|
|
|
24 Ocak 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : 1 ÖLÜ 70 MİLYON YARALI!.. |
"Sevgili dostlar, bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, ailemizin büyüğünü, sizin kardeşinizi uğurluyoruz. Sağdakine soldakine, öndekine, arkadakine rahatsızlık vermeden, saygısızlık yapmadan, sloganlar atmadan ve pankartlar açmadan sessiz bir saygı yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceğiz.
Yaşı kaç olursa olsun, 17 veya 27 olsun, katil kim olursa olsun bir zamanlar bebek olduğunu da biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratmayı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.
Onun için dokunulmazlar yoktu. Büyük bir bedel ödedi.
Nefretle hakaretle, kanı kandan üstün tutarak güzel gelecekler olmaz kardeşlerim. Kanı kandan üstün tutmak olmaz kardeşlerim...
Kimseyi öldürmeyen, kimseyi aşağılamayan, kin tutmayan, kardeşinin hakkını arayan sevdiğim. Ah sevgilim yaptıklarını konuştuklarını kim unutabilir, kim unutturabilir sevgilim Korku unutturubilir mi sevgilim, hayır hiçbir karanlık unutturamaz sevgilim...
Çocuklarından ayrıldın, benden ayrıldın, sevdiklerinden ayrıldın ülkenden ayrılmadın sevgilim...
Kardeşlerim, onun dostluğa olan sevgisi onu buraya getirdi. Korkuya meydan okuyan sevgisi onu büyüttü. Diyorlar ki, o büyük bir adam. Size soruyorum, o büyük mü doğdu, o da bizim gibi doğdu. O da topraktandı, bizim gibi çürüyen bir beden, gözlerindeki sevgi onu büyük yaptı. İnsan kendiliğinden büyük olmaz, insanı yaptıkları büyük yapar. Evet o büyük oldu, çünkü büyük düşündü, büyük söyledi. Sessizce büyük konuştunuz. Siz de büyüksünüz.
Bu kadarla yetinmeyin. Nefretle, hakaretle, kanı kandan üstün tutarak kardeşlik olmaz.
Rakel Dink"
...
Hrant'ı hep birlikte uğurladık. Beylik söylemlerden biri gibi belki ama gerçek, Hrant'lar sel olup aktı. Sessiz çoğunluk sesini duyurmakla kalmadı, kifayetsiz yöneticilerin kendisini aptal yerine koymasına isyan etti. Ağzını bile açmadan haykırdı. Ama törenin en can alıcı bölümü sevgilisini yitirmiş bir vatansever kadının vatandaşlarına yakarışıydı. Dinleyen herkesin tüylerini diken diken eden bu konuşmanın bir bölümünü yukarıya almayı bir borç bildim. Kimseye kızmadan, kimseyi lanetlemeden sadece sevgi ile kaleme alınmış harika bir konuşmaydı. 70 milyonun önünde veda ettiği kocasına "Sevgilim" diye haykıran bir kadın vardı kürsüde. Bu da herşeyin özüydü sanki.
Bugün bir başka acı günün daha yıldönümü. 14 yıl önce bugün karlı bir Ankara gününde kurban verdiğimiz onurlu bir gazeteciyi, Uğur Mumcu'yu anıyoruz. Anlamsız cinayetlerden arınmış bir Türkiye'yi bugün daha da çok özlüyoruz. Umarım geç değildir.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Kahveci Gemici : Tamer Kaplan Nurtopu gibi bir Ağca'mız daha oldu |
|
Tüm toplumlarda “ dimağlarındaki düşmanlara ” karşı sürekli savaş halinde yaşayan marjinal guruplar var. Kendilerini mensubu oldukları ulus, din, mezhep, sınıf vs’ nin fedaisi gibi gören bu guruplar ait oldukları kitlelerin adına hareket etme yetkisi kendilerine verilmediği halde toplumlarının hiçbir şekilde onaylamayacağı yöntemlerle hayallerindeki düşmanlara karşı toplu katliama varan şiddet eylemlerine başvurabiliyor. Ana yöntemleri “ şiddet ” olan bu guruplar, hedef olarak, bazen düşman olarak gördükleri kesimden, bazen de “ hain ” olarak niteledikleri kendi toplumlarından birilerini seçiyorlar.
Bu gurupların tuzaklarına düşmemek için hepimize düşen zor görevler var. Bu görevlerin başında tahrik olmamak ve misillemeden kaçınmak var.Sessiz çoğunluk olarak, “eylemi gerçekleştirenin kim olduğu” ve “eylemin hedefinin kim olduğu” konusunda genellikle sorunlar yaşayabiliyoruz. Son örnekte yaşandığı gibi, kendi toplumumuz içinden birisinin Hrant Dink’e yaptığı suikast eyleminin arkasında haklı olarak “marjinal ve hasta dimağlı” birilerini, hatta CIA, Mossad, Asala vb örgütlerini görebiliyoruz da, benzer bir eylem bizden birine karşı yapıldığında aynı soğukkanlılığı ve sağduyuyu gösteremiyoruz ve bunu topyekün karşı tarafa mal ediyoruz. Toplumlarda birbirine karşı tırmanan nefret ve öfkenin birincil kaynağı bu sübjektiflik. Bu bize özgü bir kusur değil, hemen her toplum aynı.
Her şeyden önce şunu aklımızdan bir an olsun çıkarmamalıyız: toplum vicdanını rahatsız eden her eylem, sonrasında onarılması daha zor oluşumlara yol açabilir, bu nedenle soğukkanlılıkla değerlendirilmesi gerekir.
“1915’te Ne Oldu” blogumda özetlemeye çalıştığım gibi, Ermeni ulusu yakın geçmişte büyük bir felaket yaşadı. Tebası olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş halinde olmasından yararlanıp, Osmanlı’nın savaştığı Rusya, Fransa ve İngiltere’nin tahrikine kapılarak bağımsızlık için ayaklandılar. Çok zarar verdiler ve çok zarar gördüler fakat başaramadılar ve başarısızlığın onlara maliyeti çok yüksek oldu.
Yaşananların, Ermeni toplumundaki etkisi, Türk toplumundaki etkisine kıyasla çok daha fazladır. Çünkü bizim kayıplarımız dökülen kanlardan ibaret oldu ve vatanımız bizde kaldı. Ermeniler ise aldıkları ve verdikleri canların yanında, gerçekte Türklerle ortak vatanları olan Anadolu’yu terk etmek zorunda kaldılar.
Onların bu dosyayı arkalarında bırakamamalarının nedeni, dökülen kanlardan çok kaybedilen vatandır. Ama bunun için bizi suçlamaya doğrusu pek hakları yok.
Sonraları, ulusal davalarını, 2. Dünya Savaşında yaşanan “Yahudi soykırımının” oluşturduğu merhamet ve sempati rüzgarının arkasına katma hevesine kapılıp eski düşmanlıkları yeniden hortlattılar. Son cinayet de ekilen düşmanlık tohumlarının sonucudur.
Bunu söylerken katili mazur göstermek gibi bir hedefim yoktur, ama görünüyor ki bu düşmanlığı körükleyenler için, dökülen kanın hangi taraftan olduğunun bir önemi yok. Yeter ki bu konu yeniden gündeme gelsin, gündemde kalsın.
Acı olan ise Ogün Samast gibi zavallıların, “dimağlarında yarattıkları düşmanın” ekmeğine yağ sürdüğünün ve hizmet ettiklerini sandıklarına verdikleri zararın farkında dahi olmaması.
Kahramanlık, silahsız hasmına enseden kurşun sıkmak değil, nefret edildiğini bile bile, canı pahasına doğru bildiğini savunmaktan geri kalmamaktır.
Hrant Dink doğru yöntemlerle yanlışı savundu, yanlış yöntemle bertaraf edildi.
Kahramanca yaşadı ve öldü.
Tamer Kaplan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir |
OLUK, ACI, SONRASI YAŞAM…
Neme lazım söyleminin eyleme döndüğünü görmek mi bu denli acıtan, kanatan, sancıtan.. Ömrüne avuntuyu reva görmek böyle olsa gerek.
Kışkırtıcı bir zavallılık daha. Oluklaşarak akanların ardı sırasız.. Çok gecelerde karanlık koyulaşır da sabaha yakındır vakit
Bu kez uzaklaşıyoruz sabahlardan
Neme lazım
Nene lazım
Dokunma
Üzerine vazife mi dememişler miydi
Düşünmekti
Suçtu
Akıtırlardı
Oluk
Kırmızı
Ne kadar aptallardı, bir kez akıtacaklardı
Çoğalacaktık
Bu muydu
Bu kadar acizlik
Bu denli ucuzluk
Kayıyor birer ikişer
İnanır olanlar
Evin küçük oğluyla aynı zamanlarda, haber manşetlerinde adı şıkça duyulduğunda aşikar bir isimdi adı.. Yazıktı.. Günahtı..
Hepsi bu kadar olamazdı
Değildi
Olmamalıydı
Göz yanılgısı bu
Olsa olsa yanılmış, hedefini şaşırmış bir buğu sancısı
"Adam"lar ölmez!
Bütün inancı o aciz akıntıyla bitireceğine inanları öldürdüler
Kendi elleriyle, kendilerini yani
Çaresi yok
Karanlığa sövmek bir halt değil
İnanıyorsan, inan
Zavallı olan onlar
Ölen, öldürendir
En geri dönüşsüz, en lanetli ölen, öldürendir
Öldürülen, düşünür
Düşüncedir bedeni aşar yaşar
Yaşar
Yaşar
Yaşar
Bu çağda, bu mevsim, bu devir
Bu kadar mı ufkun hala
Kendini öldürdün
Kendi ellerinle
Senin tek inancın bir bünyeden akıtılınca biter her şey sanrın kadar
Kendini öldürdün
Kendi ellerinle
Senin, sağolması gereken bir başın da yok
Fikirler bedenleri aşar
En kalabalık o vakit yaşar
Yaşadı
Yaşıyor
Yaşayacak
Kendini öldürdün
Demincek
Kendi ellerinle kendi kendini
Senin sağolacak bir başın da yok
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
|
UĞUR'suz bir günün düşündürdükleri!..
24 Ocak 1993 ! Yer Ankara…
Bir kez daha kalleşçe patlatılan bir bomba…
Ve kapı eşiğinden el sallayan eşi Güldal'ın gözleri önünde paramparça olan bir beden ve bir daha evine dönemeyecek, bir baba, bir koca, adam gibi bir adam… UĞUR MUMCU.
Gül dalından koptu. Uğur Güldal'ından ayrı düştü!
Peki neden ? Bence neden tek ! Birilerini rahatsız ediyordu… Sakıncalıydı…
Peki kimleri ?
Bu sorunun yanıtını herkesin bildiğini veya en azından hissettiğini sanıyorum.
Sözü fazla uzatmadan, Uğur Mumcu'yu nasıl algıladığımı kısaca söyleyeyim isterseniz :
- Her şeyden önce bir demokratik sosyalistti
- Demokrattı, herkes için ve her yerde demokrasiyi savundu
- Sosyalistti, emeği ve çalışanın hakkını savundu ; sömürüye, soyguna, talana karşı çıktı
- Şiddete karşıydı, demokratik çözümleri savundu, barıştan yana oldu
- Din tüccarlarına karşı çıktı, laikliği savundu
- Işık düşmanlarına karşı aydınlığı savundu.
Bu nedenle mücadelesini verdiği değerler ve ilkeler unutulmadı, unutulmayacak. Çünkü onu yaşarken ve katledildikten sonra haklı çıkaran sebeplere her gün bir yenisi ekleniyor. Barış, laiklik, özgürlükler, insan hakları, demokrasi her yerde, ve Türkiye'mizde her yerden daha çok, tehdit altında. Acımasız vahşi neo-kapitalizm her yerde herkese saldırıyor. Uluslararası hukuk kuralları ihlal ediliyor. Ülkeler istila ediliyor, silahlar satılıyor, ilkeler çiğneniyor, göz yaşları oluk oluk akıyor. Atatürk devrimleri bir bir yok ediliyor.
Sizler, yani aydınlanmayı engelleyenler, ne yaptığınızı çok iyi biliyorsunuz. Planlı-programlı çalışıyorsunuz. Paranız var. Satınalım gücünüz yüksek.
Peki ya bizler ! Bayram kutlamaları ve anma günleri dışında ne yapıyoruz?
Ben üzülüp ağlamaktan yana değilim ! Görevimiz onun ve onun gibi aydınların fikirlerini uygulayarak yaşatmak olmalı. Çalışarak, üreterek, paylaşarak ! Azimle ve cesaretle.
"Ölümden korkup da sonunu sayan
Ölür gider yâr koynuna giremez "
diyor Karacaoğlan !
Bizim girmek istediğimiz yar koynu ise laik, demokratik sosyal hukuk devleti, bir ve bütün, bağımsız ve çağdaş, onurlu Türkiye değil mi ?
"Susmayı, kendi kabuğunun içine çekilmeyi" çağın suçu olarak niteliyordu. "Cesur bir kere, korkak bin kere ölür" diyordu Uğur Mumcu.
Toprağa verildiği gün Ankara'da tarihin en büyük laik yürüyüşünde 250.000 kişinin hep bir ağızdan söylediği şu dörtlük belleklere kazındı :
"Ankara'nın taşına bak/Gözlerimin yaşına bak/Uyan uyan Gazi Kemal/Şu feleğin işine bak". Bu halk türküsü ölümünden sonra bir bakıma Uğur Mumcu ile özdeşleşti.
Vurulduk ey halkım unutma bizi!.. Uğur Mumcu'nun vasiyeti oldu.
"Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır.
Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." diyordu M.K.Atatürk.
Ölüm insanlar için, ama ayrılık zor.
Kısa ömürlü de olunsa, önemli olan yaşarken onurlu yaşamak :
aş ile, iş ile, eş ile, barış ve dayanışma içinde, hep birlikte, uygarca…
Boşuna kurtarıcı beklemeyi bırakıp, elimizdeki mumları değerledirmemiz daha anlamlı olmaz mı sizce?
Bakın şair Özdemir Asaf neler diyor " Korku " adlı İlhan İrem'in müziklendirdiği şiirinde :
KORKU
Aldanacaksan sevgilerinle,
İnsanların yalancı gururlarına…
Kalacaksan parlak sözlerin etkisinde,
Kelimelerinle onlara kapılacaksan,
Yaşama !
Oyun yapıp oynarlar seni
Geceleri aralarında.
Şarkı yapıp söylerler dostlarına,
Roman gibi okurlar boş zamanlarında.
Masal yapıp anlatırlar çocuklarına.
Aldanacaksan gecelerinde, kara gecelerinde
Aydınlık dünyaların şen insanlarına.
Yanılıp içini açacaksan,
Derdini gizlemeden durmayacaksan,
Yaşama !
Saklarlar dinlediklerini
En zayıf zamanında vururlar seni.
Uyduramazsan fikirlerine
Başıboş hareketlerini,
Tefe koyup çalarlar seni.
Herşey gözler önünde cereyan ediyor.
Bizim Mumcu'muz öldü, ama mumumuz yanmaya devam ediyor. Yatsı yaklaşıyor, yalancılar düşünsün !
Umut dolu duygularla UĞUR'lu günler dilerim.
Yakup Yurt Brüksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
|
|
Barış Güvercini : Banu Kurtis Chouard IKEBANA'NIN GELENEKSEL İLKELERİ VE İFADELERİ -3 |
|
Okulumuz bu ilkeleri, "UYUMLAR" (Ahenk) başlığı altında öğretmektedir. Uyumlar, Ikebana buketinin kurallarıdır. Sayıları 7 olan uyumların esin kaynakları :
1- Doğa
2- Renkler
3- Dal ve yaprak karakterleri
4- Kompozisyonun konusu 'mevsimler'
5- Çevre koşulları
6- Sosyal ilişkiler
7- Estetik
Söz konusu uyumlar da pratikte 7 düzen içersinde belirlenirler:
1- Çiçekler ile kap ya da vazolar arasındaki ilişki,
2- Kap ya da vazolarla, yardımcı öğeler (aksesuarlar) arasındaki ilişki,
3- Çiçekler ve zemin arasındaki ilişki,
4- Çiçekler ile buketin görünüşü arasındaki ilişki,
5- Çiçekler ile arka plan arasındaki ilişki,
6- Buketin görünüşü ile, kap ve vazoların biçimi arasındaki ilişki,
7- Buketin çevresi ile olan ilişki.
Yedinci şıkta, kompozisyonu yaparken odadaki eşyalara, tablolara ve diğer öğelere de uyulması gerektiğini unutmamalıyız. Tek amacımız, buketle gözümüz arasında bir ahenk yaratabilmektir.
Bu uyumların tümüne birden, "sanatçının esin kaynakları arasındaki uyum" adını da verebiliriz.Buketi tasarlarken,gerçekleştirmeye başlamadan veya daha sonra yerleştirirken, bu yedi esin kaynağı ile, yedi ilişkiyi aklımızdan hiç çıkarmamalıyız.
Ikebana buketini oluşturacak dallar ve çiçekler, mevsimlere göre olanaklar ölçüsünde seçilir ve değerlendirilir. Sanatçının bu kuralları gerçekleştirmesindeki başarısı, doğaya yakınlığının bir ölçütü sayılır.Buketin gerek malzemesi gerekse ruhu açısından özünü doğa oluşturur. Oysa doğa bir gerçektir. Bu nedenle de buket daima ilk önce gerçekçi olacaktır. (Kaidelere sadık kalmak için)
Gerçekçi ifade
Gerçekçi ifadede sadece ve sadece doğadan sağlanan malzemeler kullanılır ve mevsimlere özgü bitkilerin dışına çıkılamaz. Doğal bir manzaradan etkilenilir ve bu manzarayı sadece mevsim çiçeklerinden yararlanarak resimlendirmeye çalışılır. Doğanın aslına uygun biçimde yansıtılması temeline dayanan bu ifadeye, "Natüralist ifade" de diyebiliriz.
Bu bukette esas olan, doğanın minyatürünü gerçekleştirmek değil, seyircisinin doğalı düşünmesini sağlamak ve doğayı seyircisinin gözleri önünde canlandırmaktır.
Bu nedenle de Ikebana buketlerinde perspektif çok önemlidir. Gerçekçi ifadede, tabiat
şartlarının haricinde yapay değişikliğe uğramış dallar ve yapraklardan kaçınmak gerekir.
Gerçekçi olmayan ifade
Gerçekçi olmasa da yine doğadan kaynaklanır. Tekniğini gerçekçi ifadeden öğrenir. Sanatçının buketini gerçekleştirirken, çağdaş düşüncelerini katarak biçimini geliştirdiği izlenir. Bu ifade şiir karakterine daha yakındır.
İzlemci ifade
Kişinin içinden gelen duygularini ifade edebilmesidir. Başlangıçta, doğadan ve ikebanadan esinlenmiş bir duygu, bir buket biçiminde dışa vurulur. Sanatçı, doğadan bir izlenim almıştır ve bunu dışa vurmak ister. Ancak, bu şekilde tabiatın doğal yapılarına sımsıkı bağlı kalacak yerde, her biri kendine özgü bir dile sahip olan değişikliğe uğratılmış malzemelere de buketinde yer verir. Bu biçimlendirme ile perspektif değil, her malzemenin kendine özgü dilini vurgular. Bu durumda malzeme öğelerinin tıpkı bir senfonide olduğu gibi, kendi doğalarınca genel uyuma katkıda bulunmaları gerekir.
Eşzamansal (SENKRONIST) ifade
Değişik öğeler arasında uyum araştırmasıdır. Izlemci buket çalışmasında anlatımını doğa ile duyarlılaştırmaktaydı. Eşzamansal çalışmada ise, kompozisyonu harekete geçiren nesnedir. (Bu nesne her hangi bir obje de olabilir.)
Bu çalışmada dikkati nesne çeker, buketin çıkış noktası nesnedir. Buketin şekil ve renk kuralları yine geçerli olsa da, önemli olan kullanılan malzemenin nitelikleridir. Bu nitelikler arasında zıtlığı ya da uyumu belirtmek esas sayılır.
Dallar, çiçekler egemen unsur, yani nesne olmakla birlikte, çiçekler ön sıradaki yerlerini
korurlar.
Yaratıcı ifade
İfade biçimlerinin en yenisi olan yaratıcı ifade sayesinde Japon çiçek sanatı Ikebana, güzel sanatlar alanında ve özellikle de heykeltraşlığa adımını atmış oldu.
Imgelenmis veya hayalci (imajinatif) ifade
Bir kıyaslama gerekirse bu tur Ikebana buketlerini, resim sanatındaki sürrealizme (gerçeküstücülük) benzetebiliriz.
Bir deniz kabuğu, bir çiçeğin taç yaprağını ya da ölü bir dal, bir insanı temsil edebilir. Bu örnekte her türlü unsur ve biçim kavramı bir yana, hayal gücü de sınırsız çalıştırıla bilinir.
Hayalci modeli, "içimizdeki bir görüntünün uzay izdüşümü" olarak da niteyeleyebiliriz.
Soyut (abstre) ifade
Dış olgudan soyutlanmış düzenlemeler bu kategoriye girer. Soyut buketlerde akla gelen bütün malzemeler kullanılabilir. Hiç bir kısıtlama yoktur ama Ikebana öğrenimini tamamlamayan ve öz geçmişini iyi bilmeyen hiç bir sanatçının soyut çalışmaları kabul edilemez; hatta sanatçının üstün bir yeteneği olması, öz geçmişinde ikebananın klasik ve modern dallarında adını duyurmuş olması gerekir.
Banu Kurtis Chouard
Redaksiyon : Ferda Önler
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Kendinize İyi Bakın : Serap Bengi Şencan |
HAYDİ PARÇALAYALIM 2
TAZELEYİN
Eğlence sezonu da olsa, çok fazla gıda tüketmek bizim için iyi değildir. Bazılarımız böyle günlerde normalden daha fazla alkollü içecek tüketme eğilimi gösterir! Çay ve kahve gibi alkol de vücudun nem kaybetmesine yol açacak sindirimi yavaşlatır, karaciğerin yükünü arttırır ve böbreklere ekstra iş yükler. Neyse ki birçok gıdada, özellikle taze ürünlerde, su olduğundan tabağınızı salata veya sebzelerle doldurun ve vücudunuzun içini yenilemek için meyve ağırlıklı bir kahvaltının tadını çıkartın. İyi nemlendirilmiş bir vücut, toksinleri etkili bir şekilde ortadan kaldırıldığından günde 8-10 bardak suya gerçekten ihtiyaç duyarsınız.
DÜZENLİ YEMEK YİYİN
Midemiz,düzenli aralıklarla sindirim amaçlı sıvılar salgılar; midede "işlenecek" çok az şey varsa veya hiçbir şey yoksa bu sıvı zarar verici asitlere dönüşür- muhtemelen açlık krampları öncesindeki o asit hissini yaşanışsınıdır.! Vücudun doğal biyolojik ritimlerini korumak için düzenli aralıklarda, ideal olarak her dört ile altı saatte bir, yemek yemek gerekir, böylece vücudunuza sürekli bir yakıt ve besin tedarik etmiş ve ruh halinizin dalgalanmasını, iştah ve enerjideki iniş ve çıkışları önlemiş olurunuz.
SİNDİRİM SIKINTISI
Stres ve stresle ilişkili duygular, vücudun dikkatini mide ve bağırsak bölgesinden uzaklaştırıp sindirim sürecini durduran ve vücudu "eylem"e hazırlayan "savaş veya kaç" hormonlarını devreye sokabilir. Bu gibi zamanlarda yenilen gıdalar düzgün bir şekilde sindirilmediğinden kızgın, üzgün veya baskı altında iken yemek yemenin bir faydası olmaz. Altın kural çok basittir-kendinizi rahat hissettiğinizde ve yediklerinizin tadını çıkarmaya vaktiniz olduğunda yemek yiyin. Stresli anlarda yemek yemek sindirim sorunlarına davetiye çıkarmaktır.
LEZZET
Eğer amacımız, sindirim sisteminizin bakımıysa şu basit gerçeği unutmayın: "gıdam benim yakıtımdır; ne yiyorsam oyum"… Alışveriş yaparken neler seçtiğinize bakıp kendinize sorun: bu ne kadar besleyici? Yemeklerinizi ekstra bir sevgi ve özenle hazırlayın- gerçekten ne yiyorsanız o sunuz! İyi bir yemek ağzınıza, gözünüze ve damağınıza hitap etmelidir. Her bir öğünde bu zevkin aynısını almak mümkün olmayabilir ancak çok fayda elde edeceğinizi de düşünün. Bu ufak ve basit değişiklikler sizleri gerçekten sağlıklı tutabilir.
Kalbiniz ve ruhunuz iyi ve güzel olan her şeye açık olsun.
Sevgiyle kalın…
Serap Bengi Şencan kendineiyibak@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
HRANT
tarih o delik ayakkabıyı unutmayacak
(sevgili,sözcüğünü böylesine güzel söyleyen Hrant'ın eşine...)
gözlerimin
gözeleri
kurudu
Yemen'den Allahuekber'e
Uğur Mumcu'dan Deniz'e
çocukluğumdan kalmış
bi damla gözyaşım vardı
yüreğimin en derin yarasında saklardım
ta içimde
binyıllardır o yanardı
ben kanardım
hani olur ya
görürsem bu dünyada
hasretim aydınlığı
su diye sunacaktım
uzak bozkır köyünde
içinde kaca bir tarih
ulu bir halk
bir kara sevda
bir tuzlu damla
akıttım
kurşun yarana
bir damla gözyaşıydım
neye yarar bilmem ama
uzak bozkır akşamında
yana yana
aktım sana
23.01.2007 19:27
Adnan Durmaz
|
Mirkelam 26 Ocak Cuma gecesi Muamma'da!..
Kahve Molası 3 çifti bu geceye davet ediyor.
Yapmanız gereken önce yukarıdaki resmi tıklayıp Mirkelam'ın Web Sitesini (http://www.mirkelam.com.tr/) ziyaret etmek, sonra http://www.powerturkmuzikodulleri.com/ adresine gidip Mirkelam'ın Web Sitesine oy vermek. Dilerseniz aşağıdaki resmi tıklayarak oy vermeniz de mümkün.
İkişer kişilik davetiye kazanacak 3 kahveciden biri olmak için yapmanız gereken, 25 Ocak Perşembe (Yarın) günü saat tam 12:00'de bana ( editor@kmarsiv.com )isminizi ve telefon numaranızı bildireceğiniz bir mesaj atmanız. Saat 12:00'ye en yakın mesaj atan 3 kahveci Cuma akşamı Muamma'ya davetiye kazanacaklardır.
Not: İstanbul'da olup Rumelihisar'ındaki Muamma'ya gitmesinde sakınca olmayan kahvecilerin başvurması önemle rica olunur.
Tarih: 26 Ocak Cuma saat 22:00'den itibaren
Yer: Muamma - Rumelihisarı http://www.muamma.org
VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi
Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, 29 Ocak'da, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılacak.
Türkiye'deki Küba Büyükelçiliği'nden Alejandro Simancas'ın vereceği bir Konferans'la başlayacak etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılacak.
29 Ocak Pazartesi, Saat: 20:00'de Cervantes Enstitüsü'nde gerçekleştirilecek Anma Programı; Konferans sonrasında Sergi Açılışı ve kokteylle devam edecek.
Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.
Sergi Bilgileri
Açılış: 29 Ocak 2007, Pazartesi, Saat: 20:00
Sergi 29 Ocak- 24 Nisan tarihleri arasında izlenebilir.
Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
İhtiyacınız olan yardımcı bilgisayar programlarını ararken genellikle ücretsiz olanları, önceden ne olduğunu bildiğiniz ve gerçekten ihtiyacınızı görecek olanları tercih edersiniz. http://www.freewarefiles.com/ web sayfasında bir çok yardımcı programın, ya ücretsiz tam sürümünü ya da denem sürümlerini bulacaksınız. İçlerinde mutlaka ihtiyacınıza uygun olanları vardır.
Kaba güç kullanarak hakkını aramaya her zaman karşı çıkmışımdır. Ama öyle anlar vardır ki sinirinizden dudaklarınızı kemirip, gözlerinizi kısarak karşınızdakine nefretle bakarsınız. İşte öyle zamanlara özel bir web sayfası tavsiye edeceğim. http://www.purple-twinkie.com/games/boss.asp Kızdığınız kişinin adını üst tarafa yazıp çalışmaya başlayabilirsiniz. Sağ üst tarafta ise sonradan pişman olanlar veya yeniden başlamak isteyenler için ilk yardım seti mevcut.
McDonald’s dünyasını ve işletme mantığını anlamanın en kolay yolu vereceğim kısa yoldaki oyun ile başlar. http://www.mcvideogame.com/index-tur.html Eğer kovulmadan oyunu başarabilirseniz işletme mantığını kavramışsınız diyebiliriz.
Bilimsel bir tez gibi görünse de insan beyninin gördüğünü algılama süresi ile parmak refleksi arasındaki bağlantıyı test edebileceğiniz ilginç bir oyun. http://www.bbc.co.uk/science/humanbody/sleep/sheep/reaction_version5.swf
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|