|
|
|
25 Eylül 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Ramazan geldi hoşgeldi.. | İyi haftalar,
Onbir ayın sultanı geldi, hoşgeldi. İnsan olmayı bir aya sıkıştırmanın olanaksızlığını henüz anlayamışta olsak fırsat bulup muhtaçları hatırlayanların bolca olması herşeye rağmen güzel. Sevap işlemeyi gösteri haline dönüştürmeden kazasız belasız bir ay geçirmeyi dilemekten başka birşey gelmiyor elimden. Zira daha şimdiden karpuz atar gibi tavuk atılan insan manzaralarını seyretmeye başladık. Daha kötülerinden Allah korusun.
Bu sene modaya uygun bir sağlıklı Ramazan geçireceğiz anlaşılan. Nereye dönsem bir uyarı; "İftarı üçe bölün." İlk bölümde su ve çorba ardından 15 ile 60 dakika arasında mola bilahare esas yemek, en sonunda tatlı. Yok artık ..., diyesim geliyor ama çarpılırım diye korkuyorum. Sağlıklı yaşam güzel de, bu programı yapanların iftarla pek yakın ilişkisi olmamış herhalde. Çünkü olsa, fırından yeni gelmiş sıcacık pideyi koparmış dumanı üstünde çorbaya kaşık çalarken adama "Mola ver hemşerim." dersen o çorba kaşığını kafana yiyeceğini bilirsin. Selin önüne bent çekmek kolay mı? Sağlıklı yaşammış. Sizi bilmem ben sağlıklı yaşamaya ramazan sonuna kadar ara verdim. Bitsin düşünürüm. Hepinize rahat ve huzurlu bir Ramazan Ayı diliyor, oruç tutan tutmayan herkese sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
Başrol
Işık, ses, son kontrol ve Kayııt!.. Nefes almaya başladı mı? Evet ama daha gözleri kapalı. Önemli değil! Nefes alması bizim için yeterli. Yeni bir başrol oyuncusu daha dünyaya geldi, yazın bakalım adını.
- Hangi kategoriye yazalım efendim? Drama, Komedi, Trajedi….
- Şimdilik yığılma olmayan bir yere yazın.Oyun bitince karar veririz dedi. Nasıl olsa hepsi klasik olacak.
- Bazen bu adamı hiç anlayamıyorum. Daha yeni dünyaya gelmiş, hiç tecrübesi olmayan bir çocuğa nasıl başrol verilir? Olacak iş değil… "Eee adam olacak çocuk ….. belli olur" bakmıştır belki…
Günler ayları, aylar yılları kovalarken bizim ufaklık büyümeye devam etti hayatına giren yeni suprizlerle yeni heyecanlarla. Tam bir başrol oyuncusu, nasıl da oyunun hakkını vererek oynuyor, işte bu takdire şayan! Güzel de bir oyun var elinde ama o oynadıkça doluyor sayfalar birer birer. Yazılmış bir oyunu oynarmış gibi hiç açık vermeden başarılı bir oyun sergiliyordu. Etrafında milyonlarca izleyici…Bedava film arayan entelektüel geçinen eleştirmenler sarmış etrafını. Su içse olay, alkış tutan, yuhalayan hepsinin ellerinde mısırları…Filme ara da girdiğini sananlar, sıkılanlar, hiç verilmeyecek olan "10 dakika ara"'yı bekleyeneler. Ben bu filmi daha önce gördüm diyen işgüzar takımı da yerini almış salonda sonunu önceden fısıldamak için… Fenerci hayatının hasılatını yaptı bu filmde. Feneri de alıp kaçmış diye bir soylenti var ortada. Telaşlıydı! Yönetmeni aradı gözleri, bu ne sorumsuzluk diyerek…Yönetmen gözükmüyordu hiçbir yerde, oynamak zorundaydı birkaç yıl daha, belki yönetmen gelene kadar…
Arka sıradakiler çok eğleniyorlardı. Belli ki beğendiler filmi dedi. Bir an işini iyi yapıyor duygusuna kapılan çocuk seyirciye oynamaya başladı. Neyse ki çabuk farkına vardı, arka sıranın tiribünlere oynayan çaylağa güldüğünü anlaması. Kim bilir buna benzer kaç film seyretmiş olmalılar diye düşündü. Önce irkildi, sonra titredi, dimdik durdu seyircinin karşısında daha sonra. Yaşadığı hatrı sayılır oyuncu deneyimiyle sayfaları doldurmaya devam etti.
Giriş kalabalık, salonda yer yok, çıkış hınca hınç. Çok uzun zaman olmuştu oyuna başlayalı. Bu kadar uzun süre kapalı gişe oynayan bir film de başrol oynamak. Keşke daha önce hissedebilseydim bu duyguları… Anlam vermek çok güç gerçekten, dizlerinin titrediğini hissetti. Anlamış gibiydi oyunun sonuna geldiğini.. Sessizlik dedi kendi iradesiyle noktayı koyabilmek için. Tahmin ettiğinden çabuk sustu kalabalık, boş bir salonda yankılanır gibiydi sesi. Defterini yere bıraktı. Teşekkür ederim izlediğiniz için! Ben oynarken çok keyif aldım, umarım size de yansıtabilmişimdir diye başladı. Çok büyük bir alkış koptu salondan ve tekrar sessizlik. Herkesin başka tarafa bakması dikkatini çekti. Başka bir oyundu alkışlanan belli ki. Uzun sürmedi, sessizliğin de yeni bir oyuncuya olan ilgiden kaynaklandığını anlaması... Yıllar önce ilk sahneye çıktığı yüzünü gördü yan salonda ki şaşkın başrol oyuncusunun yüzünde. Boşuna oynamışım izlendiğimi sanarak diye iç geçirdi. Uyarmak istedi gözleri henüz açılmamamış filminin konusu bile belli olmayan jönü. Yönetmen bonkör, izleyici bonkör, Kalabalıktan tiz bir ses yükseldi
- Komediye yazın bunun adını dedi kendisini göstererek.
- Tabi efendim nasıl isterseniz …
Hayatım bir komedi dedikleri bu olsa gerek diye güldü önce. Sonra gözleri büyüdü! Herkes başrol oynuyordu kendi oyununda. Her izleyici bir oyuncu, her oyuncu bir izleyiciydi sahnede. Oynarken aynı zamanda izleyicilerin seyircisi olduğunu farketti.Anladı ki herkes oynuyor. Sırası gelen oynuyor! Oynamak zorunda kalıyor! Oyunu bitenin oyun türü deftere eklenip kapak kapanıyor ve adı taşlara, yani bir daha hiç oynamayanların yerine yazılıyor. Anladı ki; bu dünya da bir tek ismi taşlara yazılanlar oynamıyor. Gerisi saçma bir oyunun başrolünü kapıp isminin dağlara taşlara yazılmasını bekliyor…
Aybars Erdemli
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Tımarhane : Prof.Rıza Ruhi Arıza |
SIÇRATEJİST
-Böğürtü öykülü erkekler serisi-
Böğürtü No: 1: Uğur senin yazacağın yazının emi…
Gerçek dışı hayattan alınmıştır.
Kalabalık toplanmış her yer beyazlar içindeydi Spheiscidae'lerden biri diğerlerini toplamış söylev veriyordu; öbek, öbek diğerleri söylev verilen halkaya doğru ilerliyordu. Söylev veren birden bağırdı:" Dünyanın bütün spheiscidae'leri birleşin!" Bu ses tüm beyazlıklar içinde yankılandı ve mavilere doğru dağıldı. İyice kalabalıklaşmışlardı ve ses tekrar bağırdı:
" Terliklerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!" ve halkadan birden konvoylar oluştu maviliklere doğru badi, badi yürüyorlardı yüzlerce, binlerce… Ve buraya geliyorlardı. Aman Allah'ım!
Benimse midem yanıyordu, dayanamıyordum; birden yüzümde her sabah ki ıslaklık… Yüzümü silip gözlerimi açtım; Ohh! Kâbusmuş. Saate baktım sabahın altı buçuğu. Panikle pencereye doğru koştum, perdeyi araladım, konu mankeni eczacı, eczanenin önünde dikilmiş sağa sola bakınıyordu; poğaçacı ise henüz gelmemişti. Rahatlamıştım, pencerenin yanından uzaklaştım, midemin yangısı devam ediyordu. Ve benim canım hıyar turşusu istiyordu.
Sonra gene o geldi aklıma birde kuşları. İşi gücü bırakmış kuş besliyordu.
Hem kendi kuşları bile değildi. Benimde kuşum vardı hem şahsi malım; tapu tahsis belgesi bile vardı. Bir gecekondunun damında bulmuştum. Sonra ona bir isim verdim, Selami. Selami beni her sabah belirlenen saatte uyandırır sonra dam üstüne konar ve ben onu yemlerdim.
Selami iyi bir saksağandı, sonra namusuna düşkün. Onun bunun kuşuyla pek muhabbet etmez, başkasından da yemlenmezdi.
Canım gene hıyar turşusu istedi bir de şiir yazmak geldi içimden. Sonra kara kara düşünmeye başladım ikisini beraber yapmak çok zordu bir kere denedim çok ekşi oluyordu birde hıyar kornişon olmayınca suyu çıkıyordu işin. Selami' nin sesini duydum gaklıyordu tamam dedim dama çıktı. Ben de kütüphaneden 100 soruda şiir yazma kitabımı aldım. Ama birden gene o geldi aklıma kâğıdı kalemi bir kenara bıraktım unutmak için televizyonu açtım. Selami çatıdaki çanağın tam elektronik bilmem ne zamazingosuna mıçmış olmalıydı ki sadece Ekonomi kanalı çekiyordu. Spiker ikide birde ekonomik aktörlerden bahsediyordu. Benim içimden ise şiir yazmak geliyordu. Ses ülke puanımızın arttığından,Morgan Stanley,Salmon Smith… Bi sürü derecelendirme aktörü, George Soros, Kuantum Fon, IMF vs. Gerçekten ya! Şimdiye dek çok duydum bu aktörleri ama hiç düşünmemiştim. Kimdi bunlar, neyin neslidir, sonra hangi filimleri çevirirler. Ulan pornocu mornocu olmasın bunlar, neyse belki Nuri Alço belki de Danyal Topatandı. Ama yok yok; aktör olduğuna göre yakışıklı olmalıydılar, esas oğlan, metro seksüel falan Oğlum kafayı mı yedin nerden geliyor böyle tuhaf tuhaf şeyler aklına ne aktörü maktörü? Üf deliricem yahu, hep onun yüzünden sağlıklı düşünemiyordum. Kendime engel olamadım pencereye yöneldim ve nihayet poğaçacının geldiğini gördüm.
Poğaçacı ile eczacı arasında bağıntı varmıydı. Poğaça yiyip midesi yanan eczacıya mı gidiyordu, ortak mıydı acaba ikisi?
Neyse midemin yangısı geçmişti. Dama çıktım Selami'nin yemini verdim.
(…)
Saatime baktığımda duruşmaya daha çok vardı, ev sahibi beni atmak istiyordu ama postu deldirmek niyetinde değildim. Salona girip izleyici koltuklarında beklemeye başladım ve ben çok yorgundum. Birden ortalık gene beyazlaştı ve onu gördüm. Mahkemenin kapısından içeri giriyordu; hemen onun arkasından salınarak uzun boylu külhanbeyi edasıyla yürüyen bir adam vardı. Adamın arkasında ise kalabalık bir konvoy. Birden Hâkimin sesi duyuldu:
-Davacı, ayağa kalk!
Adam kalktı, Hâkim devamla:
-Adın?
-Kasımpaşalı
-Ne iş yaparsın?
-Racon keserim.
-Nasıl yani?
-Böyle soru olmaz, sen daha soru sormasını bilmiyorsun.
-Kendine gel adam!
-Radikal, demek Radikal, sende çok radikalsin.
-Ne diyorsun kardeşim işimizi yapıyoruz kendine gel!
-Devlet iş kapısı değil o devir kapandı.
-Haddini bil adam!
-Sen ne diyorsun lan, al ananı git.
Hâkim dumura uğradı. Cüppeyi müppeyi attı tozuttu, bir arbede ki sormayın. Bizimkine daha sıra gelmeden ortalık karıştı. Mübaşir bir yerlerden kolonya getirdi Hâkimi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Neyse ki hâkim kendine geldi celse kaldığı yerden başladı.
Hâkim:
Bakın hiç biriniz duruşmanın düzenini bozmasın. Tarafsızlığımı korumaya yeminliyim. Sakinleştim tekrar başlıyorum.
Arkası Yarın
Rıza Ruhi
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç RAMAZAN GÜZELDİR |
|
Zamanı güzelleştiren içeriğidir. Bilindiği gibi İslam'da mübarek gün ve geceler vardır. Bu vakitler diğer zamanlara göre daha mübarek ve muteberdirler. Çünkü bu zaman dilimlerini nurlandıran bir kısım hadiseler vardır. Yoksa zaman hayatımızı kuşatan bir süreçten başka bir şey değildir. Müstesna vakitler bu süreç içerisinde apayrı bir konuma sahiptir.
İslam inancında mübarek zaman dilimlerinden en önemlisi ve en uzunu bir aylık süreci kapsayan ramazandır. Bu ayda ruhlarımız huzur bulur, adeta kanatlanır. Son yıllarda İslam âlemi Ramazan ayına aynı anda giriyor. Bir aralar bazı İslam ülkeleri bizden ya bir gün evvel ya da bir gün sonra oruca başlarlardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da birlik sağlayamazdık. Çok şükür birkaç yıldan beri bu beraberliği ve bütünlüğü sağlayabiliyoruz.
İslami kurallara göre hilal görülmeden Ramazana başlanmaz. Bu iş çok eskiden, yani bugünkü modern rasathaneler yokken bazı kişiler görevlendirilerek yapılırdı. O kişiler ay yaklaştığında çıplak gözle de olsa hilâli gözlerlerdi. Şaban ayının 29. günü akşamı uygun bir yerden batı ufkuna bakılırdı. Güneş batınca yeni ay hilâl şeklinde görülürse ertesi günün Ramazan ayının başlangıcı olduğu anlaşılır ve uygun şekilde duyurulurdu. Hatta bazı insanlar bu işi Allah rızası için yapmak için birbirleriyle yarışırlardı.
Osmanlı Devleti zamanında devlet görevlileri hilalin görülmesini önemser, bu işi sağlama alırlardı. Günümüzde hem rasat aletleri hem de hesaplama usulü gelişmiştir. 1978 yılında İstanbul'da yapılan, uluslararası ilmî toplantıda tespit edilen ölçülere göre ilgili kuruluşlar gözlem yaptırmakta, hilâlin, insanların yaşadığı herhangi bir yerden görülebilirliği esasına dayalı olarak Ramazan ayının girişi hesaplanarak tespit edilmekte, ayrıca gözlem ile de hesap desteklenmektedir. Bu hesaplamaların doğruluğuna inanmak ve güvenmek gerekir.
Ülkemizde hilâlin görülmesi, çıplak gözün yanında ilmî yöntemlerle de teyit edilmektedir. Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın veya vakfının yayınladığı takvim, yukarıda açıklanan esaslara göre hazırlanmaktadır, buna riayet etmek gerekir. Fakat yakın geçmişte maalesef teknolojinin modern rasathanelerin varlığına rağmen bazı İslam ülkeleri bu mevzuda ayrılık içerisinde hareket etmekteydiler. Bizler bayram yaparken onlar oruç tutmakta, bizler oruç tutarken ise onlar bayram yapmaktaydılar. İslam'ın birlik ve beraberlikten ne kadar yoksun olduğunu bu basit hadiseden de anlayabiliriz. Bu ayrılığın sancılarını bugün bütün ümmet çekiyor.
Ramazan, İslam âleminin ortak kutsallarından biridir. Bir buçuk milyar nüfuslu İslam âlemi bu mübarek ayı en iyi şekilde değerlendirerek sevap kasasını doldurur. Ramazan Allah'a kulluğun yollarından biridir. Yoksa bazılarının düşündüğü gibi bir diyet ve egzersiz mevsimi değildir. Bizler orucu sağlığa faydalı olduğu için değil, Allah emrettiği için, Allah'ın rızasını kazanmak için tutarız. Bunun yanında orucun tıbbî faydalarına da inanırız. Zaten Allah'ın emirlerinden hiçbirinin tıbbî bir sakıncası yoktur. Aksine Allah'ın bize 'yap' dediği her şeyde bir hikmet vardır. Gelişen ilim ve teknoloji her geçen gün bu hikmetlerden bir veya birkaçını açığa çıkarmaktadır. İslam'ın emirleri hep hikmet doludur.
Ramazanın sağlığımıza faydaları pek çoktur. Fakat orucun asıl maksadı kulluk şuuru kazanmak ve Allah'a şükretmektir. Allah rızası bütün tıbbî faydaların önünde yer alır. Öbürleri fazladan kâr hükmündedir. Ramazan yaklaşınca mümin, başı rahmet, ortası bağışlanma, sonu ahiret cezasından kurtulma vesilesi olan önemli bir aya girmekte olduğunu idrak etmelidir. Bu manevi fırsatı lâyıkıyla değerlendirmelidir. Çünkü ne zaman ebedî âleme göçeceğimiz belli değildir. Bu gibi manevî fırsatları ganimet bilerek lâyıkıyla değerlendirmeliyiz. Bu vesileyle sevap zincirine yeni halkalar eklemeliyiz.
Ramazan şenlik ayıdır aynı zamanda… Gönüllerimiz, camilerimiz ve şehirlerimiz bu ayda şenlenir. İftarda ve sahurda sofraya oturunca bayram sevinci yaşarız. İftardan önce şöyle bir dua okunması uygundur: "Allahım senin için oruç tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve dayandım, senin lütfettiğin rızık ile orucumu açıyorum, geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla Rabbim!" İftardan sonra teravihle gönül açlığımızı gideririz. Bu hareket Ramazan boyunca devam eder gider. Allah bizleri Ramazanı hakkıyla ihya edenlerden ve bu ayın hakkını verenlerden eylesin. Ramazan güzeldir, bu güzelliği doyasıya yaşayalım.
M.Nihat Malkoç mnihatmalkoc@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Leyla Ayyıldız Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 7.158 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Sonbahar...
Burada sonbahar iyice gösterdi yüzünü
Serin sabahlara açıyoruz gözlerimizi
Çocuklar okullu,
Sokaklar az sonra sarı kuru yapraklarla dolacak.
Burada bir hüzün hakim gizliden
Bir külfet... adımlamak yarını.
Yüzümü güneşe çeviriyorum,
Yoksunluğum gülümsüyor.
Kaldırıma ilişiyorum,
Yoksulluğum sırıtıyor.
Yağmur damlası düşüyor alnıma
Alnımdan gözüme,
Gözümden yanağıma,
Sü
-zü
-lü
-yor....
Kimliksizliğim ağlıyor.
Buraya sonbahar iyice yerleşti,
Sevemedim seni şehir,
Hiçbir mevsim, hiçbir şekil...
Görmüyor musun,
Şimdi de son mevsimin oturmuş;
Üzerime kasvetini tükürüyor...
Elif Eser
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
http://www.haliltum.com Sevgili kahveci Halil Tüm'ün Türk Sanat Müziği ile bezediği şahsi sitesi. Hele güfte ve notalarla ilgiliyseniz mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Boo diye bir web dergi var http://www.boodergi.com/ Daha doğrusu varmış ama benim yeni haberim oldu. Hazırlayan arkadaşlara çok teşekkürler. Tam kıvamında bir dergi olmuş, (ne demekse?), yani ben çok beğendim demek istiyorum ve diyorum: "çok beğendim". Hele derginin sunulduğu web sayfasının dizaynı da hiç fena değil hani, görülmeye değer bence...
11 Eylül sabahı Pentagon'a bir Boing 757'nin çarptığını ve ciddi hasarlar meydana geldiğini duyduk ve hatta basından takip ettik. Bunun aslında bir düzmece olduğu hakkındaki bilgiyi de sayın Mehmet Polat'ın "11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ" yazı dizisinden takip ettik. Bir kaynakta benden http://freehost16.websamba.com/pentagonym/pentagon.htm kısayolundaki filmi başından sonuna kadar takip ederseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. O kadar açık ve net kanıtlar sunulmuş ki, sonuna kadar hiç ara vermeden seyredeceksiniz.
E-card olarak da gönderebileceğiniz küçük ve şirin bir mini golf oyunu http://www.purple-twinkie.com/games/xmasminiput.asp ben üç tur oynadım ama hala kimseye göndermedim.
Kafanızda küçük bir senaryo oluşturup, daha sonrada film haline getirmeyi planlayanlardansanız, işte size yarı amatör bir proje. http://myfunmovies.com/ web sayfasına giriyorsunuz ve sırasıyla: öncelikle kendinize filmin çekileceği ortamı ve hava durumunu belirliyorsunuz. Tabiki sırada oyuncular var. Onları da belirledikten sonra senaryonun temel çalışmaları başlıyor. Bu kişiler belirlenen mekana nasıl gelip oradan nasıl ayrılıyorlar. Aynı zamanda neler konuştuklarını da konuşma balonlarına ekliyorsunuz. Olmazsa olmazımız ise ortam müziği. Bunu da belirlediyseniz son olarak giriş animasyonunu; yani intro kısmını hazırlıyorsunuz. Bunca zahmetten sonra oturup keyifle sanat eserinizi seyrediyorsunuz. Eeee bunu başkalarına seyrettirmek mümkün mü diyenlere cevabım tabiki evet olacak. İyi eğlenceler.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|