|
|
|
5 Mart 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : 6 tane kıldan nem kapmışlar!.. | İyi haftalar
Hafta sonu birkaç değişik mail aldım. Farklı insanlardan gelen 2 tanesinin ortak bir sitemi vardı. "Günlerdir bir Cumhurbaşkanlığıdır tutturdunuz gidiyorsunuz, oysa Güney Doğu'daki siyasal hareketlenmeden neden hiç söz etmiyorsunuz?" diye özetlenebilecek bir sitemdi. Beni adam yerine koydukları için her ikisine de çok teşekkür ederim. Birkaç kelam etmek istedim ne yalan söyliyeyim ama akabinde "şimdilik" kaydıyla vazgeçtim. Nedeni de bence açık ve basit aslında. Hrant Dink'in katledilişiyle başlayan süreçte, milliyetçilik, ulusalcılık, vatansever, vatan haini kavramları öylesine birbirine karıştı ki, ben şahsen içinden çıkamaz hale geldim. İnsan hangisinin nerede başlayıp nerede bittiğini kestirmeyince susmayı tercih ediyor sanırım. Konu teröristbaşı apo ile terörist pekaka olunca, zikredeceğim her lafın bir tarafa çekilmesi olasılığından hala çekinmekteyim. Mesela bir önceki cümlemde kullandığım sıfatlar dolayısıyla azılı bir milliyetçi olarak nitelendirilme olasılığım yüksek. Hatta daha önceleri bu yüzden Kahve Molası toplu terk olayları bile yaşadı. Tabi en fazla lafı da ben işittim. Oysa kazın ayağı öyle değil. Altı okta sözü edilen milliyetçilikten ötesini tanımam ben. Benim milli duygularımın galeyana gelmesi için memleketim için düşman addebileceğim saygıdeğer bir düşman ararım. Ya da rejim düşmanlarının varlığını. Daha somutlaştırmak gerekirse, ben pkk ve onun siyasal uzantılarını düşmandan saymıyorum. Çünkü bunu hakettiklerine inanmıyorum. Çünkü ben Türkiye sınırları içinde bir Türk Kürt ayrımı ya da sorunu olduğuna inanmayanlardanım. Yaşanılan acı olayların, beyni yıkanmış, yaşamdan başka beklentisi kalmayan bir avuç asalağın, varlıklarını hissettirme, bir yerinden memlekete tutunma gayretkeşliğinin sonucu olduğuna inanıyorum. Memleketimden koparılıp götürülen gençleri ise terör örgütü pkk nın provakasyonuna gelmiş insanlar olarak değil, Türkiye Cumhuriyetinin ilgisizliği nedeniyle kaybedilmiş kaybetmiş insanlar olarak görüyorum. İşte son günlerde DTP'nin yaptığı çıkışları, Evren'in kuyuya attığı taşı, onu çıkarmaya çalışan bir sürü aklıevveli de bu bağlamda değerlendiriyorum.
Genel anlamda, bu memlekette tek bir kişiyi bile temsil ediyorsa, bir siyasinin konuşma, tartışma, palavra atma hakkı olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Ancak demokrasiyi hazmedememiş her toplumun olduğu gibi, bizlerin de "ama"sı var. Çünkü bizim gibi nevi şahsına münhasır insanı, coğrafyası, kültürü olan memleketlerin her ne pahasına olursa olsun eşitlik, demokrasi deme lüksü yok. Çünkü demokrasiyi çıkarlara alet edip anlamını yitirmesine neden olmayı pek seviyoruz. O zaman "ama" demeden bir fikir zikretmek olanaksız. Örneğin, tüm dünyanın terör örgütü diye tasdiklediği, yapıp ettikleri ile biçtikleri ortada bir çapulcu sürüsünün liderine sayın, sürüye de örgüt, ordu, gerilla gibi sıfatlar takıp, içinde yaşadığı, anayasasına bağlı olduğu yurduna saygısızlık eden siyasetçinin benim tarafımdan ciddiye alınması mümkün değil. Neymiş? Aponun saçından 6 tane kıl almışlar, inceletmişler, zırtapoz bir satılık doktor da "İncelediğim saç telinin zehirlenmiş bir insana ait olduğunu söyleyebilirim." demiş. Ve o partinin genel başkan yardımcısı bir kadın kalkıp, hangi delikten çıktığına bakmaksızın, koca milleti tehdit etmiş. Çüş. hazır saç telini almışken DNA'sına da baksınlar da, dağda kaç çocuğu var saysınlar bari. Meclise girip söz sahibi olmayı arzulayan bir parti temsilcisinin ilk önce ağzından çıkanı duyma, su içtiği kaba işememe zorunluluğu var. Bu sözlerden feyz alan ipsiz takımı dün bir otobüsü yaktı bile işte. Daha da bir çok eylem yapabilirler. Şimdi bir savcı çıkıp bu partinin kapanmasını sağlasa, her yer gene toz duman. Zaten onların istediği de bu. Onlar bu çamurla, tozla saklayıp cukkalıyorlar ticaretini yaptıkları uyuşturucuyu. Onlar dalgalarını geçe dursunlar, biz bir eskimiş darbe generalini, hangi amaçla söylemiş olabileceği açık bir sözünden dolayı soruşturalım. Komik bir memleketiz vesselam.
Bu konuyu fazla uzatmadan biz gene esas meselemize dönüp kaldığımız yerden devam edelim. Ama ne zaman? Kısmet olursa yarın. Hepinize güzel bir çalışma haftası diliyorum. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
Bir, Çok, Yalnız
Dolanıp durmaktan yorulunca kanepeye uzanıverdi. Tam o noktada kesilmişti iflahı. Yoksa mutfağa gitse, masaya kurulup bir de sigara yaksa daha iyiydi... de hali kalmamıştı.
Sıkılacağım kadar sıkıldım, diye söylendi. Üç gündür evin içinde hafakanlar iyice bassın diye yeterince beklemişti zaten. Düşüncelerini takip etmekten vazgeçip iki dakikalığına sukunet içinde kaybolsa yeterdi tekrar ayaklanmasına. Öyle yaptı.
Bu iki, beş, on dakikalık soluklanmalarla sınırlardan döndüğü çok olmuştu. Allah'tan... diye gülümsedi, salmıyorum kendimi. Yoksa... tımarhaneler filan hiç bana göre değil. Ayrıca herşeyimi kaybedeyim ama aklım kalsın. Teker meker idare ediyor işte.
Yine sigara geçti aklından. Mutfağa yöneldi, zira salonda sigara içemezdin bu evde. Duvarlar kararır, perdeler kokardı. Ya mutfakta insan gibi oturup içerdin, ya da bu ayazda balkon çıkıp bir köşeye büzülerek. Neyse, dedi. Şimdi bunu düşünecek değilim.
Düşündü ama yine de. Bir de midesi vardı. Hafif bulanıyor gibiydi. En son ne zaman birşeyler yediğini hatırlayamadı. Bu mideye de sigara içilmez ki. Birşeyler yemeli önce, sigara altı yapmalı. Hay Allah! Şimdi bir de yemekle uğraşmak çıktı. Oysa başka şeyler planlamak istemişti. Belki şu arkadaşının gönderdiği kitabı okurdu. Yaşama Sarıl gibi birşeydi adı. Evde bir ton vardı onlardan, kendine yardım et ve geliş zırvaları. Çok yardımcı şeyler canım, süper. "Hiç yoktan iyi kitapları" aslında daha doğru bir isim. Neyse.
Dolapta peynir, zeytin, şokella, yumurta, domates, biber, iki salatalık, maydonoz, iki küçük saklama kabında dünden kalmış olması muhtemel ama ne olduğu üzerindeki naylonumsu şeyden anlaşılmayan yemekler, çiğ sebzeler, sirke, ketçap ve süt buldu. Bakışları hepsinin üzerinde tek tek dolaştı. Seçeneklerini tarttı. Düşündü. Bir karara varamadı.
Harika, dedi alayla. Bari oturayım da enerjim bitmesin. Toplantı uzun sürecek.
O arada sigara da içemezdi, çünkü bunun doğru olamayacağına karar vermişti. Kesin karar değişmezdi, yüzyıl geçse geçerliydi. Sigara içme kararının önüne geçen bir karar olması bile yeterli değildi. Sonuçta o sigara içilecekti. Ama yemekten sonra. Yemekten önce ise ne yiyeceğine karar vermeliydi. Asıl mesele de burdaydı işte.
Bir saati geçmiş olmalıydı. Artık düşünemiyordu. Açlık hissetmiyor, canı birşey çekmiyor ama sigarasını içebilmek için yemesi, yemesi için de ne yiyeceğine karar vermesi gerekiyordu. Tıkanmış, ağlayacak hale gelmişti. İçinde birşeyin kafasını kaldırdığını, umutla yukarı baktığını ve harekete geçmek üzere olduğunu hissediyordu. Bu yenilgi demekti. Herşeyin bitmesi demekti. Bunca zamandır büyük gayretle sürdürdüğü mücadelesinin sonu demekti. Herkesin haklı çıkması demekti.
YE! diye bağırdı. YE!
AYAĞA KALK ALLAH'IN BELASI!
YE!
Yavaş çekimdeymişçesine kalktı. Başı dönüyordu. Alnında biriken teri sildi koluyla. Dolaba baktı. Tekrar oturmak istiyordu. Adeta sandalyeye çekiliyordu gerisin geri. Direndi. İki adım daha atınca dolabın önüne geldi. Kapıyı açtı, yine midesi bulandı. Başa dönmüştü. Bunu bir daha yapma fikri dayanılmaz geldi ona. Sadece oturmak ve rahat rahat çıldırmak istiyordu.
Kötü değildi ki bu. Bütün sıkıntılar bitecekti işte.
HAYIR!
YE! BIKTIM ARTIK! YİYECEKSİN!
Nefesi tıkandı. Boynundaki damarlar atmaya başlamıştı. Kaybedeceğini hissediyordu artık. Bu sefer bağırarak emir vemek işe yaramamıştı. Keşke başka yöntemler bilseydim, diye düşündü. Belki başka yolları da vardır. Ne düşünüyordum ki? Evden çıkmamam izin vereklerini mi? Belki giderdim bir doktora ha? Sorardım neyim var, ne yapmalıyım? Ama kapı üstüne kilitliyken ancak Örümcek Adam duvarlardan kayarak çıkabilir dışarı.
Saçmalama, sen deli değilsin sinirlerin bozuk. Geçen tatilde öyle yapmasaydın seni yine amcanlara gönderirdik. Ama cezanı çek. Artık çocuk değilsin hareketlerine dikkat et biraz. Rezil ediyorsun bizi.
Geçen seferki kısa nutuk böyleydi galiba, hım? Rezil ediyorum onları. Deliyim ya? Ama hani değildim, sadece sinirlerim bozuktu?
Babasının yüzü peynire dönüştü. Hayır peynir yiyemezdi. Midesi...
HAYIR!
Kusmak üzereydi. Geliyordu işte. O gelecek ve kendisi gidecekti. Dizlerinin üzerine çöktü. Gözleri bulanıyordu. Çabalamaktan kıpkırmızı kesilmişti yüzü. Gırtlağına kadar gelen safrayı engelleyemedi. Arkasını dolabın kapısına yaslayıp bekledi.
…
Anahtarın kilitte dönüşü, ayak sesleri. Poşet hışırtısı. Bir çift ayak.
Ah ama ya! Kim temizleyecek şimdi burayı? Tabağa koyup da yesen olmaz mıydı? Hem ne yiyorsun sen bakayım? Hahahahaha. Karnabahar ama bu ya, hem de çiğ. Bravo doğrusu, hakikaten aştın bu defa. Ama yağma yok. İstediğin olmayacak. Sinirlenmeyeceğim. Şimdi lütfen kalk ve elini yüzünü yıka. Ve biraz düşün, ne zamana kadar böyle davranmaya devam edeceksin. Çaba göster, inan bana istesen başaramayacağın şey yoktur.
Selma Nil
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
PERİ KIZI
Bundan yıllar,yıllar önce şehirlerin birinde bir peri kızı yaşarmış. Lakin bu peri kızı senin bildiğin peri kızlarından değilmiş. Bu peri kızı ne öyle diğer periler gibi sihir yapabiliyor ne de göklerde kanatlanıp uçabiliyormuş.Bu kızın yalnızca adı peri'ymiş. Adı periymiş peri olmasına da sahici periler kadar güzel onlar kadar iyi kalpliymiş. Peki bu peri kızı ne yapmışta masallara konu olmuş derseniz onu da şöyle anlatayım:
Yılların hızla akıp geçtiği, günlerin birinci olmak için birbirlerini kovaladıkları günlerden birinde bu peri kızı bir binanın tasarımını yapan yapı ustasına vurulmuş. Yalnızca bir kez karşılaştığı bu yapı ustasını aklından bir türlü çıkaramamış. Kız aşkından deli divane olmuş yataklara düşmüş düşmesine de durumu öğrenen ailesi laf olur kızın isteyeni çıkmaz korkusuyla hiç üstelememişler. Zamanla nede olsa unutur diyerek kızlarının iyileşmesini beklemişler.
Zaman böyle hızla akıp geçerken bizim peri kızı bir dilekte bulunmuş "_Yüce Tanrım sen bu ustayı benim gönlüme yar eyle benim duygularıma karşılık vermesini sağla" demiş.
Demiş demesine de zaman hem kızın hemde ailenin aleyhine işlemiş peri kızı yapı ustasının aşkından ölüme doğru gün saymaya başlamış.
Bu arada kızın aileside bakmış kızlarının iyileştiği yok gün geçtikçe kızları daha da kötüye gidiyor o vakit oturup kararlaştırmışlar demişlerki kız bir daha bu ustayı görürse belki unutur. Olmadı ustayla bir konuşuruz belki o da sever de kızı baş göz ederiz hem yapı ustasından iyi koca mı bulunur demişler.
Kızın ustayı gördüğü inşaata gitmişler.Bir de ne görsünler kızın yapı ustası diye aylardır ağladığı usta daha yeni bıyıkları çıkmaya başlamamış bir genç delikanlıymış.
Kızın ailesi bu duruma pek bir şaşırmış demişler; bu genç yaşında bu çocuk nasıl oldu da usta adıyla anılmaya başladı. Başlamışlar araştırmaya bir de bakmışlar çocuğun ne öyle genç yaşta usta olacak çalışkanlığı var ne de bunun için özel bir çabası.
Peki demişler bu çocuk genç yaşta nasıl oldu da usta sıfatına erişti bu işin içinde bir iş olsa gerek demişler. Araştırmışlar incelemişler lakin bir türlü ustanın sırrına erişememişler.
Kızın ailesi ustanın ustalığını araştıra dursun bizim peri kızının rüyasına iki melek girmiş. Melekler kıza " Ey Peri kızı duan kabul olmasına olurda senin istediğin yalnızca bu yapı ustası mıdır? Duan kabul olur yapı ustası gönlüne yar olur olmasına da seni hiçbir zaman sevmez sevse de sevgisini göstermez demişler ve eğer hala kabul ediyorsan duan kabul olacak yapı ustası tez zamanda senin eşin olacaktır diye eklemişler ve peri kızının rüyasından çıkıp gitmişler.
Peri kızı ertesi sabah hiç olmadığı kadar solgun kalkmış yataktan. Eli ayağı tutmaz olmuş. Sonunda sevdiği, uğrunda ölmeye hazır olduğu erkek kendisinin olacaktır, dileği kabul edilmiştir ama bu seferde aşkı hiçbir zaman karşılık görmeyecektir.
Peri kızı bu seferde dileğinin gerçekleşmemesi için tanrıya dua etmiş ve ailesine ustanın aşkından vaz geçtiğini söylemiş kızın ailesi pek bir şaşırmış ama kızlarının acısını arttırmamak için birşey sormaya çekinmişler.
Peri kızı da son bir kez aşık olduğu erkeği görmek için inşaata gitmiş, ona sonsuz gibi gelen bir saniye boyunca gözleri ustanın gözleri ile kavuşmuş ve......
Masalın bundan sonrasını kimse bilmez kimileri zaten hasta olan kızın o an oracıkta öldüğüne rivayet eder, kimileride ustanın peri kızıyla karşılaştığı anda kızın aşkına karşılık verdiğini ve koşarak ona sarıldığına rivayet eder. Hangi sonu beğendiyseniz onu seçin kendinize ama unutmayın her mutlu gözüken son aslında gerisinde ayrı bir hüzünü sürükler.
Dilek Yener
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç GİRİŞİMCİLİK RUHU |
|
Hayat, atılgan ve cesur insanların omzunda yükselir. Bütün yenilikler merak unsurunun meyveleridir. Hayatı diri kılan ve yaşanılacak güzelliklerle bezeyen girişimcilik ruhudur. Bu ruh bizi hayata bağlar. Hepimiz yaşamın güzelliklerini ve meyvelerini girişimcilere borçluyuz. Onların gayretleri ve teşebbüsleri olmasaydı kim bilir bundan kaç yüzyıl öncesinde kalakalırdık. Demek ki çağı aydınlatan ışık, girişimcilerin gözlerinden yansır. Bu ışığın hiç sönmemesi milletçe en büyük dileğimizdir.
İnsanca ve onurla yaşamak için çalışmak ve üretmek şarttır. Zira ihtiyaçların ardı arkası kesilmiyor. Her günün ihtiyaçları birbirinden farklılıklar arz ediyor. Karşılanamayan ihtiyaçlar üst üste binince sosyal meseleler baş gösteriyor. Demek ki her şeye rağmen çalışmak ve üretmek gerekir. Üstat Mehmet Akif Ersoy bu durumu şöyle şiirleştirmiştir:
"Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası; düşmanın maskarası!"
Demek ki her fert milleti için, memleketi için, kendisi için çalışıp çırpınmalıdır. Aslında üretmeyenin tüketmeye de hakkı yoktur. Üretmeden tüketmek yüzsüzlüktür. Herkes kendi imkân dairesi içerisinde girişimci olmanın yollarını aramalıdır. Girişimcilik ille de ağır sanayi veya fabrika kurmak olarak algılanmamalıdır. Avcılık, çiftçilik, hayvancılık, zanaatkârlık, ticaret de girişimcilik kollarından sayılır. Hepsi de gereklidir.
"Yaşam kalitemizi yükselten insanlar kimdir?" diye bir soru sorulsa hiç tereddüt etmeden 'Girişimciler' cevabını veririm. Bunun böyle olduğunu hepimiz yaşayarak öğrenmişiz sanırım. Çünkü hayatın her yanında onların atılımlarının izlerini görmekteyiz.
Peki, girişimcilik nedir? Girişimci kimdir? Bu soruların cevabı aslında kelimenin kökünde saklıdır. Zira girişimcilik teşebbüs cesaretine sahip olmak ve yerinde uygulamalarla üretime katkıda bulunmaktır. Girişimci kâr amacıyla yola çıksa da asıl derdi üretmektir.
Girişimci, mal ve hizmet üretiminin yapılabilmesi için, üretim öğelerini en iyi şartlar altında bir araya getiren kişidir. Girişimci, riski üzerine alarak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, üretim öğelerinin alımını yapar, bunların bir araya getirilmesi imkânını sağlar. Girişimci kâr amacı güder ancak tek amaç para kazanmak değildir.
Girişimcilik bugün başlayan bir eylem değildir. İnsanlar dünyayla tanıştıkları ilk yaratılış döneminden beri girişimcilik hususunda ilkel de olsa kendilerince adımlar atmışlardır. Fakat girişimciliğin zirveye ulaştığı ve ciddiyetle ele alındığı dönem Rönesans dönemidir. Sanayinin ciddi bir sektör olarak hayatımızı şekillendirmesi girişimciliği hızlandırmıştır. Sanayi devrimi üretimi ve tüketimi hızlandırmıştır. Böylelikle girişimcilik hayatın olmazsa olmazları arasına girmiştir. Fakat girişimcilik belli bir birikimi gerektirir. Girişimciler sıradan insanlar değildir. Onlar hayata daha farklı bir gözle bakarlar, sıradan insanların göremediğini görürler, fırsatları asla kaza etmezler.
Girişimciler kendine mahsus karakterleri ve özellikleri olan insanlardır. Girişimci öncelikle ve özellikle kendine güven duymalıdır, kendisine güvenilen biri olmalıdır. Yeri gelince geri adım atabilmeli ve yeniden başlayabilme kararlılığı taşıyabilmelidir. Geleceğe dönük sonuçları değerlendirebilmelidir. Mesleki riskleri üstlenebilmelidir. Toplumsal özellikleri ağır basmalıdır. Asgari fırsatlardan bile azami derecede yararlanabilmelidir. Yeniliklere açık, işini seven biri olmalıdır. Her ortamda ekip çalışmasına inanmalıdır.
Girişimciler fırsatları gören, piyasanın ve çevrenin farkında olan, karakteri güçlü, risk alabilen, organizasyon ve analiz yeteneği yüksek olan kişilerdir. Problemlere yenilikçi, yaratıcı bakış açısıyla yaklaşırlar; değişiklikleri yönetme becerisine sahiptirler. Onun için çoğumuzun akıl edemediklerini düşünür, uygun bir zamanlamayla gerekli teşebbüslerde bulunurlar. Bunlar girişimciliğin kalıcılığını sağlayan mühim meziyetlerdir.
Türkiye'de girişimci potansiyeli çok olmasına rağmen girişimci sayısı nüfusa oranla son derece azdır. Çünkü bu ülkede düne kadar ayakları yere basan, sağlıklı bir ekonomi yoktu. Türkiye gibi kırılgan ve fazlaca değişken ekonomilerde girişimcilik ruhunu besleyen kaynaklar yetersizdir. Onun içindir ki girişimcilik istenildiği hızda yürümez.
Ülke olarak girişimcilerin yanında olmalıyız. Onların daha büyük işler yapmaları için devlet olarak ekonomik altyapıyı sağlıklı bir çerçeveye oturtup onlara zemin hazırlamalıyız. Yazımı Çin'de Silk-Cashmere(Kaşmir) markasını oluşturup zirveye çıkaran iş kadını Ayşen Zamanpur'un girişimcilerle ilgili söylediği güzel bir sözle tamamlıyorum: "Girişimciler meraklıdır ama mütecessis değildir. Girişimciler hırslıdır ama haris değildir. Girişimciler risk alır ama gözü kara değildir. Girişimciler başarıyı sever ama başarısızlıktan yılmaz."
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?
Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) Geçen haftalardan beri gündemlerinize yerleşen birtakım projelere sımsıkı sarılmanın tam zamanı işte koçlar. Engeller yavaş yavaş kendiliklerinden buharlaşmaktalar. Ne yapmanız gerektiğini bilin ve zamanları heba etmeden amaçlarınıza odaklanın.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) Israrla üstüne düştüğünüz bir çalışmanın istediğiniz şekilde sonuçlanmadığını görebilirsiniz boğalar. Bir seçim yapmalısınız belki de. Motivasyonların doğru yönde kullanıldıklarından eminmisiniz.. Ya tamam ya devam formülünü tatbik etmeyi yeni haftanızda düşünün.
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Sanki kutsal bir an yaklaşmakta sizler için ikizler. Altıncı hislerinize inanmalı ve onları mutlaka pür dikkat kesilerek dinlemelisiniz. İhtiyacınız olan manevi enerjilere vakıf olmanız da büyük bir avantajınız. Muazzam güçleri içinizde hissedeceksiniz.
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) Günlük yaşamınızda olası kaygılarınıza ışık olacak bir aydınlığın farkına varacaksınız yengeçler. Yeni haftanızın sizlere getireceği bu manevi hediyenin kıymetini bilin. Gelecek günlerde karanlıklarınızdan sıyrılacak ve güzel şeylerin hayatınıza girmesine olanak sağlayacaksınız.
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Hayli zamandır hissettiğiniz ve istemeyerek te olsa içinizde yaşattığınız parazitlerden arınmalısınız aslanlar. En çok neye ihtiyacınızın olduğunu bilerek ve buradan yola çıkarak kendi kendinize yüklediğiniz streslerden aşırı tansiyonlardan kurtulmalısınız. Kristal taşların enerjilerinden yararlanmayı düşündünüzmü..
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) Kalplerinize pranga vuran kırılganlıklardan, kızgınlıklardan ve belki de korkulardan sevgilere yer kalmamış ki başaklar.. Hafifletin gönüllerinizi şu fuzuli ağırlıklardan. Göreceksiniz ki olaylara ve insanlara bakış açılarınızda değişecekler. Merhamet dolu duyguların ve hoşgörülerin başakları oluverin.
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Şimdiye kadar sımsıkı sarıldığınız bazı inançların şiddetle sallanacakları günlere girmektesiniz teraziler. Herşeyin düşündüğünüz hatta inandığınız gibi olmadığını kabul edeceksiniz. Bu arada sizlere sunulacak yeni tekliflere sıcak bakmalı ortak çalışmalara evet demelisiniz.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Yeni haftanızda hayli zamandır beklediğiniz güzel haberlere nihayet kavuşacaksınız akrepler. Anında harekete geçecek ve ardından uzun vadeye dayalı bir takım kararlara yöneleceksiniz. İçinizden yükselecek şükran ve mutluluk duygularını frenlemeyin bırakın gönülleriniz şenlensinler.
YAY (23 Kasım-20 Aralık) İçinize attığınız sıkıntıların ağırlıklarının altında ezilip büzülmekten kendinizi esirgemelisiniz yaylar. Problemlerinizi gün ışığına çıkarmaya kararlı olun. Sonraki etapta haftanızın getireceği kolaylıkların sayesinde düğümleri teker teker çözmeye koyulun. Gelecek günlerin nimetlerinin kıymetini bilin.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) Sabırlı olmanın ne derece büyük bir erdem olduğunu bu hafta anlayacaksınız oğlaklar. Çok uzun zamandır çabasını verdiğiniz bir amacınıza kavuşmak üzeresiniz. Beklentisi içinde olduğunuz o kadar çok şey var ki aslında. Ama herşey zamanında yerini bulacak. Metodik çalışmalarınıza devam edin.
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Muazzam güzelliklerin gündemlerinize güneş misali doğacakları hayırlı bir hafta sizleri beklemekte kovalar. Böyle sevindirici şanslardan faydalanmasını bilmelisiniz. Bir köşede yarım bıraktığınız işleriniz var ise onlara yeniden sarılmanın tam sırası işte.
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Yavaş yavaş yükselmekte olan rüzgarların beraberinde getirecekleri yepyeni heyecanların haftasındasınız balıklar. Okyanusların derinliklerinden çıkıyorsunuz. Kızılderili geleneklerine göre gelecek aya kadar oluşmasını arzuladığınız dileklerinize dolunayı ortak edin. Dileklerinizi şimdi dile getirin.
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
O
O uzun bir yoldan gelmişti,
Yorgundu gözleri,
Bakışları durgundu,
Kalbi buruktu,
Kırıkları vardı kalbinin.
Gönlünde bir şey kalmıştı yarım,
Suskundu.
O uzun bir yoldan gelmişti,
Yağmurlar vardı geldiği yolda,
Bir de yeni sulanmış menekşeler.
Akdeniz'in beşiğinden gelmişti o.
Erken kalkardı,
Güneşi selamlamak için.
Denizin ak köpüğünü
Seyretmek için.
Bahçesinde güz portakalları olan,
Bir kasabadan geldi o.
Akvaryumunda kırmızı balıkları olan,
Bir yerden,
Üç odalı bir evden.
Zeytin ağacına, portakal ağacına
Şiirler yazdı o.
Dama çıkıp yıldızları saydı,
Arıların uçuşunu seyretti,
Kelebeğe şiirler yazdı o.
Çakıl taşları fırlattı denize,
Saydı uçan martıları,
Bulutlara selam verdi,
Esen rüzgâra da
Merhaba! dedi, o.
Bir bahar akşamıydı,
Etrafta yasemin kokuları.
Aylardan da nisan mıydı ne?
Dışarıda kırkikindi yağmurları,
Kulağında rüzgârın sesi.
Mutluluğu arıyordu o,
Yağmurun ağaçları ıslatan
Mahur sesinde,
Ve güneşin kavurduğu,
Çatlamış toprakta.
O, muz ağaçlarının yeşil olan,
Geniş yapraklarını, özgürce serpelediği,
Akdeniz'den gelmişti,
Şair olmak için,
O, çok uzun bir yoldan gelmişti…
Neslihan Güzel
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
http://www.youtube.com web sayfasını bilmeyen kalmadı sanırım. Kendi çektiğiniz ya da beğendiğiniz her türlü video dosyasını yükleyip istediğiniz her internet kullanıcısıyla paylaşıyorsunuz. Uluslar arası özelliğinden dolayı dünya üzerindeki tüm internet kullanıcılarının “hadi ya, ben niye böyle bir web sayfası kuramadım” dediği türden bir web sayfası. Peki, neler olmuş ondan sonra… Bazı web sayfaları var http://www.izlesene.com/ gibi. Tamamen Türkçe ve kullanıcı destekli video portalı isteyenler için güzel bir ortam.
…Caponlar zamanın Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’a gelip “Bey’fendicim bizim için Haliç’i temizlemek çoook çok kolay. Bi aylık iş. He deyin, hemen başlayalım. Sizden bi kuruş da istemeyiz” teklifini yapmış. Ama karşılığında da “Haliç’in dibinden çıkan büttüün çamur bizim olacak, Caponya’ya götüreceğiz” demişler. Teklif çok cazip ama Dalan deyip geçme, akıllı adam, hemen atlar mı hiç öyle? “Siz bana 2 gün müsaade edin, biraz düşüneyim, sonra size kararımı bildiririm” demiş... Devamını ve daha ilginç şehir efsanelerini okumak için http://www.efsaneler.com/ web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Sen seni bil sen seni, eğer sen seni bilmezsen patlatırlar enseni… Bu da benden olsun. Kimseye anlatamadığınız ama içinizde tutmaktan da bunaldığınız itiraflarınız için http://www.itiraf.com/
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|