|
|
|
22 Mayıs 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Bir Otuzuncu Yıl Daha!.. |
Merhabalar
Yağmur varmış, çamur yağıyormuş aldırmadan, yılların hasretini dindirdim hafta sonunda. Eskişehir'den sonra İzmir'de de 37 yıllık dostluğun bıraktığım yerden devam ettiğine tanıklık ettim. İki gün boyunca sadece geçmişi andım, günün bizi ilgilendiren bölümünü konuşup kâh güldüm kâh hüzünlendim. Biraz yoruldum ama öyle bir enerji depoladım ki, sanırım kullan kullan bitmeyecek.
Bir araya gelen seksene yakın dostun ortak duygularını anlatan kısa bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazan arkadaşım bunun anonim kalmasında ısrarlı olduğu için isimsiz yayınlıyorum. Özel gibi görünse de, okul arkadaşlığının tadına varan herkesin seveceği bu yazıyla sizleri başbaşa bırakıyor, hepinize güzel bir hafta diliyorum.
...
"Seni tanıdığım günü hiç hatırlamıyorum. Öylesine korkmuştum ki. Korkudan başka hiçbir şey anımsamıyorum. Git git bitmez bir yolun sonunda küçük bedenime inat kocaman bir coğrafya; hepsi de yabancı yüzlerce insan; bilmediğim yataklar, sofralar; sert bakışlı abiler.....
Bütün bu korkuların içinde göz göze gelmiş olmalıyız. Senin de korktuğunu anımsıyorum. O zamanlar ikimiz de bilmiyorduk bunun yaşayacağımız son korku olduğunu. Bir daha hiç korkmadık. Çünkü çok kalabalıktık.
Rakamlar söylüyorlar: "37 yıl önce". Rakamlar aklımdan uçup gidiyor. Rakamlardan kalan boşluğa resimler doluşuyor. Yaramazlıklar, tembellikler, devrimler, karşı-devrimler, aşklar, terk edilişler, düğünler, cenazeler, adam olmalar, adam olmaktan vazgeçmeler, sigaraya başlamalar, sigarayı bırakmalar, evlilikler, ayrılıklar, çocuklar, torunlar...... Resimler de uçup gittiğinde kalan boşluğa adsız bir duygu doluyor: kış güneşi altında ısınma duygusu.
Kardeşim; düğününü anımsamıyorum, çocuğun doğduğunda orada değildim, mesleğinde yükseldiğini başkalarından duydum. Ama en ince ayrıntısına dek bilirim tüm hüzünlerini. Yaşamın ayağıma taktığı her çelmede sana koşmadım mı? Yüreğimizin yaralarını sadece birbirimize göstermedik mi? Artık gözlerimin eskisi gibi görmediğini ilk sana söylemiştim anımsadın mı? Kızın için endişelendiğin gece Bohemian Rapsody eşliğinde önce zurna sonra da rezil olmuştuk. (Ne geceydi ama). Şu lanet kolestrollerimiz bile aynı zamanda artışa geçti. Evdekilerin "sigarayı bırak" dırdırına omuz omuza direnmiyor muyuz?
Şimdi durup geriye ve ileriye baktığımız bu noktada hep bildiğimiz, hep duyumsadığımız bir şeyi dile getirmek için göz gözeyiz. Yaşam, cebindeki bütün oyunları ortalığa saçarken biz hiç yalnız olmadık. Birlikte çocuk, birlikte genç, birlikte orta yaşlı, birlikte bekar, birlikte evli, birlikte ebeveyn olduk. Birlikte yaşlanmak için de senden daha iyisini düşünemiyorum.
İYİ Kİ VARSIN. SENİ ÇOK SEVİYORUM."
...
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
Katran Kahvesi : Ayşe Coşkun |
Yılkı Atları-Sütçü Beygirleri
Sürekli şikâyet ediyoruz. Anlamadıkları ve bilmedikleri için. "Sokaktaki adam" diye bir laf takılmış ağzımıza. Yabancılar gibi eleştiriyoruz. Biz memleketin güzide insanlarıyız çünkü. Ve otobüse binmek zorunda kaldığımız anda, onlardan biri olma endişesiyle içten içe kimseye değmemeye çalışıyoruz. Onlardan biri oluyoruz, bir sütçü beygiri. Oysa biz yılkı atlarıyız memleketin. Ve en ağır hastalıklısı en sevileninden. Yazıp çiziyoruz durmadan, ille göstermeye çalışarak kim olduğumuzu. Kendi belleklerimizden silmeye çalışıyoruz otobüsteki halimizi. Oysa bir kendimizden bir diğerini gördüğümüzde otobüste, mesela bir taksi içinde giderken; kontlar gibi daha bir geniş yayılıyoruz koltuğumuza. Bizden olmayan gelmesi derken aslında en çok da bize benzeyenlerden nefret ediyoruz.
Romanları biliyoruz, yazarları, şarkıları ve öykülerini de. Bildiklerimizle kendimizi sürekli sürmenajın eşiğine sürüklüyoruz. Oysa bilmemiz gereken hayatın basit kuralarından hiç haberimiz olmadan geçiyor hayat. Bir parkta "Çimlere basmayınız" yazısının büyük bir medeniyet olduğunu düşünüyoruz, çimlerin ortasında sere serpe yayılmış genç insanlara küçümsemeyle bakarken. Ne arka sokaklardaki köhne köftecilerden ne de bakkal Hayri Amca'nın anlatacağı, haftanın en önemli gol pozisyonundan haberimiz var. Sürekli bilgisayarlarımıza yeni yeni veriler yükleyip dolan yüzdeleri izliyoruz. Bizi kızdıran şey trafiğin sıkışması değil, bu "sütçü beygirleri"nin araba kullanabiliyor olmaları.
Tüm bunlardan uzaklaştıkça fanusumuza gömülüyoruz. Ödümüz kopuyor, kendimiz için, kardeşimiz ve karımız için. Her geç kalmadan bir endişe yaratıyor, kendimizi sakındığımız bu öcüler dünyasında kimsenin yalnız kalmaması için tanrıya dualar ediyoruz. Kilitler takıyoruz kapılarımıza, bahçelerimizi metre metre dikenli tellerle çevreliyoruz. Her günümüzü aynı program ve aynı güzergâhlar üzerinde tutarak koruyoruz kendimizi. Sığınıyoruz, saklanıyoruz, kabuklarımızdan çıkmak zorunda kaldığımızda sürekli öfkeleniyor burnumuzdan soluyoruz. Sürekli söyleniyor ve sürekli şikâyet ediyoruz. Hep gergin sinirli ve kendilerine karşı dikkatli olunması gereken insanlara dönüşüyoruz.
Sonra bir gün bir şey oluyor, hiç beklemediğimiz anda ayakkabımızın topuğu kırılıyor ya da yolda düşüveriyoruz. Otobüse binmek zorunda kalıyoruz ve cüzdanımızı evde unuttuğumuzu fark ediyoruz bir anda. Utanç içinde sağa sola bakınırken bir el görüyoruz, bizi yerden kaldırmaya uzanan yahut bir bilet uzatan. Şüphe ve korkuyla bize uzanan eli tutuyoruz. Bileti alıyoruz ve kutunun içine atıp terbiyemizden hiç ödün vermeden teşekkür ediyoruz kibarca. Karşımızda samimiyetle bize gülümseyen bir çift göz görmeyi pek de beklemiyoruz. Oysa bize uzanan alaycı parmakları bekliyorduk, ağız dolusu kahkaha ve alayları. Bu anı unutmak istiyoruz. Hiç yaşanmamış gibi davranmak, hatta sırf bu yüzden belki de bir daha sokağa bile çıkmamak. Ama neyse ki insan doğasının izinsiz yasaları var. Bir dahaki hamlemiz sokağa çıkmamak değil belki de çimlerin üzerine bir adım atmak oluyor.
Hoş gene de yeşil çimleri ezip soldurmak belki de iyi bir başlangıç olmayabilir…
Ayşe Coşkun
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Köpüklü Kahve : Müge Ünal |
Lütfen gitme...
Ne zor gelir insana gitme ama ne olur gitme demek. Dilimin ucuna kadar gelir. Hemen söyleyebilirim aslında. "Gitme !!!" O kadar kolay mı acaba ? Gururum var ya serde. Söylersem kırılır toz buz olur. Bunun için sevdiğim gitsin daha iyi. Bunları bilirim de söylemeye gelince söylenemez işte her ne dense. O kadar kolay ki aslında : "Gitme !"
Gitme lütfen kal. Kal daha bir çok anı var paylaşılacak. Yürüyeceğim seninle. Yemek yiyip dedikodu yapacağım. İşime sıkılırsa canım, sana anlatacağım. Bağıra çağıra kavga edeceğim. Sen yapma dedikçe yapacak, sen gel dedikçe kaçağım. Deli dolu seveceğim seni. Seni sevdikçe sevgim büyüyecek, büyüdükçe sana özlemim artacak. Küseceğim daha sana. Kalbimi kıracaksın, ben de seni. Seni affedeceğim sonra. Sonra... Sonra yapacak çok şey var.
Dur bakalım daha yaz gelecek. Havalar ısınacak. Okullar kapanacak. Daha denize gideceğim seninle. Rüzgar saçlarımızda dolaşırken ben sana sarılacağım. Seni sen olduğun için sevecek denizden bile kıskanacağım. Gitme !
Sonra sonbahar gelecek usul usul. Sonbaharı seyredeceğim seninle. Ssarı, kırmızı kuru yaprakların üzerinde yürüyeceğim. Dalların arasından sızan sonbahar güneşini seyredeceğim. Fotograflarını çekecek, bastırmadan yine saklayacağım onları. Yağmura yakalanacağız ansızın. Islanacağız. Çamur olacak üstümüz başımız. Bana kızacaksın. Bana kızmanı seyredeceğim. Dur gitme !
Kış var daha kış. İlk soğukları seninle hissedeceğim. Mevsim değişirken sevgimin de değiştiğini görmek beni deliye çevirecek. Büyüdüğünü farketmek deli edecek beni. "Sev sev nereye kadar diyeceğim" yine. İlk soğuk yağmurlarda seninle yürüyeceğim. Islanacağız, üşüyeceğiz. Sıcak bir kahve içilecek yer ararken üşüyeceğiz daha seninle. Sonra kar yağacak. Yağan karı seyredeğim seninle. Dağlara gitmek gelecek içimden. Karlarda, buzda seninle düşüp kalkacağım daha. Üşüyünce sana sarılacağım. Dur gitme !
Gitme bak daha bahar gelecek ansızın. Çiçekler açacak. Kıştan sonra öyle güzel gelecek ki bahar. Taze taze kokacak heryer. Güneşin sımsıcak ilk ışıkları ile ben de bahar olacağım Erguvanları seyredeceğiz daha seninle. Boğazda oturup çay içmeceğiz. Dur ne olur, ne olur gitme !
Gidersen kolay mı olacak sanki. Sabah uyandığımda rüya sanacağım. Ansızın içim acıyacak. Uyanmak istemeyeceğim. Uykuya dalmak istesem de acı uyandıracak. Heryer de sen olacaksın işte, gereksiz yere. Sağda, solda sesin kokun nefesin. Ansızın aklıma gelecek gözlerin. Aramak isteyeceğim. Arayamayacağım.
Dur ne olur gitme !
Müge Ünal
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
BUGÜN
Bugün,
kimseyle konuşmayacağım işte!
Bir itirazınız mı var?
Dikenleri tek, tek cımbızla çekilmiş bir kirpi gibi sus pus duracağım ortada. Bir martıyı düşüneceğim. Bir gecekondu hayal edeceğim; hani ilkokul çocuklarının resim defterlerinde olanlardan; hani bacasında dumanı, hani lambası sarı, hani yoksul kapısı herkese açılanlardan.
Bugün,
hiçbir yere gitmeyeceğim işte!
Bir itirazınız mı var?
Evde oturup dandik filmler izleyeceğim sinema eleştirmenlerine inat. Hüzünlü şarkılar söyleyeceğim kötü sesimle. Saksıdaki çiçekleri bahçeye, bahçedeki çiçekleri saksıya dikeceğim birbirlerini anlasınlar diye.
Bugün,
hayattan hiçbir şey beklemeyeceğim işte!
Bir itirazınız mı var?
Bütün faili meçhullerin bir gün çözüleceği inancımı gidip çöpe attım. Artık gelmese de olur adalet. ( ne çok beklemiştim oysa ) Hem nedir ki ölmek bir gerçeğe karşı. Hem nedir ki yaşamak bir yalnızlığa karşı. Bir pencere nedir ki bir pencereye karşı. Hem ne önemi var ki Selim Işık'ın, Raskolnikov'un, Süleyman Efendi'nin, Bihter'in, Mümtaz'ın, Anna Karenina'nın, bir magazin programına karşı.
Bugün
hiçbir şeye gülmeyeceğim işte!
Bir itirazınız mı var?
Tüm fıkra anlatanlara inat ağlayacağım.
İntihar edeceğim işte!
Recep Şener
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NE İŞ YAPAR? |
|
Türkiye köklü devlet geleneği olan bir ülkedir. Türkiye'nin tarihini 1923 senesinden başlatsak da, bu devlet aslında binlerce yıllık bir mazi zincirinin son halkasıdır. Bu ülke, tecrübelerini tarihin derinliklerinden alıp bugüne kadar getirmiştir. Günümüzün yönetim anlayışı, geçmişle bugünü sentezleyen bir yapıya sahiptir. Devlet yönetiminde resmi kuruluşların yanında sivil toplum kuruluşlarının da önemli görevleri ve etkinlikleri vardır.
Türkiye kültür ve inanç bakımından farklı renkleri bünyesinde barındıran ve barış içerisinde yaşatan ender coğrafyalardan birisidir. Dış güçler ve hain mihraklar kültürel zenginliklerimizi ve çeşitliliğimizi olumsuzluk olarak gösterip aleyhimize kullanmasalar kimsenin kimseden rahatsızlık duyacağı yok. Fakat birileri sağlıklı uzuvlara mikrop bulaştırıyor, bünyede yara meydana getiriyor, sonra da oluşan yarayı kaşıyıp tene acı veriyor.
Türkiye'de binlerce vakıf, dernek ve buna benzer sivil toplum kuruluşu vardır. Bunların bir kısmı kültürel, bir kısmı ekonomik ve bir kısmı da siyasal gayelerle kurulmuştur. Türkiye bir hukuk devleti olduğu için bunların hemen hepsi kanunlar etrafında oluşmuş, fakat bazıları faaliyetlerini kanunlar etrafında sürdürmemişlerdir. Demek ki sivil toplum kuruluşlarının hepsi, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı işler yapma amacında değillerdir.
Türkiye'de çok hayırlı hizmetlere vesile olan kuruluşlar var olduğu gibi, bu güzel ülkenin aleyhinde işler çeviren, farklı siyasi yelpazelerin emriyle bir yerlere yamanan ve oradan rızıklanıp verilen emirleri harfiyen yerine getiren görünürde sevimli, gerçekte art niyetli kuruluşlar da vardır. Bunların isimlerini alenen söylemesek de duyarlı vatandaşlar çoğunu biliyor. Devletin ilgili birimleri de onlar hakkında yeterli bilgiye sahiptir. Adlarını hepinizin bildiği bu oluşumlar fırsat buldukça milletin değerlerine kin ve nefret kusuyorlar.
Aslında sivil toplum kuruluşları iyi bir devlet teşkilatının yardımcı kollarıdır. Devletin ulaşamadığı hizmetleri yerine getirirler. Siyasi iktidarların öznel yaklaşımlardan doğan hatalarını gösterip doğru önerilerde bulunurlar, yanlışları düzetmek için alternatif yaklaşım biçimleri geliştirirler. Bu açıdan bakınca resmi teşkilatlanmanın tutan eli, gören gözüdürler. Böylesi kuruluşların sayısının ve etkinliğinin artması devletin ve vatandaşın faydasınadır.
Avrupa'daki ve diğer medeni ülkelerdeki sivil toplum kuruluşları bizdekilerle kıyaslanamayacak kadar çoktur. Onlarda düşünce kuruluşları da bizden çok fazladır. Fakat hepsinin bir ilgi ve hareket alanı vardır. Amaçları birilerine hizmet etmek, birilerinin hesabına çalışmak ve siyasallaşmak değildir. Hepsinin ilgi ve faaliyet alanları önceden tüzüklerinde açık ve net olarak belirtilmiştir. Belirtilen alanların dışına çıkmazlar, çıkamazlar. Fakat Türkiye de durum çok farklıdır. Ekonomiyle ilgili bir sivil toplum kuruluşu kendi alanında çalışmayı bırakır, ülkenin dini hayatını ve siyasi duruşunu sorgulamaya, bununla ilgili kendince, yanlı tezler üretmeye, halkı yönlendirmeye çalışırlar. Ekonomik raporlar yerine dini ve siyasi raporlar yayınlayıp milletin hür iradesine ambargo koymaya yeltenirler.
Son yıllarda Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kısmının ne iş yaptığını anlamakta zorlanıyoruz. Gerçi ne iş yaptıkları söz ve eylemlerinden belli oluyor. Fakat yaptıkları işler tüzüklerinde yazılanlarla, hatta adlarıyla hiç de uyuşmuyor. Mesela annelik gibi kutsal bir duyguyu kullanıp meydanlara çıkan, ismiyle hiç de ilgisi olmayan işler yapan sivil toplum kuruluşlarını görünce hem gülüyor, hem de üzülüyoruz. Bu açıkça dramdan başka bir şey değildir. Zira tiyatro türlerinden biri olan dram, komediyle trajedinin karışımıdır. Onlar da yaptıklarıyla hem bizi güldürüyorlar, hem de bunla da kalmayıp kırdıkları potlarla bir o kadar da üzüyorlar. Fakat kimse çıkıp da bu kuruluşlara 'Sen ne yapıyorsun' demiyor. Toplum mühendisliğine soyunmuş bu ölçü bilmezlere vazifelerini hatırlatmak öncelikle devletin ve 'desteğini çekme anlamında' da vatandaşların görevidir.
Hayırlı hizmetler yapan sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyoruz. Fakat aldıkları isimle ve tüzükleriyle alakasız işler yapanları ve milletin değerleriyle çatışanları kınıyorum.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?
Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) Perşembe gününden itibaren epeyce rahatlayacaksınız koçlar. Uzun vadelerde işlerinizle ilgili gelişmelere ve hassas dengelere pür dikkat kesilin. Haziran ayına kadar türbülanslardan geçme ihtimalleriniz oldukça yüksek.. Kolayca sıyrılamadığınız bazı ilişkiler yüzünden mutsuzluk hissedebilirsiniz. Yanlış seçimlerinizin kurbanlarısınız belki de.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) İlişkilerinizdeki rahatlıklara rağmen bu hafta dertleriniz ailevi ilişkilerden kaynaklanacaklar boğalar. İyi kalpli oluşunuz bazı şeyleri içinize atmanıza yol açtığından bunun getireceği manevi sarsıntılara da katlanmalısınız.. Cesaretlerinizi kaybetmeden yolunuza devam edin. Olaylara geniş perspektiflerden bakmayı alışkanlık haline getirin...
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Gelecek değerli tavsiyelerin ışığında haftanızın önemini anlamakta gecikmeyeceksiniz ikizler. Bu hafta yepyeni olaylara tanık olacaksınız. Karışıklıklar meydana gelseler de aslında bir dönüm noktasındasınız bu kesin.. Geleceğe güvenle bakmalısınız ikizler.
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) Yıldızların eşliğinde oldukça bereketli bir haftaya giriş yapmaktasınız yengeçler.. Güneş gezegeni de burçlarınıza misafir ve artık kimseler tutamaz sizleri.. İç dünyalarınızın ve arzularınızın varlıklarına nihayet sahip çıkmanız gerekmekte.. Sınavlara hazırlıklı olun...
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Kendinizi yorgun savaşçılardan addetsenizde yeni haftanız halis bal gibi aslanlar.. Sizlere koruyuculuk sağlayacak güneşin yakın ziyaretini ve kıymetini bilmelisiniz.. Artık profesyonel uğraşlarınızla ilgili konularda uzmanlığınız taktir edilecek. Yeni haftanızda gerçekten el bebek gül bebek tutulacaksınız.
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) Geçen haftanın getirdiği tedirginlik döneminden sonra sevgileri hür ve doyasıya yaşamaya kararlı gözükmektesiniz başaklar.. Sezgileriniz ise müthiş güçlü olacaklarından haftanıza güvenle bakın.. İç dünyalarınızın seslerini artık duyacağınız kesin. Başarılara korkmadan odaklanın başaklar.
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Geçmişinizden kaynaklanan ve geleceğinizi şekillendiren olayların ilk sorumluları sizlersiniz teraziler. Bunun anlamını iyice düşünün ve hassas dengeleri tutturabilmek için vereceğiniz mücadelelerden yılmayın... Alacağınız haberlerin doğuracakları şaşkınlıklarda takılı kalmamaya gayret edin.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Sevgili akrepler yeni haftanızda formülleyeceğiniz arzularınızın gerçekleşme olasılıkları kuvvetli.. Üstelik Venüs bu konuda yardımcınız olacaktır. Kartlar elinizde bunu unutmayın. Tüm riskleri alarak başarı vaad eden projelerinize yılmadan asılmalısınız..
YAY (23 Kasım-20 Aralık) Sevdikleriniz veya çevreleriniz tarafından haklı uyarılara uğrayacağınız bir haftadasınız yaylar.. Kendinizi asla gereği olmayan vurdumduymazlıklara vermeyin ve beklenilen hamleleri yerine getirin.. Her halükarda gerçekçi olarak.. Haftanızı sakin fakat kesinlikle kararlı bir şekilde karşılayın.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) İlişkilerinizde ölçülü davranmalı herşeyden nem kapmamaya özen göstermelisiniz oğlaklar.. Çarşambadan itibaren ise tansiyonların düşeceklerini belirtmeliyim. Kafanızı kurcalayan bir konuda artık kesin karara varmanız gerekecek. Sebep sonuç ilişkilerine konsantre olursanız bazı aksaklıkların nedenlerini de anlayacaksınız.
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Yeni haftanızda bir yerlere kaçamak yapmak imkanınız var ise hemen kaçın derim kovalar.. Temiz havaları içinize çekin. Oluşacak yeni fikirlerinizi yakınlarınıza açarak onlara da enerjilerinizi aktarıverin. Kaderinizde olumlu devreler artık başlamak üzere. Kuvvetli sezgilerinize güvenmelisiniz...
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Beklenmedik bir anda talih kuşunun konacağını yıldızlardan müjdeliyorum sevgili balıklar. Sevgiler hatta paralarla ilgili kısmetlerinize kucak açın.. Önceleri pek önemli gözükmeseler de şanslara asılın çünkü sonuçlar kalpleri hoplatıcı olacaklar.. Farklı yaşamlara yönelmektesiniz çünkü ilhamlar yukarılardan gelmekteler..
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
ÇOCUK VE ZAKKUM
Nasıl büyür bir çocuk
Yaşlanmadan sevgisiz bir odada?
Kaç çılgılıktan geçer
Arzunun çılgınlığa dönüşü?
Çocuk olmadığını anlar birgün
Geç olmuştur ama artık, güç değil!
Yaşlılık hak getire çılgınlığa;
Arzular daha bir depreşir!!!
Seni buldumsa doğru zamandır artık
Doğru bir çılgınlık siler geçer zamanları
Bir odaya girer gibi gelir bulurum seni
O sahilin dalgalarındaki sessizlikte.
Beyaz zakkumlar zehirlidir der sonbahar
Çılgınlıksa sadece normalin dışına kaçış
Beyaz zakkumlarla kazanıyorum zaman savaşımını
Girdiğin odadaki sahil şarapla ıslanmış...
Açıl diyorum ey zakkum geceyi akla
Ruhuma ışık gibi akan şiir gözlerinle
Küçük ellerin, ince parmaklarınla
Gizini arala sana teslim olmuş sevgimin...
Beyza Yesemen
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
Çizen: Semih Bulgur Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
...Futbolun gerçekliğinden sıkıldınız mı? Bir takımı ligdeki yöneticilerinden daha iyi idare edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bize katılın kendi takımınızı kurun, diğer yöneticilerle yarışın ve en iyi olduğunuzu ispatlayın! http://online.sokker.org/ Türkçe dil desteği de mevcut. İyi eğlenceler.
... Binlerce yıl önce mahzende unutulan bir şaraptan tesadüf eseri keşfedilen elma sirkesinin, ciltteki lekelerden fazla kilolara, sağlıksız saçlardan varisli damarlara kadar birçok derde deva olduğu bildirildi. Elma sirkesinin özellikle pırıl pırıl saçlar, lekesiz bir cilt ve incecik bir vücuda kavuşmada çok önemli katkılar sağladığı vurgulandı... Devamı için http://www.hanimlar.com/moduller.php?modul=makale_oku&id=79
Tüm haber kaynaklarının tek bir çatı altında toplandığı güzel kaynaklardan bir tanesi http://www.haberler.com/ Yerel ve ulusal basından derlenmiş güncel haberleri bulabileceğiniz hoş bir web sayfası.
Online olarak oynanabilecek birbirinden güzel onlarca oyun için http://www.flyordie.com/oyun.html Tavla, dama, satranç, bilardo... Ne ararsan mevcut.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|