Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.152

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 20 Şubat 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Arkadaş değil, vatandaş vatandaş!..

Merhabalar

Devam ediyoruz. Öncelikle şu vatandaşlık kavramının altını çizmemiz gerekiyor sanırım. Vatandaşın tanımı birkaç kelimeyle tüm Dünyada sabit olsa da, sahibine yüklediği sorumluluk kültürden kültüre değişim gösteriyor. Doğulu ya da Batılı olmanın temelinde aslında bu farklılık var. Batı kültüründe vatandaş varlığının farkında, kurallar çerçevesinde hakkının ne olduğunu iyi bellemiş ve davranışlarını ona göre şekillendiriyor. Her ne kadar Doğu-Batı sentezi olarak tanımladığımız bir kültür birikimine sahip olduğumuzu savunsak da, sosyolojik yapımız, örf ve adetlerimiz bizi Doğu'ya yaklaştırıyor. İşte vatandaş algılamasının temelinde de bana göre bu yatıyor. Doğu kültürü ümmetçi bir gelenekten geliyor. Kayıtsız şartsız itaatin var olduğu, dolayısıyla sorumlululuk bilincinin geliş(e)mediği bir vatandaş kavramını benimsemişiz. Sahneye çıkmak yerine seyretmeyi, yönetmek yerine yönetilmeyi, konuşmak yerine susmayı, yüzüne söylemek yerine kapı ardında dedikodu etmeyi, kangal olmak varken koyun olmayı tercih eden bir geleneğin çocuklarıyız hepimiz. Buna bir de demokratik hak ve özgürlüklerimizin sıkça kesintiye uğramasını eklersek ortaya hakkının ne olduğunu bilen vatandaş yerine "ensesine vur lokmasını al vatandaş" tipi çıkıyor. Ve sonunda da o vatandaş çıkıp "Alternatif yok, o zaman oy vermem, verirsem de gene bunlara veririm." diyebiliyor.

Oysa her toplumda olduğu gibi bizim de tilkilerimiz, şahinlerimiz, kurtlarımız var. Çiftlikteki koyun ve kuzuları yiyip bitirmek, en azından sindirmek için ellerinden gelenin fazlasını yapmaya hazırlar. Elbette her işin başı eğitim. Reel ya da izafi cahilleri bir kenara bırakmak mümkün değil ama bir an için onların zaten kaybedilmiş olduğunu düşünürsek, geriye kalanlar, yani eğitim fırsatını yakalamış, günde en az 1 gazete okuyan, hayatı yorumlayan, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesinden uzaklaşmaya meyilli vatandaşlar olarak artık koyun olmadığımızı birilerine hatırlatmak durumundayız.

Kahve kültürü gelişmiş memeleketimde milyonlarca başbakan, bakan, vekil hergün saatlerce vatan kurtarıyoruz. Şu satırları okuyanların arasında belki yüzlerce teknik direktör, hakem maçları yorumluyoruz. Ama iş en temel vatandaşlık görevini yapmaya geldiğinde bin dereden su getirebiliyoruz. İktidarın gücünü yok sayıp, muhalefete yüklenmekte pek akılcı değil. Alternatif her zaman vardır. 5 yıl önce bu iktidar bir alternatif olarak ortaya çıkmadı mı? Anlamsız gerekçelerle görevden kaçmak yerine, vereceğimiz her oyu bu memleketin kaderini değiştirecek tek oymuş gibi düşünüp görevimizi yerine getirmeli, vatanı öyle kurtarmalıyız.

Bugün, bencileyin hiç hazzetmediğim, bu ezik, çaresiz vatandaş görüntüsüne dikkat çekmek istedim. Daha somut konuları birlikte tartışacağız, tartışmalıyız da. Ama tartışmaya katılan arkadaşlardan nacizane bir ufacık ricam var. Lütfen bu konuyu ciddiye alalım. Bu satırları ilk defa oy kullanacak genç arkadaşların da okuduğunu unutmayalım. Görüşmek üzere, esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


Suna Keleşoğlu

 Café Azur : Suna Keleşoğlu


  BİR DENEĞİN TELEVİZYON GÜNCESİ

Denek 1:
Uzunca bir süredir televizyonda çocuklar için hazırlanmış programlardan başkasını izlemeyen otuzbeş yaşında bir ev kadını.

Burada önemle dikkat çekilir; Denek 1 gerçekten de 0-6 yaş grubu çocuklara yönelik ciddi ve eğitici olmayı önemseyen, ama popüler kültüre uyup reklamı da hedefleyen Fransız bir çocuk televizyon kanalı izler.

Denek 2:
Yine benzer bir ev kadını, bir Türk televizyon kanalını bizzat televizyon başında olmadan ama sesi duyulacak şekilde takip etmeye çalışan ve belki bunu yararlı kılacağını düşünen iyi umutlar taşıyan biri.

Denek 1 ve Denek 2 tamamen kendim olup bu zararlı deney için kendim dışında hiçbir insana zarar gelmediğini açıklamakla yükümlüyüm.

Tüm bu televizyon tecrübesinden sonra görülen şöyle bir rüya ise;

Denek 2 üstüste üç sabah kuşağı programını gözucuyla, kulak arkasıyla izlemeye çalışırken bile beyni onlarca karmaşık insan ilişkisiyle dolmuş ve rüyasında gazetelerden görüp bildiği, bir zap sırasında da bizzat kısa bir süresine tanık olduğu bir şarkı yarışması jürilerinden biriyle Eminönü'nde tamamen bu rüya gereği uydurulmuş bir arastanın içinde fakir çocuklara para dağıtmıştır. Denek 2, bu ünlü kadın jüri üyesinin göğüs dekoltesindeki keseden çıktığı sanılan altın paraları bir bir çocuklara vermiş ve tam da bir simitçinin önünden geçerlerken rüyası bir saat alarmı ile rüya tabirlerinin ve Denek 1'in acımasız yorumlarına bırakılmak üzere burada okuyucuya deşifre edilmiştir.

İş bu rüyayı Denek 2'nin gözucuyla bile olsa fazla televizyon izlemesine yoran Denek 1, seyrettiği çocuk çizgi filmlerinden kafasını kaldırdığında ise dünyanın postacı koalalar, keşfetmeliyim diyen kara saçlı kız, sürekli gülen domuz ailesi, koşan renkli topa benzer yaratıklar, bilumum prensler ve prenseslerden ibaret olmadığını bir kere daha gördüğünde ise;

Hindistan'da bir trene düzenlenen bombalı saldırıda 65,
Irak'da artık kanıksanan ve bizim basında fazla yorumu yapılmayan patlamalarda 20,
Ve Gaziantep'de bir soba zehirlenmesi yüzünden aynı aileden 4 kişi ölmüştü.

Denek 1, çocuk umutlarıyla artık ancak çizgi filmlerde olan kahramanlardan, tecavüz, kapkaç,trafik ve cinayet dolayısıyla ölenlerin sayılarını ve kimliklerini açıklamamalarını istedi.

Denek 2, Denek 1'in daha fazla üzülmesine dayanamayarak sabah programlarından öğrendiği çok daha acıklı, acınılası, acılı, acıtıcılı ve aslında sadece acı hayat hikayelerini anlatmaya başladı. Belki bu ibret verici öyküleri dinlerse yatışabilirdi.

İlki çocuklarına kavuşmaya çalışan birinin hikayesiydi. Bu kadar göz önünde olmasa ve sık sık ekranlarda boy göstermese Denek 1, Denek 2'nin anlattığı bu kadına acıyacaktı ama o annesini kaybeden Külkedisinin çizgi filmini izlemeye devam etti.

Sonra evliliği sarsıntı geçiren biri gözyaşları döktü ekranda. Denek 1, Denek 2'nin anlattıklarını dinlerken kendi ülkesinde birilerinin birilerini ekrana çıkartıp acayip sorular sorup ağlattığı ve bunu sabah sabah seyredenlerin olduğu gerçeğini öğrendiği an, daha sıra sıra dizilmiş kadınlarla canlı canlı sorular sorup konuk terletmece, eski aşıkları kapıştırmaca, kayıp anaları, babaları bulmaca gibi izleyicisinin büyük çoğunluğu evkadını olan programların varlığından haberdar olmamıştı.

Denek 1 , Denek 2'ye yaşadığı ülkenin 5 rakamlı kanalında yayın yapan anneler, aileler ve çocuklar için yapılan programı birlikte izlemeyi önerdi. Programda tanıtılan yeni çıkan çocuk kitaplarının rengarenk resimlerini ilgiyle izlediler.

Denek 1 ve Denek 2 tekrar biraraya gelip televizyon izlerken edindikleri tecrübeleri birbirlerine anlatmaya söz verdiler. Ne var ki bu sözden çok kısa bir süre sonra şiddetli bir rüzgâr çıktı ve Denek 2'nin seyrettiği Türkçe kanalların olduğu uydu alıcısı bu rüzgârın etkisiyle bir daha ayarlanamamak üzere yön değiştirdi. Denek 1 bunun önemli ve iyi bir işaret olduğunu, zira Denek 2'nin deneylerine devam edecek olsa buz dansı, şarkı yarışması ve kurtlar üzerine de kabuslar görebileceğini söylemiştir.
Bereket versin ki Denek 2'nin buz dansını devlet 3. kanalındaki siyah beyaz görüntüleriyle hatırladığı, şarkı yarışmasını ülkesinin sürekli birinci olmasını istediği yarışma sandığı ve kurdu da sadece Kırmızı Başlıklı Kız çizgi filminden tanıdığı ortaya çıkmıştır.

Denek 1 ve Denek 2 kahvelerini içerlerken onlar görmeden gizlice dinleyen Denek 3, onların anlattıklarını yazdıktan sonra yüksek sesle Mor ve Ötesi'nin Yardım Et parçasının

kimler yalansız ki onlar ağlasın
kimler günahsız ki onlar saklasın
yalandan kim ölmüş, zamandan kim korkmuş
elinde güller varmış, üstün başın kan olmuş
dünya yalan söylüyor

yukarıdaki nakaratlarını tekrar edip durdu.

SunA.K. Grasse


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : İdris Kenç


RÜYALARIMIN GÜL KOKUSU DEĞİLSİN ARTIK

En büyük hüsran terk edilmek değil, aldatılmak değil, özlemek hiç değil; en büyük hüsran, giderek büyüyen boşlukmuş… En büyük kayboluş sevip sevip sonunda kimi sevdiğini anlayamamakmış… Değer verip hak etmediğini kavramakmış


Gönlümdeki çocuk sustu ve ben kapana kısıldım, çaresizim. Azgın nehirken duruldum. Pozitif limanlardan negatif limanlara demir attım. Çocuk yüreğimle adam boyu sevdalar yasarken adam oluverdim ama çocukça sevdalar besleyemez oldum. Her dibe vuruşun ardından yaşadığım başarıları unuttum daha da batmaktayım. Gözlerim, Günyüzü görmemişçesine kan çanağı gibi, kan kusmaktayım, olmadık yerlerde oluyor, olmam gereken hiç bir yerde değilim artık. Bir kayıp zaman yaşamaktayım yok yok kaybolan benim, yalnızlık adına ne kadar çan varsa, vuslatında benim için çalmaktalar artık. Yabancılaşıyorum bu yitik kentte, bir yanık kozayım gün be gün dirilip ölüyorum, şizofren dünyamda seninle yaşamaktayım.

Günün ilk ışıkları, senin tenin gibi yatağıma düşüyor aralıklı perdeden ve ben titriyorum, hâlbuki ne çok severdik bu ışıkları, yeni bir gün, yeni bir umut demekti bizim için, sevdamızı umutlarla nakış gibi dokumuştuk hayallerimize. Sabahlar da hüzünlü artık benim gibi, belik, belik saçlarını boynuna dolayıp dalmayınca hayallere…

İçimizde hep başka biri var başka dünyalar umutlar ve aşklar, gece ve gündüz gibi, bir elmanın diğer yarısı misali, eksik kaldım şimdi sen gidince. Gülüşün umut, bakışın mutluluktu, gittin ya güzde ardına bakmayan leylek misali. Oysaki nehirler kurmuştuk bitiminde okyanuslar, inciler çıkartır, ağlayan çocuğun gamzesi olurduk saf ve duru, kayboldun ya gülüşler hep sahte. Uzaktasın yıldızların da ötesinde yüreğimi söktün giderken görüyor musun halimi Güleycan .

Hayâsız gecelerde içtiğim şarabıma ekmek, ayaz vurmuş yüreğime liman, sonbaharımda esen tatlı meltemimdin yüzüme tebessümler estirirdin. Bir can olmaktı seninle gayem, duyun ey dağlar, sahipsiz, evsiz insanlar duyun, sevmenin bedeli şizofren olmakmış.

Sen şimdi yalnız bırakılmışlığıma yan o yalnızlık ki seni bitiren, sana beslediğim sevdamı kullan kullanabilirsen, o sevda ki, gölgen dahi olmayacak, çırpınan yüreğimin son darbesinden kaçmak adına kaç kez yüz değiştireceksin ama unutamazsın ki yüzünü yüzün ki yüreğimin düşmanı…

Evet, geriye dönüp bakmayacağım masum değilim artık, ruhunun o karanlık bahçesinde esir bıraktığın, sensiz soluk almayan küçük çocuk kovulmuştu artık cennetinden sahte olan cennetin, yüreğim bir yağmur misali artık, incecik ve ahmakıslatan. Tıpkı sana olan ahmakça sevgim gibi, içimi önce ısıtıp sonra beni yalnızlığın ve sahipsizliğin soğuk sularına bırakılacakmışım, İstanbul'un sensizlikten sanki yıkılacakmış hissine kapılmak gibi ahmakça, bu duygulardan arındım dirildim.

Oysa sen benim meleğimdin. Hayatın tüm pisliklerinden arındığına inandığım, sana kıyamayacağım dünya meleğimdin, sen benim yeryüzü tanrımdın, tanrılar sorgulanamazdı bende seni sorgulamadan sevdim, sense bana hayattan daha da kötü davrandın…

Bak dünya yıkılmadı arındım duruldum ve kinim kınına sokulmuş hançer misali olması gereken yerde şimdi, her şey bitti, ardından cansız benliklerime kılıf olan bedenim toparlandı, atlattım şizofrenliğimi, beni girdaplarınla sürükleyen ve söz geçiremediğim yüreğimle beraber, hayatımın hiç değilse bundan sonraki kısmını kendim çizebiliyorum artık.

En büyük hüsran terk edilmek değil, aldatılmak değil, özlemek hiç değil; en büyük hüsran, giderek büyüyen boşlukmuş… En büyük kayboluş sevip sevip sonunda kimi sevdiğini anlayamamakmış… Değer verip hak etmediğini kavramakmış.

Öylesine kırılmış ve öylesine yanlış ezberlemiştim ki dünyayı, durmadan kendimi sana adıyordum… Ben nasıl boşluklara düştüysem, seninde öyle boşluklara düşmeni istiyorum…

Rüyalarımın gül kokusu değilsin artık… Sen benim mazide kalan aşkımsın… Bense senin sızlayan vicdanın olacağım…

İdris Kenç
idriskenc@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,339,339,339,339,339,339,339,339,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Sema Çevik


sandık dibinden çıkan yıllanmış bir mektup

neler yazacagımı biliyorum da yazmak mümkün olacakmı onu bilmiyorum.

evet sessizliğin seslerini bozuyorum,belki diyeceksin ki '' ne güzel anlaşıyorduk ''..
belki de şu izlediğim dizide ki ''imkansız aşk '' şarkısı belkide senin doğum gününde kendime verdiğim bir armağan. Hayattan gerçeklerden,çürümüş inatlardan,saklanan korkulardan,gerçeklerin çarpıklığından bıkmak usanmak bu. Sessizliğin seslerinden sağır oldum.
yitip giden ömür mü yoksa sevda mı ?
seni çok sevmişim ben . belki birlikte iken bu kadar farkında değildim.
yüreğim gözüm kulagım tüm duyu organlarım sanki sende kaldı. Olsun kalsın.
bir o kadar
da kırgın içim ,paramparça paçavralar gibi.. ama o paçavralar da ısıtır insanı ısıtır durur.
Sana kocaman bir sevda yakmışım minik çalı çırpılarla , hiç odun kömür atamadığım minicik çalı çırpılarla usul usl yanan için için yanan br sevda.
tüm öfkem aslında sadece kendime.. aslında

senin içindeki o güzel çocuk varya ,sıcacık başını gögsüme dayayan sessiz çocuk aslında onu dahada çok sevmişim.
evet derleyip toparlayamadığım cümlelerle yaşanıp geçtide..
dost bile kalamadık...
sessizliğin içinde debelenip duruyoruz şimdi.
sana sitem dolu bir doğum günü mektubu bu.sevdiğini bir duysaydım, bir bilseydim... hiç söylemedin hiç . hep sustun.. sustun sevgili can ekim birtanem üzgünüm üzülüyorum.sensiz yaşamak tan her gün daha çok yorulsamda alıştım alışacagım.
yolun ömrün açık ve uzun olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
sana küsüm kırgınım hemde çok bunu biliyorsun ama nekadar küs ve kırgınsam tek sebebi seni çok sevmem.
yoksa aman der çoktan basıp giderdim yüreğime,etime,canıma.
yapamıyorum. yapmıyacagım.

seni sevmekten mutluyum aklımda olmasanda kalbimde hep olacaksın.

doğum günün kutlu olsun.

Sema Çevik


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,909,909,909,909,909,909,909,909,909,90
20 Kahveci oy vermiş.

 


 


Temirağa Demir

 Kahveci : Temirağa Demir


  "Sen mutlu ol yeter"

Temirağa Demir'in yeni kitabı çıktı. Her Kardan Adam Olmaz. Online satın alabilirsiniz. Ne söylemeliyim, bu gece kim susturmalı bu aşkın çığlığını, sıkıldığım, bu evlerin çatılarımı yoksa gördükçe kendimi anımsadığım, şu tüten baca mı?
Kışın ilk ayazlı ikindisi...
Kar yok ama hava öylesine soğuk ki insanlar üşümekten birbirleri ile yolda saf oluşturuyor gibi...
Şimdi susma vakti belki de, ama yapılacak işlerin yoğunluğundan yinede bir çok kere hiç yoktan karbon monoksit veriyoruz gökyüzüne...
Montların bir çoğu geçen yıldan kalma...
Ne yapsınlar memur maaşı işte iki kışta bir tane anca almaya yetiyor güçleri...
Neden mutsuzlar bilmiyorum...
Zenginlerde aynı, deriden montları ışıldasa da yüzleri soluk, bir şeylere üzgünler gibi...
Aynı kelimeden defalarca kere kurmanın kendi içindeki kandırmacası olan şiirlerin aralarda tekrarlanan aynı mısraları gibi insanlar...
Kendi içlerinde bir anlamları olsa da dışardan bakıldığında hemen hepsi aynı görünüyor bu pencereden, ama her nedense bir çoğu kendini farklı sanmaya farklı zanneder olmuş...
Benim gözüm kulağım çocuklarda, menopoza girmiş buruşuk kadınlara veya tüm servetini genç bir orospuya harcayan göbekli pezevenklere pek aldırış etmiyorum...
Çok sevmiş ama şimdiye kadar cinsel istekte bulunmamış saf hanece sevmiş yüreğindeki sevgiyi bir cinsel organa bağlamadan yürekten yüreğe sevgi nakli yapan çocukları izliyorum uzaktan...
Buradan bakıldığı vakit onların küçük burunları daha bir kırmızı...
Üşüyorlar ve az önce yedikleri yağlı ekmeği hızla sindirmek için hızla koşuyorlar...
Ne güzel şuna bakın...
Sanki az önce ayağı topa takılıp ta yerde sayısız takla atan o değildi...
Hiçbir şey olmamış gibi nasılda koşturuyor topun peşinden...
Oysa az kaldı büyümelerine...
Ses etmeyin de bari biraz daha eğlensinler, orospuları manşetlere taşıdığınızı, pezevenklerin hayatta daha bir itibar gördüğünü daha söylemeyin onlara...
Babası olarak sizin de annesi olacak kadınında aslında evdeki kadar asil olmadığını, bir çok konuda kendisine uyarıda bulunsanız dahi bir çoğunu aslında kendinizin de uygulamadığını söylemeyin onlara...
Yazık üzülmesin zavallılar...
Koştursunlar sokak boyu...
Tek dertleri akşam ezanı okunmadan sofrada olmuş olmak ve sağlıksız besinlerle karın doyurmak olsun...
Bir akşam alacasında bir nedensiz evvelki tüm nedenlerle birlikte yapılan tüm araştırmlar eşliğinde bilenen belki gizli kalınan belki de aşikar edilen bilinmez bildik cümlelerin sonuna konulan üç noktalardan sadece ilk sırada olanıydı...
Bu başka bir akşam alacası her şeyi ve tüm herkesi reddeden bu aşk bir kutsal emanetti sevgilim...
Sen ateist olsan da bu aşkın izlerini yok edecek kadar zalim baksa da göz bebeklerin bir isyandı işte. Sonrası olmayan bir paragraf başlangıcı...

Saat kaç biliyor musun?
04:01
Karşı kanepede başından onca olay geçmiş biri uzanıyor. Elimi bile sürmedim. İyi biri kafamda biraz üşüntü var, şubat 10 zemheri günüdür aslında ama o kadar soğuk değil hava.
Bir başıma başımla birlikte başım üstüne olanları düşünüyorum.

Ebru söylüyor...
"İster miydim ayrılığı gülseydi şu kader, şimdi sensiz bak seninle geçiyor mevsimler"

Az sonra sabah olacak fahişeler bu gece kaç aç hayvanı doyurmuştur kim bilir...?
Kaçında sevdikleri ilk adamı hayal etmişlerdir
Kaç paraya ne kadar muamele yapmışlardır...
Geceye bak biraz zemheri, ebrunun sesi güzel bir kez daha karar verdim...
Oysa alkol alacaktım bu gece kolayla kolayca geçiştirdik...
Kanapedeki sarı saçlı tatlı kız uykuya daldı yazık bu yaşta yorulmuş...
Ama dirayetli en azından bir anne yine film tadımız başladı başrolleride kimseye kaptırmıyoruz illa biz oynayacağız...
Masada kola kutusu, buruşturulmuş ve az önce bir göz yaşını emmiş peçete parçaları var...
Bir daha hiçbir yol ilk keşfedilen gibi değildir...
Aynı hevesle yürünmez...
Üstümde gri bir pardösü var ısıtmıyor...
Gözlerim dumanlandı geceden ve uykusuzluktan mı hasretten mi bilmiyorum bilmekte istemiyorum...
Ellerim üşüdü...
Sarı saçlı kızınkilerde üşümüştür…
Uyuyor zavallı yazık üşümüş belli... ve ezilmiş ve terk edilmiş...
Yollar açıktır tüm kimsesizliklere ama ikili sevenlere dar gelirler...
En çokta dar gelirlilere dar gelir yollar...
Bitmez bir maratoncunun son nefesinin nerede tükeneceğini kimse kestiremez...

Temirağa Demir
temiraga@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,798,798,798,798,798,798,798,798,79
14 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Işık

minicik gözlerimde kıvılcım
ateşli bir sabahın ertesinde
cebime doldurduğun onlarca şeker
yetmemiş gibi saatlerce okşardın başımı
ben tanımazdım henüz acıyı

sen körpecik zamanlarımın büyük kaygısı
tutulmazlığımın esaretiydin

ben daha doyamadan şefkatli kollarına
sen erken yolculukların telaşındaydın

yetinmediğin o kadar zaman oldu ki sana
bilmeden tükettiğim pişmanlıklarımda
ve içimde acıyla erittiğim anlarımda

küçüktüm
küçücüktüm

kaldırdılar seni yanı başımdan
neler oldu farkında bile olamadan
kandırdılar gözbebeklerimi
ağlayamadım doya doya

kağıdını kalemini tutan o minik eller
nasıl da büyüdüler
sen hiç bilmeden

acınla olgunlaştım
acınla dirildim hayatın gözlerinde

bakışlarım kaygılı
ateşlerim soğuk değil artık

işte bugün
hiç gitmemiş gibi sen
içime doldurduğun ışıkla
nefessiz yollarda yürüyorum

ve yokluğunda dolaştığım tüm haneleri
sokaklara seninle taşıyorum

"Baba'ma"

Gülcan Talay

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.

Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu



VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi

Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılıyor.

Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.

Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Bilgisayarımda dünya haritası olsun. Ben istediğim herhangi bir yeri, yakın mesafeden inceleyebileyim diyenler için daha önce http://earth.google.com web sayfasını önermiştim ve yine öneriyorum. En büyük sebebi earth programını kendi bilgisayarınıza indirip istediğiniz anda tüm dünya üzerinde istediğiniz noktayı görebilmeniz idi. Bunu anladık tamam diyenlere devam, ben bile anlamışım yani:) Şimdi tavsiye edeceğim web sayfası ise online işlem yapılabilen bir dünya haritası var. http://wikimapia.org Bu sayfadan bilgisayarınıza herhangi bir program indirmeniz gerekmiyor. İstediğiniz bölgeyi ortalayıp sol tarafta bulunan yakınlaştırma veya uzaklaştırma tuşlarını kullanarak, harita detaylarını olabildiğince yakından görebilmeniz mümkün. Ben bu web sayfası ismini bir yerlerden hatırlıyorum galiba diyenleri duyar gibiyim, ben de aynı şeyi dedim ve http://tr.wikipedia.org/ web sayfasına ulaştım. Dünya üzerinde kullanılan ve konuşulan pek çok dilde de yayın yapan, özgür internet ansiklopedisinin Türkçe versiyonu bu kısayolda. Bu kadar coğrafya ve kültür yeter diyenlere bu haftaki eğlencelik web sayfamız ise http://www.yoxa.net/ her telden çalan ve her yaş grubuna hitap edebilen bu web sayfasını tüm internet meraklılarına tavsiye ediyorum.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-06©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070220.asp
ISSN: 1303-8923
20 Şubat 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com