|
|
|
20 Kasım 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : İyi haftalar!.. | Merhabalar,
Yaşlar ilerledikçe doğum günlerinin önemi azalıyor mu yoksa biz mi teammüden azaltıyoruz bilmiyorum. Hatırlanmak çok güzel elbette ama bir yandan da alınan yaşları hatırlamak insanın moralini bozabiliyor. O nedenle ben birkaç yıldır fiziki değil ruhi yaş günümü kutluyorum. Yani hissettiğim yaşı. Size de tavsiye ederim, iyi oluyor. Bugün sunucudaki bir sorun nedeniyle aranızda fazla kalamayacağım ama geçirdiğimiz yaş günü nedeniyle hatırlayan, kutlayan herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Sağolun varolun. Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
KİMSEYİM BEN
Acılar içinde kaldım biçare... elimden gelen tek şey sessizce ağlamak gecenin zifiri karanlığına göğün gözyaşları dökülürken... kimseyim ben! Adı yok, cinsi yok... barkotu olmayan bir markayım, sanım yok...
Sevdiklerim sevgilerimden bihaber. Özlem duyduklarım uzak bana, yarınlar kadar! Sahi, yarınlarda ne ya da kim var? Bilincim tükeniyor... zihnime hükmedemiyor artık mantığım. Duygularım ruhsal nehrimde derin sularda boğuldu... kimseyim ben, adım, YOK!
Doğmamış bebeğim canımı acıtıyor... iki büklüm oturmuşum, tünek bir saka gibi yatağımın tam ortasına. Sol elim, bebeğime beni acıtmamasını söylüyor usulca okşayarak... anlayan yine yok. En azından sen anlasan be canım oğlum! Umut'um... anneyi acıtma! Daha doğmadan böyle olursan, beni öldürmek sayılır niyetin...
Gül Çakır gulcakir9@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Kendinize İyi Bakın : Serap Bengi Şencan |
Beslenme Alışkanlığı
Merhaba sevgili okuyucular;
Konuya başlamadan önce ben kimim ondan bahsetmek istiyorum. Ben bir beslenme danışmanıyım. Ulusal ve uluslar arası birçok eğitimlerle beslenme konusunda uzmanlaşmış bir kişiyim. Profesörler, bilim adamları ki aralarında Nobel tıp ödülü ve Nobel buluş ödülü almış kişilerden beslenme konusunda özel eğitimler aldım.
Sizin faydalanmanız için yazdığım bu yazıyı kendi düşüncelerimden çok almış olduğum eğitimlerde ki bilgileri paylaşacağım.
Hep göz ardı ettiğimiz bir gerçek var; yanlış besleniyoruz, hızlı besleniyoruz, yetersiz besleniyoruz… Bunlardan dolayı da kilo problemleriyle, cilt problemleriyle uğraşıyoruz. Buna mecbur muyuz? Hayır. Peki yaradan ın yarattığı bu mucize bedene yapmış olduğumuz bu tahribata hakkımız var mı?
Tabiî ki hayır.
Sahip olduğumuz mucizevî metabolizma o kadar güzel çalışıyor ki, düzeni ve sistemi o kadar harika yaratılmış ki ben bunu bu eğitimler sayesinde öğrendim.
Biz vücudumuza günlük almamız gereken vitamin, mineral, karbonhidrat, su,(bitkisel) protein… Gibi elementleri aldığımız takdirde doğru ve sağlıklı beslenmiş oluyoruz. Bu sayede metabolizma vücudun eksik olan elementlerini alıyor, fazla olan yağ ve toksin gibi maddelerinden kurtuluyor.
Bunu yaratılmış olan bu düzen yapıyor ve biz bunun farkında bile değiliz. Eminim ki farkında lığımız yüksek olsaydı bu konuda; öğün saatlerinde beslenme yerine karnımızı şişirmeyi tercih etmezdik.
Maalesef ki biz kahvaltı yapmayı unuttuk, öğlen olduğunda ise koşa koşa fastfood'lar, kalorisi yüksek olan yağlı yiyecekler, kebaplar, kızartmalar bunların zararlı yiyeceklerin yanında ayran veya su yerine asitli içecekleri tercih ediyoruz. Öğün arası abur cubur atıştırmaları ve öğün atlamaları yapılan hataların en büyüğüdür.
Su içmek gibi bir alışkanlık yok. Ne olacak ki kahve ve çay içiyoruz gün boyu, ben su ihtiyacımı bu sıvılardan karşılıyorum diyenleri o kadar çok duyuyorum ki…
Bu noktada size şu örneği sunacağım. Halıyı yıkarken deterjanı döktünüz ve fırçaladınız. Şimdi kahve veya çay dökünce mi halı temizlenir yoksa bol suyla mı temizlenir? İşte vücudumuzda ki toksinlerde aynı halı örneğindeki gibi bol su içerek dışarı atılımı sağlanır ve bağırsaklar suyla temizlenir.
Su yerine kafein ve asit içeren içecekleri içmek aslında doğru değilmiş değil mi?
Bunlar yanlış beslenme ve yetersiz beslenmeyi doğuruyor. Buna bağlı olarak da birçok problemle karşılaşıyoruz.
Bunlar obezite, kiloluluk, zayıflık, enerji yetersizliği, halsizlik ve çabuk yorulma, kalp ve damar rahatsızlıkları, tansiyon, şeker, kolesterol… gibi problemlerdir.
Tabiî ki dış görüntü olarak basen, kalça, göbek, gıdık, gerdan gibi şekilsizlik ortaya çıkıyor. Bu da bedenimizin bilgisayar gibi çalışmasından kaynaklıdır.
Bilgisayarda yazı yazdınız bunu yazıcıdan almak istediğinizde farklı bir yazı mı çıkar yoksa sizin yazdığınız mı çıkar? Tabiî ki siz ne yazdıysanız onun çıktısını alabilirsiniz. İşte bedenimizde aynen öyle siz ne yerseniz bedeninizin dış görüntüsü yazıcı gibi yediğinizi yansıtır.
Pastalar, börekler, hamur işleri olduğu gibi bayanlarda basen ve kalça olarak, erkeklerde de göbek olarak görebilirsiniz. Kızartmalar, kuruyemişler, asitli içeceklerde çok güzel bir şekilde yağlı cilt, sivilce ve akne olarak ortaya çıkar.
İnsanlara bakınca beslenme şekilleri hakkında üç aşağı beş yukarı bilgi edinebilirsiniz. Ama şöyle gerçekten sağlıklı ve doğru beslenen, bedeninin ihtiyacı olan elementlerin tamamını aldıysa kişi o gözler öyle güzel canlı canlı ışıldar ki. Ölü balık gibi bakmayalım ne olur.
Size gerçek istatistiklerden bahsedeyim biraz.
4 yılda Türkiye'de ki obez oranı yüzde 13,6 oranında artmıştır.
Los Angeles California'da bulunan UCLA Ünv.'de bulunan özel laboratuarda insan beslenmesi konusunda araştırmalarını sürdüren Prof. Dr. Mario Rosenberg "Araştırmalar sonucu Türk insanının yüzde 30'unun aşırı kilolu olduğunu gösterse de, beş yıl aradan sonra ikinci kez geldiğim Türkiye'de bu oranın çok daha fazla olduğunu gördüm" diyor.
Uluslar arası Obezite ile Mücadele Kuruluşu (IOTF) dünyada 1,7 milyar insanın kilo vermesi gerektiğini açıkladı.
Fazla kilolu insanların 312 milyonunun obez olduğuna dikkat çeken kuruluş, bu kişilerin normal kilolarından en az 15 kg fazlası bulunduğunu belirtti.
Çocukluklarından beri şişman olanların 5-10 yıl daha erken hayata veda ettiklerine dikkat çektiler.
Yeni doğan 10 bebekten 4'ünde selüloit problemi var.
Türkiye'de 3 insandan biri kilo problemli ( en az 5 - 10 kilo.)
Bu gerçekleri nasıl buldunuz? Artık önlem almanın zamanı geldi değil mi?
İşte her şey sizinle başlar. Sakın karamsar olmayın, hiç bir şey çözümsüz değildir. Yeter ki kilo kontrolünde kararlı ve istekli olun. Siz isterseniz başaramayacağınız hiç bir şey yok. Yeter ki ben varım deyin.
Eğer siz isterseniz, size kilo kontrolünde ve cilt beslenmesinde ücretsiz danışmanlık yaparak sonuç almanızı sağlayacak eğitimli, işin uzmanı beslenme danışmanları var. Bu kişilerden biri benim.
Ben gönlümü, hayatımı bu işe adadım. İnsanlara yardımcı olarak onlara sonuç aldırmak ve bunu da danışmanlık ücreti talep etmeden yapmak kadar hayırlı bir iş yok. İnsanların mutluluğu için çalışıyoruz.
24 saat, gecesiyle gündüzüyle, kışıyla, yazıyla, yıl boyunca her an taşıdığınız fazlalıkları çıkartıp bir kenara bıraktığınızı düşünün. Ne kadar hafiflediniz değil mi?
Ben bunu yaşadım 15 kilomdan kurtulunca yerimde duramıyordum, hep yürümek, koşmak, hareket halinde olmak istiyordum. İlk aylarda bunu hissediyorsunuz. Sabah uyanışınız bile değişiyor. Saatten önce gözlerinizi açıyorsunuz. Yeni kilona alışıncaya kadar bu böyle devam ediyor.
Ben şunu biliyordum; Sayın Mümin Sekman'ın dediği " Hayatta ya tozu dumana katacaksın yada tozu dumanı yutacaksın." Ve biliyordum ki "Her şey benimle başlıyordu."
Unutmayın kararlılık her şeydir. Ben bunu yaptım kararlı ve kendimden emin oldum. Sizden bir ricam var.
Artık bu obez olma gidişatına hep beraber dur demeye çağırıyorum sizi. Ülke olarak, millet olarak buradan dünyanın en büyük virüsüne, sinsi olan içten içe insanları yiyip bitiren bu yanlış ve dengesiz beslenmeye dur diyelim.
Bilemiyorum benim buradan bu seslenişim ne derece sonuç verecek ama şunu biliyorum ki ben bu konuda kendimi sorumlu hissediyorum. Sizlerin desteğini bekliyorum.
Obeziteye giden yoldan gitmeyelim.
Yüreğiniz ve beyniniz güzel olan her şeye açık olsun.
Sevgiyle kalın…
Serap Bengi Şencan kendineiyibak@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç AYDER KAPLICALARI |
|
Ayder, Türkiye'nin son yıllarda keşfedilmiş nadide turizm merkezlerinden birisidir. Doğanın bütün cömertliğiyle arz-ı endam ettiği bu güzel beldede havanın ve suyun hasını bulabilirsiniz. Ayder daha düne kadar keşfedilmemiş bir yayla görünümündeydi. Fakat son yıllarda bölgeye büyük yatırımlar yapıldı. Artık burası otel ve lokantalarıyla son derece bakımlı bir yer haline getirilmiştir. Artık burayı İsviçre Alpler'inden ayıramazsınız.
Geçenlerde(11 Kasım 2006 Cumartesi) arkadaşlarla Ayder'e gittik. Sabahtan akşama kadar bu güzel yaylanın havasını soluduk, buz gibi sularını içtik. Bu yılın yağan ilk karı yerden henüz çıkmamıştı. Arkadaşlarla biraz da kartopu oynadık.
Ayder'de aşırı bir yapılaşma dikkatimi çekti. Her taraf otel, motel ve pansiyonla dolmuş… Tabir caizse burası bir oteller cennetine dönüştürülmüş. Hâlâ da otel inşaatları büyük bir hızla devam ediyor. Oteller görüntü bakımından son derece güzel… Hepsi de ahşap görünümlü… Dikkat ederseniz 'ahşap görünümlü' diyorum, ahşap demiyorum. Tesis sahipleri binaları betondan yapıyorlar, daha sonra dış ve iç cephesini ahşapla kaplıyorlar. Bunun sebebini sorunca kendilerince makul cevaplar verdiler. Ahşabın soğuk geçirdiğini, kar'a kışa dayanıklı olmadığını belirttiler. Fakat öyle bir işçilik yapıyorlar ki tesisisin ahşap kaplama olduğu hiç belli olmuyor; doğal bir görünüm kazandırılıyor. Fakat yine de ahşap bir evin sıhhatini burada bulmak mümkün değildir.
Ayder'de dikkatimi çeken unsurlardan birisi de plansız yapılaşmadır. Mevcut görüntüden anlaşıldığına göre önüne gelen rasgele bir tesis inşa ediyor. Bu tesisler yapılmadan önce plan ve projeler yeterince kontrol ediliyor mu? Doğrusu bilmiyorum. Lakin gelecekte dönüşü olmayan çirkin bir yapılaşmaya doğru gittiğimizin sinyallerini de alıyorum. İş işten geçmeden bunu önlemeliyiz. Çünkü Türkiye'de başka Ayder yok. İş işten geçmeden elimizin altındaki bu tabiat harikasının kıymetini bilelim.
Görünen o ki yeşil alanlar bir bir yok edilmiş Ayder'de... Yerel yönetimler yeterince direnememiş yatırım sahiplerine. Biraz ağır bir ifade olacak ama Ayder yağmalanmış... Oysa burayı güzel ve anlamlı kılan yeşilin kırk tonunun bir arada bulunmasıydı. Siz yeşil alanları yok edip yapılaşmayı çığırından çıkarırsanız Ayder'in bir özelliği kalmaz. Burayı güzel kılan yeşili, havası, suyu ve bin bir çeşit bitki örtüsüdür. Kimse sizin tesislerinizin görkemine yanıp o yüksek dağ başına gitmez. Ayder'i öldürmeyelim. Doğal yapısını bozmayalım.
Hayatın stresinden ve yoğun temposundan uzaklaşmak isteyenlerin aklına ilk gelen yerlerden biri olan Ayder Yaylası, 1987 yılında turizm merkezi ilan edildi. Ayder Yaylası'nın en önemli özellikleri astıma iyi geldiği söylenen havası, balı ve belki de en önemlisi kaplıcalarıdır. Alternatif sağlık kaynaklarından biri olan kaplıcalara olan ilgi her geçen gün artıyor. Kaplıcalarda her yıl yerli ve yabancı binlerce turist şifa arıyor. 1992 yılında hizmete açılan kaplıcaların romatizmal, eklemsel, sinirsel rahatsızlıklara, sindirim, dolaşım sistemi düzensizliklerine, idrar, solunum yolları, kadın hastalıkları ile cilt hastalıkları gibi birçok hastalığa iyi geldiğini söylüyor doktorlar… Onlara kulak verelim.
Bunları dikkate alarak Ayder'i şöyle bir dolaştıktan sonra hemen kaplıcalara koştuk. 260 metre derinlikten 55 derece sıcaklıkta çıkan kaplıca suyu, tesiste yaklaşık 40 derece civarında oluyor. Suyun içerisinde sodyum, kalsiyum, magnezyum, demir-alüminyum, sülfat, hidrokarbonat, nitrat iyonu ile metasilikat asidi mevcut olup, bunların birçok hastalığın tedavisinde faydalı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ayder kaplıca alanı Rize merkeze 80 km, Çamlıhemşin İlçesine 19 km mesafededir. Havayolu ulaşımı 158 km mesafedeki Trabzon havaalanı ile sağlanmaktadır.
Ayder'e karayoluyla rahatça ulaşabilirsiniz. Rize'ye kadar duble bir yolla gidilir, oradan Çamlıhemşin yoluna sapılır, Fırtına Vadisi üzerindeki asfalt bir yolla Ayder'e ulaşılır. Yol son derece elverişli bir yapıya sahiptir. Ulaşımda hiçbir sorun yoktur. Rahatça Ayder'e varabilir ve doğayla kucaklaşabilirsiniz. Fırtına Vadisi'ni takip edin o sizi Ayder'e götürür.
Ayder kaplıcaları Ayder Turizm şirketi tarafından modern tesislerle halkın hizmetine sunulmuş… 5 YTL karşılığında bir saatliğine kaplıca havuzuna girebiliyorsunuz. Bir saat azdır demeyin… Zira havuzda uzun süre kalmak mümkün değil. Havuzda on dakika kalıp bir süre dinlenmek gerekiyor. Suda uzun süre kalmak tansiyonu düşürebiliyor. Zaten uzun süre kalınca baygınlaşır gibi oluyorsunuz, gücünüzün tükendiğini hissediyorsunuz. Aralıklarla da olsa bir saat boyunca havuzda kalınca vücudunuz iyice rahatlıyor. Herkesin bu nimetten yararlanmasını tavsiye ediyorum. Hastanelerde kuyruk bekleyeceğinize gidin doğayla barışın, onun şifa kaynaklarından istifade edin. Ayder ve kaplıcalar şifa sunmak için sizi bekliyor. İyi ki Ayder var… Bunun kıymetini bilelim, koruyalım, faydalanalım.
M.Nihat Malkoç mnihatmalkoc@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yukarı
|
EY BÜT-İ NEV EDA
Düşün ki bir sabah uyandığında banyoya koştuğunu fark edersin...
Terin ıslak tuzu gözlerini yakar sendeledikçe. Sen koşarsın, ama ulaşamasın... Ulaşamadıkça da hırslanır kalp atışların, "dur etme eyleme" dese de bilincin, nafile... Halıda kaydın diyelim olduğun yere yığılacak mısın? Savaş meydanında şövalyeysen kuralları vardır, korku, telaş, acıma, uyku ve aşk yoktur. Yerine getirmen gereken bir görev ve bunun tek sorumlusu ruhunu örten bedenin! Odanın köşesini dönerken kafayı vurabilirsin bir sütuna! Ya da burnun kanar, nefes alamazsın! Koşmalısın! Rüyanda gördüğün o mutlu yüzü tekrar görmen gerek. Yavrusunun yoldan dönüşünü izleyen anne kadar umutlu gözlerine bakman gerek, koş be ey yolcu! Koş da bilsin o yüreğin, rüyada yaşadığın mutluluğu, aynada görmen gerek...
Varırsın, nefes nefese kambur belinle bakarsın gözlerine. Nedir baktığın? Kimdir, sen mi?
Sil yüzündeki kanları,
güzelliğini örtüyor be yolcu,
yoksa,
gerçekten,
sen de mi yoksun!
Yalan mıydı o hülyada coşkuyla duyduğun ezgiler? Şimdi belki ölüyorsun yalan yok, birazdan yığılacaksın aynanın tam karşısına, bu kez ayna bakacak sana; hem de acıyla! O halde kalk ve düşün kovaladığın gerçeği? Gözleri daldı bir noktaya, titreyen bakışları kapandı yavaş yavaş. Geçeği hatırladı birden... Çömeldi lavabonun kenarına; kapadı gözlerini... O anda, rüyasını hatırladı:
"Annesi otururdu yanı başında bir zamanlar yavrucağın, adı; sevgiydi. Çok sevilirdi, hem de öyle ki; damlayan gözyaşlarını kurutmak için yağmurlar yağardı ona bakan gözlerden. Bir tiyatro sahnesindeydi evi, kapalı perdenin hiç açıldığını görmemişti. Dekor her gün kurulur, akşam ise kulise taşınırdı. O sahnede oyun oynandığını hiç görmemişti. Tek bildiği bir gün, hep bir günden bahsettikleri ve o günün yaklaştığıydı. Bozuldu ruhunun güzelliği az zaman, dur zaman.. Bir takım ilaçlar almaya başladı. Annesi gelip sarılıyordu, bakıyor, gülümsüyordu... Ama sevgi kaçıyordu istemeden. Gözleri ve yüreği dağlar ötesi uzaklıkta yapayalnızdı. Feryâd ediyordu her gece karanlığında, perdenin ardını görmek istiyor, ama yetişemiyordu...
Bir akşam, uykusuzluktan kızarmış gözlerini dikti karanlığın göbeğine. Sabretti... sabretti... sabretti...
Fırladı yatağından, var gücüyle atladı perdenin ortasına. Aralandığı anda körleşti gözleri, böylesine bir ışık kütlesi görmemişti hayatında, uzandı bir yerlere tutunmaya çalıştı, yapamadı...
Pişman oldu, geri dönmesi gerekti... Onu da yapamadı.
Bir feryad koptu ki, kelimeden öte, sevginin gücündendi. Annesi tuttu elinden, boşluktan çekti kopardı bir hamlede. Öptü yanağından... Ve fırlattı boşluğun ortasına...
Artık annesi vazgeçmişti sevgiden, bu hatasını affetmek, yüreğini yaksa imkânsızdı...
Yalnızdı sevgi. Arkasına döndü, yüzlerce insan ona bakıyordu, küçük çocuklar, kravatlı yetişkinler, ıslak bakışlı yaşlılar... Herkes sevgiye bakıyordu!
Ne yapabilir ki insan bu halde, oyuncusu olmadığın bir oyundasın ve rolün susmak mı?
Döndü arkasına, kapanan perdeyi gördü! Uzanmak istedi, yapamadı... Haykırmak istedi... Yine yapamadı...
Dizleri üstüne çöktü. Bir kadının çantasından düşen makyaj aynası bakıyordu yüzüne. Eline aldı, gözlerine baktı. Uzaklaştırdı. Annesini gördü yanında... Yüzüne baktı. Ve büyüyen gözbebekleri fırlayacak gibi olduğunda uyandığını hatırladı uykusundan…"
Lavabonun kenarında öylece kaldı, saatlerce… Koskoca evde yapayalnız olduğunu bir o biliyordu, bir de aç susuz aşkı...
Keşke dönebilseydi o sahneye... Keşke dedi usulca.. "Keşke..."
Murat Tahtacı
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Tayfun Avınca Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 7.478 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
NAZIM
Yok olmaya gücümüz
Var ettiklerimizi ölümsüz kılabilmeye rengimiz yok
Aklımın son sıvısıydı
Döktüm senin ölmüş, canlı suyuna
Mesafe değil zor gelen
Raf düzeni bir kafa karışıklığı
Bilmiyorum neyi aradığımı
Şimdi darmadağınık bir yalnızlıkta
Tekmelediler kitaplarımı
Canım ve parmak uçlarım kanadı
Lakin susmalıyım
Nazım olabilmek için hala uzun yolum
Ve akıtılması muhtelif kanım
Kırmızıdan daha nihayet
Sarahatun Demir
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Google earth programını meraklıları bilir. Tüm dünya'nın uydu resimlerinin bir araya getirilmesinden oluşturulmuş dev bir harita programıdır. Ha tabi bu kadar basit anlattığıma bakmayın pek çok açıdan kapsamlı bir harita olduğunu söyleyebiliriz. http://earth.google.com/ web sayfasından bu programın ücretli ve ücretsiz versiyonlarını bulabilir ve hatta kendi bilgisayarınıza yükleyip kullanabilirsiniz.
Bu kez google tarafından hazırlanan earth programına alternatif olarak üretilen bir diğer programdan bahsedeceğim. Microsoft tarafından hazırlanan 3 boyutlu ayrıntılı harita programı henüz gelişimini tamamlamamış durumda olmasına rağmen iyi hazırlanmış. http://local.live.com/ web sayfasında örnek çalışmayı görebilirsiniz. Bu sayfalarda normal harita formatında olanları online olarak incelemek mümkün. Eğer 3 boyutlu olanları incelemek isterseniz programın beta versiyonunu bilgisayarınıza indirmeniz gerekiyor. 3 boyutlu görsel harita hizmeti şimdilik sadece Amerika'nın 15 eyaleti için veriliyor ama incelemeye değer.
Şu anda 40 ofisi bulunan ve 3 milyonu aşkın destekçisi olan bir organizasyon. Greenpeace, bugün denizleri arşınlayan gemileriyle dünyada nükleer atık ticareti, nükleer tehlike, akıntı ağları, tehlikeli atık ticareti gibi konularda aktif çalışmalar yürütüyor, İngiltere'de Exeter Üniversitesi'nde bulunan laboratuvarı ile bilimsel ölçümler, incelemeler, araştırmalarla kampanyalarını destekliyor. http://www.greenpeace.org/turkey/ web sayfasından Türkiye sayfasına ulaşabilirsiniz.
Hem tarihi hem de saati saniyesi saniyesine ekranınızda takip etmek için sizlere aykırı bir tasarım tavsiye ediyorum http://beeks.eu/swf/handclock.swf el yapımı bu saat eminim ki, ilginizi çekecektir. bu orjinal flash çalışmayı yapan Yugo Nakamura'nın ellerine sağlık.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|