|
|
|
13 Haziran 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Çılgınlığa mı dönüşüyor?!.. |
Merhabalar
Yürek dağlayan cenazeleri gördükçe, anaları, bacıları, eşleri izledikçe kahrolmamak elde mi? Tepki göstermemiz de doğal. Vatandaş olarak az bile belki. Ancak üst yönetimden, medyadan daha duyarlı olmalarını bekliyor insan. Duyarlılıktan kastım, ilk sayfadan halkı galeyana getirecek yayınlar ve demeçler değil. Aksine temkinli, ciddi, abartısız bir duyarlılıktan söz ediyorum. Aksi takdirde terör denen illetin derimizden içeri işlemesine, terörist denen köpeklerin dişlerinin gıcırdamasına neden oluyoruz. İstedikleri bu değil mi zaten. Bizi korkutmak, yıldırmak, askeri kışkırtmak değil mi amaçları? Öyleyse onların arzuladığı gibi davranmak yerine, gerekirse yüreğimize taş basarak daha normal olmanın yollarını arayıp bulmalıyız diye geçiyor geçimden. Biliyorum, ateş düştüğü yeri yakar. Buradan maval okumakla dertlere derman olunmaz. Ama dert bir değil ki, yüzlerce. Terör denen kahpe savaş bu gidişle hiç bitmeyecek. Karar vermemiz gereken, istedikleri gibi bir çılgına mı dönüşmeli yoksa aklı başında çözümler üretmek için abartısız ciddi mi olmalı?
Dünyaya servis edilen cenaze fotoğraflarından biri aşağıdaki. Sevgili Ömer gönderdiğinde "Altına birşeyler karalasana" dedim. "Hiç gerek yok, fotoğraf herşeyi anlatıyor." dedi. Çok haklı değil mi?
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
O ÇUVAL
-"Hanımlar, beyler.. Bu fırsat kaçmaz, bir daha bu fiyata bulamazsınız, demedi demeyin, aşkta promosyon var, pahalıya gitmeyin,gelin..gelin, aşkta promosyon var!"
Bir grup kadın vardı, önlere geçebilmek için kapışıyorlardı, bir tanesi bağırdı:
-" Kaça veriyorsun?"
- "Bir parça güven, bir tutam şefkat, bir torba dolusu güzel söz ve bir gelecek vaadi ile alabilirsiniz"
- "Öyle orada burada aramayın, aşk ayağınıza geliyor, bunu kaçırmayın, 100 % tatmin garantilidir"
Bedelini öğrenenlerden bir grup ayrılan oldu pazarcının başından, bir başka kadın, orta yaşlarında kederli bir ses tonu ile sordu:
- "Ya beğenmezsek, ya bozuk çıkarsa?"
- "Çıkmaz abla, bunlar 100% tatmin garantilidir, ayağınıza getiriyoruz, kaçmaz bunlar, altın fırsat, hayal ettiğiniz her şey, bugüne kadar arayıp da bulamadığınız, bedeli de yüksek değil, bunlar ömür boyu gider abla"
Önümde bir çuval duruyordu, bir adamın satılmaya konmuş aşkıydı, aşkını ortaya atmıştı, kim alırsa ona verecekti. İlk karşıma çıkan oydu, diğer çuvallar daha bir arka planda duruyordu, sanki bu eylem hoşlarına gitmiyormuş gibi, şartlar onları buna zorlamış gibi. Ama tam önümde duran çuval kendini ortaya atmıştı. Bağını çözdüm içine baktım. Gözlerim kamaştı. Amca doğru söylemişti. Ne hayal ettiysem onun içindeydi. Sıcaklık, güven, romantizm, sevgi, delilik, endam, tatlılık, hepsi o çuvalın içindeydi. Gözlerim kamaştı, inanamadım. Bunun olabileceğine, hepsini bir anda aynı çuvalda bulabileceğime inanamadım. Uzun süre durdum çuvalın başında. Al beni al beni diye bağırıyordu sanki. Yanımda arkadaşlarım vardı, al diyorlardı bana, bir daha bulamazsın ve pişman olursun diyorlardı. Almayacaktım, gerçekten almayacaktım ama aynı zamanda çuvalın içinde içtenlik ve olgunluk da gördüm. Ve bir anda, başkasının almasından korkarak, eğildim kuşku dolu gözlerle çuvalı süzdüm, bana güven verici bakışlar attı, gözlerim doldu, inanamadım aradığım her şeyi o an bulduğuma. Karşılığında kalbimi ve ruhumu vererek. Tam ben giderken amca dedi ki:
- "Unutma kızım, beslemezsen açlıktan ölür"
- "Nasıl besleyeceğim amca?"
- "Her ögün bir damla hayatından akıtacaksın içine" dedi
Seve seve kabul ettim, böyle bir çuval için her şeye değerdi.
Eve döndüm içini açtım. Gördüğüm her şey sonuna kadar doğruydu. Zamanla bazı pürüzleri olduğunu gördüm. Ama onlar bile güzel geliyordu bana. Ona her öğün bir damla yaşamımdan damlatıyordum. Yoğun programım nedeniyle onu besleyemediğim zamanlar oluyordu ama o buna katlanabilir görünüyordu. O da hep beni beklemişti ve benim için her şeye katlanabilirdi.
Sanıyordum.
Bir sabah uyandım, çok mutluydum. Çuvalın varlığı bile beni sevindirmeye yetiyordu. Bağını çözdüm, içine baktım. Simsiyahtı. Bütün ışıltılar yok olmuştu. Kendimi yere bıraktım, bedenim yerde kıvranıyordu, ruhum havada asılı kalmıştı. İnanamadım bunun doğru olduğuna, mutlaka başka bir şey olmalıydı. Başka bir açıklaması olmalıydı bu işin.
Doğru pazarcı amcaya gittim. Olayı anlattım.
" Kızım ücretini geri öderiz, 100% tatmin garantili..."
Çuvalı çıkarırken hangi çuval olduğunu görünce birden sustu. " O çuvalsa olmaz" dedi, " " O buraya nasıl karışmış bilmiyorum. Daha önce de canımızı yaktı bizim,satışlarımızı etkiledi. Onu postalamak için ayrı bir yerde tutuyorduk."
Gözlerim yaşla doldu.
" Nesi var amca bu çuvalın, en güzeliydi, bana en uygun olanıydı, gerçekti, nesi var amca?!!!" Sesim titriyordu. Amca da etkilenmişti, çok üzgündü, sorumluluk hissediyordu:
" Kızım o çok nankör bir çuvaldır. Diğer çuvallar buradalar çünkü hayatta umutlarını yitirmişler, aşkı bulmaktan ümidi kesmişler. Belki huzuru bulabilecekleri umudu ile kendilerini öylece ortaya atmışlar. Ama o çuval, o hep başkalarından bir şeyler tüketerek yaşayan bir çuval. O sadakat ve bağlılık dolu bir çuval değil. Sürekli birileri alsın diye kendini ortaya atan bir çuval sadece. Onun bir öğününü vermezsen, hırçınlaşır, bencilleşir, bütün ışıltısı söner. Bunu hemen de belli etmez. Oysa hiçbir çuval her öğün beslenemez çünkü kimsenin buna ayıracak vakti veya hayatı yok. O çuvala ne kadar bakım yaparsan yap, yapmadıklarını görür, ve her şeyden seni sorumlu tutarak birdenbire simsiyah oluverir."
Amcanın gözleri dolmuştu. Çok üzgündü ama yapabileceği bir şey yoktu. Hüngür hüngür ağlıyordum. Birden sustum, masumiyeti tüketilmiş gözlerimi çuvala diktim. Sonra amca ile kısık, titrek ve her an kopmaya hazır bir ses tonu ile konuşmaya başladım:
" Amca onu alırken büyük bir bedel ödemiştim. Güvenimi samimiyetimi, umudumu, şefkatimi, ruhumu, kalbimi ve yaşamımı verdim. Bedeli çok daha azken. Fazlasını verdim amca. O da beni "bir parça güven bir tutam şefkat, bir torba dolusu güzel söz ve bir gelecek vaadi ile satın aldı. Kendi fiyatına beni aldı. Sonra ona sürekli hayatımdan damlattım, evet belki bazen yetişemedim ama amca fazla mı geldi ona bütün bunlar? Sadece bedelini olduğu gibi ödeyip, gitmeli miydim? Çünkü ona bütün hayatımı akıttım. Ve kendime bir şey kalmadı. Çok içim acıyor, canım yanıyor. "
Amca beni teselli edemeyeceğini anlamıştı ama yine de devam etti sözlerine: " O çuval tükettiği yaşamlar ile yaşayan bir çuval, sen ne şekilde istiyorsan onu, o şekilde olur. Her türlü olabilir, her şekle girebilir. Bu yüzden üzülmemelisin çok, çünkü kendini adadığın çuval aslında o değildi, o değişti bile. Görüp de aşık olduğun her şey, görmek istediklerindi. Ve gözün kör olduğu için değil sadece o kendini öyle gösterdiği için gördün onları. Onu bir sonraki alanın doğrultusunda, bambaşka biri de olacak bundan sonra, bu yüzden elinden geldiğince üzülme kızım."
Gözlerim yaşlı ayrıldım pazarcı amcanın yanından. Uzun süre öyle kalacaktım, biliyordum.
Yeliz Hısım
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Alkım Saygın pop-litika: kulakları tıkama sanatı |
|
Efendim bundan uzunca bir süre önce Mantık Felsefesi isimli kitabımda politika hakkında şunları yazmıştım:
"Politika sözcüğü polis sözcüğünden gelir; imdi Eski Yunancada polis sözcüğü şehir anlamında.
Bu sözcük zamanla politikhosa dönüşür, bu sözcüğün anlamı ise: aynı şehirde yaşayan insan topluluğunun tamâmına ilişkin olan.
Politikhos sözcüğünü Platon ile Aristoteles politeia hâline dönüştürür ve bu sözcüğe kent-devleti anlamını yüklerler.
Zamanla politeia sözcüğü de birtakım ses değişikliklerine uğrar ve politike, politica ve politika hâline gelir.
Ne var ki politika sözcüğü günlük hayatta ve siyâsetbilimciler tarafından iki farklı anlamda kullanılır, bunlar: siyâsî mekanizmaları elde etmeye yönelik eylemler bütünü ve belirli bir siyâsî mekanizmanın temel yönelimleri.
Öte yandan geniş halk kitleleri ise politika sözcüğüne insanları iknâ etme sanatı olduğu yollu bir içerik de yükleyebiliyor."
Efendim yakın târihimizde Anap iktidârı gerçekten de tekrar tekrar incelenip ders çıkartılması gereken önemli bir kilometre taşıdır.
"Dört eğilim"i bir "eğilim" olmaktan çıkartıp siyâsî bir doktrin hâline getiren Özalizm hem merkez sağdaki parçalanmışlığın hem de "ötekini karalayarak kendini yüceltme"ye dayalı hamâset politikasının mîmârı; daha doğrusu: mücrîmidir..
Böylelikle politika hızla pop-litika (popülist politika; olması gerekenler bir tarafa bırakılarak siyâsî mekanizmaların millî çıkarlar yerine bireysel çıkarları gözetmesini meşru gören politika) hâline geldi ve buna bağlı olarak "vitrin" ve "vizyon" ön plâna çekilerek "parti" ve "program" ikincil bir değerde konumlandırıldı.
Hâl böyle olunca politika ciddî bir sektör, Özalizmin pek sevdiği bir tâbirle: "özel sektör" hâline geldi ve seçilenlere büyük esnaf, seçmenlere müşteri, siyâsî partilere mağaza, gazetelerde her gün görmeye alışkın olduğumuz yüzlere de vitrin denilmeye başlandı.
İmdi pop-litikada başarılı olmanın endâzesi "müşteri memnûniyeti" olduğu sürece demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru olan oyun kontörle alınıp satılması ya da yarım ekmek arası köfteyle hacir altına alınması kitleyi rahatsız etmez..
Efendim şu son günlerin aktüel tartışmalarına bir bakınız hele:
Bir milletvekîli adayının seçimleri kazanması kaç YTL'ye mâl olurmuş..
İbrâhim Bey nasıl olur da Şanlıurfa yerine İstanbul'dan ve bağımsız aday olmak yerine GP'den milletvekîli adayı olurmuş..
Ertuğrul Bey nasıl olur da AKP'ye geçer, "dâvâ arkadaşları"nı yüzüstü bırakırmış..
İlhan Bey CHP'den aday olmak için kimden, nasıl icâzet almış..
Efendim seçimlere sayılı günlerin kaldığı şu zaman diliminde henüz hiçbir siyâsî parti seçim programını açıklamış ve hattâ henüz tamamlamış bile değil; varsa yoksa hangi lûzumsuz şahsiyet bilmemnereden kaçıncı sıra aday olmuş, bunun münâkaşası yapılıyor..
Eğer yakın târihimizi birazcık olsun iyi analiz edebilmişsem şundan emînim ki seçime girecek siyâsî partilerin seçim programlarından önce "seçim şarkılarını" ve/veya "seçim kliplerini" görüp duyacağız..
Aslına bakarsanız pop-litikacıları öyle sandık başına giderek seçmeye gerek yok hani; bu klipleri izleyerek cep telefonlarından oy göndermek kâfî olacak..
Yakında dökülmeye başlarlar; içi boş abuk subuk sözler, en fazla beş notalı burma ezgiler, insanın kulağını tırmalayan kaknem ritimler..
Bâzen düşünüyorum da Allah insanı yaratırken göze kapak yapmış da niçin kulağa da bir kapak yapmamış diye..
Fakat pop-litikacılarımız milletimizin hemen tüm hezeyanlarına karşı bu kadar kayıtsız kaldıklarına göre bunların kulaklarında birşeyler var gâliba..
Ben kendi adıma bunun ne olduğunu öğrenmek isterim doğrusu..
Hele bir de seçimler hızla yaklaşırken..
Alkım Saygın
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
BaZı pORtReLeR
Çıplak vücutlar yağıyor üzerimize, bir yaşamın aralıklarından. Beyaz tenlisi, esmeri, zencisi! İştahımız sırılsıklam. Sahi kim kimin kilodunda bu akşam? Kimin bacakları daha güzeldi? Bu ortalarda dolaşan sahi kimin memesi?
Ah bu jenerasyon
Ne çok deformasyon
Ben sizi hangi yataktan tanıyorum acaba bakışlarındayız. Gecemiz hafıza kayıplarında. Döl kokuyor artık bu sevda sözleri. Toplasak bütün aşkları 90- 60 -90 eder mi? "Ah! Hoş geldin şekerim! Nerelerdeydin? Kaç gündür seni arıyordum bütün yataklarda. Bilsen, öyle çok özledim ki etini. Çayını kaç extazyli içersin bu arada?"
Ah bu jenerasyon
Ne çok dekorasyon
Her maskenin altında başka maskeler… Herkesin içinde başka kişiler…
Pardon bakar mısınız? Teninize bronz bir şey bulaşmış. Ellerinizde bir asfalt
Duyarlılığı, gözleriniz hazza dayanmış.
Ah bu jenerasyon
Ne çok deformasyon
Recep Şener
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç SIRADIŞI BİR GAZETECİ: UFUK GÜLDEMİR |
|
Ölüm, yaşlı genç, zengin fakir, şöhretli gariban dinlemiyor. Ölüm bir değirmen misali dönüp, oluğundan giren canları bir bir öğütüyor. Nefes tükenince uzun ve çetin yolculuk başlıyor. Aslında herkese çetin değil bu yolculuk... Ölümdeki adaleti, hakkaniyeti ve güzelliği görmemek haksızlık olur. Yeter ki bakışımız ilahi menşeli ve hakikat üzere olsun.
Türk basınının şöhretli isimlerinden Ufuk Güldemir'i de kaybettik. Onu da ölüler kervanına katıp dünya denen mezradan uğurladık. Güldemir bir yılı aşkın bir zamandan beri çağın vebası olarak nitelendirilen kanserden muzdaripti. Pankreas kanseri teşhisi konmuştu kendisine. Uzun yıllara yaydığı hayalleri bir anda tarumar olmuştu. Gitmediği doktor, gezmediği ülke kalmadı tedavi olmak için… Fakat tükenen ömür, neylersen eyle bir saniye bile uzamıyor. Ömrü takdir eden Allah, vakti gelince emaneti geri alıyor.
Habertürk grubunun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı gazeteci Ufuk Güldemir, 51 yaşında kansere yenik düştü. Pankreas kanseri nedeniyle bir yılı aşkın bir süredir tedavi gören Güldemir, 7 Haziran'da International Hospital'e kaldırılmıştı. Daha sonra tedavisi evinde sürdürülen Güldemir, 10 Haziran 2007 tarihinde Levent'teki evinde hayata gözlerini yumdu. Habertürk internet portalı, TV kanalı ve Yaban TV'nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Güldemir, 2005 Nisan'ında Kuzey Kutbu'nda düzenlenen bir ava katılıp Türkiye'ye döndüğünde rahatsızlanmıştı. Güldemir'e pankreas kanseri teşhisi konulmuş ve ardından tedavi için ABD'deki MD. Anderson Kliniği'ne yatırılmıştı. Doktorların "Birkaç aylık ömrün var" dediği Güldemir, Gastrolog-Onkolog Dr. Robert Wolf gözetiminde tedavi gördü. Bazen düzelecek gibi olduysa da hastalığı yenemedi, o da her fani gibi ölümün kollarına atıldı.
Güldemir kısa hayatına çok şeyler sığdırdı. 10 Eylül 1956'da Elazığ'da doğan Ufuk Güldemir, gazeteciliğe 1974 yılında Başkent ve Son Havadis gazetelerinde foto muhabiri olarak başladı. Ardından Dünya gazetesi, Türk Haberler Ajansı ve Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. 1987 yılında Cumhuriyet gazetesi Washington temsilciliğine atandı ve beş yıl boyunca bu görevi yürüttü. Özel televizyonların yayın hayatına başladığı 1992'de Türkiye'ye döndü. Star televizyonunda haber müdürü ve Show TV'de haber genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. 1995'te Milliyet'in, ardından da Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. 1999'da "haberturk.com" adlı haber portalını, 2001 yılında da Habertürk TV'yi ve Habertürk Radyo'yu kurdu. Bülent Dikmener Gazetecilik ödülü başta olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslararası ödülün sahibi olan Güldemir'in, "Kanat Operasyonu", "Teksas Malatya" ve "Çevik Kuvvetin Gölgesinde" isimli kitapları bulunuyor. Ufuk Güldemir, basın şeref kartı sahibiydi. Avcılığa tutku derecesinde bağlıydı. Su adında bir kız çocuğu sahibiydi.
Güldemir Türk basınında seçkin bir yere sahipti. O sıra dışı bir gazeteci ve televizyoncuydu. Hayatı boyunca haber peşinde koştu. Cesurca çıkışları oldu, kimseye minnet etmedi. Her şeyi göz önüne alarak hep doğru bildiğini söyledi. Bunun yanında bazı çevrelere karşı sinirli ve saldırgan bir tavır takındı. Sert ve keskin çıkışları oldu. Onun kanserken bir röportaja verdiği cevapta hastalığı ve ölüm hisleri hakkındaki düşünceleri enteresandır:
"Ölümlülük ile travmatik tanışma, ölümlü olduğunu kavrama… Ee kolay değil. Teşhis konulana kadar, sevmediklerimle konuşmak istemiyordum. Teşhisten sonra da, sevdiklerimle konuşmak istemedim. Özellikle de kardeşim Şafak, eşi Gül ve yeğenim Emir'le… Her konuşma bir ıstıraptı. Yumruk boğazımda, nefesim kesiliyordu. Her telefondan sonra Gaya(eşi) ile gözyaşlarımızı tutamıyorduk. Sevdiklerimle konuşmak bana bu kadar acı veriyordu. Bu süreçte tek istisna Cumhurbaşkanı Sezer'di. Onun yüce nezaketi ve mütevazılığı ile yaptığı aramalara karşılık verdim. Ama zaten bir süre sonra da bütün sevdiklerimle konuşabilmeye başladım."(Ayşe Arman'ın Güldemir'le yaptığı röportaj'dan…)
Güldemir renkli bir kişiliğe sahipti. Kendince çıkışları ve tavırları onu başkalarından ayıran özellikleriydi. Her fani gibi o da hayata bir çengel atıp ebedi istirahata çekildi.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
TUTSAM BİRGÜN ELLERİNİ
Hiç düşmezdi yaprakları yeşillerimin,
Hiç solmazdı çiçekleri bahçelerimin,
Susuz da kalırım
Güneş de doğmasın
Bir görülmedik deniz olur saçlarım
Savrulur arasında balıklarım
Yağmur kokar tenim
Gözlerim bir su damlası olur kurumayan
Her gece aya yakamoz
Yüreğim maviliğe taşıyan bir salıncak yüreğini Al, mavi.. al, mavi..
Al, mavi,,al, mavi..
Tutsam bir gün ellerini..
muze deniz
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
TEMA Vakfı evlerdeki gereksiz su tüketiminin önlenmesi için bireysel çabaların ne kadar büyük fark yaratacağına dikkat çekmek ve kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla "Suyunu Boşa Harcama" Kampanyası başlattı. http://www.suyunubosaharcama.org/ web sayfasında suyu nasıl boşa harcadığımız ve nasıl tasarruf yapacağımızla ilgili kısa ve öz bilgiler veriliyor. Sen de katıl sen de suyunu boşa harcama.
Bütün komikliklerin bir arada bulunduğu bir web sayfası http://www.komikalem.com/ Resim, video, sesler, animasyonlar ve daha neler neler. Gülebilmek için her türlü malzeme hazır. Şimdi sıra gülmeye vakit ayırmak için uygun bir bahane bulmaya geldi.
…Affan Dede'ye para saydım, sattı bana çocukluğumu, artık ne adım var ne yaşım, bilmiyorum kim olduğumu, hiçbir şey sorulmasın benden, haberim yok olan bitenden… Cahit Sıtkı Tarancı ve daha nice şairler için http://www.netlek.com/Siir/ Şiirsiz kalmayın.
Sağlık ile ilgili her konuyu haber haline getirseydik ne olurdu? http://www.thehealthnews.org/tr/ web sayfası bu soruya yanıt vermiş ve sağlığımızla ilgili her türden bilgiyi, haberi ve duyuruyu bir araya getirip bizlerin hizmetine sunmuş.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|