|
|
|
23 Kasım 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : İnanalım mı, yoksa kaldırıp atalım mı?!.. | Merhabalar,
Sabah açıp gazeteyi okumaya başladığımda şaşırdım doğrusu. Kendimi Mars'ta yaşıyor falan zannettim. Fırsat buldukça, bu sayfalarda, arkadaş toplantılarında atıp tutuyoruz, mangalda kül bırakmadan. Birtakım öngörülerimizin doğru olduğuna kalpten inanıyoruz. Sizin yerinize konuşmayayım, ben kendi adıma inanıyorum diyeyim. Bu memlekette gidişattan memnun olmayanların çoğunluk olduğunu, demokrasi gereği bir gün başarısızların değişeceğini düşünüyorum mesela. Görünen köy kılavuz istemez dediğim pekçok konuda kesin bir yargım var. Artan eğilimleri kendimce yorumluyorum. Ama gelin görün ki, birgün gazeteyi açıyorum ve ciddi bir anketin sonuçlarının benimle aynı paralelde olmadığını görüyorum. Bazı münferit olaylarda içine düştüğüm şüphelerin gerçekliği ile karşılaşıyorum.
Sözünü ettiğim, TÜRKİYE Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) desteği ile Boğaziçi Üniversitesi Siyasal Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak ve Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ali Çarkoğlu’nun hazırladığı “Değişen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” başlıklı araştırma. Sonuçları yorumlamayı bırakıp, okumayanlar için sonuçlardan bazılarını buraya almakla yetiniyorum. Araştırma Türkiye genelinde 23 ilde, 18 yaş ve üzeri toplam 1492 kişi ile yüz yüze yapılan görüşmelerle tamamlanmış. Hata payının %2,5 olduğununda iddialılar. Sonuçlar şöyle;
% 48.5 İslamcıyım
% 20.3 Laikim
% 23.4 Ne islamcıyım, ne laik ( 1999’da “dindar sayılırım” diyenlerin oranı yüzde 55’ten 2006’da yüzde 33,9’a geriledi. 1999’da “oldukça dindar sayılırım” diyenlerin oranı yüzde 25’ten 2006’da yüzde 46,5’e yükseldi.)
% 44.6 Müslümanım. (Kendini nasıl tanımlıyorsun: Türk, Müslüman, TC vatandaşı, Kürt Alevi sorusuna karşılık) 1999’da bu oran % 35.7’ydi.
% 76 Şeriata dayalı din devleti kurulmasını istemiyorum. Yüzde 9’u ‘İstiyorum’ diyor.
% 61.3 Köktendincilik yükseliyor görüşüne katılmıyorum. Yüzde 32.6’sı ‘yükseliyor’ diyor
% 73.1 Laiklik tehlike altında değil. Yüzde 22’si ‘laiklik tehlike altında’ görüşünde.
% 17 Türkiye’de dindarlara baskı yapılıyor.
% 54 Türkiye’de halk ordunun desteği olmadan da laikliği ayakta tutabilir.
% 38 Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik.
% 3.7 Türkiye’nin sorunu türban. (Bu seçenek altıncı sırada.)
% 43 Türbanlı öğrenciler üniversiteye girsin.
% 36.5 Kadınlar sokağa çıkarken başını örtmüyor. 1999’da bu oran yüzde 27.3.
% 48.8 Kadınlar başörtüsü takıyor
% 11.4 Kadınlar türban takıyor.
% 1.1 Kadınlar çarşaf giyiyor.
% 65.2 Üniversite çağında türbanlı bir kızım olsa üniversiteye devam edebilmesi için başını açmasını onaylardım.
İnsanı boşa kürek çektiği kanısına vardıracak sonuçlar. Ya, zaten olan olmuş deyip kenara çekilecek ve kendini sorgulayacaksın ya da rakamları değiştirmek için daha fazla çalışacaksın. Siz hangisini tercih edersiniz?
...
Yıllarca amatör bir sevgiyle uğraşıp sonunda meyvasını yemenin ne demek olduğunu iyi bilirim. Şu anda elimde o meyvalardan biri var. Hem de en güzellerinden biri. Sevgili arkadaşımız Doğan Sovuksu'nun 4 arkadaşıyla yıllardır sürdürdüğü müzik çalışmaları bir albüm haline geldi sonunda. Tamamen kendi kaynaklarıyla yaptıkları bu albüme sizlerin gereken ilgiyi göstereceğinize inanıyorum. Şimdi sizlere albüme ismini veren şarkıyı dinletmek istiyorum. Türkiye'de ilk defa sizler dinliyorsunuz, değerinizi bilin. Sevgili Doğan Sovuksu'nun söz ve müziği ile MARA çalıyor, herşey yolunda anne. Yarın sizlere CD'yi nerelerden alabileceğinizi söylemeyi umuyorum. Şimdilik hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Kahveci : Neslihan Güzel İNSANIN ARAYIŞI |
|
İnsan hep arayış içinde olmuştur.
Kimi bilgiyi aramıştır, kimi mutluluğu, kimiyse tanrıyı.
Tarih boyunca, bu arayışları hep devam etmiştir. Sadece dönem isimleri değişmiştir o kadar. Ama hepsinin altında da bir arayış vardır.
Bir dönem, Barok dönemi olmuştur. Bu dönemde aşırılık ve zevksizlik ön planda olmuş, birçok sanatçı ve müzisyen bu akımın etkisi altına kalmıştır. Mutluluğu bunda aramıştır.
Diğer bir dönemse Rönesans dönemidir. Bu dönemse, kimliksiz bireyin kişilik arayış öyküsünü oluşturur. Bu dönemde birçok eserler verilmiş, birçok ünlü sanatçı yetişmiştir. Bunlara örnek Leonardo, Raffaello, Michelangelo, Giorgione, Tiziano'dur.
Bunlar eserlerine, orman, doğa yaşamı, lirik, yurt ve vatan sevgisi ile sevgi, aşk temalarını
işlemişlerdir.
Başarılı olan bu sanatçı ve heykeltıraşların temel özelliği ise; kendilerini ortaya koymaları, özgün yapıtlar ortaya çıkarmalarıdır. Zaten kalıcı olmanın temelinde her zaman özgünlük yatmaz mı?
Diğer taklit eden insanlar ise, onların gölgelerinde kalmış, tarihten silinmişlerdir.
Bunlar eserlerini oluştururken, deneyimlerinden, tarihten, kültür birikimlerinden ve duygularından yararlanmış, kendilerini bu şekilde yeniden yaratmışlardır, zaten başarının temelinde, kendin olmak, yeni bir şeyler üretmek yatar. İnsan tarihten ders almasını bilir, ustaların hayatlarını ve çizgilerini derin bir şekilde incelerse, o zaman başarıya ulaşır. Bu arada başarılı olmak taklit etmek değil, onlardan ders çıkararak, kendi birikimlerini eklemek, hayal ve yaratıcılığını kullanarak, orijinal eserler verebilmektir. Bir de tabiî ki her zaman yapılması gereken, negatif insanları duymamak.
Bunun yanında bilgide önemlidir, bilgi insanın iyiliği için kullanılırsa bilgi olur, değer kazanır, zaten bilgi ve kültürün amacı insana hizmet etmektir. Bunca düşünürün, ressamın, sanatçının amacı, insanlara ışık saçmak, önderlik etmektir.
Yeni fikir, düşünce arayışının amacı da budur, insanlığa kolaylık göstermek, düşünmesini sağlamaktır. Sokrates'inin "kendini bil!" cümlesi insanı düşünmeye teşvik eder, aynı şekilde Descartes "düşünüyorum öyleyse varım." Cümlesi de, insanlığa ışık saçan cümlelerdendir.
Ya Rodin'in düşünen adam heykeli niçin yapılmıştır?
Yazının bulunmasından önceki dönemlerde, hep bir arayış vardır duvar resimlerinde. İnsan kendini ifade etmiş, avcılığı, oymacılığı resimlerine aktarmış, bizden önceki kuşakların nasıl yaşadığı hakkında, bize güzel bilgiler vermiştir.
Tarih boyunca insanda hep yazmaya, çizmeye, heykelciğe karşı bir ilgi olmuştur. Tarihin her döneminde de bu görülmektedir.
Bir de insan için, en önemli şey, ölümdür.
Mısırda ise ölüm, daha bir derindir. Daha çok önem verir insanlar ölüme.
Mumyalar ölülerini, mezarlar ve ölüleri onlar için çok değerlidir çünkü. Hep eşyaları ile gömerler onları. Aslında onların ki de bir arayıştır, ölümsüzlüğü aramaktır belki de.
Kendine, tanrılar yapmıştır insan. Kimi gök tanrısına, kimi güneşe inanmış, kimiyse Buda'ya. Ama sonuçta hep bir şeylere sığınmıştır insanoğlu, yüreğini ise sevgi ile doldurmuştur yüzyıllarca, ama insan ama hayvan, ama tanrı sevgisi.
Kimisi ise düşünceleri ile katılmıştır, bu bilgi kervanına, arayışlarına, sorgulamalarına.
Kimisi tanrıyı sorgulamış, tanrının bilinçte var olduğunu savunmuş, aşırılığı sevmemiş, her şeye şüphe ile bakmıştır, Descartes gibi. Mutluluğu ise akılda aramıştır.
Öte yandan Pascal ise erdem tanrıdadır, tanrıya bağlanmaktadır demiştir. Gönül ışığına önem vermiştir.
Kimiyse erdemi otoritede de aramıştır. Otorite ise gelenektir, toplumdur, tanrıdır, devlettir onun için.
Bilgiyi sınamıştır başka biri, doğuştandır bilgi demiş, bilginin zamanla ortaya çıktığını savunmuştur. Platon ve Descartes gibi. Kimisiyse bilgi doğuştan değil, sonradan kazanılır demiş, onlara zıt düşmüştür.
18 yy. ise insanlar mutluluğu dinde aramışlardır. Sanat eserlerinde, dini terimlerden motifler atmışlardır.
Arayış için, özgürlük şarttır diyen sanatçılar, bilimle, özgürlüğü ve aklı bütünleştirmiş, insanlık için yararlı buluşlar yapmışlardır. Bu eserlerinde insanları sıkmaktan öte, rahatlatmaya çalışmışlar, daha derin düşünmelerini sağlamışlardır.
Kimi sanatçı ise mutluluğu ölümsüzlükte aramış, onun içinde durmadan çalışmıştır, bunu yaparken, daha çok insana hitap etmeye çalışmış, daha özgün eserler vermiştir. Böylece mutluluğu yakalamış, etrafındaki insanları da mutlu etmiştir.
Kimiyse mutluluğu bilgenin ulaştığı gönül dinginliği diye tanımlaşmıştır, arayışlarına ise gönül çizgisinde devam etmiştir. Bir başkası tanrının ateşten yaratıldığına inanmış, ateşe gönül vermiştir.
İnsan tarih boyunca ama Rönesans, ama Barok dönemleri altında, mutluluk arayışlarına devam etmiştir. Kimi düşünceleri ile kimi resmi, kimi müziği ile bu ayrışa katılmıştır.
Hepsinin temelinde ise mutluluğu arama, insanın refahı, bilgi ve ölümsüzlük yatmaktadır. Bu gün ise hala bu arayış devam etmektedir.
Neslihan Güzel www.neslihanca.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir |
Hepsi bu kadar
Hadi biriniz söndürsün
Söndürsün yanıyor olanları
Yangın dinince
Işıklar yanacak
İlk öğrendiğim şarkıyı anımsar mıyım
İlk çiğnediğim tipi tip sakızlarını
En yoksul zamanımız çocukluk yıllarımıza rastladığı için, ne vakit pembe panterimi anımsasam yüreği sızlayan annemin bana öğrettiği ilk doğruyu hatırlar mıyım?..
Ben, yeşil bir etekle oturulup kalkılmanın eylemsel pratikliğini annemden öğrendiğimde yedi yaşındaydım. “Anne” olan o bilge kadınsa henüz yirmi yedisinde…
Etek giyilince değil, etek yeşil olunca uygulayacağım sanmıştım öğrettiklerini. Eteklerim, elbiselerim hep bir başkasının ruhuma takviyesiydi; pembe panterim gibi.. Kullanılmış, yıpranmamış olduğuna inanıldıkça “yazık” kıyılamamış…
En çocukluğum en yoksulluğumuzdu.. Annem hep hayıflıdır ne zaman konuşsak..
Kavga nedir bilmeyen, gözlüklerini doğal “saflık” hallerindeki periyotlarla kırıp düşüren; susam sokağını, sebastıyan köfteyi çok seven, biri kız, diğeri oğlandık. Allah bağışlasın’dık..
Terleyince su içmeyi çok severdik biz ağabeyimle. Ekmeğe gidilince artan parayla mey buz almayı bir de.. Bir süreliğine de olsa uzaklarda olması gereken babanın hüznünü oyuncak kamyonunda arayan kara gözlü bir oğlan çocuğu.. Pembe Panteri ikinci el, babası uzak kız çocuğuyduk.. Doğal periyotlarla gözlük camlarını kırıp düşüren biri miyop, öteki hipermetrop tanımlamasıydık. Vasıfsız, gailesiz çocuklardık. Biri kız, diğeri oğlandık; Allah bağışlasın’dık…
Artık piyete her girdiğinde, çocukları bisküvileri görüp istemesin diye yüreği ezilen, “paramız az mı” sorusuna salladığı başı ve kalbiyle yanıt veren o bilge anne yok!..
Panterimdeki pembelik halini düşündüm bu gece
Çok yağmurlu bir mevsim sol elimin derisine takıldım
Artık kapanmış, sadece benim görebildiklerimi düşündüm
Ağabeyim uzak geldi..+
Zaten bir “ağabeyleşme” halini “ustam” olma asaletine devredeli onun toplantıları, benim sınavlarım girdi araya. Annem, hiç ekmeğe göndermedi. Biz, artan parayla mey buz almadık. Yolda oylandık diye babam hiddetlenmedi
Değiştik biz
Zamanımız daraldı
Yığınla panter alabilir ve gözlük camlarımızı sorgusuz yenileyebilir kadar genişledik el yollu
Ama tatsızlaştı, yavan bir yalnızlık ıslaklığı çömeldi geçmişimizden geleceğimize
Bu gün, çok suların akıp yatağını eskittiği mevsime kaydı aklım
Annem hayıflanırdı arasam.. Ustam, kalın gözlüklerinin altında kim bilir kimin için bir öykü daha karalamaktaydı?..
Yağmurda yalnızlığımız ve sebastıyan köfteyi düşündüm
Nasıl değişti her “şey”
Omuzlarım bereli artık; dost yollu çok acılanmalarım var
Her kıyafet için çerçevesinin rengi değişen bu saltanat bir halt değil
Yine doğal periyotlardaki o saflık haliyle kırabilmek gözlük camlarımızı
Aynı sofrada gazoz içmek
Aynı bayramlarda dişlerimizi çürütmek
…
Bu gün piyet düştü aklıma
Tipitip sakızlar
Kullanılmış panterim
Ağabeyim.
Bir gazeteyi o vasfa bürünmeden, çok geniş zamanlarda okuyabilmek oturumlarımızı düşündüm. Uzak geldi. Yoksulluğumuz kadar uzak ve ulaşılmazdı hepsi..
Ama bu hal yavan, ıslak bir sihirsizlik
Arayıp ağabeyime sığınsam
Anneme sorsam susam sokağını
Sorgusuz sual etme hallerinde
Karşı kaldırıma göletlenmiş yalnızlığımı anlatsam
Değiştik biz
Çok
…
Biri ötekinin tekrarı asla olamayacak günler
Geçmiş kasım neleri geçirmiş meğer
Neleri öğütmüş
Şimdi, yan odadan bir açık oturumun babamdaki varlığı olsaydı
Ustam, gözlük camlarının altından bakıp, “çay içer miyiz” deseydi
Annem olsaydı bu yağmur
Yirmi yedisinde, yedili bir miyop adam eden o bilge..
Ve en olmaz zamanda yorgun gözleriyle bakıp ”her şey düzelecek” deseydi
Her şey düzeldi.. Biz dağıldık, bozulduk belki
Bu yağmurlu, uzak gecede
Ustam geldi fikrime
Sesindeki asil buğuyu aradım
Babamın, “terliklerini giy kızım” diyen sesini
Okuduğu kitap cümlelerini
Annemi
Bir müddet kara gözlü, uzun kirpikli oğlanın oyuncak düşlerinde kalması gerekenleri
Bir kitap cümlesi ancak bu kadar uygulanır işlevselliğe öykünebilirdi
“Burnunun direği sızlamak” nedir tanımla deseler şimdi
Önce bunları yazar
Yanına kalbimi bırakır
Tipi tipli günlere kaçar adım uzaklaşırdım
Omzumda, umulmadık erken umduğumu anladıklarımın derin sızıları var
Hepsi bu kadar
…
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
CANIM ANNEME
BİR GÜN ANSIZIN KAPINIZ ÇALINDIĞINDA!!!
NEYE İNANACAĞINIZI BİLMEKLE BAŞLAR HERŞEY !
Ansızın donuklaşmış bakışlarınızla dış dünyadaki nesneleri göremez duruma gelirsiniz.
Işığın ve umudun nerden geleceğini bilemezken her şey bir yıkıntıdır artık.
Hiç beklemediğiniz anda gelen kaybın ,bitmez tükenmez düşüncelerin gırdabı içinde bulursunuz kendinizi.
Soluk alır gibi onu düşünürsünüz ve keşkelerinizi sıralarsınız .
Nedir burdaki en büyük acı bilir misiniz? Pek çoğumuz yaşarken değerini bilemeyiz, ufacık bir sözcüğün ne büyük bir anlam taşıdığını.
Keşke söyleseydim yada daha çok söyleseydim SEVDİĞİMİ....
Oysa ki söylememekte hep direndiğimiz ,söylemek istediğimizde hep geç kaldığımız ,bu ufacık kelımenın bütün kapıları açtığını sonra fark ederiz.Ve dakikaların mutluluk getirmesini beklediğimiz an gelir. Onun yerine acı çekmek isteriz.
Büyük bir pişmanlık içine girer keşkelerle kalırız.
Bütün keşkelere rahmen inanmaktır hayatı tekrar başlatan.Işığın ve umudun nereden geleceğini bilemezken, inanırsınız bir gün mutlaka kapınızı tekrar çalacağına .
En ufak mutluluk umuduna bile sarılmaktan kendinizi alıkoyamazsınız artık. Çünkü inanırsınız o yüce varlığın hayatınıza ansızın tekrar gireceğine ve beklersiniz hayata dört elle sarılarak o geri gelecek diye .
Yeterki inanın mutluluğun tekrar kapınızı çalacağına .
Derya Koltuk
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 7.478 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
GÖZLERİN
Nasıl öyle manalı ve içten
Bakabiliyor gözlerin;
Gözyaşı gibi berrak,
Rüzgar gibi serin,
Bakmaya kıyamıyorum önce,
Sonra dalıyorum derin derin...
Öyle içten ve sevecen bakıyorsun ki bana:
Çocuk gibi masum,
Çiçek gibi nazlı,
Bir ceylan gibi ürkek,
Su gibi tatlı;
Ve ve yıldızlar gibi ışıltılı.
Öyle derin bakıyorsun ki bana,
Bir anda dalıyorum sessizliğe,
Kalakalıyorum öylece,
Uzanamasa da ellerim ellerine
Hakim olamıyorum artık ben
Sana akan yüreğime...
NURETTİN DÖNMEZ (Seda'ya ithafen)
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
http://www.cancocuk.com/takvim.asp web sayfasında çocuklar için çok güzel bir takvim var. Ve bir not: Kaç yaşında olursanız olun içinizdeki çocuğu öldürmeyin. Niye böyle bir cümle ile başladığımı anlayan anladı, anlamayanlar ise şöyle bir dakika kadar gözlerini kapatıp kendi çocukluklarını ve şu anki durumlarını karşılaştırsınlar. Hala bir sonuca varamayanlar ise hayat tecrübelerini şöyle bir gözden geçirip olaylara bir de çocuk ruhlarıyla bakmayı denesinler. Anlayan anladı... Anlamayanların çocuk ruhlarına rahmet okuyalım hep beraber. En son ne zaman çocukça bir şeyler yaptınız? Yapın lütfen, insan kendini çok garip ama mutlu hissedebiliyor.
...Hatunca.net'e hoş geldiniz. http://www.hatunca.net Amacımız psikoloji, kadın, erkek, çocuk, stres, kişisel gelişim, insan ilişkileri, iletişim, iş ve evlilik gibi hepimizin hayatına etki eden konularda bilgi vermek, sohbet etmek, tartışmak, paylaşmak ve öğrenmek. İster sadece okuyucu olarak katılın, ister yazı yazarak katkıda bulunun. Konuşacak çok konumuz var, hadi bir fincan kahve alıp aramıza katılın...
Nefes darlığı çekiyor musunuz? Olağan günlük etkinlikleriniz nefes darlığına, hışıltılı solunuma ya da sürekli öksürüğe neden oluyorsa, akciğerlerinizi kontrol ettirin. Ne kadar çabuk davranırsanız, o kadar çabuk daha rahat nefes alırsınız. http://www.buldun.com/saglik/223/
...Bu sayfamızda sizlere sağlıklı beslenebilmeniz için 6 ana grup yiyecek ile hazırlanmış bir besin piramidi veriyoruz. http://www.populermedikal.com/besinpiram.asp Yaş grubunuza, yaşam tarzınıza göre ihtiyacınız olan kalori grubunu seçerek hangi ana gruplardan ne kadar günlük tüketimde bulunmanız gerektiğine ilişkin size fikir verecektir.Ana gruplardaki yiyecekleri çeşitlendirmek sizin elinizdedir...
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|