Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.019

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 4 Temmuz 2006 - Fincanın İçindekiler


 


 Editör'den : Kıymet bilmez adamlarız vesselam!..

Merhabalar,

İşi gücü bıraktım NTV'yi izliyorum. Müzelerimizi tanıttığı programın şu anki durağı Uşak Müzesi. Hani şu "Uçan Deniz Atı" şeklindeki broşun sahtesiyle değiştirilip uçurulduğu yer. Belki de Türkiye'nin en önemli müzeleri sıralamasında ilk üçe girebilecek bir müze aslında ancak eldeki eserlerin sadece kırkta birini sergileyebilen minnacık bir müze. 2500 yıl önceki Lidya uygarlığının en güzel eserleri bu müzede. Kaçırıldığı Amerika'dan bir gazetecinin uyanıklığı sayesinde uzun uğraşlarla geri getirilen Karun Hazinelerinin sergilendiği yer. İşin ilginci geri almak için açılan davada en önemli tanıklar, eserleri çıkarıp satan mezar hırsızları. Gerçekten çok ilginç bir hikayesi var. Mutlaka ziyaret edilecek yerler listesine yazdım bile. Memleketim için acı olan, kıymet bilmez, içinden çıkması muhtemel sikkeleri bulmak için altın tabakayı kırmaya çalışan hırsız vatan hainlerine sahip olmamız. Hoş devletin alıp getirdiği eserleri emanet ettiği müze müdürünün ne halt yediğini de görünce insan bir başka türlü isyan ediyor. Biri cahil diğeri okumuş, al birini vur ötekine, ikisi de kıymet bilmez hain. Yazık vallahi yazık.

Orman yangınları başladı gene. Bir tarafı sel götürürken diğer taraf alev alev yanıyor. Ayvalık Şeytan Sofrası'nda ki yangın rüzgarın etkisiyle oldukça büyümüş. Kimbilir hangi ne yaptığından habersiz dangalağın eseridir? Bir yazıkta buna!..

Dün başladığımız unutulmayanlar serisine İskender Doğan'dan Kan ve Gül'ü dinleyerek devam ediyoruz. Hepinize normal, selden, rüzgardan, yangından ırak sıradan bir yaz günü diliyorum. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

KIRKYAMA

 KIRK3YAMA HİKAYELERİ


  Keten Helva -7-

7
Resim aynen şöyleydi:

Otuz beş yaşlarında, esmer, uzun boylu, geniş omuzlu, çıkık elmacık kemikli, adı M.A olan bir adam, elleri kelepçeli vaziyette, başı hafif öne eğilmiş şaşkın bakışlarla bakıyordu… Resim, M.A'nın daha ilk bakışta, elini ayağını nereye koyacağını bilemeyecek kadar şaşkınlık içinde olduğunu fark ettiriyordu.

Halil karısının, "bak işte söyledim sana, işte o adam" çığlıklarını duymazlıktan gelip haberi okumaya, olayı anlamaya çalışıyordu. Başlangıçta, aynı karısının anlattığı gibiydi. Hatta Pakize'nin renginden, marka ve modeline kadar bahsedilmişti. İçten içe bir sevinç duydu, kırk yıl düşünse Pakize'yi günün birinde gazete satırlarında okuyacağı hiç aklına gelmezdi. Pakize'yi şimdiye kadar en çok, artık tarih olmuş ve bir araba mezarlığında kaderine terk edilmiş düşünebilmişti. Bir şekilde, anlık da olsa meşhur olmuş Pakize'si onu gülümsetiverdi.

Meşhur Pakize ve onun sahibi olarak duyduğu gurur, yüzüne yayılan gülümseme, haberin devamını okurken birden yok oldu. Haber şöyle devam ediyordu: Karısı A.A'yı muhtemel sevgilisi S.T ile yakalamak üzere gasp ettiği araçla peşlerine düşen M.A, 20-30 dakika süren araçlı takipten sonra, karısı ve muhtemel sevgilisinin Tophane'de eski metruk bir binaya girişlerini dikkatle takip etmiş, kısa bir süre beklemiş ve peşlerinden binaya girerek, seslerin geldiği çatı katına ulaşmış ve ruhsatsız tabancasıyla karısı A.A, Sevgilisi S.T'yi olay yerinde öldürdüğü bildirilmiştir. Olay sırasında orada bulunan diğer iki kişiden R.C'de aynı kurşunlardan nasibini alarak hayatını kaybetmiş, kimliği belirlenemeyen dördüncü kişi ise, kaçmayı başarmış ve kayıplara karışmıştır.

Cinnet geçirdiği tahmin edilen katil M.A, ne yapağını bilemeyerek, binayı terk edip kaçmaya çalışmış, bu esnada, eski metruk binanın yakınında, bir evin giriş katında oturan iki kardeşin B.Y ve V.Y, silah seslerini duyup, eski metruk binaya doğru ilerlerken M.A ile karşılaştıkları, sözlü tartışmaya girdikleri ve bir türlü sakinleşmeyen M.A tarafından öldürüldükleri anlaşılmıştır.

Sokak sakini görgü tanıklarının ifadesi ve teşhisine göre, ölen beş kişi ve kaçan bir kişinin birbiriyle olan bağlantıları kısmen saptanabilmiştir. Buna göre; iki kardeşin M.A'nın öldürdüğü karısı A.A'nın yeğenleri olduğu kaydedildi.

Alınan bilgiye göre, ölenlerden dört kişinin şebekeleşmeye çalışan, ama girdikleri her işi yüzüne gözüne bulaştırmış, en son, sahte para imalatı yapmaya yeltenmiş , ancak pek çok banknota yanlış resimler kullandıkları için başarısız olmuş, hayatlarında ilk defa doğru resimlerle doğru banknotları basıp, rahatlıkla piyasaya sürecekleri sırada M.A tarafından öldürülmüşlerdir.

M.A'nın sabaha kadar süren sorgusunda, polisten edinilen bilgilere göre, sahte para imalatıyla kendisinin hiç bir alakası olmadığını iddia etmiş, kendi meselesinin sadece karısının onun aldatmasından ibaret olduğunu savunmuş, diğer üç kişi hiç hesapta olmadan karşısına çıktığı için öldürmek zorunda olduğunu ve çok pişman olduğunu ifade etmiştir. Sorgulamanın ilerleyen saatlerinde ise, görgü tanıklarının ifadesi ve M.A'nın itirafıyla kesinlik kazanan bir diğer gelişme ise, M.A'nın bu işte yalnız olmadığını ortaya çıkarmıştır.

Görgü tanıkları, M.A'nın olay yerine fıstık yeşili 1992 model brodway marka araç ile geldiğinde, yanında bir kadın olduğu, M.A araçtan inip, karısı ve sevgilisinin peşinden metruk binaya girdiğinde, kadın araç içinde bir süre beklemiş, sonra oturduğu koltuktan inip, şoför koltuğuna geçmek üzere arabanın önünden dolaşmış, kapıyı açık bırakıp, koltuğa yan oturmak suretiyle, başını öne eğerek, saçlarını savurmuş, kabarmasını sağlamış, daha sonra ayağındaki topuklu ayakkabıları çıkarıp fırlatmış (muhtemel, topuklu ayakkabıyla araba kullanamıyor olmalı) ve araçla olay yerinden uzaklaşmıştır. Bu gelişme üzerine M.A konuya dair yenden sorgulanmış ve yalnız olmadığını itiraf etmek zorunda kalmıştır. "Zaten bu kadar adam öldürdüysem o kadın yüzündendir. Hiç susmadı, ha bire konuştu durdu, iyice kafamı karıştırdı. Arabadan indiğimde sinir içindeydim, artık herkesi öldürebilirdim" sözleri ifadesinin en dikkat çekici kısmı olmuştur.

Polis şimdi, kimliği belirsiz bu kadının izini sürmekte. Bu kadın sayesinde olaylar iyice gün ışığına çıkabilecek. Şimdiki kanı ise, beş kişinin ölümüne sebep olan bu hadisenin namus cinayeti olarak görülemeyeceği. Büyük kalpazan çeteleri, genişlemeye ve küçük çetelerin büyümesine engel olmak için böyle tedbirler alıyor olabilir miydiler?

….

Halil'in yüzü bembeyaz olmuştu. Nasıl bi belaya bulaşmışlardı, aklı almıyordu. Ya sakın karısının da bu işlere bir ilgili olmasın!!! Yok yok, saçmalıyordu, on bir yıllık karısıydı o onun, daha nelerdi…
- Halilll, anam su vereyim hemen sana, betin benzin atıverdi.
- ….
- Halilim, konuşsana, ne oldu ?
- Al şu gazeteyi de oku madem. Ne olmuş-muş… Allahım ben ne günah işledim ben!!!

Halil kalktı, salona geçti ve televizyonu açtı. Biraz düşünmeden, boş boş durması lazımdı… Aklına mukayyet olması lazımdı... Bu kadını ne yapması lazımdı? Ama o da ne!!!

"Bu akşam Kıyamet Meydanında kalpazan çeteleri ve beş kişinin ölümüne sebebiyet veren dünkü olayla ilgili konuşacağız. Soruşturma ile ilgili yeni gelişmeler, gelinen aşama ve sahte para imalatıyla ilgili alınan son önlemleri tartışmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürü Haydar Demirbilek, Merkez Bankası Genel Müdürü Murtaza Cebigüzel de stüdyomuzda olacaklar. Bu akşam 23:50 de görüşmek üzere."

Arkası Yarın


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Serap Ezgi


KLASİK BİR MASAL

Klasik bir masaldı sizin aşkınız. Gençlik yıllarında başlayan, bin bir acı ile yoğrulmuş, gerçeklerin acımasız çıplaklığında dimdik ayakta durmuş. Revamıydı bu olanlar, bugün duyduklarım? Üzüldüm, gözlerime çokça yaş fazla geldi. Bir yumruk düğümlendi boğazıma, adına kadere lanet ettim. Gerçekten düş bunlar değil mi?

Hatırlarım:
Onu, üniversiteye ilk geldiğinde sevmiştin. İlk erkeğin, ilk aşkındı. Yanına yakışır, güzelliğine hayran hayran seni seyrederdi. O adamın yürüyüşüne çok gülerdim; biraz asi, biraz kaba. Sürekli belini yoklardı, anlam veremezdim. Sonradan öğrenmiştik milli atıcı olduğunu. Onun ilk aşkı silahlardı. Senden önce silahları sevmiş, barut kokusunu kadın kokusu sanmıştı. Poligonlarda büyümüş, misket yerine kurşunlarla oynamıştı.

Nasıl tanışmıştınız onunla? Hastaneye gelmiş, dönüşte sizde ona otostop çekmiştiniz değil mi? Sonra yurdun önüne seni görmeye gelmeye başlamış, hafta sonları sana şehri gezdirmeye başlamıştı. Hatırlıyor musun sana sevgili olalım demek için, mehtabı seyretmeye götürmüştü. Sen gözlüklerini çıkardığın için, tek bir yakamozun ışıltısını bile görememiştin. Gelip sabaha kadar bize anlatmıştın. Hem gülüp hem ağlamıştık. Çakmakla havaya adını yazıp durmuştun sabaha kadar…

İkinci sınıfın sonunda onu annenlere anlatmıştın. Telefonda beni arayıp ağlamıştın. İstemediler sevdiğim adamı, üniversite eğitimi yok diye hor gördüler demiştin. Bir insanı diploması yok diye sahip olduğu diğer tüm değerini de yok saydılar demiştin. Kendi anne ve babana olan inancını yitirmiştin. Bir insanın kanı ve canı arasında seçim yapması ne zormuş diyerek, o yaz tatilini gözyaşları içinde geçirmiştin.

Üçüncü sınıfa gelmemiştin ilk başları. Merak edip aramıştık. Annen bizimle bile görüştürmemişti. Sonra her zaman işe yarayan tek şey; geri gelebilmen için yalana sarılmıştın. Ayrıldım diyerek geri dönmüş, ama eskisinden çok bağlanmıştın o adama. Hani bir hafta sonu yarışmaya gitmiştiniz. Sevgilin birinci olmuştu. Annenler baskın yapmıştı yurda da sen gelene kadar nasıl idare edeceğimizi bilememiştik.

Sırf gizli gizli görüşebilmek için okulunu uzatmıştın. Bu zaman zarfında seni kaç defa istemeye gelmişlerdi. Kaç defa da geri çevrilmişlerdi. Ağlaya ağlaya yemyeşil gözlerin, toz rengine dönmüştü. Yıpranmıştın, yılmıştın ama inancını hiç kaybetmemiştin. Bu şekilde nasıl yaşadığını hiç anlayamamıştım. Bir insanın sabrını Tanrım çeşitli şekillerde ölçüyor derdin. Sabrın asalet olduğunu söylerdin. Asildin!

Sonra ailen evlenmeni kabul etmişti. Okulunu bu sene bitir, izin vereceğiz demişlerdi. Nasılda sevinmiştik. Onları bu kadar üzdüğün için pişman bile olmuştun. Gece gündüz ders çalışıp, onca dersi vermiştin bir senede. Mezun oldum diye evine döndüğünde, yalan söyleme sırasının onlarda olduğunu anlamıştın. Her şeyin sonu geldi diye düşünmüştüm. Ama sen yine dimdik ayakta, sevdana sahip çıkıp bu şehre geri döndün. İnandığın aşkın için kanından vazgeçtin.

Nikâhını hatırlıyorum. Kıştı. Kan kırmızısı paltomu giymiştim. Sen beyazlar içinde, yüzünde buruk bir gülümseme, bizleri ailen yerine koyup evet demiştin. O gün sekiz yaş büyümüştük. Aslında büyüdüğümüzü hiç bilememişiz. Neden bu kadar zordu büyümek? Neden acı denilen bu kavram yüreğimizde bizimle bu kadar büyüdü? Zaman bizi büyütmek, olgunlaştırmak için neden bu kadar sabırsızdı? Sen yine bardağın dolu tarafını görmüştün. Bunu hep başarmıştın. Yüzün kadar güzel kalbin hiç kararmamıştı.

Oğlunu görmeye ilk geldiğimde şaşırmıştım. Sevdiğin adam evdeydi. Hayırdır? Demiştim. Gece ben uyudum o baktı oğlana, şimdi biz bakacağız o uyuyacak… Mutluydun. Emzirdiğin bebeğin gözleri sana, burnu babasına benziyordu. Bakıp bakıp gülmüştük. Kaç sene geçti aradan. İki değil mi?

Her şeyin en yakın tanığı olan bendim. Sabahlara kadar konuşurduk. Sen seninkini anlatırdın, ben benimkini. Acı dediğimiz şey bugün gene anlam değiştirdi. Üzüntü, üzülmek neymiş yazık ki bir kere daha öğreniyoruz. Ne kadar oldu demiştin. Yirmi yedi gün mü? Bir evin bir oğlu, sevgili eşin, çocuğunun babası yirmi yedi gündür komada. İnanmak istemiyorum söylediklerine: Karaciğeri bitmiş, sirozmuş, yoğun bakımda... Tüm bunları söylerken ses tonun yine asildi.

Biliyor musun tatlım; ben artık büyümek istemiyorum. Her geçen gün yeni bir şey öğrenmek de istemiyorum. Ne zamanla savaşmak, ne de zamana yenilmek...

Böyle kalsak olmaz mı?

Serap Ezgi


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Demirhan Ocak


Memleket Patlaktistan

Buzdolabına yerleştirdiği soda şişesi patlayan genç, cam parçasının gözüne girmesi yüzünden görme kaybına uğradı. devamı...
23.06.2006
Milliyet (internet sayısı)


Memlekette;
- Tüp patlar...
- Tankerlerin frenleri patlar...
- Kalorifer kazanları patlar...
- Buhar kazanları patlar...
- Düdüklü tencereler patlar...
- Ev tipi ev tüpleri patlar, piknik tüpleri patlayan ev tüpü taklidi yapmak suretiyle patlamamsı bir şekilde patlar...
- Şohbenler patlar...
- Doğalgaz saatleri patlar...
- Elektrik trafoları patlar...
- Çöp kutuları patlar...
- Çöp saklama alanları patlar...
- Madenlerde grizu gazları kafalarına göre patlar...
- Cep telefonlarının aküleri patlar...
- İşsiz baba sinirsel bir patlama sonucu ev halkını kuşbaşı doğrar...
- Gazeteler günde en az bir tane 'yılın bombasını' patlatırlar...
- LPG'li taksiler patlar, hatta bu taksilerin ossuruk kokulu gazlarını aldıkları dolum istasyonları da patlar...

Yani neredeyse her bir şeyimiz! Bir 'patlama potansiyeli' olayı ile sevişir bir vaziyette eli pim'indedir.

9 yıldır yaşadığım Almanya'da şöyle bir günden bir güne ağız tadı(!) ile frenleri patlayan bir kamyon görmedim, duyamadım. Ya da havai fişek misali havaya uçan tüpler...

Hele ki buzdolabı hudutlarında kendisini buz gibi soğuk bubi tuzağı zanneden, yurdum şartlarına özgün soda şişesi olayını Alman arkadaşıma anlattığım zaman Alman arkadaşın; 'De get maynak' der gibi suratıma bakmasını unutamıyorum.

Ama bu konuda duyarlı bir vatandaş olarak bir şeyler yapmam gerekiyordu. İşte 'bir şeylerin' adını koyarak bakanlar kuruluna nacizane tavsiyede bulunuyorum. Tüm soda üreticilerinin silah imalat ruhsatı almaları ve bir şişe soda satın alacaklardan sabıka kaydı, ikametgâh ilmühaberi istenmeli.

Çünkü bu işin şakaya gelir tarafı yok, düşünsenize bir gün kötü niyetli vatandaşın biri soda şisesi yüklü bir kamyonla (freni patlak) memleketin kritik binalarından birinden içeriye daldığını (mesela magazin programlarının çekimlerinin yapıldığı bina) ya da başbakanlık önünde beline sardığı 15 tane soda şisesini patlatmakla tehdit ettiğini...

Yada bir gün gazetelerde bir masanın üzerinde soda şişeleri, masanın ardında yakalananların zafer işareti yaparken fotoğrafının olduğu surmanşet haberi okuduğunuzu bir düşünün;

'23 kişilik El-soda çetesi yakalandı'

Bir ihbarı değerlendiren güvenlik güçleri, Ankara/Gültepe'de düzenledikleri baskın sonucunda kaçak soda dolum tesisini ele geçirdi. Tesis içerisinde ele geçirilen çizgi film kahramanlarının resimleri ile süslü soda şişeleri imha edilmeleri için askeri ve özel harekat timlerinin koruması ile güvenli bir şekilde büyükşehir belediyesinin SİZHGM (Soda İmha ve Zararsız Hale Getirme Merkezi) götürüldü.

Mısmıl (Akıllı, uslu) olunuz.

Demirhan Ocak


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,007,007,007,007,007,007,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,578,578,578,578,578,578,578,578,57
              445 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 6.546 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


Rüya...

Ben senin kirpiklerine düşen
güneşin ilk ışıklarıyım,
tarihe inat söyle
kaç kez rüyalarını süsledi
bu karadeli.
Kaç kez gördün beni
gönül meydanında aşk şerbetini
içerken.
İnkar ettin rüyalarında
sarıldığın yalnızlığını
söylemedi dudakların
özleyen sesimi
sonra ilk ışıkla öldüm
rüyalarında...

H. Eray Çelik

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Semih Bulgur

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Patatesi soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum, duma duma dum. http://www.gorillaz.de/games_new/potatoe_game/potato.html Patates sorma konusunda ne kadar becerikli olduğunuzu bir de bilgisayar ortamında deneyin bakalım. Bu arada, "bu tekerleme böyle değildi ama neyse" diyenlere bişeycikler demiyorum.

Bu vereceğim kısayol İstiklal Marşımızın ilk iki kıtasını bile söylemeyi beceremeyen büyüklerimize gönderilmiştir. http://www.cengizhan.com/Yas%20üçbuçuk.wmv Lütfen sonuna kadar seyredin ve dinleyin. Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Mouse kullanımında çok iyiyim diyorsanız bir de bunu deneyin. http://www.minijuegos.com/juegos/jugar.php?id=2968 Önce start noktasına tıklıyorsunuz ve kırmızı nokta sizin kontrolünüze geçiyor. Hiç bir yere değdirmeden beyaz hattı kullanarak finish noktasına ulaşabilirseniz ne ala. Yoksa fonda çalan loop müzik bile bir süre sonra sinirlerinizi germeye başlıyor. Bu arada sağ tarafta ekrandaki görüntüyü büyütme seçeneğini de kullanabilirsiniz.

Sayın Hulki Cevizoğlu'nun web sayfası varmış ama benim daha yeni haberim oldu. http://www.cevizkabugu.com.tr/ Bakalım cevizin kabuğu sanal alemde de televizyonlardaki kadar ses getirebilecek mi?

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060704.asp
ISSN: 1303-8923
4 Temmuz 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com