Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.170

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 16 Mart 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Biz düşmanı tükürükle boğarız!..

Merhabalar

Hay ağzına sağlık be vekilim, ikigözüm. Bizim yapamadığımızı sen yapıvermişsin. Biraz ayıp olmuş ama olsun o kadar kusur kadı kızında bile var vekilim. Tükürülecek suratlar sana ananın ak sütü gibi helâldir saygıdeğer(mi) vekilim. Vekilimi kızdıranlara yazıklar olsun. Tükürdüğü vekil kürsüde konuşurken o da memleket meselelerini cep telefonuyla hallediyormuş. Etmesin mi? Hay gözünüze dizinize dursun emi. Etse kabahat, etmese tükürse gene kabahat. Tükür vekilim tükür, ama hovarda olma, sakla birazını, sakla seni bir daha oraya seçme gafletine düşeceklere...

Uyanık iktidar gene çalışıyor, muhalefet baykal baykal bakıyor. Biz muhalefete, haydi söyleyelim, CHP'ye Cumhurbaşkanlığına aday bulun ve gösterin diyoruz, tık yok. Ama iktidar asıl hedefi rahatlatmak adına bir değil 4 tane daha isim atıyor ortaya. Hepsinin karılarının başı açık. Oysa zerre kadar şansları yok. Karar verilmiş, atı alan Kasımpaşa'dan kopup geliyor Çankaya'ya. Baykal başkanlığında muhalefet hâlâ laf dalaşında. Adayları bizden bekliyor gibi bir halleri var. Ne duruyoruz bari verelim istediklerini.

Medyada hakettiği ilgiyi göremeyen bir savaşın içinde Doğu Perinçek. İsviçre'nin iki yüzlü inkâr yasasına karşı verdiği haklı uğraşın daha fazla desteğe ihtiyacı olduğu aşikar. Belki gözünüzden kaçmıştır diye Perinçek'in 8 Mart'ta İsviçre mahkemesinde yaptığı savunmanın tam metnini "Dost Meclisi"ne koydum. Mutlaka okuyun. Pazartesi görüşmek üzere kendinize ve ülkenize mukayyet olun, hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


Cumhur Aydın

 Önce İnsan : Cumhur Aydın


  Mitingte Bir Rektör Adayı !

Geçen Perşembe akşam üzeri telefonum çalıyor. Almanya'dan, kaybı henüz bütünüyle taze olan gazeteci-yazar Sevgili Gürhan Uçkan'ın Stuttgart'ta yaşayan ablası arıyor. Bir hal hatır sormadan sonra 9 Mart'ın Gürhan Ağabeyin yaşgünü olduğunu söylüyor, "Dostlarının olsun bir sesini duyayım istedim" diyor. Telefonun her iki ucuna bir hüzün çöküveriyor hemencecik. "Yarın" diyorum, "bir küçük demet çicekle Cebecideki mezarını ziyaret eder, sizin için de bir dua okurum." Öyle de yapıyorum. Üstelik, yalnız başına Ankara'da yaşayan bir diğer Ablayı da yanıma alıp mezarın başını buluyoruz, öğle üzeri. O gün mezara bırakıldığı tazeliğinden belli bir demet sümbülle karşılaşıyoruz. Kim olabilir? Başka yakın, hiç bir akrabaları bulunmuyor Ankarada. Dost, okur? Bilinmez... Üç-beş dakika sonra ayrılacakken seytan dürtüyor, mor sümbüle yakından bakıyorum. Haniyse toprağa gömülmüş bir minicik kağıt parçası iliştirilmiş çiçeğe. Eğilip, okuyorum. Kuşkusuz isim belirtilmemiş, el yazısıyla iki sözcük.

"Teşekkür ederim."

Tümüyle yüreğiyle, pırıl pırıl beyni ve olanca yalınlık ve sahiciliğiyle çevresine ulaşmaya çalışmış Gürhan Uçkan'a doğum günü armağanı, sahibi belirsiz bu iki sözcük olmuş!

Akşamına karı koca, lise döneminden yirmi kusur yıllık arkadaşlarım Ender ve Füsunu karşılıyorum Ankara Otogarında. Önce Sivas, on yıldır da Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesinde ögretim üyesi hekimler Enderle Füsun. Ankara'da geçen Pazar günü düzenlenen 'sağlık emekçilerinin'; 'sağlık hizmetlerinin bütünüyle özelleştirilmesi ve hastanın ticaret arenasında yapayalnız bırakılacak olmasını' protesto edip, kamuoyunu bilgilendirmek ve dikkat çekmek amaçlı meydanlara çıkışına eşlik etmek için -daha önceki yıllarda yaptıkları gibi- yollara düşmüşler!

Anlı şanlı, eğer kuru bir övgü saymassanız, 'başarılıların okulu' Bornova Anadolu Lisesi Mezunu, mesleklerinde neredeyse en yüksek seviyelere çıkmış iki hekimin ayaklarını uzatıp yan gelip yatacaklarına, 2007 Dünyasında, Türkiyesinde bir avuç meslektaşlarıyla omuz omuza verebilmek için yüzlerce kilometre yapıp buraya gelmeleri çok ama çok garip!

Sizce de öyle degil mi?

Şöyle bakalım: Bu gariban ülkenin en seçkin eğitim kurumlarından birinde yedi yıl okumuşlar. Üstune -doğal olarak- iyi bir yuksek eğitim almışlar. İyi pozisyonlara yükselmişler... Şu; paranın para, 'milletin cebinden götürulenin' ananızın ak sütü kadar helal olduğu dönemde, herkes gibi yapacakları ne? Pozisyonlarına ve birikimlerine uygun 'götürmek'. Götürsenize be kardeşim! Ama özel muayehane açın, ama klinik, ya da iyisi bir 'çeteye' dahil olun, her neyse herkes nasıl yapıyorsa öyle 'götürün'. Hakkınız değil mi? O kadar okudunuz, emek verdiniz! Tadını çıkarma, küpünü doldurma zamanı değil midir? Arada ukala ukala sağa sola sataşırsınız. Eşlerinizin, arkadaşlarınızın önemli günlerini hatırlar görünür, memleketin haline de bir içki sohbetinde iki laf edersiniz artık! Size ne 'biçare üç beş 'anarşist hekim, sağlıkçı' ile sokakları aşındırmak! İş olsun işte. Bir şey değişecekmiş gibi, sözüm ona 'duyarlılık gösterisi'. Halkı, ülkeyi kurtarmak onlara kalmış sanki!

Her yerden olduğu gibi bu okuldan da arada, binde bir böyle 'tuhaflar' çıkıyor işte!

Bu mitinge gelişin baska bir, hani akılların alamayacağı kadar garip, neredeyse uçuk tarafı, benim 'şaşkın' arkadaşım Ender Düzcan'in daha birkaç hafta önce sonuçlanan Denizli Pamukkale Üniversitesi Rektörlük Seçimlerinde aday olup, soluk soluğa bir kazanma koşusu yapmış olması.

Adamın 'şaşkın'lığına bakar mısınız?

Alanlarda sağlık emekçileriyle hep yana yana olacaksın.

Özelleştirmelere, sağlık hizmetlerinin, üniversitelerin ticarileştirilmesine yıllardır hep karşı duracaksın.

Hiç bir ticari, masonik, tarikatçı örgütlenme içinde yer almayacaksın.

'Atatürkçü' görünüp, yıllardır halkın bir türlü anlayamadığı, ısınamadığı 'seçkinler kulübünün' üyesi de olmayacaksın.

Kimsenin adamı, herhangi bir partinin, herhangi bir önemli zatın yakını, uzağı olmayacaksın.

Sicilinde bir enayilikte bulunmayacak. "Başkaları tarafından kullanılmaya ve başkalarını kullanmaya müsait değildir' notu dışında.

Sonrada ortaya çıkıp ben de 'kimsesizlerin kimsesiyim' dercesine böyle makamlara aday olacaksın.

Olur!

Bu seçkinler kulübü, bu tarikat-siyaset-ticaret saç ayakları etkileriyle; 'sahici', gerekler doğrultusunda 'tek seçici heveslisi olmayacak /davranmayacak', 'etkilenmez' üstelik alanlardan gelen birinin,

Dün ya da bugün -hadi istisnalar dışında diyelim- rektör ya da 'yönetici' atanabildiğini mi sanıyoruz?

Beraber olduğumuz miting ertesi Ender'e sarılıp onları yeniden Denizliye uğurlarken, sanki bize zaman ayırdıkları ya da bir veda anı içinmiş gibi söylenen ancak 'ta yüreğimden', o meydanda 'Hocam' sıfatıyla çay satan kavruk adamcağız, simit tablasını boşaltmaya çalışan elleri çatlamış çocuk gibi bu gariban ülkenin gariban yetmiş küsur milyon insanı adına söylenmiş şu sözcükler döküldü ağzımdan.

"Teşekkür ederim."

Tesekkür ederiz Ender; 'sokaktaki insanı kucaklayan duygu ve düşüncelerin ' bağımmsız, sahici bir temsilcisi olarak yüreklice ortaya koyduğun adaylığın ve meydandaki duruşun için.

Cumhur

Not: Bir teşekkür de Sayın Doğu Perinçek ve ona destek veren bir avuç insana. İsviçre'de, ülkemizin hala sahipleri olduğunu 'güya demokrasi havarilerine' yeniden gösterdikleri için!


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,899,899,899,899,899,899,899,899,899,89
9 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Tülin Ak


BEN HAYATTA EN ÇOK BABAMI SEVDİM!

Çırpı bacaklı bir kız çocuğuyken günün en güzel anı;akşam eve geldiğinde kapıdan girer girmez babamın kucağına tırmanmaktı. Kucağına tırmanamaz oluncaya kara sürdü her akşam bu karşılama töreni. Hep gelmesini bekledim, babamın hep geldi.. Geç kaldığında pencerelerde yola bakan merdivenlerde bekledim hep. Onu görür görmez içimde tuttuğum soluğu ohh diye bırakabilmekti günün en güzel anı.

Kayıtsız ve şartsız sevdiğine en emin olduğum insan babamdı çünkü, en iyi arkadaşım dostum ağabeyim ben büyüyüp o küçüldükçe de sevgili oğlum oldu benim.

Öfkelendiğimde öfkeden çılgına döndüğümde heyecandan öldüğümde korktuğumda üzüldüğümde tek sözü yeterdi kendimi toparlamama. Öyle bilgece öyle damardan sözler söylerdi ki sütliman olurdu ortalık. Ailemizin direğiydi öyle devasa bir sevgisi vardı ki öyle güçle sarmalardı hepimizi.

Hiç mi hata yapmadım hiç mi kuralları çiğnemedim? Neden bana bir gün olsun "sen şöylesin sen böylesin" demedin ? Özenle seçilmiş kelimlerine (genelde olaylar soğuduktan sonra) verdiğin örneklerle nasıl da yaptığım yanlışları kalbimi kırmadan fark ettirip bir anda düzeltmemi sağlayabiliyordun, nasıl bir tıslımdı ki bu ne ben ne kardeşlerim hayatımız boyunca karşımıza hiç kurallar dayatmalar çıkmadığı halde kendi kendimize kurallar koyup başkalarının çocuklarının başaramadığı kadar doğru ve olgun çocuklar olmayı başarabilmiştik?

Okuma yazmayı öğrendiğin ilk günü anlatırken gözlerindeki ışıltıyı hatırlıyorum, öğretmeninin alfabeyi verip "hadi bakalım artık çalışkanlar grubundasın şimdi eve git öğleden sonra yine gel" dediğini, kitabını alıp "eve öyle bir koşuşum vardı ki tabanlarım popoma vuruyordu" derkenki gülüşünü. . Öğretmeninin evinize gelip "bu çocuğu okutun" dediğindeki boynu bükük duruşunu görür gibi oluyordum zaman zaman..

Cebindeki sınırlı azıcık paranla bu şehre gelişini, gece karanlık sokaklarda, o tarihi evin merdivenlerinde oturup ne yapacağını düşünüşünü hayal ediyorum o merdivenlere baktıkça.

Anneciğimi ilk gördüğünde hissettiklerini, düğününüzü, bizleri teker teker kucağına aldığın andaki duygularını erkekçe bir gururla anlatışın, hepimize kendince koyduğun takma isimlerle seslenişin kulağımda.. Artık bana hiç kimse o isimle seslenemeyecek ne acı!!

Ben seni çok sevdim baba, çok sevdim ve biliyorum ki hiç üzmedim, senin de bizi üzmediğin gibi..

Sen hastanede yatarken "Bir kız çocuğunun bu kadar çok babasını sevdiğini hiç görmedim" diyen orta yaşlı adama; kız çocuğunun, onu benim babamı sevdiğim kadar sevemediği için ne kadar şanssız olduğunu anlatmak isterdim. Hayatım boyunca kendimi ne kadar çok güvende hissettiğimi sırtımda hissettiğim sıcacık kocaman elin ne kadar mutlu ettiğini, hayatta azıcık bir şey başardıysam, bir tek gece bile mutsuz uyumadıysam bunu sebebinin o sevgi olduğunu anlatabilmek isterdim..

Bütün hayatı boyunca güçlü durmak zorunda bir kadının kendini küçücük bir kız çocuğu gibi hissedebildiği tek yer babasının yanıysa eğer, babası gittiğinde kanadı kırık bir kuş gibi kalması doğal değil mi? Hiç bir lokmanın ona lezzet vermemesi, sadece anılarla beslenmek istemesi... Mutsuzluk...

Ben hayatta en çok babamı sevdim ve o gitti.. Gururla taşıyacağım bir isim, mutluluk dolu bir hayat verdi bana . . 33 yaşındayım.. Babamın evlendiği yaştayım.. Babamı kaybettiğim yaştayım. .

Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.

Tülin Ak


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,929,929,929,929,929,929,929,929,929,92
13 Kahveci oy vermiş.

 


 


Ahmet Şeşen

 Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


  Fişlendik mi Cemile ?

Gongggggg ..!

"Ne oluyor gecenin bu saatinde ? Hayırdır inşallah !" dedi ve oturduğu yerden merakla kalkıp hızlı adımlarla cep telefonunun yanına ilerledi. Menü'den Mesajlar'ı, Mesajlar'dan Gelenler'i, Gelenler bölümünden de ilgili mesajı işaretledi. Bir mesaj daha vardı ama görmemişti ( veya "Gongggggg ..!" sesini duymamıştı ). Herneyse; "v" tuşu ile aşağıya indi mesajın yanına gelip "Görüntüle" tuşuna bastı...

Migros'dan şok fiyatlar : 2.5 kg Pirinç 6.85 Turşu 2.75 Kuru Fasulye 3.65, Mart ayı dert ayı demeyin, peynir ekmek yemeyin, koşun koşun beklemeyin...

"Allahıma şükürler olsun, oğlumuz Cemal'den sandımdı, değilmiş Cemile, değilmiş" dedi.
- Zaten yanındayım Cemil Bey, gördüm mesajı merak etme, şu pirincin fiyatını söyle de kaydedeyim deftere, sonra silersin mesajını.
"Bir tane daha var ama ben bakamayacağım, sen bakıversen ya Cemile Hanım..."
- Ayol, ben bilemiyorum senin cebinin alengirli tuşlarını. Kendin bak mesajına !

Gongggggg ..!

- Haydaaaa, bu da benim telefon...

Kozyatağı Carre4'da indirim fırsatları devam ediyor : Battal Boy Bebek Bezi 12.75 Arap Kızı Cikletleri 1.20, Kırmızı Mercimek 3.30, kuzum daha ne bekliyorsunuz ?

- Oh be, dünya varmış ! Kızımız Mahcemal hastalandı sandımdı, çok şükür Cemil Bey. Kaç demiştim sana okurken bebek bezini ? Torun için alsak mı acaba ?
"Kazık kadar oldu artık, ne bezi allasen Cemile Hanım ?"
- Hani Prostut'unu tutamayıp geceleri kaçırıyorsun ya bazen, kibarlık olsun diye "senin için" diye konuya girmemiştim bodozlamadan ama neyse...
"Tutarım tutmam, karışma benim prostuma !"
- Diğer mesaj neydi şekerim ?
"Karabük Gima... Bende nasıl giderim bu havalarda diyordum zaten. İndirim günlerine girmişler hayatım. Her alışverişte %20 indirim çeki veriyorlarmış, onu diyor..."
- Körolmayasıca, 2 yıl Karabük'e gittin, dayanamayıp oraya da mı telefonunu verdin haa ?
"Kasadaki kız şeyttmişti, ne bileyim Cemile, gelme üstüme deli deli öyle ..!"

Gongggggg ..!

"Ne o Cemile, zırt pırt mesaj yağıyor telefonuna, almiiiim ayağımın altına ..! Kimmiş ?"
- Marks ve anlamadığım bir harf var burada, sonra da Spencer.. Hani Gelin'in Babası diye bir film vardı, çooook eskiden, oradaki adam gibi ismi... Hoş sen nereden bilecen, horul horul uyumuştun yazlık Madalyon Sinema'sında...
"İlahi Cemile Hanım, dün ne yedin desem hatırlamazsın ama bunları sular seller gibi hiç unutmazsın. Pes yani ..!"

2 Gongggggg ..!

"Ahan da benim telefon Cemile, dur bakayım, bu kez kimden ? "Kartfinans'a 16 taksit : Kartım yok demeyin, bu mesajı 8850'ye gönderin, kart isteyin".
İstemiyorum kardeşim kart mart. Kart da değilim, öyle bir kartım da yok, ne alaka ?"
- Oooo, bakıyorum Andropoz'a girmemiş havalarındasın, ne demek kart değilim ? Çıtır da değilsin, hatırlatırım Cemil Bey, 2 çocuk 2 torun, daha ne olsun ?
"Poz yapma bana ikide bir, biliyoruz.. Sahi, neden sizin girdiğiniz şeyini şeyttimin şeyine Menopoz diyorlar ? Oysa filmlerde görüyoruz mesela Süpermen'deki "men" sapına kadar erkek iken Menopoz'daki "men" neden dişi bir durumda ? Bence en doğrusu bizler için olanının adının Mendropoz şeklinde değiştirilmesidir."
- Olur Cemil Bey, yazarız hükümete bir dilekçe, çıkartırlar senin için Kanun Hükmünde Kararname. Adının ne önemi var, önemli olan verdikleri "poz" değil mi ?

Gongggggg ..!

Kredi kartınızın bu aya ait toplam borcu 15.85, asgari ödeme 1.58, son ödeme tarihi 16.03.2007, Kartfinans hayırlı günler dileriz, varsa Kredili Mevduat Hesabınızdan borcunuzu bir havalede sileriz...

"Cemile Hanım, nereden biniyor bu borç, üstelik benim olmayan KK'mın üzerine ?"
- Demincek anlatıyordum ya Cemil Bey, hani Marks ile öbür adam diye bir mağaza vardı ya, oradaki kız söylemişti, "Kartfinans olursa, 16 taksit yaparım" diye.. Ben de senin adına alıverdiydim...
"............ İmzamı da taklit ediverdiydin..... Pes doğrusu !"
- Keh, keh ..! Onbeş tane daha bu mesaj gelecek sana, hadi iyisin, iyisin !
"Birazdan sende iyi hissedeceksin kendini Cemile Hanım, hatta iliğin kemiklerine kadar... Gerçi rahmetli baban; "Eti senin, kemiği benim damat !" demişti ama bu kez değiştirecem kuralı ..!"

Gongggggg ..!
Pak Sigorta'dan müjde : Sağlık Sigortanız için bize "He" deyin; erkeklere yılda 1 kez Prostat, hanımlara da yılda 2 kez Mamografi kontroluna para ödemeyin...

Gongggggg ..!
Turksell'den sular seller gibi kampanya : 3 ayda 3000 kontüre adrese teslim şampanya...

Gongggggg ..!
Kredi Kartı Ekstrenizi mail yoluyla alın, Fişbank'dan 150 puan bonus çalın.. Ekstreniz mi kalın, derhal bir telefonla Fişkolay ihtiyaç kredisine dalın...

Gongggggg ..!
Gongggggg ..!
Gongggggg ..!

"Fişlendik mi Cemile Hanım ?"
- Fişlendik mi desem, dişlendik mi ?
"Şişlendik bence ..!"

asesen@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dublör Kahveci : Fatma Gül


ENSEDEN ISIRAN KENE FELÇ YAPAR



Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) yarın yapılacağını duyurduğu "g(ö)rev eylemleri"nin tıp ahlakına aykırı olduğunu ifade ederek, ideolojik yaklaşımlar nedeniyle vatandaşların işlerini aksatanların hem idari hem de adli açıdan takip edileceğini söyledi.

İdeoloji denilen şey hakkımızı aramamız mıdır sayın Bakan'ım? Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği hassas noktaların artık geri dönülemeyecek kadar aşılmasından korkmak, Anadolu'da bozulmuş sağlık sistemi nedeniyle salgınlar, ölümler yaşamaktan mı korkmaktır yoksa?

Ailesinden çocuğundan ayrılıp 190 km ötedeki bir hastaneye bir başına gecede 250-300 hasta bakmaya ve bu sırada bir de Adli Tabiplik yapmaya gözünüzü kırpmadan gönderdiğiniz o gencecik bayan hekimin "Hastalara zarar vermekten korkuyorum!!" isyanı mı?

Yoksa sizin kıyıp da kendi yakınınıza uygulayamayacağınız bu sözde reformlar sebebi ile çoluğunuzun çocuğunuzun bile "vekil sağlık güvencesini" 18 de değil 25 yaşına taşıyarak güvence altına almanız mıdır?

Yoksa 30 yıllık meslek hayatını doldurmuş bir hekimin cebine en az 2-3 kat daha fazla para koymanıza rağmen vicdanen rahatsız olup "Devleti Soyuyoruz" pankartını sizin yüzünüze kaldırmış olması mı? Kamu çıkarına diyerek IMF den tercüme ile oturttuğunuz bu köhne ve başarısız sağlık sistemine inanmamamız mı ideoloji? Yoksa ideoloji bu reform paketinin tamamı hatta ta kendisi mıdır?

Akdağ, CNN Türk televizyonunda katıldığı canlı yayında sahte ilaç, yabancı hekim uygulaması ve 14 Martta yapılacağı duyurulan g(ö)rev eylemine ilişkin soruları yanıtladı. "Doktorlar yarın eylem yapmayacaklar" diyen Akdağ, bütün doktorların işbaşında olacağını, hizmetlerini yerine getireceğini kaydetti. Sağlık hizmetlerini aksatacak bir durumun ortaya çıkması halinde gereğinin yapılacağını vurgulayan Akdağ, görev bırakmanın tıp ahlakına uygun bir davranış olmayacağını dile getirdi.



Biz yüreksiz, sevgisiz miyiz sayın Bakanım?
Katil miyiz? Sürekli aba altından ve artık ne yazık ki üstünden gösterdiğiniz sopayı kafamıza kafamıza vurmanızın nedeni "Para ile kanmamış" hala yürekli bir hekim kesiminin içinin yanması mı?

Aile Hekimliği uygulamalarının pilot bölgelerdeki başarısızlığı bunca aşikar iken yüreksiz kim? İl sağlık müdürlüklerinde verilen rakamlar neden anne-bebek ölüm hızında son dört yılda kayıt edilen %40 lık artışı açıklamıyor Bakanım?

Yada Mecliste 3.5 yaşında yanlış anesteziden ölen bebeğin konusu açıldığında "Olur böyle şeyler" demeniz mi sevgisizlik? Yoksa yüreksiz ve sevgisiz olan siz misiniz sayın Bakan'ım?



Meslek örgütlerinin hükümetle ya da Sağlık Bakanlığıyla olan sorunlarının bu yolla çözülemeyeceğini ifade eden Akdağ, "Vatandaşa bakmayacağım diye bir mantık olamaz. Vatandaş hastaneye gelecek, ben ona hizmet vermeyeceğim. Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanı olarak buna müsaade etmem, edemem. Beni halk bunun için hükümet yapmadı" dedi.

Akdağ, daha önce de genelgeler yayınlayarak yöneticilerin bu konuda uyarıldıklarını hatırlatarak, hizmeti aksatanların idari açıdan soruşturulacağını ve gerekli disiplin cezalarının verileceğini bildirdi.


Hangi grevde, hangi direnişte biz insanımızı ortada bıraktık sayın Bakanım?
Hangi kardeşimizi, hangi bebeğimizi ateşiyle ortada bıraktık?

Top oynarken bacağını kıran Cenk çocuk ne zaman grev nedeniyle tedavi olamadı?

80 yaşında dedeme biten tansiyon ilacı grev nedeni ile poliklinik yerine ne zaman Acil'den yazılmadı?
Karnında bebeği ile gelen Kız kardeşimi ne gün sokaklarda doğurmaya mecbur kıldım?

Böbrekleri çalışmayanı, ve hatta "alerji olup kaşınanı, grip olup burnu akanı" biz ne zaman kapıdan çevirdik, yüzüne bakmadık?

Hizmet vermeyi biz mi bıraktık Sayın bakanım? Yoksa getirdiğiniz bu yeni sistemler ile pilot bölgelerde aşılamaların aksamasına, 3500 hastaya 1 doktorun yetişmesi mümkün olmadığı için ateşli bebeğe 3 gün sonraya ancak randevu alınmasına, doktorun kapısında biriken hastalar bir türlü bitip tükenmemesine, doktorun gece saat 22:00ye kadar çalışıp 40 saat gözüken haftalık mesai süresini 2 günde doldurmasına, siz mi sebep oldunuz? Yoksa hizmet vermeyi ve kamu yararına çalışmayı bırakan siz misiniz?

"İdeolojik yaklaşımlar nedeniyle vatandaşların işlerini aksatan bir durum olursa hem idari hem de adli açıdan takip edilecek" diyen Akdağ, aksaklıkların hastalara zarar verecek boyuta ulaşması durumunda olayların adli boyut da kazanacağına dikkat çekti. Akdağ, "Bütün savcıları bu sorumluluğu takip etmeye çağırıyorum. Nerede bir vatandaş sıkıntıya uğrarsa, ben de haberim olan her yerde harekete geçeceğim" diye konuştu.

Savcı da sıranın kendisine geldiğini bilmez mi sanıyorsunuz sayın Bakanım?

Adli vakalarımızı ne zaman ortada bıraktık biz?Aile hekimliği uygulamasına geçen Pilot bölgelerde dahi, "sizin desteğiniz olmadan"!! çalışan fedakar arkadaşlarımın bu Adli Vaka muayenelerini düzenli tutabilmek için, kendi kafalarınca yine kendilerini nöbetlere bağladıklarını, duymadınız mı?

Adli Vaka'lar özel hastanelerde bakılır dediniz de, hani, nerede ÖZEL HASTANE uç köylerimde, ufacık kasabalarımda, sayın Bakanım?



"MADDELERİ ZAMAN KAYBETMEMEK İÇİN GERİ ÇEKTİK"

Akdağ, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yeniden görüşülmek üzere TBMM'ye iade ettiği "Torba Yasa" konusunda da, bazı maddelerin zaman kaybetmemek için geri çekildiğini bildirdi. Yasa tasarısının içerisinde, gecikmesini istemedikleri maddeler olduğunu dile getiren Akdağ, "Diğer maddelerin bir an önce yürürlüğe girmesi ve yolumuza devam etmek açısından diğer maddeleri şimdilik geri çektik" diye konuştu.

Kamuda çalışamayacak dediğiniz bu Özel Hekimler neden geliyor sayın bakanım?

Amerika'ya AMELİYAT OLMAYA GİDEN ONBİNLERCE VATANDAŞIMIZIN AYAĞINA-HEM DE AMERİKADAN!-getireceğinizi söylediğiniz bu 4000 lüks hekim nerede çalışacak sayın Bakan'ım?

Hekim açığımız Kamu alanında ise, gelmeleri neyi değiştirecek, ne olur, bize bari Bayram Ettiğimiz bu günde anlatın!

Hekim sayımız madem az, neden Tıp Fakültesini bitiren 23-24 yaşındaki gencecik doktorumuzun yakasından "DOKTOR"luk sıfatını çekip aldınız? Artık onlara Doktor değil de "TIP FAKÜLTESİ MEZUNU" diyecekmişiz, ha, doğru mu sayın Bakanım?

Ve bu gencecik hekimler TUS sınavını kazanmadan önce gelip köyümde, kasabamda birinci basamakta çalışamayacakmış hatta? Hekim sayısı mı az yoksa SİZ mi Türk hekimlerin sayısını azaltmaya çalışıyorsunuz, anlatın ne olur?

Yabancı doktor uygulamasının seçimden sonraya bırakılmadığını kaydeden Akdağ, Türkiye'deki hekim sayısının yetersiz olduğunu yineledi.Bakanlığın hekim sayısının artırılması yönündeki talebinin YÖK tarafından ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Akdağ, iyi bir hekimin yetişmesinin zaman aldığını, geleceği düşünerek bu önlemlerin alınması gerektiğini belirtti.

YÖK'ün meslek örgütlerinin itirazlarını gündeme getirdiğini hatırlatılması üzerine de Akdağ, "Biz bu konuyu yazıyla da kendilerine anlattık. YÖK bu konuda Sağlık Bakanlığına kulak vermeli" dedi. Cumhurbaşkanı'nın konuyla ilgili itiraz gerekçesinin hatırlatılması üzerin de Akdağ, bu konudaki rakamların net olduğunu, Cumhurbaşkanı'na yabancı doktorlarla ilgili gereğin anlatılmasının da iyi yol olabileceğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı bizden bilgi isteyebilir. Onun takdirindedir. Danışmanları da o işlerin uzmanı değiller" dedi.

Uzman danışman demişsiniz sayın Bakan'ım? Cumhurbaşkanımızın bu yasalarınızı veto ederken kafasından mı attığını düşünüyorsunuz?

Elime verdiğiniz bir "Eğitim Dökümanı var". Bu dökümanda defalarca "Hastayı yaşadığı yer, ailesi, kültürü ve dili ile" beraber değerlendirin" diye yazmış sizin uzman DANIŞMANLARINIZ sayın bakanım? Madem kültür, dil, bölge, örf, anane bu denli önemsizdi, uzman danışmanlarınız neden bunları bu dökümanlara defalarca yazdı sayın Bakan'ım? Yoksa uzman olmayan siz misiniz?

Şef'leri ben atarım demişsiniz Bakanım? Şeflik DOÇENT'lik ile eşdeğerdir, sayın uzmanlarımızı doçent atamadan önce mulakata mı tabi tutacaksınız, sayın Bakanım?

Akdağ, sahte ilaç operasyonlarında adı geçen kişilerle ilgili olarak da, savcılıklardan gelecek bilgiler doğrultusunda gerekli müeyyidelerin uygulanacağını söyledi. Yaşama geçirmeyi planladıkları ilaçlara seri numarası verilmesi projesini de anlatan Akdağ, böylece ilaç sahteciliğinin de önüne geçileceğini belirtti.

İlaçların sahtesi de çıkmış ha, sayın bakanım? SSK nın ilaç fabrikalarında da milyarlarca liralık ilaç kaldı, onları ne yaptınız sayın Bakan'ım? 3 kuruşa mal edip 5 kuruşa satmak varken, yabancı sermayeye ilaç sektörünü altın tepside sunmadınız mı sayın Bakan'ım?

Bakanım...

Bakan ama görmeyenim...

Hatta Bakmayanım!!!....

SİZİ BU REFORM HAREKETLERİNİZ İLE TARİHİMİZE KAZIDIK! İZİNİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ YAŞAMAYA DEVAM ETTİĞİ SÜRECE NESİLLER BOYU SİZİ TAKİP EDECEK!...

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN SAYIN BAKANIM.

BÜTÜN KAYGILARIMIZLA...

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!...

Fatma Gül


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
10 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Lozan Mahkemesindeki Son Savunması / 8 Mart 2007

Sayın Başkan,

YANLIŞ SALON
Burada iki gündür yapılan iş, yargılamaya benzemiyor; akademik bir toplantıya benziyor. İsviçre basınının yorumu da bu yöndedir. O zaman yanlış bir salon seçilmiştir.

(Burada yargıç müdahale ederek, Perinçek'ten suçlama konusu içinde kalmasını ve mahkemeye eleştiri yöneltmemesini istedi)

Perinçek devamla: Ben de suçlamaya cevap veriyorum. Açıklamalarım, akademik hürriyetle ilgilidir. Üniversitelerin işini mahkemeler yapmaz. Mahkeme salonlarında tarih tartışması yapılmaz. Yargıçlar, tarih hakkında hüküm veremez. Aksi halde, tarih tartışmasını yok ederler. Ve yapılan iş, Avrupa uygarlığı için ayıptır.

Eğer buradaki faaliyet, ille bir yargılamaya benzetilecekse, Ortaçağdaki yargılamaların bir örneğidir. Sabahtan beri sorulan sorularla beynimin kıvrımları arasında dolaşılmaktadır. Cadı davalarında olduğu gibi, bilimsel kanaatim, düşüncelerim araştırılmaktadır ve suçlanmaktadır.

Bu yapılanlarla bana bir zarar verilemez. Ama İsviçre'ye ve Avrupa'ya zarar verirsiniz. Bilimsel konuların tartışılmasını mahkemeyle, polisle, hapishaneyle, gardiyanlarla önlemeye kalkarsanız, kendinize yazık edersiniz.

AVRUPA UYGARLIĞININ HALİ
Bir kez bilimsel kanaat ve düşünce suçlanınca, burada görüldüğü gibi, Talat Paşa, Mustafa Kemal Atatürk, Lenin, Mao gibi geçen yüzyılın bütün devrimcileri; hedef alınmaktadır. Bu devrim düşmanlığıyla ve paslanmış anti-komünizm silahıyla varabileceğiniz bir yer yoktur. Avrupa uygarlığı kendi temellerini yıkmaktadır. Bu salonda yaşananlar da ne yazık ki bu gerçeği kanıtlamıştır.

Bazı Avrupa ülkeleri 1930'larda Nazi Almanya'sından kaçan insanları ve Yahudileri sınırdan geri çevirir ve ölüme teslim ederken, Burada suçlanan işte o Jön Türkler, o insanları bağırlarına bastılar. Atatürk de o devrimci geleneğin temsilcisiydi. Almanya'dan gelen Hirsch, Röpke, Schwarz, Koschaker, Ernst Reuter gibi bilim adamları, Avrupa'da faşizmin ve faşizme teslimiyetin kol gezdiği koşullarda, ırkçı zulümden kurtuluş ve bilim özgürlüğünü Türkiye'de buldular. (Doğu Perinçek burada İsviçre'nin Yahudileri sınırdan çevirerek Nazi soykırımına yaptığı katkılara değinmektedir. Ve bu sözleri yargıç ve savcı başlarını önlerine eğerek dinlediler.)

Avrupa uygarlığı öyle bir yıkılıyor ki, Jean Thibaux gibi dürüst ve gerçek aydınlar, Avrupa ülkelerinin vatandaşlığını terk ediyor. Tanığımız olarak dinlenen Prof. Dr. Jean Thibaux'nun Fransız vatandaşlığından Türk vatandaşlığına geçmesinden alayla söz edildi burada. Bu alayları bırakıp, Avrupa'nın gerçek aydınının niçin bu tavrı aldığı üzerinde düşünmeniz yerinde olur.

Hürriyetler Avrupası'nın değerlerini bugün, çürüyen Avrupa'ya karşı bizler savunuyoruz. Bu yargılamada benim esin kaynaklarımı araştırmak için hayli gayret sarfedildi. Galile, Robespierre, Goethe ve Marx gibi Büyük Avrupalı'lardan aldığım esinle "Ermeni soykırımı uluslar arası bir yalandır." diyorum.

SOYKIRIM YOK SAVAŞ VAR
Ermeni soykırımı iddiaları kesinlikle gerçek dışıdır. Konu iki düzlemde ele alınabilir. Birincisi, devletlerarasında savaştır. Çarlık Rusyası ordusunda, Türkiye'ye karşı 200 bin Ermeni piyadesi savaşmıştır. Fransız ordusunda da 5 bin Ermeni askeri Fransız üniforması giydirilerek, Türkiye'ye karşı cepheye sürülmüştür. Rus ve Fransız ordusunda savaşan Ermeni askerlerinin önemli bir kesiminin Türk ordusu tarafından savaşta öldürüldüğü bilinmektedir. 1920 ve 1921 yıllarında Ermenistan'ın Türkiye'ye saldırıları üzerine yapılan savaşlardaki kayıpları da buna eklemek gerekir. İkincisi, Rusya tarafından silahlandırılan Ermeni gönüllü birliklerinin Türk ordusunu iç hatlardan vurması ve köylerdeki terörü de, her iki taraftan önemli kayıplara neden olmuş, halklar arasında karşılıklı kırımlar yaşanmıştır. Ancak şunu belirlemek gerekir ki, Ermeni birlikleri emperyalizmin aleti olurken, Türkiye vatan savunması yapmıştır.

RUS ARŞİVLERİ
Gerçekleri size göstermek için, Rus arşivlerinden yüz belge seçtik. Bunlar, yalnız Sovyet ve Bolşevik arşivleri değildir. Belgelerin çok önemli bir bölümü, Rus Çarlığı arşivlerindendir ve aynı zamanda Sovyet döneminde Moskova'ya getirilen Ermeni belgeleridir.

Bunu ısrarla belirtmemize rağmen, Savcının devamlı Bolşevik ve Sovyet arşivi diye anması, meslek ve kural dışı faullerdir. Böyle anti-komünizme başvurarak ulaşılacak bir gerçek bulunmamaktadır.

Benim tanıklarım, Ermenistan'ın ilk Başbakanı Kaçaznuni'dir. Dikkat ediniz Bolşevik değil Taşnak'tır. Ermeni devlet adamları Karinyan, Myasnikyan, Sovyetler Birliği'nin ünlü Dışişleri Bakanı Mikoyan, hep benim tanıklarımdır. Yine Boryan, Lalayan gibi Ermeni tarihçileri doğruları yazmışlardır. Bunların hepsi namuslu olan Ermenilerdir.

Ermeni komutanlarının savaş raporları da çok çarpıcı gerçekler içermektedir. Örneğin bu raporlardan birinde Taşnak subayı 1920 yılında Beyazıt Vaaram bölgesinden yazdığı raporda marifetlerini şöyle anlatmaktadır:

"Basar-Geçar'daki Türk nüfusu ayırt etmeden imha ettim. Bazen kurşunlara yazık olmasın dersin ya. Bu köpeklere karşı en etkili yol, çarpışmadan sonra sağ kalanları toplayıp kuyuların içine tıkmak ve bir daha dünyada bulunmamaları için yukardan ağır kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları topladım, benim tarafımdan atıldıkları kuyuların içinde kayalarla ezerek hepsinin hayatına son verdim." (Gosarhiv Armenii F.65, D.116, y.96'dan aktaran Lalayan, Daşnaksutyun'un Karşı Devrimci Rolü, Kaynak Yayınları)

Elimizde Rus askeri mahkemelerinin kararları da bulunmaktadır. Örneğin Kafkas Ordu karargahına bağlı Askeri mahkeme Dairesi'nin 1014 sayılı kararında, Rus ordusundaki Ermeni askerler, 26 Müslüman kadınının ırzına geçerek öldürmeleri nedeniyle idama mahkum edilmişlerdir.

YARGIÇIN TARAFLILIĞI
Klebov gibi Rus komutanların raporları da çok çarpıcıdır. Bu raporlarda Ermeni piyade birliklerinin yaptıkları kırımlar, işkence ve tecavüzler ayrıntılı olarak anlatılır. Albay Klebov, Erzurum'da Ermeni piyadelerin katliamını ancak Rus topçu ateşiyle durdurabildiklerini anlatır.

Sayın Yargıç bu davada tanıklara ve bana, hep kaç Ermeni'nin öldürüldüğünü sordu. Ancak kaç Türkün öldürüldüğünü hiç kimseye sormadı. Bunun kasıtlı olarak yapıldığını sanmıyorum. Ama bu tavır da işte o taşlaşmış önyargıyı yansıtıyor. Türk'ün hayatının değeri yoktur. Tıpkı bugün Irak'ta ABD işgal kuvvetleri tarafından katledilen 600 bin insanın hayatının değerinin olmayışı gibi.

TAŞLAŞMIŞ ÖNYARGILARI KIRMA YÖNTEMİ
"Ermeni soykırımı uluslararası yalandır" dedim, doğru. Bunu "provokasyon" olarak niteleyenler bile oldu. Tarihten öğrendim ki, taşlaşmış önyargılar, okşayarak düzeltilmemiştir. Bu nedenle çarpıcı, vurucu ifadeler kullanmayı yeğledim. Başarı da kazandık.

Bizim İsviçre'de ve Almanya'da yaptığımız eylemleri "provokasyon" olarak nitelediler. Oysa bu eylemlerde kimsenin burnu kanamamış, yürüyen kitlenin olgunluğu ve vakarı gazete haberlerine geçmiştir. İsviçre gazetelerinde bugün olayı "On bir saat boyunca tarih yeniden yapıldı" gibi başlıklarla vermeleri, önyargıları kırmada aldığımız mesafeyi göstermektedir. (Le Matin, 7 Mart 2007). "Uluslararası yalan" saptaması, iddia edildiği gibi benim suç kastımı değil, İsviçre kamuoyunu uyandırma kastımı kanıtlar.

TÜRK IRKÇILIĞININ TEMELİ YOK
Benim ırkçı veya aşırı milliyetçi olduğum ileri sürüldü. Irkçılık benim açımdan şerefsizliktir. İşin ahlaki cephesi budur.

Türk milliyetçiliği ırkçı değildir. Türkler, bir etnik grup değildir. Bilimsel açıdan bakarsak, Türk ırkçılığının temelinin olmadığı da görülür. Bugün Pasifik Okyanusu'ndan Atlas Okyanusu'na kadar uzanan alanda yaşayan halkların hepsi Türklerle şu veya bu oranda akrabadır. Hatta Amerika'da bile akrabalarımız bulunmaktadır. Türkler dünyanın en geniş alanlarına yayılmış kavmidir. Her yerde karışmış ve kaynaşmışlardır. Türk imparatorluk kültürü, aslında çok geniş bir coğrafyadaki halkları bir arada yaşatmaktır. Irkçılığın böyle bir tarih ve böyle bir zeminde tutması mümkün değildir.

Türkler etnik grup değil, büyük bir millettir.

Türklerin Müslümanlığı kabul eden Ermenileri kendilerinden görmeleri de, ırkçılığa ne kadar yabancı olduklarını gösterir. Birinci Dünya Savaşı sırasında 400-600 bin arasında Ermeni'nin Müslüman olduğu bilinmektedir. Türkler onları bağırlarına basmışlardır. Evlenmişlerdir, birlikte çocukları olmuştur. 70 milyonun içinde Ermeni kökenli veya Ermenilerle karışmış olanların sayısı 6-7 milyona kadar ulaşmış olmalıdır.
Eğer Türkler ırkçı olsaydı, onları bağrına basar mıydı? Hitler bunu yapar mı?

BOŞLUĞUN HAKARET VE PSİKOLOJİK SAVAŞ MALZEMESİYLE DOLDURULMASI
Bu davada suçlamalar önyargılardan geliyor. Ön yargılara tarihi gerçeklerle cevap verdik. Tarih bilgisi olmayanlar, usavurma ve olgulardaki boşlukları hakaretlerle ve psikolojik savaş malzemesiyle doldurmaktadırlar. Bu bir gelenektir. Ermeni soykırımı yalanı, Morgenthau ve Toynbee gibi devlet görevlileri ve istihbarat servisi elemanları tarafından uyduruldu. Aynı misyon, bugün de benzerleri tarafından yürütülmektedir. İki gün önce dinlenen Tessa Hofman, Almanya'nın Federal İstihbarat Servisi'nin Kafkasya masası şefidir. Yayınladığı kitabın kapağına, Rus ressamı Vasili Vereşçagin'in 1871 yılında yaptığı kurukafa yığını resmini, 1915 yılındaki Ermeni soykırımının fotoğrafı olarak yayınlamıştır. Bu yalan kampanyası, işte böyle pejmürde ve zavallı kanıtlarla yürütülmektedir. İki gün önce sorduğumuz soru üzerine, hatamı düzelttim demiştir. Hatalı fikirler düzeltilebilir elbette. Ancak ahlak düşüklüğü düzeltilemez.

Sürekli gönderme yapılan Taner Akçam ise, Alman servisi görevlisi Tessa Hofman'ın rahlei tedrisinde yetişmiştir. Türkiye'de iken, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde okumuştu. Ancak tarih bilmez. Hamburg Sosyal İncelemeler Merkezi'nde kendisi "Tarih alimi" olarak imal edilmiş ve siparişleri üretmiştir.

Duruşmanın ilk gününde sürekli Andonyan belgeleri diye bilinen Talat Paşa telgrafları üzerinde duruldu. Savcıya bu telgrafların sahteliğinin uzun yıllar önce kanıtlandığını anlatmıştık. Nitekim Birleşmiş Milletler'e ait sunduğumuz belge, bu sahtekarlığı yeniden belirlemiştir.

Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu'nun foyası da çıkmıştır. Ermeni soykırımı kampanyaları her aşamada böyle düzmece belgelerle yürütülmüştür.

KANUN UYGULANAMIYOR
Burada yaptığımız tartışma artık mahkemelerde değil, üniversitelerde ve diğer bilim kurumlarında sürdürülmelidir.

Varolan yasaya göre suçsuzum. Çünkü soykırım iddiası, Ermeni olayında geçersizdir. Bana uygulanmak istenen hüküm, Ermeni meselesinde ölmüştür. Bu yasa, Yahudi soykırımı için uygulanabilir, bu mahkemelerin bileceği iştir. Ancak Ermeni meselesinde uygulanamıyor.

İngiltere Eski Başbakanı Margaret Thatcher'in danışmanı Prof. Dr. Norman Stone, Die Weltwoche dergisinde "Ermeni soykırımı olmamıştır" başlıklı yazısında, "Doğu Perinçek ile bütünüyle aynı görüşteyim" diye yazmıştır. Prof. Stone'u yargı önüne çıkaramıyorsunuz.

Korg. Yaşar Müjdeci "Ermeni soykırımı yalandır" diye konferans veriyor. İsviçre polisi kameraya alıyor. Ama dava açılamıyor.

Eski Bern Milletvekili Albert Hourriet de Ermeni soykırımının yalan olduğunu açıkça belirtiyor. Ancak yine dava açamıyorsunuz.

Nitekim Lozan sorgu yargıcı, 21 Eylül 2006 günü beni sorguladıktan sonra, takipsizlik kararı vereceğini İsviçre Devlet televizyonu 1. Kanal dahil, bütün kanallardan açıklamıştır.

Açıktır ki, İsviçre'nin kamu vicdanında bu kanun Ermeni soykırımı açısından kabul görmemiştir.

Bizim Lozan 2005 eylemimizden sonra İsviçre Senatosu, Ermeni katliamını kabul kararını gündeminden temelli kaldırmıştır.

Ve 2006 Ekim ayında İsviçre Adalet bakanı sayın Blocher, soykırımı inkar edenleri cezalandıran yasayı kaldıracaklarını açıklamış ve bu amaçla bir komisyon kurmuştur. Komisyon Başkanı sayın Leupold da, "Yargıçların tarih hakkında hüküm veremeyeceklerini" açıklamıştır.

İşte bizim yaptığımız provokasyon diye suçlanan eylemler! İsviçre devletini kanun değiştirme noktasına getirmiştir. Demek ki yapılan iş provokasyon değil, İsviçre'ye yardımdır.

ÖLMÜŞ EŞEĞİN ETİNDEN SUCUK OLMAZ
Bizim Türkçemizde söylenen bir söz vardır: Ölmüş eşeğin etinden sucuk olmaz.

Bana uygulanmak istenen kanun maddesi, Ermeni soykırımı açısından ölmüştür. Artık bu ölüyü ortadan kaldırmak gerekmektedir.

Kanunun hukuken bugün yürürlükte bulunması, uygulanabilir olması anlamına gelmez. Kanunlar da ölürler ve defnedilirler. Yapılması gereken ve kaçınılmaz olarak yapılacak olan budur.

TÜRKİYENİN, ORTADOĞU'NUN VE DÜNYANIN GELECEĞİ İÇİN
Suçun oluştuğunu belirlemek için benim kastım araştırıldı. Size Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır derken, hangi amaçla hareket ettiğimi belirteyim.

Birincisi gerçeğe bağlılık duygusudur.

İkincisi, Türkiye'nin, Ortadoğu'nun ve dünyanın geleceğiyle ilgilidir.

Bu yalan, Ermeni meselesiyle ilgili olarak değil, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde kullanılacaktır. Kuzey Irak'taki kukla devleti Türkiye, İran ve Suriye'ye doğru genişletme operasyonunda bu yalana başvurulacağı şimdiden görülmektedir. Bunda İsviçre'nin ve Avrupa'nın bir çıkarı yoktur. İnsanlığın ve Ermeni kardeşlerimizin de bu politikada bir çıkarı yoktur.

Adil bir karar vermenizi talep ediyor ve saygılar sunuyorum.

Doğu Perinçek

<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


ÖLÜ YASEMİNLER

özlemlerim arşı aştı
hasretimin safhası hat
sana ulaşsam bir türlü
ulaşmasam, hiç gereksiz bir ürküntü...

inandırıldın, bezdirildin
suç ve ceza ilk ödüllendirilen,
bir tek "ben" oldum!
yargısız geçti zamanlarım
sana ulaştığımdaki şaşkınlığım
"yasemini sen öldürdün" gibi bir deyiş...
ve kopan,
paylaşmak sicimi.

duvar olmayı özlüyorum şimdi
senin duvarın
"söz uçar, yazı kalır"...
sahi,
hala duruyor mu "prenses" yazılarım?

alaca bir mor olurum geceleri
saatimiz yoktu
"saçlarından tutarken" sezen baharları...
şarabın dibi gelir,
ayrılık anını getirirdi.

bu şiirim sadece sana!
hey! yakıştırdığın adın aklımda hala...
saymayacağım,
ya kedicikler ürküp kaçarsa.
yazmayacağım,
ya kurursa yine yaseminler yatakta.

matmazel bir koku sinmiş
morcivert odana
hey! yoksa sen miydin o,
hani dün gece dolunayda, ayla sevişen kadın?
yoksa;
yoksa senin hüznün müydü o aydaki kızıl leke?

özlemlerim, şirin yasemin kokularına...
hasretlerim, kandırılamayan fer'ine...

söyle şimdi;
söze dökülen yaşam mı gerçek olan?
yoksa duvarların dilsiz çığlıkları mı?
hadi söyle;
şairi acı yapan "iki taş arasındaki umut" mu?
yoksa, yalanlara inanan "sıkıştırılmış gözyaşı" mı?
donuk bakışlı efsane gözlerine...
söyle;
konuşmak istemiyorum artık ben.
sustum; konuştun dediler...
konuştum; yalancı dediler...
paylaşılan dört yıl ki; dile bile zor!
sen söyle; bir kez olsun "özünle",
öz insafınla.
suskunluk hep kabullenmek mi,
ne olduğu bile bilinmeyen suçlamayı?
yada konuşmak mı delilik,
savunma sayılarak?
öyleyse "deli"yim ben!
ben "deli"yim...
eli fırça, rengi mor kadın.
"deli"yim ben,
melankolik serzenişli sancım.

kendi düşlerini bana, sen diye sattılar
oysa;
"ay düşmemişti benim düşümdeki denize..."
o senin düşünken.

dehlizlerim vardı benim,
atık dolu, pis kokulu limanlarda...
sonra, geriye dönemedim bir daha
hep uzaktan baktım, iyi olduğunu andım...
sonra, anılarıma saygıyla sustum...
şimdi mi?
sıra sende kalp gözüm!
kus içindeki karanlıkları,
bana kusarak rahatlatacaksan prensesi
buradayım.
hadi.

yazık ki;
bilmediğin şeyler var.
onca ağlamaklı timsah dostların içinden
bir ben sevdim seni!!!
ne annesine kadın olduğunu fısıldayan adam,
ne hücreleri ekto ekto olan ozan,
ne aşk diye kıvranan küçük kız,
ne de gür gür kanlar akıtan!!!

yazık ki;
sen hep kandın battal yalanlara
hiç mi farketmedin
tek susanın şirin babanın kızı olduğunu?
hiç mi sorgulamadın
paylaşım sonuçlarını?
sen tanımadın da; ikinci görüşte yalancı aşık çocuk mu bildi
neyin yalan olduğunu..?

yazık.

benim yüzümde değil, ölü bir yasemin
soğuk bir fer'sin şimdi.
unutulmaya andlı...

bu gece lekeler var dolunayda
belki ondandır ölü yaseminlere kalemimin inflak edişi.

BEN DEĞİLDİM!!!
hay allah, az kalsın unutuyordum,
aylardır boğazıma kenetlenen cümleyi...
senin yüreğine.
tıpkı sırtımdaki hançer gibi eklemeyi
onbeş mi, onaltı ekim mi olsun hasat zamanı?
kararsenin yasemin prenses.
gözlüklerini takmalısın,
daha fazla puslandırmamalısın buğu buğu bakan,
bal petek gözlerini...

bak bakalım,
anımsa;
"çatıdaki adam" BEN DEĞİLDİM!!!
hiç olmadım!
ne kadar infazsa infaz.
sırların içinde birer mıh gibi,
bakışların, gözlerimde irmik irmik...
gülüşün, kulaklarımda bir pisi kedicik...
şarkıların, nağme nağme kemanımda kalacak.
ama ben asla;
"O ÇATIDA OLMAYACAĞIM!!!!"
ucunda ölüm bile olsa...

bıraktım artık.
ağzı olan konuşsun...

Gül Çakır

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu





İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

İnternet bazen bilgi almak veya paylaşmak, bazen de sadece eğlenmek içindir. Bu kez biraz boş gibi görünen bir şey için, bir web sayfası önereceğim sizlere http://kopykat.com/sand.html İstediğiniz her renkte kumunuz var ve biraz zor bir yöntemle kumdan resimler yapmaya çalışıyorsunuz. Neler yapabileceğinizi görmek için örnek resimlere bakabilirsiniz. Kimse sizden sanat şaheserleri beklemiyor; ama kısa süreli kafa dağıtmak için hoş bir sayfa.

Siz kumdan kaleler yaparken kumdan resim yapmayı sanat haline getirenleri görmek isterseniz http://www.youtube.com/watch?v=roCUTGOuNN4&mode=related&search = kısa yoluna tıklayabilirsiniz.

Asena'yı buz üstünde kayarak dans ederken görüp, acaba İbrahim nasıl yapardı diyenler için http://www.secretspy.net/flashs/Berk_Tokay-Paten_Ibo.swf Bakın ve puan verin bakalım. Puan verirken aman dikkat.

Ve son olarak her İnternet kullanıcısının bilmesi gereken bir web sayfasını tavsiye ediyorum http://www.meteor.gov.tr/ Özellikle son günlerde küresel ısınmanın da etkisiyle iyice dengesizleşen havaların ne durumda olduğunu takip etmeniz için en güvenilir kaynak olarak kullanabilirsiniz.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070316.asp
ISSN: 1303-8923
16 Mart 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com