KMD 4.SAYI



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 854

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 7 Kasım 2005 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Limitli mi, limitsiz mi?!..


İyi haftalar,

4. SAYI ÇIKTI!Şükür kavuşturana. Kasvetli bir bayramı geride bıraktık. Kasveti havasından gayet tabi, yoksa bayrama kimsenin diyecek lafı yok. İnsana sürekli bir uyuma hali vermesi bir yana, başağrısı, boğazda yanma, arada bir hapşırıkta cabası. Ama herşeye rağmen sevdikleriyle uzun süre birlikte olmak insanı yeniliyor, mutlu ediyor. Hepinizin geçmiş bayramı tekrar kutlu olsun.

İnternet kullanıcıları için geçtiğimiz haftanın en önemli konusu kuşkusuz ADSL hatlarına yapılan bindirim ve indirimlerdi. 1 Kasım'dan itibaren değişen hızlar ve tarife pekçoğunuzun kafasını karıştırdı biliyorum. Bu konuda beni bilgi sahibi sayanlar sağolsunlar çokça aradılar. Ben de sizler için konuyu şöyle bir araştırıp gerekeni kendi üzerimde deneyeyim istedim. Ve yaptım. Neresi indirildi, neresi bindirildi diye kafaları bulandırmaya hiç gerek yok. Eğer halihazırda 256/64 Kbps Limitsiz kullanıcı olarak şu ana kadar bir değişiklik yapmadı iseniz, sizin için değişen hiçbirşey olmayacak. Gene 49 YTL/ay tarifeden fatura alacaksınız. Ama madem 512/128 Kps'e geçme hakkım var şunu deneyeyim diyorsanız o zaman bindirim değil indirim bile almanız mümkün. Nasıl mı? Önce http://adslkota.ttnet.net.tr/ adresini tıklıyorsunuz. Tabiki tıklamadan önce ADSL kullanıcı adınızı ve şifrenizi yanınıza alıyorsunuz. Bu aralar sıkça erişilemez hale geliyor ama siz yılmamalısınız. Giriş yaptığınızda sol üst köşede transfer bilgilerinize ulaşacağınız bir link göreceksiniz. Girdiğinizde Nisan ayından bu yana transfer ettiğiniz datanın miktarını aylık olarak görüyorsunuz. Tablonun solunda bulunan "Upload" kısmını boşverin, orasına para ödemiyorsunuz. Sağ taraftaki sütunda "Download" miktarlarını göreceksiniz. Aylık olarak yaptığınız maksimum data miktarını bir kenara not edin. Eğer 3 GB'tan düşükse zengin oldunuz. 3 ile 6 GB arasındaysa gene yaşadınız. 6 GB'tan büyükse durup düşünmelisiniz. Ama tecrübelerime istinaden söylüyorum, eğer sıradan bir kullanıcı olarak günde 7-8 saat internete bağlı kalıyorsanız ve hababam film, mp3 indirmiyorsanız, değerleriniz 3 GB'ın altında olacaktır. Örneğin benim evde kullandığım ADSL de bu değer yaklaşık 3,8 GB. Sakın ola beni sıradan bir kullanıcı sınıfına sokmayın. Bu durumda ben 512/128'e 6 GB kotalı olarak yatay geçiş yaptım, hem de internet üzerinden başvuru ile şipşak. Bu durumda, 6 GB'ı geçmediğim sürece aylık 43 YTL gibi bir fatura alacağım, yani 6 YTL kardayım. Ama siz 3 GB limitliyi seçerseniz 24 YTL kara geçeceksiniz demektir. Limit aşımında hat kesilecek diye korkmayın, her bir fazla MB için 1 Ykr'tan daha az ödeyerek kullanıma devam edeceksiniz. Baktınız astarı yüzünden pahalıya geliyor, bir üst limite derhal geçebilirsiniz.

Ben pahalıdır, ucuzdur diye tartışmak istemiyorum. Şu anda olanaklar buna elveriyorsa sonuna kadar kullanmaktan yanayım. Peki hat hızındaki bu artış bize gerçekten yansıyor mu? Güzel soru ama cevabım evet. Her ne kadar Türk Telekom kendini garantiye alıp bunu santrale ve kullanıma endeksliyorsa da, gözle görülür bir hız artışı yaşamak mümkün. Bence hiç vakit geçirmeden önce kullanım miktarınızı kontrol edin, sonra da karşılık gelen aralıkta limitli kullanıma derhal geçin. Şirketler, eğer yoğun bir email trafikleri varsa, limitsizi tercih edebilirler. Hızlarından rahatsız değillerse eski tarifeden ödemeye devam edebilirler. Yok artsın derlerse pamuk eller cebe. Yeni abone olacaklara ise mutlaka 3 GB limitliyi tercih etmelerini önerir, dilediğiniz zaman artış yapabileceğinizi unutmadan güle güle kullanın derim.

Sevgili Nurettin yazlık çalışma takviminden kurtulur kurtulmaz tekrar bizlerle. Bundan böyle gene her Pazartesi onun o sıcak anlatımıyla burçlarımızın ahvalini öğreneceğiz. Yeni haftaya eski ama çok güzel bir şarkı ile başlıyoruz. Barbara Streisand ve Bee Geees birlikte çalıp çığırıyor, Woman in love. Hepinize güzel bir hafta diliyorum, esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

6 Mesaj/Yorum var. Mesaj/Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Dilek Sökmek


Kızılcık Ağacı

Hani derler ya eski bayramların tadı kalmadı diye..
Yaşlanmaya başladığımdan mı bu söze hak vermeye başladım yoksa şekerlerin yerini tatlandırıcılar aldı diye mi değişti bayramların tadı?
Yaylaya gitmiştik bir kurban bayramında akrabalarla birlikte.. Ben çok küçüktüm, ağaçlar büyük, evler büyük, insanlar büyük, sevgiler büyüktü…
Sen ise benim gibiydin kızılcık ağacı, küçüktün. Bahçenin pek fark edilmeyen köşesinde durup seyrediyordun olup biteni. Konuşsan neler anlatacaktın.
Şimdiki gibi soğuk bir bayram yaşanmıyordu o zaman. Hem mevsimlerden yazdı, hem de duygular dolaba kaldırılmamıştı.
Kalabalıktı evler, bizimkisi gibi. Bayram telaşı belli olurdu sokaklardan. Sanki hava bile değişirdi o gün.
Ya şimdi ne oldu kızılcık ağacı? Kar yağdı sokaklara, kalplere, saçlara.. Artık eskisi gibi kutlanmıyor bayramlar bu sokaklarda..
Minik çocukların minik ellerine sıkıştırılan paralar, avuçla alınan şekerler kalmadı kasede.. Halbuki ben değil miydim senin dallarına oturup bayram harçlıklarını sayan, cebime doldurduğum şekerleri yiyen..
Şimdi ne şeker yiyor çocuklar, ne de bayram harçlığı alıyorlar gidilen akraba ziyaretlerinden.
Cep telefonundan, ezberlenmiş, elden ele dolaşan duygusuz mesajları iletiliyorlar birbirlerine.
Birlikte yenen akşam yemekleri kalmadı artık.
Bense yaşlandım, torunlarım var yanımda. Bak! Senin resmini gösteriyorum onlara.. Bayram seni, kızılcık ağacı bayramı hatırlatıyor bana…

Dilek Sökmek
dileksokmek@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              3 Kahveci oy vermiş.
5 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Murat Çiftçi


Dallarındaki sıradan bir yapraktım

Dallarındaki sıradan bir yapraktım sadece, Kaderimde sonbaharda toprak olmak vardı. Seni ve beni birleştiren damarlardan kırmızı su akmıyordu, özlemin vardı her hücremde. Ne hayallerimi süsledin ne umutlarımdan vazgeçtin, ne sensiz oldum ne dengesizlik kadar aşıktım. Umudun askerlerine görevler verip bir sonrakinde hangisine yenileceğim korkutuyordu. Her seferinde sana yenilmek hayatı yaşanır kılıyordu zaten. Yaşadığın her acı bir günahı siler mantığı...

Ne bıraktın ki güzelliklerden geriye. Seni sevmek mandalinanın çekirdeklerini sevmek...Seni sevmek ikizleri sevip oğlak'tan vazgeçememek, kendimden vazgeçmek kadar düşünmesi sancılı...Hayatıma alerji gibi girdin daha önce hayatın anlamı da farklıydı şimdi her şey farklı, başladıktan sonra gözlerimin altı morarır huzurum kaçar, muhabbetlerden geriye bol çok yaşalı uff lar kalır. En önemlisi de tarifsiz sinirler için de biçareliğin verdiği kayıtsız hayallerin aşk sancıları. Yıldızlardan güneş yüzü görmemiş midye kabuğuna kadar uzanan bir sevda, Rüya kadar kısa, mutlu olma lafı kadar imkansız, ay kadar iki yüzlü.

Yastığımda kokunu unuttuğunda kendimden nefretim başlıyor, seni bu kadar üzmeme rağmen seni üzmeyi düşünmek gözlerini semada aramak, sesini özlemek, nefretimi bir nebze daha artırıyor kendimden.

Gözlerine yetişebilmek, nefesini içimde tutmak, sevdiğin melodiyi hiç bırakmamak, bu kaçıncı derken ağlamaklı olmak, Hayata dair sen hariç her şeye lanet etmek hayatın gözbebeklerinden leylekleri geri çevirmek, seni sevdiğimi senden uzak durarak kanıtlamak istercesine nefret ediyorum kendimden.

Hani sokak aralarında iki kelime havadan sudan konuşmak için nerelerden gelirsin, karnın acıkırda bi şey yemek istemez canın, içeri girme zili çalmıştır ayrılıp derse girmek bi daha hiç göremiyeceksin gibi olur içindeki son pişmanlık gece beklemiş bi demlik çay gibidir; suyunu çekmiş portakallar gibi nefret edersin gözlerinden, o gece, sondur bilmek istemediğin bir duygudur sezmek....

Her duygu dudaklardan düşen bir kelime
Her kelime kendi içinde cümle
Her cümle başlı başına bir hikaye
Her hikaye karakterleri olmayan klasik bir roman
Acının arkasından gelen büyük bir hüsran
Mutluluğun ardından bir çift umut kırıcı söz
Güzelliklerin peşinden mevsimlik yalnızlıklar
Üzüntülerimin arkasındaki iç kavgalarım


Murat Çiftçi
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
              3 Kahveci oy vermiş.
3 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Ergun Konakçı


Malatya..., Çocuklar..., Samimiyet...

Tamamını izlemeye dayanamadım olayların.
Bir çocuk yuvasında çocuklara yapılan eziyet.
Bütün manşetlerde aynısı
Sokaklarda, işyerlerinde, metroda, 2 kişiden daha büyük bir kalabalık varsa bunu konuşuyor.

Herkes üzgün, hatta kızgın.

"Nasıl yapılır böyle birşey..."
"O kadar çocuk bi arada banyo yaptırılır mı? . ."
"Bakan neden Londra'da. . . "

Orada, uzaklarda biryerlerde bir çocuk yurdunda "kötü" birileri var; onlar çocuklara "kötü" davranıyor. Bizlerde "iyi" insanlar olarak olanlar karşısında şaşırıyoruz haliyle.
Şaşırmakla kalmıyoruz; kınıyoruz !
Hatta "kötü" davrananları kınamak yetmiyor, onların bakanını da kınıyoruz.
Neden?

Çünkü biz "iyi"yiz... Elbetteki kınayacağız.

Bizler, "iyi" insanlar olarak çocuk yurtlarının durumundan ilk kez haberdar oluyoruz.
Şaşkınlığımız yalnızca bu yüzden....

Bizler, "iyi" insanlar olarak, çocukların dayak yemesine hiç alışık değiliz. Hiç böyle birşey görmedik, duymadık. . . Şaşkınlığımız bu yüzden.

Komşular çocuklarıyla eve misafirliğe geldiğinde, evde 4 tane çocuk olunca, sehpanın üstündeki kültablasını kırdıklarında sinirlenen, içinden o çocuğa bi tokat patlatmak isteyenler biz değiliz, annelerimiz, teyzelerimiz değil bizim....
Hiç böyle bir ruh halini görmedik. Bunu yapabilecekler o "kötü" insanlar. Biz "iyi"ler değiliz.

80 tane çocuğa, eğitimi belki ortokul düzeyinde birisinin bakmasına sayirci kalırken de biz "iyi"ydik zaten. Üstelik ondan harika bir bakım bekleyecek bir derecede "iyi"yiz.
Bakanlarını seçerken dertlerinin ne olduğunu anlayamayacak kadar "iyi" olduğumuz için şimdi de, kendimizi onları kınayacak kadar "iyi" bulabiliriz. Bunun hiç bir sakıncası yok.

Üstelik herkes bunun bir oyun olduğunu bile bile oynamaya devam ediyor.

TV de "Malatya Dehşeti" haberlerini izlerken gürültü yapan çocuğunun ağzına tokatı yapıştıran bir ülkenin insanları aynı anda Malatya'dakine kızmaya devam ediyor. Kendi çocuğuna terbiye vermek gerekir, bu "iyi"dir.

Harika bir ülke burası
Herkes ne kadar iyi

Herkes ne kadar samimi

Peki neden midem bulanıyor ?

Ergun Konakçı
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              4 Kahveci oy vermiş.
2 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

İlker Özlük

 Kahveci : İlker Özlük


  Yapılacak çok iş var desene…

Bayramın ilk günü münasebeti ile Bayramlaşmanın yapılacağı Zeytin Kooperatifinin düğünler için kullanılan salonuna gittim.
Tabi öncesinde ailemle ve Mezarlık ziyaretinde karşılaştığım birkaç tanığımla Bayramlaştım.
Geçen Bayrama oranla bu Bayram içimde biraz daha fazla heyecan vardı.
Bunun nedenini bende anlayamadım tabi ki… Protokol bayramlaşması bittikten sonra yine bazı yerlere bayramlaşmaya gittim.
İşlerim yavaş yavaş bitti…
Artık kendime vakit ayırmak kaçınılmaz oldu.
Önce karnımı doyurmak için soluğu seyyar köftecilerde aldım.
Bu nostaljiye gerçekten ihtiyacım vardı.
Belki de sabah ki heyecanın nedeni buydu.
Köftecide birkaç küçük çocukla yarım ekmek köfteyi beraber yedikten sonra, cumhuriyet alanına gittim.
Hey gidi Hakkı dayı…
Atını gelin gibi hazırlıyordu.
Kolay gelsin Hakkı dayı…
-ooo sağol be delikanlı dedi bana.
Uzun zaman öncede konuştuğum Hakkı dayı bana biraz buruk bakıyordu.
Nasıl işler?.. deyince, kafasını yukarı doğu hafifçe kaldırarak sadece göğe baktığında gözüken deniz mavi gözleri inadına parlıyordu sanki.
Bozuk dedi…
Üzülmemek için neden olduğunu sorma taraftarı olmadığımı belli eder gibi sağa sola bakınmaya başladım.
Etrafımdaki kalabalık sanki bir an olsun gözlerimden kaybolmuştu.
Hakkı amca hizmet etmeyi meslek edinmişti kendine ve bu hizmeti devam ettirebilmesi içinse o yaşına rağmen birilerinden destek bekliyordu belli.
Birazdan faytonuna binecek olan çocuklar beklide kendilerini gezdiren bu amcanın çocukları gezdirebilmek için bir ata ihtiyacı olduğunu bilemeyeceklerdi.
Hakkı amca kendinden daha diri, onun yetişemediği noktalarda çocukları ve kendini yarı yolda bırakmayacak bir at istiyordu.
Belediye başkanından bir at talebi olmuş Hakkı amcanın.
Bu konuda, yani kendisine at alacağı sözünü almış Yusuf Korkusuz’dan. Fakat uzun zaman geçmesine rağmen bu söz yerine getirilmemiş Hakkı amcanın.
Her şeyi başkandan beklemek yanlış tabi ki… Hakkı amcanın hiç çocuğu yok mu?..
Ama Hakkı amca öyle bir meslek yapıyor ki, Orhangazi’de değil ülkede tükenmekte olan bir meslek.
Bu meslek Orhangazi’de varsa ve Hakkı Amca bu mesleği tüm iyi niyetiyle yapıyorsa, bu durumda Hakkı amcaya sahip çıkmak gerekiyor demektir.
Kendi hayalimde olan atı sanırım Hakkı amcanın alabilmesi için elimden geleni yapacağım.
...
Bu konuyu uzatmadan Davulculara geçelim… Dan-dun, dumbada-dum diye sesler mahallenin adına çok neşeli bir gürültü çıkartıyordu. Ben yavaşça yaklaşırken Davulcu Mustafa amca tüm hızıyla çalıyordu Davulu, çünkü benim gibi gitmek istediği bir hedefi yoktu. Tam tersine hiç bilmediği bir işin içindeydi.
Çaldığı davul kadar değer görseydi, hayatının sonuna kadar tokmakla gezerdi.
Ama o sadece gerekli olduğu yerlerde değer görmek istiyordu. Kendi adına değil, Davulcu olarak.
Bir şey soramaya gerek duymadım önce, çünkü Davul acı acı çalıyordu zaten.
Kazanmak için değildi mücadelesi, kaybetmemenin hırsı vardı çaldığı melodide.
Onun sorununu değil, çaldığı davulun sesini duyuyorduk hepimiz.
Peki burada bizim yapmamız gereken bir şey yok mu?...
Sanırım yapacak çok işimiz var desen…
Geçmiş bayramınız kutlu olsun efendim…
Görüşmek üzere…

İlker Özlük
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              2 Kahveci oy vermiş.
2 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Kahveci : Erdal Elmacı


SEVDANIN GEÇ KALDIĞI GÜN... -1-

Geç kalmış sevdalara...

Eskilerden bir yılın kışında bir gün. Gökyüzünün beyazlığından insanın yüzüne gelinceye kadar gözükmeyen kar taneleri denizin üzerinde rüzgarla saniyelerle ölçülecek danslarını yaptıktan sonra kaybolup gidiyorlar. Rüzgar kendini tutarak, kar yağışının seyrini doyumsuz yapmak istercesine yavaş eserken, Marmara'nın bir eski zaman prensesinin yumuşak ve narin parmaklarının dokunuşlarıyla bırakılmışçasına sıralanmış adalarından gelen vapur çıkıyordu beyaz cümbüşün içerisinden tüm heybetiyle. "Ben geldim" dercesine çalan düdüğü, havada uçuşan kar tanelerini ürkütürken iskelede vapuru bekleyenlerin, vapurda iskeleyi özleyenlerin yüzlerine kavuşmanın tebessümünü yapıştırıveriyor. Beyazlar içinde bir gelin edasıyla süzülen vapur ; iskeleye bağlanan kimleri hangi şehirlere götürdüğü, hangi mutluluklara ne biçim kederlere şahit olduğu bilinmeyen otobüslere ya da hangi özlem dolu kalpleri üzerinde taşıdığı bilinmeyen kamyonlara ait eski lastiklere yaslandığında eski özlemler, kederler, mutluluklar vapurun taşıdığı yenileriyle gıcırdayarak hasret gideriyordu.

Martıların gelen vapuru karşılama çabalarıysa görülmeye değer bir gösteriydi. Sanki gelenler yakınlarıydı, vapura doğru süzülürken beklediklerine sarılacakmış gibi açtıkları kanatlarıyla özlemin kavuşmaya olan dönüşümü beyaz kar taneleriyle bezenmiş bir film karesi halini alıverdi. İşte halatlar verildi, metal tekerlekli, boyası dökülmüş paslı tutamaçlı, köhne tahta iskelenin verilmesini bekleyemeyecek kadar aceleci ayaklar bastı iskeleye önce. Sonra vapurla vedalaşmayı uzun tutan ya da daha güvenli ayrılmak isteyen ayaklar göründü iskelenin üzerinde. Kimisinde telaşlı bir ilerleyiş, kimisinde arayan gözler, kimisinde ne yapsam diyen bakışlar… Havadan memnun olmayan asık suratlar bile inmişken vapurdan işte hep tekrarlanan bir sahne başlıyor.

Gül kurusu mantosuyla yine aynı saatte iniyor esmer kız. Pembe beresinin altından çıkan simsiyah saçları kulaklarının arkasından ensesine doğru süzülürken aradan kaçarak yüzüne uçuşan birkaç tutam saçını beresinin eşi pembe eldivenlerin içindeki ufak elleriyle düzeltti, elini indirirken yine o bildik tebessümüyle saatine baktı ve hızlı adımlarla iskelenin çıkışına doğru ilerledi. Gözlerinin parlaklığı iskelenin donukluğuna canlılık verirken mavi pantolonunun tamamladığı kıyafeti soluk iskeleyi renklendirivermişti bile. Sıcacık bir kahve rengindeki ufak ayakkabıları ile yanından geçtiği herkesin üşümesini azaltıvermişti. Esmer kız iskelenin çıkışına geldi, güzel yüzündeki tebessümle gözleri etrafa baktı ve tebessümünün arttığı tarafa doğru yürüdü. Bakışları kalabalığın içindeki yaşlıca bir kadına yönelmişti. Yaşlı kadın da ona doğru yürüdü ve sarıldılar.

Bembeyaz saçları ve saçlarına yetişmek istercesine açık teniyle her gün bu saatte sarılıyordu yaşlı kadın esmer kıza. Elinden eksik etmediği bastonuna dayanarak birkaç kelime ettiler ve birlikte beyaz kar tanelerini ürkütmeyecek adımlarla istasyona doğru yürümeye başladılar. Esmer kız yaşlı kadının koluna girmişti ve yaşlı kadının diğer desteği olan bastonuyla birlikte bir kez daha tekrarlanan sahnenin sonuna geliniyordu. Esmer kızın kar taneleri konmuş beresi, omzunda uçuşan simsiyah saçları, pembe yanaklarını tamamlayan küçük ama düzgün burnu yine son görüntüleri oluştururken kapı çaldı. Esma yine elinde içinden kağıtlar taşan dosyalarla gelmişti. Pembeli mavili kazağı ve dizlerinin üzerinde kesilen sarı eteğiyle gri tonlardaki odama renk vermişti yine. Kıyafetinin dikkat çeken kısımları renkler gibi gözükse de kazağın içinde olduğunu unutturmayan ölçülü göğüsleri ve eteğinden kırmızı kısa botlarına dek uzanan düzgün ve alımlı bacakları onun bir yere girdiğinde fark edilmemesine olanak tanımıyordu. Gözüm esmer kız ve yaşlı kadının yürüyerek kaybolmak üzere olduğu ekrana döndü yine ve tam o anda kayboldular. İşte bugün de sona ermişti beklediğim sahne. Tekrarı için bir günün geçmesi lazımdı. Kaç günleri geçirdim tekrarı için ve daha kaçını da geçirmeye hazırım, korktuğum geçen günlerim değil yarın bu sahneyi yaşayamamak.

Esma'nın sesiyle tekrar odaya dönüyorum. "Sıkılmadın mı hala? Hergün hergün hep aynı şeyleri seyredip insanları takip etmekten. Artık zorla çalışır hale gedin. Aynı kızın defalarca vapurdan inmesi sahnesi artık sıkmadı mı seni?"

Evet sıkılmıştım, Esma'nın benim işlerdeki umursamazlığımdan kaynaklanan haklı sitemiyle kıskançlığını birleştirdiği bu cümleleri her gün duymaktan sıkılmıştım. Mecburi bir tebessümle baktım yüzüne.
-"Haklısın Esma, bu büroyu açarken her şeyde eşit ortaktık buna işler de dahildi ben o kısmı unutuyorum bazen galiba.".
Kumral güzeliydi Esma. Uzun dalgalı saçları yuvarlak yüzüyle o denli uyum sağlıyordu ki bazen dergilerdeki kapak kızlarını onunla karıştıranlar oluyordu. "Evet" dedi
"Ortaklığımızı hatırlaman güzel ama iş konusu gibi unuttuğun bir şeyde kalplerimizin ortaklığıydı bu büroyu açarken."
Gözlerinde ıslaklıklar belirdi, yüzünün güzelliğini içinin sızısı gölgeledi. Elindeki dosyaları bıraktı masaya. "Bu konuyu devamlı açmak, çok da istediğim bir şey değil ama bazen tutamıyorum kendimi. Kusura bakma." dedi ve çıktı her şeyiyle odadan. Tekrar gözüm ekrana gitti, iskelede bekleyen , istasyona doğru yürüyen tanımadık insanlar vardı bu kez. Monitörü kapatıp koltuğumu cama doğru çevirdim, bir sigara çıkarttım paketten ve yaktım. Kendine has sesiyle kapandı denizci dostumun hediyesi olan zippo çakmak. Dostumu hatırladım, şimdi kimbilir nerede denize bakıyordur O da benim gibi. Camdan sigaranın kırmızısı yansıyordu bir nefes aldım, sigaranın ucundan denize doğru üfledim dumanı.

9 yıl önce başlamıştı ortaklığımız Esma'yla. O zaman Ankara'daydım. Hukuk Fakültesi'nin kasvetli koridorlarında geçen bir yaşamım vardı. 3. sınıfta tanıştık Onunla. Daha doğrusu tanışabildim. Yeni başlamıştı fakülteye. Hem fakülteye hem Ankara'ya hem insanlara acemiydi. Herkesin ilgisini çekecek kadar güzel ama kendini koruyamayacak kadar da ürkekti. Kantinde yemekhanede hep dikkatler ondaydı. Öyle ki fakültenin kıdemli alımlıları daha okula geleli 1 ay bile olmadan Esma'ya karşı savaş boyalarını sürmüşlerdi bile. Onlar için yanlarına alınması gereken bir müttefik gibiydi. Eğer alınamazsa ellerinde oynattıkları erkekleri kaybedebilir, tüm sükselerini yitirebilirlerdi ve bu saçma korkuları O'nu daha büyümeden başı ezilmesi gereken bir tehlike haline sokuyordu. Hemcinsleri bunları düşünürken karşı cins kendine yakışır şekilde onu avlamanın, el değmemiş güzelliğin sahibi olabilmenin bin bir yolunu düşünmeye başlamıştı bile.

Gerçekten de kısa sürede tüm herkesin tanıdığı, devamlı dedikodusu yapılır birisi haline gelmişti. Ama o sessizliğini hiç kaybetmiyor ve ders aralarında bir iki kız arkadaşı dışında kimseyle konuşmuyor, fazla insanla tanışmıyor, akşam olduğunda hemen gidiyor ve böylece belki farkında olmadığı bu girdaba hiç mi hiç kendini kaptıracak gibi durmuyordu. Ama bu tavrı onu her açıdan daha çekici yapıyordu. İşte bu haline aşık olmuştum Esma'nın. O kadar zayıflıkla bu derece bir çekim gücüne sahipti. Artık O'nun hakkında konuşanları dinlemiyordum. Sonra yavaş yavaş tartışmaya başladım arkadaşlarımla, koptum onlardan. Daha sesini bile duymadığım bir kız yüzünden arkadaş kaybetmem diğer arkadaşlarımı da kopardı benden ve bu anlamsız aşkın uğruna bir anda 2-3 arkadaşım kalmıştı etrafımda. Yakalandığım bu platonik sevda 4 ayda hayatımı değiştirmişti. Ne sonbaharın yağmurları ne de sonrasında gelen kışın soğuğu ve karı içimdeki ateşi söndürememişti. Artık aptal aşıktım beni tanıyanların gözünde. Ve en kötüsü ben de kendimi aptal hissetmeye başlamıştım. Bu kendimle hesaplaşmamın bitmesi için O'nunla tanışmam lazımdı.

Sigarayı söndürdüm, hava kararmış, oda karanlığa bürünmüştü. Kalktım ışıkları açtım. Odadan çıktım, Esma'nın odasının önünden geçerek tuvalete girdim elimi yüzümü yıkadım. Aynada 9 yıl önceki beni görür gibi oldum. Esma bir müşteriyle konuşuyordu, şöyle bir baktım ve odama geçtim tekrar. Radyoyu açtım ve masama bıraktığı dosyayı açtım. Bir boşanma davasıydı, mal paylaşımındaki anlaşmazlık dosyayı kabartmıştı ve yarın son duruşma olacaktı. Üç defa anlaşma zemini aramıştık ancak karşı taraf Şile'de olduğunu ileri sürdüğü bir yazlık yüzünden yanaşmamıştı anlaşmaya. Kadın Şile'de yazlığı olduğunu iddia ediyordu kocasının. Geçen hafta üç günüm geçmişti Şile tapu dairesinde ve gerçekten de yoktu adamın yazlığı. Tüm belgeler tamamdı. Dosyayı kapattım üzerine not aldım. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Dosyanın kapağında Esma'nın kendisi gibi güzel yazısıydı tebessümün sebebi. " Senin davan: Boşanma. 3 celse."

Avukatlığa başladığımızda bana boşanma davalarına bakmayalım demişti. Ben de anlamsız bulmuştum. İş iştir ve para kazanmak için gerekliyse bakarız demiştim. Ama o kabul etmemiş en azından kendisi bakmayacağını söylemişti. Neden diye sorduğumda bana olan sevgisini hayatının her yeri gibi işine de nasıl bir kıvraklıkla eklediğini gördüğüm ve aslında o anda beni çok mutlu eden laflar döküldü ağzından. "Boşanma ayrılıktır, ayrılmaya yardım etmem senden asla ayrılmayı kabul edemeyen yüreğime ihanettir aşkım" Bir sigara daha yaktım. Yoldan geçen arabaların ışıkları akşamın hareketini odama taşırken radyodaki şarkıya takıldı kulağım. Nilüfer "Her yerde kar var" diyordu.

Yerlerin parlak buzla kaplandığı karın lapa lapa yağdığı soğuk bir Ankara akşamının geç saatinde fakültenin önündeki durağa doğru yürürken kar sigaramı bile ıslatacak kadar büyüklükte yağıyordu. Her yerde kar vardı ve kayıp düşmemek için dikkatli yürümek gerekiyordu. Durakta kimse yok heralde otobüs yeni geçmiş diye düşünüp yaklaşık olarak bekleyeceğim süreyi hesaplamaya çalışırken bir karaltı gördüm. Durağın reklam panosuna başını dayamış bir silüet. Durağın diğer tarafına geldim ve otobüsün geleceği tarafa doğru bakarak sigaramı içmeye devam ettim. Arabaların yoldan geçerken lastiklerinin karı ezme seslerinin arasına bir hıçkırık karıştığında duraktakinin O olduğunu fark ettim. Arkamı dönüp baktığımda beresi ve atkısının arasından yanağından süzülen gözyaşlarını gördüm. Hemen yanına gidip sarılmak, neden ağladığını sormak, teselli etmek, gözyaşını silmek gibi iki sevgiliye mahsus davranışlar geldi içimden ama biz sevgili değildik ve gerçekte O beni tanımıyordu bile. İçimdeki platonik aşkın durduramadığım çığlıklarıyla ona sarılmaya giderken aklım ve mantığım bunun tacizden öteye geçmeyecek bir davranış olduğunu sakin ve soğukkanlı davranarak bu durumu beklediğim tanışma fırsatına çevirebileceğimi söylüyor ve beni tutuyordu olduğum yerde. İşte böylesine aciz bir durumda yaklaştım yanına.

"Afedersiniz, iyi misiniz?" Beni fark etmemişti yaklaşana dek, bir an irkildi, doğruldu, hıçkırıkları kesilmişti. "Yardımcı olabilir miyim" diye yineledim sorumu. Eliyle gözyaşlarını sildi. Dikkatlice bana baktı. Gözleri ıslaktı,gözlerinin altı çökmüş,yüzü soluktu. Titreyen dudaklarından " Seninle aynı okuldayız sanırım" kelimeleri döküldü ve bir anda olduğu yere yığılıverdi ben tutamadan. Bayılmıştı. Zaten zor olan durum benim için bir anda daha da zor hale gelmiş içinden çıkılamaz bir hal almıştı.

Sigara bitmiş, elimi yakmıştı söndürdüm ve yenisini yakıp radyoyu kapattım. Ayağa kalkıp camın önünden aşağıya iskele yolundan geçen arabalara baktım. Koridordan Esma'nın sesi geliyordu.Bir nefes çektim ve cama doğru üfledim dumanı, nefesim camda buhar yaptı.

Durakta kollarımda baygın yatıyordu, tam o anda bir araba durdu. Taksi şoförü inmiş yanıma gelmişti " Abi hasta mı var?" "Evet dedim kararsız bakışlarla" Nereye götürecektim ki? Evini bilmiyordum. Hastaneye götürsem olmaz. Derken bindik taksiye ve bizim evi tarif ettim şoföre. Arabada biraz kendine gelir gibi oldu. Bana baktı ama görmediği kesindi. Hala yarı baygındı. Ateşi vardı ve titriyordu. Evin önüne geldiğimizde hala baygındı. Kucağımda apartmana girdik. O sırada alt komşu Nurdan teyze iniyordu merdivenden. "Aman oğlum ne oldu bu da kim?" "Bir arkadaş Nurdan teyze hasta bayıldı ben de eve getirdim" dedim ve onun merdivenden inmesini beklemeden yanından hızla geçip bizim kata çıktım. Kapıyı çaldım ve annem her zamanki gibi açmışken kapıyı,karşısında her zamanki gibi bir sahne görmeyeceğini tahmin etmezdi sanırım.

Arkası Yarın

Erdal Elmacı
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
              4 Kahveci oy vermiş.
2 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Sevgilileriniz yükselmekte olan ateşlerinizi söndürmek için neredeyse birer itfaiye eri olmuşlar ama gelgelelim bu hafta da cayır cayır yanmaya devam edeceksiniz sevgili koçlar.. Hatta külllenmiş addeddilen eski ilişkilerden bile dumanlar yükselmeye başlayabilecek, benden sizlere söylemesi. Streslerle dolu geçen eylül ve ekim aylarından sonra sosyo- profesyonel ilişkileriniz artık gittikçe netleşmekteler.. Köhnemiş düşünce ve davranış mekanizmalarınızdan yavaş yavaş sıyrılmaktasınız koçlar, başka nedenler aramayın boşuna. Yeter ki siz bu hafta da böyle devam edin...

BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Venüs' ün hızır gibi yetişerek burcunuza uygun pozisyondan sizlere göz kırpması bu haftaya daha rahat girmenize vesile olacak sevgili boğalar. Evet haylidir cenderelerde kıvranmanıza rağmen yeni haftanıza gülümsemekten çekinmeyin. Ama herşeyden önce yapmanız gereken tek şey var, bir an evvel beyinlerinizi kemiren şüpheleri, aşırı duygusal yaklaşımları terk edin ve terk edin dostlar. Ayrıca bugünden almanız gereken kararları iyice tartmalısınız yoksa 2006 yılı ortalarında topalları oynamanız işten bile olmayacaktır.. Bu hafta kanunla ilgili tüm konularda kesinlikle ihtiyatları elden bırakmamalısınız..

İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Bu hafta tüm kategorilerde zodyağın durduk yerde ihtilaf yaratma şampiyonu olmaya kararlısınız ikizler.. Veyahut da sevenlerinizi çilelerden nasıl çıkardığınızın farkında bile değilsiniz, bu ise daha vahim inanın.. Haydi sevgili ikizler sadede gelelim ve yeni haftanın mayasını bozmayalım.. Ama yepyeni yaşamlara geçmek isteyenleriniz varsa o zaman çekilmez olmaya devam edin, iyi yoldasınız... Profesyonel ilişkilerinizde hiyerarşiyle olası sürtüşmelere, dosyalarınızda noksanlıklara karşın son derece dikkatli olun sevgili ikizler. Yorucu ama bir o kadar da yapıcı şeyleri öğreneceğiniz haftanız sizleri beklemekte..

YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Siz aşklar tanrıçası Venüs' ün son haftalardır yüklediği kaprislere bakmayın sevgili yengeçler. Esas cümbüş 2006 yılında başlayacak sizler için unutmayın.. Sevdiklerinizle aranızda olan ve bitmek bilmeyen çekişmeler aslında bunun anonsunu yapmaktalar.. Sevgilerde tükenişleri yaşamıyorsanız aksine yeni soluklanmalara ihtiyaç duyuyorsanız o halde 2006' da evliliklere kadar uzanacağınızı söyleyebilirim.. Profesyonel angajmanlarınızda yine aynı şekilde aralık ayını hatta yeni yılınızı bekleyin. Beklenmedik şansların umulmadık yerlerden karşılarınıza çıkacaklarından emin olun sevgili yengeçler..

ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Tansiyonlara yine devam sevgili aslanlar... Lütfen şu soruyu bu sabah bir soruverin kendinize.. Siz yaşamdan şu sıralar ne istediğinizin tam olarak farkındamısınız dostlarım, işte sorum bu.. Cevabı sizlerde saklı ama çaresi olacak anahtarları bir yerlere gömmüşsünüz ve vurdumduymazlıklarla kendi kendinizi avutmaktasınız ne yazık ki... Kalbiniz kalk gidelim derken beyniniz otur oturduğun yerde diyerek sanki kendi kendinizi cezalandırmaktasınız. Ya tam kalkın yada artık oturun aslanlar, zaman halledecek herşeyi ama kesinlikle muallakta kalmayın. İşlerinizde ihtilalci olmayın. Sıcak çevrelerinize dönmenin tam sırası.

BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Olumluluklarla dolu yeni haftanız çabuk geçer de bence en önemlisi 2006 yılında zodyağın torpillileri listesine dahil olmanız sevgili başaklar.. Hayli hırpalanmış özgüvenlerinize ilaç gibi gelecek bu dönemlere yavaş yavaş hazırlanmalısınız. Mesela çevrenizdeki insanların kaliteli olmalarına büyük önem vererek, enerjilerinizi sünger gibi çeken veya çekecek iyi niyetli(!!) vampirlere kapıları göstererek ve nihayet kendinizi düşünmenizin zamanının geldiğini kabul ederek... İşyerlerinizde işitebileceğiniz gerekli gereksiz kritiklere fazla kulak asmayın, haftanızın renklerini boşuna körletmeyin başaklar..

TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Venüs' ün hani şu sıralar damarı tuttu ya, duygular ve dolayısıyle ilişkiler akabinde nanemolla olmakta ve siz terazilerde bunlardan nasibinizi almaktasınız işte.. Mesele bu kadar basit. Yeni haftanızda sevgilileriniz sizlere karşı olan eski ihtimamlarından uzak görünselerde hemen alevlenmeyin sakın. Yakın aileleri ile bazı problemleri halletme mecburiyetleri onlarıda yormaktalar, unutmayın.. Tolerans göstermelisiniz.. Sosyal ilişkiler ise bomba gibi teraziler. Yapı kredisi almayı düşünenleriniz ayın ilk haftalarını kullanmalısınız sonrası biraz karmaşık gibi gözükmekte.. Fazla geç kalmayın derim..

AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Venüs' ün bu hafta ki VİP listesine dahil oluşunuz başlı başına bir şans sevgili akrepler.. Ortamların son haftalarda çalkantılı oluşları yüzünden gerilen sinirlere işte ilacınız gelmiştir dostlar.. Sevgililerin dayattıkları yenilik istekleri, işlerinizin muazzam yoğunlukları derken bayağı stres küplerine dönüşmüşsünüz akrepler. Haftanızın kıymetini bilin, sizlere sunulan bu yeni soluklanma imkanlarını heba etmeden yolunuza devam edin.. Profesyonel uğraşlarda ani oluşumlar sizleri bekleyebilirler. İyisiniz akrepler, geçen aya nazaran çok daha iyisiniz. Moralleri yüksek tutun yeter..

YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Yuvanızla ilgili projelere, yeni mekanlara taşınma vs. uğraşlara kendinizi öylesine odaklamışsınız ki neredeyse sevgililerinize bir öpücük konduracak, onların gönüllerini alacak vaktiniz bile kalmamış sanki... Şöyle bir durun ve kalbinizin sesini dinleyin sevgili yaylar. Sevgililerinizin isteklerine de kulak verin. Şimdilik sabırlı olsalar bile ilerde patlayabilecek mini krizlere yol açmanın ne gereği var sizce... Yeni haftanızda mesleklerinizde de aynı hareketlilik gözlenmekte, iyi güzelde kendinizi aşırı hırpalamanın alemi de yok gerçekten. Yolunuz zaten açık, merak etmeyin yaylar.

OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Kaleleriniz birer birer düşmekteler sevgili oğlaklar !.. Aslında bunun kararını siz verdiniz. Zırhlarınızdan biraz daha arınarak Venüs' ün o sıcacık ışınlarına yeniden geçit vermektesiniz.. Senenin son aylarında ama özellikle 2006 yılında muhteşem bir sevgiler okyanusunda yüzeceksiniz. Mesleklerinizde ise beklediğiniz mevkilere ulaşarak kendinizden gurur duyacaksınız.. Aralık ayından itibaren kendisini hissettirecek bu enerjilerin eşliğinde yeniliklere doğru koşacak ve başaracaksınız. Haftanızı keyifle yudumlayın oğlaklar, detaylarda takılı kalmadan ilerleyin. Şanslı günlerdesiniz..

KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Venüs' ün getirmekte olduğu enerjilere kendinizi kaptırmadan önce iyice düşünün sevgili kovalar.. Evliyseniz bu enerjileri olumlu kullanmaya bakmalısınız, mesela sevgililerinize sıcacık yaklaşımlarla. Onlara vazgeçilemez olduklarınızı ispat etmenin tam zamanı değilmi dostlar.. Kalp bahçeleri boş olanlarınız için ise Venüs' ün nimetlerini es geçmemelisiniz. Mekanlarınızda rahip veya rahibeler misali oturarak sevgileri beklemeleri unutun.. Sosyal ilişkilere, davetiyelere, arkadaş toplantılarına açık olun kovalar, Venüs kapıda...

BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Evet sevgili balıklar size en çok yakışan, sizleri kıpır kıpır ettiren, gözlerinizi açık denizlerin o gizemli çekicilikleriyle özleştiren, ruhunuza ahenk katarak manyetizmanızı dayanılamaz kılan özelliğinize yeniden doğmak üzeresiniz.. Romantizmin prens ve prensesleri yaşama yeniden hoşgeldiniz... Hani epey zamandır okyanusların derinliklerinde kendinizi bile unutmuştunuz ya, bu hafta şöyle bir nefeslenin. Ama esas 2006 yılını beklemelisiniz derim. Uzaktan da olsa duygularınızı süzün, onların fısıltılarını dinleyin. Kalplerinize girip çıkmalarına izin verin. Unutmayın, her yönden şanslısınız ve bunu artık biliyorsunuz..

Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 9,719,719,719,719,719,719,719,719,719,71
              7 Kahveci oy vermiş.
8 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Gülendam Z.Oğuz

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 3.723 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


RÜZGÂR'IN HİKAYESİ

Hüküm verildi
Karar kesindi
"Ey rüzgâr" dedi
Hükmeden ,
Titreyerek sesi :
"Terk et kalbimi"
"Git , azat ettim seni"
Boynunu büktü rüzgâr
Hüzünlü gözlerle
      "neden?" dedi
"Gitmeli ve beraberinde
götürmelisin
      acıyı kalbimdeki"
Rüzgâr acıyı bilir
Yük , yürek gibi , ağır ,
"Taşıyamam ben bu acıyı ,
bu acı nereye - kime götürülür ki"
Hükmeden , hükmetmişti ,
Hükmünü vermişti
Caresiz , kalbi terk edecekti
Son bir kez döndü
"kalmak isterdim genede" dedi
Hükmeden çok iyi biliyordu
Gitmesine gidecekti
Acı kalbindeki
Fakat rüzgâr bir daha
Gelmeyecekti geri.
Rüzgâr çaresiz,
Toprağa gitti
"Ey toprak
güzel toprak
sensin çiçeklerin yuvası
ağaçların anası
sen ki ölüleri örtensin
ve hayat verensin yeniden
al bu acıyı benden"
Toprak çatladı
Kabardı zorundan
"Ağaç ve çiçek bendendir
Ölü ve diri benden
Ölmeyecek olan
      Dirilemez benden
Ya bu acıyı?
Git ey rüzgâr
Alamam bu acıyı
            ben senden"
Rüzgâr garip,
Su'ya gitti
"Ey su
Akan su
Sensin engin denizlerin
Derin okyanusların kaynağı
Sen ki ;
Kirlenmeyensin
Bütün kirlileri arındıran
Bütün kirleri temizleyensin
Bu acıyı bir tek
Sen taşıyabilirsin"
Kurudu su
Akamaz oldu
      Dondu
"Okyanus ve deniz bendendir,
kirlerinden arınmak isteyen kirliler
bana gelir
ve ben ,
duru ve durmazlığımdandır
bende yıkarlar
bedenlerini
ruhlarını
düşlerini
düşünüşlerini
git ey rüzgâr
taşıyamam ben
benden ak olan bu acıyı"
Rüzgâr zavallı,
Ateş'e gitti
"ey ateş
güçlü ateş
toprak senin külündür
su senin buharın
sensin eriten
sert madenleri
gürbüz kayaları
birtek sen eritebilirsin
bu acıyı"
Soğudu ateş
Yakmaz oldu
"benim ilk ve gerçek olan
eritirim zamanı genişler evren
toprak ve su benden olmadır
sert madenler
ve gürbüz kayalar ki
kudretimden erir
git ey rüzgâr
ben eritemem bu acıyı
benden sıcak olan bu acı
beni bile eritir."
İnledi rüzgâr
Ağladı gecelerce
"Ey tanrı
Büyük tanrı
sen yarattın
suyu
toprağı
ateşi
şimdi hepsi
benden sırt çevirdi"
Hava okşadı
Rüzgâr'ın şaçlarını
"Karış bana ey rüzgâr
Taşıyayım seni
ateşe ,
Suya ,
Toprağa.
Ve bu acıyla
Benimle yaşa"
Rüzgâr ümitsizce
"Ey hava
merhametli hava
sen ki kendinden bile hafif olansın
bunca ağır olan acıyı
nasıl taşırsın?"
Gülümsedi hava
"Ey rüzgâr
bahtsız rüzgâr
ben ki :
suya ; duru ve
durmazlığını
toprağa ; bereket ve
      doğurganlığını
ateşe ; kudretini veren ,
közünü kül eden ,
sıcağını buhar edenim.
toprak ve su
ateşin çocuğudur
ama anaları benim
hafif olabildiğimce
ağır yük taşımak
benim maharetim"
Karıştı rüzgâr havaya
Acı ile Esti ,
bir daha kimse
Rüzgâr'ı göremedi
Sadece her estiğinde hissetti
Bense ;
Ki hükmedenim bu şiirde
azat ettim seni ve
kalbimdeki acıyı
Rüzgâr'ın elleriyle

Genco Çapın

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Hüseyin Alparslan

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Ankara için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
İzmir için Son Hava Durumu
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

...İlk kez bir arabaya biniyordum ama yinede korktum. Sonra bir apartman dairesinin önüne sepette bıraktı beni. Hemen terk edildim diye üzülürken kapı açıldı ve... Bu ilginç hikaye'nin başını ve sonunu merak edenler http://www.sempativet.net/dostlarimiz.asp?Action=Read&hid=209

Bu bölümü takip edenler iyi bilirler sık sık flash destekli oyunlara yer veririm. Flash oyunların en büyük avantajı hem az yer işgal etmesi hem de görsel olarak hoş olmalarıdır. İşte size bir kaynak daha http://www.kanald.com.tr/oyun/flash/ iyi eğlenceler.

Günlük gazeteleri okumak için her gazetenin web sayfasını tek tek dolaşmak yerine gazetelerden derleme haberleri toparlayan bir web sayfasını tavsiye ediyorum. http://www.gazeteyeri.com/ Zamandan tasarruf etmek için bence çok uygun bir seçim.

...Merhaba, Ben Yurtdışında yaşıyorum ve çalışan bir bayan olduğum için yemek yapmaya çok fazla vaktim olmuyor. Üstelik sorumluluğum sadece kendime karşı değil eşime ve çocuklarıma karşı da var. Sizi bulduğum günden beri deyim yerindeyse sofralarımız şenlendi. Artık hem ülkemizin yemeklerini pratik bir şekilde hazırlayabiliyorum hem de özel dosyalarınız sayesinde sağlık konusunda bolca şey öğreniyorum. Size çok teşekkür ederim... diyor http://www.afiyetolsun.net web sayfasını kullananlar. Hazırlayanların ellerine sağlık.

KAHVE MOLASI DERGiSiNi ON-LINE SATIN ALABiLiRSiNiZDergimizi ve fincanlarımızı On-Line satın alabileceğiniz bir adres. Weblebi.com'dan ürünlerimizi indirimli ve/veya taksitli olarak almanız mümkün.
http://www.weblebi.com/Default.aspx?Pt=32&Did=TAEZF9ohYPyGkqxpFCS-1A&Sid=1

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


Spy Sweeper 4.5.5 [8.1 MB] Windows 14 günlük Deneme (29.95$)
http://www.webroot.com/shoppingcart/tryme.php?bjpc=64011&vcode=DT02
İnternete bağlanan her bilgisayarın mutlaka edinmesi gereken bir program. Eğer bilgisayarınızda durduk yerde pop-up reklamlar çıkıyor, tarayıcınız kendiliğinden birtakım sitelere bağlanıyorsa hiç vakit geçirmeden bu programadan edinin derim. Spyware, Malware denilen reklam programlarını temizleyebilen ve koruyucu kalkanıyla bir daha etkilenmemenizi sağlayan yetenekli bir program. Ben dikkatliyim demeyin, 14 günlük denemeyi yükleyip kullanın. Bakın görün neler çıkacak bilgisayarınızda. Benden söylemesi.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20051107.asp
ISSN: 1303-8923
7 Kasım 2005 - ©2002/05-kmarsiv.com
istanbullife.com