Oy kullan



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.252

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 12 Temmuz 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Bugün izinliyim!..


Merhabalar,

Şu anda saat 02:00 ve ben az önce eve geldim. Parkorman'da çok güzel bir düğünde biraz kurt döktüm. O nedenle bugün kendime izin verdim. Yarına kadar kendinize mukayyet olun, esenalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


Sarahatun Demir

 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


  Herkes Kendi İşine…

Hüzünlüdür… Akşam, karanlık, yokluk..
Adım boyu devriyesizlik hangi yana çevirsem yüzümü. Ben bilmem, anlamam anlattıklarınızı. Umursamam..
Duymuyorum
Saçmalık biçiminde inandıklarımı duyamamak gibi üşütük hallerim var
Belletilmek istenileni hiç sevmedim
Hep tiksindim
Uzaklaştım
Uzak kaldım
Dönmedim
Yaklaşmadım
Yaklaştırmadım

Dünyayı kurtarmak için önce kendini kurtarmak gerekir. Feda edebilmektir aslında feda ettiklerin. Fedakarlık diye bir şey varsa o da senin feda edemediklerinde gizlidir
Birilerine belletmek istersen önce bilmen gerekir
Çok bilmen
Fazlaca
Aniden sorulanda tıkanmaman
Yoksa boğulursun
Her lokmayı geçirmezler boğazından
Ahmaklar çoğalabilir ama her bulduğunu ahmak sanrısı değil midir en ileri ahmaklık aslında?
Anlamam ben "anlattım" sandıklarını
Umursamam
Duymam

Yüzünü eskitmiş bu yalanlar senin. Hiç aynaya bakmıyorsun değil mi?
Bu duvarlar diyorum
Tamamı iğrençliklerle bezenmiş
Kaçmak istiyorum
Duyan olur mu
Kime "yaşam" olacaksın bu halinle
Kendini kurtar önce
Şu haline bak bir
Dışı süslü bir boşluksun sen
Ben görebiliyorum
Bomboş
Dolamaz kadar tehlikeli boşluklar
Boş'lar
Garsona ahmaklıktan hep doluları toplatmışlar
O denli içine içmişler ki sarhoşluğu aşıp çirkefliği keyifte çakır olmak sanmışlar
Doluları toplatmışlar garsona
Tamamen yanlışlıkla(!)
Sarhoşlar ya..

Bilmediğinin bilinçsizliğidir en tehlikelisi
Hiçbir haltı bilmiyorsun sen
Bırak dünyayı falan kendini kurtarsan evrene en muhteşem katkın bu olacak!
İçine içerek içen adam dünyayı içki masası sanacak
Boşlar için her zaman garson yok!
Fırsat verilse hep doluları toplatacak
Sanmayın ki niyetteki artlıktan
Olur mu hiç
Tamamen sarhoşluktan(!!!)



Not: Günlerdeki gündeme ithaftır, dokundurma değil bizzat vurmadır hülasa…

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,889,889,889,889,889,889,889,889,889,88
8 Kahveci oy vermiş.

 


 


  Kahveci : Öznur Can


USUL USUL KORKU

Bir hayvanı bağla boş ve sessiz bir odaya verebildiğin kadar acı ver. Yok say bağırmalarını, ağlamalarını yok say. İstediğin kadar acı çektiremezsin ona. Bunu fark edeceksin sonunda. Sonunda o çaresizliğinin farkına varacak ve kaçmayacak acıdan. belki ölebilir ama kaçmaz artık. Peki yüreğin? Hadi onu hapset. korkularını en derine at. Aynaya geç saatlerce bak kendine korkuların yüreğinin dibindeyken cesur olduğunu hisset iliklerine kadar. Vahşice sev bu halini. Ne kadar kalacaksın kendini kaçtığın korkularla dolu, hapsettiğin şu hayatta. ne kadar kaçabileceksin, fark etmeden yaşayacaksın kendini. Sende öğreneceksin çaresizliğini. ama korkularını yenmek senin elinde. İnsan hayatını insan yüreğini sıkıştırandır korkularımız, korkuların, korkularım. Sahtece kurduğu hayatta korkularını derinlerine atıp kendine kurduğu yaşamda kendince yaşayamaz yürek. Zincirleri kırar atar önemli olan hangi zinciri kırdığının farkında olmak. Bunu fark ettirmek yüreğimize. İnsanı alıp götüren sürükleyen hayal dolu hayat içinde korkularla kavuşamaz rahatlığına. uçmayı özlemek kadar doğal ne olabilir ki uçmayı bile bir yürek için?Uçurmayı öğretmeli bir insan yüreğine sonra uçmayı. uçurabiliyorsan korkularını sonra uçarsın özgürce. Kendini fark ettiğin gün senin doğuşundur ve insan doğduğunda yüzmeyi bilir uçmayı değil. sevmek kadar doğaldır korkmak. bazen sevdiğin kadar korkarsın kaybetmemek için sevdiğini korkularına sığınırsın. en tatlısı budur korkunun ve en masumu. içinde kalması gereken tek korkun bu olmalı. Velakin sevmeyen bir yürek de korkar. hatta en çok korkan odur. sevgi insana kendini fark ettirir. Yüreğine sevgiyi öğret korkmaması için. Cesur olmak korkmamak değildir. Korkularını yenmek gönlüne uçurmayı öğretmektir. Mutlu olduğunda öğrenirsin uçmayı ve uçmak yüreğinin zirvesidir. Onlarla yüzleşmek herkesin istediği ama sadece onlarla yaşamayı öğrenenlerin yaptığı öğrenilmiş çaresizliktir. Korkusunu yüksek sesle kendine haykırabilmeli bir yürek önce bu korkudan kurtulmalı. Sonra yavaş yavaş fark etmeli kendini ve çaresizliğini. İnsan yüreğinde istemediği bir şeyle baş başadır. kendi sokmamıştır onu yüreğine kendi gelmiştir korku fakat gitmek bilmez geldiği gibi tatlı sohbeti yoktur onun. Konuşmaz. usul usul sokulur yeri geldiğinde. Bazen saklanır yüreğinin kuytu köşesinde. İşi olduğu zaman çıkar halleder işini ve girer tekrar kuytu bir yere. Korku sadist değildir. Korku senin mazoşistliğinin ta kendisidir aslında. Sen git deyince pılısını pırtısını toplayıp gitmez hemen. bekler seni geri çağırılmayı bekler “gitme dur, kal” denilmesini bekler ama gittiğinde geri dönmez. Korkuların en büyüğü gittiğinde ise senin korkun kalmaz bu hayatta. Donar yaşam; belki de biter. .

Öznur Can


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,649,649,649,649,649,649,649,649,649,64
11 Kahveci oy vermiş.

 


 



 Kahveci : Zeynep Akkoyun


FİNCANIN ÖYKÜSÜ

Saate bakmak önemlidir. Yapılacak bir iş olmadığı veya yapılacak yığınla iş olduğu anlarda cankurtaran gibi yetişir imdadına insanın. Öğretmen saatine bakar ve anlatacağı konuları nasıl yetiştireceğini düşünerek telaşlanır. Öğrenci de saatine bakar aynı demlerde ve zilin çalmasına çok az zaman kaldığını görerek sevinir. Radyocunun kelimeleri biter ansızın ve saati anons edip bir şarkı dinletir kara kutunun başındakilere. Kadın saatine bakar ve hızlandırır adımlarını 5 çayına yetişmek için. Fincan da saatine bakmak ister ama bakamaz. Fincanların saati yoktur çünkü. Aslında fincanların eksik olan çok şeyleri vardır hayatında. Mesela bir öyküleri gibi… öyküleri yoktur fincanların… bu yüzden saatine bakar öykücü ve "bir öyküye başlamak için mükemmel bir zaman" diye gülümser.

Fincanın öyküsü bir kil yumağı halinde iken başlar. Yaşlı ustasının eli ona ilk dokunan eldir. Bu yüzden unutmaz fincan ustasının dengeleyici ve nasırlı ellerini. Yaşlı çini ustası için denge önemlidir. Bu yüzden her yerindeki inceliği aynı olmalıdır fincanın. Aynı olmalı ve en iyi şekilde sunmalıdır içindekini sahibinin dudaklarından yüreğine. Yaşlı çini ustası için fincanın dostluğu da önemlidir. Fincanların dost canlısı olmasına rağmen yalnızlığa mahkum olmasına üzülür durur kendince. Haksız da değildir hani…. Öyle ya hangimiz evden çıkarken yanımıza fincanımızı alırız ki? Anahtarlarımızı, telefonumuzu, cüzdanımızı veya diğer kendimizce 'mühim' eşyalarımızı evde unuttuğumuzda kahroluruz da fincanımızın raftaki hüzünlü yalnızlığı aklımıza bile gelmez.

Yaşlı çini ustasının aklından fincan hiç çıkmaz bu yüzden. Aklından hiç çıkmayan fincanın bir gün ellerinden çıkacağı gerçeği de hayatından hiç çıkmaz. Çünkü fincan geçim kaynağıdır ustasının. Haftada bir atölyeye şehirden koca bir kamyon gelir ve neye şekil verdiyse ustanın nasırlı elleri alır götürür uzaklara hepsini… Geriye birkaç bozuk para ve koca bir çamur yığını kalır. Ardından yeni fincanlar, yeni ayrılıklar…

Öyküsü yazılan fincan işte böyle gözlerine hüzün değmiş bir ihtiyarın eliyle şekil almıştır. Bu kez ustası diğer fincanlar gibi onu da tek başına bilinmezlere göndermeye dayanamamış ve elindeki küçük kil yumağına sevimli bir ayıcık şekli verip yalnızlığını gidersin diye yerleştirivermiştir fincanın yanına. Yerleştirmekle yetinmemiş, ayıcığı fincana sıkı sıkı yapıştırıp ikisini beraber pişirmiştir harlayan çömlekçi ocağında. Fincanla ayıcığın kaderi işte böyle birlikte geçmiştir ateşten. Fincan birlikteliği ilk o zaman öğrenmiştir. Ustanın yaramaz oğlu tarafından, üzerine; ateşi paylaştığı ayıcığın dil çıkaran bir resmi çizilince ise muzipliği öğrenmiştir fincan. Ayıcıkla ikisi bu resmi ilk gördüklerinde saatlerce gülmüşler, ustalarının haylaz oğlunu haşlamasını ise sessiz sedasız izlemişlerdir. Neyse ki ustası ayıcığın dil çıkaran resmini kırmızı bir çerçeve çekip fincanı da yeşile boyayınca biraz olsun normale dönmüştür her şey.

Yaşlı çini ustasının atölyesinde günler neşe ile geçerken bir sabah ayıcıkla fincan büyük bir kamyonun homurtusuyla uyanmışlar, daha ne olduğunu anlayamadan kendilerini bir kolinin iç karartıcı karanlığında bulmuşlardır.

Kutuda günler serin bir yalnızlıkta ne kadar devam etti bilinmez. Fincanın bildiği ustasının çoook gerilerde kaldığı, kendisininse sevimli ayıcıkla vakitsiz uykulara daldığıdır. Uyandığında ise alışılmadık bir sürü gürültücü süs eşyasının arasında, bir vitrinin cafcaflı rafında durmakta, üzerindeki dil çıkaran ayıcık resmi güneşle oynaşmaktadır.

Hediyelik eşya dükkanı yaldızlı yalnız kentin en işlek sokaklarından birindedir. Bu yüzden seçilmiş yalnızlığa müptela fincanın içine düştüğü kalabalıkla yaşamaya alışması gerekmektedir. Gün geçtikçe vitrinde kendisini izleyen kentin gürültücü kalabalığına daha fazla dayanamayıp kimseye bir fincan çay sunamadan çatlayacağı korkusu işte bu demlerde düşmüştür fincanın yüreğine...

Öykücüyle fincanın ilk karşılaşmaları işte bütün bu kalabalığın içinden bir hediye olarak fincanın seçilmesiyle başlar. Öyle süslü püslü bir kağıda sarılmış hediye olmak düşmez fincanın kaderine. Kırılmasın diye koruyucu bir poşete sarılıp hemen o an hediye edilmiştir öykücüye misafiri tarafından.

İlk karşılaşmalar önemlidir. Çünkü bir çok şey belirsizdir ilk defa karşılaşanlar arasında. O andan sonra ânların zaman çarkında nasıl döneceğini kimse bilemez. Daha mı yavaş, daha mı hızlı? Daha mı tedirgin, daha mı huzurlu? Yoksa bu karşılaşmadan hiçbir iz bırakmadan normal seyrinde mi devam eder zaman?

Öykücü bir fincanın hayatına neler katabileceğinin farkında değildir. Mesela öyküsünü yazmayı o an hiç düşünmemiştir fincanın. Yalnızca gülümsemiş ve kırılmasın diye özenle çantasına yerleştirmiştir. Fincan, o günü öykücünün çantasında gezmekle geçirirken, öykücü ara sıra çantasını açıp fincanın kırılıp kırılmadığını kontrol etmekle yetinmiştir sadece. Ayıcığa göre, fincan belli etmemeye çalışsa da bu ilgiden çok hoşlanmıştır aslında. Fincana göre ise yaşlı çini ustasının emekleri boşuna gitmemiştir. Ayıcık, fincanın umudunun boşuna olmamasını umar sessizce.

Akşamüzeri fincan kendisini bir çalar saat, sarı bir masa lambası, ahşap çerçeveli bir ayna ve bir pet şişenin şekline sahip ev yapımı bir mumla aynı komedinin üzerini paylaşırken bulur. Onun beklediği kendisi gibi fincanların, bardakların, tabakların yer aldığı bir mutfak rafında konaklamaktır. Oysa öykücü fincanı çantasından alelacele çıkarıp komedinin üzerine koymuş ve çalışma masasının başına geçip kitaplara gömülmüştür. Çantada geçirdiği saatler boyunca öykücünün eve gelir gelmez kendisiyle bir yorgunluk çayı içeceğini düşleyen fincan şaşırmıştır bu duruma. Bulunduğu ortama ait olamamanın hüznüyle bekler durur komedinin üzerinde. Komedinin üzerindeki saatin akrep ve yelkovanı fincanı sinir etmek için sözleşmişler gibi koşuşturup dururlar birbirleri ardınca. Tüm bu koşuşturmalar olur giderde öykücü yaptığı o kendince mühim işlerinden başını kaldırıp bir türlü ilgilenmez onunla. Sabrı öğrendiği ân, işte o ândır fincanın...

Öykücü o gün çok yorulmuştur. Fincanı kendisine hediye eden misafirine yaldızlı yalnız kenti gezdirebilmek ve içten bir tebessümün izlerini yüreğine nakşedebilmek için çok çalışmıştır. Oysa öykücünün çalışması gereken başka şeyler de vardır. Öykümüzle hiç alakası olmayan şeyler. Mesela bir istatistik tutum ölçeğinin varyansını bulmaya çalışmak gibi. Veya bir hücrenin bölünmesinin mikroskoptaki görüntüsünü çizmeye çalışmak gibi... Fincanın öykücünün bu içinde bulunduğu durumdan hiç haberi yoktur. Bu yüzdendir durduğu konuma sessizce isyan edişi.

Öykücünün uykusu daha üzerinde çalışması gereken konular bitmeden çıkar gelir o gün. Öykücü bu davetsiz misafiri bir fincan kahveyle savuşturmak ister. İşte o zaman fark eder komedinin üzerinde unutulan fincanın mahzunluğunu. Ayıcık öykücünün ellerinin fincanın kulpuna uzandığı andaki fincanın gülümseyişini hiç silmez gözlerinden. Çünkü bu öykümüzün başından beri fincanın en mutlu olduğu ândır.

Öykücü o akşam ilk kahvesini içer fincanla. Ertesi sabah ilk çayını. Bir başka gün meyve suyunu. Hatta pek sevmediği halde süt bile içer sırf fincanın yüzündeki mutluluğu arttırabilmek için. Fincan için kendisiyle ne içildiğinin önemi yoktur. Onun isteği öykücünün şefkatli ellerinin arasında birkaç mutlu salınım yapmaktır o kadar.

Fincanın günleri artık mutfaktaki bulaşık selesiyle, öykücünün çalışma masası arasında gidip gelmekle geçmektedir. Gündüzleri ayıcıkla uykulara dalarak, geceleri yaldızlı yalnız kentin yaldızlığında öykücünün yalnızlığını paylaşarak yaşar ânları… Ve ânları kayıt altında tutmakta zorlanan öykücü saatine bakar ve bir nokta düşmek ister ayıcıkla fincanın öyküsüne. Fincan öykücünün evinde bir öyküsü olduğundan habersiz akşamı beklemektedir.

Fincan için bir son belirtmek şimdilik mümkün değildir. Çünkü fincanın henüz bir öyküsü olduğundan haberi olmadığı gibi, mutlu devam eden günlerinin nasıl bir sonu olduğundan da hiç kimsenin haberi yoktur henüz. Öykücü ilk öyküsünü bir fincana yazdığına yarı şaşkın yarı gülerek ayrılır üniversitenin kütüphanesinden.

Peki öykü bitti mi dersiniz? Fincanın yalnızlığı öyküyle biter belki ama öyküsü bitmez. Yalnızca öykücünün kalemi fincanın mutluluğuna ortak olmanın sevinciyle çekilir öyküden. Belki günün birinde bir başka kalem devam eder fincanın öyküsüne. Kim bilir...

Zeynep Akkoyun


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,758,758,758,758,758,758,758,758,75
8 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


dedi Halepli Mârunî Sultan..

ne zaman bir güzel görsem,
kendimi şâirime teslîm ederim..
şiirleriyle şarkın büyülü dünyâsına girer,
kendimi binbir gece masallarında seyrederim..

konduramam güzelimi bu çirkin dünyâya,
işvesine nazına hayrân olduğumdan değil fakat;
güzelime yaraşan dekor bu değil..

ve atarım kendimi bir sihirli halının üzerine,
kâh okyanuslar üzerindeyim kâh Zümrüdüankâ üzerinde..
ve akıp gider dudaklarımdan şâirimin içli mısrâları,
eşlik eder arkamda kemânîler, kânûnîler, ûdîler;
beste yapıp onun şiirlerini söylerler:

Belâyı âsumana derç eyledi bu sîneyi gönül
Ol mâlikî sedâyı mecruh bir hakir kul
Teshîr et, selvinazım birsâmı nedîm
Ben böyle mahrekî yekbahtı ne'dim

velhâsılı kelâm:
şarklıyım ben şarklı,
kâkülüm yandan çarklı..
âhenkli şiirlerden hoşlanır, içli mısrâlarda yaşarım..
şarka dudak bükene üzülür, hayıflanırım;
okuyup anladığı zaman o da beğenir bunları, bilirim;
lâkin söylemeye dili varmaz..
şarklı olmak,
bir şarklı gibi sevip âşık olmak,
hayâtı bir şarklı gibi yaşamak ayıp değil,
asıl ayıp yalan söylemek..
benim yalanlarla geçirecek kadar uzun bir ömrüm yok,
şarkın büyülü mısrâlarındaki saadete yazılıyım..

Alkım Saygın

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Flash haritalara hemen hemen her gün bir yenisi ekleniyor. http://www.geowalk.de/ web sayfasında gezi öncesi rehber olarak kullanabileceğiniz bir flash harita mevcut. Araştırdığınız bölge ile ilgili detaylı resim, otel bilgisi ve benzeri bilgilere ulaşabileceğiniz bu flash haritayı özellikle tavsiye ediyorum.

Ve işte bu da İstanbullular için önereceğim flash harita; ama bir farkla. Bu haritada istediğiniz yerin uydudan çekilmiş resmini bulacaksınız. Aslında aynı google earth uygulaması benzeri bir çalışma. http://kentrehberi.ibb.gov.tr/ Yer tarif ederken, ararken, ya da kroki hazırlarken bile kullanabileceğiniz güzel bir kaynak.

Şimdi okuyacağınız bu öneriler sizi klimasız bir evde bile serin tutmak konusunda işinize yarayacak. http://www.objektifhaber.com/yeni/objhab/default.aspx?id=2O28O97424 ...Ev içinde hava dolaşımını sağlamak için vantilatör ve tavan pervanesi kullanın. Sıcak havayı dışarı atmak için kapıları açmak ve vantilatör kullanmak... tabi ki aklınıza yatarsa.

Sıcaktan bunalıp sokağa çıkamayan ve herşeyi ayağına isteyen yaz tembelleri için ideal bir web sayfası http://www.yemeksepeti.com/city.asp Şimdi Bursa'da da hizmet vermeye devam eden bu siteden dvd hediyeli sipariş seçeneğiniz de mevcut. Afiyet, şeker, bal olsun ama kilo olmasın. Mazallah yaz günü aşırı yiyip zarar görmeyin.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Brooklyn by the sea
Mort Shuman









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070712.asp
ISSN: 1303-8923
12 Temmuz 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com