Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.159

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 1 Mart 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : DİKKAT: VATANDAŞ OLABİLMEK İÇİN SON GÜN!..

Merhabalar

Gecenin bir yarısında yayınlanan genç müstakbel bilim adamlarını seyrediyorum bir yandan. Keşke bu saatte değil de "Avrupa yakası"nın yerinde yayınlansaydı. Anlamsız bir popülizm yapmak adına değil, en ihtiyacımız olduğu dönemde sadece fasa fiso ile uğraşmayan pırıl pırıl gençleri görmek için güzel bir fırsat olduğundan söylüyorum bunu. Bilim olimpiyatlarına gönderilecek yarışmacı seçiliyor. Umarım katılım artarak sürer ve önümüzdeki yıllarda bu finalleri dizilerin yerine seyredebiliriz.

Günlerdir konuştuğumuz konularda esas görevin genç arkadaşlara düştüğünü bildiğimden yukarıda bahsettiğim konuyu önemsiyorum. Bakın bugün seçim listelerinin son haline gelmesi için son gün. Saat 17:00'de listeler askıdan iniyor. Henüz kontrol etmediyseniz, vatandaş olabilmek için son şansınız unutmayın. Bu listelere kaç tane yeni seçmen kaydedilecek bir fikrim yok ama hatırı sayılır derecede olacağını düşünüyorum. Bunların çoğunluğunun ilk defa seçme hakkını elde edecek gençler olduğu göz önüne alındığında, konunun önemi daha da fazla ortaya çıkıyor kanısındayım. Konuşma şansı bulduklarımın pek çoğunda bir alternatifsizlik ve kayıtsızlık seziyorum. Dolayısıyla tartışmaları bu konulara da kaydırmakta yarar görüyorum. Mevcut yönetimden şikayet ederken alternatifleri de bir şekilde ortaya koymak gerekir değil mi? Hele o kayıtsızlık yok mu? İşte o konuda bol bol kulak çekilmeli sanıyorum. Türkiye, gençlerini içi boş un çuvalı gibi yetiştirme lüksüne sahip değildir. Çünkü ileride o un çuvallarının içine ne doldurulduğuyla ilgilenmekten asıl yapması gerekenleri bir kenara bırakabilmektedir. Bu konuda görevin kimde olduğuyla ilgilenmek yerine, elimiz erdiğince, dilimiz döndüğünce konuşup tartışmalı, tepkili, hakkını arayan bir nesil için kolları sıvamalıyız. Geç kalındı palavralarına da gerek yoktur. Zararın neresinden dönülse kârdır. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


Deniz Marmasan

 Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


   GÜNBATIMINDA…

Bir hayale tutundum kalemime saplı bahar dallarıyla. Tanrı'nın uğramadığı sokaklarda, solgun bir erguvan ağacının gelinlerine takılı bakışlarımda çiğ damlaları.

Dudaklarımdan dökülen, yılların eskitemediği notalarda seni buldum. Uzun bir yolculuğun kederli vagonlarından özlemine takılı. Sana hediye bulamadığım mecalsiz şehirlerden, bir nefes yorgunluk getiriyorum şimdi. İçimdeki derin, rengi yitik akıntının diplerinde soluğun… İçimi birbirine katan bir savaşın habercisi. Sıcaklığının soldurduğu ciddiyetine mühürlendi şimdi, sevdiğim kitapların altı kurşun kalem çizgileriyle dolu satırları. Yaslanamadığım bir güvenin dayanılmaz yoğunluğundayım yokluğunda. Tutunacak bir dalım yok, ve her yer çıldırtacak denli beyaz. Dudaklarımdaki çatlakların, kuru anılarında bir İzmir havası. Yakamadığımız akşamlardan kalma… Hatırlarsın derinden, en sevdiğim yazarı… Bir yolculuğunun keskin sayfalarında birinci tekil kişisine kilitlediği bir tanım çalındı kalbime, seni, İzmir'i ve eylül'ün hüznünü yine yeni yeniden anlatırken; "Günbatımı: ışıkların yavaş yavaş ölüşü, ışığın kanı. Gurup ölümdür." Işığın kanı... Damarlarımda ılınan kanı güneşe iliştirdim. Geceye ilerlerken, saplansın gönlüne diye.

Bir aynanın karşısında şimdi bilmece gibi geçen seneler… İzmir'de hava da aynı, denizde… Dengesini yitirmiş…

Deniz kokusu taşımak isterdim sana, getirip ruhunun dalgalarına iliştirmek. Unuttun mu severdin bu şarkıyı… "Deniz kokusu getiriyorum/ güneş kavurmuş tenimi/ bir sevişme sonrası gibi/ neden umursamaz yalınım/ hiç bilemiyorum…"

Adımlarımı sayarken iskeleyi geçmişim. İs-ke-le/ İskele-miz/ Bizim iskelemiz… Yıllara dolan bir deniz aşkı. Tıka basa üst üste yığılan vapur seferlerinde saatin acınası hızı…

Yüzlerce insanın suretini bıraktığı kentler, sokaklar… Her adımda kaos… Yitirmişim içimdeki coşkuyu, göremiyorum ufku, akıp giden kalabalığın, sisin yüzünden. Herkesin kelimeleri kaplanmış bir tozlu bulutla. Şimdi bekliyorum baharı, verdiğin sözlerle, puslu yollara inat…

"Elimdeki kitap rüzgâr oldu. Sen geldin. Sevgilim dedim sana gürültünün içinden, etimle, ruhumla, sana bakarak. Zamanında, beyinlerinin ışıklarını bir ekmek parasına satan onca insan arasında, hürriyetimi ve mutluluğumu kaybettim. Ama gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman… Dedim kendi kendime, seni sevdiğimi. Başım döndü ikimizden. Evvelsi akşam, o büyülü saatte."

Deniz Marmasan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


Neslihan Güzel

 Kahveci : Neslihan Güzel


  DÜŞ'LER ÜZERİNE

"Yaratmanın başlangıcıdır düş gücü. Dilediğinizi düşlersiniz; düşlediğinizi amaçlarsınız; amaçladığınızı yaratırsınız sonunda."
Bernard Shaw

Düşler üzerine neler söylenmiştir neler?

"Victor Hugo" "rüya gecenin akvaryumudur" demiş, rüyayı gecenin rengi, canlılığı olarak tarif etmiştir.

Tanzimat edebiyatında da rüyayla alakalı olarak birçok beyit bulunmaktadır.

"Seni düşde göreler diye Necati usanır/ Halkı uyutmaz olupdur geceler efganı" diyerek Necati; sevgiliye olan aşkını ve kıskançlığını anlatmaktadır.

Dini boyutta bakıldığı zaman da rüya çok önemlidir. Eski Mısır'da ki yazıtlarda ve İncil de rüyayla alakalı bölümler bulunmaktadır.

Tarihe bakıldığı zaman da çoğu yöneticinin önemli kararlarını almadan önce rüyalara başvurduğu, müneccimlerden yardım aldığı görülmektedir. Padişahlardan bir kısmı, seferlere çıkmadan önce istihare namazına yatmış, onlardan çıkan sonuçlara göre kararlarını vermişlerdir. Oğuz kağan ülkesini çocukları arasında paylaştırırken gördüğü rüyanın etkisinde kalmış, ona göre topraklarını pay etmişti.

Babil Kralı olan Daniel, bu makama rüyayı yorumlayarak gelmiştir. Yaptığı doğru yorumla, hem esaretten kurtulmuş, hem de Babil'le yönetici olmuştur. Düşlerle ilgili yapılan yorumlar, eleştiriler o kadar çoktur ki anlatmakla bitmez. Derin bir konudur. Ta ki Asur Kralı Banipa'nın kütüphanesine kadar gider derinliği. Ninova da ki bu kütüphane de rüyalarla ilgili yorumlar bulunmaktadır.

Yine eski Yunanlılardan, Demokritus ve Anistototales'inde bu konuda yaptığı çalışmalar vardır.

İnsanların hayatını değiştiren, önemli kararların da etkili olan rüya bazılarına göreyse hiç bir şeydir. Zaman ve mekân kavramı olmayan, hayaller bütünüdür. İnsanın, bilinçaltının ortaya çıkması, uyandığı zaman da hiç şeyi hatırlamamasıdır.

Freud' a göreyse rüya; "insanın bilinçaltına giden kral yoludur." Yani insanın alt kişiliği rüyaya yansır.

Düş gücü sanat için, yeni oluşumlar için çok önemlidir. Düş gücü olmayan bir yazar Ay' a yolculuğu yazamaz, uzaya gitmeyi hayal edemez ve cüceler ülkesine seyahati düşünemez.

Düş gücü olmasaydı, müzik, resim, edebiyat olmazdı, kısacası sanat olmazdı. Büyük başarıların altında düş gücü yatmaktadır. Eğer Hazarfen Ahmet Çelebi, düş gücünü kullanıp, insanların uçabileceğini söylemesiydi, uçmak insanlar için esrarengiz bir şey olarak kalırdı.

Bilim adamlarının, başarısının altında da düş gücü vardır. Kekule kimya konusunda yapmış olduğu araştırmaların sonucuna rüyasında varmıştır. Kaç zamandan beri araştırdığı, Benzol halkası formülünü rüyasında görmüş, uyanır uyanmaz not etmiştir. İnsanlık rüya sayesinde bu formüle kavuşmuştur.

Düş gücü insanlara başarı, mutluluk getirdiği gibi mutsuzlukta getirmektedir. Hep daha fazlasını düşlemesi onu mutsuz etmektedir. Bütün insanların hayalinde hep daha fazlası, hep daha iyisi vardı. Daha iyiye ulaşmak için de elinde olanları kaybeder.

Hayvanlarda düş görür, fakat onların daha iyi diye bir amacı, hayali yoktur. O yüzden de hep mutludurlar.

Bir de düş ülkesinde yaşayanlar var tabi. İşi gücü bırakıp, bir hayal âleminde yaşayanlar. Hölderlin de bu şekilde yaşamıştır, otuz yıl boyunca, hiç bir şey yapmamış, hayal âleminde dolaşmıştır. Bu nedenle de psikolojisi bozulmuştur.

İnsanlar rüyalarında, bilinçaltındakileri görür. Yoğun geçen bir iş gününün koşuşturmasından sonra, bir kurtuluştur, kendi kendini dinlemektir rüya. İnsanın kendi kendine sığınmasıdır.

İnsanlar rüyasında neler görür; karpuz kabuğundan gemiler yaptığını, uçsuz bucaksız denizlere açıldığını, Gorki parkında oturup kitap okuduğunu, sıcak ekmek rengini, elma çiçeğinin beyazını. Eğer çok sıkılmışsa yaşadığı şehirden, kendini Babil'in Asma Bahçesinde bulur, belki de Mısırda piramitlerin yanında.

Şairler de düşeriyle şiirler yazarlar, şiirlerine düşerini katarlar. Orhan Veli, bir genç kızın düşüyle bir lağımcının düşünü anlatır şiirinde. Genç kız yüz lira maaşlı kibar bir adam görür rüyasında. Lağımcıysa kendini göbek taşında hayal eder…

Babil'in yönetiminden, Mısır'ın eski metinlerine, divan edebiyatından günümüz şiirlerine kadar her yerde, düş vardır. Hayatımızı yönlendiren, bize yaşamadığımız mutlulukları yaşatan.

Her yeni yapıtın altında düş yatmaktadır. Düşlerimiz olmazsa yeni bir şeyler üretmememiz, hatta ve hatta yaşamamız imkânsızdır…

"Düş yoksulu olmayın, düşsüz kalmayın!"

Neslihan Güzel
www.neslihanca.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,007,007,007,007,007,007,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  YEŞİLAY VE GENÇLİK

Milletlerin geleceğini aydınlatan ışık, gençlerin gözlerinden yansıyan parıltıdır. Onun parlaklığı ve ışıltısında hakikatlere erişiriz, aksi halde karanlık dehlizlerde kaybolur gideriz. Onların ışığının hiç sönmemesi biraz da ebeveynlerin ve toplumun elindedir. Onları şefkat kanatlarımızın altına alabilirsek kötülüklerden ve kötülerden koruruz. Aksi halde şer odaklarının kara taşlı değirmenlerinde un ufak olarak kaybolur giderler.

Çocuklarımız her şeyimizdir. Onlar için neler yapmayız ki!... Yeri gelince onlar için saçımızı süpürge ederiz. Fakat bazen başlarına gelebilecek muhtemel felaketleri göremeyiz. Onları serbest bırakarak ateşe sürükleriz. Bir noktadan sonra da kontrolü kaybederiz.

Günümüz toplumlarında yarınlarımızın ümit kaynağı olan gençlerimizi bekleyen büyük tehlikeler vardır. Bunların başında bir kısım bağımlılıklar gelir. Genç beyinler bağımlılığın tuzağına düşünce onu oradan kolay kolay çekip alamayız. Onun için oraya düşmeden evvel elimizden gelen neyse onu yapmalıyız.

Genci bağımlılığa iten ailevi, sosyal, genetik gibi nedenler vardır. Bu nedenler oluşmadan gerekli önlemimizi almalıyız. Onların küçüklüğüne ve saflığına bakıp da aldanmamalıyız. Kötü çevre faktörünü asla göz ardı etmemeliyiz. Zira zararlı maddelerin kullanımı genellikle erken yaşlarda başlıyor. Çünkü küçükleri kandırmak ve zehirli örümcek ağına düşürmek kolay oluyor. 15 yaşından önce başlamak bu kötü gidişin işaretidir. Başlangıç en çok 15-25 yaş arasındadır. 25 yaşından sonra başlayanların sayısı azdır. Bu yaşa gelene kadar kötü alışkanlıklara müptela olmayan gencin bundan sonra bu riskle yüz yüze kalması diğerlerine göre zayıf bir ihtimaldir. Çünkü o yaştaki gencin kişiliği artık oturmuştur.

Toplumun temel dinamiklerinden biri olan gençliğimiz her an risk altındadır. Bilindiği gibi toplumun temel dinamiklerini korumak için bir kısım kuruluşlar vardır. Bunlardan birisi de Yeşilay'dır. Bu teşkilat, zararlı alışkanlıklarla etkin ve kalıcı olarak mücadele etmek için kurulmuştur. İnsanlığın sağlık ve huzur içerisinde yaşaması için kurulan Yeşilay geçmişten bugüne gelene kadar pek çok hayırlı teşebbüse vesile olmuştur. Bu faydalı cemiyet, merkezi İstanbul'da olmak üzere 1 Mart 1920 tarihinde 'Hilâl-i Ahdar' adı ile kurulmuş, daha sonra sırası ile 'Yeşil Hilâl' ve 'Türkiye Yeşilay Cemiyeti' adını almıştır.

Türkiye Yeşilay Derneği zor şartlar altında ve kıt kaynaklarla milyonları kötü alışkanlıklara karşı koruma mücadelesi vermektedir. Derneğin amacı, Yeşilay tüzüğünün üçüncü maddesinde açık seçik ifade edilmektedir: "Bu dernek yurdumuzda ahlâkî ve kültürel bir kalkınma atmosferi içinde içki, uyuşturucu ve sigara bağımlılığı gibi toplum ve gençliğin beden ve ruh sağlığını tahrip eden bağımlılıkları önlemenin yanında, kumar, fuhuş ve ekran bağımlılığı gibi gençliğe ve topluma zarar veren bütün zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek, millî kültürüne bağlı nesiller yetiştirmek amacı ile kurulmuştur. Derneğin amacı içki, uyuşturucu madde, sigara tüketimini ve diğer kötü alışkanlıkları, devlet organları ve sivil toplum kuruluşları ile de iş ve gönül birliği yaparak asgariye indirmektir."

Yeşilay, başta gençlik olmak üzere halkı uyuşturucu, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklara karşı korumak ve uyarmak için mücadele eden gönüllü bir teşekküldür. Cumhuriyetten daha eski olan bu gönüllü kuruluş, halkın desteğiyle bugünlere gelebilmiştir. Şayet devlet ve halk desteği birleşirse bu güzide kurum faaliyet ve tesir sahasını bugünküyle kıyaslanmayacak ölçüde genişletecektir. Bundan da kazançlı çıkacak olan bizleriz.

Gençlerimizin zararlı alışkanlıklardan korunması için gecesini gündüzüne katan ve adeta gönül seferberliği ilan eden Yeşilay Derneği'ne bizler de elimizden geldiğince maddi ve manevi destekte bulunmalıyız. Çünkü bu kurumun gelirleri giderlerini karşılamaktan uzaktır. Rahmetli Selahattin Kaptanağası uzun yıllar boyunca bu kurumu ayakta tutmanın mücadelesini vermiştir. Onun ölümünden sonra görevi devralan Avukat Mustafa Necati Özfatura ve ekibi de aynı inanç ve kararlılık içerisinde amme hizmetine devam etmektedir. Onların elinden tutalım ki onlar da çocuklarımızın elinden daha büyük bir kuvvetle tutabilsin.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


 


Tanju Akdeniz

 Misafir Odası : Tanju Akdeniz

   Arkası Yarın - II

Kaç yaşımda olduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Yetmişlerin başı olmalıydı. Babamın Konak İskelesinde işlettiği büfeden getirdiği çapraz bacaklı, güneş gören yerleri sararmış, beyaza boyalı, yüksekçe portatif tahta sehpanın üzerinde dururdu. Altına yine beyaz delikişinden yapılma bir örtü seriliydi. Evde telefon yoktu. Onunla telefondan önce tanışmıştım. Tavandan sarkan ampuller dışında evimizin yegane üç elektrikli aleti, salonda duran buzdolabı, ütü ve bir de başköşede tüm ihtişamıyla duran Ondan ibaretti. Neon yeşili ayar göstergesine kilitlenmiş, Harber Lee'nin Pulitzer ödüllü "Bülbülü Öldürmek" adlı eserini pür dikkat dinliyordum. Otuzlu yılların Amerikasında neler olup bittiğinden çok belki de kendime yakın bulduğum Scout ve Jem'in hikayesiydi ilgimi çeken. Bir de O'nun cocuk hayallerimi renklendiren akıcı anlatımı kuşkusuz.

Ses düğmesini sağa doğru çevirince çıkarttığı "çıt" sesinin ardından ısınmasını beklerdik. Önce sarı gösterge ışıkları yanar, şehir isimleri parıldardı.. Budapeşte, Paris, Viyana, İstanbul, Ankara… İstasyon ayar göstergesinin yeşil ışığı parlamaya başlardı hafiften. En sonra da giderek artan sesi duyulurdu. Ne uzun bekleyişti… Çocukların ne kadar sabırsız olduğunu bilmez gibiydi. Belki de sabırlı olmayı ilk ondan öğrenmişimdir kimbilir…

O sakin, gösterişsiz ancak vakurlu görünümünü alışının hikayesine dönelim yine.

William Gilbert'in 1600 yılında yazdığı "De Magnete, Magneticisque Corporibus, et de Magno Magnete Tellure" (Mıknatıs, Manyetik Cisimler ve Büyük Mıknatıs Dünya Üzerine) adlı eserinden o güne kadar geçen iki yüzyılda manyetizma konusundaki bilgiler fazla artmamıştı. Ampère, Faraday, Arago ve diğerlerinin Oersted'in deneyinden yola çıkarak elektrik akımının manyetik etkilerini anlamaları ve Michael Faraday'in 1831 yılında yayınladığı "Experimental Researches in Electricity" (Elektrik ile Deneysel Araştırmalar ) adlı makalesinde sözünü ettiği elektromanyetik endüksiyonun ya da onun sözleriyle "bütünün tam bir açıklamasının" anlaşılabilmesi için bir 12 yıl daha geçmesi gerekecekti.

Ne yazık ki Faraday'ın bilim dünyasında çığır açabilecek bu buluşu Oersted ya da Maxwell'inkiler gibi çağın fazla ilerisindeydi. Dünya henüz bu buluşlara hazır değildi...

Maxwell'i üniversite yıllarımdan biliyordum. Ünlü Maxwell denklemlerinin yaratıcısı, elektromanyetik derslerinin korkulu rüyası, Cambridge Üniversitesi Deneysel Fizik Profesörü, görev yaptığı bölümün aksine, hiç bir deney yapmadan salt matematiksel akıl yürütme ile öngördüğü denklemlerle elektromanyetiğin temel taşlarını koyan efsanevi James Cleck Maxwell.

1864 yılında doğanın kanunlarını dört denklem ile özetledikten ve o güne kadar kendisi dahil hiç kimsenin hakkında hemen hiçbirşey bilmediği elektromanyetik indüksiyon hakkında söylediği "Biz varlıklarını hissedemesek dahi, boşlukta ışık ile aynı hızda ilerleyen elektromanyetik düzensizlikler bulunmak zorundadır." önermesini doğrulayacak ya da geçersiz kılacak - yine kendisi dahil, hiçbir bilim insanı olmayışı nedeniyle dünyayı yerinden oynatacak buluşu 24 yıl beklemek zorunda kaldı. Taa ki Alman fizikçi Heinrich Rudolf Hertz'in 1888 yılında yan yana duran iki metal bilyeye uyguladığı elektrik akımının birinden diğerine sıçraması sırasında oluşan kıvılcımın bir benzerinin yaklaşık bir metre kadar uzakta duran - deney seti ile bağlantısız metal bir halkanın uçlarına yerleştirilmiş bilyalar arasında da oluştuğunu fark edene kadar.

Maxwell'in büyüklüğü bu kadarla sınırlı değil elbet. İlk olarak Galileo Galilei tarafından fark edilen Satürn'ün gizemli halkalarının, o dönemdeki tüm görüşlerin aksine, çok sayıda küçük parçacıklardan oluşması gerektiğini öngören kuramı ancak yüz yıl sonra Satürn'e gönderilen Voyager sondası tarafından doğrulanacaktı.

Üretece bağlı bilyelerde oluşan kıvılcım ile birkaç metre ötede kendi başına duran metal halkadaki bilyeler arasında oluşan kıvılcım arasında şüphe götürmez bir sebep-sonuç ilişkisi vardı. Mıknatısların çekme ya itme güçlerini uzaktaki cisimlere iletebildikleri biliniyordu ama bu durumun bir benzerinin elektrik için de geçerli olduğu daha önce gözlenebilmiş değildi. Bunun bir tek açıklaması olabilirdi: Maxwell'in çeyrek yüzyıl önce sözünü ettiği "boşlukta ilerleyen elektromanyetik dalgalar"...

Arkası yarın

Tanju Akdeniz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


MÜHÜRLENİYOR GÖZLERİM - YÜREĞİM

Gelmiş geçmiş ne varsa,
Herşey masal gibi geliyor kulağıma.
Sövüyorum kendime.
Ardına kadar açtığım yüreğimin kapıları için...
Mü-hür-lü-yo-rum artık,
Güzel sözleri dokunmasın gözlerime,
Sakın bakma bana!

Bensiz sabahladığın otel odalarındaki kadınlarına git.
"Aldatmak değil!" dediğin onca gece
Defalarca sorduğum soruların cevabı olamaz
şimdi söylediğin güzel sözler.

Sevmenin tanımı bu değildi benim bildiğim.
Babamın anneme getirdiği kır çiçekleri
kendini affettirmek için değildi.

Ben, sevgiyi senin lügatından farklı anlamda öğrendim.
İçime derin derin çektiğim,
      kokunu saklayan kolalı gömleklerini
            al dolabımdan....
Ortasından sıkılmış diş macununu,
tıraş bıcağını,
koltuğun kenarına sıkıştırdığın kirli çoraplarını
Neyin varsa....topla ve git yüreğimden..

MÜ-HÜR-LE-Nİ-YOR yüreğim....

Sakın, sakın bakma arkana!
Gözlerin deymesin gözlerime,
SAKIN BAKMA!

Duygu Yüceer

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.


Yukarı


 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu



VAN BİEN - İyi Gidiyorlar…
Küba Hakkında Bir Sergi

Küba bağımsızlığının kahramanlarından ozan José Martí'nin doğum yıldönümü, İstanbul Cervantes Enstitüsü'nde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Etkinliğe Serpil Yıldız da "VAN BİEN - İyi Gidiyorlar… Küba Hakkında Bir Sergi" ile katılıyor.

Sergi, 24 Nisan tarihine dek izlenime açık olacak.

Yer: Cervantes Enstitüsü
Tarlabaşı Bulvarı, Zambak Sokak No:33, İSTANBUL
Telefon: 90 212 292 65 36 Faks: 90 212 292 65 37
E-posta: cenest@cervantes.es


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

NBA All Stars maçını seyredemeyenler için güzel bir haber. http://dahi.wordpress.com/2007/02/24/nba-all-star-2007/ web sayfasına tıklıyorsunuz ve Mehmet Okur’un dahil olduğu maçı, NTV bant yayınından seyrediyorsunuz. …Cumartesi gecesi çaylaklar maçıyla start alan, Pazar günkü yetenek yarışmasıyla devam eden NBA All Star Haftasonu, Batı Karması - Doğu Karması maçıyla sona erdi. Las Vegas’ta oynanan ve NTV’den naklen ekranlara gelen ‘yıldızların’ mücadelesinden, Mehmet Okur’un da formasını giydiği Batı Karması 153-132 galip ayrıldı. Türkiye’yi basketbol yıldızlarının buluştuğu bu büyük organizasyonda temsil eden Mehmet Okur, karşılaşmada 4 sayı kaydetti. Salondaki 3 Avrupalı’dan biri olan ve yaklaşık 15 dakika süre alan Mehmet, 2?de 2 şut isabeti, 2 ribaunt ve 1 asistlik performans sergiledi…

Dört boyutlu Pong oyunu için http://www.purple-twinkie.com/games/4dpong.asp web sayfasına tıklayabilirsiniz. İki boyutlu oyunları herkes oynar siz bir de bunu deneyin bakalım.

Konuşan köpek gördünüz mü? http://www.funnyclipcentral.com/content/talkingdog.php
Ya peki konuşan papağan http://www.youtube.com/watch?v=BSckclRKirM Konuşan papağan dediysem normal konuşan değil… Seyretmeden yorum yapmayın lütfen.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-06©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070301.asp
ISSN: 1303-8923
1 Mart 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com