraftaki dostlardan, yakınlıktan, samimiyetten, misafirperverlikten, içtenlikten... Proje Türk ve Yunanlı yatçılar, denizciler, yelken sevdalıları tarafından yapıldı, mutlaka da hayata geçirmek istiyoruz...

Ben Marmaris İnternational Yacht Club "M.İ.Y.C" üyesiyim uzun yıllardır, iki-üç dönemdir de yönetim kurulundayım.. Aranızdan kulübümüzü tanıyan vardır mutlaka ama ben hep gururla "Türkiye nin ve Doğu Akdeniz in en soluklu, en kalabalık, en eğlenceli/keyifli ve en rüzgarı az(!) yarışını yaparız biz!!" derim ki doğrudur, gelmeyen-katılmayan bilmez, anlatmakla da olmaz.. Neyse bizim bu yarışa bir zaman önce ziyarete gelen, keyfinin farkına varıp sonra bir kaç tekneyle yarışımıza katılan Rodos Açıkdeniz Yarış Kulübü üyeleri bizleri "iade-i ziyaret" için Rodos a davet eder dururlardı.. Bizim hep vize-mize, yok çıkarken para öde, sağlık muayenesi ol, acenta ara, orası kapalı, sonra gel falan gibi sorunlarımız vardır ya, hem yıllarca bunlardan yılmışız, hem de bir türlü denk getiremedik işten güçten.. Neyse geçenlerde herşey "cuk" oturdu da "MİYC" yönetim kurulu üyeleri ve cefakar sekreterimiz Sedef, Yüksel Yatçılığın tahsis ettiği bir 44 foot tekneye doluştuk, hisa yelken, vardık Rodos a... Mandraki limanında bağlayacak yer hep sorun olur ama, bir baktık girişte kulüp üyeleri beklemekte, kulübe ait yerlerden birini boşaltmışlar bizim için, kıç halatlarımızı bile onlar bağladı!!!

Rodos maceralarını bir dahaki sefere anlatır, yediklerimizin gördüklerimizin muhabbetini daha sonra yaparız, sizlere bazı adresler verecek, ufak tüyolar, ağız sulandırıcı detaylar anlatacağım, söz !!! Şimdi söyleyeceklerim pek önemli, pek heyecanlı şeyler, ıskalamayın derim ben!!

Bir zamandır "Rodos Offshore Racing Club" üyelerinle ve başkanınla laflar dururduk, "Ortak bir yarış yapalım, Rodos-Marmaris arası bir de "off-shore" etabı koyarız.. Bizde açılış töreni ve bir gün üçgen rota yapar akşamına rakı içeriz, ertesi gün açıkdeniz yarışı, sonraki gün de Rodos ta üçgen rotadan sonra uzo ve kupa töreni yaparız, ertesi sene de aynı şeyi tersine; açıkdeniz yarışı Rodos-Marmaris, açılış Rodos ta, kapanış töreni de Marmaris te olur"..

Ziyaretimizin amacı buydu dostlar... İki kulüp üyeleri olarak çok istiyoruz bu yarışı yapmayı, ilk toplantımızın resimlerini göreceksiniz becerebilirsem yollamayı, nasıl ağırlandığımızı, nasıl el üstünde tutulduğumuzu.. Bu ilk toplantıda da yarışı haziran 2006 civarında yapmayı, ortak bir yarış komitesi kurmayı, bu yarışı çok yapmak istediğimizi karşılıklı beyan ederek kapattık, yapılacak yarış şerefine kadehler kaldırdık.. Hepinizden yardım rica ediyoruz.. Abilerim, ablalarım, büyüklerim, küçüklerim, yöneticilerim, belediye başkanlarım, devlet büyüklerim, mülki amirlerim!!! Bu yarışı yapalım ki; bütün dünya denizin, denizciliğin, sportmenliğin ve yelkenciliğin barışa, iki komşunun nasıl yakın olduğuna; eskiden ne geçmişse aramızda önemli olmadığına örnek olsun! Geçmişin gerçek yüzü, aramızda konuşulup anlaşılsın, dostlar-kardeşler arasına nifak sokmaya uğraşan bazı tarihçi bozuntularının dolduruşuna gelmeyelim.. Hem belki bu ortaklık büyüklere, yöneticilere (hem onların, hem bizlerin, hem tüm dünyanın) örnek olur, çocuklarımız barış ve dostluk havası içinde yaşarlar, saçma düşmanlık masalları yerine, geç kalmış dostluk efsaneleriyle büyürler... Bu, devletimizin ve bizlerin barışa, sportmenliğe ve komşularına bakış açısını tüm dünyaya iletmek için bir fırsattır, kaçırılmamalı.. İki komşu yat kulübünün de ortak ve enternasyonal bir yarış düzenlemesi pek karşılaşılmayan bir şey bu da önemli bir ayrıntı üstelik!!

Hepinize saygılar sevgiler, buradan da bizi ağırlayan Rodos Yat Kulübüne, teknemizi tahsis eden Yüksel Yatçılık a teşekkürler sunarım..

Takis, Nikos, Pavlos, Tassos, Yannis, Dimitri hepinize "Efhalisto poli!!"

Başvurulacak adres ve siteler..
www.miyc.org info@miyc.org
www.asiathr.gr info@asiathr.gr

Osman Günay
osmangunay@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              4 Kahveci oy vermiş.
7 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Ahmet Şeşen

 Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


  İstanbul'da Bir Pazar

Geçen hafta Pazar günü değişikti benim için. Hindistan'dan bir misafirimiz vardı zira. Safranbük'de birlikte çalıştığımız Hintli dostumuzu İstanbul'a davet etmiştik. Yaklaşık bir yıldır ülkemize gelmesine rağmen İstanbul'u sadece havaalanı ve transit geçiş olarak görebilmişti ne yazık. Kıyamadık velhasılı, davet ettik. Davet ettik etmesine de nasıl bir program yapmalıydık ? Kadıköy'de deniz manzaralı bir otele yerleştirmek yeterli değildi elbette. Baksan baksan pencereden göreceğin sadece yanaşıp yolcu indiren ve yeniden bindirip yola düzülen Karaköy ve Eminönü vapurları, işine gücüne yetişme telaşındaki insanlar, otobüs durakları, minibüs durakları. Nitekim kamerasına yakaladığı yerler de bunlar olmuş, balona bile binememiş zavallı.

Arkadaşlarla yaptığımız iş bölümü sonucu ve benim uygun günümün Pazar olmasından ötürü elime düştü sevgili Bala. Sevimli, esprili ve oldukça zeki bir insan. Pazar sabahı kalktım erkenden ve otele gelip arkadaşımı aldım. Hazır Anadolu yakasında iken Çamlıca Tepesi'ne daldım. Yarı kuşbakışı seyrettirirken Boğaz'ı ve Adalar'ı ben bile hayran kaldım. Oysa; bu koca şehirde yıllardır yaşayan ben değil miydim ? En son ne zaman Çamlıca Tepesi'ne gitmiştim ? Ya Adalar'a ? Bir miktar Boğaz gezintisi. O da sadece boğazlar sorununu halletmek için olmuştur. Zaten bu 3 maddelik meseleyi ne benim ömrüm çözer ne de bir başkasının. Allah sağlık versin de ömrümüzün sonuna kadar tek meselemiz bu boğazlar sorunu olsun.

Neyse efendim, derhal köprüyü geçip Sultanahmet'e geldik. Dedim ki; buralar benden sorulur, ne de olsa doğduğum semttir. Hatta; "benim doğumumdan sonra semte bu ismi vermişlerdir" bile dedim. Ama yemedi... Bir gün önce de arkadaşım onu Sultanahmet'e getirmiş zira. Topkapı Sarayı ve Ayasofya'yı gezmişler, yaptırdığım Çeşme'den su bile içmişler. Yere batasıcalar... "Hah !" dedim, "Yerbatan Sarnıcı'nı gördün mü ?". Görmemiş. En komik resimler Yerebatan'da çıkmış, Bala kara, resimler hepten kara. Sonra; Çelik Gülersoy'un Sokağı'ndan bir yürüyüş ve Sultanahmet Camisi'nden bir dönüşle yürüyüşü tamamladık. Daha önceden söz verdiğim üzere; onu Hint Lokantası'na götürdüm. Tavuk yemekten helak olan Bala, nihayet kendi ülkesinin yemeklerini yeme fırsatı buldu. Hemen hemen her öğünü pilavsız geçirmez Bala. Keza yine aşağıda gördüğünüz pilavla karışık tavuk parçaları yedi. Basmati pirinç, tuzlu ve kaynar suda diri kıvamda haşlanıyor, içine; haşlanmış fasulye, havuç ve bezelye katılıyor. Safran, karışık baharat, kimyon ve sarmısak ekleniyor, süt banyosunda dinlendiriliyor. Oldu mu sana Hint Pilavı. Ben Samosa dedikleri sebzeli Hint Böreği'ne bayıldım. Un, kekik tohumu ve tuz bir kapta karıştırılıyor, su eklenip yoğruluyor. Üzerine nemli bir bez örtülüp yarım saat bekletiliyor. Sıvı yağ tavada ısıtılıp içine kimyon, kişniş, zerdeçal, kırmızı tozbiber, sivri biber, maydanoz, haşlanmış bezelye ve patates püresi eklenip karıştırılarak pişiriliyor. Hamur rulo haline getirilip 1 cm. kalınlığında dilimleniyor. Hamurlara külah şekli veriliyor. İçlerine hazırlanan malzeme doldurulup kızartılıyor. Bir de Lassi dedikleri içecekleri var. Yoğurt, toz şeker, portakal parçaları; buz ilavesiyle karıştırılıyor. Yaz günlerinde soğuk soğuk afiyetler olsun...

Öğleden sonra Dolmabahçe Sarayı'nı ve Atatürk'ün ölüm döşeğini ziyaret ettik. Daha sonra da bir Boğaz Turu yapayım dedim, hay demez olaydım. Sabah; in ve cinin top oynadığı sokaklar bu kez trafiğe boğulmuş. Hamam sefasına dönüştü velhasıl Boğaz Turu. Yine de çay içirmeyi ihmal etmedim Yeniköy taraflarında, ne de olsa misafir gelmiş, geçmezdi öyle kuru kuru. Akşam yemeğine evimize davet etmiştim, biraz farklı bir şeyler yesin diye. Kutsal olduğu için dana-sığır vs. yemediğinden allem etti, kallem etti, yine tavuğa talim etti. İlginç bulduğum fotoğraflarından bazılarını sizlerle paylaşıyorum, özellikle sağ alt karedeki süper bir resim ve bu bana arttı da yetti...


Herşeye rağmen; "Keyifli" dedi. İstanbul'da bir Pazar, her Hint Fakiri'ne nasip olmaz...

asesen@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              9 Kahveci oy vermiş.
15 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Yıldız Sırma

 Kahveci : Yıldız Sırma


  DIŞARDA KALAN

Çalıştığı binaya girdiğinde, kendine has o catlak sesiyle günaydın dedi güvenlik görevlisine.
Saate baktı, yine geç kalmıştı. Neyse diye düşündü, dün yaptığım fazla mesaiye saysınlar.
Ofisten içeriye girdiğinde tam girişte bulunan panodaki bir davetiye dikkatini çekti. Bir düğün davetiyesi??
Masasına oturur oturmaz en yakın şarküteriyi arayıp kendine tost sipariş etti. Titreyen ellerle bilgisayarını açtı ve günlük programına baktı, aranacak pekçok yer ve gönderilecek pekçok fax vardı. Başı ağrıyordu ve açtı. Önce tedarikçilerden birini arayıp pazarlık yapması gerekiyordu, telefonu tuslarken titreyen ellerine baktı. Fiyatlarını öyle bir ayarlıyordu ki bu adamlar, üzerinde anlaştıkları en son rakam bile karlıydı onlar için. Neredeyse yarım saat süren telefon konuşmasından sonra kendini daha da bitkin hissetti.
Yanağına bir damla yaş düştü. Sırası mıydı dedi kendi kendine.
Gözyaşları birbiri ardına sıralanırken, elinde bir takım belgelerle faks makinesine yöneldi. İşi bittiğinde koridorun sonunda tuvalete gidiyordu. Tostu gelene kadar biraz kendine geleceğini umdu.
Aynada yüzüne baktı, görüntü iyice bulanıklaşırken musluğu açtı. Aklında belli belirsiz görüntüler ve sesler birbirine karışıyordu, kendi sesini duyamıyordu ama biri bağırıyordu habire…
-Seninle evleneceğimi mi sandın? Haline bir bak! Kim senin gibi biriyle evlenebilir? Sürekli sigara içiyorsun, çocuklarımın annesinin ayaklı bir kül tablası olmasını istemem!

Yüzünü yıkamaya başladı. Gözyaşları artık doğrudan lavoboya düşüyordu.
Duvara itildiğini hatırladı, omzu acımıştı.
-Ya içki merakına ne diyeceksin, içip içip kusmana ve beni herkesin içinde rezil etmene! Senden iğreniyorum. Duyuyor musun? Defol git hayatımdan ve çatlak kenar mahalleli çatlak ve gülünç sesini de götür.
-Ama seni seviyorum, sen de beni sevemez misin? Bir zamanlar seviyordun…
-Kes sesini! Bir daha da buraya gelme. Kız arkadaşımın seni görmesini istemiyorum!
-Biriyle mi çıkıyorsun? Ya ben!

Ağlamaya ya da hıçkırığa benzer sesler çıkarmadan gözyaşları birbiri ardısıra düşüyordu,
Buzun erimesi gibi birşeydi bu. Eridikçe büyüyen bir buzdağı...
Gözlerini yumdu.
-Ha bu arada senin ilk erkeğin olmadığımı da biliyoruz. Dolayısı ile kandırıp ırzına geçtiğimi de söylemezsin değil mi? …Zırlama öyle, sana bir söz verdim mi? Şirkette herkes biliyor ne follos olduğunu, peşimi bırak yoksa bu sefer ben rezil ederim seni!

Çıkarabildiği tek ses burun çekme oldu. Mavi gözleri kan çanağına dönmüştü. Birinin tuvalet kapısına vurduğunu duydu:
-Boş mu?

Evet boş dedi içinden, beni yok sayabilirsiniz. Yekpare bir başarısızlık abidesiyim!
-Hayır dolu, ama çıkıyorum şimdi.

Yerine dönerken birkaçının ona ilgiyle baktığını gördü. Ne kadar saklarsa saklasın yüzü berbat görünüyor olmalıydı. İlk telefonunu ettiği sırada, tostu da gelmişti.
En alt kattati çay ocağından çay istedi, Sıcak bir çay iyi gelebilirdi.
Sadece sevdim…
Telefondaki adamın sesini net duyamıyordu:
-Tamam efendim, faxı hangi numaraya istiyorsunuz? Pardon anlamadım? Ha evet 345…
Sadece sevdim ve beni seçmesini istedim… Onun söylediği kadar kötü olabilir miyim? Bu şirkettekiler hakkımda ne biliyor ki?

Faksın kağıdı da bitmek üzereydi.
-Sevinç, fax kağıdı bitmiş, koyar mısın?

Tekrar yerine oturduğunda, günlük hayatı geçti gözünün önünden, bu şirket, sokak ve ev arasında bir üçgende yaşıyordu. Geceleri bir yerlere gidip yeni insanlarla tanışmayı seviyordu. Gençti ve bekardı. Üstelik keşfedilecek o kadar çok şey vardı ki… Ondan ne beklendiğini anlayamıyordu.

-Alo Nisa, kötüyüm bugün, hem de çok. Akşam erken çıkarsak buluşalım mı? Ne, ha evet sen de mi duydun. Evleniyormuş, ne çabuk oluyor herşey değil mi? Ne yapmam gerektiğini de anlamıyorum. Sence birinin beni olduğum gibi sevme ihtimali var mı?.... Evet tamam. Peki nerde?...Oldu seni ararım.

Fotokopiye doğru ilerlerken, neşeli bir ses yaklaşan düğün için planlarını anlatıyordu. İçindeki buzdağının göğsünü yırtıp dışarı çıkacağından korktu bir an…
Fotokopi makinesinin üzerinde yazanları okudu tek tek, donuk bir ifade ile. Daha once hiç dikkatini çekmemişti. Kenara bırakılmış kağıtlara baktı. Fotokopinin bulunduğu yerde dışarısı görülebiliyordu. Parkedilmiş onlarca arabaya ve parlayan günese baktı bir sure. İceriden gelen sesleri dinledi. İlk defa bir farkındalık hali içinde çevresindeki herseye dikkat kesilmişti. Yerine döndüğünde bu durumun geçmediğini gördü, Hayatını tekrar gözden geçirdi? Diğerlerinden ne kadar farklı yaşıyor olabileceğini düşündü… Arasıra öğlen yemeklerinde onların anlattıklarını hatırlamaya çalıştı. Hayatlarına ya da beklentilerine dair anlattıklarını. Başkalarının yaşam şekline daha once hiç dikkat etmediği gibi başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü de umursamamıştı. Bilerek yaptığı bir şey değildi bu. Bu şekilde mutlu muydu? Bilmiyordu. Gececek diye düşünüyordu. Geçmek zorunda. Acı nasılsa her köşe başında sırıtabiliyordu kolaylıkla. Büyümek için acelesi yoktu. Aklına Türkan Şoray'ın bir repliği geldi 'Sevgi nadir Samed?.. Sevgi emektir…' Gülümsedi. Aslında Türkan'da bilmiyor dedi kendi kendine.
Tosta ve çaya rağmen başağrısı geçmemişti.
Birilerine asprin sormak üzere ayağa kaltığında Sevinç'inde kendine doğru ilerlediğini gördü:
-İyi misin Derya, gözlerin bir tuhaf?
-Ha evet iyiyim, sende asprin var mı?
-Tabii, dur vereyim hemen.
Hala aklından kasvetli ve ağır kanlı biri olmasının neyi değiştirebileceği geçiyordu. Belki de hiçbirşeyi dedi kendi kendine.
Herşeye rağmen neşeli ve hareketli biriydi o.
Geçecek dedi tekrar. Bir melodinin nakaratını mırıldanarak koridoru döndü, elinde bir adet aspirin … En azından birileri iyi olup olmadığını soruyordu. Diğer yandan ta derinlerden anlayamadığı birşeylerin kırıldığını da hissediyordu. Pekçok hayalkırıklığı ve terkedişten sonra birdaha hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı.
Aklına yapması gereken bir diğer telefon konuşması geldi, hızla masasına yönelirken saat öğleni bulmuştu. Yemeğe nereye gideceğini düşünüyordu…Biri müziğin sesini açabilir mi?
Evet şimdi daha iyi.

Yıldız Sırma
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              7 Kahveci oy vermiş.
7 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Kıvanç Gülhan

 Kıvanç'ça : Kıvanç Gülhan


   DOLMUŞ MUHABBETİ

Aslında çok da eski bir muhabbet benim için. Ankara Karamürsel mağazası ile güven park arasında Çankaya Oran, Dikmen Keklik dolmuş durağı. Yıl 1976 . Üç dönümlük alanda onbin lerin iniş binişi. Mahşer kalabalığı, ancak dağılmayan, bitişik zigzaklarla ilerleyen sıra. Kravat takan bir kısmı memuriyetten emekli şoförler. Pırıl pırıl bakımlı ve kibar insanlar. O zamanlar on bir oturan yolcu kapasiteli Ford minibüsler. Önceden hazırlanıp istif edilmiş para üstleri. Ki ben iyi hatırlarım çocukken bozuk dokuzbuçuk lirayı kağıt on liraya şoförlere sattığımızı.

Araya kaynak yapmak isteyen fırlamaya "Senin insan haklarına saygın yok mu?" diye şarlayan yaşlı öğretmen kadın. Standart hız, yolcunun tedirgin olmaması için ani hiçbir hareket yapmamanın bilincinde sürücüler, tiryaki olsa da sigarasız.

"Bir kişi iletir misiniz lütfen"'i sevgi dolu ve gülümseme ile görev edinen öndekiler. Genel kurmay önünden Mas durağına kadar durmasız gidiş, tam onbir kişi,
"İlk müsaitte rica edeyim" , kimseyi örselemeden hafif bir duruş ve sinyalli bir kalkış.
Günün kalabalık saatleri için mükemmel bir taşıma organizasyonu, sadece insan taşımanın sorumluluğu ile iki durakta bir düzenleyici elemanlar.

1975 İstanbul Fatih, Atikali durağı. Dikdörtgen prizma şeklinde sandık gibi Reno minbüsler. Arka düz ve yüksek camı tamamıyla kaplamış, Orhan, Ferdi, Mine Koşan posterleri. İçine dürtüldüğü şekli ile kalmış yolcular, Son ses, kartuş teypde "Esengül". Ön sağ koltuğun ucunda iri kalçalı, aklınca yer işgal etmeden para tahsilatında bir Karagümrük piçi. Şoförde de, onda da kaçak sigara zamanı, tombalacıdan ütülmüş marlboro, kuş parmak ayrımından sarkan sallamalık küçük bir Oltu taşından tespih. Ayakta durulan alanda bir kişilik yerde üç kişi bulunduğundan, orijinali sanılan eğri bir gidiş. Sıkça rastlanılan şehir içi çarpışmalar ve dolmuş içi yaka tutmalar.

2003 Gaziantep üniversite hattı. Gerekmeyen zamanlarda vızır vızır işleyiş, gerektiğinde ise araç kıtlığı. Üniversiteye bir kilometre kala sorgusuz sualsiz onlarca insanı diğer bir araca nakil. Araç kullanmaktan ziyade para üstü vermeye ve beleşçi avına yönelik mesai. Kamyon ya da traktör şoförlüğünden gelmelerde zart diye fren, patinaj çeker gibi kalkış, keza sinyalsiz ani yola atlayışlar. Başkarakol yaklaşımında yolculara çökün emri. On beş yaşındaki çocuğunu kucağına alan ebeveyn. Saygı ile hitap edilmesi gereken külhanbeyi kılığında sürücüler.

Para iletmesini rica ettiğiniz öndeki şahsın, bakışlarına da yansıyan, içinden sıraladığı küfürler. Kavşaklara geçit tabiri, giden aracı durdurup "Falanca yerden geçer mi?" yi sormanın umarsızlığı. Ses tonu ayarsızlığında telefon görüşmeleri, yoğurt kovası, bavul ve benzeri. Umarım sıkılmadınız.

Kıvanç Gülhan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              6 Kahveci oy vermiş.
3 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Filiz Mercanköşk

 Şair Kahveci : Filiz Mercanköşk


  KIŞ ŞARKISI

Otobüslere bindim, otobüslerden indim ve yolumun üzerinde gördüğüm bir kaç yaprağı topladım. Çoklarının sevmediği sonbaharı ve kışı cok sevenlerdenim ben. Ne soğuk ve rüzgarlı havaların savurup harman yerine döndürdüğü güzelliğimi bozan saçlarıma canım sıkılır, ne de üşüdüğüm için sokaklar benle olmaktan kurtulabilir. Tek derdim evsiz barksız aç susuz, belki çaresiz olduklarından kötü ellerde mahpus kimsesiz köprü altı çocukları olur kışları. Onlar da olmazsa kar keyfime diyecek yoktur. Kış şarkılarına da.

Kış şarkısı deyince aklıma geldi birden Suavi'nin kızı. Hani şu ben özgürüm diyen özgür kız Nil Karaibrahim. Bilmeyenler için söylüyorum, çok beğendiğim iki albümü var. İlk albümündeki Kış şarkısı benim kış sevdamla güzel örtüşür ve dinlemeye doyamam bu yüzden. Kışlar bana boynunda atkısının savrulduğu resmiyle çok sevdiğim Küçük Prensi de hatırlatır. Kış şarkısı şöyle diyor.

Sen hiç kardan adam yaptın mı?
Basılmamış kara bastın mı?
Ve üzülmek için dinledin mi,
Bir kış şarkısı?

Şimdi bu şarkı ve yapraklarla ne mi yapacağım? Üzülmek için dinleyeceğim kış şarkısını fakat hatırladıklarıma sevineceğim. Sonra ortası soluk yeşil, kenarları sarı yaprağı, içinde güncelerimi tutmadığım günlüğümün arasına koyacagım şekli hep böyle kalsın diye. Açıkta bırakınca kıvrılıp buruşuyorlar. Öylesi de bir başka güzel ama bu böyle kalmalı. Yaprağıma yer ararken diğer yaprakları göreceğim sayfalar arasında ve ilk kez görüyormuş gibi hayran hayran güzelliklerine dalacağım. Sonra o şiirime rastlayacağım. Biliyorum okuyunca duygulanacağım ve bu yüzden okumayacağım. Hıçkırımı hapsedeceğim ve yutkunacağım. Güzel şeyler düşünmeye çalışırken hızla defteri kapatacağım. Gerçi yerine koyarken biraz acıyacağım ama olsun. Kendime verdiğim sözleri hatırlayacak, oldu dediklerime sevinecek, yapamadıklarımın üstüne de yenilerini ekleyeceğim. Bu arada kendime ve başkalarına sözler vermenin ağır yükünü ve bu nedenle bunu yapmamam gerektiğini gözden geçirecek ve kendime iyi davranmamın önemini düşüneceğim. Bu düşüncenin bile karar şeklindeki bir söz vermeye dönüşeceğini, daha sonraki kısır döngülerimde farkedeceğim.

Yolum mutfaga düştüğü anda yapacağım yemekleri planlarken kurtulacağım ve demir ağırlığındaki bedenimden tüy hafifliğinde sıyrılacağım. Beni gerçek anlamdaki kilolarıma kavuşturacak bu çalışmamı akşam yemeğinde yine de zevkle yiyeceğim. Eskiden ne yaparsam yapayım kilo almamaya şartlanmış vücudum son bir sene içinde yirmidokuz yıllık alışkanlığını bir çırpıda değiştirebilirken, baş oyuncu midemin yememek konusundaki değişme isteğime neden inatla direndiğini anlamayacağım. Yani niye vücut tersine gidecek de benim midem hep Mersin yönünde istikamet edecek çözemeyeceğim. Tabi ki hep böyle eften püften şeylerle dertlenmeyeceğim. Yaptığım anlamlı, işe dişe dokunur, bana ve vatana millete hayırlı işlerim de var. Onlarla sevineceğim. Ve yeni günlere yürüyeceğim.

Böylece günler doğacak, günler batacak, rüzgarlar esecek ve ben yeni sabahlara uyanacağım. Bu yeni sabahlar için kararlarım var gül deste.

Savrulup durmayacağım oradan oraya mesela. Dilimde acı türküler, elimde yakılmış kınalar olmadan da sabah ezanına uyanabilir, topladığım yaprakları yeni bir defterin arasına koyabilirim.

Bir tokat izi olmayacak anılarımda. Geleceğe taşımayacağım kötü tohum korkularımı. Seveceğim ben, bıkmadan, usanmadan seveceğim. Evet belki yorulacağım ve zaman zaman yalnız kalacağım. Ama her şeye cesaretle yeniden döneceğim.

Kiraz ağaçlarının taze dallarında küpelerim hep salınacak. Gözüm görecek, gönlüm söyleyecek ve ellerim başkaları için açılacak. Dualar edeceğim yarınlar için. Hangi tövbe beni temiz kılacak bilmiyorum. Ya da hangi yaptığım, günaha bulayacak. Ben dualarıma yarınları, yarınların çocuklarını alacağım. Onlara iyi dilekler biriktireceğim. İhtiyac duyduklarında dualarımı saklayan melek hazır olacak yanlarında.

Hayatım bu dünyanın en ciddi, en ağır romanı değil, olmayacak da, bunu kabul edebilirim. Başka hayatlara pencerelerinden uzanıp bakabilirim. Biliyorum, gördüklerimden şu ana kadar olduğu gibi etkileneceğim. Kendi ekseni etrafında sonsuz dönüşleri olan ben-merkezciliğime hayretle kaş çatacağım. Kendisi üzerinden akıl edip ayrılamayan gözlerime bu yüzden dur diyeceğim. Baktığım pencereler aklımı başıma getirecek ve kendimi terkedeceğim.

Yenilmeyeceğim Postacı Murat, iyi kalacağım. Sana verdigim sözde duracağım.
Gerçeklerin üstesinden aklım ve kararlı adımlarımla gelirken, kendi dünyam için yapraklar toplamaya, basılmamış karlara basmaya devam edeceğim.

Postacı Murat için bakınız; http://www.kmarsiv.com/sayilar/20021209.asp#filizkaya

Filiz Mercanköşk
fmercankosk@yahoo.com.au
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
              6 Kahveci oy vermiş.
9 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Mehmet Güneş

 Kahveci : Mehmet Güneş


  SIR (9)

Kazıya 1 gün kalmıştı.Efahren hiçbir şekilde heyecanını bastıramıyordu.Her şey hazırdı.8 kişiden oluşan bir kazı ekibi,çeşitli araç ve gereçlerin dışında geçen zaman zarfında hiç kimsenin adını bile almadığı sığınağa girmek kendisi için gurur verice ve aynı zamanda korkunç bir durumdu.İçinde bir şeylerin iyiye gitmeyeceği hissini taşıdıkça daha çok korkmaya daha da fazla telaşlanmaya başlıyordu.

Aynı anda İsrail'in Dimona kentinde..

Şehrin güneyinde bulunan bu şehir Ürdün sınırına yakın bir bölgeydi.Ve tekstil fabrikası olarak gösterilen yerlerde çok daha tuhaf manzaralara şahit olunuyordu. Amerikan güvenlik hava sahasına giren bu bölgede,Amerikan askerlerinin korumalarının altında çok güvenli bir alan oluşturduğundan dolayı,aynı zamanda dünyanın en büyük nükleer silah tesislerinden tanınıyordu Dimona. Nakep çölünde bulunan bu tesis 1956 yılında Fransa'nın yardımı ile kurulmuştu. Böyle güvenli bir bölgede aynı zamanda İsrail Haber Alma Servisi (MOSSAD) karargahlarından birini barındırıyordu. Karargahın tamamı 4 kattan meydana geliyordu. Zemininde arşiv ve özel belgeler bulunurken bir ve ikinci katında en az 3 dil bilen profesyonel İsrail ajanlarının ofisleri bulunuyordu.En büyük karargahlarından biriydi İsrail'in aynı zamanda.Burada genelde uluslar arası ilişkiler takip edilirdi.Aynı zamanda İsrail politikasını yönlendiren en büyük mekanlardan biriydi.Sık sık üst düzey yöneticileri konuk ederdi.

Saatler 15:00 gösteriyordu.Elindeki resmi evrak çantası ile karargah binasına giren orta boylu, uzun burunlu bu yaşlı adam Siyonist İsrail Rejimi kurucularından Salamon dan başkası değildi.Hızla merdivenlerden çıkıp, omzuna giriş kartını iliştirerek binanın girişinde kendisini karşılayan Şimondu.Şimon karargahın en yetkili sorumlularının başında geliyordu. Elini Salamon'a uzatarak.Çok samimi ve dostça bir şekilde…

-Hoş geldiniz bay Salamon
-Teşekkürler Şimon.
-Buyurun yukarı çıkalım. Bu acil durumun sebebini bildirmiştim.
-Evet biliyorum.
Aynı anda karargahtan sorumlu yetkili Şimon'un odasına geçerek büyük bir ciddiyetle konuyu konuşmaya başlamak için koltuklarına oturdular.
Şimon masanın üzerinde ofise gönderilen Fax ı uzattı Salamon'a,Salamon gözlüğünü okumak için ceketinin üst cebinden çıkararak kağıda baktı. Kağıtta sadece büyük fontlarla bir not yazıyordu.

"555F"
555F nin tek anlamı olabilirdi.. 5 Mayıs 2005 de saat5 de Führer sığınağında..Bu tür kısaltmalar ve şifreler her an kullanılıyordu.Salamon üst düzey yöneticisi olduğu için ve yıllar boyunca MOSSAD karargahında görev yaptığı ve dünyanın çeşitli yerlerinde bilgi depolayıcı görevini üstlendiği için biliyordu.
Salamon notu okuduktan sonra..
-Teyid edildi mi? diye sordu.
-Evet efendim 1 saat önce teyit edildi.
-Efahren'i silmek zormuydu?
-Bunu yapmak çok kolay ama Berlin vekili Nürünberg'in ve Berlin Meclisinin onayı olduğu için bu sadece işimizi riske sokacağından dolayı, böyle bir karara gerek duymadık efendim.
O halde bu saatten sonra yapabilecek tek şey var.. Bakanlıkla bağlantı kurup bunu kesinlikle iptal etmek..
-Fakat nasıl?
-Berlin de şu an kaç kişi var?
-46
-Meclisle bağlantıya geçin ve bu işin sadece Almanya ve İsrail arasında husumet yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda bütün dünyanın tepkisini alacağını, sadece felaketten başka bir şey getirmeyeceğini beyan edin…
-Peki efendim..Derhal irtibata geçiyoruz..

Şimon odasından hızla çıkarak istihbarata bağlı Berlin ajanları ile bağlantıya geçti. Bu işin siyasi yoldan yapılması kararını verdikten sonra ilk işi Almanya Meclisine yüksek düzeyde bir bürokratı sokmak ve bu izni iptal edip Hitler için yapılacak kazıyı bir an evvel durdurmalıydı.İstihbarata hizmet eden o kadar ünlü bürokrat vardı ki; başarısızlıkla sonuçlanmaması ve işi şansa bırakmamak için en iyi yolun karargaha bağlı bulunan ancak siyasi sıfatı çok yüksek kişileri aracı olarak kullanmaktı.Bu iş için akla en yatkın kişi G.S den başka biri değildi.Bu konuyu tamamen kapatacak tek kişi ondan başkası olamazdı.Seçilmiş bir kaftandı tam anlamıyla.G.S daha önceleri de birkaç görevde bulunmuştu.Bunlardan biri de Die Welt'e gazetesinde yaptığı bir açıklamada gerektiği taktirde İsrail'e Patriot füzesi verebileceklerini, İsrail'in güvenliğini artırmanın Almanya'nın tarihi ve ahlaki görev olduğunu, ayrıca İsrail'in güvenliğinin kendileri için olağanüstü önem taşıdığını vurgulamıştı birkaç kez. Tam anlamıyla bir siyasetçi ve aynı zamanda Almanya'nın içinde yaşayan ağaç kurdundan farksızdı.

G.S saatler 15:25 sıralarında Meclis toplantı salonunda bürokratlarla ve ekonomistlerle özel bir toplantı halindeydi. Orta boylu şişman sarışısın bir adamdı. Aslen Berlin doğumluydu ancak 1965 de alman vatandaşlığına kabul edilmiş olduğundan siyasi kariyerine sadece bir partinin muhasip katipliğini yaparak başlamıştı.
Toplantı salonuna özel danışmanlarından biri kendisine yaklaşarak,ellerini ilikli ceketinin önüne koyup yavaşça kulağına eğildi.
-Efendim Özel Hat'ta bekleniyorsunuz.
G.S hiçbir açıklama yapmadan masadan kalktı ve hızlı adımlarla meclis toplantı salonundan ayrılarak odasına geçti. Kapıyı kapattıktan sonra,telefon ahizesini eline aldı.

Şimon soğukkanlı bir ses tonuyla

-Köpek kemik arıyor dedi..
Görüşme bitmişti..
G.S telefondaki sesin Şimon olduğunu biliyordu.Bu habere hiç de şaşırmamıştı..

Bir tek cümlede belirtilmişti mesaj, anlaşılamayacağı bir durumla karşılaşmaması için detaylar belirtilmişti. İzin verildiğini ve hatta izni verenin kendi partisinin jüri üyeleri olduğunu da biliyordu. Bu mesaj bir bitiş mesajından başka bir şey değildi. Yapması gereken tek şey yetkisini kullanarak bu işe bir son vermekti.Odasından çıkarak özel kalem müdürünün odasına girdi. Özel kalem müdürü odasına bay G.S'nin girdiğini görünce masasından kalkarak önünü ilikledi.
-Buyurun efendim
27 ve 28 Nisan tarihleri arasında Führer sığınağının kazı izni kararını istiyorum.
-Peki efendim
-Önergeyi Meclise Sunan kimdi?
-Bay Nürünberg efendim
-Kendisi ile görüşmek istediğimi bildirin..
-Peki efendim nasıl isterseniz.

Özel kalem müdürü hiç bu kadar telaşlı görmemişti G.S'yi. Sekreterine bay Nürünberg ve diğer jüri üyelerinin toplanmasını özelliklede Bay Nürünberg'in gelmesi gerektiğini söyledi. Aradan yarım saat geçmeden Bay Nürünberg makam aracı ile Meclise geldi. Büyük sütunlarının arasından III.Reich meclis merdivenlerinden çıkarken telaş içerisindeydi. Bu acil çağrılışın ne anlama geldiğini henüz bilmediği için çok özel bir durum olduğunu anladı. Kendisine sadece özel ve acil bir görüşme olduğu bildirilmişti.

G.S'nin odasına geldiğinde sekreteri karşıladı bay Nürünberg'i.
-Hoş geldiniz efendim
-Teşekkür ederim
-Sizi bekliyordu sayın G. Bey.

Sekreter telefona uzanıp, G.S yi aradı.
-Fendim Sayın Nürünberg geldi.
-Derhal içeri alın
-Peki efendim

Sekreter G.S'nin odasına kadar önde ilerleyip bay Nürünberg'e eşlik ederek, deri kaplama kapının kolunu hafifçe açtı. Bay Nürünberg içeri girmeden önce kravatını düzeltip önünü ilikledi. Meclisin en büyük odasına girmek pek nadir bir durumdu.Oda boydan boya gül ağacı döşemeleri, deri koltuklar ve büyük bir masadan oluşuyordu.Çok sade görünüşlü ve göz kamaştırıcı bir odaydı.

-Hoş eldiniz Bay Nürünberg oturun lütfen..
-Teşekkür ederim efendim
-Sizi çağırmamın amacını biliyorsunuzdur umarım.
-Tam olarak değil efendim.Acil gelmem istenildi.
-Bay Nürünberg beni iyi dinlemenizi istiyorum
-Her zaman efendim
-S.Efahren isimli şahısın dilekçesi kabul edildikten sonra Jüri üyeleri ile görüşüp kazı iznini almasında yardımcı olmuşsunuz.
-Evet efendim
-Fakat bu kazının bizim ve iktidardaki partimiz için büyük bir risk doğuracağı konusunu hiç düşündünüz mü?
-Düşündüm efendim.Basının bu durumdan haberi olmayacak.Ve üzerinden 60 yıl geçti neredeyse, bir sorun teşkil edeceğini düşünmüyorduk kararı verirken. Sıradan bir kazı çalışması, buna engel olduğumuz taktirde tepkilerle karşılaşmamız söz konusu olabilirdi diye.
-Fakat kazı izni gerçekleşirse daha büyük bir riskle karşı karşıya geleciğimizi biliyor muydunuz?
-Nasıl bir risk efendim?
-İsrail ile olan tüm ekonomik bağlantılarımı çökertmek için hayli yeterli bir neden bu, aradan yıllar geçmesi bir şeyi değiştirmiyor sayın Nürünberg geçmişteki bir yarayı kazımaktan farksız.
-Ama gizli veya saklı bir durum değil bu
-Gizli bir durum hem de çok gizli bir durum…Dünya ekonomisi şu an İsrailli Yahudilerin elinde Wall Street den bütün dünyayı yönlendirmek onların elinde ve dünyadaki en büyük basın şirketleri buna dahil. Küçük bir kararın büyüyerek spekülasyonlara dönüşüp bizi nasıl tehdit edeceğini tahmin bile edemezsiniz.
-Fakat İsrail ile olan ekonomik ilişkilerimizi nasıl etkileyebilir ki.
-Bay Nürünberg 2002 de yaptığımız patroit füze satışı başta olmak üzere pek çok ulusal ilişkilerimizi tehdit eder. Bununla birlikte bütün kamuoyunun tepkisini alır bunları görmek çok kolay.
G.S bunlardan bahsederken, bay Nürünberg dikkatle dinleyip gözlerini G.S'nin gözlerinden ayıramıyordu bir türlü.Git gide baskı altında kaldığının farkındaydı.

-Peki ne yapmamız gerekli efendim? Kararı iptal etmek kolay ancak itiraz ettikleri taktirde ne olacak?
-Kararı sadece iptal etmekle kalmayıp, bu geceden bölgeyi sıkı güvenlik altına almak gerekiyor bunu yaparken herhangi bir basın açıklaması yapılmasına katiyen müsaade edilmesin.
Nürünberg kararın iptal etmesini kendisinin yaptığı bir hatayı kendisinin telefi etme sorunu ile değil de Efahren'in vereceği tepkiyi düşünüyordu.Kazıyı yapmaması için ikna edebilecek miydi?

-Efendim bir sorum olacaktı
-Buyurun sorun
-Gerekçe olarak ne gösterelim?
-Gerekçe çok açık, halkın tepkisi ile karşılaşma durumu meydana gelebilir ticari ve siyasi etkiler yaratabileceğinden dolayı kazının reddine karar verilecek, hepsi bu.
-Peki efendim müsaadenizle o halde, ben bay Efahren ile görüşüp gerekli talimatlarınızı yerine getireceğim. Diyerek ayağı kalktı ve G.S elini sıkarak odasından ayrıldı.

Devam edecek

Mehmet Güneş
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,338,338,338,338,338,338,338,33
              12 Kahveci oy vermiş.
5 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,578,578,578,578,578,578,578,578,57
              445 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf: Recep Pehlivanlar

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.787 kahveciye doğru yola çıkmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


Aşk'a Endişe

Baktım ki!
Titremekte bu sabah seheri,
Yüreğinde ürkek atışlar.

Ey aşk yolculuğundan seferi,
Yüzündeki hüznün,
Gözlerindeki ıslak nedendir,
Hasret mi girdi her gece koynuna,
Yoksa yeniden,
Aşk mı dayandı kapına,
Bülbül olup gül dalından bağrına,
Yumruklarla "Aç! Aç!" diye dağlamakta.

Ne korkarsın gönül,
Çekecek derdin var ise,
Aşk derdinden,
Elbet acıyacak birkaç uzvun,
Elbet yanacak kar soğuğunda bağrın,
Aşk beyanatında dengini bulup,
Ebediyete kavuşana dek.

Şimdi sen,
Aşktan firari bakışlarını yak,
Kır eteğine takındığın zincirlerini,
Doğacak günler yakın,
Az öncesinde kalktı bak,
Dününden sıyrılmış katarında,
Umut yolcuları seferi.

Uyan..!
Ki artık yeni bir gün kapında,
Açacak bir gün nasılsa,
Yeniden baharlar semalarında,
Akşam soluğunda açılmış,
Ufuk kapısından yarına yitecek olsa da,
Gelecek yeniden,
Sen umudunu yeşerttikçe,
Tan yeri ağardıkça şafakta.

Gülcan Talay

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Hüseyin Alparslan

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Ankara için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
İzmir için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan       Yamağı : Cem Özbatur

İnternet üzerinde Türkçe sözlük olarak sonuna kadar emin olabileceğiniz tek kaynak, tabi ki Türk Dil Kurumu'nun sanal sözlüğü. http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/sozara.htm kısayolunda ulaşacağınız bu kaynakta sadece Tükçe sözlük değil, ayrıca imla klavuzu ile doğru yazma ve doğru konuşma üzerine örnekli bir kaynak da bulacaksınız.

Konu sözlük olunca ekşi sözlükten bahsetmemek olmaz. http://sozluk.sourtimes.org/ kısayolundan ulaşabileceğiniz bu sözlük konusunda yorum yapmak yerine kendi yorumlarını yazıyorum. ...Bu sitede yazilanlarin hicbiri dogru degildir. 18 ya$in altindakilerin kullanmasi hukuken sakincali olabilir (zaten o ya$ta ne i$iniz var internette sitede cikin, gezin, gezdirin). Yazarlar Ek$i Sozluk'e yazdiklari entry'lerin telif haklarini Michael Jackson'a devretmi$ sayilirlar. Sitede yazilanlari kaynak belirtmeden Word'e aktarip "Fw: Turk astronot ve houston! cok komikkkk!" diye arkada$larina yollayan pespayedir, hemzemindir, hincaldir, uluctur. Hukuki gereklilikler haricinde yazarlarin kimlik bilgileri saklidir. Sadece arada yoneticiler tarafindan onemli bir gerekceyle incelenip "tuh erkekmi$" denebilir. Bir gun kapimiza biri gelirse "kim lan bunlar" diye "bi sn du$tayim" denir mutfak penceresinden kacilir... Biraz uzun oldu ama napim bölmeye kıyamadım.

İnternet üzerinde en fazla farklı dilde birbirine çeviri yapabilen, (benim bildiğim), tek sözlük olarak http://www.langtolang.com/ 'u öneriyorum. Dil kapasitesi daha fazla bir sözlük kaynağı varsa lütfen bana da bildirin.

İşte bu da işin en bi daha eğlencelik hali http://dictionary.reference.com/fun/crossword/index.html Eğlencelik dediğime bakmayın aslında ingilizce dil bilginizi ve genel kültür seviyenizi test edebileceğiniz hoş bir kaynak.

KAHVE MOLASI DERGiSiNi ON-LINE SATIN ALABiLiRSiNiZDergimizi ve fincanlarımızı On-Line satın alabileceğiniz adreslere bir yenisi eklendi. Weblebi.com'dan ürünlerimizi indirimli ve/veya taksitli olarak almanız mümkün.
http://www.weblebi.com/Default.aspx?Pt=32&Did=TAEZF9ohYPyGkqxpFCS-1A&Sid=1

http://www.buybye.com/detail.asp?PRODUCT_ID=F102A9K935M714ID1
"ALIŞVERİŞİN GÜLER YÜZÜ". Kahve Molası Dergimiz artık Buybye.com'da. Kredi kartınızla derhal satın alıp adresinize gönderilmesini sağlayabilirsiniz. Hatta dergiyi taksitle almanız bile mümkün. Tabi hepsi bu kadar değil. Dergi için gitmişken tüm reyonları dolaşmakta yarar var. Pekçok ürünün yanında hormonsuz doğal domatese özellikle dikkatinizi çekerim.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


PhotoFiltre 6.1.2 [1549 B] All Windows Free
http://photofiltre.free.fr/utils/pf-setup-en.exe
Harika bir resim editör programı. Ücretsiz olmasına rağmen amatör ihtiyaçların hepsini fazlasıyla karşılayabilecek nitelikte. Her bilgisayarda olması gereken bir yardımcı program. Son versiyonu çıkalı 5 gün olmuş, kaçırmayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20050610.asp
ISSN: 1303-8923
10 Haziran 2005 - ©2002/05-kmarsiv.com
istanbullife.com