Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.115

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 22 Aralık 2006 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Kanım size feda olsun!..

Merhabalar,

Kırklı yaşlara gelen her Türk gencinin yaptırması gereken hayati kontrollerden yıllarca kaçtım. Ama yaş ve en artıp, boy çekince, yakın çevremdeki sevenlerimin ısrarlarına daha fazla dayanamayıp, sonunda arkadaşımın davetini kabul ettim ve ufak bir check-up denilebilecek tahlillere evet dedim. Dün sabah paşa paşa kalkıp, emir üzerine hiç birşey yemeden kliniğe yollandım. Son kan vermemin üzerinden tam 21 sene geçmiş. Tarihi iyi hatırlıyorum çünkü hafif bir baygınlık geçirmiş, çöküp kalmıştım. Aldıkları da 3 damla birşeydi. Sonraları birkaç kere insani amaçlarla kan vermeye cesaret ettim etmesine ama her defasında evvelce geçirdiğim sarılık nedeniyle reddedilip, kaytardım, karizmayı da çizdirmemiş oldum. Dün sabah hemşirenin önünde kolumu sıyırıp oturduğumda ise iş işten geçmişti. Hakkını teslim etmek gerekir, damarı bulması, hiç çaktırmadan iğneyi içeri daldırması, bir dolu şırınga kanımı çekip alması 30 saniye ya sürdü ya sürmedi. Ya da bana öyle geldi, ne bileyim. Hemşire mi? Güzeldi tabi. Sıra ultrasona girmeye geldiğinde tatlı bir heyecan sardı beni. Zira son ultrason ekranına baktığımda "aaa erkek, helal bana be" demiştim. Heyecanım bu sefer kendi karnımdakinin cinsiyetini öğrenecek olmamdandı tabi. Doktorumun yalancısıyım, benimki kız oğlan kızmış. Yağlarım can simidi olarak belime dolandığından karaciğerimi rahat bırakmışlar sağolsunlar. Henüz tahlil sonuçları belli olmadı. Aldığımda gene böyle rahat olabilmeyi umuyor, sevgili doktoruma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Gönderim problemimiz son hızla sürüyor. Dün gene %40'lardaydık. Akşam üzeri aklıma gelen bir yöntemi denemeye karar verip Google'dan yardım istedim. Oluşturulacak grup üzerinden gönderim yaparak Kahve Molası'nı Google aracılığıyla salimen gönderebilmeyi umuyorum. Google şu anda bir anda 7500 kişilik bir grup oluşmasını soruşturmakla meşgul. Eğer olumlu yanıt verirlerse, ki en geç 2 gün içinde verebileceklerini söylüyorlar, Pazartesiden itibaren Kahve Molası'nı Google üzerinden almaya başlayabilirsiniz. Ancak gazetemizden önce gruba dahil edildiğinizi bildiren bir mesajı Google'dan alacaksınız. Dilerseniz mesajda bulunan link aracılığıyla abonelikten de anında ayrılabileceksiniz. Tabi ki ben ayrılmamanızı tercih ve tavsiye ederim. Bakalım Google ne cevap verecek?

Haftayı gene bir Alan Parsons Project şarkısı ile bitirelim, ne dersiniz? Plağın başında bir miktar sessizlik var, biraz bekleyip Paseo De Gracia'yı mutlaka dinleyin. Pazartesi görüşmek üzere hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


Cumhur Aydın

 Önce İnsan : Cumhur Aydın


  Çıkarcı Gayri Milliler İttifakı

Birbirlerinden haniyse bütünüyle 'farklı dünya görüşlerine' sahip kimi idarecilerimizle bazı büyük sermaye kesimini aynı cephede birleştiren ortaklığın kimyası ne?

Bu beraberliğin temelinde ne var?

Ne var?

Bütün makyajlara karşın yalnızca kendi kazançlarının ençoklanması ve sürekliliği.

Çıkar ortaklığı!

Belki bir tarafta bu doğrudan maddi kazanç değil (öyle iddia ediyorlar!). Dünyanın, olmadı ülkenin kendi inançlarına göre yeniden şekillenmesi. Bu uğurda iktidarlarının; -takıyye ile- medeniyetler ittifakı, medeniyet projesi gibi güzel sözlerle mevcut yapı üzerine indireceği son hamleye kadar biraz daha ayakta kalması. Bu nedenle yabancıdan alınan maddi ve manevi desteğin; ayakbağlarının kaldırılması, krizler yaşanmaması için kullanılması.

İkinci taraf için hedef daha belirgin. Her ne kadar onlarda etraflarında destekledikleri kimi eski sol entellektüel, üniversite hocası, gazeteci tayfasıyla 'kabuk devletin yıkılması, yolsuzluğun önlenmesi, çağdaşlık' gibi cilalı sözler kullanıyorlarsa da; amaçları kendi maddi kazançlarını arttırmak, sürdürmek. Bunun için egemenler, küreselleşme neyi emrediyorsa kayıtsız şartsız onun yapılması.

Yeter ki borsa şaşırmasın. Yeter ki kriz çıkmasın.

Kıbrıs'ta verilir. Ermeni tezleri de kabullenilir. Güneydoğu da yeniden şekillenir.
Azınlık hakları da Lozan ötesine taşınabilir… Uydurulur bir kılıf canım!

Burada başka bir ortaklık görmüyor muyuz?

Var elbette!

Gayri millilik…

Bütün bu çıkar ortaklığı için en tehlikeli, en gereksiz; sığındıkları emperyalistlerin en fazla istemedikleri şey ne?

İsrarlı bir ulusal duruş, inatla savunulan ulusal sınırlar.

O zaman özellikle bunlar aşındırılmalı, utaka edilmeli. Her yoldan. Her fırsatla.

Avrupa Birliğine güya kapaklanma koşusunun tümünde ancak özellikle son virajlarda bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye'deki ekibin ortaklığının adını tam koyalım o zaman.

"Çıkarcı gayri milliler ittifakı"

Her yolu deniyorlar. Bir yandan kendi maddi- ve varsa manevi - kazançlarını en çokluyorlar, bir yandan az sayıda kalan 'ulusal duruşlara' saldırıyorlar.

TRT'de nasılsa hala proğram yapabilen müthiş 'Sınırlar Arasında' nın yapımcısı gözüpek Banu Avar'da nasibini alıyor nihayet. Son iki proğramında Nobel ödülleri çerçevesinde Norveç ve İsveç'in -okunmayan, göz ardı edilen, ettirilen- künyelerini okuyunca, kendini obdbusman ilan eden Sabah Yazarı -üstelik bir zamanlar Cumhuriyet'in İsveç Temsilciliğini de yapan -Baydar Yavuz açıyor ağzını yumuyor gözünü.

Olacak iş değil ama. 'İsveç Eski Temsilcisi' Beyefendi sanırsınız şimdi ' İsveç'in Yeni Temsilcisi'.

Ancak bugün benim nicedir aklımı kurcalayan başka bir sözüm daha var, hazır konu bu "çıkarcı gayri milliler ittifakından açılmışken".

Bakıyorum bu dünyada dinin yanından geçmiyen bu ekibin bir grubundan insanlar ölünce, kendilerine özel mezar yerleri arıyor.

Bir diğer grubu papayla mapayla el ele Atlantik ötesinde, Avrupa göbeğinde korunma peşinde.

Bazı diğerleri ise, "açım diyen" kendi insanına çullanıp, o insanı sersefilleştiren politikaları, yabancı büyüklerine boynu eğik, onların emirleriyle uyguluyor, dininin vecibelerini güya ihmal etmeden.

Benim takıyyeye filan aklım ermiyor! Bırakalım akçeli kazançlarını bir yana…

O bugünden ebediyete, ışığıyla hazırlandıkları dinin özünde…

Zalime kulluk var mıdır? İnsana; yaşadıkları ülkeye, toprağa sırtını dönmek var mıdır?

Var mıdır?

Cumhur


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


Seyfullah Çalışkan

 Deniz Fenerinin Güncesi : Seyfullah Çalışkan


  BİR ÇİMDİK AŞK KOY BAKIŞLARINA

Sana verdiğim sözü tutamadım. Önceleri nasılsa unuttu diye avundum. Hatta bir ara unuttuğundan adım gibi emindim. Aylar sonra gelip tekrar anımsattığında yanıldığımı anladım. Artık kaçacak yerim kalmadı. Yalanlara sığınmaya çalışıp kaytarmaya çalışmaktansa yıllar sonra da olsa en iyisi seni yazıp kurtulmak. Tekmili otuz iki kısım birden değilsin ya sonuçta. Madem ki; adımız yazara çıktı, öykücüyüz dedik, yazayım da kurtulayım en iyisi.

Seni çok iyi tanıyorum diyebilmeyi çok isterdim. Sana deli gibi âşıktım diyebilmeyi de… Ama hayır, biz hiç kadar ileri gidemedik. Azıcık da beklentilerimi kattım. Sen oldun. Açıkçası benim istediğim kadın oluverdin. Olmasına oldun ama ne kadar kadın, ne kadar dişi, ne kadar çekiciydin. Tam olarak anlayamıyordum. Daha fazlası olsaydı, örneğin çok şey paylaşsaydık, çok zaman geçirseydik seninle bu iş nereye varırdı? Bu da başka bir bilmece olarak kalacak.

Yalnızlıktan geberdiğim bir zamanda gelmiştin. Ama öyle az buz değil hani, içimi acıtıyordu. Bunu kim bilmez ki? Üç aşağı beş yukarı herkes yaşamıştır. Senin bir zamanın vardı. Saatlerimi kurmasam bile çıkıp gelirdin. Sen gelmeden önce ben bir yada iki duble votka içmiş olurdum. Zaman azıcık sarhoşken olurdu. Votkaya başlamadan önce yalnızlık o kadar feci kanatmazdı içimi. İçtikçe daha beter olurdum. Bileklerim kesmeyi düşünmezdim ama odamın duvarları üstüme üstüme gelirdi.

Sen minnacık bir şeydin. Küçücük çıtı pıtı… Konuşmaya başladığımızda boyundan büyük laflar kuşanmış olurdun. Ama çok sevimliydin. Bende bir civcivi okşamaya duyulan o içsel tepkiyi tetikleyen bir yanın vardı. Neden bilmiyorum ama bende sevme isteği, okşama hevesi yaratırdın. Gülüşlerinde dünyayla dalganı geçiyormuş görüntüsü veren bir rahatlık ve muziplik vardı. Dudaklarının kıvrımları, geç bunları, sen giderken, ben dönüyordum der gibiydi. Bendeki görüntülerinde hep uzak bir noktadan bakardın. Örneğin odanın en uzak köşesinden, sahildeki uzak bir banketten, odanın en uzağındaki kanepeden bana gülümserdin. Mesafeli, dikkatli, sıcak ve çelişkili olurdun.

Sen mi bana gelirdin, yoksa ben mi sana giderdim, başka bir bilmeceydi. Bana kalırsa ben sana giderdim. Geceleyin Polatlı ovasından süzülüp geçen bir trene binerdim. Anızlara yıldız yağarken, pencereden gökyüzüne bakardım. Neden illa tren, neden gece vakti? İnan bilmiyorum. Belki de çocukluğumda Ankara Ekspresi ile bu ovayı geçtiğimdendir. Belki de trenler bana kavuşturmayı daha çok anlattığı için… Ama gerçek bilinçaltımın hangi sularında oynaşmaktadır. Bilmiyorum… Şimdi kısacık saçlarınla, çocuksu bakışlarınla bir resim çizsem… İşte bu küçük elli kız sensim desem. Bakışlarında biraz oynaş, gözlerinde kurnazca bir ışıltı yapsam mor ve kırmızılardan. Mavi neden bu kadar az benim resmimde diyeceksin. Ama ben hiç umudu koymadım ki senin şarkılarına. Biraz depresif, ama hüzünlü bir kızdın görürdüm genelde… Dokunsam, gözünün üstünde kaşın var desem kavgaya tutuşacak bir portre oluverir aniden… Mesafeli kalmaya çalışırdım, korkardım… Kitapları severdin, şarkılara bayılırdın genelde. Küçük dağların tepesinde, seni hep kendince otururken bulurdum. Bir akşam, dereden tepeden konuşurken üçüncü birayı içiyorum demiştin. Zırt pırt işemeye mi gidiyor acaba diye düşünmüştüm. Meyhaneden çıkıp eve giderken çişini tutamayıp yol kıyısındaki ağaç diplerinde işeyen erkekler geldi aklıma. Tanıdığım kadınlar genelde içmezdi. Sen hem şaşırtıcı, öte yandan da hemen gerçek oluverirdin. Elbette sen bilemezsin, sarhoş kadınlar genelde erkekleri korkutur. Çünkü bize ağır, adabıyla içmek erkeklere özgüdür diye öğretilmiştir. İçen kadın çirkefe, kavgaya, rezalete meyillidir gibi algılardım. Rahat tavırlarına bir yanım özenirken, öte yanım çekinirdi. Bulaşma oğlum, derdim kendime, bu kadından uzak dur…

Sana kendimce bir isim koymadım. Baharla, denizle, kuşlarla buluşturdum seni, ama çiçeklerin arasına yerleştiremedim. Hep sivri, biraz dikenli bir halin vardı. Güzeldin, tatlıydın ama kaktüs meyvesi gibi çokça dikenliydin. Tadına ulaşabilmek için zorlu bir yolu geçmek gerekirdi. Kaşlarına, gözlerine, dudaklarına kötü söz söylemedim. Güzeldiler… Ve aslında tutkuyu söyleyen tılsımlar da taşıyorlardı. Elbette içimde bir yanım dokunmak, öpmek ve koklamak arzusu da duyuyordu, öte yanım yürü yoluna git diyordu. Sen benim bu halimi anlayıp çekingenliğimle dalganı geçiyordun. Tadını çıkara çıkara… Şimdi bunca zaman sonra, sen benim kötü zamanlarıma denk geldin. Yoksa gününü görürdün desem kaç para… Zayıf zamanlarıma denk geldin. Biraz yaklaşabilsen, azıcık bam telime dokunabilsen, oyuncağın olabilirdim.

Sende hep çözemediğim bir bulmaca vardı. Örneğin önce sıcaktan yakınırdın. Sonra rüzgârdan, bir başka gün yağmurdan… Bir işin vardı, evin ve herkesin adından hayranlıkla söz ettiği bir kasabada yaşardın. Yerli yersiz yakınmalarını dinlerdim. Anlayamazdın. Mutlu olmak için ne isterdin? Yakınmayı, sürekli şikayet etmeyi huy edinmiş bu kız derdim. Şimdi böyleyse bunun ihtiyarlığı hiç çekilmez… Gülüp geçerdim…

Şiir yazardın sen geceleri. Uzun şiirler, tınısında hüzünler, çıkmaz sokaklar ve yolunda gitmeyen kırık aşk hikâyeleri olurdu. Ben de öykülerde hep içine karanlıklar çökmüş insanları anlatırdım. Birisi çıkıp bize baksa, yazdıklarımızı okusa ikimizi de biraz sonra intihar edecek sanırdı. Senin fesleğenleri, sardunyaları ve yaşamayı ne kadar sevdiğini kırk yıl düşünse tahmin bile edemezdi. Başkası bilir miydi şiir sevdiğini, söylemiş miydin? Bilmiyorum… Liseli bir kızın uçarı halleri içinde şiirlerini bana okuturdun. Şiirden anlamazdım ama okurdum, gösterdiğin için kendimi sana yakın hissederdim. Haberin bile olmazdı ama ben gizliden gizliye sevinirdim.

Bir gün öğle üzeri, asfaltların güneşten hamur gibi yumuşadığı bir saatte seni aradım. Bankalar Sokağının arkası tıka basa otobüs doluydu. Telefona hiç tanımadığım biri çıktı. Ben filancayım dedi. Özür dileyip kapatacaktım aslında. Sonra telefonun kendisinin olmadığını, mecbur kalıp baktığından söz etti. Sesinde alaycı gülüşlerden tanıdığım bir çıngırak çalıyordu. Çok geçmeden telefonu sana verdi. Konuşurken bir ara, kurduğun cümlelerin arkasında civelek bir kahkaha patlayıvermişti. Sonraki cümlelerin hepsi aniden anlamını şimşek hızıyla yitirmişti. Oysa zaten ben aramadan önce kararsızlıklar içinde dönüp durmuştum. İşte o an bütün konuşma hevesimi kaybedip aradığıma pişman oluvermiştim. Zaten hava çok sıcaktı, sıkıntımı da ekleyince su gibi ter içinde kalıvermiştim.

O gün, o öğle üzeri, kaldırımın kıyısından kocaman otobüsler geçerken, senin yaşadığın o kasabaya hiç gitmemeye karar veriverdim. Kendimi kızdım, durmadan kendi yarattığı imgelere sarılan hayal gücümün bana oyun oynadığını anladım. Zihnimde canlanan kara kalem kurgular beni her gittiğim kentte acemi bir gezgin yapıveriyordu. Öğlen vakti içmek huyum değildi ama Konak'ta bir birahaneye oturdum. O gün, o öğlen, sıcağın en insafsızında bir bira içtim, bir tane daha, iki, üç, dört, beş… Salak kafam benim, aptal, beceriksiz ve işe yaramaz düşlerim. Hayır, düşündüğün gibi olmadı elbette. Oturup ağlamadım. Şükürler olsun ki sen bende ağlanamayacak kadar azdın… Sadece çok aptal olduğum için kendime kızdım.

Güneş körfezin sularında kıpkırmızı ve sarhoşken, Konak'tan metroya binip Zehra'ya gittim. Onu sevmezdim ama ne önemi vardı. O beni her zaman severdi. Beni kapıda görünce çocuklar gibi sevindi. Bakkala gidip biralar aldı. Taraçadaki asmanın altına oturduk. Hiçbir şey sormadı. O çok iyi bilirdi ki, ben ona nedensiz gelmezdim. Şirinyer'de şehrin ışıkları yıldızlara karışırken içtik. Hiç konuşmadan içtik. Olur, olmaz düşlerin peşinde koşmaktansa keşke bu kızı sevebilseydim diye düşündüm. Ertesi sabah kendime geldiğimde otobüse atlayıp İzmir'i ve Zehra'yı kendi haline bırakıp kaçtım.

Seyfullah
seyfullah@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


Ahmet Şeşen

 Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


  Ediname

Sevgili İhtiyar,

Bakıyorum da derhal ortama uyum sağlayıp kutsal topraklara kapağı atmışsın. Gerçi ben seni bilirim bilmesine de; bu kadar kısa zamanda bu hızla döneceğin aklımın köşesinden geçmezdi. Ama sana üzücü bir haberim var, araştırdım, ne yazık ki; kutsal toprakları ziyaret edenler ayrı uygulamaya tabi tutulmayacaklarmış, sen yanlış bir tüyo aldın herhalde... Yaaa, oturdun mu şapa ! Hatta; bu hususu öne çıkarmaya çalışanlar hakkında "Takıyye Soruşturması" bile planlamışlar, benden duymuş olma. Hem zaten Riyadh'a gitmekle hacı-hoca olunmaz, senin de bilmen gerek, mektep yalamış insansın ne de olsa ! Hani mektebin; İTÜ yerine İYİTÜ ( İstanbul Yoğurtçu İmam Teknik Üniversitesi ) olsaydı, belki yırtardın diyecektim ama hiç kurtuluşun yok oğlum. En çok da; "Nasılsa veto edilir bu yasa teklifi" demene güldüm name'nde. Sen hakketen bunamışsın oğlum, zaten yasayı tavsiye niteliğinde bizzat o makamın kendisi sunmuştu Meclis'e. Uzun zamandır KAHVE MOLLASI'nı yollayamadım ülke dışına ama yoksa sen, hiç mi gazete felan okuyamaz oldun oralarda, vah vah ..!

Dur ben seni biraz aydınlatayım en iyisi ihtiyar. İster ağla, ister bağla; 3.Ramazan 2007'de o makama seçildi bile beğenmediğin insan. Tarihden belki anlamışsındır ama ben yine de açıklayayım. Biz burada hep 3 aylarda yaşıyoruz artık. Recep, Şaban ve Ramazan. Bitince yeni 3 aylar başlıyor; 2.Recep, 2.Şaban ve 2.Ramazan. Bu ihtiyar halinle sen çabuk kavrarsın, hepi topu 3 ay var ezberleyeceğin, problem; "2 miydi, 3 müydü ?", sadece bunu hatırlaman. Gerçi her yerde konu ile ilgili pankartlar görebilirsin, şayet yaşlı gözlüğün yanında ise. Doğal ve bağlantılı olarak da; 3 aylarda içilmez, sana geçmiş olsun bile demeyeceğim, zira Riyadh nedeniyle idmanlısındır diye düşünüyorum. Dur, telefon çalıyor.. Bekle biraz... Selam söyledi sana adaşın, bahçıvanlık işlerine devam ediyormuş. Haa, bir de ona yazdığın name'de fıçı istemişsin, evde ürettiğin şaraplar için ama maalesef marangozluk tarafını bırakmış artık, üzülmeyesin diye de sana yazamamış. Şimdi hatırladım bak; bir hususa da çok bozulmuş, iletiver diye bana söylemişti, bu vesile ile ileteyim bari. Sen ona "Baldızlar nasıl ? Benden selam söyle !" gibilerinden birşeyler yazmışsın, acayip dellenmişti ve "Ne o, şimdi de haremimize mi sarkıntılık ediyor ?" diye bir sürü şey söylemişti. "İyice bunadı artık" dememe rağmen çat diye telefonu kapatmıştı yüzüme, her neyse...

Yine sormuşsun; "Sine-i millete dönmek" felan diye ama Bay KAL, yine öylece ortada kaldı, çatır çatır kabul ettiler istifasını, zira her zaman olduğu gibi geç KALmıştı, isteyen istediği yere kolayca dalmıştı, kılıfını hazırlayan minareyi çoktan çalmıştı. Birkaç aya kalmadan da, yüce makamdan tavsiye niteliğinde dayatmalar gelmeye başladı. Kararı geciken tavsiyeler için de Bakanlar Kurulu'nu bir güzel haşladı. Bizim eski okul da nasibini alıp İYİTÜ oldu bu arada. İÜ de sizlere ömür, İMÜ ( İstanbul Molla Üniversitesi ) yeni adı. Benim site ile ilgili tavsiye kararı da bu arada geldi işte, bir L ile ortama yatay geçiş yapabildim, buna da şükür diyorum. Bu arada bizim tiraj tavan vurdu, Kahve Mollası artık yüzbinlerce kişiye gidiyor. Hem de direkt ev adreslerine. Dağıtımı da DHY ( Deve Hendek Yolları ) ücretsiz olarak gerçekleştiriyor. Haa, bu arada aklıma geldi, şu bizim UyumLu Penguen ( Eee, o da ortama uyum sağladı elbette ! ) söylemişti; arada ufak bir komisyon varmış galiba bu direkt ev adreslerine taşıma işinde ama sanırım RAS firmasına kaptırmış ihaleyi. Dur açılımını da söylemişti, neydi, Rıza Adrese Salla mıydı ne ? Uzunca bir süre "İhaleye fesat karıştırdı, itirazım var" gibi nameler yazmıştı ama ona değil diğerine rıza gösterdiler, o da kaderine razı olup uyum gösterdi, işte o günden beri UyumLu oldu...

İşte böyle ihtiyar, temelli dönüş için zemzem suyu getirmeyi unutma mahalle halkına. Hurma istemez, eskiden yediğin hurmalar herkes tarafından biliniyor zaten. Dediğim gibi; Riyadh yeterli değil, Ceddah, özellikle de Makkah ve Madinah'ı görmeden sakın gelme buralara. Mümkünse; o bahsettiğin testlerin testlerini de oralarda yaptırmaya bak. Bana da 6 ay süre vermişlerdi hala kimsenin bakacağı yok testlerime. Son yıllarda; erkek Dr. kıtlığı başladı adeta, diğerlerine de bu test işi ters geliyormuş. AB yerine; 2007'nin 3.Ramazan'ından beri saf tutmaya çalıştığımız İB'ne alırlarsa belki bir düzenleme yapılacakmış ama velakin; kimbilir kaç Ramazan, kaç Şaban ve kaç Recep var acaba ?

Edi Al-Cem / Kahve Mollası - 2.Şaban, 2008

Not : Lem ihtiyar, bu arada 3. tamam da, oralardan 4.sünün ucuza geldiği söyleniyor, bi araştırıversen sevabına diyorum, hıı ? Öperim pörsümüş gıdından...

asesen@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahvenin Köpüğü : Melis Mine


Leonardo - Evrensel Deha

Bu cumartesi uzun zamandır gitmediğimiz bir yere gidelim dedik, Sultanahmet'ti hedefimiz. Yoldan çıkışımız nasıl oldu, hangi aralık kendimizi Eminönü'nde "Koç Müzesi"ni sorarken bulduk bilemiyorum. Lafa dalıp durakları kaçırma tehlikesini şöforün ikazlarıyla atlatıp Müze'nin önündeki kuyruğa girdik. İçeri adım atmamızla büyülü bir fizik labaratuvarına girmemiz bir oldu sanki.

Lisedeyken fizik derslerini sever miydiniz? Palangaları, makaraları, dişli çarkları ve eğik düzlemleri? Cevap evet ise, hemen sizi buraya alalım, doya doya gezin şöyle. Bu müzede, dişlilerden palangalara, eğik düzlemden hareketin düzlemini değiştirmeye yarayan sistemlere kadar pek çok işlemi yapacak mekanizmaları, bunların yanında da mikserden çamaşır makinesine, kombiden kalorifere, bisikletten otomobile, gündelik hayatın parçası olan pek çok aleti ve de abaküsten cep telefonuna dijital dünyanın kısa tarihçesini burada bulabilirsiniz. Eğer biraz evvelki soruya cevabınız hayır ise, yine de gelin müzeye, burada yepyeni bir dünya bulacak, fiziğin temellerinin kolaylığını nasıl da keyifli olduklarını görüp boşa harcadığınız zamanlara yanacak, bundan sonrası için bir çok gündelik gerçeğin temelini kavramaktan da mutluluk duyacaksınız.

Sergi birimleri genel hatlarıyla beş geniş kategoriye ayrılmış: Mekanizmalar (Ağır bir yükü en kolay şekilde kaldırmak gibi her gün karşılaşılan sorunları pratik olarak çözmek için doğa kanunlarından yararlanan basit makineler, hareketi enerjiye dönüştüren sistemler, dişli çarklar, kaldırma sistemleri ve bilyeli rulman sistemleri) ve doğanın dört ana öğesi: Toprak (matbaa makinesi, yağ presi, vinç tasarımları), Su (Salyangoz dişli veya Archimedes'in vidası gibi su kuvvetini kullanarak enerji üreten makineler, su üzerinde yürümek için tasarlanan donanımlar, hızlı yüzmek için kullanılan yüzgece benzeyen örgülü eldiven), Hava (mekanik kanatlı araç (ornithopter) ve paraşütlü planörün öncü tasarımı ve uçan ornithopter bisiklet) ve Ateş (Top, makineli tüfek ve içine girilebilen tahtadan yapılmış hareketli savaş tankı gibi savaşta kullanılan makine tasarımları). Her bir mekanizmayı hareket ettirebiliyor olmak, aslına ve amaca uygun çalışma imkanı olduğunu görebiliyor olmak, yeterli açıklama ve yönlendirme ile çok başarılı bir sergi Leonardo Sergisi.

31 Aralık 2006 tarihine kadar sürecek olan sergi Leonardo'nun 1478 ile 1513 yılları arasında tasarladığı pek çok objenin çizimlerinden yola çıkarak hazırlanan 40 makinenin gerçek boyutlardaki reprodüksiyonlarından oluşturulmuş. Eserlerin büyük bir kısmı İstanbul'daki Rahmi M. Koç Müzesi'nde sergileniyor ama birkaçı da Ankara'daki Çengelhan Rahmi M. Koç Müzesi'nde sergilenecekmiş. Cumartesi Pazar günleri de 10 -19 saatleri arasında ziyaret mümkün.

Bugüne kadar hiç müzeye gitmemiş olanlara şahane bir başlangıç noktası, müze severlere farklı bir müze anlayışı, fen bilimlerine ilgi duyanlara keyifli bir gezi, öğrencilik ile bağı kesilmemişlere öğretici bir deneyim, Da Vinci sevenlerin ekmeğine bal (yağ demiyorum özellikle "bal") süren bir sergi. Keşke çocuk olsam da Da Vinci'ye hayran olsam sadece, o müthiş zekasını kıskanmasam...

Melis Mine


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotoğraf : Gülendam Oğuz

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 7.563 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Mektubumsun her kalemde

Ne yazacağıma karar veremediğim
Kelimelerin anlamlarını çözemediğim
Sanki bedenimin içinde ama
Benden uzaktasın

Geceleri yırttım sabahlar olsun diye
Gündüzleri ezdim geçtim belki
Aklıma gelirsin diye
Yinede başaramadım

Sen hala benim
Ortasını bulup da
Sonucu olmayan bir mektubumsun

Düşünmek mi güzel yoksa unutmak mı
Ne kadar düşünsemde unutmayı
Yinede seni düşünüyorum

Aslında çoktan bitirdim ben
Bu mektubu
Katladım zarfına koydum
Üstüne göz yaşlarımı yapıştırdım
İste sen o zaman

Sonunu bulduğum
Ama yolunu bilmeyen
Bir mektubum oldun

Geceler sabahları
Sabahlar günleri kovalarken
Sürekli aklımda seni unutmayı
Düşünürken
Onu göndereceğim en güzel
Yeri buldum
Kalbine kalbimize koydum
Ve bende orda sana kavuştum

Uğur Gümüşdere

 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

http://www.msdewey.com
Yepyeni bir arama motoru!.. İnternet teknolojisi ile yaratıcılığın geldiği üst noktalardan biri. Arama da yapıyor ama size tavsiyem hiçbirşey yapmadan bir süre seyretmeniz.

Prison Break dizi filmini seyreden ve yayınlanmış bölümlerini arşiv yapmak isteyenlere güzel bir kısa yol http://rapidshare.de/users/p0p3qz Bu web sayfasında dizinin bir çok bölümü kayıtlı. Bilgisayarınıza indirebilir ve istediğinizde seyredebilirsiniz. Hazırlayan arkadaşın ellerine sağlık.

Aslında daha önce tanıtımını yaptığım ama sesli şiir hizmetinden bahsetmediğim bir site http://www.antoloji.com/siir/sesli_siirler/ size doğrudan sesli şiir sayfasının adresini veriyorum. Şiirler mp3 veya benzeri ses formatlarında hazırlanmış. Şiir dinlemeyi sevenlere büyük bir zevkle tavsiye ediyorum.

…The original Santa Claus, St. Nicholas, was born in Turkey in the 4th century. He was very pious from an early age, devoting his life to Christianity. He became widely known for his generosity for the poor… http://wilstar.com/xmas/xmassymb.htm web sayfasında Christmas nedir ve kullanılan semboller nelerdir diye merak edenlere açıklamalar yapıyor.

İşte bu da kurban bayramına özel sms seçenekleri http://www.komsu.net/hazirsms/kurban_bayram_mesaj.html kime ne göndereceğimi düşünüyorum ama bulamıyorum diyen arkadaşlarımıza kolaylık olsun diye veriyorum. Hem de kurban bayramına özel.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20061222.asp
ISSN: 1303-8923
22 Aralık 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com