Suyu Boşa Harcama



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.274

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 17 Eylül 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Haftasonundan kalanlar!..


İyi haftalar,

Hangi birinden başlamak lazım bilemiyorum. Bereketli bir hafta sonu geçirdik diyebilirim. Hoş insan bazen böyle bereket olmaz olsun da diyebilir tabi, demeli de. Mesela 12 yaşındaki bir çocuğa para verip tecavüz eden 60 tane sapığı insan bereketten sayabilir mi? Ya da yerli Hannibal Özgür hayvanıyla ilgili haber okumak insanı ne kadar mutlu eder? Bu ve benzerleri üçüncü sayfaları süslediği için adi suçlar kapsamında değerlendirilip okunup geçilebilir. Oysa bir de manşetlerden düşmeyen, kuyuya atılmış kimin nasıl çıkaracağı belli olmayan taşlar, türkü söyleyen kafatasçı ayılar ve birbirinden nefis vecizeler var ki, şöyle bir deymeden geçmek olmaz.

"Anayasa'yı yeniden yapmak bu ılımlı demokrat islamcılara mı kaldı?" sorusuna cevap arana dursun, Ekim'deki referandumdan sonra ne halt yiyeceğimiz konusunda da bir fikir birliğimiz yok maalesef. Restleşip kuyuya atılan taş, kaç baş yaracak şimdilerde o kunuşuluyor. İktidarın Anayasa profesörü, bunun bir sorun olmayacağını Gül'ün cumhurbaşkanlığının devam edeceğini, çünkü seçildiği günkü kurallara bağlı olduğunu söylüyor. Ama sonrasında ekliyor. "Belki görev süresi 5 yılda biter." E hani seçildiği günkü kurallara bağlıydı!? Koca profesörlerin veremediği cevabı benim vermemi beklemeyin tabi. Ben konu cahili olduğumun farkındayım ve konuya sadece yüzeysel yaklaşma cesareti buluyorum. Ama belli ki Tayyip Bey başbakan olduğunda aynı zamanda Harvard'dan da mezun olmuş. "Anayasa'yı siyasiler yapar tabi, başka kim yapacak?" diyor. Yalnız Harvard'da öğretmedikleri birşeyi atlıyor. Siyasiler yapar elbet, en azından son sözü onlar söyler ama bu siyasi yapı tek taraflı nalıncı keseriyken olmaz. Uzlaşmanın ne demek olduğunu bilmeyenlerle hele hiç olmaz.

Fakat asıl utanç tablosunun ressamları ne yazık ki, sanatçı diye anılan hırdavatlar oldu. Türküyü ne gördüm ne de duydum. Ama adına ozan deyip, sözde tevriye yapıp ya da bir başka deyişle kaçak güreşip, dünyanın lanetlediği bir cinayeti öven türküyü yapanı da söyleyeni de iyi biliyorum. Bu türkünün üzerine klip yapıp "youtube"a koyan aklıevvele hiç kızmıyorum. Bu türküyü sanat eseri diye yutturup cinayeti öven kafatasçı hırdavatlar olduğu müddetçe, bu aklıevvellerin daha çok klipler yapacağını biliyorum zira, zaten yapmışlar da. Seni zaten sevmezdim be Türüt, bundan böyle ise çöplüksün benim için çöplük. Ben bu adamı Karadeniz halkına şikayet ediyorum. Sizin adınıza kara sürdüğü için bu beş para etmeze asıl dersi onlar vermeli, yok sayıp saksı yerine koymalı.

Bugün okullar açılıyor. Resmi ağızlardan 25 bin, gayriresmi ama daha güvenilir ağızlardan 65 bin öğretmen açığıyla yeni bir öğretim yılı daha başlıyor. Tüm çocuklarmıza hayırlı uğurlu olsun. Hepinize az trafikli, çok sağlıklı bir hafta diliyorum.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Ersel Akant


Yaşanmamayı Bekleyenler..

Adalardaydım dün,
Deniz bile temiz geldi o an, hava biraz kapalı da olsa güneşten de nasibimizi aldık.
45 dk süren yolculuğumuzda, rüzgara ve deniz havasına alışık olmayan bünyemden korktum en çok. Kırkım çıkmadan getirmişler en son Heybeliada ya..
Aradan tam 21 yıl geçmiş, ben değişmişim o hiç değişmemiş dedi babam.
Küçük sahili, kafelerle ve balıkçılarla dolu.
Rüzgar fazlasıyla esiyor,
bir yanda faytonlar, diğer yanda bizim gibi parasızlar için bisiklet kiralıyanlar..
O küçücük yerde hepsi bir aradalar..

Bostancı durağı için yazılmış çok şarkı vardır, hep de merak etmişimdir. Bostancı dolmuş durağı, iskelesi, istasyonu.. Neden bu kadar şarkı yazıldığını iskeleye gelince anladım. Adavapurları sayesinde olsa gerek tüm bu sözlerin ilhamı,
Sanırım benimde aradığım şey bu uzun zamandır.
Ne bir kız, ne bir dost, ne bir başka biri, aradığım şey;
bir adavapuru, bir deniz
Hepsi bu..

Bıktım şehir sıkıntısından, yaşanmamayı bekleyen aşklarımı evde bırakıp da çıktım yola,
İstanbul un beni yutması için daha çok erkendi, sebepsiz yere ilk defa karşıma aldım İstanbulu, Heybeliadadan güç alarak baktım yaşanmamayı bekleyen aşklarıma..

Bu adavapurun da, hiçte yalnız hissetmedim kendimi, gökyüzü kapalıda olsa, deniz çamura da çalsa, Heybeliada heybetinden de olsa, nafile…

Büyük Adaya bir selam çaktım, en askerisinden.. Kibar deniz lisesi öğrencilerinden farklı bir selamdı bu. Eyvallahı olmayan içten gelen bir selam..

Yine kağıt kalemi unutup çıkmıştım yola, ve yine aklımda kalanlarla yetinecektim,
Eve geldiğimde çok yorgundum, çok basit, çok ucuz, çok kısa ama çok değerli bir tatilin yorgunluğuyla uzandım yatağıma..

Bugünlük kapattım gözlerimi dünyaya,
Düşünmeden edemedim yine eski anılarımı,
Ne kadar nefret etsem de bir o kadar da seviyorum,
Yaşanmamayı bekleyen aşklarımı…


Ersel Akant
erslaknt@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,179,179,179,179,179,179,179,179,17
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


Gökçe Gerçek

 Kahveci : Gökçe Gerçek


   SERZENİŞ

Hayat bazı anlarda dalından düşer, sen bir nehir olduğunda...
Önüne katıp sürüklersin onu.Yaprak kadar hafiflediği anlarda..
Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş..
En sevdiğin şey(ler)den ayrılmak, koyu kırmızı bir boşluk gibi oturur içine çoğu zaman. Bir şeftalinin ortasındaki çekirdeği çekip çıkardığında görürsün aynı boşluğu...

Yaşamdır bu şarkısını söyler senin için, insanlar gönderir sana, görmezsen usulca kaybolurlar, çevirdiğin sayfaların arkasında kalırlar..Üzerine o kadar fazla sayfa eklenir ki, hayatta olduğun sürece bulamazsın artık istesen bile...

Kuruntu ayaklarına paten geçirip hızlıca turlamaya başlar seni, ruhunu.. Aklını istemediğin ormanlara iter, iter ama ağaçlardan ormanı göremezsen, gözlerini suçlamamalısın...Zihnin kum olur arada hayallerinin resmini çizersin, dalgalar hayal kırar silerler tüm resimlerini..Oysa ki kalelerin vardır hiç yıkılmaz dediğin, kumdan kalelerin!..

Hani okulda kullandığımız uçlu kalemler vardır ya, gövdesindeki uç bitmeye yakın ufalır ama yine de çok az bir şeyler yazabileceğini umarsın, işte öyledir kimi ilişkiler, sevdalar, yakınlıklar.. Bitmesine ramak vardır ama ağır hareket edersin..Yelkovan topallasın dersin, hep o "son anı" kazırsın aklının derinliğine..

Duyarsın..Başına yıkılan duvarların seslerini.Yıkılan sözlerde ararsın ayakta kalan duvarları..
Böyle acıtan durumlarda, insan hep aynı şeyi yapar. Gözle görülür bir şey arar...

Kağıt hala beyazdır üzerindeki kahve lekesine rağmen. Lekeyi kabullenirsin kağıt gibi sonra gözün alışır buna.. Zaman en önemli kaynağımız ama buruşturur hepimizi..
Sen de buruşturup atarsın bir şeyleri. Ve sonra anlarsın ki, yaldızlı kağıtlar gibi düzeltilmiyor kıvrıştırıp attığın "zaman".

Biliyorum hepimizin hayatı bir nevi dondurma..Eriyip gitmeden avuçlarından, gecikme tadına varmakta..Külah aracın olsun, muhteşem tadı daima amacın..
Küpeler tak kulağına sıcağı sıcağına ki, boynuna dolanmasınlar. Biliyorsun ardında bıraktığını sandığın, onun seni arkada bırakmadığı olabilir..

Hayat üstüne bir sürü laf edilir ordan, burdan..Söylenenler fragman gibidirler. Kısa, çarpıcı.
Yaşamlarımızsa birer filmdir, metrajının nerde bittiğini bilemediğimiz..Başrol hep senindir ama rollerin sıkça değişir..Senaryo bazen kahreder, yerlere vurur, mutluluktan uçurur, sarhoş eder, dansettirir, törpüler... Hepsi filmin devamı için seni bekler..

Şerbet yapmayı bilmeli..Yaşamın nabzına göre..Korkmamalı üzülmekten, sürünmekten. Geldiğinde de vakit gülmeyi, neşeyi körüklemeli..

Sessizliğe bir kaç kelime borcun varsa, çıkıp söyle...

Her şeyin yedeği, yaması vardır ama hayatının yok ki.

Gökçe Gerçek


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


Arzum Günay

 Kahveci : Arzum Günay


  DENİZDE(ki) MARTI

Daha dündü hatırladıklarımın bir satıra dökülüp ince ince elendiği. Yüreğimde gülen bir boncuğa ihtiyacım vardı sevilesi öpülesi...

Her şey gülümsemeli mesajla başladı. İlk başlarda aldırışı pek güçlü olmayan sevgim, sesini duyunca yenik düştü daha görmemişti yüzler birbirini. Biz teknolojinin en saçma aşkını yaşıyorduk ölesiye... Uzaktan, görmeden, seviyesi en üst noktada doyumsuz.

Uzak bir yolculuk sonrası tanışıldı bir cami önünde resmini hiç bir yerde görmediğim , trafiğine takıldığım şehir. Beyaz thsirt ve yeşil pantolonun arasında fark edebildiğim küçük açılmayan gözlerini. Sarıldım doyasıya , oysa sesinle altı ay geçmişti ömrümden. O gece hiç yatmayan gözlerimin altındaki morlukları sakladığım makyaj malzememde her ihtimale karşı yanımdaydı. Eğildim o boyun yıkıcılığı altında. Sesinde titrediğim o adamın elini tutmak korkunçtu , heyecandan başka herşey verilebilirdi o isme. Evet ilk defa aşık olmuştum , ilk defa bir erkeği hayatıma almayı kabullenmiştim. Bu aşktı yada aşkın daha farklı bir adı , kalbimin kanayan noktasını kapatmıştın adeta ,kaygılarım bitmişti , kaygılarımın bittiğini sanmıştım. Oysa yeni bir hayattı seninle başladığım önce yeni bir ev , sonrası iş ve aileden uzakta bir yaşam.Hiç uzak kalmamıştım memleketimden , sana anlattığımda görmemenin verdiği uzaklıkla dinlerdin , ama saygıyla güya belli etmeyerek...

Ben orayı özlediğimde sıkıca sana sarılırdım orda neler yaptığımı anlatırdım , sen usulca dinlerdin sonrasında saçlarımı öperdin...Saçının kokusu yüreğime o kadar yerleşmiş ki bu evi terketsen bile kokun gitmez derdin ben terketmelere hep kızar ayak mutfağa yönelirdim tüm sebzeleri bıçaktan geçirerek. Üzemezdim ki seni , üzmeye kıyamazdım...

Ben aşık olduğumu bir gazoz şişesinin kapağı elimde kaldığında anladım...Sen martı koydun adımı ben sana deniz...Denizimdin , farklı yerlerden akan göllerin derelerin birleştiği tek yüreğim...Ve bir ekmek kırıntısına kaç deniz aşan sevdiğin ( ölüm sırdaşı -yokluğun bEn )

Şimdi başka bir denizsin , başka renktesin ve ben tüyleri yolunmuş bir martı apaçık ortada bir iskelede...Yine boş kağıt ve içi dolu olmayan mürekkepli kalemle yine sana yazmaktayım.

Arzum Günay


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,709,709,709,709,709,709,709,709,709,70
20 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  ÂH O ESKİ RAMAZANLAR!...

Geçmişe özlem duymak insanın doğasında vardır. Ne hikmetse her konuda geçmişe özlem duyarız. Bununla beraber yaşadığımız andan da şikâyet eder dururuz. Oysa daha evvel, bugün özlem duyduğumuz geçmişten şekva ederdik. Nostaljiye meraklı bir milletiz. Gerçi dünle bugünü karşılaştırdığımızda bugünkü hayatımızın düne göre daha çok yozlaştığını görüyoruz. Onun için nostalji arzusu içerisinde olanlara hak vermemek elde değildir.

Eskiden insanlar ramazanı büyük bir arzu ve heyecanla beklerdi. Ona madden ve manen hazırlanırlardı. Özellikle Şaban ayının son günleri herkesi bir telaş alırdı. İnsanlar ramazanın başladığına dair müjdeyi vermek için gece gün demeden hilali gözlerlerdi. Çünkü İslam inanışına göre Ramazan ayı, her yıl hilalinin doğuşuyla başlar. Hilali ilk gören; kendini bahtiyar sayar, müjdeyi Müslümanlara iletirdi. Şer'iye mahkemelerinde kadılar, müftüler sabahlara kadar nöbet tutup Ramazan müjdecisini beklerlerdi. Kimsenin içinde şüphe kalmazdı. Gerçi günümüzdeki modern rasathaneler bu meseleye bilimsel bir çözüm getirmiştir. Fakat bazı İslam devletleri eski huylarını devam ettirmekte, ramazana bir gün evvel veya bir gün sonra başlamayı marifet saymaktadırlar.

Çoğumuz günlük hayatın karmaşası içerisinde yok olan değerlerimizi ne kadar da arıyor ve de özlüyoruz. Eski ramazanları hatırımıza getirdiğimizde onları bir nostalji fırtınası olarak zihinlerimizde yaşatıyoruz. Çünkü günümüzde ramazanların içi boşaltıldı, heyecanı ve coşkusu kalmadı. Oysa eskiden ramazan yaklaşırken herkesi bir heyecan sarardı. Alış verişler ve genel temizlikler yapılırdı. Ramazanı adına yaraşır şekilde karşılamak için herkes seferber olurdu. Ramazan hayatımıza renk ve ahenk katardı. Ya şimdi, bunların hangisi yaşatılıyor?

Geçmişte ramazan iftarlarında misafirsiz sofra olmazdı. İnsanların bir ekmeği bile olsa onu dostlarıyla bölüşürdü. İftardan sonra teravihe gidilirdi. İstanbul'da yaşayanlar Direklerarası'na giderek orada ortaoyunu, karagöz ve meddah seyrederdi. Çayların biri gider biri gelirdi. Evlerde kalan kadınlar musiki âlemleri yapardı. Kahveler Yemen'den gelirdi… Ve her birinin kırk yıl hatırı olurdu. Oysa şimdi o eski ramazanları yaşayamıyoruz. İnsanlar misafir ağırlamayı artık yük olarak görüyor. Eskiden misafirsiz sofra olmazdı. Misafirin bereketiyle geldiğine inanılırdı. Üstelik misafirlere yemek sonunda 'diş kirası' adı altında hediyeler verilirdi. Hem yedir, hem hediye ver…Hangi kültür ve medeniyette var böyle incelik?... Bizde vardı işte, fakat bugün pek çok değerimiz gibi, onları da kaybettik.

Günümüzde evlerimizin başköşesine "ekran efendi" oturmuş, topluca önünde saygıyla eğilip donuk bakışlarla onu seyrediyoruz. Yaşama biçimlerimiz çok değişti. Artık o eski ramazanları yaşayamıyoruz. Eski gelenek ve görenekler rafa kaldırıldı.

O eski ramazanlarda yemekler hazırlanır, topun atılması beklenirdi. Dededen toruna kadar bütün aile fertleri sofranın etrafını çepeçevre sarardı. Yürekler Allah'ın emrini yerine getirmiş olmanın verdiği hazla dolup taşardı. Ezanlar can kulağıyla dinlenirdi. Oysa günümüzde insanlar geçim derdine düşmüş… Kimsenin koşturmaktan kendine ve dostlarına ayıracak vakti yok. Yarış atlarına dönüşmüş fertler, oradan oraya koşuşturup duruyorlar. Böyle bir dünyada insanın, kalbinin ve inançlarının sesini dinlemesi mümkün müdür?

Eski zaman ramazanlarında sofranın başköşesinde tatlılar olurdu. Birbirinden güzel ve özel tatlılar büyük emekle hazırlanır, eşe dosta sunulurdu. Tatlı olur da birbirinden güzel ve özel çeşitli içecekler olmaz mı? Onlar da susayanlara hayat iksiri niyetine sunulurdu. Tatlılar ve içecekler çeşitlilik arz ederdi. Hepsi de doğaldı, evlerde yapılırlardı. Bugün maalesef evlerimizde ne idüğü belirsiz asit yoğunluğu yüksek kolalar içiyoruz. İçeriği hiç de güvenli olmayan bu içeceklerle midelerimizi tahrip ediyoruz. Zamanımızda tatlılar genellikle hazır geliyor eve. Bu işle uğraşan işyerlerinden satın alıp sofralarımıza getiriyoruz. Oysa eskiden baklavalar ve bilumum tatlılar evde hazırlanır, herkes bu işe el verirdi.

Bugün içi boşaltılmış, maneviyattan uzak düşmüş, sırf kuru bir gelenek olarak yaşatılan ramazanları görüp de 'ah o eski ramazanlar' diye geçmişe özlem duyanlara hak veriyorum. Çünkü çağımız, insanı maddi bir varlık olarak kabul etmiş, onun ruh tarafını nedense hesaba katmamıştır. Bu mevcut durum, bolluk içinde yaşamamıza rağmen huzurumuzu temin edememiş, hatta var olan keyfimizi de kaçırmıştır. İnsanın fıtratını hiçe sayınca ortaya çıkacak manzara bundan daha farklı olamazdı. İnsanı merkez kabul etmeyen anlayışlar yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Böyle sistemler insana aradığı huzuru sağlayamaz, mevcut huzurunu da kaçırır. Huzursuzluğumuzun yegâne sebebi de budur.

Millet olarak yaptığımız en büyük hata, dini dünyevileştirmektir. Gittiğimiz bu yol fevkalade yanlıştır. Bugün acılar, sefaletler, afetler, felâketler, zilletler ve manevi işgaller içerisinde yaşıyor olmamız geçmişte yaptığımız hataların tezahürüdür. Dünyevi hayatı uhrevi hayata tercih etmek, içimizdeki boşluğun çapını her geçen gün daha da büyütüyor. İçimizde büyüttüğümüz ümit tomurcuklarının eşkinleri, dayanıksız olduğu için, hafif rüzgârda bile kırılıyor. Oysa bu eşkinler bir zamanlar çelikten daha dayanıklıydı. Demek ki bunları uzun süre susuz bıraktık, kurudu, pörsüdü, boyun büktüler, diriliklerini kaybettiler. Bunları tekrar yeşertmek bizim azim ve kararlılığımızla mümkün olabilir.

Dünden haz ve hız alıp yarınlara koşma azmini ve kararlılığını içimizde bulabilirsek nostaljiler hakikat aynasında boy göstermeye, boynu bükük güllerimiz istikbal vazosunda yeşermeye başlayacaktır. Siz yeter ki uygun toprak, uygun vazo ve yeterli su bulun ve onlara gözünüz gibi bakın. Her şey bugüne nazaran daha da güzelleşecek ve hayat anlamını bulacaktır. Bu arzuyu yaşayacak ve yaşatacak gönüllere bugün ne çok ihtiyacımız vardır.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Sevgili koçlar yeni haftanızda gönüllerinizi kaynatacak duygusal anlara hazırlıklı olun. Beraberlikleri titreşimlerden geçenleriniz ise azıcık daha empati gösterirseniz hakketmediğiniz streslere garkolmaktan kurtulmuş olacaksınız.




BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Sevgili boğalar hayli zamandır kafanızı kurcalayan bir takım sorulara cevap bulabileceğiniz güzel bir haftaya girmektesiniz. Usanmadan arayıp durduğunuz çözümler sizlere adeta sunulacaklar.




İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Sevgili ikizler yeni haftanızda belirecek yorgunluk emarelerini mutlaka ciddiye almalısınız. Hiperaktif ikizlere bilhassa bu uyarım. Durmaksızın sağa sola koşuşturmak yerine yeni ayın getireceği enerjileri uzun vadeye yayacağınız faaliyetlerde kullanın.



YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Sevgili yengeçler muhteşem güzellikte bir hafta sizleri beklemekte. Yaşamlara yeni doğuşlar, kreatif aktivitelerde çoşkular belkide yepyeni sevgilere kavuşacaksınız. Enerjilerin doruklarda olacakları günlere hazırlıklı durun.




ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Sevgili aslanlar yaşamlarınızdaki sallantılar ne şekilde olursa olsunlar içinizdeki ışıkları sakın söndürmeyin. Umutlarınıza sımsıkı bağlı durun. Sisli ortamlardan bu haftadan itibaren aydınlıklara doğru yükseleceğinizi göreceksiniz.




BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Sevgili başaklar gelecek günlerde bir takım sorunlarınızın çözümünde gizli yardımları alacaksınız. Sizlerden beklenilen ise metanetle hareket etmeniz olacaktır. Yılmadan meselelerinize eğilin ve onları bu hafta ortadan kaldırın.




TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Sevgili teraziler yeni haftanızı bir köşeye yazın çünkü kelimenin tam anlamı ile muhteşem gelmekte. Gönlünüzden ne geçiyorsa dilemekten sakın çekinmeyin. Mutluluklara sizleri neredeyse itekleyen bir gücün varlığını hissedeceksiniz.




AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Sevgili akrepler yeni haftanızın sizlere getirdiği en birinci tavsiye bekleyen sorumluluklarınızı ileriye ertelememeniz olmaktadır. Geçmişten kalan bir takım pürüzlere takılı kalmaktansa ileriye dönük projelerinize önem vermelisiniz.




YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Sevgili yaylar gelecek günlerde yeni ayın getirmekte olduğu enerjilerden en fazla yararlanacak zodyak sakinleri sizlersiniz. İstek ve beklentilerinizin sözün tam anlamı ile ayyuklara çıkacakları bu haftada yinede aşırılıklara dikkat edin. Enerjiler sonsuz değiller..



OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Sevgili oğlaklar yeni haftanızda yaşayacağınız güzelim anlar sizleri beklemekteler. Sevdiklerinizle ve çevrelerinizle muazzam uyum içerisinde olacaksınız. Geçen haftalarda yaşadığınız problemlerden sonra böylesine hoş anları gerçekten hakkettiniz.



KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Sevgili kovalar yeni haftanızda kendinizi gerekli olmadıkça risklere atmamaya gayret göstermelisiniz. Gelecek günlerde projelerinize son rötuşları vermeyi yeğleyin. Haftanız nihai kararlar haftası olmaktan çok bir muhakeme fırsatı olmalı.



BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Sevgili balıklar yeni haftanızda nelerin nasıl yürümediklerini iyice düşünüp taşınacaksınız. İyide yapacaksınız çünkü ilerleyen günler ve haftalarda tüm kişisel sınırlarınızı hatta dokunulmaz kırmızı çizgilerinizi aşmanız gerekecek. Ve kazanacaksınız.



Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : İrem Şahin Aysan

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Düşkünler Yurdu

Gayrı gider olduk gurbete.
Kovulmak misali ayrıldık, ne çare.
Kana karıştık,candan binbir pare.
Yelken açtık, örtüsü açılmamış hayallere.
Parmaklıklar ardına hapsolmuş bedenim.
Nasıl olsa önceden yazılmış kaderim.
Çile çekmiş mağdur tek ben miyim?
Ben düşkünler yurdunun ebedi bekçisiyim.

Haki Naz

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Günlük hem de 14 günlük hava durumu bilgisi için http://www.havadurumu.com.tr/ web sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Kişiselleştirebilme özelliği sayesinde, istediğiniz şehri belirleyip hem hava tahmin raporunu alıyor, hem de belirlediğiniz sayfayı giriş sayfanız yapabiliyorsunuz. Ben detaylı inceleyip saymadım ama 10.000'den fazla şehrin hava tahmin bilgisine ulaşmanız mümkün görünüyor.

Mp3 uygulamasının yasallığı tartışılmaya devam ediyor etmesine ama, bir yandan da kaynak sayıları günden güne artmaya devam ediyor http://music.download.com web sayfası mp3 indirmek isteyen ve bilgisayarına herhangibir program yüklemek istemeyenlerin yeni gözdesi olmaya aday. Siz yine de güvenilir kaynakları kullanarak ve emeğe saygı göstererek müzik marketlerden cd temin etmeye devam edin.

İşte bu da bizden, yani Türkiyeden bir internet radyo hizmeti http://www.yurttansesler.com Sadece Türkçe müzik dinlemek isteyenlerin beğeniyle tercih edeceklerine inandığım bir platform. hazırlayan arkadaşların ellerine sağlık. klasik internet radyo mantığıyla çalışan bu yapıda, verdiğiniz oylarla kendi profilinizi belirliyorsunuz.

İnternet üzerinde video paylaşım uygulamaları iyice arttı ve aldı başını gidiyor. http://www.izlesene.com/ bunlardan en çok izlenen yerli web sayfası olma özelliğine sahip olanı. Popüler videolar kısmını özellikle tavsiye ediyorum

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Kol Düğmeleri
Barış Manço









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20070917.asp
ISSN: 1303-8923
17 Eylül 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com