Suyu Boşa Harcama



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.268

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 7 Eylül 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Benim İçin Herşey Flu Artık!..


Merhabalar,

Politikaya fazla daldık kendimizi unuttuk. Yıllarca şahin gözleriyle övünen bendeniz için tehlike çanları çalmaya başladı. Gözleri de kulakların yanına müzeye koymadan acilen gereken önlemleri almak lazım. Uzakla bir derdim yok Allaha şükür. Şahin gibi olmasa da martı kadar görüyor denilebilir. Ama görüş mesafem azaldıkça obje ile ilişkim bir çorbalaşıyor bir sümsükleşiyor ki sormayın. Mesela pilav yiyorum, çatala tane tane mis gibi pilavı alıyorum, o pilav ağzıma girene kadar önce lapa ardından ne idüğü belirsiz bir topak olup ağzımdan içeri süzülüyor. Tabi değişen pilav değil, yanlış anlaşılmasın, yoksa dayağı yerim. Değişen benim görüş kabiliyetim. Netlik 30 santime ayarlı. İçine düşmeye başladın mı, presentabl olsan ne yazar? 10 santimde herşey tek düze ve aynı sıradanlıkta geliyor insana. Fantezilerden fantezi beğen artık, çünkü burnunun dibindekine Şarapova desen başın ağrımaz.

Göz doktoru arkadaşıma "N'olacak benim halim?" dedim. Git pazara gözlük al dedi. Seni 1,5 numara hayda hayda kurtarır, pazarcıya da duacı olursun diye ekledi. Teknoloji geliştikçe bu pazarcılar kendilerini de geliştirdiler zahir. Baksanıza göz doktoru bile onlardan medet umuyor. Hatta dediğine göre pazar gözlükçüleri zaten birer oftalmolojistmiş, yanında o dürbüne benzer aleti getirip ölçüm yapanı bile varmış. Hey kardeş... Pazarda sünnetçi de bulunur mu? Biz de hazır bir müşteri var da...

Geçen ay 1 hafta ultra herşey dahil bir tatil yaptım biliyorsunuz. Yalan yok, başta söğüşlendiğimizin dışında tek kuruş çıkmadı cebimizden. Otel büyük, havuzlar büyük, kaydıraklar ibadullah, ama metrekareye düşen Hollandalı, Rus,vs sayısı da epeyce kabarık. Öyle ki, yemek için koşturmaya kalktığında ayakların yerden kesiliyor, üç beş uzman azman hatunun arasında uçarak karpuza iniş yapıyorsun mesela. İşte yakını görememenin acısını ilk orada hissettim denilebilir. Düşünün hurilerle dolu cennettesiniz, aranızda ki uzaklık hadi ben diyeyim koklama siz deyin tadına bakmayı farzetme mesafesi, ama gelin görün ki sizin gördüğünüz sadece allı karalı bir silüet. Dokunmak tacize gireceği için de ayırt etmek mümkün değil. Çok acı çektim çok. Hemen bu hafta sonu pazara gidip bu işi hallediyorum. Yok ötesi... Sizlere de hayırlı pazarlar efendim.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Hamdi Topçuoğlu


YANGINLAR İÇİNDE BİR ÖNERİ

Dün, Bodrum'dan İzmir'e gelirken gördüğüm manzaralardan ürktüm. Dağlarda çalılar bile kuruyor. Zeytinlerin gümüşi parlaklığı yitmiş. Daha eylüle girmemiş olmamıza karşın kimi ağaçlar yapraklarını döküyor.

Türkiye, su kıtlığı yaşayan ülkelerden biri. Kişi başına düşen su miktarı, yıllık 1430 m3. Çöl sandığımız Irak'ta bile bu miktar 2000 m3. Nüfusumuzun 2030 yılında, 100 milyon olacağını varsayarsak kişi başına düşen su miktarı 1100 m3'e düşecek. Kimi Afrika ülkeleri gibi su yoksulu ülkelerden biri olacağız.

Saint - Exupery (Sen Ekzuperi), "İnsanların Dünyası" adlı eserinde anlatır:

"Ömürlerinde bir tek ağaç, bir tek çeşme, bir tek göl görmemiş insanlar! İçinde ırmaklar akan bahçeler bulunduğunu yalnız Kur'ân'dan öğrenmişler.

Bu insanlardan bazılarını, birkaç hafta önce Savoi(Savva)' da gezdiriyorlarmış. Kılavuz, onları gürül gürül akan bir çağlayanın başına götürmüş; aptallaşıp bakakalmışlar. Kılavuz:

- Hadi içiniz, demiş.

Bu tatlı ve temiz suyu kana kana içmişler.

Çölde en yakın kuyuya varmak için üç gün yürümek gerekir. Kuyu bulunsa da içindeki kurtları, pis çamurları temizlemek için saatler lâzımdır. Magripli çocuklar, para dilenmez, ellerinde bir konserve kutusuyla su dilenirler.

- Biraz su ver, biraz su...

- Gidelim, demiş kılavuzları onlara.

Ama onlar hiç kımıldamamış.

- Biraz daha kalalım.

Susuyorlarmış; ciddi, sessizce, bu büyük gizi seyre dalmışlar.

- Görülecek başka bir şey yok, demiş. Kılavuz. Hep böyle akıyor.

- Bekleyelim ?

- Neyi bekleyeceksiniz?

- Sonunu...

Bu kadar su görmemiş zavallılar, meğer çağlayanın biraz sonra biteceğini sanıyorlarmış."

Birçoklarımıza masal gibi geliyor anlatılanlar; ama bugünden tez önlem almazsak torunlarımızın bu gerçekle yüz yüze kalacağı kesin.

Kimi uzmanlar yaşadıklarımızı biyolojik kıyamet olarak niteliyor. Son yüz yılda yaklaşık 30 bin bitki türü yok olmuş. Günümüzde her gün üç canlı türünün soyu tükeniyor. 1950 -1980 yılları arasında dünya ormanlarının yüzde 25'i yok edildi.

Türkiye ne yazık ki orman zengini bir ülke de değil. Türkiye orman alanları ülke yüzeyinin %26.8'ini kapsıyor. Bu ormanların da yarısı verimli, diğer yarısı da bozuk nitelikli. Bu ormanları iyileştireceğimize, yakmaya, 2B oyunlarıyla yerleşime açmaya çalışıyoruz. Sanıyoruz ki oradan gelecek 60 milyar dolar ülkemizin geleceğini kurtaracak. Hayır, politikacı kurnazlığı bu; işleri güçleri günü kurtarmak.

Son olarak temmuz başında Özdere üzerinden Bodrum'a giderken geçmiştik bu yoldan. Sağımızda masmavi bir deniz, önümüzde Kuşadası, ötelerde de adalar… Bu huzurumuzu coşkuya çeviren görüntüleri otoyola yeğlerdik hep. Artık öyle değil. Bu kez şaşkın, öfkeli, kırık geçiyoruz yangın artığı bu kıyılardan. Bir an önce bitsin istiyoruz yolumuz. Antik Klaros tarafına bakmadan geçiyorum. Ne varsa yakıyor, tüketiyoruz: antik kentleri bile. Vandallık bu…

Akşama doğru Ören'den bir dost telefon ediyor. Sesi hüzün dolu. Sonunda Bördübet'i de yaktık, diyor. Ağzımdan dökülen "Ne!" sorusu aslında bir çığlık. Bir kaynakçı sebep olmuş. Güya kaynağı yaptıran kişi kendisinden davacı olmayacakmış. Demek ki beyefendi Bördübet'i malı görüyor. Sorsak kendisi hayatı boyunca kaç ağaç yetiştirmiştir. Neden kıraç bir yerde değil de Bördübet'te yaşamayı seçmiştir. O güzelliklere hangi değeri katmıştır ki kendisinde böyle bir affedebilme hakkı buluyor. Acaba kendilerini bu güzelliklerin mirasçısı çocuklar kendilerini affedecek mi? Sanırım Güneş Tecelli, Abuzittin'e bir mektup yazar bugünlerde. Ama neye yarar? Artık Bördübet, kuş yatağı değil, kül yatağı olmuş.

Yangınlar yalnız Ege'nin bu yakasını değil, karşı kıyısını yakıp kül ediyor bugünlerde. Orada yaşananlar bizden de beter felaket. Köyler, tarihsel miraslar yanıyor, ölü sayısı altmışı geçmiş. Dilimde Dağlarca'nın dizeleri:

Göğü gözleye gözleye kuş oldu otun biri
Saygıyla eğildi öteki otlar

Kavak gövdesini dinlerken atalarının
Yaşayan öyküsünü işitir misiniz?

Bugün de yenilemiştir küçücük yeşil otlar kocaman ovayı,
İşte kuşlarla kutsanan göğe varan yeryüzü güzelliğimiz

Ha gayret, diyorum; kuşsuz, ağaçsız, otsuz bir dünyaya az kaldı. Ama öfkemden daha baskın sağduyum.

Şimdi el ele verme zamanı. İklim, siyasal sınır tanımıyor. İster burada yansın, ister öte yakada, bu yangınların bedelini, her halk birlikte ödüyor.

Keşke kişisel bir hayal olarak kalmasa sözüm. Kimse benim gizlim, senin saklın diye yan çizmese. Her iki ülke yetkilileri sembolik olarak Ege'de uçurdukları savaş uçaklarından ikişer tanesini satışa çıkarsa elde edilecek gelirle yangınlarla ortak mücadele filosu kurma çalışması başlatsalar, diyorum.

İnanıyorum ki bu hareket, Ege'nin ormanlarını korumakla kalmayacak, onulmaz bir felakete sürüklenen dünyamızın diğer ülkeleri için de bir örnek olacaktır.

Hamdi Topçuoğlu
egerem@yahoo.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,259,259,259,259,259,259,259,259,25
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


Ayşegül Erden

 Eski Dost : Ayşegül Erden


  Siz Hiç?...

Bilmem..
ıslık çalarak yürümenin keyfini yaşadınız mı sokaklarda?
Yerden bir taş alıp en yakındaki çöp bidonuna isabet ettirebilmek için atışlar yaptınız mı?

Okulunuza, işinize giderken bindiğiniz otobüsün şöförüne kocaman bir gülümseme ile "günaydın" dediniz mi?

Ya da, yürüdüğünüz yolda karşılaştığınız, apartman önlerini yıkayan kapıcılara "kolay gelsin" diye seslendiniz mi?

Her zaman alışveriş yaptığınız bakkalınıza, bir kez olsun, alışveriş amaçlı değil de, sadece "hayırlı işler" dilemek amacıyla uğradınız mı?

Balkona çıktığınızda, karşı apartmanın balkonunda oturan, ama hiç tanışmadığınız komşularınıza el salladınız mı?

Lokantada garsona siparişinizi vermeden önce, "merhaba" diyerek gülümsediniz mi?

Bir mağazada denediğiniz bir giysiyi arkadaşınıza onaylatırken, aklınıza geldi mi hiç, tezgahtara "siz de gerçek fikrinizi söyler misiniz, bu sizin uzmanlığınız aslında.." demek?

Markette karşılaştığınız, annesinin eteğini çekiştiren, şımarıklılıklar yapan küçük çocuğa kızgın bakmak yerine muzipçe göz kırptınız mı gülümseyerek?

Ve yine marketlerin o bitmez tükenmez kasa kuyruğunda dakikalarca bekledikten ve beklemekten sıkıldığınız halde sıra size geldiğinde kasiyere gülümsediniz mi "iyi günler" dileyerek?

En son ne zaman bir sokak köpeğinin başını okşadınız?
Yolunuza çıkan ağacın gövdesine en son ne zaman dokundurdunuz elinizi?

Ben çok severim sokakta ıslık çalarak yürümeyi..
Hep aynı ritmik melodide takılsamda, sözleri hüzünlü bile olsa da..

"Hava ayaz mı ayaz
ellerim ceplerimde
bir türkü tutturmuşum
duyuyorsun değil mi?
Bir resmin kalmış bende
tam ortadan yırtılmış
hani siyah kazaklı
biliyorsun değil mi?
Ya dön bana artık
duyuyor musun beni
ya çık git dünyamdan
anlıyorsun değil mi?.."
İçinizdeki hüzün ne olursa olsun, gülümsemeleri bırakmayın..
Belki ıslık çalarak yürüdüğünüz için size deli diyecekler..
Orhan Veli'yi anımsayın..
"Sokakta gülümsediğim için bana deli diyenlere gülümsüyorum.." dizelerini.

Ve belki ilk denemede taşı isabet ettiremiyeceksiniz hedefe, şöförler, kapıcılar selamınıza karşılık vermeyecekler ilk seferde, tanımadığınız komşularınız anlamayacaklar onlara el salladığınızı..

Ama yılmayın..
Ve asla içinizdeki hüzne esir düşüp yaşama kapılarınızı kapatmayın..
Bilin ki..
Yaşam yaşayanlarla ve yaşananlarla güzel..
Ve hiç bir hüzün kalıcı değil siz istemezseniz..
Hepinize sözleri hüzünlü bile olsa ıslıklı günler..

Ayşegül Erden


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,339,339,339,339,339,339,339,339,33
9 Kahveci oy vermiş.

 


 


 JazzForever : Füsun Levet


Bossa Nova 2

Joao Gilberto Geçen yazımda konumuz Antonio Carlos Jobim ve Vinicius Moraes di.. Sohbetimiz yine Brezilya müziği üzerine olacak. Bu kez Joao Gilberto ve Stan Getz'i tanımaya çalışacağız.

Joao Gilberto 1931 Bahia doğumlu. 14 yaşında ilk gitarını eline alıyor.1950 lerde ise, otodikat bir müzisyen olarak Rio' ya gidiyor.
Garotos da Lua ilk grubu. 3 stüdyo kayıdından sonra gruptan ayrılıyor.
Bir kaç yıl boyunca bütün çabası , gitarda yeni bir müzikal anlatım bulmak.

Işte tam bu arayışlar içinde iken 1957 yılında, Tom Jobim ile karşılaşıyor.
Ünlü, Cançao do Amor Demais albümü, kompozisyonları Jobim ve Moraes'e ait ilk bossa nova kaydını beraberce yapıyorlar.

Gilberto'nun kendi olanaklarıyla 1958 yılında yaptığı Chega de Saudade Breilyadaki bossa nova akımı ve kendi kariyeri açısından çok önemlidir. Olağanüstü bir sükse…

1960 ve 61 lerde yine kompozisyonların Jobim ve Moraes'e ait olduğu iki albüm daha gerçekleştiriyor. Corcovado, Insensatez, O barquinho gibi parçalar var bu albümlerde. Önemli olan Joao Gilberto'nun, yeni bir gitar çalış stili bulması ;
Özetlersek, geleneksel sambayı, solo ve ritmik gitarla senkoplu çalması.

1962 lerde caz müzisyenleri bossa nova ya ilgi duymaya başlıyorlar. Işte ilk olarak Jobim ve Gilberto'yu Amerikaya götüren tenor saksafoncu Stan GETZ oluyor.

Stan Getz' e gelince.. O da bir başka deha.. Sohbetlerimizde zaman zaman karşımıza çıkacak. Ama yine de müzikal açıdan biraz tanıyalım.
Ilk olarak 1944 yılında Stan Kenton orkestrasında çalmaya başlıyor.1945 de yaptığı kayıtla tamamen Lester Young ( daha önce tanımıştık.) ekolünden olmasına rağmen, kopya olmadan çalınmış bir kayıt.

1947 de Woody Herman orkestrasında. Burada harika bir solo yaparak, Early Automn parçasıyla caz tarihine geçiyor.

Yaşamının düzenli olduğu pek söylenemez. Işin içinde maalesef hafif uyuşturucular da var. Amerikada da bu tür olaylar hiç hoş karşılanmadığı için, 1958 de Danimarkaya yerleşip tedavi oluyor. 1961 de ise yepyeni bir insan..

Stan Getz beyaz bir müzisyen. Irkçı bir ülkede siyahlarla dolaşmanın bile suç olduğunu düşünersek ne sıkıntılar içinde yaşamış olduğunu ve müziğini gerçekleştirdiğini tahmin edebiliriz.

Stan Getz'i ve caz dünyasındaki yerini ileri tarihlerde daha kapsamlı, ama bu sohbetimizde, O'nun, caz çerçevesinde bossa nova ya katkılarını göreceğiz.

1962 de fiziksel olarak çok iyi bir durumda Amerikaya dönen Getz, Jobim ve Vinicius'un eserlerini biliyordur.Neredeyse onları alıp New York'a getirir.
Ve Getz/Gilberto albümünü çıkarırlar. Bu albümde Gilberto'nun eşi Astrud de şarkı söylemektedir.

Söylendiğine göre, bir gün Astrud mutfakta yemek hazırlamakta iken şarkı söylemeye başlamış ve eşi Joao'nun dikkatini çekmiştir. Kimi de Astrud ve Stan Getz arasında yasak bir aşkın başlaması nedeniyle şarkıcı olduğu fıkrini daha mantıklı bulurlar.

Kendisini çok yakından dinledim. Nedense Astrud'un stili bana pek canlı gelmez. Kimi de bu yumuşak anlatımı cazip bulur.
Bu grup The girl From Ipanema/ Garoto de Ipanema şarkısıyla öylesıne bir uluslararası şöhrete erişir ki, 1964 de Carnegie Hall de muazzam bir konser verirler.

Bir süre sonra Astrud ve Joao ayrılırlar. 1973 de Joao, bossa nova'nın beyaz albümü denilen Ela e Carioca' yı çıkarır. Gitar eşliğinde şarkılarını söyler. Bu albümde ki Aguas di Março şarkısı büyük sükse toplar.

1976 da The Best Of Two Worlds yine Stan Getz le birlikte , bir önceki albümün yeniden toparlanışı dır. Ama bu kez Gilberto'nun yeni eşi , çok sevdiğim şarkıcı Miucha da yer almaktadır.

1977 de ise kemanlar eşliğinde bir kayıt olacaktır. Amoroso isimli albüm, Estate, Besame Mucho ve Jobim'in kompozisyonlarını ihtiva eder.

1980 de Gilberto Gil, Caetano Veloso ve Maria Bethania gibi başka Brezilyalı müzisyenlerle Brasil albümünü çıkaran Joao Gilberto, Brezilya'nın gerçek ruhuna inmiş bir müzisyendir artık.

1991 de çıkardığı albümde, Jobim'in kompozisyonları yoktu. Ama 2000 de Voz e Violao , Chega de Saudade ve Desafinado ya bir geri dönüştür.

Joao Gilberto'yu yakından tanıyan müzisyen dostlarım , O'nun son derece mükemmelliyetci , dolayısıyla yaşanması ve çalışılması güç bir kişiliği olduğundan sözederler.Dediklerine göre, konserlerde çok gürültü olduğunda veya ses düzenini hatalı bulduğunda, bunları saygısızlık sayıp, salonu terkedermiş. (Ben hak veriyorum….)

Joao Gilberto'nun bana hitabeden bir sesi vardır. Durgun ama monoton değil . ama sınırsız duygu dolu ..

Kendisi ileri yaşına rağmen Brezilya ve diğer ülkelerde konserler vermeye devam etmektedir.

Bütün albümlerini büyük bir zevkle dinleyebilirsiniz. O zaman - ne kadar iyi yapmış ta mükemmelliyetçi olmuş, diyeceksiniz….

Corcovado by Joao Gilberto


Füsun Levet


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


 


Sarahatun Demir

 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


  Hoşça kal, Kardeşim, Deniz…

İçlenmiş bir yara!
Öyle deme içlenince daha sızısı kalır her yaranın
İçine akar ölümü acımasızlığın
Sırasında kelam gizli sanırdım
Değilmiş…

Haberiyle geldi. İçimi ezen kaçıncı yıkım bu diye düşünmeden edemedim. Çocukluğumun sesi kadar uzak yakın arası bir yerlerde kalmıştı yüzü. İkinci ve hatta üçüncü sınıf bir karakter oyuncusunun manşet haberlere ilgisi olmayacak elbet. Aklından geçerken benimle paylaşmak istedikleri de haber, lakin hep üçüncü sayfa…

Adı Deniz
Hiçbir denizde bulamazsın onun göz rengini
Düşlerine hiçbir gerçeklikle ulaşamazsın
Beceremezsin onun kadar eğri büğrü bir hayatın ortasında olmayı
Eğri büğrü bir hayatın ortasında dimdik kalamaz insan
Olsa olsa Deniz gibi beli bükülür, sırtı kamburlaşır biraz…

Adı Deniz
Yaşını bilmiyorum
Hiç sormadım
Yüzü ve elleri
Bir de gözleri
Dedim ya işte
Gözlerinin rengine evren içi hiçbir sulaklıkta rastlayamazsın
Elleri alacaklı
Yüzü beyaz, pürüzsüz, çok yorgun…
Ayaklarıma ağrı bulaşan bir güneşli günde tanıdım O'nu
Adı Deniz
Üçüncü sınıf bir karakter oyuncusu
Yetiyor mu diyorum Deniz kazandıkların
Hayatın kaybettirdiklerinden sonra bana yeter geliyor diyor
Acılı ve çok yalnız hayatlardan geçerken şahit edilmiş olmanın çok şeylere bilgeliğiyle yorgun bakıyor.
Yaşını hiç sormadım
Yenice esirgeme yurdundan çıkartıldığını söylediğinde anladım ki yirmilerinin başında daha
Annem diyor
Annem bir fahişe benim
Babamı bir belalısına vurdurup kaçmış onunla
Hiç kardeşim olmadı
İyi ki yok da ama
Bir fahişenin günahına tek çocuk bile fazla…

Boş ver beni ne olur
Çok yollardan geçtim
Karanlık olurdu yurt geceleri
Döverlerdi
Aç yatardık
Yaramazlığın bedeli aç uyumak olmamalı hiçbir çocuk için
Kaçmayı göze alamadım
Kaçsam koca İstanbul
Daha kötüye giderdi o zaman
Ya uyuşturucuya bulaşacaktım
Ya daha kötüsü
Anlattırma
Bakma sen bana
Beni boş ver
Anlatıp olur olmaz sıkıyorum canını senin de
Bir çay daha içelim
Sonra sen anlat
Simitçi de yok
Anasını sattığımın
Sen olmasan şimdi yanımda, ellinciye geçmişti
Geçer şimdi
Bir çay daha içeriz simitle
Seversin sen…



Adı Deniz
Annesi bir hayat kadını
Babasını hiç tanımamış
Kardeşleri yok…
Bir esirgeme yurdunda, hiçbir şeyi esirgenmemiş bir kurumda büyürken Deniz, en çok mutluluklarına zeval getirmek istemişler
Ve çok defa da becerebilmişler bunu
Büyümüş Deniz
İkinci sınıf bir karakter oyuncusu şimdi
En fazla göründüğü sahnenin bile süresi fi…
Sevdiği, uğruna ömrünü verebileceği hayalleri…
Çok yalnız, kirasını zor denkleştirdiği üçüncü sınıf bir mahalle…
Toprağı taştan bir kentte yaşıyor ama
Kentin O'nun yoksulluğunu
O'nun kentin altınlığını falan önemsediği yok!..
Adı Deniz
Gözlerinin rengine hiçbir sulak mavilikte rastlayabilmek olur iş değil
Derdini paylaşırdı
Çay iç derdi
Simitçi de inat etti anasını satayım diye hayıf eder, gülerdi…
Hiçbir esirgenmesi gerekeninin esirgenmediği bir yurtta büyüdü Deniz
Bana, en sevdiği türküde eşlik ediyor
Bir mısrada susuyor hep
Tesadüf mü diye sınadım
Değil
Deniz o mısrada her seferinde bunu yapıyor
Susmak istiyor…
Okumak için eline aldığı hiçbir gazetenin ilk sayfalarıyla ilgilenmiyor
Hayat onun kitabını kaçıncı sayfadan başlatmışsa
O da o sütundan başlıyor okumaya
Deniz, manşetleri ve ilk sayfa haberlerini önemsemiyor, hiç sevmiyor…

Sevdiği türküde eşlik etmişti son gidişimde daha
İçindekileri anlatırken büyüyen gözlerini yine çok uzağa dikmişti
Ve susmuştu türkünün aynı mısrasında her zamanki gibi…

Adı Deniz
Annesi bir hayat kadını
Bir kurumda esirgenmesi gereken ne bildinizse telef edilerek büyümeye mecbur bırakılmış bir genç…
Adı Deniz…
Ve hiçbir sulak mavilikte göremezsiniz gözlerindeki rengin tonsallığını
Ne zaman yolum düşse o kalabalık, uğultulu, bana hep kasaveti anımsatan şehre
Bulurdu beni Deniz…
Yıpranmış elleriyle her seferinde garsondan alıp önüme ikram sunduğu bir bardak çayın temizliğini kentin kirliliğinden çok ötelerde tuttuğum Deniz…
Beyoğlu sokaklarında çok satanların çaldığı dükkanları geride bırakırken, sevdiği türküye başlayan
Söyleriz değil mi be hocam diyerek bakan
Güzel gözlü, yorgun, yaşamdan alacaklı, vereceklerini çoktan zorla da olsa vermiş, verdirilmiş Deniz…
Yaşamın O'na sunduğu bütün kirliliklere rağmen temiz kalmayı becerebilmiş
O kurumda esirgenmesi gereken neyi varsa esirgemediklerinden en çok, deli gibi asileşmiş
Zorluk dolu yollarda yürürken eğilmiş ama asla düşmemiş Deniz…

Deniz hiçbir zaman okumadı gazetelerin ilk sayfa haberlerini
Hayat, O'nun öyküsünü üçüncü sayfa haberlerinden aldığı için belki de, Deniz hep o sayfalardan okumaya başladı gazeteyi…
O sayfalarda yaşananlara hayıflandı, yazılanları sesli okudu, benimle paylaştı.
Bazıları çok önemli geldi
Belki sade kendi öyküsüne yakınlığından, özensizce kesip cebine koydu bazılarını…
Adı Deniz
Üçüncü sınıf bir karakter oyuncusu…
Yaşını hiç sormadım
Çok belli ki yirmilerin henüz başında

Fi tarihli bir eylülde öldü Deniz
Biraz eğlenmekti oysa bütün derdi
Kaza yapan otomobilden 3 kişinin sağ kurtulduğu fi tarihli bir eylülde yaşamını yitirdi Deniz…
Ölümün acımasızlığı Deniz için katmerli
Yaşamda acılanmamayı kaç kere öğrettiniz Deniz'e
O'nu ne kadar önemsediniz
Dinlediniz
Düşlerini, korkularını, gözlerini, ellerini, hayallerini esirgediniz!
Hiç
Hiç kere…
Oysa adı Deniz'di
Annesi bir fahişe
Ve hiç tanıyamadı babasını
Fi tarihli bir eylülde ölürken soramadım çektiği son filmin sahnesini
Hiç kimsenin önemsemediği, kendi için dünyalara değer biçtiği o heyecanını paylaşamadım…
Affet ne olur Deniz, bu kez heyecanına, düşlerine yarenlik edemedim diye, geç kaldım diye, yetişemedim diye kızma Deniz…

Düşlerine önce annesi ihanet etti
Sonra kurum…
Küçük bir çocuğun esirgenmesi gereken ne bildinizse siz, hepsine, her birine ihanet edilmiş bir çocukluktan geliyordu Deniz
O'nu hiç dinlemediniz
Oysa deli asiliğinin ardında ürkekliğiyle korumak istediği düşleri vardı
Bana eşlik ederken hep aynı mısrada suskun kaldığı türküsü vardı
O'nun türküsüydü
Deniz'in de hepiniz kadar türküleri vardı
Çalınca, çaldırınca, duyunca, söyleyince efkarlandığı
Çok uzaklara baktığı
Gözlerini buğulandırdığı türküsü
Fi tarihli bir eylülde yitirdi düşlerini
O'nu hiç önemsememiştiniz zaten
Şimdi de umurunuzda olmasın!
Adı Deniz
Ve hiçbir sulak mavilikte gözlerinin rengi yok…
Annesi bir hayat kadını…
Deniz, şimdi türkün her kulaklarıma çalındığında aklıma anlattıkların gelir
O Beyoğlu ikindisi gelir
Deniz, ben ne vakit bir İstanbul düşünsem artık, aklıma eskisinden daha beter bir kasavet gelir…
Adı Deniz
Hayatın omuzlarına verdiği onca yüke rağmen sade biraz eğilmiş ama asla düşmemiş, yorgun, asi, ama temiz ama içten ama gerçek bir Deniz…
Türkün Deniz, türkün ve her seferinde sustuğun mısran bana emanet şimdi
Huzurla uyu Deniz
Mırsan hep omuzlarımda kalacak…

"İşte geldik gidiyoruz
Hoşça kal kardeşim Deniz
Bir şeyler anlattın bize
Hoşça kal kardeşim Deniz
Denizliğin kaderinden
Hoşça kal kardeşim Deniz…"


Kardeşim
Hoşça kal
Deniz…

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Işık Şerifsoy (Etkin)

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Alem

Sağlam kalenin, mağdur taşları.
Temelini sarsan, binbir parçaları.
Öyle hüzünle akan, saklı göz yaşları
Elbet! Ayakta kalacak sana kalanları.

Sanırsın mabedinde yeller eser.
Yaşadıklarımızın adı kader
Muhafızını kaybetmiş avare, seni kim sarar
Acaba yaşadıklarına yaratıcı ne der?

Şakaklarına kar yağmış asi bende
Alemde koca bir ömrü yaşadın sözde
Sen yandın ve yanacaksın bu közde
Ey dostlar; bekleyin beni o gizli yerde.

HAKİ NAZ

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Günlük hem de 14 günlük hava durumu bilgisi için http://www.havadurumu.com.tr/ web sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Kişiselleştirebilme özelliği sayesinde, istediğiniz şehri belirleyip hem hava tahmin raporunu alıyor, hem de belirlediğiniz sayfayı giriş sayfanız yapabiliyorsunuz. Ben detaylı inceleyip saymadım ama 10.000'den fazla şehrin hava tahmin bilgisine ulaşmanız mümkün görünüyor.

Mp3 uygulamasının yasallığı tartışılmaya devam ediyor etmesine ama, bir yandan da kaynak sayıları günden güne artmaya devam ediyor http://music.download.com web sayfası mp3 indirmek isteyen ve bilgisayarına herhangibir program yüklemek istemeyenlerin yeni gözdesi olmaya aday. Siz yine de güvenilir kaynakları kullanarak ve emeğe saygı göstererek müzik marketlerden cd temin etmeye devam edin.

İşte bu da bizden, yani Türkiyeden bir internet radyo hizmeti http://www.yurttansesler.com Sadece Türkçe müzik dinlemek isteyenlerin beğeniyle tercih edeceklerine inandığım bir platform. hazırlayan arkadaşların ellerine sağlık. klasik internet radyo mantığıyla çalışan bu yapıda, verdiğiniz oylarla kendi profilinizi belirliyorsunuz.

İnternet üzerinde video paylaşım uygulamaları iyice arttı ve aldı başını gidiyor. http://www.izlesene.com/ bunlardan en çok izlenen yerli web sayfası olma özelliğine sahip olanı. Popüler videolar kısmını özellikle tavsiye ediyorum

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Gözlerim Bir Yerden Aşina Size
Özdemir Erdoğan









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070907.asp
ISSN: 1303-8923
7 Eylül 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com