Gelin bu projeye destek olun



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 920

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 14 Şubat 2006 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Gününüz Kutlu Olsun!...


Merhabalar,

Sevgililer gününüz kutlu olsunBugün sevgililerarası paslaşma günü. Özellikle biz Türk erkekleri için bulunmaz bir nimet. Bir bütün yıl sevgi sözcüklerinden nasibini alamamış sevgililerin zorunlu hatırlanma, çiçeklere gömülme, velhasıl gönüllerini alma günü. Uyanıklar için de güzel bir fırsat. Bir gün gösterecekleri ihtimamın bir bütün yılı kurtaracağını akıllarının bir kenarında tutmalılar. En azından başlarına kakma, nankörlükle suçlama gibi silahları kuşanabileceğiniz bir fırsat olarak görülmelidir. Konunun taraflarca bu açılardan değerlendirilip, gerekli önlemlerin alınmasını saygı ve sevgi ile hatırlatırım. Bir önemli hatırlatmada daha bulunmakta yarar görmekteyim. Sakın ola sevgili ya da eşinize, modaya uyup, "Sevgililer günün kutlu olsun lan." gibi veciz ifadelerde bulunmayın. Sinirli ve hırçın hareketlerden kaçının. Bir kuru mesajla günü geçiştirmek isteyenlere de bir kıyağım var. Hiç olmazsa SMS yerine yukarıdaki pastayı kopyalayıp MMS olarak gönderin.

Meğer İlhan İrem'i özleyen ne kadar çok kahveci varmış. Ne güzel, o zaman ben de size onun bir diğer şarkısını çalayım, gönüllerimiz daha bir hoş olsun. Yine İlhan İrem ve Anlasana. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Mehtap Akdeniz

 Ters Köşe : Mehtap Akdeniz


   İlk Sevgiliye

Çocukluğuma dair tüm anılarım nedense hep Fethiye'nin dökme taş yollarında başlar, mavi yeşil sularda derinlere dalar. Dökme taş yolların yokuş başlarında öğrendim; ağaca çıkmayı, ıslık çalmayı, salyangozların ilk yağmurla toprağa yayılışını, tükürükle çiyan öldürmeyi, ağaçlardan ağustos böceği yakalamayı, çam pürsülünde kaymamayı, güneşte yağan yağmurun adını, keçi beslemeyi, turunç aşılamayı, tarhana ufalamayı, kesik kapılı delikanlıya ilk aşkı.
Mavi yeşil sularda öğrendim; balıklarla yarışmayı, topuktan kara diken çıkarmayı, yıldızlara bakıp hava tahmini yapmayı, teke süzmeyi, sırtı çekmeyi, rüzgarların alametini, öpüşmeyi.

Son günlerde yine aklım hep eskilerde. Eski Fethiye'nin tepesi delik yollarında güneyin delisi gibi dolanıyorum. Bir o mavi koy, bir bu kara zeytin gölgesi. Bulduğum bir kaba ardıcın pürüne yaslanıp dinleniyor aklım arada. Bildiğim bütün Fethiye türkülerini mırıldanıyor içim.

'Yaslanaydım kaba ardıcın pürüne
Dinleyeydim kekliklerin sesini...

Ünledim ayşe diye,
Odayı döşe diye.
Ünledim fatma diye,
kaşları çatma diye...'


Ağustos sıcağında Mendos'un en karlı tepesinden ünlüyorum şehre. Şehirde ölüm sessizliği var. Günlükbaşı'ndan giriyorum, Karagözler'den çıkıyorum. Vuruyorum Belcekız yollarına kendimi. İşte herkes orada... Bir tek o yok. Nerede? diyorum. Gitti, diyorlar.

Yağmurlar yağıyor yanaklarıma, yanaklarımdan toprağına.

Anamın anlattıklarını hatırlıyorum. Ay farkıyla doğmuşuz, analarımız bebek patiklerimizi birlikte hazırlamış; bana pembe, sana mavi... sen sapsarı doğmuşsun, ben kapkara... sana ibiş demişler, bana çitlenbik... sen ikinci Karagözler'de büyümüşsün, ben birinci... sen balık gibi yüzermişsin, benim popom hep kabak gibi dışarda kalırmış... sen için için ağlarmışsın, ben canhıraç.
Ağustos sıcağında bunalıp beraber dalarmışız turkuvaz koya. Önce sen, sonra ben. Belcekız koyunun tamamını görebilen bir damda, yanyana yatmaya aşina iki çocukken bakmışız ki genç olmuşuz. Önce sen, sonra ben...
Yaşadıklarımı hatırlıyorum... Gözgöze geldiğimizde, kelebekler vadisinin bütün kelebekleri buse olup konardı dudaklarımıza. Sonra evlenmişiz. Önce sen, sonra ben...

Yıllar geçmiş üstümüzden kamyon gibi. Önce sen ölmüşsün, sonra ben.

Mehtap Akdeniz
mehtap@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,899,899,899,899,899,899,899,899,899,89
9 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Faik Murat Müftüler

 MuratHoca : Faik Murat Müftüler


  SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLAMASI

Sevgililer gününde kutlanmayı en çok hak edenler, yalnız olanlardır.

Çünkü onlar, sevgili edinebilmek için uygulanması gereken yollara sırtlarını çevirmişlerdir. Yöntemlerin içindeki yalanların, potansiyel sevgilerini kirletmesini istemezler.

Çünkü onlar, platonik âşıktırlar. Sevdikleri insanla beraber olabilme ihtimalini değil, sadece ve sadece O'nu severler. İhtimallerin karanlık olduğu anda sönüveren bir sevgi değildir onlarınki.

Çünkü onların kalpleriyle beyinleri aynı şeyi söyler. Beyinlerinin söylediğine kalplerini, kalplerinin söylediğine beyinlerini uydurmaya çalışmazlar.

Çünkü onlar, geçmişteki sevgililerinin beklentilerine hizmet etmek adına yalancıktan davranmayı, yalan söylemeyi kendilerine yediremedikleri için terk edilmişlerdir.

Çünkü onlar, kendi beklentilerini severek karşılayabilecek insanın peşindedirler. Kimseye zorla (veya çaktırmadan mutlaka) yaptırmak gibi bir niyetleri yoktur.

Çünkü onlar, "Sevgilicilik" oynamayı sevmezler. Sevginin ciddi bir iş olduğuna, oyun olmadığına inanırlar.

Çünkü onlar, "Aman; olsun da taştan olsun" demezler. En doğruyu beklerken yalnız kalmayı kabullenebilmişlerdir.

Çünkü onlar, aşkın çabayla kazanılamayacağını ve yaşatılamayacağını bilirler. Çabanın sevmeye yaramadığının, sevilebilir kalmaya ise (çok değil) azıcık yardım ettiğinin farkındadırlar.

Çünkü onlar, 'Bitti'nin farkındadırlar. Ruhlarını azat edip bedenlerini köle bırakmak gibi bir adaletsizliği hiçbir çıkar adına kabullenmezler.

Çünkü onlar, bitmiş olanı sadece harcadıkları emek hatırına korumaya çalışmazlar. Sevginin emek verme arzusunu kamçıladığı doğrudur; ama emekle sevgi terbiye edilemez.

Çünkü onlar, aşağıdaki sözleri hiçbir zaman söylememişlerdir ve asla söylemezler.

- Evlenmeyeceksek ayrılalım
- Ben seni böyle tanımamıştım.
- Beni seviyor musun?
- İki gündür beni aramadığının farkında mısın?
- Sen eskiden böyle değildin.
- Doğum günümü unuttun.
- Seni çok seviyorum; ama senin beni sevdiğinden emin değilim.

Eğer bu sözlerden birini veya birkaçını söyleyecek gibi olup kendilerini tuttularsa ve artık kendilerini tutmaya katlanamıyorlarsa terk ederler.

Çünkü onlar, ilişkinin dışındaki yoksunluğu, ilişkinin içindeki acizliğe tercih edebilirler.

Çünkü onların geçmiş yaralarının üzerine bastıracak pansuman sevgililere ihtiyaçları yoktur. Kan kendiliğinden durana dek beklemektir işin en ahlaklı yolu. Lâkin ateşi söndürmek için üstüne kilim sermek de bir yoldur; ama o kilimin ateşe yakıt olması riski de vardır.

Çünkü onlar, tabiatın karşı konulamaz dayatmalarına direnmeyi becerebilmişlerdir. Tüm eziyetleri kendilerinedir. Ruhsal eziyetin insana özgü bir meziyet olduğunu bilerek (veya bilmeden) her geçen gün 'daha fazla insan' olurlar.

Çünkü onların umutları tertemizdir. Sevgili bile olsa bir başkasının umutlarıyla kirletilmemiştir.

Çünkü onlar, varlığından pişman olacakları şey yerine, yokluğundan pişman olacakları şeye teslim olmuşlardır. Edinilmişin pişmanlığı her gündür. Edinilmemişin ise akla geldikçe…

Çünkü onlar, hayal sevgilileri sevebilirler; ama başlamış bir ilişkinin sadece hayallerle yürümeyeceğini de bilirler.

Çünkü onlar yalnızlığın Tanrı'ya mahsus olduğunu bildikleri halde tanrısal bir cesaretle yalnızlığı seçebilmişlerdir.

Ve çünkü onların, sevgililer gününde veya yılbaşında sessizce ağladığını Tanrı'dan başka kimse göremez.

Neyse işte. Maddeler daha da uzatılabilir. Bu vesileyle ben, yalnızların sevgililer gününü kutluyorum. Bir de;

"Benim bir sevgilim var ve yukarıdaki maddelerin hiçbiri beni ve ilişkimi anlatmıyor" diyebilen (ve bu söylediğine yürekten inanabilen) küçük bir azınlığın…

Bu iki grup dışında kalanlar mı? Onlar da hediyeler alıp birbirlerini kutlasınlar ki yukarıdaki maddelerden bir veya birkaçına girdiklerini sevgililerinden (ve hatta kendilerinden) gizleyebilsinler…

Faik Murat Müftüler
murathodja@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,718,718,718,718,718,718,718,718,71
7 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Dilek Sökmek


14 Şubat'ta Sevgilim Olmasın

Evet! Neden garip geldi ki bu kadar? 14 Şubat'ta sevgilim olmasın. Zaten bir tek çiçekçi amcaları sevindiriyor bu gün. Gülü sevmem, dikenine de katlanamam.

Neden gül verirler ki sevgililer birbirlerine? Daha doğrusu erkekler kızlara…Alınacak başka çiçek kalmamış mıdır? Ya da sevgi sözcüklerini bir tek çiçekler mi söyler? Bir kız, "Bu çiçeği sana almak içimden geldi " diye bir erkeğe verse komedi konusu olur. Kırmızı olmalıdır mutlaka gülün rengi, sevgili sarıyı sevse de kırmızı verilmelidir.

Neden? "Sarı ayrılıkmış". Hah!

Ellerinde güllerle, "Benim sevgilim var, senin yok mu?" diye etrafa bakış atarak dolaşan, komplekslerini üzerine giymiş bir sürü kızla dolup taşar sokaklar. Sevgilisi olmayanlar sanki yüz kızartıcı bir suç işlemiş gibi evden çıkmak istemezler o gün. Sokakları kalpler basacak bu hafta. Ya kırık olanlarına ne olacak veya by-pass olanlara? Taştan kalpler sergilemeyecek misiniz sokakta?

Erkekler kız arkadaşlarına hediye almak zorunda olmanın verdiği sıkıntıyla alelacele bir şeyler alıp çıkacaklar o nefes alınması güç kalabalık dükkanlardan. Kızlar sevgiliden seksi bir iç çamaşırı almanın hayalini kuracak ama koca bir paketle gelecek sevgili… ve içinden elinde kocaman kalp tutan komik bir ayı çıkacak. Kırmızıya boğulacak ruhlar.

En yakın arkadaşlarla buluşma planı ertelenecek. "Bugün sevgililer günü, neyse haftaya buluşuruz." Neden erteleriz ki planları? Zaten her gün görüşmüyor musun sevgilinle? Yapılmazsa dünyanın sonu gelecekmiş gibi mühim bir görev haline getiriyoruz o günü. Her şey formaliteye dönüşüyor. Öpüşler, sarılışlar, alınan çiçekler, kalplere bürünmüş hediyeler, havalarda uçuşan anlamını yitiren seni seviyorum sözcükleri…

Sevgililer gününde hayatımda önemli yeri olan insanları ararım, onlarla buluşuruz. Bu illa ki bir sevgili olmaz. Hatta olmaması daha yeğdir.

Eski sevgilileri anma günü yok mu? Olmayacak mı?

Ayrıldığımız sevgiliden "En çok sevdiğim eski sevgilimdin" yalanını duymayacak mıyız? Sen de inanmış gibi yapmayacak mısın?

Bizim günümüz olmasın sevgililer günü. Yanımda olma. Sadece yanımda olduğunu hissettir bana. "Seni seviyorum" kelimesini kullanma. Gözler yalan söylemez ya hani, bilmem emin değilim, sen de gözlerinle haykır beni sevdiğini, ruhunla dokun ruhuma.

Ama sevgililer gününde yanımda olma! ...

Dilek Sökmek
dileksokmek@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Gülseren Bağlar

 Gül Ağacı : Gülseren Bağlar


  GURURUM YOK !

Günah çıkarma:
Adına Edi denilen bu sitenin en bir garip TÖRlü tevir kişisi geçen hafta üç gün üst üste, beni tembel felan diye rezil rüsva edince, -pişkin pişkin sırıtsam da- ne yalan söyleyeyim gururum incindi, utandım, sıkıldım, eridim, aktım. Bunu dip not olarak başa yazdım. Siz dipteymiş gibi okuyun. Şimdi yazıma geçiyorum.
Bknz: alt paragrafta başlıyor.

'Afedersin sevgilim nerde, beni karşılamaya gelecekti, gelmemiş mi?' Demiştim bir yazımda. Kiminiz inanıp bana acımış, kiminiz bunun bir şaşırtmaca olduğunu, aslının hiçte böyle olmadığını suratıma vuracak kadar "hadi ordan leyn" edasıyla kırıtıp durmuştunuz. Şahsım bu davranış karşısında bir miktar etkilenip majör takılmıştı, ama geçti. İster acıyın, ister "hadi len" diyin valla billa şu an karşılama ekibinin "e" si bile yok hayatımda. Yarının züğürt tesellisi olarakta "ben işimle evliyim", "kalbim boş" safsataları sıkacağım. Biliyorum yemiyeceksiniz ama hadise budur. Hadise dedimde onun "Sttir me up" şarkısı birden aklıma geldi. Akıl bu bazen geliyor işte!

Aman canım yarın sevgililer günü günü ya molamızın çatlak, bekar, güzel, en (……………….) grubundan en ters olan hatunu (boşlukları siz doldurun) bana dedi ki; "Sevgililer günü yarın, sen bir yazı yaz artık, KM'na bakacak/girecek suratın olsun". Hık-mık etmeden aniden gelen bir tık'la kağıt ve kalem buluştu bile. Benden adam gibi bir yazı çıkmaz ya Allahtan hayırlısın. Mevla görelim neyler…

Ya bir dakika! Yazıya dalınca unuturum. Ben bu gece bir rüya gördüm. Şimdi gündüz niyetine (rabbi asır, velati asır, rabbi temin bil hayr) yazayım. Rüyamda bizim KM'nın en biğğ yeşil gözlü, en biğğ finduk kralı, en biğğ yakışıklısı, en biğğ falcısı Nur'umuz var ya onu gördüm. Dedim hayırdır. Tam da mübarek güne bir gün kala. Bu neye alamet ola ki? Kıyamet alameti değildir herhalde. Hani hayra yormak gerek. Demek ki bu bir işaret. Aç gözünü kızım! diye. Nur suretinde birini görür müyüm acep?, diye açtım gözümü, yumdum ağzımı. Sağa sola bakınıp gezdim durdum birkaç saat. Ama nerdeee? Rüyanda görürüsün anca kızım dercesine, taş gibi bir yakışıklı görmeyi bir tarafa bırak az daha ezilip can veriyordum bir külüstürün altında. Hani ezilsem de şöyle fiyakalı bir araba olsun isterim. Meğer caddenin ortasında yürüyormuşum, haberim yok. Neyse, hayırdır inşallah, diyip biz derin mevzuumuza dönelim yine.

Mevzuu : AŞK !

Ya bir dakika yine aklıma bir şey geldi. Bu günler üzerinize afiyet azcık psikolojikman rahatsızım. Bir merkez beni zararsızlar sınıfından görüp de kabul etti. Son zamanlar habire gidip gidip geliyorum. Bu günde kişilik testi mi neymiş ona tabii tuttular. Kişiliksiz zannettiler beni herhalde. Sonuç ne çıkacak bilmiyorum ama pişman oldum vallahi. Üniversite sınavına girsem bundan daha zor olmayacaktı. İşte o araba çarpacaktı ya, klinik o caddede. Adı cinnah caddesi. Ankaralılar bilir belki. Cinnet caddesi der gibi bi tuhaf... Neyse klinikten çıktım, karnım aç. Nedense ordan her çıktığımda kurt gibi acıkmış oluyorum. Bu da bi tuhaf... etti İki. Orda ev yemekleri yapan bir yer var. Yemek yemek için karşı kaldırıma geçtim. Lokantaya girecekken birde baktım taksiye binmişim. Aklım nereye gidiyor, ayaklarım nereye? (vay be kitap adı gibi oldu )
Allah Allah! (rabbi asır, velati asır, rabbi temin bil hayr). El mecbur işe geldim. Simit-peynir-zeytin ezmesi ve çaya talim ettim yine.

Üfff yine dağıldım biliyorum, kızmayın bana söz bir yazı yazacam. Konumuza dönelim. Konu neydi? AŞK!!! Ben biliyorum da siz unuttunuz mu diye tekrarlıyorum.

Ha aşk demişken yine aklıma geldi. Yaklaşık bir haftadır gösterime giren ve ben kendimi yırttığım halde ancak bu akşam (yine nasip kısmet olursa) bir filme gideceğim. Yok hemen atlamayın. Kurtlarla dolu film değil bu. Günün anlam ve önemini belirtecek bir film.

Adı "AŞK ve GURUR"

İyide benim aşkım yok, bilmem bu kadar gurura gerek var mı?
Hadi bana iyi seyirler, yazıyı ters hatun bitirsin.

Gülseren Bağlar
sbaglar@yahoo.com

Unutmadan söyleyeyim: Sevgililer gününüze tüküreyim...
Eğer sen benim sevgilim olsaydın ey deli şey seni. Sana bizim alttaki pastaneden bir ev pastası alırdım. Beraber geçen muayyen aylarımızın hatrı kadar mum yakardım pastanın ortamına. Beraber okur üflerdik. Şarkılar söylerdim gururumu yenip sana avaz avaz...

İyi ki buldun beniiiiiiiiiiii!
İyi ki, iyi ki, iyi kiiiiiiiiiiii!
İyi ki buldun beniiiiiiiiiiii!

Ters köşe



Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
7 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


 AZİZ VALANTEN BAHANE... SEVGİLER HATUNLARLA  ŞAHANE.


KOÇ HATUNLARI
Ne nasihatler ne tavsiyeler ne de yol göstermeler... Vallahi hiç biri size göre değil. Nasılsa bildiğinizi yapacaksınız. Sevgilileriniz bunun farkına vardıkları anda çoktan popolarına darbeleri yemişlerdir bile. Ama size göre söz konusu halleriniz asla bir inatçılık değildir. Sadece ama sadece kararlılık ve doğru bildiğinden şaşmamaktır... Durup dururken asabi şekilde etrafınıza ateşler saçıyorsanız demek oluyor ki yükselen ateşlerinizin pardon enerjilerinizin parlamalarındadır kabahatler...
Anahtar sözcüğünüz "Cesaret tüm engelleri aşar "

BOĞA HATUNLARI
Ani değişiklikler, son anda verilen kararlar ve düzensizlikler sizi öylesine çıldırtırlar ki boğalar... Nedenine gelince, huzurlu ve doğal güzelliklerle dolu bir yaşam burcunuz kadınlarının en büyük özlemidir de ondan. Sözünüzde durur, seviyesiz kavgalara girmez ve dedikodulardan nefret edersiniz. Sıcak, uysal ve güven verici yaratılışlarınız sizleri zodyağın en çekici ve realist hatunlarından kılarlar.. Bu yüzden devamlı pırıltılı bir hayat istemezsiniz ama mümkünse iyi giyinmeye, güzel görünmeye ve keşfedilmeyen yörelere giderek anları doyasıya yaşamaya bayılırsınız...
Anahtar sözcüğünüz " İşleyen demir ışıldar "

İKİZLER HATUNLARI
Tekdüze bir yaşam kadar nefret ettiğiniz başka birşey varmıdır ikizler. Sizlere canlı canlı yaşamlar gerekli olduğundan durmadan usanmadan her tarafa koşturur durursunuz. Hani gündem yaratmada da asla üstünüze yoktur. Mümkünmüdür bir ikiz kadınının hızına ayak uydurabilmek...Tartışmaya, okumaya ve yazmaya ise bayılırsınız. İlginizi tek bir konuya değil seksen çeşit uğraşa verir böylece hem eğlenir hem de aktif zekânızı gururla kullanmış olursunuz. Duygusal yaşamda eğlendiğiniz sürece problem yoktur ama tersi vuku bulduğunda gerisini söylememe bilmem gerek varmı...
Anahtar sözcüğünüz " Eğlencenin ve öğrenmenin yaşı sınırı yoktur "

YENGEÇ HATUNLARI
Evinizden, ailenizden ve çocuklardan uzak bir yaşamın hayalini bile etmek istemezsiniz yengeçler. Bir günü gerekirse haftayı mekanlarınızdan ayrı geçirebilirsiniz fakat cancağızlarınız aklınızdan hiç çıkmazlar. Çocuklarla çocuk olmak sizleri gerçekten mutlu eder. Gerek aile gerekse iş yaşamında barışcıl ilişkileri korumak herzaman temel ilkeniz olmuştur. Başarılara koşsanız bile katı ve mesafeli ilişkilerden nefret eder akabinde istifaları düşünmeye başlarsınız. Duygusal yaşamınız yoğun sevgilerle dolu dolu oldukça sorun yoktur aksi halde koltuğunuza gömülerek geçmişlerde kaybolursunuz.
Anahtar sözcüğünüz " Evim evim ah benim güzel evim "

ASLAN HATUNLARI
Boyun eğmek, bir köşede unutulmak ve başarısızlık.. İşte lügatlarınızda bulunmayan kelimeler... Siz aslan kadınları yeryüzüne mutlaka başarmak için geldiğinize o kadar inanmışsınızdır ki.. Adeta bir sabit fikirdir bu sizlerde. Boyun eğmekten kendiniz ve başkaları adına nefret edersiniz. Haksızlığa tahammülünüz yoktur. Kendinize taparsınız. Başkalarını ise yalnızca seversiniz. Karizmatik hallerinizle girdiğiniz her ortamda fark edilirsiniz. Bilinçli ve çoğu zamanda farkında bile olmadan bu farklılığı yaratırsınız. Fakat yeri geldimi sizler kadar inatçı ve çekilmez başka bir burç kadını yoktur.. Sevdiklerinizi hatta bir zamanlar delisi olduklarınızı çarmıha gerip cayır cayır yakmaktan da asla ve asla çekinmezsiniz...
Anahtar sözcüğünüz " Başarıyorum öyleyse varım, beni farkedemeyenlerin de gözlerini oyarım "

BAŞAK HATUNLARI
Buğday başakları olgunlaştıkça boyunlarını bükerler ya, işte burç hatunları sizlerde olgunlaştıkça gayet mütevazi karakterlere bürünürsünüz. Toy yaşlarda ise çekilmez ve geçinilmesi zor oluşunuz ilallah dedirtir sevdiklerinize. Ayrıntıcı, kusurcu ve eleştirici kişiliklerinize dayanabilenlere ise aşkolsun doğrusu... Kendinizi kolay biri olarak göstermeniz söz konusu bile olamaz. Yaşam sizin için bir matematik problemidir. Çözer çözer yeniden başka çözüm yolları ararsınız. Aile ve duygusal yaşamınıza gelince, çevreniz işin içinden çıkamayan insanlarla dolu olduğundan dertlerine çare bulmakta birebirsinizdir...
Anahtar sözcüğünüz " Her sorunun bir çözümü vardır "

TERAZİ HATUNLARI
Karmaşa, kavga, gürültü... Hayııır efendim. Yaşamınızda bunlar asla olmamalı, o kadar !!!. Sizler barış, uyum ve huzur kadınlarısınız, biline... Tartışmaları yatıştıran, ayrılanları barıştıran mutlaka siz olursunuz. Girdiğiniz her mekana uygun bir kıyafetiniz, size yakışan ideal bir partneriniz vardır bir yerlerde. Aile ve iş dünyalarına eşit zamanlar ayırabilen nadir zodyak kadınlarından oluşunuzla gurur duymalısınız. Ayrımcılığa tahammülünüz yoktur. Her zaman şık ve zarif olmayı bilirsiniz. Eşinizin estetik ve hoş olmasını istediğiniz gibi evinizin de temiz ve konforlu olmasına itina gösterirsiniz. Varsa ayak uydurabilecek erkekler, beri gelsinler diye gülümser durursunuz.. Haklısınızdır elbette...
Anahtar sözcüğünüz " Savaşma ama barış, yeri geldimi de deliler gibi sev "

AKREP HATUNLARI
" Dikkat tehlikelidir !!... Tehlikeli ve yanıcı maddeler ihtiva eder ".. Bir gün hakkınızda bu ve buna benzer mecazi uyarıları mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur akrepler. Üstelik nerem tehlikeli acep diyerek gülümsersiniz haşmetli hallerinize. Aslında bir akrep kadını kendisinden başkasına zarar vermeyeceğini ancak yine kendisi bildiğinden muziplik olsun diye kimseye de söylemez bunu... Güçlü duyguların ve tutkuların kadınısınız sizler. Yaşadığınız mutlulukları ve acıları unutabilmeniz mümkün değildir. Çoğu zaman katılıkla ve acımasızlıkla suçlanırsınız. Gizli bahçenizde sakladığınız fırtınaları kimler bilebilir ki... İhanete affınız yoktur. Sözlerden çok gözlere bakar ve yalan söylemeye yeltenenleri bir çırpıda yakar bitirirsiniz.
Anahtar sözcüğünüz " Gözler yalan söylemez sözler yalan olsalar da "

YAY HATUNLARI
Sürekli aynı yerde, aynı işte, aynı kişilerle olmak... Bu sizi çıldırtıyor değil mi ?... Çıldırmak kelimesi hiçbir yay kadınına aslında yabancı değildir. Özgürlüğünüze sınırlar konulması gözler önünde bile olsa gürültülü şekilde tepki vermenizi engelleyemez..
Dokunulmayacak özgürlüklerinize, mesele bu kadar basit. Siz yay kadını yabancı olan her şeye ilgi duyarsınız. Yabancı ülkeler, insanlar, başka dilde şarkılar sizi heyecanlandırmaya yeter. Dürüstlüğünüz patavatsızlık sınırlarında dolaşsa bile er veya geç anlaşılırsınız. Bu ara da bazı gönülleri çoktan kırmışsınızdır. Kimi zaman aktif, neşeli olup kimi zaman da felsefe ve din gibi konulara dalıp münzevi yaşamlarda kaybolursunuz. Açıkçası pek duygusal olduğunuz da söylenemez yaylar...
Anahtar sözcüğünüz " Bir diyar var uzaklarda "

OĞLAK HATUNLARI
Yarın ne olacağını bilememek, hata yapmak, idealsiz bir yaşam... Bunların hiçbiri size göre değil dişi oğlaklar. Geleceğini emin eller altına almak, güven duyacağınız ortamlarda yaşamak her oğlak kadınının esas emelidir. Mesafeli ve biraz soğuk bulabilir insanlar sizleri... Bu, kimseden yardım beklemeden her işinizi kendi başınıza yapma saplantılarınızdan kaynaklanmaktadır. Sabırlı ve azimli oluşunuz sizi pek çok konuda başarıya ulaştırır. Dostlarınız sağlam ve ömür boyu beraber olacağınız kişilerden oluşurlar. Erken yaşta olgunlaşıp sorumluluk alırsınız. Duygusal yaşamınızda en çok istediğiniz yüzde yüzlere varan güvenler içinde ömür boyunca beraberlikleri yürütebilmektir.
Anahtar sözcüğünüz " Kendi işini kendin görmelisin "

KOVA HATUNLARI
Kısıtlanmak, disiplin, otorite... İşte sizleri yerinizden hoplatacak üç dehşet kelime... Yaşamınızın sürekli bir başkaldırı ile geçmemesinin tek şartının bağımsız olmanızdan geçtiğini de gayet iyi bilmektesiniz. Modası geçmiş, eskimiş her şey ruhunuzu karartır. Her tür yenilik ise sizleri heyecanlandırır, yaşama bağlar. " İşte çağdaş bir kadın " denildiğinde bir kova kadınını karşımızda buluruz. Açık fikirliliğiniz, anlayışlılığınız ve insanlara olan sevgilerinizle neredeyse her ortamda odak noktası olursunuz. Sizin için hiçbirşey acayip değildir. Aksine acayip denilen herşey size normal gelmektedir. Duygusal yaşamınızda bağlanmaktan çok korkarsınız. Sizinle samimi arkadaş olan tüm yakınlarınızla ilişkileriniz uzun seneler sürebilirler.
Anahtar sözcüğünüz " Benim için herşey normal yeter ki acayip olsunlar "

BALIK HATUNLARI
" Sürekli gerçeklerden kaçıyorsun "... Hemen hemen yaşamınızın her döneminde bu sözcüğü duymuşsunuzdur. Yanlış da sayılmaz aslında. Yaşamın gerçekleri sizi pek ilgilendirmez. Yine de çalışıp didinmek, hayatın dikenli yollarında ilerlemek konularında çok zorlandığınız söylenemez. Bunun sırrı bu dünyada kendiniz dahil hiçbirşeyi ciddiye almamanızdır. Siz soyut olan herşeye ilgi duyarsınız. bulunduğunuz ortamlarda sempatikliğiniz ve sevecenliğiniz ile pek çok arkadaş edinirsiniz. Can sıkıcı ortamlarda uyuyakalmazsanız saatlerce bekleyebilecek sabırlarınız da vardır. Ancak bir sanat dalında faaliyet gösterdiğinizde anlaşılacağınızdan muammalı kişiliklerinize kimse tepkisiz kalamaz. Sevecenliğiniz, cana yakınlığınızla kolayca sevilirsiniz. Tabii platonik aşkların peşinden gitmeyi bırakırsanız...
Anahtar sözcüğünüz " İnsan büyük ve küçük sonsuzluk arasına sıkışmış bir toz parçasıdır "

Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Nadya Alpkonlar

 Barış Köşesi : Nadya Alpkonlar


   Neler olmuş acaba?

Hülya, saat 13.00de, pastanenin kuytu bir köşesinde yerini aldı. Gözlerini bir an bile olsun yolun karşısındaki kapıdan ayırmadan kahvesini yudumlamaya başladı.

Saat tam 13.30da Murat kapıda göründü.
Evin önünde park ettiği arabasına bindi.
Henüz arabasının burnu sokağa yönelirken,
Hülya da yerinden fırladı, iki araba geride park ettiği otomobiline atladı ve takip başladı.

Ana caddeye çıktıklarında, trafik lambalarının çokluğu yüzünden, takip etmek de zorlaştı.
Aralarındaki tek arabalık mesafeyi büyütmemek için Hülya'nın çok dikkat etmesi gerekiyordu.
Allah'tan trafik akıcı bir tempo ile ilerliyordu.
Gel gelelim bu 'akıcılık' takibin de sonu olacaktı az kalsın.
Bir lambada sarı yanarken Murat birden sağa döndü, onun arkasındaki araba da doğru gitti.
Hülya da, kırmızı yanmasına rağmen, sağa dönüverdi.
Yüreği ağzına gelirken, Canan hakkında hiç de iyi şeyler düşünmüyordu...
Adrenalin seviyesi tavan yapmıştı ve hafiften hafiften titremeye başlamıştı.
Çünkü şimdi Murat'ın arabasının tam arkasındaydı ve tanınmaktan korkuyordu.
İlerlerken, aralarına bir araba daha sokmak için türlü cambazlıklar yapmaya başladı.
Ama çok dikkat etmeliydi. Eğer bir araba yerine 2-3 araba girse aralarına, takibi çok zorlaştırırdı.

Nihayet aralarına bir Jeep girdi.
Çok büyük olduğundan, bu Jeep Hülya'dan çok Murat'ın işine yarıyordu.
Sanki Jeep önünde ilerleyen arabanın 'bodyguard'lığını yapıyordu. Hülya Murat'ın arabasının bir santimetre karesini bile göremiyordu.
İlk kavşakta Murat ve Jeep peş peşe sağa saptılar, Hülya da arkalarından.
Murat, sağda, büyükçe iki katlı bir binanın park yerine yöneldi, sonra da 'Adım Dershanesi' yazılan kapıdan içeri girdi.
Hülya da ilerde bir yere park ettikten sonra aynı kapıdan girdi, biraz önce içeri giren Murat Beyi sordu.

"İkinci kata çıkarsanız görürsünüz onu" dedi sekreter.

Hülya parmaklarının ucuna basa basa merdivenlerden çıktı.
Müzik sesi geliyordu önünde aralık duran kapıdan.
Yavaşça içeri baktı ve Murat'ı genç bir bayanla dans ederken gördü.
Demek ki kızla burada buluşuyormuş diye aklından geçirdi.
Derhal aşağı indi, sokağa çıktı ve cep telefonundan Canan'ı aradı.

- Canan'cığım, Murat'ın nereye gittiğini buldum.
Onu bir bayanla sarmaş dolaş dans ederlerken gördüm.
Paniğe kapılmadan atla arabana ve gel buraya.

Adresi de verdikten sonra beklemeye koyuldu.
Yirmi dakika sonra Canan geldi.
Beraber binaya girip hemen ikinci kata çıktılar.
Aralık duran kapının önünde bir an ne yapacaklarını bilemeden durakladılar.
Müzik ve dans hala devam ediyordu.
Nihayet Canan bütün cesaretini toplayarak, kapıyı da sonuna kadar hızla açarak bir hışımla içeri daldı.

Murat onu karşısında görünce şaşkınlıktan put kesildi.
Ani bir refleksle sağ kolunu dans ettiği arkadaşının belinden, sol elini de onun elinden çekti.

Birinin heyecanı, diğerinin ise şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu...
İlk konuşan Canan oldu.

- Demek sen işlerini müzik ve dansla hallediyorsun...
Yazıklar olsun, sana güvenmekle ne kadar hata etmişim.

Daha bir sürü şey söylemek istiyordu ama, kelimeler boğazında dizilip kaldı...
Sırtını dönüp kapıya doğru giderken Murat Canan'ın kolunu tutup onu kendine çevirdi.
Biraz kızgın olsa da, yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.

- Canan'cığım, bu itimatsızlığın yüzünden bir çuval inciri mahvettin!

Benim dans etmesini bilmediğimi her zaman başıma kakardın.
Ben de senin ne kadar dansı sevdiğini bildiğim için birkaç haftadır dans dersi alıyordum...
Yarın Sevgililer Günü, seni mutlu etmek için müzikli bir yere götürüp, seni dansa kaldırıp sana sürpriz yapmak istemiştim...
Şimdi sen düşün bozduğun bir çuval inciri nasıl eski haline döndürebileceğini.

Şimdi şaşırma sırası Canan'daydı...
Bir an sevinsin mi, ağlasın mı, yoksa bir an evvel oradan kaçsın mı sorularına cevap aradı, bulamadı.
Sonra sevinç gözyaşları içinde Murat'a sarılarak özür diledi.

Hülya da, kapıdan izlediği bu mutlu tablonun güzelliğini bozmamak için, sessizce oradan uzaklaştı.

Acaba 'yarını' bu özür kurtarabilecek mi?

Bitti

Nadya Alpkonlar


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,578,578,578,578,578,578,578,578,57
              445 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Gülendam Oğuz

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.163 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


Böyle aşk mı olurmuş..

ne çok şey öğrendim bu soğuk havalardan
baharlar ve kışlardan
yüzüme çarpan ayazlardan
yalnızlıktan
çokluktan
yokluktan...

ne çok şey öğrettim kendime düşe-kalka
yana-yakıla
ve hüzün dolu bir gecede büyüdüğümü farkettim
canım
sen değilsin sensiz yaşayamayacağım
ancak bir durağısın yürüdüğüm yolların
ve değilsin heyecanla sarılacağım

bu umut dolu gözlerin bir anlamı olmalı
her zaman koşmamalı
her an susulmamalı
yatağımın üstüne serdim kendimi
bütün derdimi
geçmişi, geleceği ve varsa da şimdiyi

uzak yoldan da gelse
uzak yola da gitse
bu hikaye hep aynı
ve onunla başa çıkmanın adı
yaşam sanatı

yüzdeki gülücüğün kirası ödenemez
öyleyse ağlamanın yükü ağır gelemez
yardan da, serden de ve hatta sen'den de geçilemez
ama biter bu hasretler
diner, kopar, gider özlemler
ve güzel olan şeylerin hesabı ödenemez
var sen yine bende kal
benden gidene çünkü
bir daha yar denemez

H.Enes Öncel

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Semih Bulgur

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


Alaattin Bender - Sergi

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar

  Şef Garson : Akın Ceylan

Sizin bir hamster'ınız varsa onun için web sayfası yaparmısınız? Hadi canım demeyin. Tabi ki olur yaparım diyenleriniz de vardır biliyorum. Cevabınız ne olursa olsun http://vivi.exworks.jp/soffy.html kısa yolundaki web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

illusion yada bizdeki okunuşuyla ilüzyon severmisiniz? Ben bayılırım. Bu teknik sayesinde cisimler ya da olaylar olduğundan farklı bir bakış açısıyla size sunularak görüntüyü farklı algılamanız sağlanır. Bazıları buna sihirbazlık bile diyebiliyor! http://www.grand-illusions.com/ kısa yolunda çok hoş örnekler bulacaksınız.

Birbirinden muhteşem resimlerin bulunduğu harika bir web sayfası. Hatta aslında bir fotoğrafçını seyahat günlüğü de diyebilirsiniz. http://www.drewnoakes.com/gallery/index.jsp Aslında bu web sayfasına girdiğimde ilk olarak sağ üst taraftaki leke ilgimi çekmişti. Sanki az önce kahvesini bitirmiş ve ardında bıraktığı lekeye aldırmadan işine devam eden, işkolik bir adamın çalışma masası gibi göründü gözüme. Hele bir de işin içinde kahve de varsa...

Gözünü bilgisayarından ayıramayanlara özel, günlük gazetelere ulaşabileceğiniz bir web sayfası http://www.gazeteler.com/ Açık söylemek gerekirse biraz abartıp ulusal, yerel, konulu demeden tüm gazeteleri listelerine dahil etmişler. Editörü tebrik ediyorum.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


PTBSync v4.6c [600KB] W9x/2k/XP FREE
http://www.netcult.ch/elmue/Update-en.htm
Bilgisayarınızın saatini dünya üzerinde bulunan 65 ayrı zaman sunucusuna göre ayarlayan bir program. Ayrıca içinde bir alarm fonksiyonuda var. Zamanla arası iyi olanlar için.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060214.asp
ISSN: 1303-8923
14 Şubat 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com