KMD 4.SAYI



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 824

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 21 Eylül 2005 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Valiye çıkamadım!..


Merhabalar,

İş yoğunluğu ve vakit darlığı nedeniyle sizleri erken terketmek zorundayım. Ama giderken sizi harika bir şarkıyla başbaşa bırakmayı tabiki ihmal etmiyorum. Terry Jacks söylüyor, If you go away. Yarın görüşürüz.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

3 Mesaj/Yorum var. Mesaj/Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Yıldız Sırma

 Kahveci : Yıldız Sırma


  SIRADAN BİR SABAHIN ÖYKÜSÜ

Pencereden dışarı baktı. Güzel bir Haziran sabahı. Çatılarda oynaşan güvercinleri seyretti. Daha derinlerden çocuk sesleri geliyordu.
Gelincik mevsimi diye geçirdi içinden, şimdi adanın her yanını kırmızıya boyamışlardır...
Yatağın diğer ucunda hala uyumakta olan erkeğe baktı. Ekrem. Ev arkadaşı, sevgilisi, herşeyi...idi. Bu kadar severken, aynı zamanda bu kadar nefret edebilmesi mümkün müydü?
Omuzundan sarstı. Mırıltılar.
-Ben duş alıp giyinene kadar kalkman gerekiyor, bir daha söylemeyeceğim tatlım. Hadi kalk artık.
-Saatin çaldığını duymadım
-Duymadın çünkü hava o kadar güzel ki, kendiliğinden kalktım ve zili de iptal ettim.
-Tamam sen duş alana kadar kalkarım, öf ya.
Banyoya yöneldiğinde, aklında o gün ne giyeceği vardı. Sıradan bir gün olmayacaktı. Gülümsedi. Kaderinin de yukarıdan onun tasarladıklarına güldüğünü hissetti.
Yeşil giymeliyim bugün dedi içinden.
Duştan çıktığında, herşeyi bıraktığı gibi bulmuştu. Bana ne dedi sessizce. Tembel, uyuşuk şey!
Evet yeşil...Bugün yeşil ağırlıklı giyecekti. Fıstık yeşili gömleğinin altına kahverengi eteğini giydi. Ayakkabı ve çanta da tamam.
Kapıdan çıktığında, ne yatakta bıraktığı erkeği ne de ilişkilerinin nereye gittiğini dert ediyordu. Beş yıldır birlikte yaşıyorlardı ve bu süre içinde de bir evi paylaşmak ve düzenli seks hayatı dışında da olduğu yerde saydıklarını biliyordu artık.

Ayakkabılarının kaldırımda çıkardığı sesleri dinleyerek bir süre daha yürüdü. Esnaf dükkanını daha yeni açıyordu. Besmele ile açılan kepenklerin gürültüsünü, okul çocuklarının karne öncesi servis araçlarına doğru son koşuşturmaları bastırmıştı. Otuzbeş yaşındaydı.
Kurulu bir düzeni, evi, kocası ve çocuğu olsun istiyordu. Güven istiyordu. Birinin diğerini artık çekici bulmadığında çekip kapıyı gitmediği ya da sessizce ortadan kaybolduğu bir ilişki içinde olmak istemiyordu artık.
Bir imza o kadar da önemli mi demişti Kerem. Peki değil ise neden o kadar korkuyordu, erteliyordu? İlişkileri çoktan alışkanlık halini almış, sürekli birbirlerini eleştirdikleri bir mutsuzluk halini almıştı. 'Kendini geliştir biraz tatlım, ne bileyim spor filan yap' önerileri ya da 'Biliyor musun Ali'nin yeni kız arkadaşı mühendismiş üstelik de iki dil biliyormuş!' hayranlıkları ya da en kötüsü üçüncü kişilerin yanında, birbirlerine karşı yaptıkları alaycı konuşmalar...
Üstelik bir yere gittiklerinde bu yaşta hala yanındakini sevgilim ya da erkek arkadaşım diye tanıştırmak...Hoş tanıdık birilerine rastlamayacakları yerler seçmeye çalışıyorlardı ya...Gizli saklı birşeyleri paylaşmanın verdiği eziklik, birbirlerinin yasal eşi olmamalarının verdiği özgürlük hissine baskın çıkıyordu.
Çocuklardan biri 'şu topu atsana teyze' dedi. Teyze mi?
Saatine baktı ve Kerem'in çoktan çıkmış olması gerektiğini düşündü.
Geri döndü ve eve doğru yürümeye başladı.
Eve girdi. Lavabonun halinden çıkmadan traş olduğu anlaşılıyordu. Kenara özensizce bırakılmış el havlusuna baktı. Yıkanması gerekiyordu.

Ah evet işin en güzel tarafı buydu, bavulları hazırlayıp yeni bir hayata başlamak üzere yola çıkmak!

Yavaşça bavullarını gardırobun üzerinden alıp içine giysilerini ve kişisel eşyalarını yerleştirmeye başladı. Pek çok şeyi ortak almışlardı ama giderken sadece kendi almış olduğu müzik setini götürecekti. Bir de tabii yine kendi aldığı cd'ler. Ah az daha kitaplarını unutuyordu. Kitaplarını bir kaç gün önce eve getirip mutfakta sakladığı karton kutulurın içine yerleştirmeye başladı.
Ne çok şey yapmıştı şu bir kaç hafta içinde. Aslında aylar önce başka bir iş arayamaya başlamıştı bile. Başvurularından birine olumlu yanıt alınca da fazla incelemeden kabul etmişti. Sonra mevcut işinden istifası ve yeni bir ev arayışı...Aradan geçen haftalar ve bu süre içinde sanki gizli ikinci bir hayat yaşıyormuş duygusu.

Tahmin ettiği gibi eşyaları bir taksiye kolayca sığabilirdi. Bir taksi çağırdı.
Şoförle birlikte eşyalarını taksiye yerleştirirken, içinden yeni bir hayat için hiç de geç kalmadım diyordu. En kötüsü, yalnız yaşardı. Dünyanın sonu değildi ya.

Arkasından kapıyı kapatırken geriye bir mektup dahi bırakmamıştı.

Yıldız Sırma
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              2 Kahveci oy vermiş.
3 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 BİR OYUNCUNUN DÜNLÜĞÜ : Bahadır Benli


Jülide

O gün çok başka bir dündü matemini yüzüne geçici olarak kiralamış bir simadan notlar diyebilirdim belki de…

Yalı kahvesi ; keşke bir coğrafyayı anlatırken kartpostal resimlerine bakar gibi dillenmese cümleler ama elde değil mevzuu bahis Sinop ise şiir gibi yazılası geliyor…

03.04.2004 3:00/ Dış Mekan/gündüz

Soğuk bir hava provadan çıkılmış zaten ezberde tam değil,can sıkkın biraz neden bilinmez bilinse de herkeze söylenmez cebime uzanır elim karar verildi gene çoğunu yazıp yazıp kaybettiğim durum saptaması yazılacaktır,çay söylenir, bir ağaç bulma telaşındadır beyaz boş bir ağaç bulunur üzerimde kalemde olmalı ceplerim şöyle bir yoklanır ama nerde şimdi ? Her zaman ki gibi Rıfat abiden bir kalem istenir ve o andan dökülenler …

Sandallar görüyorum ardı ardı, fersah fersah, denizin yılmışlığı üzerinde taşıdığı, anlamsız ve sorgusuzca hamallığını yaptığı. Bu suları yazarken kalem tutmuyor elim, malum havada bir hayli nem irfan ediliyor ve soğuk, derken demli çay geliyor önümüze soğuğa inat üşüyorum, içimde içinden alınmış ne varsa karıştırıyorum beynimde, elimdeyse çayla paralel kelimeler sade cümleler.
Kelimelerimi gömüyorum içimi kiralıyorum karakterlere,
Ve bırakıyorum hüznü saklambaç oynayan neşeli ikinci ellere.
Sahnede unutuyorum senin yılmışlığını ve kapılarımı kapatıyorum geçici ihtilallere…
Devrimini bekliyorum bir sokak arasında.
Yüreğimde sen yazılı bir pankartla dolaşırken inadına ve infiallerimi ekliyorum bu acuze duygularıma…
Yalnızlığın içinde ne kadar sen varsa bir o kadar da ben olsun istiyorum ve sorulmasın herhangi bir muhabbetin orta yerinde Jülide hikayesi
Adı konmamış sokaklarda, elimde sen yazılı bir adresi arıyorum çıkmaz sokaklarda ,
Sana öyle üşümüş ki içim soramıyor yolda görünen herhangi bir tanıdığa,
körü körüne kör kütük sarhoş biraz pembe serpiştirdiğinde olur ya hayata. Sen öyle gel, o zaman Jülide

Ama biliyorum ki hayat üzerimden ne kadar silse de yükünü
bir sen kalacaksın yüreğimde değiştiremediği, silemediğim yeniden.
Adı yeniden ismi eskiden gelen, mahalle kızı Jülide

Bahadır Benli
bahadirbenli@yahoo.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
              4 Kahveci oy vermiş.
4 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Nihat Turan


YARENSİZ KAL LAKİN YARINSIZ KALMA

Git buralardan ve dönüp arkana bakma bile. Buraya ait değilsin. Buralı da değilsin. Ayak takımından sayıldığın bu yer yüreğine bol geliyor. Al yüreğini ve ait olduğun yeri ara ve bul. Gidişine kimseler üzülmeyecek. Ne bir dost ne bir sığınak ne de bir sevgili olmayacak ardında...Yarsız, yarensiz ol lakin yarınsız olma. Bundandır ki, hep önüne bak ve hep ileriyi göstersin veçhen. Her dem yarının bağrında bileceksin vefayı...

Gecenin sırrına dost olmaya çabala. Umudun kapılarını gecenin dostluğunu isteyerek aralamaya çalış. Şayet gece dostluğunu vermeyerek umudun kapılarını açmazsa yapacak bir şey kalmadı deme. Zira isyan ve intihar kulakları ağzında yeni yetme bir yenilgi avındadır unutma. İsyana düşecek iradeyle yaşamayı rezillik olarak bil. Adımlarına makas atma. Bırak adımların seni taşısın. Bırak epriyen tarafların tel tel dökülsün sen yürürken. Çürüyen ne varsa bırak ayak diplerine aksın. Leş yiyicilere bırak çürük taraflarını hayatın ve ardında kopan safari tozuna dönüp bakma bile.

Çöllere git. Kum girdaplarına düş. Çıyanların, akreplerin, haramilerin çöle yazılmış öykülerini oku. Çölleşen yüreğinin vahalarında soluklan. Yanlışlardan doğruyu bulmaya çalış. Doğruyu, yeri ve yurdunu bulamazsan şayet yersiz ve yurtsuz olduğunu anla artık. Yersizlik ve yurtsuzluk boynunu yana düşürmesin. Zira yersizlikten ve yurtsuzluktan daha utanılacak yüzsüzlük vardır. Yurtsuz ol ama yüzsüz olma. Mekanı yüzsüzlük olanları anımsayarak hep yürü. Gitmeyi yurt edin. Yurdun yürümek olsun. Ve yürüyüşün hep gece olsun.

Hafızanı sıfırla. Zihinindeki arşivlerin hepsini yak. Bir yangın tutuştur içinde. Canın acısada yap bunu. Acının dilini edin. Ve acında derinleş. Derinlikten çocuk yanlarını bularak çıkar. Ve çıkartacağın bu masum tek yönünle ruhunu kirlerden arındır. Arınmış olarak yarına göç et.

Yönsüz ve pusulasız koyul yola. Yarına yetişmeye çalış. Yarını yönlerde arama. Yönü yüreğinde bil. Yüreğini tetikleyen sebebe yönel. Kalbine düşen cemrelerde yanarak yarını bulduğun sanına kapılma. Ama şunu da bilesin ki aradığın yar, yarındır. Yarından gayri yarenin yoktur. Ve günbatımından öte vakit yoktur seni anlayacak.

Güneşin doğduğu ve battığı yere yürü mesela. Zulkarney'in yüreğini kuşanarak serhatlara revan ol. Doğunun ve Batının bilge savaşcısı Zulkarney, belki de yurdun ve yerin onun gibi hep yola koyulmak ve yolda olmaktır...

Nihat Turan
nihat_turan@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              3 Kahveci oy vermiş.
6 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Deniz Kılıç

 Kahveci : Deniz Kılıç


  Senli pazar düşünmeleri

*Daha öncede yalnız kalmıştım, ama hiç bu kadar ıssız olmamıştım.
Seni sorgulatıyor bu sessizlik, adını kimden saklıyorum hala bilmiyorum.

* Dipsiz bir mavilik midir deniz? YOksa içine aşkımı yazdığım uçsuz bucaksız defter mi? Bu hüzün bana kimden kaldı?
Bak nasılda sorularım var içimde, yanıtsız... Yalnızlık beni terbiye etmemiş bunca zamandır... Bundan sonra da ben iflah olmam...

* Yeditepeli şehrin yedi tepesinden seni seslesem duyar mısın? Yedi tepeye yetmişyedi kere adımızı yazsam yanyana, bir an gelip uğrar mısın?
Bir kahve yapsam sana, kırk yıl hatırımı hatıramla içiçe saklar mısın?

* Ecel kapımı ne zaman çalar acaba? Acele etmese iyi olur, daha yapılacak çok işim var, hem daha sana dokunmadım ki...
Acele giden, ecele gider diyor biri, benim acelem yok, ruhumdan geliyor bu tembellik hissi. Benim suçum değil, hem zaten ben suç işleyemeyecek kadar yorgunum. Eğer ölürsem yine de, cesedimi bütün adli tıplara götürün, içinde kalan kelimelerimi çıkarsınlar, toparlayıp şiir yaparsınız.
Her sözcükten sen çıkarsın ne güzel ne güzel...

* Senin dışında tutmaya çalıştıkça kendimi, bütün açıklarımdan sızarak sana akıyorum. Ne kadar uzaklaşsam, bir o kadar yakınsın.
Adını aklımda tutuyorum, hala seni sadece kendime saklıyorum, senden bile sakınıyorum. Onlara bir başkasını anlatıyorum, sevmiyorum diye diye, susuyorlar. Herkesin dudakları ıpıssız...

* Bize gelsen diyorum, sana şiirler okusam Orhan Veli´den mesela:

Uzanıp yatıvermiş sere serpe
Entarisi sıyrılmış hafiften
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor
Bir eliyle de göğsünü tutmuş
İçinde kötülük yok, biliyorum
Yok, benim de yok ama
Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki...


bu şiiri sana hem okusam hem oynasam... İçimdeki bütün kötülükleri sersem önüne, ama senin içinde kötülük yok ki. Lütfen, lütfen kötü düşün benim için, ne çıkar bunca iyilikten?

* Bütün sarhoşların bana selamı varmış, kuşlar söyledi. Artık içmeye başlasın diyorlarmış, belki rakı şişesinde balık olmuştur sevdiği, içip içip onu arasın deyip gülüyorlarmış. Bak gördün mü? Bir deniz biliyordu seni, bir de kuşlar. Sarhoşlara da anlatmışlar. Yine susacağım ben şimdi, en iyisi yazmak ve koynumda saklamak seni...

* Seni seviyorumlu telefonları bekleyen gecelerim geliyor aklıma, parçalandığı kalbimin. Kimbilir kaç kadın daha parçalandı benimle telefon beklerken.?
Ama biri mutluydu, o konuştuğun kadın, hani koynunda uyuduğun, Kızılay´da sesiniz çınlarmış, bilirim.Bunu da kuşlar söyledi. Kuşlar, kuşlar laf taşır kuşlar... Adını sakladığım sevgilim bu sen değilsin, senden bir önceki... Hala yaralıdır kalbimin o yanı, parçaladığı günden beri...
Sen de merhemi vardır bilirim, istesem verir misin?

* Biraz yalnızlığa ses olsun diye, müzik açtım. Adamın biri bağırıyor avazı çıktığı kadar, sanki ben değil de, o imiş gibi hayatın boğazladığı.
Birinin hislerini söylüyor, tıpkı kuşlar gibi. Ben de şarkı mı söylesem diyorum, sesim güzel değil dinlemezsin, biliyorum.
Vazgeçtim tamam, ben şiir yazayım yine. Şairler biraz şizofrendir diyorlar, gülüyorum... Ben bunca akıllının içinde nasıl yaşıyorum?
Arkalarından bağıracak kadar cesaretsizim, deli deli kulakları küpeli bu cümleyi yüzlerine söyleyemiyorum.
Mırıl mırıl mırıldanıyorum ( aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni )

* Anlattıklarımın hiçbirini üstüne alınmıyorsun, ne olur biraz ard niyetle yaklaşsan bana? Akıllı olsan azıcık, benim anlatmadıklarımı dilimin altından alıp çıkarsan?
İyi baksan anlayacaksın, hepsi senin üstüne göre tam da, bence sen ölçünü yanlış biliyorsun...

* Akşam oluyor yine bak hala yoksun... Sayende ben de arabesk oluyorum... Ve hala adını kimden sakladığımı bilmiyorum...

Belki devam ederim...

Hasretin boynumu vurduğu vakit... Bütün anlamlarım sende saklı, sen kalbimde...

Deniz Kılıç
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              2 Kahveci oy vermiş.
4 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

Kemal Beşgül

 Kahveci : Kemal Beşgül


  Sitem

Kimin ne istediği,
istediğini alan kaç kişi şu dünyada? Ve kimin umrunda gökyüzünün renkli oluşu? Anlamsızlıklara anlamlı ismler takmaya çalışan bizler; acaba kendimize ne zaman bir isim bulacağız? Herkesin giydiği KARAKTER denilen giysiler arasında ÇIPLAK olan kaç kişi bilinmez.
Aynaya bakmaya utanan yüzlere,
makyaj yapıp saklamaya çalışan ellerin günahı ne?
Pişman olduktan sonra pişmanlığını insanlara anlatabilen kaç kişi?
Noel babaya inanıpta tüm bir yıl uslu duran çocuklar,
acaba büyüdüklerinde de kendi evlatlarına anlatabiliyorlar mı bu yalanı?
Karayolunda ezilmiş bir hayvandan daha değersiz olduğunu anlayan,
Ve güneşin gerçekten çok uzakta olduğunu kavrayan kaç insan var bilinmez.
Ağlayıpta gözyaşlarını biriktiren ve bununla evdeki kuşunu besleyip onda mucize olmasını bekleyen hayalperestlarin sayısı,
tüm dünyadaki ağaç sayısından çok mu acaba?
Cevapsız kalan soruların ahına tutunmuş bir yazı daha...
yankısız yaşamların çürütülmüş umutları,
Ve duvarlarda eriyen isyanlar, bakışları yutulmuş insan bozmaları...
Kimliğimin ardına düştüm tüm kim oluşlarımı bırakıp...
Bir yangına tanık arıyorum,
BEN ONUN İÇİN YAZIYORUM!.....

Kemal Beşgül
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,888,888,888,888,888,888,888,888,88
              8 Kahveci oy vermiş.
3 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Elif Bengü


DÜŞ ÇOCUKLARI

Sene 2005. Zaman sabahın iş saati öncesi. Yer Ankara'nın o saatte en işlek caddelerinden biri; Çukurambar'ı Eskişehir Yolu'na bağlayan cadde. Burası yaklaşık 10 yıldır sessiz sedasız büyüyen bir semt. İki ayda bir uğrayanları şaşkına çeviren, "Aaa, bu binayı ne çabuk dikmişler buraya!", "Allah Allah burada bu mağazalar, inanılır gibi değil!", "Hayatım, adresin doğru olduğuna emin misin? Daha önce geldiğimizde bu binalar yoktu burada!" dedirten bir semt.

Seviyoruz burayı. İnsanlarını, Kızılay'a ve şehrin diğer merkezlerine bu kadar yakın olmasını… Geniş sokaklarını… Hatta… Hatta sokak köpeklerimizi bile. Neredeyse 10 senelik bir Çukurambarlı seceresi var onlarda. Belki torunların torunları ama olsun. Buralılar ya… Bizler birbirimizi tanıyoruz. Burada hemen herkes birbirini tanıyor gibi zaten. Pazarda aynı yüzler, sokaklarda aynı, marketlerde, pastanelerde… Hangi saat kimin nerede olduğunu hemen hemen bilebilirsiniz.

Modernleştik ama nedense uzaklaşmadık. Ne güzel…

Her sabah bindiğim mavi otobüsün şoförleri mesela… Sorun tanırlar beni. Deyin ki kulağında MP3 çalarının kulaklıkları, koyu renkli güneş gözlükleri takan ama yine de sabahın köründe uyanmanın mahmurluğuyla gözlerinin şişi belli olan kız ne zaman ve hangi duraktan binecek otobüse? Hemen söylerler eminim. Gerçekten! Çünkü bazı sabahlar azıcık geç kalsam otobüsün durakta bir süre oyalandığını görüyorum beni bekler gibi. Koşup binince hemen hareket ediyor. Üstüme mi alınıyorum? Hayır! Bunu her durakta saatine geciken diğer yolcuları için de yapıyor. Otobüstekiler de birbirini tanıyor artık. Selamlaşmalar, günaydınlar, gülümsemeler… Eski zamanların mahalle komşuluğunu yaşıyoruz neredeyse. İçimiz nasıl ferah. Nasıl aydınlık…

Bir tek düş çocuklarının önünden geçerken kararıyor yüzümüz, sabahımız.

Onlar, yıkıntılar arasında yaşayan, dilencilikle, kapkaçla, bakır kalaylayarak, acındırarak yaşayan semt komşularımızın çocukları. Onlar, yaz kış yalınayak, kirli yüzleri belki yılda 2 kere su görebilen, paçavralarla örtünmüş, saçları yapış yapış, yüzlerinden ihtiyar bir çocukluk akan çocuklar… Kimi bir ekmeğin ucunu kemiriyor. Kimi küçük kardeşini sırtında taşıyor. Kaldırım kenarlarında geçen arabaların içindekilere bir şeyler satmaya çalışarak kuruşların peşinden koşuyorlar. O da kim bilir kime ve neye vermek için?

Onlar bizim düş çocuklarımız. Bizler başımızı çeviriyoruz onları görmemek için ama eminim hepimiz aynı şeyleri düşlüyoruz. Birimiz durduruyoruz otobüsü, sonra iniyoruz yavaş yavaş aşağı. Ben gidip sırtından alıyorum neredeyse kendi kadar ağır kardeşini, sarı saçlı kızın. Sardıkları incecik paçavranın içinde tir tir titriyor yavrucak. Keskin bir koku yükseliyor vücudundan ya, ben aldırmıyorum. Sarı saçlı kız, kirli suratında birer boncuk gibi duran masmavi gözlerini bana çeviriyor. Gülümsüyorum. Onun elinden de her sabah ince bond çantası ve şık takımlarıyla gözümüzü alan o bey tutuyor. Küçük kız, büyük bir güvenle teslim ediyor minik elini. İleride, şişman ve kürklü bayan pantalonunun belini urganla tutturmuş küçük oğlan çocuğuna doğru yürüyor. Çocuk önce ürkek sonra istekli bu yanaklarından neredeyse kan damlayan kadına koşuyor… Herkes bir düş çocuğunu sarmalıyor.

Trafik karmakarışık. Ama kimse aldırmıyor. Kimsenin umurunda değil işe geç kalmış olmak. Hiçbir arabadan korna sesi gelmiyor. Herkes kutsal bir seremoninin karşısında büyülenmiş bize bakıyor.

Düş çocuklarımız gülüyor, gülüyor…

Otobüse biniyoruz hep beraber… Birlikte geri, evlerimize dönüyoruz. Güzel yaşamlar için dönüyoruz. Güzel gelecekler için…

Sonra…

Sonra bakışlarımız Kızılay'da gerçeğe dönüyor. Ankara'nın vurdumduymaz gerçeğine. Çok değil bir durak sonra düş çocukları beynimizden siliniyor. Bir sonraki sabaha kadar!

Elif Bengü
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              2 Kahveci oy vermiş.
1 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


KİTABIN ESKİSİ OLMAZ

Düşüncenin gelişimi kitap okumakla mümkündür. Bir insan ne kadar zeki olursa olsun eğer yeterli düzeyde kitap okumamışsa bilgi dağarcığı zayıftır. Onu, birkaç cümle sarfettikten sonra tartabilirsiniz; bilgi birikiminin düzeyini ölçebilirsiniz.

Kim ne derse desin kitabın verdiği bilgiyi hiçbir iletişim aracı kazandıramaz bize… Biz kitap medeniyetinin çocuklarıyız…. Ecdadımızın birikimleri kitaplar yoluyla günümüze kadar ulaştı. Demek istediğim o ki kitabın alternatifi yoktur.

Son yıllarda internet yoluyla kitap alışverişi sıkça yapılıyor. İnternet üzerinden kitap satışı yapanlar bana kızmasın ama ben olsam internet aracılığıyla kitap satın almam. Çünkü kitabı önce bir karıştıracaksın baştan sona kadar… Kapağına dokunacaksın, okşayacaksın. Sonra burnuna getirip şöyle bir koklayacaksın. Bazıları komik bulacak ama kitabın kokusu bana bambaşka bir haz verir. Sağından, solundan birer cümle veya paragraf okuyacaksın. Tabir caizse kitabı tartacaksın ayak üstü… Anlatımını, üslûbunu beğenir, kendine yakın bulursan alırsın.

Bana sorarsanız kitap, bilgisayardan da okunmaz. Sanal ortamda binlerce elektronik kitap yayınlanıyor. Bunların çoğunu bilgisayarımıza indiriyoruz. Fakat kaçını baştan sona kadar okuyoruz ki!... Okumuyoruz…. Okunmaz da… Bilgisayarda kitap okumaya kalksak gözlerimiz yaşarır. Bu ilerde görme bozukluklarına bile yol açabilir.Onun için kim ne derse dersin iki kapak arasına alınan kitabın yerini sanal kitaplar tutamaz. Fakat onlar da var olsun. Bazen yazı yazarken alıntı yapılması gereken durumlarda çok işe yarıyorlar. Bize zaman kazandırıyorlar.

İnsan, bir kitabı beğendi mi onu almadan edemez. Fiyatı ne olursa olsun onu bir şekilde temin eder. Onu bilinçli olarak, inanarak ve beğenerek almışsa bir solukta okur.Okuyunca da fevkalâde haz alır. İçtenlikle okunan bir kitabın verdiği keyfi hiçbir şeyden alamazsınız.

Bir gecede okuyup bitirdiğim kitapların sayısı az değildir. Bu bambaşka bir tutkudur; ancak yaşayan bilir; anlatılmaz. Bu belki de bir trans hâlidir.

Bazıları kitapların pahalılığından şikâyet eder durur. Doğrudur bir nebze… Fakat bu bahanenin ardına sığınmak ve okumayı ertelemek doğru değildir. Okumak isteyen insan için kitap her zaman vardır.

Hemen hemen her ilde ve ilçede devletin açtığı halk kütüphaneleri mevcuttur. Buraya üye olan herkes istediği kitabı alıp okuyabilir. Hem de bir kuruş vermeden…..

Aslında kitaplar içeriklerine göre farklı farklıdır. Roman ve hikâyeler vardır ki siz onu bir kez okuduğunuz zaman işi biter. Ya rafların birine atar,unutursunuz onu ya da bir sevdiğinize hediye edersiniz. Bence ikincisi daha doğru bir davranıştır.Çünkü bir kitap bir kişiye mahsus değildir,olmamalıdır. Sizin hediye ettiğiniz kişi de bu nazik davranışınıza karşılık kendi okuduğu bir kitabı size hediye ederek karşılık verecektir. Hem o kişinin dostluğunu,sevgisini kazanacaksınız, hem de onun size takdim edeceği bir kitabı hiçbir ücret ödemeden okuma imkânına kavuşacaksınız. Buna "bir taşla iki kuş vurmak" denir herhâlde...

"Kitap bulamıyorum ki okuyayım" mazereti pek inandırıcı değildir. Benim evimde beş binin üzerinde kitap vardır. Yani kendi kişisel kütüphanemi oluşturmuşum. Herkesin evinde de muhakkak bir kitaplık olmalıdır. Kütüphanemdeki kitaplardan yüzde doksanını üzeri fiyatıyla almamışım… Eğer bir kitabı ilk yayınlandığı,vitrine çıktığı zaman alırsanız elbette yüklü miktarda bir bedel ödersiniz. Eğer bu kitabı belli bir zaman sonra alırsanız fiyatı düşer. Bekleyin, fiyatı düşünce alırsınız. Kitabın modası geçmez.

Bunun dışında kitaplarımın çoğunu ikinci el kitapçılardan almışımdır. Kitaplar biraz eski olsa da eski kitap almayı tercih ederim. Çünkü on milyonluk bir kitabı ikinci elden rahatlıkla bir milyona alabilirsiniz. Bu da dokuz milyon tasarruf demektir. Başka bir deyişle bir kitap yerine on kitap almış olursunuz.

Benim müdavimi olduğum ikinci el kitapçılar var. Hemen her gün uğrarım yanlarına… Hem dertleşiriz, hem de kitap alışverişi yaparız.Alan memnun, satan memnun…

Bilginin eskisi, yenisi olmaz.Bazı ansiklopediler için bu geçerli olmayabilir.Çünkü ansiklopedilerdeki bilgiler zaman zaman güncellenir, yenilenir, takviye edilir. Bu ayrı… Onun dışındaki kitaplarda eskilik yenilik mevzubahis değildir. Aksine eski baskılar daha makbule geçer. Kitabın eskisi olmaz. İmkânınız yoksa bu gibi yerlerden kitap alın, okuyun. Durumunuz iyiyse elbette yenisini, alın ki o kitapları basanlar da emeklerinin karşılığını alsınlar. Fakat fahiş fiyatla da satmasınlar.

İkinci el kitapla korsan kitapları birbirine karıştırmayın. Korsan kitap basıp satmak emek hırsızlığıdır. Asla korsan kitaplara rağbet etmeyin.Fakat ikinci el kitapları gönül rahatlığıyla alıp okuyabilirsiniz. Unutmayınız ki "Kitap okuyan insanla kitap okumayan insan arasındaki fark, diri insanla ölü insan arasındaki farka benzer."

M.Nihat Malkoç
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              4 Kahveci oy vermiş.
4 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf: Recep Pehlivanlar

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 6.212 kahveciye doğru yola çıkmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


Affettim Seni

affettim seni...
sen de bağışla beni ...
taşıma dünleri yarına
at klozete çek sifonu
dönüp bakma geçmişe...

"iyi ve mutlu ol" 'dur
son temennim eski sevgiliye

ne isyanım var, ne sitemim
ne de kederlenirim
geçmişin yaralarını silmişim
iyileşmiş berelerim

seni her kırdığım gün için
özür dilerim
ve geçirilen her güzel
gün için teşekkür ederim

rastlaşmayalım isterim
çünki sen beni tanıyamazsın
o kızı yine bende bulamazsın
çünki hayat akar
ve gidipte dönen kuşlar
aynı değildir

çok zaman geçmiş
çok sular akmış nehirden
yıllar su gibi geçmiş
zaman anıları törpülemiş

masal bitti ve bu kız büyüdü
kah ağladı kah güldü
bilirmisin sevgili
hayat öğretti
ağlarken de gülmeyi

bitermiş her sevda masalı
er geç ...
bir rüyaydı uzun ...
sen de böyle farzet
geçmişe yakışan şeyleri
gülümseyerek teslim et.

bağışla beni benim de seni bağışladığım gibi
bir gün dua edersen
benim için de olsun
dudaklarında iyi bir temenni

eksik olmasın üzerinden RAB'bin eli
korusun her kötü şeyden seni
unut sende beni, mutlu ol emi
yaşam fani, ölüm ani...
silik bir anı olsun sende Ani.

Ani Toros

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Gerçek olabilir mi?

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Ankara için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
İzmir için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Alın size karmakarışık ama bir o kadar da lezzetli çorba niteliğinde bir web sayfası http://www.werci.info/blog/ hazırlayan arkadaşın ellerine sağlık. İçine limon sıkmadan ve tuz ilave etmeden keyifle okudum ve inceledim. ısrarla tavsiye ediyorum.

Ney sesini duyduğunda içi bir hoş olup, elindeki bütün işleri bırakıp ve hatta aklındakileri bile temizleyecek kadar huzur bulabilenlerdenmisiniz. Ben biraz öyleyim sanırım. Ney konusunda aradığınız bir çok bilgiyi ve kaynağı bulabileceğiniz bir site tavsiye ediyorum http://www.neyzen.com/index.html nota arşivinden ney çeşitlerine kadar bir çok kaynak bu sitede mevcut.

Digital fotograf makinem yok diye üzülmeyin. İnternet üzerinden online foto hizmetleri başladı. Denemek için http://www.beles.org/foto.htm gülümseyin.

Kobilere özel bir web sayfası var http://www.kobifinans.com.tr/ Hiç bir kar amacı gütmediğini bildiğim için rahatlıkla tavsiye ediyorum. Eğer sizin işletmeniz de KOBI sınıfına giriyorsa bu sayfayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Uzmanına sorun kısmında sorularınıza uzman kişiler tarafından cevap veriliyor olması işi daha da güzelleştiriyor.

KAHVE MOLASI DERGiSiNi ON-LINE SATIN ALABiLiRSiNiZDergimizi ve fincanlarımızı On-Line satın alabileceğiniz bir adres. Weblebi.com'dan ürünlerimizi indirimli ve/veya taksitli olarak almanız mümkün.
http://www.weblebi.com/Default.aspx?Pt=32&Did=TAEZF9ohYPyGkqxpFCS-1A&Sid=1

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


Avant Browser 10.1 Build 26 [1.8 MB] Windows Free
http://www.avantbrowser.com/download.html
Aylardır kullanıyorum ve müdavimi oldum. Aynı anda pekçok sayfaya en kullanışlı biçimde ulaşmak, ulaşırken her türlü güvenlik önlemini almış olmak, arama motorlarıyla entegrasyon,vb. pekçok özelliği bünyesinde barındıran mükemmel bir tarayıcı eklentisi. Eklenti demek ne kadar doğru bilmiyorum, aslında şöyle demeli, Internet Explorer tabanlı süper extra extra tarayıcı. Ve de ücretsiz. İstisnasız herkese tekrar tekrar tavsiye olunur.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20050921.asp
ISSN: 1303-8923
21 Eylül 2005 - ©2002/05-kmarsiv.com
istanbullife.com