|
|
|
5 Temmuz 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Karayip Korsanı yelken açtı!.. |
Merhabalar,
Karayip Korsanı daha fazla dayanamadı. Sonuç belliydi ama umut bitmemişti, sonunda o da kalmadı. Trafik denen bela bir gencecik adamı daha aldı gitti. Acı sonuçlar bizleri tekrar tekrar başa sarmaya, nedenleri araştırmaya zorluyor ama nafile. Aradan biraz zaman geçince herşey unutuluyor, eski tas eski hamam devam ediyor. Sevilen birinin ölümünden hayırlı sonuçlar çıkmasını bile diliyor insan. İnsan odaklı olmayan yönetim anlayışımıza biraz insanlık serpebilir diye umutlanıyoruz. Işıksız ama örnek diye gösterilen kavşaklar, asfalt sıcaktan eriyince iyilik olsun diye dökülen mıcırlar, hep bu kaz kafalı yöneticilerimizin aczi, daha doğru bir deyişle, cümleten hepimizin can kıymeti nedir bilmediğimizin ispatı değil mi?
Şu şarkıcı yarışmalarından sonra adam olan, parsayı toplayan bir tek kişi çıkmadı değil mi? En şanslı dediğimiz Barış'ı da işte böyle pisi pisine yitirdik. Uğursuz diyeceğim dilim varmıyor. Güle güle Karayip Korsanı, yelken açtığın yerlerde huzur bulursun inşallah. Barış'a Allahtan rahmet, ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Görüşmek üzere.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir Akrostiş |
|
Hiç yazılmamış bir yazıda ne kadar ve'li cümle kuruyorsa insan, o kadar yalancıdır aslında. O kadar da acısı olur saklamak istediği. Ve ben şimdi ve ile başlayacak kadar bitirilemez ve'lerle susuyorum. Kim bilir işte, belki…
Aynı şarkıları başka makamlardan dinliyorum. Bütün makamlar şarkılara ağlamaklı bu mevsim. Sıcağı kendi içinde küstürülmüş bir yaz yazıyorum. Ben unutuyorum tepemde doğan sarı renkli şeyleri. Şeylere dahil ediyorum sonra güneşi. Güneş bu yüzden hiddetli bana belki. Bu yüzden ısıtmaz, bu yüzden yalancı, bu yüzden umursamaz. Acıların bütün vebalinden ben sorumluyum. Ödediğim tüm bedellerin fatura çıkışını kendim yazdım. Kitap cümleleri kadar güfteye özenti kelimelerin tamamını hem okudum bazen de yazdım. Öyleyse kimseye yok verecek hesabım, hesapların yürek çıkışlarını dönmemek üzere uzun oluyor yaptım, bu gece de onayladım…
Günlerden de sıkıldım şimdi, artırılarak birikmeye bırakılmış her ne bildinse onların alayından da belki . O kadar hızlı yürüdüm ki geçmediğin o yollardan, ben yoruldum. Dizlerimde tükenen dermandan başka bir "şey". Ve sen bir cümleye "ve" ile başlar "şey" ile devam edersen yazıktır artık haline; seni hiç kimse anlamaz.. Sen koşarken oturarak susanlar, hiçbir halt işlemediği halde hararetlenip susayanlar dahil seni artık hiç kimse anlayamaz.
Düşündüklerimiz olurdu eskiden, düşünmesi bile huzur vermeye yetecek kadar güzel fikirlerimiz bulunurdu zulalarımızda. Aklımıza ve yüreğimize sığmayarak taşan, paylaşılan, -paylaşıldıkça çoğalmaz bu yalan- ama ince düşünmekler olurdu, huzur doluydu. Dalda ağlıyor artık tüm yeşiller. Yollardan geçtiğim her uzunlukta ağlayan yeşilleri görmek içimi cızırdatarak yakıp geçmiyor, hep kalıyor. Katıldığım düğünlerdeki güzel yüzler mi değişti halayların figürleri mi bilmiyorum ama değişti çok şey. Ve artık eskisi gibi değil hiçbir şey. O dahil, ben, dahil, evren ve evler dahil hiçbir şey eskisi gibi değil. Hiçbir yeniliğe açık olmak istemiyorum ben artık. Yenilik dediğin kılık değiştirerek ve en olmadı yanılsamalardan keyifli, tek seyirlik, çok oturumluk acılarmış. Her yenilikte kerelerce acıya batırılarak cızırdatıldım, kızartıldım. Tenimde değil de yüreğimdeki en görünmez aleniliklerde çok yanık izleri taşırım. Yanıklarım her kılık değiştiren bir yeniliğin armağanıdır Ve ben hiçbir yeniliğe açık olmayı istemeyecek kadar kapanmalıyım bir süre bir şeylere; beklide sade yüreğimdeki onca yanık izi dinlenceyle tedaviye dursun ve açık yaralarım kapansın diye…
Yollar şahitlikten, sözler verilmişlerden sıkıldı artık. Artırılarak geleceğe devredilmiş ne kaldıysa şimdi, artık. Bir tabakta bırakıldığı için çöple kardeş olacak kadar alınyazınsal bir artıklık bu. O denli tedavülle kanlı bıçaklı, mukadderatla can ciğer yani…
Anadili olmayan ne var bilmiyorum. Öztürkçe'si olan ayrılık var ama. Her ayrılma halini öztürkçe ile açıklayamazsın sen ve ben de. Bu yüzden anadili olmayan her nöbetsel ağlama töreninde susuşun gelir; bu ağlama halim ayrılıktan mı diye öztürkçe gelir.
Ağlamak güzel şeymiş. Bunu çok evvel zamanlardan sonra ağlayamayan bir güzel yüz kası görünce anladım. Ağlayamayanların her işlevsiz kası için ben de sorumluydum evrenden diye midir şimdi bunca uzun, bunca amansız ağlayışlarım dedim kendime, ağladım.
Bazen çare diye inandıklarımızın en aman vermez hastalıklardan geldiğini göremeyebiliriz. Çare, amansız gecelerin ışığa sızdığı aydınlıklar olursa vardır. Hep karanlıktan sesi gelen de çare diyorsa bulduğu çok anlık oyalanma oyunlarına işte o yalan. Genlerinde kalıtımsal bir ayrılığı taşır her insan. Her ayrılık başka bir yola sürükler öykünün kalan kısımlarını. Babamdan dinlediğim masalları kendim yazmaya başladığımda anladım. Her masal için bir son bekler, yastığa koyduğum başımla diretirdim: "Hadi baba, masalın sonunu da oku" derdim. Oysa her masalın bir sonu olmayabilir; her son bir masal da gerektirmeyebilirmiş. Anadilin gözyaşı da yoktur ama her ayrılık öztürkçe'den geçer bir gün. Anlarsın, ağlarsın, benim gibi; ağlamak için yüz kaslarına sahip olamadığı için susuşuyla makineme poz olan o güzel yüz gibi; yüzsüzlük nedir desem tanımını bile bilemeyecek kadar başarılı ve bir bilememe halinde evrenin en başarılı sayacağı o genç adam gibi. Her yol ama her yol ayrılıktan geçermiş bir gün. Öğrettiklerimi uygulama, öğrettiklerini unutmama zamanıdır şimdi. Gözyaşının anadili olur mu bilmem ama öztürkçe'den gelirmiş meğer ayrılık. Ve bazen masallar bitmek için bir sonu bekleyemezmiş. Bir masal daha bitti. Oysa devam ediyor yaşam. Hiç vazgeçmedim ki inancımdan; hep söyledim, hep inandım; bütün acılar ve ayrılıklar bir gün hücrelerinde uyuşarak varlığını hissettiremez olacak kadar ayrışmaya teslim duracaklar. . Çünkü durmalılar. Çünkü ayrılığın öztürkçe'si var. Çünkü gözyaşının anadili yok. Ve çünkü, hiçbir acı varlığını sonsuza dek sürdürebilir kadar dünyanın duygusuzluğuyla zıtlaşamadı. Çünkü hangi acı olursa olsun yaşamsal devinimin kendisine bizzat, asilik yapmadı, yapamazdı. Sen benim içimde sonu gelmeyecek en derin, en içli, en kesiksiz, en sancılı, en közlü acı…
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
BORÇLAR NEREYE, BİZ NEREYE?
Ve sonunda dış borcumuz, hazinenin verilerine göre 170 milyar doları aştı. IMF programı ilk başladığında yani 2000 yılında bu rakam sadece 103 milyar dolardı. Altı yılsonunda bu kadar kemer sıkma politikalarına, bu kadar işsizlik artışlarına karşın yine de borcumuz % 65 büyüdü.
Şimdi, hükümet yanlı kaynaklara bakarsak bu borcun artmadığını savunurlar. Bunu yaparken dış borca sadece resmi kurumların borcunu dahil edip özel sektör dış borçlarını ihmal ediyorlar. Özel sektörün de bu dönemde dış borcu 8 milyar dolar gibi bir rakamda artış göstermiştir. Şimdi denilecektir ki devletin borcu artacağına özel sektörün dış borcunun artması daha iyidir.
Bunda çok fayda vardır. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Çünkü, Ecevit hükümeti tarafından onaylanan bir yasayla tüm özel sektör dış borçlarına devlet garantisi getirilmiştir. Bu nedenle büyük krizde batan tüm özel bankaların dış borçlarını da devlet üstlenmek zorunda kalmıştır.
Dış borcun Gayri safi milli hâsılaya oranı ise 2001 yılından 2006 yılına kadar %80 den %48'e düşmüştür. Dış borcun bu oranda gerilemesi de yanlı kaynakların diğer bir tespitidir. Hâlbuki burada da yine bir rakam oyunu mevcuttur. Bu hesaplama %65 oranında dış borç artışını birlikte değerlendirerek, milli gelirimizin ortalama yıllık %25 büyümüş gibi gösteriliyor. Çin' in muhteşem büyüme oranı bile üst üste %10 iken bizim bu rekorumuzun hiç yankı duyurmaması da çok enteresan olmalıdır.
Bugün kamunun toplam borç stoku 250 milyar dolardır. (bu günkü kurla iç borç stokumuzu 165 milyar dolar olarak belirliyoruz.) Ayrıca, borcu ister kamu ödesin isterse özel sektör ödesin, sonunda bu ödemeler için döviz gerekir ve dışarıya döviz çıkışı olacaktır.
Eski MİT müsteşarlarımızdan Mahir Kaynak, Kemal Derviş göreve geldiğinde "Derviş, zannedildiği gibi, Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözmeğe uğraşmıyor. Çünkü uygulanacak politikalar önceden belli ve yeni bir programa ihtiyaç duyulmuyor. Onun görevi ülkemizde yeni bir siyasal yapının oluşması için gerekli ortamı hazırlamak. Bu, ekonomik krizin daha da derinleşmesini gerektirebilir. O zaman Derviş, çözmek yerine bozmayı tercih edecektir. ABD ' nin dümen suyuna direkt girecek bir hükümeti göreve getirebilmek için ülkede tarıma verilen desteği yok ederek, kamu kuruluşları ve bankaları yabancılara peşkeş çektirerek tarımda bulunan %30 'luk oyu değişik partilere kanalize edecektir, onun görevi bu" demişti.
Söylediklerinin bir bir gerçekleşmesi ne kadar ilginç bir tesadüftür, değil mi?
Peki, hiç düşündük mü direkt üretim artışını sağlayacak Reel Sektör desteği yerine neden finans kesimine hazineden destek verildi. Çünkü böylece dış borçlara olan kefalet ve devlet garantileri daha kolay sağlanacaktı. Yani, tahsilat kolaylaşacaktı. Sonra da borçları ödenmiş (vatandaşça) bankalar yabancılara satıldı. O da çok cüzi paralara.
Şimdi de sıra borsanın şişirilerek 100.000 endeksini vurması ve böylece özel sektöründe yabancıların eline geçmesi senaryosuna geldi.
Acilen borç stokunun büyüklüğünü kabul edip, bu saçma sonuçlar sağlayan düşük kur politikasından ve IMF politikalarından vazgeçip kendimize ait çıkış yollarımız tartışmalı ve bularak uygulamalıyız. Ülkemizde çok değerli iktisatçılarımız ve bunların da çok güzel, gerçekçi ekonomik politikaları olduğunu bilmeli ve onlara inanmalıyız.
Unutmayalım ki, hiçbir zaman borcun büyüklüğüne bakıp, paniğe kapılmamalıyız. Ulu önderimiz genç Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunda o imkânsızlıklarına karşın ülkemizin yeniden yapılandırılmasında olağanüstü başarılar kazanırken, bir yandan da Osmanlı Devleti'nin bize kalan borçlarını da ödemeyi başarmıştı...
Mehmet Salih
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Funda Eröz Türkmen YOLCULUKLAR NEREYE? |
|
Ne bırakacağınız çok mu önemli?
Siz olmayınca da hayat devam edecek , güneş doğacak, mevsimler değişecek,çocuklar büyüyecek,her şey değişecek…..
Bunları biliyoruz elbette, peki neden korkuyoruz? Mutluluğumuza neden gelecek endişesiyle gölge düşürüyoruz?… Bir defa yaşayacağız bu hayatı, her günü bir defa yaşama şansımız var, Öyle çok yormaya gerek var mı kendimizi? Korkmak da gereksiz değilmi zaten gelecekten?
Bunu kendime de soruyorum ; neden korkuyorum? Yaşanacak çok şey var ,geçer üzülme unutursun diyorlar, her sorunu çözmek için!Hepimiz diyoruz.
Avutuyoruz işte, çocukluğumuzdan beride bir ton masal uydurulmadı mı zaten bize?
Vaktimiz yok, zamanımız kısa, bu yazı sadece bir hatırlatma, Her güne uyanınca aynaya bakmalı, hatta gülerek saçmalamalı…hiç dinlemediğiniz müzik türüne dayanabildiğiniz kadar dayanmalı bazen, tat almalı hayattan, Kek yapmayı öğrenip O’na ‘sana kek yaptım’ diyebilmeli. Ağlamak istediğiniz anda nerede olduğunuz önemli değil! tutmayın kendinizi… Kahkaha atmaksa tam vakti, her zaman vakti!
Hem yolculuklar nereye,neler uğruna ölmeye………
Funda Eröz Türkmen
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç MUHTEŞEM AÇILIŞ VE MEHMET ATALAY |
|
Bugünlerde Doğu Karadeniz'in en büyük şehri konumundaki Trabzon'da büyük bir heyecan yaşanıyor. 1. Karadeniz Oyunları, Trabzon merkez olmak üzere Rize ve Giresun illerinde yapılıyor. Oyunların açılışı 02 Temmuz 2007 Pazartesi akşamı yapıldı. Mahşeri bir kalabalığın takip ettiği açılış tek kelimeyle muhteşem oldu. Açılış biletleri kısa zamanda tükendi. Trabzon Hüseyin Avni Aker Stadyumu tıklım tıklım doldu. Trabzonlular açılış törenine büyük alaka gösterdi. Oyunların açılışını Başbakan Recep Tayip Erdoğan yaptı.
Açılış törenleri, oyunlara katılan 12 ülkenin milli takım sporcuları ve teknik heyetlerinin seyircileri selamlaması ile başladı. Sunuculuğunu Türkçe ve İngilizce olarak Korhan Abay'ın yaptığı açılış programında, geçiş töreninin ardından İstiklal Marşı okundu. Daha sonra konuşan Başbakan Erdoğan, "Bütün dost ve kardeş ülke kafilelerine hoş geldiniz diyor, tarihi bir organizasyona tanıklık ettikleri için teşekkür ediyorum. Kazasız, belasız, kaliteli, heyecanlı, bol madalyalı müsabakalar temenni ediyorum. Sporcu, antrenör, spor elemanı, hakemler ve seyircilere başarılar diliyorum. Sevgi, dostluk ve barışa katkıda bulunması ve hayırlı olması dileğiyle 1. Karadeniz Spor Oyunları'nı açıyorum" dedi.
Karadeniz Oyunları'nın meşalesini tutuşturacak ateş, stadyuma Türkiye'ye Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlukları kazandırmış ve aralarında dünya şampiyonu güreşçi Mehmet Akif Prim, Avrupa şampiyonu rekortmen atlet Elvan Abeylegesse, dünya şampiyonu tekvandocu Bahri Tanrıkulu, olimpiyat şampiyonu halterci Tamer Sağır, A Milli Basketbol Takımı kaptanı İbrahim Kutluay'ın da yer aldığı sporcuların ellerinde getirilerek, Türkiye'ye A Milli Futbol Takımı ile dünya üçüncülüğü kazandırmış Trabzonlu Teknik Direktör Şenol Güneş'e teslim edildi. Oyunların meşalesi, 'tüm insanlığı birleştirecek kalıcı bir barışın fitilini tutuşturmak' temennisiyle, Şenol Güneş tarafından yakıldı. Meşalenin tutuşturulmasını havai fişek gösterileri izledi. Daha sonra yöresel bir halk oyunu olan Kolbastı ve halk oyunu gösterileri alkışlar eşliğinde oynandı. Semazen ve uçan adamlar gösterilerinin ardından, oyunların açılış etkinliği Türkiye'ye Eurovision Şarkı Yarışması'nda birincilik kazandıran Sertab Erener'in konseriyle sona erdi. Nerden bakarsanız bakın Trabzon tarihi bir gece yaşadı.
Trabzon, Rize ve Giresun'da 2-8 Temmuz tarihleri arasında yapılacak 1. Karadeniz Oyunlarına Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) örgütünü oluşturan 12 ülke Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Türkiye, Sırbistan, Ukrayna ve Yunanistan'dan 18 yaş altı genç sporcular katılıyor. Atletizm, basketbol, bisiklet, ritmik jimnastik, okçuluk, tekvando, voleybol, yüzme ve futbol dallarında yapılacak oyunlarda, ayrıca gösteri amaçlı olarak bedensel engelliler okçuluk, atletizm ve yüzme branşlarında da yarışmalar düzenlenecek. Bin 297 sporcu, 259 çalıştırıcı, 402 hakem, 90 takım menajeri ve 142 yöneticinin yer alacağı oyunlar süresince yaklaşık 600 gönüllü yardımcı personel de görev yapacak. 1. Karadeniz Oyunları'nın kapanış töreni, 7 Temmuz Cumartesi günü yine Hüseyin Avni Aker Stadı'nda yapılacak. 2010 yılında yapılacak 2. Karadeniz Oyunları ise alınan karar gereği Romanya'da gerçekleştirilecek.
1.Karadeniz Oyunları açılış töreni her açıdan muhteşemdi. Çok güzel bir açılış programı gerçekleştirildi. Trabzon şehri doyumsuz bir gece yaşadı. İlk kez böylesine kapsamlı bir organizasyon gören Trabzon halkı, hâlinden ziyadesiyle memnundu. Böylesine güzel bir organizasyonu kusursuz gerçekleştiren Trabzonlu başarılı bürokrat Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'ı herkesin kutlaması gerekir. Atalay bu organizasyonun Trabzon'a kazandırılması ve eksiksiz işlemesi için adeta Trabzon'a çadır kurdu. Gecesini gündüzünü bu organizasyona ayırdı. Fakat neticede güzellikler kendini göstermeye başladı.
Karadeniz Oyunları futbol müsabakalarında Türkiye-Gürcistan maçını Avni Aker'de seyrettim. Gençlerimiz Gürcistan'ı 5-3 mağlup etti. Gençlerimizle gururlandım. Oyunlar Trabzon'a heyecan getirdi. Yaz sıcakları yerini olimpiyat serinliğine bıraktı.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Neşeli Bir Akşam Üstü
Mesai bitişi ve rıhtım yarım saat.
Boynundaki bağı bir kenara at.
Ve kıyısındasın boğazın,
karşında ilahi sanat.
Dev martılar çırpıyor,
binlerce kanat.
Gök kızarmış, dalgalar kararmış,
Vapurlar dağ gibi yan yana.
Alkolsüz deniz suyu bu,
iç kana kana.
Kadıköy'ün kadı kızları her yanda.
Bu akşam neşe var, neşe kanda.
Yazılır, çizlir, gezilir be bu akşam.
Yenir, içilir, sevilir be bu akşam.
Dağ gibi yalnız ama büyük bir sevdasın.
Yollar kurak, sen bağ gibi salkım saçaksın.
Bal gibi aşıksın, yanmışsın ama gururlu.
Kanın kaynıyor coş! böyle ruhsuz durulur mu?
Varsın anırsın meydanda bıyıklı politik.
Varsın bütün aşklar, olsun platonik.
Bu akşam para, pul, köle, kul yok içinde.
Bu akşam yaşanır be, en güzel biçimde.
Boş ver dostum öldür beyninin hücrelerini.
Takma sen, kapitalizmin göbekli cücelerini.
Herşey gelir geçer.
Millet layık olduğunu seçer.
Bu akşam, sende geçir üstüne bir kimlik
Nede olsa her şey bir içimlik.
Semih BULGUR
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Sıcak yaz günleri aldı başını gidiyor. Serinlemek için nerelere gideceğimizi bilemezken, bizi bir nebze olsun serinletecek soğuk bir şeyler ararız. İşte size hem doğal hem de sağlıklı bir içecek tarifi http://www.evyemegi.com/Icecekler/icetea.htm buzlu çay; yani namı değer ice tea. Hem sıvı ihtiyacınızı giderir hem de içinizi serinletir. Afiyet olsun efendim.
Bu kadarmı? Tabi ki değil. Serinlemek için doğal yöntemlerden bir tanesi de http://www.unilever.com.tr/ourbrands/beautyandstyle/morearticles/serinlik.asp web sitesinde anlatılıyor. Denemekte fayda var.
Size ortak program paylaşımı sağlayan bir program tavsiye ediyorum. Bu programı bilgisayarınıza kurduğunuzda ve internet bağlantınız sayesinde, bu programı sizin gibi kullanan binlerce kişiyle ortak program paylaşımı yapabileceksiniz. Yapmanız gereken öncelikle http://www.limewire.com/ web sayfasından programı indirip bilgisayarınıza kurmak. Paralı versiyon'u tavsiye etmesine rağmen kullanmak zorunda değilsiniz. Ben yaklaşık bir yıldır kullanıyorum ve herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Program sizden izin alarak paylaşım ağına bağlanacaktır. Daha sonra yapmanız gereken aranacak program veya doküman'ın adını yazarak aramayı başlatmak. Tarama sonuçlarında bulunan doküman'a ait tüm bilgileri ekranda görecek ve bilgisayarınıza indirmek istediğinizi çift tıklayarak indirmeye başlayacaksınız. İndirdikten sonrası size kalmış. Merak edenlere not: Bu program geçmiş dönemlerde yaygın kullanılan "napster" programının benzeri bir işleve sahip.
..Bir sarışın, bir kızıl saçlı ve bir esmer kadın çölün ortasında arabayla yol almaktadırlar. Hava korkunç sıcaktır. Arabanın motoru birden stop eder.
inip baktıklarında, motoru tekrar çalıştıramayacaklarını anlarlar. Mecburen çölde uzunca bir yürüyüş yapmaları gerektiğinden, her biri arabadan bir şeyler alır… Fıkranın devamı için http://www.gulum.net/fikra/bolumler.php?op=goster&id=260
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|