Ekonomik Ticaret



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 5 Sayı: 1.174

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 22 Mart 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Şahlardı, Şahbaz oldular!..

Merhabalar

Dağ fare doğurdu. Daha doğrusu korkulduğu kadar gürültü kopmadı. Nevruz kazasız belasız atlatıldı. Bayramı bayram gibi kutlayıp eğlenenler çoğunluktaydı. En çok eğlenenler şüphesiz Tayyip Bey ve ekibiydi. Biri tuttu, biri pişirdi, biri yaktı, biri atladı, biri dövdü, biri okudu, biri yedi, biri de hani bana hani bana dedi. Hele elele bir atlayışları vardı ki muhteşemdiler. Koç bakanı uyutmamanın yolunu göstermesi açısında da ilginçti. Yak bir ateş atlasın dursun, bak gör uyku muyku kalıyor mu? Fakat hepsini yıkıp geçen birşey vardı ki bahsetmeden geçmek olmaz. Şiire sevdalı büyüğümüz "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim..." diye seslenince, Nazım'ın kemikleri sızladı, kardeş kim, hasret nereye diye düşünmekten benim karnıma sancı girdi. Dedik ya, Şahlardı, Şahbaz oldular, güldüler, atladılar, zıpladılar ve okudular. Tabi yediyseniz. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Ayşe Coşkun


Kimse Kurtarılamaz…

Kendi kendine söylenmekten çok sıkıldı. Oflaya puflaya evin içine volta atarken onun bu halini mutfağa gitmek olarak yorumlayan kedi, ayaklarına sürtünüyor ve kendini acındırmak için olmadık sesler çıkarıyordu. En son balkon kapısının önünde durdu ve sokağa bakmaya başladı. Gecenin bu saatinde sokakta tek tük insan vardı. Zaten pencerenin baktığı sokak da oldukça sapa olduğundan ortalık oldukça sessizdi. Ama ilerde, çöp kutularının orada bir karaltı dikkatini çekti. Bu saatte kimsenin çöp toplamıyor ya da atmıyor olacağını düşündü, o zaman bu kâğıt toplayıcılardan biri olmalıydı. Hani tekerlekli arabalarını sırtlarıymış gibi taşıyan adam ve kadınlar, İstanbul'un yarattığı en yeni meslek. Bir süre daha o yöne bakmayı sürdürdü. Sonrasında karanlığın içinden çıkıp gelen adamı tanıdı. Adam, elindeki torbayı açtı ve çöp kutularının içini karıştırmaya başladı. Şimdiye kadar hiç doğrudan karşılamamışlardı ama ona hep buralarda rastlıyordu.Hatta bir keresinde onu sitenin yakınındaki bir parkta, topladığı kâğıtlara bir şeyler yazarken görmüştü. İstanbul'un hakkında efsaneler yaratılan evsizlerinden biriydi. En fazla kırklarında olmalıydı. Düzensiz kesilmiş saçları ve oldukça eskimiş giysileri vardı.

Bu adamda ve bazen bütün evsizlerde kendine çok yakın gelen bir şey hissediyordu. Onlara karşı duyduğu his acıma değil daha çok büyük bir etkilenme ve saygı duyma arasında bir şeydi. Camdan bakarken, ofiste tek tarafında bir şeyler yazılan ve sonrasında da atılan kâğıtları anımsadı Bu kâğıtları toplamalı ve sonrasında ona vermeliydi. Hatta belki ne yazmakta olduğunu da sorabilir ve tanıdığı bir yayıncıya giderek bunların basılması için uğraşabilirdi. Ve belki sonrasında kitabı basıldığında bu genç adam kendine bir ev alabilir, şık giysiler giyip edebiyat dergilerine röportajlar verebilirdi. Daha düşünürken bile gülümsemeye başlamıştı, bunların bir tanesinin bile gerçekleşmesinin mümkün olmadığını biliyordu. En fazla iş yerinden getirdiği kâğıtları paketleyip alması için çöp kutusunun kenarına bırakabilirdi. Bundan sonrası artık bir kişinin hayatına tacize giriyordu. Ama daha önemlisi, biliyordu. Çocukken dahi bildiğini sonradan hayat onun için tekrar ede ede öğretmişti: "Kimse kurtarılamaz!" dı. Ne uyuşturucu bağımlıları, ne alkolikler, ne gamsızlar ne de evhamlılar… Hiç birinin hiçbir zaman normal olma şansı olmadığını, sadece kısa süreli "bitkisel hayat" denemeleri içinde bir ömür tükettiklerini, çoğu zaman "zamansız" ama belki de her zaman tam zamanında öldüklerini, artık biliyordu. Aklının mezarlığındaki gömüleri, hata yapmaması için sürekli onu kolluyorlardı. Herkes aslında kendi mezar taşı yazısıyla doğuyordu, kadercilikti belki ama çok da anlamsız değildi. Evren bunun için vardı, böyleydi ve değişmeye de pek niyeti yoktu.

Uzaklaşan adamı izledi. O kâğıtları çöpün kenarına bırakacak ve sonrasında ne olduğuyla ilgilenmeyecekti. Adamı kendisinden kurtarmış olduğunu düşündü, kendisiyle tanışmaktan. Bu onu rahatlattı. Sigarasını balkon pencerensin kenarındaki kül tablasına söndürdü. Bir zamanlar bu evde sadece balkonda sigara içilse diye düşünmüş ve belki bu sayede sigarayı bırakabilmeyi ya da hiç olmazsa azaltmayı ummuştu. Kısa bir süre sonra da tüm bunları düşündüğü için kendine bir küfür savurmuştu. Hayat, onun aldığı kararları pek takmıyor, yaşadığı hiçbir şey hiçbir zaman kolaylaşmıyor ve eziyet hep aynı seviyede devam ediyorsa, sigarayı bırakıp da buna daha fazla katlanmanın anlamı neydi? Bir iki günden sonra salonun ortasında yakıp küllerini de halıya silktiği sigaranın dumanını üflerken aklından bunlar geçiyordu. Kül tablası ise o zamandan beri balkondaki sürgün yerindeydi.

Sigarayı elbette bırakmayacaktı. İçki içmekten de vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Zaman zaman birkaç arkadaşının sigarayı bıraktıklarını duyup içinde bir özenti merak yeşerse de (bıraksa nasıl olurdu acaba) bu iki sevdiği şeyin hayatı daha katlanılabilir hale getirdiğini biliyordu. İçki ve sigara zamanı hızlandırıyor ve özellikle de içkili geçen zamanların nasıl geçtiğinin pek de önemli olmuyordu çünkü pek çok seferinde de sabahına baş ağrısıyla uyanıp geçip gitmiş olan geceden pek bir şey hatırlamıyordu. Çok uzun zamandır çok canı sıkılıyordu. Belirgin bir şeye ya da belirgin biri yüzünden değil ama içmek, kalabalıklarla ya da yalnız, bu sıkıntıya iyi geliyordu. Hoş önceleri, daha çok "sosyal içici" denen bir tipe benziyordu ama sonrasında, sıkıntı arttıkça, ardı ardına devirdiği kadehler onun sosyalleşmesini mümkünsüz bir hale getirmişti. Bir süredir artık tek başına içiyordu. Bu sayede başkalarının can sıkıcı öykülerinden kendini koruyabildiği için de kendine şükran duyuyordu. Eğer herkesin ömründe belirli bir dinleme mecburiyeti olduğunu var sayarsak, o otuz yaş itibariyle kendisi için ayrılmış olan limiti hayli hayli geçtiğini düşünüyordu. Fakat buradan da onun evrenin bilgisine ulaştığı düşüncesinin çıkması sadece iyimser bir hayal olabilir. Dinlemek belli başına bir eylemdi. Yorucu, dikkat gerektiren ve önemli. Çoğunlukla kendine ders çıkarmak ya da karşısındakine bir öneri getirmek için gereken enerjiyi o dinlerken çoktan harcamış oluyordu. Ve bu yüzden, yani pek de nasihatlerin insanı olmaması sayesinde, anlatıcıları pek nadiren azalırdı.

Uzun dinleme zamanlarından sonra bir gün çok yorulduğunu fark etmişti. Ve sonrasında yavaş yavaş kaçırmaya başlamıştı kulaklarını bu uğultulardan. Daha çok kendi söyleyeceklerini duyacak bir ruhun arzusunu istiyordu. Ve duyduğu bir sesin huzuruyla avunabilmek. Gerçekten de bir zaman sonra "Ee, devam et" diyen biriyle tanışmıştı. Sözünü kesmeyen, söylediklerini boş gözlerle izlemek yerine hüznünde gözlerinden bulutlar geçen, sevinçlerinde ise balonlar uçuşan biriyle. Ama yine kısa bir süre sonra rüzgâr yine tersine esmeye başlamış, o ilk ferahlatıcı etki kaybolmuştu. Yine kendisini vazifesinin başında, tıpkı bir memurun masasının başına geçmesi ya da bir terzinin ütüsünü eline alması gibi, kendini dinlerken bulmuştu. Oysa o çok zaman önce istifasını vermişti. Dinlemek, öğrenmek, anlatmak ya da daha kötüsü anlamaya çalışmaktan çoktan vazgeçmişti. Hayatının kronometresinin geri sayımını izlemeye ve günlerini olabildiğince az hasarla geçirmeye çalışıyordu. Kimse kurtarılamazdı ve biliyordu, o da bir kimseydi.

Ayşe Coşkun


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,409,409,409,409,409,409,409,409,40
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


Deniz Marmasan

 Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


   SEVDİĞİM UZAKTA, BELKİ…

"Yüzünde yaşam izleri vardı/ Sevdim onu görünce birden/Eski bir şarkıyı söylüyordu/As tears go by…" Vurgun yedim kendi sularımda. Değdiğinde, goncalar açan dallarım bahara bebeksiz girdi. Dalları kiraz basmasına yakın, sustu fısıltısı rüzgârın, tanımsız bir beklemeye girdi garlardaki lokomotifler. Bir yankı halinde şimdi renklerin, çarpar tenime, geri döner, usuldan bir yeşildir içimde ovalarım, ılıktan akar kilidini kaybettiğim sular… İsmime mühürlü efsanelerin olasılıksız kahramanlarına kötücül zakkumlar iliştirmişler. Amforalara saklı maneviyatımda saklanan çılgın bir renk cümbüşünü bastırmaya çalışan beyazların ardında tanımamak, anımsamamak istediğim isimler ve bunu engelleyemeyen bir imkansızlık. Sevmiştim, çok sevmiştim, renklerine inandığım bir coğrafyanın kıvrımlarında otururken. Saçlarıma iliştirdiğinde kan güllerini, kızılına kızıl katmıştı damarlarımdan akıp gidenin… İşte o an, "sus dedim ama olmadı/ kalbimden ismin geçti/ kimseler duymadı/ çiçeklerin kokusu/ dalgaların şarkısı/ rüzgârın fısıltısı/ bir sana bir de bana…"… Bekledim, sıkıntımı örterek, bekledim, silüetleri renklendirme çabasında, saatlere mühürlenmeden, damgalamadan üzüntülerimi bekleyişime, bekledim. Dakikalar asır oldu. Soru işaretlerindeki önyargıları silmek istedim ve bekledim. Yüzümden akan yağmur damlaları durmadı, 'nakarat gibi', 'nakarat gibi'… İç yakıcı bir şerbet oldu dudaklarımda bir Kordon havası., akşam serinliğini kapayan sıcaklığında. Maviden yeşile çalan, camgöbeğinden bilyeler saçıldı sulara, menevişler süsledi çalkantıları. Zamana inat yok olmayan kıvılcımımda kavuniçi özlemler… Düşündüm durduğum yeri, rotamı düşündüm uzak denizlerden bakarak. "En küçük bir ses bile sanki gök gürültüsü/ içim kıpır kıpır/ deniz kıpırtısız…" Zeytin ağaçlarının gölgesinde , toprağa dokundum. Hayatın sana verdiklerine nazır… "Sahiden hiç olmadan, her şey olunmaz mı?" Usuldan bir peri tozu saçıldı yarıçapı goncalarla kaplı çemberime. Sana "Hoş geldin" deme özlemiyle, kendime olan eflâtun sözlerimle, gecenin lacivert kadifeliğinden sana uzanan birkaç nazlı cümle olmak istedim…

"Gece giderek yayılmaktadır
yıldızlar herkese göz kırpmaktadır
güzellikler paylaşılmak ister
sevdiğim uzakta belki uyumaktadır…"


Deniz Marmasan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


"GAYRET ET GÜZELİM"

Kaçıncıya yaşandığı belirsiz süreçler. Gidilmesi gereken bir şehre gelinmiş ki hep bu şarkı dilimde; gitmem gerek bu şehirden, oysa şarkının devamı yok; çünkü beni göstereceğine neden arayacağım çocuklar da yok bu şehirde!..

Herkes kocaman. Küçüklerin suretinde büyük adamlıklar duruyor. Sırtlarında yaşlarını evvel zamandır aşmış sorumlulukları var.
Benimle beraber ne kaldı , epeydir hesaplaşmadım kendimle
Bir yalandır, oyalanıp gidiyorum işte
Deliliğe vurmak dedikleri böyledir muhakkak.

Yaptıklarımdan zevk duyumsayamayalı ne kadar çok oldu. Her tanıştığımda bir tanıdığın sıradanlığına katil sayıldım. Öldürüyordum, giderek, hızla, devamlıca, öldürüyordum. Her yeni tanıştığıma bir "merhaba" kurşun oluyordu, bir eski tanıdığın yüreğine sıktığım. Aynıydı. Hepsi aynıydı. İsimleri ve kiloları değişirdi. Bunun dışında sayılabilecek ne kaldıysa, devamı aynıydı işte..

Biraz yürüyeyim diyordum böyle anlarda
Bu bir kaçıştı
Biraz yalnız yürümek
Sakinleştirmeye yetemeyebilirdi yüreğimden geçenleri ama
En azından katilliğimi önlerdi
Her "merhaba" için bir "elveda" alışıyordu aklım. Ve bu hal çirkince, beni aşarak tiryakiliğe dönüşüyordu. Yürümek istiyordum böyle zamanlarda. Keskin soğuk çok delikli kulaklarımdan içeriye girdikçe hissetmez oluyordum. Hafifliyordu acım. Acıkıyordum, uyuyor, susuyor, çalışıyor, geç kalıyor, kusuyor, gülümsüyor, susuyordum..
Rüyalar görülemez uykularım oluyordu. Rüyalara yatılmayan uykular hep yorgunluklardan doğar. Rüyalarım olmuyordu. Uyuyordum, uyanmak için; uyanıyordum uyku vaktine saat kurmak mecburiyetim için… Aynı zamanlardan geçiyordum. İlaçlarımı düzenle almayı "eşek gibi" yapacağım ağrılarım oluyordu. Beni sevenlerin çokluğunu düşünerek ölmekten vazgeçişlerim. Deli misin on dokuzunda ölmemeli insan…

İsmi Deniz olan insanlarla tanışıyordum, kızlı erkekli.. Deniz…
Ve ben ne zaman adına Deniz denilen biriyle tanışacak olsam evvela telmihli bir sanattan izin ister oluyor, izniyle memnun oluyor'dum sonra..

Ustura ağzı tanımlamasını hep İlhan Abi'ye yaraştırıyordum. Acısının acıma benzerliğinden onur duyarak, ama bu acıyı yaşatır olanı asla bu onura dahil edemeyerek "ne vakit bir yaşamak düşünüyordum, ellerimizi kirletmeden.." bilemiyordum..

El kiri.. En çarçabuk tanımına hayran olan bir bakıma. Kirdir, eldir, paradır, bir sabun yetebilir akmasına. Oysa yüreğimize kir bulamaya hevesliler olunca korkuyor insan. Kaçıyor, yalnızlaşıyor, içine içiyor... Öğretmediler, yürek kirini nasıl temizleyebilecektik ki?..

Uzunluklar upuzun olacaksa hesaba vurmamalı insan. Hiç yaprak kopartılmamış bir takvime bakmamalı. Bitmez gibi gelir, acı verir. Sonu "izm" ile biten her kelimeyi akımdan sayabilir misin sen?..
Ama sosyalizm başka şey liberalizm başka
Oysa ikisi de bir "akımın" akıntılı ağrılı yol boyları aslında. Gideni, geleni birbirine karıştıran..
Her acıya ayrılık dememeli işte insan, sonu "izm" ile biten her kelimeye aslında akım denilmemesi gerekliliği gibi.
Çok korkuyordum. Şeritlerin uzunluğundan ve matematik bilgeliğimdeki aşamadan daha uzun duran bu yoldan. O uzaklaştıkça, beni uzağına vardırıyor tanrı. Ve uzunluğumuz unutmak zorunluluğumuz olacak kadar uzatılıyor. Kızamıyoruz, kızmıyoruz kimseye, kendimiz dışında…
Çayıma ısrarla şeker atanlar buradalar, oysa çayı şekersiz seviyorum ben!
Üç yıl oldu. Üç yıldır çayı şekersiz içmeyi seviyorum. Bunu sorgulayan yok, çayıma şekeri getirmeden atmış, hatta karıştırmış oluyorlar. Bu nezakete nasıl densizce şekersiz seviyorum der insan?..
Diyemez!
Biz de demedik
Nezaketleri sevgimize katildi
Bıçakladıkça gülümsüyorlardı
Yaralandıkça "hişt çok ayıp olur sakın" diyordu, acımı örtbas ediyor, içime sızıyordum, inceden ince, derince…
Geriye şarkı(mız) kalıyordu. Murat söylüyor, ben ağlıyordum çare yoksunluğum tavana vurmuşçasına;..
"Sensizlikten olsa gerek gecikiyor sabahlar, hep senle beraber bulamadıklarım
Dönmüyor epeydir başım, Denizler yalan
Sevmek ateş olurmuş derler, yanmak yalan
Şimdi öyle uzak ki geldiğim yollar
Yanlış bir öyküdeyim
Beni yeniden yaz!!"

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,609,609,609,609,609,609,609,609,609,60
5 Kahveci oy vermiş.

 

 

 Kahveci : Derya Koltuk


SENİNLE SORGUSUZ SUALSİZ
KABULLENMEYİ ÖĞRENDİĞİM AN!

Kaybetme korkusunun içime işlediği, bütün varlığımı kapladığı.
Metanetle, bitkinliğin, hırçınlığın, tahammülsüzlüğün bir arada bulunduğu ışığın varlığını aradığım andı.
Tanrıyla benim aramdaydı her şey...
İçine düştüğüm zaman sadece senin olduğun andı.
Seni kaybetme korkusunun açtığı yaraların derinliğini görebildiğim, sevgine çok ihtiyacım olduğu an kulaklarımı ve gönlümü kapatıp senin yerine uzun sessizliğe çıkmak istediğim andı.
Her günün bir öncekinden daha güzel olacağına inanmak için savaştığım, sensiz nefes alamadığımı hissettiğim andı.
Sarılacak tek bir umuttu aradığım an, senin varlığında kendimi mutsuzluğa mahkûm ettiğimi sen yanımdayken oysaki dünyanın en mutlu insanı olduğumu anladığım, gözlerimi kapattığımda seni görmek istediğim, içime sokup yüreğimle taşımak istediğim.
Yeni bir yolculuğun başlamasını istediğim, kalabalığın içinde sancılarımı kimsenin anlamadığını düşündüğüm.
Yüzündeki o sıcacık tebessümü özlediğim, zamanın dakikaların seni yenmesini istemediğim, umut kapısında ellerimi açıp dua ettiğim andı.

Senin verdiğin ve inandığım değerler doğrultusunda bazen neye karşı koyacağımı bilemediğim savunmasız halde yakalandığım bu HAYATTA !!! Seninle öğrendim yaşamın bana sunduklarını sorgusuz sualsiz kabullenmeyi.

Derya Koltuk


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,338,338,338,338,338,338,338,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


UZAKLARDAN MEKTUBUNUZ VAR!

Merhaba.

Oncelikle kendimi tanitmak isterim.Ismim DILEK TATAR.
ŞIRNAK kiz meslek lisesi muduresiyim.Sizden okul olarak bir ricamiz olacak.Lutfen yanlis anlasilmasin degerlendirebildiginiz urunlere degil sadece cope atmayi dusundugunuz urunlere talibiz.Ornegin kacik corap kirilmis bir biblo sokulmus yirtilmis yipranmis bir giyecek gibi.veya hani bir seyin ambalaj kagidi onun kurdelesi gibi yani elinizin altinda cope atmak istediginiz seylere talibiz.Lutfen kullanabileceginiz veya maddi olarak size geri donebilecek seyler olarak dusunmeyin.Sizden kullanilmamis ve sattiginiz urunleri istemiyoruz .nedenini aciklamak da daha duyarli olmanizi saglayacak diye dusunuyorum.

Okulum tam gun bir okul ve ogrencilerim genel olarak koylerden geliyorlar ve o yuzden ogle yemegi yiyemiyorlar.Onlara ogle yemegi cikarabilmek icin ogretmen arkadaslarimla birlikde kermes duzenliyoruz.ve bu artik materyalleri degerlendiriyoruz.Bu konuda duyarli olursaniz ve bir kiside olsa cevrenize iletirseniz cok sevinirim.

Unutmayin sizin o çöp dediginiz sey bir kiz ogrencinin bir ogunde olsa karninin doymasina yarayacak.simdiden tesekkurler. Ilginizden oturu simdide kendi adima ve ogrencilerim adina tesekkur ederim. Ismim DILEK TATAR. okul adresimiz NAZMIYE DEMIREL KIZ MESLEK LISESI

SIRNAK telefon numaramiz 04862161734. mail adresimiz nazmiyedemirelkml@edu.tr.tc

<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.251 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Gelmedin

gelmedin değirmen taşını döndürdün yine
kilim olmuştum çiğnedin toprak niyetine
başaklardan tane düşürdün aşkımda bile
tehcir listesine koydun kırık kaleminle

parmak izlerim sende kalmış yitik çizgimle
naftalin kokuları kaldı ezgilerimde
buzdağı gibi erirken kendi bedenimde
ağaçlar kuş toplamaz oldu şiirlerimde

ipek böceği çatlarken mutlu musun derim
dilenirken bu can yollara düştü kaderim
kavuşmamız mahşere kaldı hazan çiçeğim
sevmez olaydım emanet candan vazgeçerim

ormana çiçek diyecektik dudaklarından
tülbent içinde nazar sürecektik kınadan
geceyi sarhoş yapıp kaçacaktık zindandan
şiir yazacaktım kirpiğine saçlarından

gözbebeğimdin kadın bu can sana darıldı
gelmedin bendeki harman meltemde kırıldı
mısra üşüdü şiir ortasından yarıldı
ne köle ne hürüm sensizlik bana sarıldı

Aslı gibi imge yaptım şiirlerde seni
ararım cennetle cehennem arası yeri
kaç şehir vardı ki arada yaktın içimi
tam doğru adresteyken bıraktın bu faniyi

Serdar San

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




Yukarı


 


 Kıraathane Panosu



İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

İnternet sayesinde istediğiniz bir çok bilgiye sadece bilgisayarınız yardımıyla ulaşabilirsiniz. Bu kadar faydalı olan İnternet, son zamanlarda gereğinden fazla kalabalıklaştığı için doğru bilgiye ulaşmak sorun haline gelmiştir. Özellikle son dönemlerde yaygınlaşan yanılsama reklamları sayesinde, sık sık istemediğiniz web sayfalarına girebilirsiniz. Aşırı bilgi yığını arasında kaybolmak yerine, öncelikle ne aradığınızı en baştan belirlemeniz gereklidir. Başlangıç olarak web sayfası yapacağınız arama motorunu belirlersiniz. Örneğin http://www.google.com.tr/ .

Daha sonra kaynak bulmaya çalıştığınız konuyla ilgili anahtar kelimeleri belirlemeniz gereklidir. Mesela hafta sonu için tiyatroya gitmek istiyorsunuz ve gitmeyi düşündüğünüz oyun için adres, telefon numarası, oyun saatleri, oyunun oynandığı günler gibi bilgilere ihtiyacınız var.

Öyleyse güzel bir örnekle başlayalım. Örneğin: Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde "Leyla ile Mecnun" oyununa gitmek istiyorsunuz. Sadece "harbiye" yazarak sonuca ulaşamazsınız. "Harbiye Muhsin Ertuğrul" yazdığınız zaman, ilk doğru adımı atmış olursunuz.

Örnekleri dilediğiniz kadar çoğaltmak mümkün. Önemli olan doğru kelimeleri kullanmak, yani doğru soruyu sorarsanız, doğru cevabı almanız mümkün olur. Bu kadar bilgi yeter. Sizlere birkaç web sayfası tavsiye ederek devam ediyorum. http://games.flabber.nl/ kısa yolunda birbirinden güzel flash oyunlar oynayabilirsiniz.

İstanbul hakkında her şey için http://www.istanbul.net.tr/
İşte bu da hem orijinal, hem uçuk, hem çatlak ve hem de sıra dışı bir web sayfası http://juliendav.com/ uyarmadı demeyin.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler




http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070322.asp
ISSN: 1303-8923
22 Mart 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com