|
|
|
12 Haziran 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Aklı başında, olgun ve doygun politikacıya!.. |
Hasretiz, hasret gideceğiz. Yerini, makamını hazmetmiş, vekili olduğu vatandaşın duygularını iyi yorumlayabilen, tepkilerini anlayıp gereğini yapmaya çalışan politikacıya hasretiz, hasret gideceğiz. Şehit cenazelerinde yürek paralayıcı sahnelerin ardından yediği protestoyu hazmedememiş bir koca başkanı dinlerken aklımdan bunlar geçti ister istemez. Cenazede protesto edilmesinin nedenini düşünüp arkadaşlarıyla tartışacağına, yüreği yanan insanların anlık tepkilerini anlamaya çalışacağına, işittiklerini misli ile iade eden bir küçücük adamdı kendisi. Yıllardır en kutsal inancı politikaya araç yapan adam, şehit cenazelerinin polemik konusu yapılmasına tepki gösteriyordu. Sürpriz değil elbette. Aynı adamlar Cumhuriyeti savunmak için meydanları dolduranlara bindirilmiş kıta, şikayet eden çiftçiye ananı da al git dememiş miydi? Manisa da mesir macunu toplamakla şehit cenazesini birbirine karıştıran başkan belli ki umduğunu bulamadı. İşte ben bu adamları gördükçe onlar adına utanıyorum. Aklı başında, olgun ve doygun politikacıyı arıyorum. Sonuna kadar da aramaya devam edeceğim. Olmadığı halde seçileni de doğru yola getirmek, gölgesi ile bile kavgalı politikacının yerine Dünya ile barışığını bulmak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Önümüzde bir seçim ve herşeye rağmen ehvenini bulmak için bir şansımız var. Gelin bu şansı iyi değerlendirelim.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
Katran Kahvesi : Ayşe Coşkun |
Mıknatıs
Onu gördüm, güldüm. Güzel bir adamdı kuşkusuz. Gençten, heyecanlı, enerjik. Anlattıklarını dinledim belki bir şakaydı, belki bir yolculuğun komik anlarıydı. Çekilmeye başladığımı fark etmek için zamanım olmamıştı.
Onu ikinci kez gördüğümde artık hafif ve dengeli bir ruh taşımıyordum. Yaralarımın kabukları yolunmuştu, bir kan taşına akıyordu bileklerim. Gülemedim anlattıklarına, içimden ağlamak geliyordu.
Sonrasında her seferinde onu görebilmek umuduyla çıkar oldum evden. Hiçbir telefon iki kereden fazla çalmadı, ya vazgeçerse korkusuyla. Bir tazıya dönüştüm, bütün kokular içinde onunkini ayırt edebilen. Bir baykuş, gecenin zifiri karanlığında izini takip sürebilen. Hiç karşıma çıkmadı, oysa ben hep bunu istemiştim. O olduğunu sandığım siluetlerin yüzlerine baktım, gözlerinin en içine. O'nu andıran bir şey aradım, bulamadığımda üzerimden sekti hayal kırıklıklarım.
Sonra unuttum. Şaşırtıcı belki ama gerçekten unutmuştum. Adını, kokusunu, odaya girdiğinde değişen odanın duygusunu.
Bugün yeşil ışık yandığında trafik ışıklarında, akınlarca insan arasında itilip kakılarak karşıya geçmeye çalışırken, yine bir siluete takılıp durdum. Yeşil adam adımlarını atarken geçen saniyeler aşağıdaki ışıklı tabelada yanıp sönüyordu. Bir çölde serap bildiği bir oyunu oynuyordu. Ayak sesleri uzaklaşıyor ifadeler usulca siliniyordu. Kırmızı yandığında çalan araba kornalarını duymazlıktan gelmek istedim. Bir kez daha bununla yaşamaya cesaretim yoktu. Öylece durdum, bir adım atmaya dahi mecalim yoktu.
Bir kez unutabildiğimi bir kez daha unutabilmek istedim. Bunu, okulu bitirebilmekten, lotoda kazanmaktan, ilerde doğacak olan kızımın anne demesinden daha çok istedim. Mıknatısın beni hiç tanımadığı bir güne dönebilmeyi, tanrının bir kez olsun beni kobay bir enstrümandan bir faniye dönüştürmesini diledim.
Onu çok özlediğimi içim acıyarak bir kez daha hatırladım. Dileğimin gerçekleşmeyeceğini bildim; çalan kornalara aldırmadan yavaş adımlarla karşıya geçtim.
Ayşe Coşkun
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
KAHVE-TUR : Cem Polatoğlu |
EGE ADALARI
Son zamanlarda Gemi (Kurvaziyer) turlarının rağbet görmesi ile özellikle Ege Adalarına ekonomik turlar düzenlenmeye başladı. Gemi ile seyahatin verdiği görsel zevkin dışında; birçok yerin aynı tur içerisinde görülebilmesi, bavul aç-kapa derdinin olmaması, sabah, öğlen ve akşam yemeklerinin tura dahil olması, gemide her gece ücretsiz eğlencenin, hatta kumarhanenin bulunması gemi turlarını çekici kılıyor. Hele rota Ege Adaları ise, adaların, kültürünün, yemeğinin ülkemize yakınlığı ve bu turların diğer gemi turlarına nazaran ucuzluğu da cezbedici oluyor. Birçok seyahat acentesi de “vizesiz” Yunan Adaları turları düzenleyebiliyor.
Alışık olduğumuz yabancı curvaziyer gemilerinin yanısıra bu sene bir Türk gemisi “Deniz Line Samsun” da Ege Adaları turları yapmaya başladı. Bu gemi Türk mutfağından vazgeçemeyen, garsonundan, resepsiyonuna kadar Türkçe servis almak isteyen misafirler için ideal.
Kısaca Ege'nin lacivert sularında yol alan bir geminin güvertesinde hafif hafif esen rüzgar eşliğinde güneşlenmek, kitap okumak ya da tembellik etmek. Geminin uğradığı adalarda Ege yemeklerinin, şaraplarının tadına bakmak, taş döşeli sokaklarda alışveriş yapmak, uçsuz bucaksız kumsallarda denizin tadını çıkarmak. İşte elinizdeki, tüm bunları bulabileceğiniz bir Ege rotası.
Her adanın kendine has yaşam tarzı mevcut ve her birinden hoş anılarla ayrılmak mümkün. Zaman zaman bizleri şaşırtan kültürel benzerliklerin yanısıra gözlerinizin faltaşı gibi açılacağı enteresan “farklılıklar” da belleğinizde kalabilir. Ör. Girdiğiniz gece klübünde bara ulaşana kadar poponuza birkaç kez cimcik yiyebilir, hoş bir kıza “clark” çekerken az sonra onun başka bir kızla dudak dudağa, yada sırım gibi delikanlıların “bıyıkbıyığa” öpüşmesine şahit olabilirsiniz.
Şu meşhur plajları görelim istedik. Turizmciyiz ya, maydonozluk ruhumuzda. İş icabı yani. Efendice bir kıza sorduk. Tarifine göre atladık bir taksiye, yolculuk adanın öte yanı. Yüklüce bir giriş parasından sonra içerideyiz. Upss.. O ne? Çıplaklar kampı. İki dakika şoktan sonrası düşündük; dışarı çıksak paralar yanacak, e günah! Bir yerde memleketin parası. Mecbur! girdik soyunma kabinine. Slip’im var yanımda. Giysem “haşema” muamelesi görecek ve daha da dikkat çekecek. Zaten yasak. Ne halt yemeye geldik buraya diye düşünürken vakit geçmiş. Dışarı çıktım ki, bizim bütün çocuklar frikik atışında kaleye “baraj” yapan futbolcu misali. Arkayı da duvara yaslamışlar, neme lazım sakata gelmesinler... Bir adım öne çıkmak yok.
- Eee baylar. Burada mı duracağız akşama kadar?
- Yok yaa seni bekliyorduk..
- Yürüyün o zaman.
Erdal, bir el önde diğeri arkada direkt denize koştu. Biz de attık kendimizi hemen önümüzdeki beton platforma. Tabi herkes yüzüstü. 5dk sonra ilk heyecan geçti. Bendeniz Avusturya gölleri, Fin hamamı tecrübeliyim. Yani “olay”ı büyütmenin alemi yok!. Arkamız deniz zaten. Ancak bizim Hilmi organik “HiLTi” sanki. (kendisi o günden beri böyle anılır) Kuma geçse, hem çevreye zarar vermeyecek hem de deniz kaplumbağalarına kolaylık sağlayacak. Erdal, 5 saat oldu, hala denizde. Yüzmüyor da.. Bizden hamburger ve cola istiyor beyefendi. Denize servis hem de!. En derin ve entel arkadaşımız Tolga’nın günlük felsefi konuşması bile meyvelerden öte değil. Bamya, çalı fasulyesi, hıyar, karpuz, armut, şeftali... Müzik başladı, yaşasın.. Nihayet beach-party başlıyor, shut’lar dağıtılıyor. Önce bi dans edenleri uzaktan izleyelim... de. O ne yaaa.. löppür löppür. Bazen senkronize de değil. Vazgeçtik.. Uzaktan izleyeceğiz. Ne yani ritme uyumlu çarşamba-perşembe mi yapcaz? Koli bandı da yok.
Biraz Yunan kızlarından bahsetmek istiyorum. Çünkü herbiri birbirinden farklı. Fabrikasyon yok. Marka takıntısı pek yok. Seksapelleri üst seviyede. Göğüs, ayakkabı ve etek dekoltesi “çatal”ı gösterecek kadar. Etekler dar, boyu diz üstünden sadece 4 parmak. Ayaktan fırlayacakmış gibi duran tahta, yüksek ökçeli, bileksiz ayakkabılar moda. Hiçbir açık ayakkabıdan, ayak parmakları taşmıyor. Sivri burun “ucube” ayakkabılardan hemen hiç yok. Buluzlarda “aç” duygusu veren fermuar, dar pantolonlar da “parçala” duygusu veren yırtık. Eteklerdeki aksesuarlar şimdilik bana kalsın. Saçlar fönlü. Oturuş ve başlar dik. Omuzlar arkada. Adımlar güvenli. Yüzlerde doğal gülümseme. Biri bana bakıyor mu, acaba nasıl gözüküyorum? tedirginliği yok. Makyajlar mat, sade. Ayak topukları belli belirsiz ve yumuşak. Manikür-pedikür tam. Ancak aynı kızlar 35 ten sonra enine gidiyor.
İşin ilginç tarafı Yunan erkekleri hala sarışın, mavigözlü İskandinav kızları cenaplarında. Geleceği gördüklerinden mi? Yoksa komşudaki “kaz” durumları mı? Bilemem. (acaba ben de mi öyle düşünüyorum?)
Yunan erkekleri nasıl mı? E Onu da Tuğçe Kazaz’a, Deniz Akkaya’ya sormak lazım. Bana kalırsa uzun sol serçe parmak tırnakları ile sürekli burunlarını karıştıran, tipsiz, sulu ve giyinmesini bilmezler. (ohhh rahatladım! Ama Yorgo-Yunan konsolosluğunda ki yetkili- artık bana ömür boyu vize vermez J)
Klasik yemeklerine geçelim; mezedes, dolmades, keftedes, homous, tzatziki, spanakopita, tarama, mousakka, loukoumades... Yabancı gelmedi değil mi? Şimdi de az tanıdıklara bakalım. Psarosupa (Deniz Mahsulleri Çorbası), Skordalia (Sarımsaklı Patates Ezmesi), Taramosalata (Tarama), Melitzanosalata Me Feta (Feta Peynirli Patlıcan Salatası), Lavraki Ladolemono (Hardallı Marine Edilmiş Levrek), Kefalotiri Sharas (Izgara Kefalotiri Peyniri), Midia Sahanaki (Sahanda Midye), Kalamaraki Gemisto Me Tiryia (Izgara Peynirli Kalamar Dolması), Htapodi Sharas (Ahtapot Izgara), Garides Ala Krem Me Manitaria (Özel Kremalı Sos ile Pişirilmiş Karides), Kefteri Piperya Me Elies (Izgara Yeşil Biber Üzerine Kalamata Zeytini)
YUNAN ADALARI ŞEHiR BiLGiLERi
PiRE (Atina)
Yunanistan’ın Başkenti olan Atina’nın liman şehridir. Buradan Atinaya ulaşım takribi 45 dakikadır.Atina Batı uygarlığının beşiği olarak kabul edilir. Ulusal Arkeoloji müzesinde Atina’nın Altın Çağına ait örnekleri görmek mümkündür. M.Ö 5.yüzyılın ortalarında Perikles’in Atinalıları ikna etmesi üzerine üç farklı tapınak ve bir anıtsal kapı olarak inşa edilmiş olan Akropolis harabelerini Atina’ya gidip de görmemek olmaz. Ayrıca ünlü taverna semti Plaka’yı ziyaret etmeyi unutmayın .
SANTORiNi
Diğer adalara oranla daha küçük bir Ada olan Santorini, gerçekten de muhteşem manzaralara sahip bir coğrafyadır. Ege Adaları’nın içinde en haraketli adadır. Yıl boyu bir milyonun üzerinde turisti ağırlamaktadır. Santorini Krateri’nin eşsiz gün batımı manzarasını seyretmek için her yaz Avustralya gibi uzak ülkelerden bile gelenler vardır.
3500 yıl öncesinde adada bulunan volkan büyük bir sarsıntıyla patlamış ve bu şiddetin sonucunda Ada’nın ortası sular altına gömülmüş ve bu günkü hilal şeklini almıştır. Bazı arkeologlar Kayıp Şehir Atlantis’in burası olabileceğini düşünür. Bu nedenlerle katılaşmış tüflerin altında binlerce yıl çok iyi korunagelmiş arkeolojik kalıntılarıyla Santorini’nin dünya’da eşi benzeri yoktur ve bu özellikleriyle ülke turizmine hatırı sayılır bir katkıda bulunmaktadır. Tüm Kiklad Adaları gibi Santorini de bir dönem Türk hakimiyetinde kalmıştır. Gece eğlencesi için The Town Club, Koo Club, Kira Thira ve Enigma adlı dört disko tavsiyelerimizdendir.. Geleneksel Yunan Tavernası içinse yine aynı sıradaki Bar 33.
MiKONOS
Mikonos en çok ziyaret edilen ve en kaliteli Yunan adalarından birisidir. Tüm Ege Denizi’ndeki en hareketli gece hayatı yaz sezonu boyunca burada yaşanır. Mykonos, çılgın yaşantısı ve her türlü cinsel tercihe olan toleranslı yaklaşımıyla da ünlüdür. Çılgın, uçuk-kaçık eğlenceler sınır tanımaz ve sabaha kadar sürer. Ada bu gün dünyaca ünlü bir gay cenneti olduğundan özel gay barları, club ve diskolarının sayısı oldukça fazladır. Ancak bu Mykonos’ta sadece gay nüfus olduğu anlamına gelmez. Ada her yaz sezonunda farklı coğrafyalar ve farklı cinsel tercihlerden yüzbinlerce kişiyle dolup taşmaktadır. Ada’nın asıl müdavimlerini ise dünya jet sosyetesi oluşturur. Mikonos, duvarlarından rengarenk begonviller sarkan bembeyaz badanalı evleri ve rıhtımda yan yana sıralanmış yeldeğirmenleri ile herkesi büyülemektedir. 85 kilometrekare yüzölçümü ile küçük bir ada olan Mikonos 5,500 kişilik nüfusa sahiptir. Ada 1453’ten 1832’ye kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Mikonosun başşehri, büyük yolcu gemilerinin de yanaştığı bir liman şehri olan, Hora Kasabasıdır. Dünyanın en ünlü markaların mağazaları Hora’da yoğundur. Ayrıca keten ve dantel perdeler Mikonos’ta en çok satılan eşyalardandır. Kuyumcularda eski Bizans takılarının kopyalarını, galerilerde ise müzelerdeki antik objelerin kopyalarını bulabilirsiniz. Halı meraklıları için de Antik Yunan Desen’i motifli halılar ilginç olabilir. Bu ünlü adanın disco ve barlarında çılgın ve sınırsız eğlenceler sabaha kadar sürer. Mykonos gibi küçük bir adada sayıları onbeşi bulan plajlar buranın bir tatil adası olduğunun göstergesidir. Mykonos limanına en yakın olanları Malalianos ve kalabalık Tourlos plajları en popüler olanlarıdır. Super Paradise plajı ise bir çıplaklar kampıdır. Meydanda bir köşede duran ve Mykonoslu’lara hüzünlü bir geçmişi hatırlatan içi doldurulmuş Pelikan Petros’un ise ilginç bir hikayesi var; Pelikan Petros 1950 kışındaki büyük fırtınada Ada’ya zorunlu iniş (düşüş) yapar. Ada’lılar kuşu bağırlarına basar. Çünkü Pelikan’ın gelişiyle beraber Ada’nın kaderi sakin bir balıkçı köyü olmaktan, dünyanın en ünlü eğlence merkezlerinden biri olmaya doğru bir değişim yaşamaya başlar. Ancak 1985’te Pelikan Petros bir arabanın altında kalarak can verir. Bu gün Ada’nın sokaklarında serbestçe dolaşan, Petros’un yerine getirilen 2.Petros’tur. Geleneksel Yunan yemekleri yapan El Greco in Plateia Tria Pigadia adlı restaurant Ada’nın en eskilerindendir. Not: Mikonos esnafı alışverişte yurdumun en kurnaz geçinen esnafını bile suya götürüp susuz getirir. Bu yüzden sıkı pazarlık şart...
RODOS
Diğer on iki adanın yönetim merkezi olan Rodos, çevresini saran kumsalları, yürüyüş yolları ve canlı gece hayatı ile ziyaret edenleri büyülemektedir. 400 yıl boyunca Osmanlı yönetimi altında kalan bu adada halen 2,000 civarında Türk yaşamaktadır. Rodos adası Unesco tarafından kültürel miras kapsamında koruma altına alınmıştır. Adada 1519 yılına kadar yaşayan St Jean Şövalyelerinin izlerini her yerde görmek mümkündür. Arkeoloji Müzesini ve Bizans Müzesini gezmenizi tavsiye ederiz. Rodos’ta gece hayatı ve eğlencesi de çok ünlüdür. Özellikle Casino’larda şansınızı deneyebilirsiniz. Meşhur Rodos Kalamar dolmasını tatmada dönmeyin. Alexis Taverna tercih edeceğiniz yer olacaktır. Zengin balık tabaklarıyla servis edilen sebzeler, restorantın kendi bahçesinin ürünleri. Restorantın müşteri defterinde Winston Churchill ve Jackie Kennedy gibi isimler de var. Palace of the Grand Masters adlı mekanda ki ışık ve ses gösterisi seyretmeye değerdir. Nelly Dimoglou adlı mekan geleneksel Yunan Gecesi eğlencesi için idealdir. Geleneksel kostümleri içindeki genç kızlar ve erkekler, Yunanistan'ın çeşitli bölgelerine has halk oyunlarını sergilerler. Ayrıca Taverna Kostas: Pythagora 62 numaralı adresteki tavernanın musakka ve Yunan salatası harika. To Limanaki: 30 yıldır aynı adresteki lokanta balık, yunan yemekleri ve şarapları sunuluyor. Karpathos: Dimitrios Fisherman's Taverna: Finiki'deki bu taverna da nefis balık ve uzo denemeye değer. Kreta (Girit): Burada seçenekleriniz çok fazla. Size birkaç isim daha öneriyoruz. Hepsinde de balık, meze ve Yunan yemekleri harika. Galaxy, Kalamaki, Mylos ve Panorama. Eski kentin dışında adada en çok ziyaret edilen yer ise Lindos. Eski kente 47 kilometre mesafedeki Lindos günü birlik ziyaret olarak ideal.. Bu nedenle Lindos'a akşamüstü gitmenizi ve geceyi burada geçirmenizi öneririm. Beyaza boyanmış evleri, küçük lokantaları, taş döşeli dar sokakları ve pırıl pırıl deniziyle Lindos son derece keyifli bir yer. Lindos'un Pefki plajı, kumsalı ve turkuaz deniziyle insanı içine çekiyor.
GiRiT
Yunanistan’ın ikinci en büyük ve Akdeniz’in beşinci büyük adasıdır. Dünyaca tanınmış bir turizm merkezi olan bu adada Knossos, Faistos ve Gortis’de ki arkeolojik kalıntılar görülmeye değerdir. Uzun yıllar Venedik Cumhuriyeti’nin yönetiminde kalan bu adada İtalyan mimarisinin pek çok örneğine rastlanmaktadır. Hania, Heraklion ve Retimnon en önemli şehirleridir. Adada zeytincilik özellikle gelişmiş olduğundan Zeytinyağı ve sabun gibi ürünlerini satın alabilirsiniz.
MiDiLLi (Lesvos)
Yunanlılar ve tüm dünya tarafından, Lesvos olarak anılan bu ada ismini ünlü kadın şair Sapho’dan almaktadır. Bazı çevrelerce lezbien adası olarak da anılır. Midilli ismi de mitolojik kahraman Makaros’un güzel kızı Mitillini’den dolayı verilmiştir. Girit ve Eğriboz’dan sonra Yunanistan’ın 3.en büyük adasıdır. Dünyaca meşhur Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa bu adada dünyaya gelmiştir. Suyunun güzelliğinden dolayı Yunanistan’ın en önemli ouzo (yunan rakısı) üretim merkezidir. Adanın doğu kesimi zeytinlik ve çamlıktır. Ancak batı kesimi nispeten çoraktır. Arkeolojik Müzede Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Ortaçağa ait mimari kalıntıları görebilirsiniz.
SAMOS (Sisam)
Türkiye’ye en yakın Yunan Adasıdır. Pisagor’un doğduğu bu ada, ormanlarla kaplı yemyeşil görüntüsü ve billur gibi denize sahip beyaz kumsalları ile sizi kendisine hayran bırakacaktır. Ada halkı balıkçılık ve Şarapçılıkla geçimini sağlamaktadır. Burada çok güzel şaraplar (Muscat-misket) tadabilir ve muhteşem balık ziyafeti yapabilirsiniz. Adını matematikteki “Pisagor Üçgeni”nden bildiğimiz antik çağın önemli filozof, matematikçi ve müzisyeni Pisagor, Samos’lu idi. Bu gün bütün hediyelik eşyacılarında satılan ‘Pisagor Bardağına’ içindeki çizgiyi aşacak miktarda sıvı koyduğunuz anda özel bir sistem sayesinde tüm sıvı bardaktan boşalıyor. Söylenene göre bardak Pisagor tarafından herkesin eşit miktarda şarap içmesi için icat edilmişti.
KOS (Kios)
Dodekanes Adalar grubunun Rodos'tan sonra ikinci büyük adasıdır. İnsan iyileştirmenin büyücülük ile değil, eğitim, deneme ve deneyim ile olabileceğini ilk kez söyleyen modern tıbbın kurucusu Hipokratın doğduğu ve yaşadığı yerdir. Burada geleneksel Yunan gecelerinden, kabare şovlarına, sakin müzik yapan barlardan, tekno çalan diskolara kadar her şeyi bulabilirsiniz. Akri Koundourioti'deki eski bir Türk hamamını mekan olarak seçmiş Hammam Bar hem yemek yiyebileceğiniz, hem de eğlenebileceğiniz bir mekan. En popüler turistik plaj, Kos Kasabası'nın 30km. güneyindeki Kardamena'dır.
Not: bazı veriler Prontotour Sn.Sarp Özkar’dan alınmıştır.
Bazı fotoğraflar için tıklayınız
129 € dan başlayan Ege Adaları turu için tıklayınız..
Cem Polatoğlu
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Gökçe Gerçek ZİHİNALTINDAN NOTLAR |
|
OT GİBİ YAŞAMAK
Filler savaşırken ıstırabı çimenler çekerler ya hani, çimenin fil olup filin fiiliyatını yapabilmesi imkansızdır varoluş farkından ötürü. Ama başkaldıran ot tanesi kendini bir ağaca dönüştürebilirse, her şeye meydan okuyabilir.
En soğuk ve hoyrat fırtınalara, rüzgarlara, yağmurlara...
Kimbilir, belki de filler o ağacın gölgesinde dinlenir.
TEKNOLOJİK HAYAT
Herkes gibi hayatlarımızda parttime yalnızlıklar ve mutluluklar yaşıyoruz. Gönül bahçemizdeki çitleri yükseltiyoruz ara sıra dışardan gelen teşebbüslere. Kendimizi korumak isterken yaralıyoruz farkına varmadan ve sonradan anlıyoruz ki, kabuk tutmayan yaraların kendi şaheserlerimiz olduğunu. Bir araya gelindiğinde kelimelerin cümle haline tekrar tekrar gelip konuşulduğu konu oluyor sevmek, sevilmek, aşk, meşk..
Teknolojik terimler ile ifade edersek, kalbimizde sürekli bir download, upload ve delete işlemleri işlevsel. Kimileri geri dönüşümde saklanıyor, kimileri geri dönüşmeyen de..
PERDE ARKASI
Her şeyin ikincisi yenilgidir demiş Şair. Dönene kapınızı açmayın, sevseydi gitmezdi zaten! Kendi kendinize sevin, sevginizin ispatı O'nun dönüşüne bağlı değil, bütün yeminlerinizi silin ve and için, gerçekten vazgeçin! Vazgeçmek bir anlamda şanstır kimbilir! Kendi şansımızı, şanssızlığımızla daha çok itiyoruz yaşam perdemizin arkalarına... Çıkın o perdenin arkasından artık bakın güneş hala doğuyor gökyüzünde! Vaktiniz hala var..
MEMNUNİYET MERTEBESİ
Yardım etmek, yardıma koşmak, başkalarının ihtiyaçlarına vesile olmak, paylaşmak.. İnsan varoluşunun anlamlarından herhangi bir kaç tanesi. Hepsi de birbirine benziyor. Hadi artık işin özüne inin. Tüm yaptıklarımızın, sunduklarımızın yegane amacı kendimizi memnun etmek! Defalarca bu metrebeye ulaşıp ulaşmadığımızı kontrol etmek öyle değil mi? Usanmıyoruz hiç. Gördüğümüz gülümseyen gözler, içimizin yansımasından başka bir şey değil.
EN DERİNDE DOST
"Dostluğun benim için senden bile önemli" diyebilmeli dostuna insan. En zemheri acıların, sorunların sendeyken, bağrına bastığın, elin, kolun hatta sesin bildiğin dostun da gömülmeli içine seninle. Duymak istemediğin şeyleri haykırmalı avaz avaz kulaklarına pek çok zaman, teselli yerine susmalı, dinlemeli yalnızca. O bilmeli, anlamalı Seni, kalbini... Göz kapaklarının ardına gizlediğin bakışları O görmeli, hissetmeli. Dost olmalı biri, tıpkı Sen gibi.
YASTIK KILIFI
Yarasa hayatı yaşayan duygusal yaşamınızın sessiz tanığıdır. Aciz görünme riskiyle kimselere açamadığımız kederlerin, üzüntülerin tortusu birikir yastığımızın kılıfında. Gözlerinizde yaşınız gece nehir olup çağlar, gündüzleri ise çöl olup içinizi yakar. Tutunacak tek bir salınızın bile olmadığı zamanlarınız vardır ve kendinize bile itiraf edemediğiniz türden bildiğiniz berbat gerçekleriniz. Şimdi biliyorsunuz artık yastık kılıflarındaki çiçeklerin neden büyüdüklerini.!
Gökçe Gerçek
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Binlerce parçasın sen içimizin bulmacasında
Senin hep bir işin hep bir acelen oluyor. Baş döndüren bir hızla telaşla koşuşturuyorsun hayatın kaybolduğu sokakların yalnızlıklarına doğru. Bilmediğimiz onca sorunu bir anda çözmeye çalışan bir halin var hep. Hayata öfke kusan yanına hiç benzemeyen halin bu. Biz evimizden bir adım daha ileri gitmekten bu denli korkmuşken, kâbus gibi her an hayata karışmaların beynimizi süngere çevirir. Her üç dakikamızın iki dakikası gitmeyi düşünen zehirli bir zekân var. Hepimizden zeki oluşuna, hepimiz dargınız. Biz sana gelirken, sen çoktan başka bir şehirde uyanmış oluyorsun. Başka birimizle konuşuyorsun. Senin hep bir işin hep bir acelen oluyor. Baş döndüren bir hızla hayatı bulandırma konusunda eğitimlisin sen. Okulunu okumuşsun acı çekmenin. Seni acı çekerken izlemenin talebesiyiz hepimiz. Sen çırpınırken hiçbir şey yapamayan salt çaresizlikleriz.
O kalabalık çürük sokaklarda tek başına oluşun hep ürkütüyor bizi. Her an yanında, yakınında seni gözleyebilmek gizliden izleyebilmek istiyoruz. Paranoyakça alışkanlıklara mahkum ediyorsun sen hepimizi. Can çekişiyoruz epeydir, şimdi yaşadıklarımızın adını koyacak durumda değiliz…
Parçalanarak yetişmeye çalışıyoruz her şeye senin için. Beceremeyip dağılıyoruz etrafa. Beceriksiz aşıklarınız senin. Olsun, biz seni her an daha fazla sevmeye kurulmuş gibiyiz. Her anı senin için defalarca tekrarlamaya hazırız...
Senin insanı yalnız bırakacak, kaçıp gidecek bir halin var. Belki bu büyük korku yüzünden delice bağlıyız içinde sen olan her şeye. Belki hâlâ bu yüzden katlanıyoruz her anı senin için defalarca tekrarlamaya. Büyük korkuların küçük kız çocuğusun sen. Bu büyük korku yeşil gözlerinden çıkıp içimizdeki kutsal yaralarımıza dokunuyor ve sonsuza dek sürecek bir acıyı içimizde unutuyor. Kocaman bir özlem olarak ağır ağır yükleniyorsun omuzlarımıza. Seni hep yarım hatırlıyoruz, silik hayalin... parça parça küçücük… Binlerce parçasın sen içimizin bulmacasında. Her birimizde bir parçan. Yüzünde hep aynı hüzün, saklamak anlamsız yakışıyor sana. Garip bir iştahla birbirinizi tamamlıyorsunuz...
Senle aramızda etrafa dağılmış bir aşkın, yorgun bedenlerinin ürkek parçaları var. Şimdi uzaklaşıyoruz sevgimizden başka bir acıya doğru koşar adım.
Alican Doğar
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
ÇOCUĞAN
bu bir geç kalıştır.
akşam duruşlarında
alna vuran ürpertinin
direklere benzeyen düzenli
gizlenik adamında bir kadın
bir geç kalıştır
taş kapıdan ürkek bir güvercin
aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
ilk akşam vuruşuna kadar
ardında gizlenir bütün seslerin
bu koşu büyür elbet
geçmiş bilinen çehreler sırasından
açıkça saçları belirir
bir gözleri bakar
dudakları gizlenir ağzına
burada yoğun bir savaştan
inmek gerekiyor
Taşlarla koşuyu
en yakın sonuna
örtmeli
güçleri buğudan atları
kırbaçlarla
kavga gider yol uzayınca
bitirir şarkıyı şapkayla
şaraba sabahsız
uzanan ellere
bir keklik dimdik bakınır
bir kazanca dokunur aklıyla
Dünya
sırtına çevrilmiş hamalın
yorgun kalkışı
şehrin torbalanmış sıcağına
kalabalık bir şaldasın
arkandan bir şövalye gelir
üzgün ve eski
zincirlere benzeyen yanlışlarıyla
tutarsa kolunu özgürlüğüne tutar
sen savrulup gülmektesin
dağı anlarım durur kızmadıkça
dağılır buzlar yolları kesilince
akla dümdüz
demir atıp ancak durulan
sedirsiz taş kapıda
sevecen gezdirir ellerini
sürdürür çocuğan çağında
sürmeli
açar ordularını sevgilimdir
kurar çadırını bir tiyatro kahvesine
altıncı kata bir denize yükselir
anlatır haftalarca
telefonda susta duran
kapıda bir saat vuruşunun önünde
silahsız duran serçeyi
sen
bir şehir açısında çevrilensin
bu koşan eski ve solgun
Aşkın
ikinci serpilişin bir yüreğe
tuzaktır adını bildirmek
ama bir şarkıda geçer adımız
sahipsiz vuruşuyla ispanyolun biri
bir balıkla yan yana sorulur
barıştıramazsa bizi
denizler adına ne duymuşsa
hepsini çizdirir ve üzgün
bir kalkışla çıkar karşımıza
Cahit ZARİFOĞLU
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
TEMA Vakfı evlerdeki gereksiz su tüketiminin önlenmesi için bireysel çabaların ne kadar büyük fark yaratacağına dikkat çekmek ve kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla "Suyunu Boşa Harcama" Kampanyası başlattı. http://www.suyunubosaharcama.org/ web sayfasında suyu nasıl boşa harcadığımız ve nasıl tasarruf yapacağımızla ilgili kısa ve öz bilgiler veriliyor. Sen de katıl sen de suyunu boşa harcama.
Bütün komikliklerin bir arada bulunduğu bir web sayfası http://www.komikalem.com/ Resim, video, sesler, animasyonlar ve daha neler neler. Gülebilmek için her türlü malzeme hazır. Şimdi sıra gülmeye vakit ayırmak için uygun bir bahane bulmaya geldi.
…Affan Dede'ye para saydım, sattı bana çocukluğumu, artık ne adım var ne yaşım, bilmiyorum kim olduğumu, hiçbir şey sorulmasın benden, haberim yok olan bitenden… Cahit Sıtkı Tarancı ve daha nice şairler için http://www.netlek.com/Siir/ Şiirsiz kalmayın.
Sağlık ile ilgili her konuyu haber haline getirseydik ne olurdu? http://www.thehealthnews.org/tr/ web sayfası bu soruya yanıt vermiş ve sağlığımızla ilgili her türden bilgiyi, haberi ve duyuruyu bir araya getirip bizlerin hizmetine sunmuş.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|