Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.138

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 31 Ocak 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Suçlu İnternet, hemen asalım!..

Merhabalar

"İnternet kafelerde dönen dolapları gayet iyi biliyorum. Bunların üstüne kararlılıkla gideceğim. Filtreleme üzerinde yoğun olarak çalışıyoruz."

Yazıma ünlü Türk büyüğü Tayyip Bey'in internet hakkında ezberleyip söylediği vecizelerden bir dizi ile başladım. Bu sözler neden mi edildi? Çünkü katil bomba yapımını internetten öğrendi. Çünkü katil emirleri internetten aldı. Çünkü katil günün büyük bölümünü internet kafede geçiriyordu. Çünkü porno belası internet üzerinden yayılıyor. Çünkü şiddet kafelerde öğreniliyor. O zaman suçlu bulundu, tez internetin kafası kesile. Suçluyu orada burada aramak gerekmez. Onlar milli duygularla hareket etmiş birkaç delikanlı. Muhbir 4 kere ihbar etmiş ama itibar edilmemiş, o zaman suçlu internet. Bombacı bombayı atmış, cezasını çekmiş, çıkmış, bir daha peşine takılmak gerekmez ki, tek suçlu var o da internet. Saçma sapan konuşuyorum farkındayım ama hepsi doğru değil mi? O zaman saçma olan ben miyim, yoksa onlar mı? Peki ya sapan kim?

Efendim, hükümet düştüğü aczin, hakim olamadığı güvenlik güçlerinin peşini bıraktı, anlaşılması zor olduğu için hakkında ileri geri atmakta sakınca görmediği bir suçlunun peşine düştü. Yolu açık olsun. Memleket nüfusunun %75'inin daha tanışmadığı internet denen melaneti bir astık mı, görün siz memlekete gelecek dirliği düzenliği(!?). Teknoloji özürlü, klavye düşmanlarının hazırlayacağı yasaların, web sitesi ile Naciye Sultan sitesini bir tutan güvenlikçiye emanet edilecek olması da işin en trajikomik yanı.

Bir arabanın trafik kurallarına aykırı, aşırı hızla şehir içinde kullanılmasına, televizyonların beyni uyuşturucu, şiddete teşvik eder yayın yapmasına nasıl karşıysak, internetin hakaret etmek, çocukları istismar etmek, özel bilgilerimizi elde ederek hırsızlık yapmak ve benzeri suç diye addedilen konularda kullanılamasına da karşıyız elbette. Ama bu karşı çıkış, arabayı, televizyonu, interneti ortadan kaldırmak, sansürlemek anlamına gelmez. Hele bilişim gibi son sürat ilerleyen bir medeniyet aracını, koltuk değenekleriyle ardından koşup, oluşumdan bihaber olarak tepki yasalarıyla denetlemeye çalışmak sadece komedi olarak nitelendirilebilir.

İnternet, mahalle arasında 5-10 makinayla kafelerde yürütülen bir temaşa sanatı değildir. O kafelerde internete ulaşma oranı %10'u geçmez. On makinadan dokuzunda bilgisayar oyunu oynanır. Bunu bilmek için başbakan olmak gerekmez, ilgi yeterlidir. Tek tıkla dünyanın öbür ucuna ulaşabildiğiniz bir hizmet aracını denetleyebileceğinizi düşünmek hayalciliğin en kocamanıdır. Kural tabi ki konmalı ama bu çalışma yapılırken Dünyada bu konuda yıllardır çalışan kuruluşlarla işbirliği yapılmalı, en önemlisi bu işi çok iyi bilen bilim adamlarından tavsiye alınmalıdır. Yoksa, suçu internete atıp kendini temize çıkarmak için yasa çıkarıyorsan bunun adı sanal paranoyaklıktan başka bir şey olmaz. Yalnız benim gönlüm ferah. Her ne kanunla kısıtlamaya giderlerse gitsinler 2 ay geçmeden onun önüne geçebilecek bir melanetle savaşıyorlar ama bunun farkında bile değiller.

Son sözüm medyaya. Bu insanları biz internet severlerin başına musallat eden medyaya. Kardeşim siz kendi işinize gücünüze bakın. Önce kapınızın önünü süpürüp tirajlarınızı, reytinglerinizi adam gibi artırmanın yolunu bulun. İnterneti de bize bırakın, biz onunla mutluyuz. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 KahveRengi : Alaattin Bender


YÜZ YÜZE - GÖZ GÖZE

Empresyonizm (İzlenimcilik) ve Ekspresyonizm (Dışavurumculuk). Sanat tarihinine damgasını vurmuş iki büyük akım. Doğayı izlemekten, taklit etmekten sıkılan ressam, insan benliğinin sahip olduğu sırları keşfe çıkmıştır. Duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı Ekspresyonizm'in temel öğesi figürden hareketle 'portre'dir. Mantığın ve duygunun izleri sadece ve sadece insan yüzüne yansır. Kimi zaman, bu izler doğal bir şekilde yansırken, kimi zaman da insan adeta tiyatronun sembolü olan maskelerden takınarak gerçek yüzünü saklamaya çalışır. Ancak, unutulmamalıdır ki "gözler kalbin aynasıdır."

Başlangıçta krallar, hükmedenler, zamanın ünlü ressamlarına portrelerini sipariş etmiş, böylelikle saray ressamları türemiştir. Teba toplumundan birey toplumuna geçişle birlikte bu kez de ünlü, zengin ve popüler şahsiyetler yaşamın faniliğinden hareketle ve bir "iz" bırakabilmek, suretlerini olsun yaşatabilmek kaygısıyla tuvalin karşısında yerlerini almışlardır. Yine bu dönemden başlayarak sanatçı etkilendiği, ilgi duyduğu yüzleri resmetmeye, sanatının ve duygularının izlerini bu portrelere yansıtmaya başlamıştır. "Da Vinci'nin Şifresi"ne de konu olan Leonardo'nun 'Mona Lisa'sı ('La Joconde') saflık, zerafet, belli belirsiz bir gülümseme ile etkileyici, düşündürücü ve yanıltıcı şekilde şifreli ("enigmatic") bir bakışı da beraberinde barındıran dünyaca ünlü gizemli bir portredir.

Portre örneklerini resim sanatının yanısıra fotoğrafta da görmek mümkündür. Ara Güler '100 Yüz' adlı kitabında Türk Edebiyatının Yüzleri'ni ölümsüz kılmıştır. Tam da bu noktada resim ile fotoğrafın farkı enikonu ortaya çıkmaktadır. Bir "t" anında çekilen fotoğrafta 'görünenin görünmeyen yüzü'nü yansıtmak hiç de kolay değildir. Çok özel çaba ve vizyon gerektiren bu durumu ancak Ara Güler gibiler başarabilir. Bu konuda daha şanslı olan resimde bu hem kolay, hem zordur. Sanatçı çizgi, renk, leke ve benek gibi resmin enstrümanlarından faydalanmak suretiyle yaratıcılığının sınırlarını zorlar. 'Vesikalık' benzetimden çok poz verenin kişiliğini, karakterini, iç dünyasını ortaya koyan bir benzerlik arayışı içine girer. Karşılaştığı insanların yüzlerini resmeden sanatçı, kimi zaman da başka başka yüzlerde kendi ifadesini, kendi yansımasını bulur; tıpkı berrak bir suda kendini izler gibi. Orhan Peker, figür resimlerinde, çocuk yüzlerine kendi gözlerinden yansıyan hüznü iliştirmiştir. Portrenin hakkını verebilmek için fiziki benzerlikten çok daha önemlisi o kişiyi, o yüzü yakından tanımaktır. Aksi takdirde resim, yavan, cansız bir portreden öte gitmez. Bir Aşık Veysel portresi, Narmanlı Han'dan yansıyan bir Aliye Berger portresi Onlar'ı Onlar'ın anlatamayacağı kadar iyi anlatır. Çünkü Onlar Peker'in yakından tanıdığı dostlarıdır. Sırasında 'berberlerin berber koltuğuna oturması' gibi ressamın modeli yine bir ressam da olabilir. Bu noktada, sanatçı Andre Derrain'in resimlediği Henri Matisse portresi ile Cemal Tollu'nun resmettiği Eşref Üren portrelerini iyi birer örnek olarak sıralayabiliriz.

Zamanla nasıl değişiyor insan

Modelinden ayrılan, odasına kapanan, kendisi ile baş başa kalan ressam, yalnızlığını unutmak istercesine aynanın karşısına geçer ve kendisine, ruhunun derinliklerine seslenir; kendisi ile 'gözgöze' gelir. Bunun adı 'yüzleşme'dir. Kendi yüzünü sorgular, adeta kendisiyle hesaplaşmak-yüzleşmek adına 'otoportre'sini* resmetmeye başlar. Van Gogh'un kendi portreleriyle yüzleşmeye başlaması modele ödeyecek para bulamadığı dönemlere rastlar. Bunun sonucu olarak, satın aldığı aynadan faydalanarak otoportrelerini resmetmeye başlar; iki yıllık Paris döneminde 20 kadar resmini yapar. Bu resim dizilerinden portrelerindeki renk ve stil farklılıklarını okumak mümkün olur. Başlangıçta kullandığı ağırbaşlı renkler sarı, kırmızı, yeşil ve mavilere dönüşürken fırça vuruşları da Empresyonistlerin kesikli çizgilerine bürünür. Kız kardeşine yazdığı mektupta, amacının aynı kişinin birbirinden çok farklı pek çok portresinin yapılabileceğini göstermek olduğunu anlatır. Tam da bu noktada Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Otuz Beş Yaş" şiirinin Van Gogh ve 'otoportre'leri ile özdeşleşeceğini düşünüyorum:

"Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan."

"Tutkulu, coşkulu, duygularına çabuk kapılan bir insanım ben" diyen Van Gogh birbirinden özgün pek çok otoportresini resimlerken 'değişende değişmeyeni', kendi özünü aramıştır. Gaugin ile kavga ettikten sonra kestiği kulağını bandajlar bandajlamaz, bunun gerçek nedenini ararcasına yine kendisi ile yüzleşmek için tuvalin başına geçmiştir. Bir tedirginlik, bir gerilim sinmiştir yüzüne.

Çok arayan, çok deneyen, cebinden kalemini, elinden fırçasını düşürmeyen, parmakları her daim boyalı ressamımız Bedri Rahmi Eyüboğlu yaşamının her döneminde sanki günlük tutarcasına kendi yüz motifini kağıtlara, yazmalara resmetmeyi ihmal etmemiştir. Bir tür iç hesaplaşmaya girişerek resmettiği otoportrelerine 'Bedros' adını vermiştir. Haşmetli Karadenizli burnu çenesine değdi değecek, simsiyah, kıvır kıvır saçları önüne düştü düşecek, sanatçı duyarlılığını yansıtan zeytin tanesi gözlerini dikti dikecek bu portrelerdeki özgün yorumu usta işidir. Doludizgin didinen, delifişek, çakmak çakmak parlayan uçarı mizaçlı sıcakkanlı bu adamın ruh halini otoportrelerine bakarak da keşfetmek mümkündür. Nuri İyem ise önce yüzlerle, çehrelerle sarmalamakta insanı. Sonra gözler. O gözler ki asla ve asla yalan söylemezler. Kayan gözler, mahzun bakışlar. Türk resminde özellikle Anadolu kadın portreleri ile öne çıkan özgün isim Nuri İyem'i de anmadan geçemeyeceğim.

Asla hayallerimi resimlemedim.

Aliye Berger'in aşkını gravür plakalarına kazıdığı gibi Frida Kahlo da sanki acılarını kazımaya gelmiştir bu dünyaya. Kendisini sürrealist olarak değerlendirenlere "Ben sürrealist bir ressam değilim. Asla hayallerimi resimlemedim. Yalnızca kendi gerçeğimi resimledim" diyen Kahlo'nun resimlerindeki imgelerin, duygu yoğunluğunun, fiziksel ve psikolojik acının en yalın açıklaması, onun yaşam öyküsünde ifadesini bulur. Acı ve umut onun resimlerinde iç içe geçmiştir. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felci sonrasında bir bacağı özürlü kalmış ve kendisine 'Tahta Bacak Frida' denmiştir. Bu yetmezmiş gibi 18 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrasında ölen yolcuların arasından bacağı ve omurgası kırılmış, omzu çıkmış şekilde yaralı kurtulurken demir bir çubuk vücudunu delip geçmiştir. Artık, kolu-kanadı kırılmış bir güvercin gibidir. Babası sara hastasıdır, annesinden pek hazetmemektedir. Hani hepimizin bildiği bir halk türküsü vardır:

"Amman avcı vurma beni
Ben yaralı aybalam yaralıyam
Yaralıyam ben yaralı
Avcı vurmuş aybalam yaralıyam"

İşte, Kahlo da bir resminde kendini oklarla vurulmuş bir ceylan olarak resimlemiştir. Onun için bu dünya tehlikelerle, acılarla doludur, hep saklanmak, hep sakınmak zorundadır kendisini. Ama buna rağmen de umudunu yitirmemeye, başını hep dik tutmaya gayret etmiştir.

Başıma gelen en iyi şey acı çekmeye alışmaya başlamam

Frida geçirdiği trafik kazası sonrasında acılarını bir nebze olsun dindirebilmek amacıyla zaman zaman kendisini izlediği aynasından da faydalanarak resim yapmaya başlamıştır. Çektiği acılar hiç dinmemekle birlikte "Başıma gelen en iyi şey acı çekmeye alışmaya başlamam" diyerek acılarını, ağrılarını kanıksar. Resimlerini göstermek için gittiği Meksikalı ünlü ressam Diego Rivera ile tanışır ve 1929'da evlenir. Kahlo'nun "Ben Diego, Evren Diego" diyerek yaşadığı tutkulu aşk zaman zaman sekteye uğramış, gebelikleri düşükle sonuçlanmış; boşanmış, tekrar Diego ile evlenmiştir. Rahatsızlıkları ve ağrılarının giderek artması sonucu 1954 yılında akciğerlerindeki damarların tıkanması sonucu yaşama şu sözlerle veda eder: "Umarım gidişim eğlenceli olur ve umarım bir daha geri dönmem. (I hope the exit is joyful - and I hope never to come back.) " Yaşamla ölüm arasında salınan bir çizgide yaşama tutunmak, tarifsiz kederler ve acılar içinde yaşama katlanmak, uzunca bir süre sedyeye çakılı kalmak Frida Kahlo'yu tamamıyla içe döndürmüş, cinsellik dahil yaşamındaki tüm perdeleri kaldırarak tüm çıplaklığıyla kendi yaşamını resimleri aracılığıyla dış dünyaya sergilemiştir. Bu aynı zamanda Kahlo'nun direncini ve cesaretini gösterir. Sanırım bu anlamda Kahlo, otoportre sanatının en iyi örneklerini vermiştir. Ünlü şarkıcı Madonna'nın Kahlo hayranı olması ve 50 kadar resmine sahip olması da bir rastlantı olmasa gerek!

Frida Kahlo, Paul Cezanne ve Van Gogh gibi ressamların yanında en fazla kendi portresini resmeden sanatçının Rembrandt olduğu da bilinen bir gerçektir. Ancak, modernizm ile birlikte sanatçı kimliğin, bir birey olarak kendini sorgulaması; 'değişende değişmeyeni', 'görünende görünmeyeni' görmesi, kendisi ile 'göz göze' gelerek 'yüzleşme'si cesaretini gösteren iki sanatçı bana göre Vincent Van Gogh ve Frida Kahlo. Ortak yönleri ise aynalarına yansıyan yalnızlıkları ve ıstırapları.

Alaattin Bender
www.alaattinbender.com

'otoportre'*: Sanatçının kendi yüzünü (portresini) resimlemesi.


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,178,178,178,178,178,178,178,17
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


KABULÜMDÜR!..

Gitme
En çok kışa yaraşıyorum
Gerisi olmuyor
Devamı çirkin bir kalakalmak oluyor
Tutuluyorum
Gitme

Sen olmadan yaşayabilirim cümlesi en kızgın çubukların birileri tarafından canınıza tazece değdirilmiş olduğunun kanıtıdır. Acizliğin diğer adı, sen olmadan da yaşayabilirim'dir bir cümlede.. Yapılacak hiçbir şey yoktur. Çaresizlik inatla düzendeki döngüde aranmalıdır artık. Mesela sabahlar olacaktır, yine kiranızı ödemelisiniz, sonra aynı periyotlarla bitecek, doldurulması gerekecek sularınız vardır; şaşal… "Şaşal" ne demek inanın bilmiyorum. Annemden zihnime kazınmış bir kelimedir bu. Sularımızın bile kirlendiği günlerden armağan bir tanım; bilmem, beklide annemin uydurduğu.. Olsun inadına "şaşal.." Ne demekse?..

Ekmek elden su gölden tanımını bile kirlettiler. Suyu bol saçmak olmazdı. Baba "ne çabuk bitti, içiyor musunuz yahu!" biçiminde şuura ziyan cevaplarla karşılık verir olurdu. O da haklı…

Hepimiz ne kadar sahteyiz. Durmadan oynuyoruz. Yalancıyız. Bir aşk olma acısını bile yaşamak lüksümüz yoksa, sular da şaşalsa artık ve bu şaşal ne demektir bilinmiyorsa vay'dır halimize, vay ki hem de nasıl…
Kimse yakıştıramaz değil mi kendine
Ulu orta "sancıyorum, acıtıldım, gitti" diyemez de hep kendine dönen yüzünedir eskitme işlemleri. En çok kendimizi acıtmak, eskitmek…

Ev yoluna girince "nerede kalmıştık" şeklinde dönmek evcil ama ortak acılarımıza.
Sen de yalancısın. Ben de..
Senin sahtekarlığından bir farkı yok benimkinin
Bir farkımız olmamalı aslında
Ama yine yalancıyız, illa ki farklarımız olmalı dercesine
"Onsuz yaşayabilirim" cümlesindeki kadar aşikar bir köftehorluk var kanımızda
Biz farklıyız, mutluyuz, eksiksiz hatta kusursuzuz telaşlarımız var
Ama yalan
Oyun
Dolan

Kanıyorum
Gittiği için
Evet, benim evimde de kavgalar seninkiler kadar somut
Babama kabul ettiremediğim doğrularım
Annemin anlayamadığım zırvalıkları var
Senin şu yanağındaki et beni hani, kusura bakma biliyorum elinde değil ama benim de değil
Bu görüntün için sana bastıramadığım içimde büyüyen kinlerim var
Her sabah hapşururken ağzını tutmadığın için sana okuduğum çok bela..
Sen inandırdın sanıyorsun yalanlarını ama daha akşam duydum yine yediniz birbirinizi
Anasını sattığımın dediğim olmuyor mu sandın
Oluyor anasını satayım, olmaz mı hiç
Oluyor işte…

Sular şaşal
Babam da haklı
Ama yalancıyım ben
Senin yalanlarından farkı yok
Ne kadar doğru bu
Alayı yanlışlık
Gitme demeliydim
Gitme
Gidince kış oluyorum
Gerisi hiç
Demedim
"Onsuz da yaşayabilirim!!!"
Ha unutmadan
"Aa solak mısın sen, demek zekisin" diyen herkesten de tiksiniyorum
Yalan da olsa dürüstlüğüm tutmuşken belirtmek isterim!..

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


Cüneyt Göksu

 Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu


   Güney Amerika Birliği'ne Doğru Adım Adım Yükselen Sol - 2

Küba

Kısıtlı kaynakları olan ve 45 yılı aşkın bir süredir ABD'nin uyguladığı ekonomik ablukadan mağdur olmasına karşın Küba, Üçüncü Dünya ülkeleriyle dayanışma ve işbirliği alanlarındaki engin deneyimiyle örnek ola cak projeler gerçekleştiriyor: Küba 2007 yılında Gayrisafi Milli Hasılanın yüzde 22,6'sını kamu sağlığı ve eğitim alanında harcayacak. Bu oran Latin Amerika ülkelerinin bu sektörlerdeki standartlarının tam dört katı! Adada sağlık, eğitim, kültür, spor, güvenlik ve sosyal yardım için yapılacak harcamalar 2007 bütçesinin yüzde 69'unu oluşturuyor. Yüz binlerce Kübalı teknisyen ve profesyonel, Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki sivil işbirliği projelerinde çalışıyor, Latin Amerika Tıbbi Bilimler Üniversitesi Havana'da yıllardır eğitim veriyor ve kıtadaki yüzlerce yoksul ailenin çocuğu doktor olarak mezun oluyor; bugünlerde 25 bine yakın Kübalı doktor yurtdışında hizmet veriyor, Kübalı eğitmenler tarafından geliştirilen metot sayesinde Latin Amerika'da yüz binlerce kişi okuma yazma öğreniyor, Kübalı hekim tugaylar, büyük doğal felaketlerin neden olduğu karışık insani durumlarda hizmet veriyor, "Mucize Operasyon" adlı projeyle, Latin Amerika'da oftalmoloji konusunda uzman hastaneler zincirinin tesis edilmesini mümkün kılarak, böyle bir ameliyatın parasını ödeyebilecek kaynağı olmayan yüz binlerce kişinin yeniden görmesi sağlanıyor.

31 Temmuz 2006'da, 40 yıllık Küba Devrimi'nin mimarı, komutanı Fidel Castro geçirdiği rahatsızlık sonrası ilk defa yetkilerini kardeşi Raul Castro'ya devretti. Bu tarihi olay beraberinde birçok kurgusalı da beraberinde getirdi. Fidel nadiren de olsa televizyon ve basın aracılığıyla kamuoyuna gözükse de sağlığı hakkındaki söylentiler aldı başını yürüdü. Ne var ki, Fidel'in olası ölümü işlerin ABD'nin planladığı gibi gideceği anlamına gelmiyor. Devrim sonrasında ABD müdahalesiyle Amerikalardan bütünüyle yalıtılan; daha sonra Sosyalist kampın çöküşü ve ambargonun şiddetlenmesiyle olağanüstü zor günler geçiren Küba çok mesafe kaydetti. Üstelik ABD'nin, piyasa ekonomisinin süslü reklamlarına kapılacağını sandığı Küba halkı da, kendilerinin burunları bile kanamadan atlattıkları kasırgaların 90 mil yukarıda felaket anlamına geldiğini, ücretsiz faydalandıkları sağlık-eğitim hizmetlerinin ABD'de hayal olduğunu, ABD'nin piyasa ekonomisinin insanları eşitlik ve onur yoksulu kıldığını göremeyecek kadar kör değil.

Ekvador

Ekvador başkanlık seçimlerini sol kanattan, ekonomist, ABD'de bir üniversitede doktora yapmış, birkaç dil bilen, gitar çalan, geçici başkan Alfredo Palacio'nun hükümetinde kısa bir süre için ekonomi bakanı olan Rafael Correa açık ve net bir şekilde, rakibi ülkenin en zengin adamı sağcı Alvaro Nobao'yu, zayıf olduğu sanılan sahil bölgelerinde dahi yenerek, kazandı.

Alvaro Noboa üç kere girdiği başkanlık seçimlerinde sürekli yenildi. Ülkenin dört bir yanını elinde bir İncil'le, bilgisayar, tekerlekli sandalye ve ilaç hediyeleri dağıtarak dolaştı. İş alanları açmayı, konut inşa etmeyi ve ücretleri arttırmayı vaat etti. "Bütün istediğim" dedi, "İsa gibi hizmet etmek.... yoksullar ev, sağlık bakımı, eğitim ve iş sahibi olabilsinler diye". Kendisinin yüzden fazla şirketi, Washington'da yakın dostları ve sahil kenti Guayaquil'de işadamları arasında kuvvetli bir tabanı var. Bu kadar varlık getiren akıl ve bilgisini Ekvador ekonomisi için kullanacağını söyleyerek seçmenleri ikna etmeye çalıştı. Eğer rakibi kazanırsa Chavez'in kuklası olacağını söyleyerek seçmenleri korkutmak istedi. Ama Ekvador'lular, Noboa'nın son birkaç yıldan beri kurtulmaya çalıştıkları eski tip Latin Amerikalı politikacıları temsil ettiğinden Correa'yı seçtiler. Correa, yoksul kesimin Ekvador'un ulusal zenginliğinden daha fazla pay almasını garantilemek, kadınların ve yerli grupların toplumda daha iyi temsil edilmesini sağlamak istiyor, daha iyi bir yaşam için ABD'ye ve Avrupa'ya giden yüz binlerce Ekvadorlunun göçünü önlemeyi arzuluyor.

6 yıl önce ABD dolarını resmi parası olarak kabul eden, her gün kullandıkları banknotların üzerinde Abraham Lincoln ve George Washinton'un resimleri olan Ekvador'da, ABD'ye dostça davranmamak zor! Correa'nın ABD'yle ilişkiler hakkında da iddialı görüşleri var; öyle ki, ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalamayarak, ülkesindeki ABD üssü Manta'yı kapatmak istiyor, bununla beraber Correa'nın seçim sonrası ilk demecinde en çok vurguladığı nokta tek başına hareket edeceği oldu, Chavez'in etkisi altında kalmayacak ve ABD dahil bütün bölge ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya çalışacak. Ülkeyi Washington'un olumsuz politikalarına karşı savunmak, anti-Amerikan olmak demek değildir ve şu anda Correa kimsenin müttefiki değil.

IMF ve Dünya Bankası'nın ekonomik politikaları Ekvador'u çok kötü etkiledi. 1980-2000 arasında kişi başına gelir yüzde 14 azaldı. 1983-1995 yılları arası IMF anlaşmaları yürürlükteydi, Ekvador önerilen bütün reformları ve politikaları kabul etti. Gelinen sonuç, Paul Wolfowitz idaresindeki Dünya Bankası, Ekvador'un petrolden kazandığı geliri sosyal işler için kullanacağı yerde borç ödemekte kullansın diye, daha önceden vaat edilen bir krediyi kesti! Petrol ve muz bakımından zengin olan Ekvador'un, yıllarca süren yolsuzluk ve kötü yönetimlerin ardından daha iyi durumda olması gerek.

Şili

Faşist Pinochet'nin darbesine karşı çıktığı için tutuklanmış, işkenceden geçmiş bir hava generalinin kızı, eski bir siyasi tutuklu ve sosyalist bir doktor olan Michelle Bachelet, Ocak 2006'da, Şili'nin ilk kadın Devlet Başkanı oldu. Bachelet, sürgünden döndükten sonra faşist dönem hakkındaki anılarını anlatırken, "Şiddet benim yaşamıma girerek sevdiğim her şeyi mahvetmişti" diye konuşmuştu. Bachelet, Salvador Allende'nin partisinden geliyor. "Latin Amerika'yı tekrar o Soğuk Savaş dönemine geri götürmemeliyiz. Chavez, Morales halkları tarafından seçilen liderler. Şili bunların hepsiyle ilişki içinde olmalıdır" diyen Bachelet bölgedeki bütün liderlerle çalışmaya hazır olduğunu söylemişti. 1878'deki Pasifik Savaşı sırasında toprakları ilhak edilen, denize çıkışı engellenen, 1978'den beri bütün resmi ilişkilerin kesik olduğu Bolivya'yla ilişkilerin yeniden oluşturulacağı iletildi. Bachelet, aralarında kendi kızının da bulunduğu, 16 yaşındaki öğrenci lideri, Şili Komünist Partisi üyesi, Maria Jesus Sanhueza'nın organize ettiği, lise öğrencilerinin günler süren demokratik eylemlerini, Şili'de demokrasinin işlediğini gösteren bir süreç olarak yorumladı. Venezuela'nın BM Güvenlik Konseyi üyeliğine karşı oy kullanması yönünde ABD'den gelen telkinleri, "Şili'nin geçmişte bağımsız ve otonom bir dış politikası vardı, bugün de var ve yarın da varolacak" şeklinde yanıtladı. Şili'nin eski askeri diktatörü, sağlık durumu bahane edilerek bir türlü yargılanamayan darbeci General Augusto Pinochet, 10 Aralık 2006'da öldüğünde, başkent Santiago'da sevinenler de oldu, 2004'te ülke dışına çıkardığı 27 Milyon dolarının kanıtlanmasından sonra taraftarlarının sayıları azalsa da, dövünenler de oldu.

Cüneyt Göksu
cuneyt.goksu@vizyon.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Mesleklerinizin sizlere getirecekleri başarı dolu anların çoğunlukta olacakları yeni yılınıza hoş geldiniz kovalar. Evet bu sene profesyonel faaliyetlerinizde dikkate değer fikirlerinizi kabul ettireceksiniz. Böylece elde edilecek ortak başarılarda payınız olmasından bayağı gurur duyacaksınız. . Hak ettiğiniz yardımlara kavuşacağınız gelecek ayların oldukça yoğun geçeceklerini bilmenizde yarar var. Bunun yanında metafizik dünyaların tanrısı Neptün yaşamı ve kendinizi sorgulamanıza vesile olacak. Eskiye nazaran espiritüel konulara daha çok önem vereceksiniz. Yeni yılınızda ihtiyacını duyacağınız yardımlara Jüpiter' in sayesinde kavuşacaksınız. Herşeye rağmen son derece organize olmalısınız kovalar. Önünüze güzelim fırsatlar konulduklarında başardım artık düşünceleri ile sakın yan gelip yatmayın. Senenizin en can alıcı noktası burada işte. Mart ayında engellenemez ilerlemelerin şahı Üranüs burçlarınıza yerleştiğinde finansla ilgili gündemlerinize göklerden nur yağacak. Haziran ayı burçlarınıza güneş gibi doğacak ve sizlerde bu fırsattan istifade mesleki atılımlarınıza hız vereceksiniz.. Ekim ve Aralık ayları aynı şekilde bereket dolu geçecekler. Elbette gerisi sizlerin seçimlerinize kalmış olacak. Yeni yılınız oldukça ilgi çekici ama en başta profesyonel uğraşlarınızda yüceleceksiniz. Yeter ki seçimlerinizde doğrulardan şaşmayın ve ekip çalışmalarından çekinmeyin.

Şans Meleğiniz
Artık sosyal ilişkilerinizde mutlulukların doruklarındasınız kovalar çünkü yıldızların himayesindesiniz. Tanışacağınız yeni simaların sayesinde aktivitelerinizde yepyeni heyecanları yaşayacaksınız. Uzun zamandır görüşemediğiniz dostlarınıza sarılın. Alacağınız davetlere tereddüt etmeden katılın. Bütün bunların sonuçlarını nihayet gördüğünüzde ne kadar iyi yaptığınızı anlayacaksınız.

Sevgiler
Burçlarınıza oturacak boğucu Satürn yüzünden yuvalarınızda veya ilişkilerinizde zaman zaman çalkantılı anlar yaşamaya hazırlıklı olun kovalar. Hele sevgilerde iniş çıkışları yaşayan kovalar için daha da belirgin olacak bu türbülansların sonunda ayrılıklar gelebilirler. Eylül başına kadar geçerli olacak bu döneme dikkat etmelisiniz. Bekâr kovalar sevgilileri ile güzel anlar geçirseler bile evlenmeyi düşünmekten hayli uzak olacaklar.

Yeni Yıl Tavsiyem
Yeni yılınızın en güzel sürprizlerden birisi de dostlarınız ve sıcak dolu ilişkilerinizin sizlerde yaratacağı sonsuz mutluluklar olacaktır. Sizlere özgü mesafeli yaklaşımlarınıza bu sene son vererek karşılaşacağınız kişilere daha içtenlikle davranmalısınız. Ulaşamadığınız emellerinize hemen sırt çevirmektense yeniden sabırla denemelisiniz. Üranüs sayesinde kazanacağınız paraları sevdiklerinizi memnun etmek içinde olsa hemen harcamaya kalkışmayın. Senenin ikinci yarısında sert ortamların kralı Satürn tarafından uyarılara maruz kalabilirsiniz. Ağır borç altına girmektende kaçının kovalar. Mesken edinmek gibi sevindirici konularda da olsa hesaplarınızı doğru yapmalısınız.


Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotoğraf : Tayfun Avınca

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


gölgem benden hızlı yürüdüğünde..

gölgem benden hızlı yürüdüğünde,
ya da en azından ben bunu fark ettiğimde..
durdum, yandaki aynada yansımama baktım..
yürüdüm, bakmaya devam ederek..
korktum..
anlamadım..
gölgem benden hızlı yürüyor..
neden..
bir sen kalmıştın be güzelim benden kaçmayan..
neden bu yok olmaya çalışman..

üzerine bastıysam yanlışlıkla affet,
seni yorduysam fark etmeden,
ya da acıttıysam kalbini,
değersiz hissetmene neden olduysam kendini,
ya da
ne bileyim işte,
her nedense benden gitmek isteyişin..
affet..

ben sensiz yalnız,
ben sensiz anadan üryan,
ben sensiz sessiz kalırım..

sen benim arka planm değil..
ruhumun aynasısın..

gölgem..

gölgem..

Yelda Erdoğan

 


 Biraz Gülümseyin



 


 Kıraathane Panosu




Kahveciler, 2 Şubat 2007 Cuma gecesi Muamma'ya gidiyorsunuz!..

Gitmeyi arzu ettiğini en güzel anlatan 3 kahveci ikişer kişilik davetiye kazanacak. Mesajlarınızı bekliyorum. editor@kmarsiv.com
http://www.muamma.org


VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi

Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılıyor.

Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.

Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Dün gece yine ölümle burun buruna geldim. Kendime bir zarar geleceğinden değil ama karim Cemile ne yapar sonra. Biz aksam yemeğimizi genelde saat 11-12 gibi yerdik, ama ev sahiplerimizin misafiri geldiğinden geç vakitlere kadar oturup yatmadılar. Neyse ki konukların gitmesiyle birlikte uykuya daldılar. Bir süre ortalığın sakinleşmesini bekleyip, yiyecek toplamaya başladım. Bugün misafirler geldiği için menü çok zengindi. Pasta ve börek kırıntılarına bayılırız. Hikâyenin devamı için http://www.buldun.com/geyikler/3212/

Eğitim sadece okullarda verilmiyor. İster öğrenci olun ister veli olun eğitim her yaşta hayatımızın içinde en önemli yerini almaya devam ediyor. http://www.egitim.com/ web sayfasında her yaşta eğitim için güzel bir kaynakça olmaya aday görünüyor. Okul öncesinde aile içine kadar eğitime farklı bir açısı görmek isterseniz buyurun.

…Küçük John okuldan eve gelir ve üzgün bir şekilde, "Matematik dersinden 1 aldım" der. Babası hemen sorar, "Neden ?" "Öğretmen 3x2 kaç eder?" diye sordu, ben de "6" dedim. Babası hemen oğlunu tasdikler ve "Fakat bu doğru" der. Ondan sonra da "öğretmen 2x3 kaç eder?" diye sordu… Fıkranın devamı ve diğerleri için http://www.hoppala.com/fikralar/kisa_.shtml

http://www.turizmgazetesi.com/ Türkiye turizmi hakkında merak ettikleriniz ve gelişmeler hakkında bilmek istedikleriniz için gazeteniz burada.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-06©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070131.asp
ISSN: 1303-8923
31 Ocak 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com