|
|
|
22 Şubat 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Canımızı yesin Tayyip Bey!.. | Merhabalar
Kulaklarım çınlıyor. Öyle böyle değil, zırıl zırıl çınlıyor. Tam bir yıldır hiç susmamacasına. Bir yıldır beni ananları benim anma olanağım kalmadı. Tayyip Bey'in benzer derdi varmı bilmiyorum. Olmadığını umarım. Olmasın ki, ben kendisini andığımda kulakları çın çın çınlasın. Sadece beni değil, olup bitenden müşteki herkesi duysun Tayyip Bey. Duysun ki, yaşadığı toz pembe rüyadan uyansın. Silkinsin, kalksın. Beş yılın muhasebesini yapsın, vicdanının sesini dinlesin. Ayna önünde kendine bile itiraf edemediklerini bizlere söylemesin. Kandırdım sizi desin, değişmedim desin, ben aslında buyum, hep buydum desin. Dokunulmazlıkları kaldıracağım diye size söz verdim ama beceremedim desin. Kabinemde ben dahil kaç kişi hakkında dosya olduğunu bile unuttum, nasıl kaldıracaktım dokunulmazlıkları desin. Aman dilesin, özür dilesin. Türbanı sorun olmaktan çıkaracağım dedim lakin onu da beceremedim desin. Desin ki, türbana silah gibi sarılanların son umudu da kırılsın. Memlekette işler gerçekten yolunda mı? Hak hukuk doğru yolda mı? Milletin karnı doyuyor mu? İşsizlik ne boyutta? Madem ekonomi tıkırında adi suçlarda ki bu artış neden? diye aynadaki cemaline bir sorsun. Alacağı cevapları vicdan süzgecinden geçirsin, yutsun, hazmetsin. Hâlâ ayaktaysa canımızı yesin. Çok yaşasın, ömrü billah başbakan olsun Tayyip Bey.
Bazıları Dünyaya şanslı gelir. Hep demişimdir, Tayyip Bey de damlalıkla dağıtılan şansın kaynadığı kazana kayıp düşenlerdendir. Bunu anlamak için İstanbul'u fethettiğinden beri başına gelenlere şöyle bir bakmak bile yeterlidir. Artık bundan sıyrılamaz dediğimiz her hatadan yol, su, elektrik olarak yararlanmasını bilmedi mi Tayyip Bey? Çaba sarfetmesi de gerekmedi. Oluruna bıraktı, yetti. Şimdilerde, kendi söküğüne aldırmadan, kabinesinin en klasörü aileden kabarık bakanı eliyle muhalifi bir gazeteciyle uğraşıyor. Hem de en hukuk dışı yöntemlerle. Televizyonu, radyosu, gazetesi olan, memleketin en kocaman iki basın grubunun tam desteğini alan bir partinin, muhalif bir televizyon kanalına elini yıkamadan saldırması ne kadar adil değil mi? Ben asıl o paçadan akan şans bu olayı nasıl lehlerine çevirecek onu merak etmekteyim. Öğrendiğimde gidip muska yazdıracağım. Niye mi? Allah bunların şerrinden korusun diye tabi.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
ZOR YAZILAR
Her şey kadar mavi her şey kadar aktı ve apaçıktı öfkesi. Deli bakışlarla süzerken vitrinleri, kaldırımları; üzerindeki miydi paha eden. Yahut yediği, içtiği, düşlediği, arzuladığı. Yürüdükçe, baktıkça sokaklara, "başlangıcı vardır elbet" dediği yollar, gidecek yeri olmayan için nede süslü. Başlayınca yürümeye biteceği ya da ulaşacağı yok. Değiştirecek namı yoktu. Olsa da sureti kadar olurdu. Ya da görenler kadar olurdu. Avuçlarındaki çizgi kirden, pastan görünmezken kader okuyamazdı elbet, kulun geçmişini geleceğini. Üzerine silip avuçlarını taze başlangıç umarca hareketlendi sonra durdu. Nereye. Etrafına bakınırken ne koca şehir, ne kocaman binalar, ne kadar çok insan mı? Demeli; yoksa ne yalnız adam.
Durduğu yerde bilmeceydi ve ucundan bakılınca, hayattı. Ötesi hayata mim di tutunduğu dal ve sel. Tutarlılık arasa da içinde kocaman bir kıvılcım kıpırdanmaktan yorgundu. Yürüdü, sustu.
Kimine yorgan; onun elinde korkuydu yıldızlar. Parlayıp durdukça, titredikçe pırıltıları efkârdı, uzağa bakan gözdü ve uzdu tanrıya inat.
Rüyası yokken karanlık düne bakan yüzü. Biraz ezikti yahut haz değildi yaptıkları. Hoş eziyet de değildi. Bir gündü sadece. Dün gibi, evvelsi gün gibi yahut yarın gibi. Akdemi olmayan bir işti kendisinden evvel yapan bir piri olmalıydı. Ustalık yahut çıraklık gerekir miydi? Muattal olmanın serseriliğin bir tarihi olmalı. Pekte mutlu etmemiş olsa gerek insan kısmını. Biçimi naz olsa da üstümüzde duran kısmı delilik. Ya da bunun için kılıf. Bunca küskün, böyle tuhaf bakılmanın ve uzak durulmanın günahı olmalı. Bu günahı işleyen birde kul. Yahut tarihte bu suçu işleyen ilk serseri.
Yine gece, yine şehir……..Rüyası yok. Yürüdü, sustu. Perdelere hısım.
Yalnızlığa alışınca karşısına bir şey koyamıyorsunuz. Firak ı zor oluyor zorda kalıyor. Bilmezinde bilirinde ötesinde arıyorsunuz her şeyi. Ötekileşip kendinize hayır yordukça geçenin sadece zaman olduğunu bilmek artık canınızı yakmıyor. Gün ne kadar günse o kadar bilmece o kadar tutmazlık ve o eşte sizsiz kalıyor düşler. mendilin bir tarafına sürdüğünüz yaş diğer yüzüne ne kadar yaban ise ne denli futa ise eldeki ve koynundaki o kadar ıslanıyor. Kendimize sakladıklarımız mı, saklattıklarımız mı üzüyor eziyor yoklukları. Çizdiğimiz kümelere sığdırırken her şeyi ne denli kolaydı. Kapsardı, kesişirdi, bileşirdi. Şimdi hayatın neresini kapsatmalıyım yahut bileştirmeliyim, kesiştirmeliyim. Kümenin bir ucunu açık bıraksam her şey olduğuna varsa; adam eder mi? Zor yazılar.
Bekir Gürgen
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan Mevsimin Ne? |
|
Nefesimden dökülen cümlelere takılı kalmış aklı. İnanmak mı istememiş renklerime, mevsimlerime?! Çakıl taşlarımı yakıp rüyalarına girerdim belki, mevsimim onunkine dönerse, bir gece yarısı... Uzakta ama yankısı yakın gelen bir tatildi onunkisi. Yüreğine vurduğu halatların arasından denize bir göz kırpış. İnsan tanımadığı yerleri, kişileri özler mi? Özleyebiliyor sanırım... Uzaktaki dağların dağıttığı aşk efsanelerine özenen bir yaşamdı bizimkisi, onları hiç yakalayamadan... Rengine ne diyeceğimi şaşırdığım derinliklerinde, kendime rastlamak şaşırtıcı oldu. Yılların ve yolların sakındığı yalın bir ilgi. Özlenmesi, beklenmesi gerektiği gibi... İsmine isim iliştiremediğim bir karmaşa. İçimdeki kaosun girdaplarında. İsimsiz bir mevsim ağacının iki meyvesi. Uzak, çekingen... Kaleme sığdıramadığım bir bahar coşkusu kalbimin hafif altında. Aynalardan kaçan bir mutluluk perçemi, hayata baktığımız geniş pencere önünde. Mevsimin ne? Yaz çocuğu musun sen de? Belki de güneş, seçip yollamıştır gökyüzünden gülücüklerini bize, ayrı ayrı renklerine... Elmde bir avuç kum, karşındayım şimdi, rüzgarların onları dağıtmasına izin vermemek üzere. Sende kalsın yarısı, belki bir gün... Tanımadığım bir şehrin tanıdığım ilçesine, içimden kopup giden deniz kokusu ve kalbine iliştirdiğim, anlaşılmaz duygularla kaplı bir avuç kumla... Biliyorum, sen de yaz çocuğusun...
Deniz Marmasan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
KAÇIŞ
Kalbimi açabilsem neler taşardı neler. Günümü ve sözcüklerimi harcadığım her gün gizlediğim bütün sırlarım ve yaşamın bıraktığı bütün egzotik esintiler özgür kalırdı.Ve bütün efsanelerin gizemi ortaya çıkar,çığlık çığlığa haykırırdı! Tek yol var! Sev! Bütün yalanlar bunun için söylenmemiş midir?Ya bütün gizem bundan dolayı değil midir?
Hikayesini saklamaya çalışan yaşlı adam yüzünde ki çizgileri saklayamamış ele vermişti kendini.Sonra dilinden tek kelime döküldü Sevdim.Yolların çizgilerine vurdu kendini, esaretin zincirini kırabilmek için kararlı bir adım daha attı.Ulaştığı her kasaba ve kentte sevgisini anlattı;Belki bir parçasını bırakabilir miyim diye!Yükü her ulaştığı yerde yol kat ettikçe azalacak sandı; Yanıldı, arttı ve arttı. Anlattıkça ve anlattıkça, büyümüş ayaklarının önüne geri dönmüştü.Dilden dile rivayet bir efsaneye dönüşmüş sevgisi büyümüştü!
Sonra geriye dönüp düşündü kaçamak bakışlı asi kadını ve söylediği son cümleyi, doğrumuydu söyledikleri.Derin bir nefes aldı,geriye dönüp bakmamalıyım diye geçirdi içinden. Biliyordu ki kafasını çevirip geriye baktığı anda onun kollarına bırakırdı kendini. Gücünü topladı ileriye doğru bir adım daha attı.Yeni bir kasabadaydı,ayaz içini üşütmüş köy kahvehanesine zor atmıştı kendini. Çaycıya seslendi bir çay istedi, sigarasını yaktı. Buğulu camların ardına daldı.Artık çok uzaktaydı alıştığı kentin sokakları,çok uzaktaydı alıştığı kadının teni, kokusu. Asi bakışlım diye geçirdi içinden, hadi uzak kilometrelerden baksana bana! Dedi ve tebessüm etti. Çayından son bir yudum daha aldı,yerinden kalktı.Yollara vurmalıydı yine kendini,fark etti ki yaklaşmış asi bakışlı sevgili! Ve kaçtığı kentin sokakları. İnceden inceye bir yağmur başlamıştı,kararsız kaldı kahvehanenin önünde yola çıkıp çıkmama arasında, sırılsıklam olurum şimdi çıkarsam diye geçirdi içinden ve gecikmedi tebessümü, hafif sesini yükselterek serbest bıraktı içinde onu yoğuran sesi; Fark etmez sen zaten sırılsıklamsı!
Paltosunun yakasını kavradı, boynunu sardı. Sokağın yalnızlığına yalnızlığını bıraktı iç geçirdi neden sonra yine ayakları hayallerine yenik düşmüş;yalancılısın sen sesi kulaklarında bir kez daha yankılanmıştı. Yorgun gözlerini gökyüzünün maviliğine serbest bıraktı,mavi çarşafların sırlarına ortaklığı geldi aklına utandı. Gecenin karanlığı saklamıştı bütün günahları ve mavi çarşaflar sarmıştı yasaklı iki bedeni,özgür bırakmışlardı esaretli bedenlerinde kalmış aşkı! Sabahın ilk ışıklarına kadar sevişmiş güneşin doğuşuyla kendine ait olmayana veda etme zamanı gelmişti. -Bu ilk ti!dedi. Sessizce. Dizlerinde büyük bir acı belirdi,ayağı takıldı ve yere düştü. Dizlerinin acısına aldırmadan tebessüm etti. Fiziksel bir acı yakamazdı içini! Dilinde tek bir mısralık şiirle yürüdü yoluna.
Hüzün akıyor içimden sana doğru,
Ne olduğunu anlamak bu kadar zor muydu?
Beni aradım durmadan.
Huzursuz, ondan ona
Ama yine döndüm sana!
Acı, keder ve kin,
Yine sonunda bulduğum,
Sendin!
Özlem Doğan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç KURTLAR VADİSİ VE ŞİDDET TEMAYÜLÜ |
|
Türkiye'de televizyonculuğun tarihi sanıldığı kadar eski değildir. Ülkemizde ilk televizyon yayınlarına 1968 yılında başlanmıştır. Yani Türkiye'de televizyon yayıncılığının tarihi geçmişi bugün itibariyle sadece 39 yıldan ibarettir. Bu uzun sayılabilecek bir zaman dilimi değildir. TRT'nin televizyon yayınları, dünyadaki ilk televizyon yayınlarının başlamasından otuz yıla yakın bir süre sonra, 31 Ocak 1968'de Ankara'da başlamış ve kısa bir süre içinde toplum tarafından benimsenmiştir. Türk halkı kısa zamanda televizyondan keyif almaya başlamış, hatta kısa zamanda televizyonun tiryakisi olmuştur.
Dünyada televizyonculuk modern sayılabilecek şartlarda yapılırken bizde uzun süre tek kanal rakipsiz olarak varlığını sürdürmüştür. Dünyanın pek çok yerinde renkli yayınlar başlamışken bizde siyah beyaz yayınlar uzun yıllar boyunca devam etmiştir. 1984 yılına kadar tek kanal ve siyah beyaz olarak süren yayınlar, 80'li yılların ortalarında TRT'nin elinde çok kanallı ve renkli yayınlara, 1990'lı yıllarda ise TRT dışında, özel televizyon kanallarının devreye girmesi ile çok sesli ve çok kanallı duruma dönüşmüştür. Özel televizyonların kurulmasına imkân tanıyan düzenlemelerin yapılmasından sonra Türk televizyonculuğunda çağ atlanmıştır. Kanal sayısıyla birlikte rekabet ve kalite de o oranda artmıştır.
Son yıllarda özel televizyonlar reklâm pastasından daha çok pay alabilmek için milli ve manevi değerlerimizi görmezlikten gelmektedir. Sayıları her geçen gün artan bu özel kanallar işi iyice maddiyata ve menfaate dökmüşlerdir. Pastadan kendilerine düşen payı artırmanın mücadelesini bütün değerlerden önde görenler zaman zaman kültürümüze ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza, gençlerimize zarar vermeye başlamışlardır.
Son yıllarda televizyonlarda bir dizi furyası hüküm sürmektedir. Dizilerin biri bitmeden öbürü başlamaktadır. İnsanlar her geceye birkaç dizi sıkıştırma telaşına ve hatasına düşerek gündelik işlerini aksatmaktadır. Cinsel ağırlıklı ve şiddet içerikli bu diziler çocuklarımıza da ciddi zararlar vermektedir. Onların temiz ruhlarını lekelemektedir.
Özel televizyonlar arasında en çok ses getiren dizilerin başında 'Kurtlar Vadisi' gelmektedir. Uzun yıllardan beri reyting rekorları kıran ve bütün reklâmları tekeline alan bu dizi, şimdilerde geniş kitleler tarafından tartışılır olmuştur. Lakin dizinin yükselişine kimse engel olamamıştır. Psikologlar ve sosyal bilimciler diziyi şiddet üretmekle ve yanlış modeller öne sürmekle suçlamışlardır. Lakin bu suçlamalar dizinin yükselişine mani olamamıştır.
Geçenlerde 'Kurtlar Vadisi' isimli bu çok seyredilen dizi yeni bir konu ve formatla izleyicinin karşısına çıktı. 'Kurtlar Vadisi Terör' adıyla yayınlanarak ülkemizin çok hassas bir yarsına parmak bastı. Haftalar boyunca reklâmları verildi. Henüz gösterine başlamadan kamuoyunda tartışıldı. İlk bölümü yayınlanınca büyük bir reyting aldı. Otuz milyona yakın insan tarafından izlendi. Herkes ikinci bölümü heyecanla beklerken dizinin yayından kaldırıldığı haberiyle hayal kırıklığına uğradılar. Dizi şiddet içerdiği gerekçesiyle yayından kaldırılmıştı. İkinci bölümün yayınlanacağı saatte televizyon ekranından şu açıklama geçti:
"23 yıldır Türkiye'nin gününü kana bulayan, ufkunu kapatan ve geleceğini körelten terör belasının arkasındaki karanlık gerçekleri konu edindiğimiz dizimizin yeni bölümlerine gelen yayın yasağı fiili bir durumdur.
Bildiğiniz gibi, önyargılı karalama kampanyalarına rağmen Kurtlar Vadisi Terör'ün birinci bölümü yayınlanırken, bütün ülkede televizyon izleyenlerin yarısı nefeslerini tutmuş, her kesimden 30 milyon insanımızın yüreği birlikte çarpmış, eserde şu veya bu kesime karşı en küçük bir ayırım ve aşağılama görülmemiştir… Buna rağmen geçtiğimiz Pazartesi günü itibariyle fiili sansür çarkı dönmeye başlamış, hiçbir demokratik hukuk devletinde görülemeyecek bir uygulama ile dizimizin yayımlanması imkânsız hale getirilmiştir… Ya 'Kurtlar Vadisi' yayından kalkacak ya da kanalın yayın izni iptal edilecekti…
Yapımcı olarak bizim yaptığımız 30 milyon vatandaşın takdirini kazanan sanal bir gerçekliktir ama bu kitlenin beğenisini hiçe sayan sansürcü zihniyetin yaptığı somut bir gerçekliktir… Zira dizinin henüz sadece bir bölümü yayınlanmış ve bu bölümde herhangi bir sakınca görülmemiş olduğu halde sonraki bölümler, ısmarlama bir takım kaygı ve tahminlerden hareketle ağır şekilde suçlanmıştır.
Oysa Kurtlar Vadisi, daha birinci bölümün ilk sahneleriyle birlikte bu ülkede her şeye rağmen herkesin kardeş olduğu bilincini pekiştirmek için en etkili örneği vermiştir… Dizinin en güçlü mesajlarla vurguladığı Kürt ve Türkün kardeşliğinden rahatsız olanlar, Kurtlar Vadisi'ni suçlamış, yayın engellenmiştir…"
Türkiye'de günlerden beri Kurtlar Vadisi Terör"ün yayından kaldırılması konuşuluyor. Herkes kendince ahkâm kesiyor. Bir zamanlar dizinin şiddeti körüklediği tezinde birleşenler bile yayın yasağını çirkin bir sansür olarak görüyorlar. Yani dizi mazlum ve mağdur koltuğuna oturtuluyor. Güzel ülkemin güzel insanları bir günde sözlerinden çark ediyor. Sanal yayınlar gerçek hayatın üstüne çıkarılıyor. Sapla saman birbirine karıştırılıyor.
Şahsi kanaatime göre Kurtlar Vadisi dizisi sahte ve kanunsuz kahramanlar yaratıyordu. Çocukları yanlış mecralara sürüklüyordu. Genellikle milli ve manevi değerlerimize uyan mesajlar verilmiyordu. Gençler bu yanlış örneklerden fazlasıyla etkileniyordu. Bazen hak arama ve adalet arayışı mahkemeler dışına taşıyordu. Bunları dizinin önceki bölümlerini dikkate alarak söylüyorum. Fakat şiddet içerikli dizi sadece Kurtlar Vadisi miydi?
Bu dizi yayından kalktı diye artık cinnet haline dönüşen toplumsal şiddet azalacak mı? Öldürme ve yaralamalar son bulacak mı? Maalesef hayır!... Bence bu diziden evvel pek çok dizi, yarışma ve gösteri programı öncelikli olarak yayından kaldırılmalıdır. Kurtlar Vadisi onlarla kıyaslanınca çok daha ehven-i şer kalır. Ama burası Türkiye işte!... Sözde özel hassasiyetlerimiz varmış… Nedense bazı şeyleri anlamakta hâlâ zorlanıyoruz.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Yaranmak
artık kılavuzum karga görse de alem
gölgemin ırgatıyım kalmadı merhalem
şiir yazmam bitecek dallar olsa kalem
geçen yıl aldı yaratan yok ki bir tanem
dost arayan delinin biriyim kuşkusuz
boş gözle bakmayın ümitlerim ufuksuz
yıllarca yurt dışındaydım yalnız ve yurtsuz
şimdi perdeleri çektim kaldım bulutsuz
tırnakla çukur kazmaktayım düşlerimde
divan tarzında ayık değilim meylerde
öfkeyi zikrediyorum meyhanelerde
Ömer Hayyam gibi tüm isyanım kendimde
ön yargılar kötü kimsede yok sağ duyu
dostluklar yalan bitirdim sizle oyunu
ürkek telaşımda atıyorum son turu
ortalık yorgun beklentilerim dipsiz kuyu
yaklaşıyor sizlere elveda zamanım
bahçemde saçınız kalmış elle taradım
kapımı çalıp kaçtınız şimdi anladım
özür dilerim ne yapsam yaranamadım
Serdar San
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi
Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.
Etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılıyor.
Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.
Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Bilgisayarımda dünya haritası olsun. Ben istediğim herhangi bir yeri, yakın mesafeden inceleyebileyim diyenler için daha önce http://earth.google.com web sayfasını önermiştim ve yine öneriyorum. En büyük sebebi earth programını kendi bilgisayarınıza indirip istediğiniz anda tüm dünya üzerinde istediğiniz noktayı görebilmeniz idi. Bunu anladık tamam diyenlere devam, ben bile anlamışım yani:) Şimdi tavsiye edeceğim web sayfası ise online işlem yapılabilen bir dünya haritası var. http://wikimapia.org Bu sayfadan bilgisayarınıza herhangi bir program indirmeniz gerekmiyor. İstediğiniz bölgeyi ortalayıp sol tarafta bulunan yakınlaştırma veya uzaklaştırma tuşlarını kullanarak, harita detaylarını olabildiğince yakından görebilmeniz mümkün. Ben bu web sayfası ismini bir yerlerden hatırlıyorum galiba diyenleri duyar gibiyim, ben de aynı şeyi dedim ve http://tr.wikipedia.org/ web sayfasına ulaştım. Dünya üzerinde kullanılan ve konuşulan pek çok dilde de yayın yapan, özgür internet ansiklopedisinin Türkçe versiyonu bu kısayolda. Bu kadar coğrafya ve kültür yeter diyenlere bu haftaki eğlencelik web sayfamız ise http://www.yoxa.net/ her telden çalan ve her yaş grubuna hitap edebilen bu web sayfasını tüm internet meraklılarına tavsiye ediyorum.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|