Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.156

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 26 Şubat 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Belki birgün ben de!..

Jennifer Lopez & Marc Anthonyİyi haftalar

Saat 3:35, hâlâ başlamadı tören. Yatsam mı beklesem mi karar veremedim. Bir dakika galiba başlıyor. Tamam işte başladı. Orada olmayı hayal ettiğim ender törenlerden biri şu Oscar. Normal halde kı.ımı kaldırıp bir yere gitmem epeyce zordur. Ama günün birinde birisi adresi şaşırıp bana eposta ile bir davetiye gönderecek olsa satılmaya müsait herşeyimi satıp davete icabet ederim. Pasaportumdaki fotografımı bile değiştirmeye razıyım. Hatta smokine girmek için zayıflamayı bile göze alabilirim. Daha ne yapayım yahu, çağırın beni de geleyim şu törene. Laf aramızda ben Nicole Kidman'ın kırmızı kurdelesini çözmek istiyorum. Deli miyim neyim? Hem yazıyor hem seyrediyorum. Sonuna kadar dayanırsam size sonuçları bile veririm. Editör... Ailenizin Oscar habercisi sunar... İlk ödül Alan Arkin'e. En iyi yardımcı erkek oyuncu. Bir ara not, törende bir ses efekti korosunun kısa konseri var, tekrarında mutlaka seyredin olur mu, kaçırmayın.

...

Biliyorum yukarıda Oscar'la başladın, iyi güzel de bu aşağıdaki foto neyin nesi diye soruyorsunuz. Ben de size benim ne eksiğim var diyorum, ödeşiyoruz. Bu fotograf çekileli birkaç gün oldu galiba ama baktım ilk gün şöyle geçiştirilen okşama haberi birkaç gün geçince bir köşeci malzemesi olmuş. Olmakla kalmamış bazıları manşete taşımış. Tabi milletin derdi Mehmet Bey'le. Adamın boyu uzun, n'apsın uzatmış elini, aşağı doğru indirirken, ilk durakta Tayyip Bey'in yanağını okşuyor. Ama gözden kaçan bir ayrıntı var. Tayyip Bey'in sol eli de Mehmet Bey'in sağ kolunu sıvazlıyor. İşte bu olmuyor, yakışmıyor. Mehmet Bey'in geçmişi belli, o okşar, kimse de çıkıp hesap soramaz. Ben sormuyorum mesela. Ama Tayyip Bey, Kasımpaşa'nın yetiştirdiği büyük insan, koca memleketin biricik başbakanı kendini okşattırmaz. Uygun düşmez, yakışık almaz. Hadi okşamayı önleyemedi, "Sağolasın hemşehrim" anlamında kol sıvazlamaz. Kendisi değişmiş ve gelişmiş olsa da tabanı karşı çıkar, mazallah kırılır, ayıp olur. Bilmiyorum, ben seçmenleri adına olaydan rahatsız oldum. Hele Cumhurbaşkanı olmasına 80 gün kala yanak okşattırıp halkın arasına karışmak hiç olmaz, garip karşılanır. Haksız mıyım sayın seçmen?

Bu arada Cuma günkü yazımın altında meydana gelen yorum yarışına çok memnun olduğumu söylemek durumundayım. Bugün Oscar'lara takılmış durumdayım, ciddi konuları deşmeyi, kısmet olursa, yarına erteliyorum. Ancak ilk yorumlarda sorulan bir soruya "Siz Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı olmasında her hangi bir sakınca görmüyor musunuz?" diye bir kontra soru sorarak cevap vereyim. Çünkü benim ve ben gibi düşünenlerin argümanları epeyce açık, ancak olmasını isteyenler neden istiyorlar öğrensek konu daha berraklaşacak gibi geliyor bana. Gelin bu konuyu biraz daha açalım. Sakıncası var diyenlerle demeyenler tartışalım. Kavgasız gürültüsüz tartışabiliriz değil mi? Bence gayet tabi. Haydi o zaman. Hepimize güzel bir hafta diliyorum. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Sevinç Şarlı


Donarsa Yüreğim

Kar yağıyor; sıcak kalbime dokunan bu her tane buhara karıştı. Tutamaz bu kar, tutarsa ölümüm olacak kadar buz kesmiş olmalıyım. Kapattıramam bana geleceğin yolu, gelmek istersin diye tuzak kurduramam. Soğuk biliyorum, ama bana bir dokunsan, bin ısıtırdı aşkım...

Yağmur yağar; durduramam. her damlasında ezik yaşlarım var. Her fırtınada saçlarımın kokusu, her gök gürültüsünde çırpınışlarım var. Acım var, hükmüm yok. Benim sokağımdan akan her yağmur birikintisi tuzlu, her gündüz gece sensiz.

Güneş açar; yüzüne dokunur sıcaklığı da kıskanmam. Onda benim ellerim var, sen bir uzak kalsan bin azalan sıcaklığım dolu. O doğar, çünkü hala batmamış bir umut kapımda. Senin döneceğin yolu aydınlatmakta inadım, ümidim, söndüremedim...

Artık rüyalarımda yoksun. Düştü düşüyorum dik bir uçurumdan. Ellerim kanıyor tutunduğum dalda. Dal senin güçsüz aşkın, kırılıyor avucumda; kırıldıkca daha çok can acıtıyor, daha çok yoruyor benliğimi.

Bitkince dayanır başım pencere pervazına. Belki saatler geçer orada anlamam. Hayallere karışırım görünmezliğimde, hayallerimde hüsranda boğulur gecenin bir yarısı. Çıt çıkmaz evimde, müzik çalmaz. ya duyamazsam derim gelişini, ya duyamazsam seni. Nefesim camımda buğu, buğuda yaşlarım yol.

Bir kar tutsada yüreğim donsa,ölümüm olacak kadar buz kesmiş olsa. Geç kaldın o zaman sevgilim, geç...

Sevinç Şarlı


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,839,839,839,839,839,839,839,839,839,83
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


Okay İmrek

 BAYKUŞ : Okay İmrek


  Hayat

Bu dünyayı anlamak öyle zordur ki.. Ve öylesine kolay görünür ki...

En büyük satanist hareketlerin en önünde gidenleri dahi içlerinde bence Tanrı'ya aşk duyarlar.Bu aşkı kendilerine bile itiraf edemeyecek kadar yollarını şaşırmışlardır. Tanrı aşkıyla yanıp tutuştuklarını söyleyenlerin içinde ise kibir ve riyakarlık görebilirsin. Barıştan bahsedenler kentleri istila edip soykırım yaparlar.En kahraman savaşçıların ise içlerinde barış umuduyla yaşadıklarını görürsün.

Ve dünya öylesine büyüktür ki ucu veya bucağı görünmez gibidir. Ama öte yandan için içine sığmaz ve şehirde hapishanede yaşamaktan farksız bir şekilde kimseyi tanımadan bir suçlu gibi oradan oraya sürüklenir durursun. İronik ve o kadar komiktir ki bu hayat, alaya almaya bile gelemez.. Ama umudun varsa ve benim gibi aptalsan, tüm bu olanlara güler durursun...

Ve öyle zehirlidir ki hayat... İçine en büyük zehri olan oksijenini çekip durduğun... Seni önce kendine bağımlı hale getirecek,eninde sonunda ölüme götürecek ve seni son yolculuğuna uğurlayacaktır.

Ve bir o kadar faydalıdır ki yaşam... Sana hergün başka birşeyi öğretir durur; sen doğduğunda,sana rehberlik ve önderlik eder, seni kollar ve asla sen bitmeden seninle olan ilişkisini kesmeyecektir.

Hayat bu, dünya bu, önüne sürekli engeller koyacak,ama yine ironik bir şekilde bu engelleri aşman için sana güç aşılayacak ve cesaret verecektir. İlginçtir ki hayatın seninle alay ettiğini düşündüğün bir anda, kendini kaybettiğin ve sahip olduğun ve olamadığın herşeyden nefret ettiğin bir anda tüm kapıları sana açmayı da bilecektir. Seni avutur o...Hem de yine kendini yineleyen,aynı anda kendini yenileyen bir komediyle...

Seni düşündürür hayat, ama o kadar meşgul eder ki seni,düşünmene asla izin vermez.Sana sen olduğunu unutturur ama sana gerçekte kim olduğunu hatırlatacaktır... Gözünü cebine diker, ama cebine birşeyler koyacaktır. Sana sükun etmeyi öğretir ama sürekli seni haykırtacak şeyleri karşına çıkaracaktır...

Hayat seni paramparça etmek için buradadır, yanı başında senin sonunu hazırlamak için uygun anı bekleyen bir siyasi hareket gibidir. Ama seni bütünleştirir, sana düzen getirir ve sana doğru olanın seni nasıl da aradığın gerçeğe ulaştırabileceğini gösterir durur.

Evet, bir ezgi, bir tiyatro oyunu gibidir yaşam. Rolüne büründüğün,yerini bildiğin yerde başlar aslında... Doğduğun yeri inkar etmemek tabi ve hayata gerçek anlamda başladığın o yeri mutlaka anımsamak gerekir...

Ve korkmamak, bir trajedi gibi görünür yaşam, aslında bir komedyadır. Kendine rehberlik edemeyen,kendine henüz yararı olmayan insanların; koca bir halka nasılda rehberlik ettiğini gördüğünde,elinde hayatla ilgili gülmekten başka bir eylem yoktur...

Gülümseyedur, ama sakın tükenme, anlayacaktır koca halklar birgün,hak veya Hakk'ın insanın içinde olduğunu... Ne bir türban,ne bir camii,ne de bir seccadenin, insanın kendi zihin ve vicdanı kadar rehberlik edemeyeceğini kendine... O rüyalardaki halk hareketleri silahla da olmayacaktır.Bunu da hala şehri dağlardan yönetebileceğine inanan zihinler anlayacaktır.

Birgün öyle bir gün olacaktır ki, ne cehennem ateşi yakar bedenini, ne de bir cennete ihtiyacın olduğunu düşünürsün... O gün öyle kutlu bir gündür ki,yaşamın sana aslında ögretmek istediği şeyi, aslında kimseye ve hiçbirşeye ihtiyacın olmadığını, ama herşeyin sana ihtiyacı olduğunu gördüğün gündür...

Ve o gün tüm ihtiyaçların karşılanır...

Gerçeğin tüm çıplaklığıyla ortada olduğu gün...

Naçizane armağanımdır fikirlerim,

kabul buyrun....

Okay İmrek


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,319,319,319,319,319,319,319,319,31
13 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  VERGİ BİLİNCİ VE GELECEĞİMİZ

Milletlerin teşkilatlanmış şekline 'devlet' diyoruz. Yani aslında devlet biziz… Onun içindir ki hainlerin zihninde yer eden "devletin malı deniz…" anlayışı nerden bakarsak yanlıştır, iğrençtir, hiçbir tutar dalı yoktur. Dürüst insan, devletin malını ve kaynaklarını kendi malından daha çok düşünür. Her işinde devletten yana tavır takınmaya ve tutumlu olmaya gayret eder. Çünkü devletin malında nice tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı vardır. Allah'a ve ahiret gününe inananlar devlet müesseselerine bu anlayışla yaklaşırlar.

Her nedense milletimiz devlete yüklenmeyi ve onu yere batırırcasına insafsızca eleştirmeyi çok sever. Onlara göre her işte ve her konuda kabahatli devlettir. O zaman vurun abalıya… Oysa devlet soyut bir kavramdır aslında… O, yerden yere vurduğun devlet aslında sensin. Acaba resmi kurum ve kuruluşları böyle sert bir biçimde eleştirirsek bundan fayda mı, yoksa zarar mı görürüz? Her işin olduğu gibi bunun da bir ölçüsü vardır muhakkak…

Devletin verdiği hizmetleri kalite ve yeterlilik bakımından sürekli eleştirenler, acaba vatandaşlık görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlar mı? Acaba askere gitme zorunlu olmasa kaç kişi bu peygamber ocağına baş koyar? Devlet, hizmetlerimize karşılık bize ücret vermese bir gün çalışır mı memurlar? Devleti eleştirirken bunlar da geçiyor aklımızdan… Demek ki aslında bizler de çok masum değiliz. Zaten devlette zaaflar varsa, bu mekanizmanın dişlileri olan millette de zaaflar vardır. Zira bu çarkın dişlileri fertlerden oluşuyor.

Devletten kaliteli ve kesintisiz hizmet istiyorsak ve bekliyorsak bizler de elimizi taşın altına sokmalıyız. Devlete karşı görevlerini yerine getirmeyen sorumsuz vatandaşların devleti ve onun kurumlarını yermeye, onlardan hizmet beklemeye hakkı yoktur. Türkiye'de yaygın olarak yapılan şey, ölçüsüz eleştiridir. İş vazifeye gelince ortalıkta pek kimseyi bulamazsınız.

Devletin kusursuz ve devamlı hizmet verebilmesi için maddi yönden güçlü olması şarttır. Türkiye ekonomisinde kalıcı bir iyileşme sağlanabilmesi için bütçe gelirlerinin artması, öte yandan giderlerin azalması gerekir. Yani kamu gelirleri mutlaka artmalı, kamu giderleri de azalmalıdır. Bunun yanında sınırlı kaynaklarımızı verimli kullanmalıyız.

Devlet, gücünü halkından alır. Vatandaşlar her zamanda ve zeminde devlete karşı olan maddi ve manevi yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmelidir. Bu yükümlülüklerden biri de vergi vermektir. Bilindiği gibi Anayasanın 73. maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür " hükmü yer almaktadır. Vergiyi basite almayalım, devlet gelirlerinin yarıdan çoğu vergi girdilerine dayanmaktadır.

Ülkemizde memurların gelir vergisi maaşlarından otomatik olarak kesilmektedir. Fakat serbest çalışanlar için böyle bir sistem mevcut değildir. Bu yüzden serbest çalışanların önemli bir kısmı üzerlerine düşen vergileri devlete ödememektedir. Fakat yeterli hizmet alamayınca da 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' misali en çok da onların sesi çıkmaktadır.

Kim ne derse desin Türkiye'de kayıt dışı ekonomi dengeleri sarsmaktadır. Hiç kimse 'kayıt dışı ekonomi yok' diyemez. Bunu inkâr etmek yerine, üzerine ısrarla gitmeliyiz. Hiç kimsenin bir başkasının sırtından geçinme hakkı ve lüksü yoktur. Devlet isterse kayıt dışının da üstesinden gelebilir. Bunun için kararlı olunmalıdır. Fincancı katırlarını ürkütmekten korkulmamalıdır. Devlet güç ve otorite demektir. Hiç kimse devletin üstünde değildir.

Türkiye'de vergi konusunda ciddi düzenlemeler yapılmalıdır. Devletin vergi politikası bir kez daha gözden geçirilmelidir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması yoluna gidilmelidir. Vergi yükü tabana yayılmalıdır. Vergi miktarları azaltılırken, bu konuda mükellefler kararlılıkla takip edilmelidir. Vergi kaçağı önlenmelidir.

Mükellefin sırtına yüklenen vergi miktarının çok olması, vergi gelirlerinin çok olacağı anlamına gelmez. Vatandaşa taşıyacağının üstünde bir vergi yükü yüklerseniz, elbette ki o bu yükün altından kalkamaz, ezilir, hilelere, yasal olmayan yollara başvurur. Vergi miktarı makul olursa hemen herkes üzerine düşeni verir. Böylece fertlere düşen vergi miktarı az olsa da kişi sayısı artınca aradaki eksiklik kapanır. Böyle olunca kimse de incinmez, yakınmaz. Vergi adaletini sağlayamadığımız müddetçe beklenen vergi gelirini elde edemeyeceğiz.

Vergi kaçaklarının azalması ve vergi gelirlerinin artması için vatandaşlarımıza vergi bilinci ve sorumluluğu kazandırmalıyız. Vergilerin halka hizmet olarak geri döndüğü inandırıcı bir biçimde anlatılmalıdır. Her bir fert bu gerçeği hayatında canlı örneklerle görebilmeli ve ikna olmalıdır. Bu arada vergiler olur olmaz yerlerde harcanıp tabir caizse çarçur edilmemelidir. Çünkü onlarda hepimizin alın teri ve emeği vardır.

Vergilerin nerelere gittiği, nasıl harcandığı mükelleflere iyi izah edilmelidir. Vatandaşın, verdiği paranın hesabını sorma hakkı vardır. Vergi bilinci kazandırma konusunda devlet televizyonundan azami derecede yararlanılmalıdır. Vergi haftasının gayesine uygun olarak idrak edilmesini, vatandaşa vergi bilinci kazandırılmasını, devletin vergilerinin önceki yıllara göre daha da artmasını ve bu vergilerin hayırlı hizmetlerde kullanılmasını diliyorum.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


5,005,005,005,005,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


Semih Bulgur

  Kahveci : Semih Bulgur


   KADINLARIN YÜZYILI

Bazı futuristler 21. yüzyılın, kadınların yüzyılı olacağını iddia ediyorlar. Bende, biraz kaygı duyarak olsa da buna katılmaya başladım. Eğer kadınlar, bu yüzyılda daha güçlü hale geleceklerse daha iyi işler yapacaklarsa ey vallah, ama hakimiyet onlara geçecekse yandığımızın resmidir. Allah korusun, kadınlar binlerce yılın acısını çıkartmaya kalkarda, erkekleri küçük camdan hücrelere yerleştirip, zaman zaman üremek için kullandıkları küçük enerji tüplerine dönüştürürseler ne yaparız?

Evet, bazı kıyamet öngörüleri gerçek oluyor " Erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere benzeyecek". Erkeklerin güçlü kuvvetli, duyarlı, dışa dönük, makul yönü nereye gidiyor, o sert ,sağlam duruşlu taş fırını erkeği nereye gidiyor? Bir zamanların kas yığını, mert, güçlü, delikanlı, koruyucu, kollayıcı, maço erkeği göbekli, hantal, kafası karışık, pısırık, pasif, yorgun ve hasta bir hale geldi. Yüz yıllardır ezilen, dövülen, sövülen kadın artık birinci sınıfa mı terfi edecek?

Taocu felsefeye göre dişiyi ay temsil eder, öyleyse güneş tutulması mı yaşıyoruz şimdilerde? Kadınların kesintisiz biçimde güçlenişi ve her türden başarıları, sonunda, mantık ile fantezi, tuz ile şeker, gün ile gece arasında bir denge mi sağlıyor ? Akıllı, yetişmiş kadın bırakın dayak yemeyi, horlanmayı artık kocasına hükmediyor onu yönetiyor.

Kadınların yaşadığı cinsel tatminsizlikteki büyük derinleşme, erkeklerin uğradığı güç, kuvvet, kudret kaybındaki büyük artışın göstergesi değil mi? Ya da erkekler çok mu baskı altında, ya da sürekli karşılaştırma konusu olmak onları yıldırıp pısırık mı yapıyor? Erkeğin kolu kanadı mı kırılıyor, yoksa rüzgarın yönü mü değişiyor? Geleneğin abartıları mı karşımızdaki, yoksa annelerin aşırı korumacı rolü mü erkekleri bu hale getirdi?

Kadın okuyor, yazıyor, sorguluyor, hesap soruyor, kadın başkan, kadın genel müdür, kadın yıldız oluyor, kadın şampiyon oluyor. Fakat bunlar olurken, kadın anneliği, sevgiyi, şevkati, merhameti unutuyor. Güçlenen kadın daha acımasız, daha sömürücü, daha karmaşık hale geliyor. Annelerimiz gibi bir paltoyu on yıl giyip aman sevdiğim adam yanımda olsun diye kadın mı kaldı? Kadın hayata erkekten daha bağlıdır, hayatı daha çok sever, rahatına daha düşkündür, standartlarının düşmesine dayanamaz ve bunun için her şeyi yapabilir. Daha hırslıdır, daha acımasız, daha duygusuz bir o kadarda korkak ve savunmasız.

Kadın bir genel kurmay başkanı olduğunu düşünün inanın ki askerlik daha acımasız olurdu. Ya kadın bir Amerika başkanına ne dersiniz? Emin olun ki 3. Dünya savaşı çıkardı. Aman aman !!! kadın hayırlı evlatlar yetiştirsin, evine baksın, gerekiyorsa çalışsın ama Dünya'yı bize bıraksın.

Birçok araştırma kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığını gösteriyor. İş Dünya'sındaki aşırı stres ağır rekabet şartları, aile geçindirme derdi, gelecek kaygıları erkeğin ömründen çalıyor ve erkeğin kan kaybı her gün daha da artıyor.

Çalışan kadının da işi zor, hem anne, hem ev kadını, hem iş kadını ama dalı kırılır, çiçeği solar fazla yüklenmeyiz onlara. Sonuç olarak kadınların ömürleri ve sayıları artıyor. Bu durumun değerimizi arttırması gerekirdi, ama bize ihtiyaçları yok ki!

Yükselen kadın hayır mıdır şer midir bilinmez? Kadınlar sever mi yoksa hesap mı yapar ??? Ama kadın annedir, kadın aydır. Kadın anne olana kadar tehlikelidir ve kadın denize benzer bazen dalgalı bazen durgun.

Semih Bulgur
www.semihbulgur.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


6,506,506,506,506,506,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Yardımınıza ihtiyacı olan bir yakınınıza el uzatmanız gerekecek koçlar. Gelecek günlerde egolarınızdan daha ziyade kalbinizin mutlaka mevcut olan zenginliklerini konuşturmaya gayret etmelisiniz.



BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Hayli zamandır zihinlerinizi meşgul eden sorgulamalar ve bundan kaynaklanan güvensizlikler kendiliklerinden kaybolacaklar boğalar. Şimdiye dek yaptığınız iyilikler orantısında sevindirici güzelliklere kavuşacaksınız.



İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Bazı konularda istemeyerek de olsa sebep olduğunuz haksızlıkların farkındasınız değilmi ikizler. Önümüzdeki günlerin bu yönde gönül alma fırsatlarını da beraberinde getireceklerini göreceksiniz. Heba etmeyin sakın.



YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Mesuliyetlerinizin ikiye katlanacakları haftanızda çelikten iradelere sahip olmanız gerekecek yengeçler. Herşey istediğiniz istikametlerde gitmeyebilir fakat siz hedeflerinize kesinlikle sadık kalmalısınız. Bunu unutmayın.



ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Zor anların ve bir o kadar da zor seçimlerin haftasına girmektesiniz aslanlar. Hayatınızı aydınlatacak bir takım değişikliklerin sırasının geldiğini zaten hissediyorsunuz değilmi... Kişiliklerinizden taviz vermeden kararlarınızı alın.



BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Omuzlara çöken ağırlıkların diz bağlarına yüklendiklerini hissettiğinizde yapılacak en uygun şey kendinizi veya zihninizi ferahlandırmak olmalıdır. Yeni haftanızda kendinizi kısa ama uçurucu bir tatile çıkarmaya bakın başaklar.



TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Yollarınızın açık olacakları ve güzelliklerle dolup taşacakları bir hafta sizleri beklemekte teraziler. Bir konuda duymakta olduğunuz endişelere kendinizi aşırı şekilde kaptırmayın. Herşey güzel olacak işte buna inanmalısınız.



AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Yeni haftanızda maddi veya sosyal uğraşılarınızdan daha çok manevi konulara doğru yöneleceksiniz akrepler. Hissedeceğiniz pozitif duyguların etkileri ile egosantrik alışkanlıklarınızdan git gide uzaklaşmaya başlayacaksınız.



YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Problemli ilişkilerinizin yeni haftanın uğraştırıcı meseleleri olacaklarını bilmelisiniz yaylar. Sünger gibi çektiğiniz streslerden enerjik bir silkinmeyle sıyrılmalısınız. Aslında sırt ve boğaz ağrılarınızın sebepleri de burada yatmakta.



OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Kendi kendinizin baş düşmanısınız oğlaklar.. Üstelik bile bile yapıyorsunuz bunu. İçi boş idealler ve prensipleriniz uğruna.. Tereddütler okyanusunda bata çıka yüzmelerde kaybettiğiniz enerjilerin ise haddi hesabı yok. Yeniden bir düşünün bakalım..



KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Hayallerini uzaklarda kurduğunuz bir takım şeylerin aslında çok yakınınızda bulunduğunu bir bilseniz kovalar.. Yeter ki olaylara ve çevrelerinize bakışınızda değişiklik yapabilseniz en azından gayret etseniz. Çareleri hemen bulacaksınız emin olun..



BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Sukunete ve başınızı dinlemeye o kadar ihtiyacınız var ki balıklar.. Çevrelerinizden birşeyler beklemeden yalnızca yaratıcı özelliklerinize inanarak gerekli kararları almalısınız. Kırgınlıklarınızın kızgınlığa dönüşmelerine izin ve geçit vermeyin.


Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Beklentin Ben Olayım

gelmezsen çetele tutuyorum günlere ne halt ederim
gel kalbimdeki batmayan güneşi yollarına dökerim
gelmezsen senden alırım kanatılmış biriken hıncımı
gel yeniden yarat insan denen mahlukata inancımı

gelmezsen hangi körfez vardır ki yangınımı söndürmeye
gel ne olursan ol gel beni Mevlana gibi döndürmeye
gelmezsen hangi ağır küfrü noktasız virgülsüz savursam
gel çok yoruldum sessiz şiirlere artık noktalar koysam

gelmezsen yalnızım ki rüzgarların önünde yalnız kaldım
gel lanet olsun daha önce nerdeydin seni geç tanıdım
gelmezsen sevindirirsin şiire bakan sevgisizleri
gel gör bak bahçeme ektiğim şu goncalı mavi gülleri

gelmezsen derim haşa bu da hırsız çıktı kalbimi çaldı
gel gör bende sadece gamzesiz yaşama telaşı kaldı
gelmezsen atarım beni düşerken hayalini kurarım
gel şu teneşirde kalsın mazim ağlamayı unuturum

gelmezsen imbatsız ürkek körfezde yok ederim ömrümü
gel imge olup anlatalım herkese yoncalı öyküyü
gelmezsen sürerim kendimi neler yaparım yaşantıma
gel el pençe divan olup birlikte bakalım aynalara

Serdar San

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu



VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi

Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılıyor.

Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.

Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

NBA All Stars maçını seyredemeyenler için güzel bir haber. http://dahi.wordpress.com/2007/02/24/nba-all-star-2007/ web sayfasına tıklıyorsunuz ve Mehmet Okur’un dahil olduğu maçı, NTV bant yayınından seyrediyorsunuz. …Cumartesi gecesi çaylaklar maçıyla start alan, Pazar günkü yetenek yarışmasıyla devam eden NBA All Star Haftasonu, Batı Karması - Doğu Karması maçıyla sona erdi. Las Vegas’ta oynanan ve NTV’den naklen ekranlara gelen ‘yıldızların’ mücadelesinden, Mehmet Okur’un da formasını giydiği Batı Karması 153-132 galip ayrıldı. Türkiye’yi basketbol yıldızlarının buluştuğu bu büyük organizasyonda temsil eden Mehmet Okur, karşılaşmada 4 sayı kaydetti. Salondaki 3 Avrupalı’dan biri olan ve yaklaşık 15 dakika süre alan Mehmet, 2?de 2 şut isabeti, 2 ribaunt ve 1 asistlik performans sergiledi…

Dört boyutlu Pong oyunu için http://www.purple-twinkie.com/games/4dpong.asp web sayfasına tıklayabilirsiniz. İki boyutlu oyunları herkes oynar siz bir de bunu deneyin bakalım.

Konuşan köpek gördünüz mü? http://www.funnyclipcentral.com/content/talkingdog.php
Ya peki konuşan papağan http://www.youtube.com/watch?v=BSckclRKirM Konuşan papağan dediysem normal konuşan değil… Seyretmeden yorum yapmayın lütfen.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-06©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070226.asp
ISSN: 1303-8923
26 Şubat 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com