|
|
|
18 Eylül 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Okulları açtım!.. |
Merhabalar,
Epeyce yorucu bir gündü. Sadece iki buçuk saatlik uyku ile İstanbul'un 2 yakasında 2 aykırı yerde okul ziyareti yapıp, açılış törenlerinde hazır bulunmam icap edince biraz hırpalandım. Ardından günlük rutin çalışma düzenine yarı uyanık geçmek zorunda kaldım. İhtiyarlamışım, itiraf ediyorum. Eskiden olsa bana mısın demezdim. Şu anda saat gece yarısını biraz geçiyor ama benim gözler kan çanağı. Esnemekten ağzım yırtılmak üzere. Oysa, bu aralar favori dizilerimden biri olan "Bıçak Sırtı"nı seyretmiş biraz rahatlamıştım. Ama ekranla karşılıklı birbirimize kur yapmaya başlayınca uyku bir bastırdı ki sormayın gitsin. Yarın fırsat bulursak, siyaseti bırakıp biraz magazin yapalım diyorum. Mesela şu yeni dizileri konuşalım. Ama şimdilik bana müsade. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Café Azur : Suna Keleşoğlu TEK TEK TEKERLEME |
|
İşte yeniden kocaman bir MERHABA,
Komşu komşu
Huu huu
Oğlun geldi mi?
Geldi
Ne getirdi?
İnci boncuk
Kime kime?
Sana bana
Daha kime?
Kara kediye
Kara kedi nerede?
Ağaca çıktı
Ağaç nerede?
Balta kesti?
Balta nerede?
Suya düştü
Su nerede?
İnek içti
İnek nerede?
Dağa kaçtı
Dağ nerede?
Yandı bitti kül oldu
Dilimde dolanıp duran bir tekerleme. Sadece bir tekerleme. Çocukken çocukça seslerle tekrar ettiğimiz diğer tekerlemeler gibi.
Ey Vatandaş
Hu huu
İstediğin geldi mi?
Geldi
Ne getirdi?
Yepyeni yasalar
Kime kime?
Sana bana
Daha kime?
AB-D'ye
AB-D nerede?
Irak'ta, Afganistan'da, Afrika'da
Irak, Afganistan, Afrika nerede?
Savaş içinde
Savaş nerede?
Parada, silahta, uyuşturucuda
Para, silah, uyuşturucu nerede?
Parası ve gücü olanın elinde
Güç ve para nerede?
Büyüklerin elinde
Büyükler nerede?
Küçüklerin dilinde
Küçükler nerede?
Baktığın heryerde
Ey Vatandaş
Hu huuu
Aklın sende,
Kalbin sende,
Paran sende,
Aç artık gözlerini de
Gör artık gerçekleri
Aslında herşey hep senin elinde.
Zormuş büyüklere tekerleme yazmak.
Dilim bir türlü dönmezdi tekerlemelere, yazmayı da beceremediysem de iş sana düşüyor, otur dünyanın, ülkenin, kendinin tekerlemesini kendin yaz. Sonra da dola diline.
Haydi kolay gelsin.
SunA.K. Grasse
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
YAŞAM AĞRISI
(Yağmur'a…
Kars'a…
Çocukluğuma…)
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
Tüm iç karışıklık bir aşktan ve barıştım yalnızlığımla
Hayat zaten hep soğuk savaş…
Çocukluğuma gönderdiğim mektuplardan başka
Sitemlerim vardı bize küsüp gitmiş aşka…
Yeryüzünün tüm acılarına tutunup hayal kurmak vardı birde
Göğe gözlerimizi iliştirip kaybolup yıldızların içinde
Uçurtmasının kuyruğuna jilet bağlamayan çocukların ödülü olmalıydı gökyüzü
Aşkın tayini çıkmamalıydı ve 657 ye tabiydi çocukluğumun bütün aşkları
Yaz mevsimlerinin içinde mavi olmayan yalnızlığında
Mecburiyetten özlerdik nisanı ve barındırdığı tüm yağmurları
Biraz mavi… biraz su… biraz da hüzündü bize nisan
Baharı bile mecburiyetten seviyor insan…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
İçimde ölen şataraban … gözlerin kadar yalan…
Tüm rüyalarımın tabiri eşkalinin işgalinde
Gönlümün tüm caddelerinde binlerce ayak izin
Ve sustuğun her yer sağır sessizlik…
Bir aşk daha yazılırken gözyaşımın tuzlu hanesine
Biliyorum faili meşhur bu cinayetin…
İçimdeki sehpayı tekmelerken kendimin celladı oluyorum
Dayanınca şakaklarıma rezil bir ölüm
Anlıyorum Mustafa Kemal'in içindeki Latife gibi Fikriye sancısını
Şair bu dörtlükte ne anlatmak istemiştir sorusunu bekliyorum
Bırakıyorum dizelerimi otopsiye incelenmek üzere…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
Bir büyüğün içinde solungaçlarıma kadar sarhoş olsam
Ne eskiler satsam ne musikiler alsam
Atsam oltamı bir yetmişliğin içine
Ah… rakı şisesinde balık tutsam…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
Adını yazmaktan kanattığım duvarlarda sevdim seni
Yüzün solgun bir akşamın günbatımı telaşıdır
Bildiğim tüm iklimlerde mevsimsiz sulietin
Saçlarında birikmiş bir yaşamın ağrısı
Ne kadarda tarifsiz kalıyor anlatmaya yüzünü bu aşkın coğrafyası
adını söylüyorum… tütün çatallığı çökmüş sesimle ve duyuşuna hasretimle
avazım yırtılıyor… adını söylüyorum
mühürlenmiş bir aşkın azad mevsimi gelmiş
adını söylüyorum…
gülce susuyor… yağmur yağıyor…
ve şimdi ellerini çektiğin ellerime el oldu teninin sıcaklığı
bir kelepçede tutuklu iki el olamadık
bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibiydik
sırası gelen gidecekti belki başka bir aşkın kalbine
yani tetik düşecekti yani sen gidecektin…
ah yaşam ağrım…
İlkokuldaki ilk cebir korkusu
matematiksel sancılarla büyüttüğüm çalakalem düşlerime
bir tek
seni getirmiyordu
Güzel türkçemizin katiliydi duvarlardan ajandama sızan sevda sözleri
ve kabustu gözlerinden uzak hayatı çarpanlarına ayırmak
Yeterince güzel değildi türkçemiz okuduğumuzu anladık mı diye sorarken
Anlayışlı değildi çocuk bünyemiz oysa okuduğumuzu anlar mıydık?
Daha soluduğumuzu anlamazken…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
Bir şehri düşlemek her coğrafyadan arta kalmak
Ömrümün 'g' noktasıydı ince belli bardakta gözlerinden hayatı yudumlamak
Ve üşümek doyasıya…belki tüm ömrümüze yetecek kadar üşümek
Hüzün ayazına kesmiş caddelerinde Karabekir'i anlamak pamuk prense inat
Gelinliğini erken giyerdi çocukluğumun başkenti
Ve beyaz Ankara ya bile yakışmazdı bu kadar…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de…
Sanskritçe bir türkü tutturup dünyanın en fiyakalı dilinde adını yazdım adıma
Bir fail aramıyorum bu cinayete
Meyhanenin son sarhoşuyum anasonda gözlerini yüzdüren
Şimdi aynaların yetmediği bir zamanın yorgunluğunda
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğuna gönderdim gözlerini
Ah yaşam ağrım…
Bir fail aramıyorum bu cinayete
Dünyada ki tüm ölümlerin mezarlığıyım
Dertler nakşettim çilehanemdeki ismine
Bir yanımda kalsaydın…
…
Ah yaşam ağrım
Martıların denize küsmesi sensin
Gelişine uyandığım sabahların telaşı sen
Krizantem kokulu baharlarım sensin
Öfkemin aşktan damıtılmış sancısı sen
Acıya ekmek banmak sensin
Yeditepeli şehirlerin türküsü sen
Ah yaşam ağrım…
ömür travması bir gülüşün
ve dönüşün
kıyametimdir…
Kop
Ne
Olur…
İç kanamalı bir ömrün son suskunluğu bu belki de
Ah…
Yaşam...
Ağrım…
Fail aramıyorum bu cinayete
Faili meşhur bu cinayetin.
Güven Adıgüzel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Neslihan Güzel HERMANN HESSE |
|
Çok yakından tanırım geceyi,
Birbirimizin düşüncelerini okuruz,
Eski zamanlardan kardeşiz biz,
Aynıdır bizim yurdumuz.
Hesse
Hermann Hesse'nin kitapları baş ucumda duruyordu kaç zamandır. Bir gün okurum nasılsa diye erteliyordum. İşte bu gün elime alma fırsatını buldum.
Doğu Yolculuğu'yla başladım okumaya. İnsan bu kadar güzel ve akıcı yazabilir ancak. Kurgu desen bir harika. Romanda ki Leo karakteri öyle bir anlatılmış ki insan hayretler içinde kalıyor. Hayalle gerçek arasında bir şey Leo. Kitabın ilk başında yazarın arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor. Ama bir süre sonra kayboluyor. Nereye gittiğini yazarda merak ediyor, sizde merak ediyorsunuz. Kitabın sonuna doğru tekrar karşınıza çıkıyor Leo ama sefer, yazarında üyesi olduğu cemiyetin lideri olarak.
Kitap tamamen sürprizlerle dolu.
Doğu yolcuğuna çıkan bir adamın, burada tanıdığı insanları, yolculuğun amacını ve kendi kendiyle olan iç savaşını anlatıyor.
Yeri geldiğinde hasta oluyor yazar, yeri geldiğinde doktor, bazı bölümlerinde ise bir bilge. Doğu kültürüne merakının nedenlerini açıklıyor ve kafasında ki sorunlara cevap arıyor. Bazı sorularına cevap buluyor, bazılarına ise bulamıyor. Fakat kafasının karışıklığı her satırda, biraz daha ortaya çıkıyor.
Hastalıklı bir o kadarda bilgece yazılmış bir roman Doğu Yolculuğu.
Sonra elime ikinci kitabı, Nobel ödüllü kitabını, Kaplıcada Bir Konuğu alıyorum.
Kitabın kapağında, hüzünlü bir adam var etrafa bakan, yeşilimsi bir kayalığın üstüne oturmuş. Ardından sayfaları çeviriyorum birer birer. Üslup aynı, akıcı ve düşündürücü. Kaplıcanın kurgusu desen, harika, gerçek gibi. Otel odası, kapı numaraları, otel sakinleri. Müthiş bir kurgu. Bir kurgu bu kadar canlı ve gerçek olabilir ancak. Kaplıcanın soğukluğu ve iticiliği çok iyi anlatılmış. Tabi ki bir de hastalar var. Siyatik, nevroz, gut hastaları. Özelikle, kendi hastalığını çok iyi anlatmış yazar. Ellerinin altına yastıklar bağlanıp, cereyan verilmesini. Beyninde ki intihar düşüncelerini ve insanları öldürme isteğini. Hem bir doktor, hem de bir hasta bu romanda Hermann Hesse. Ama her şeyden önemlisi, başarılı bir oyuncu. Hem hasta rolünü, hem de doktor rolünü iyi oynayan baş aktör.
Kaplıcada Bir Konuk, yazarın en iyi kitaplardan biri. İtiraflardan oluşan kitap, 1946 Nobel ödülü almış, başarılı bir yapıt.
Meraklısına ve psikolojik analiz yapmak isteyenlere iki tavsiye kitap "Doğu Yolculuğu" ve "Kaplıcada Bir Konuk"
Neslihan Güzel www.neslihanca.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Alkım Saygın Felsefe'nin Dünyâ Barışına Katkısı Üzerine |
|
Yirminci yüzyıl insanlık târihi açısından çok büyük felâketlerin yüzyılı oldu..
Savaşlar, ideolojik dalaşmalar, ekonomik bunalımlar; vahşî kapitalizmin ekonomik, siyâsî ve sosyâl sömürüsü bu felâketlerden birkaçı..
Karamsar bir tablo çizmek istemem ama, sanırım yirmi birinci yüzyıl daha da büyük felâketlere gebe..
Hâl böyle olunca dünyâ barışı düşünsel bir odak noktası hâline geliyor ve Felsefe'nin buna kayıtsız kalması da pek mümkün görünmüyor..
İmdi Felsefe'nin dünyâ barışına katkısı üzerinde konuşmadan önce ilk olarak yapılması gereken: dünyâ barışı hakkında, bunu yapmak için de öncelikle barış hakkında düşünmek olsa gerek..
Pekî şu barış da neyin nesidir acabâ?
Efendim bana sorarsanız barış: belirli bir durumun adıdır; kendine özgü koşulları ve özellikleri olan belirli bir durumun adı..
Pekî nasıl bir durumdur bu?
Başka deyişle bu koşullar ve özellikler nelerdir?
Bana sorarsanız çatışan güçlerin olmadığı ve adâletin tesis edildiği belirli bir ortamdır..
Örneğin birbiriyle çatışan iki kişinin aralarında barış yaptığı söylendiğinde aslında bu kişilerin çatışmayı bıraktığı ve aralarındaki ilişkide adâleti tesis ettiği söylenir..
Veya birbiriyle çatışan iki devletin aralarında barış yaptığı söylendiğinde de kezâ bu durum geçerlidir..
Örnekleri çoğaltabiliriz; ama buna gerek yok. Ancak tüm bu örnekler bizi hep aynı yere götürür; imdi barış: belirli bir ilişki içinde şu ya da bu nedenle bozulan adâletin yeniden tesis edildiği durumdur..
Pekî adâlet nedir?
Ben bu konuda Platon'la hemfikîrim: hakkı olana hakkını vermektir..
Demek ki barışa giden yol: belirli bir ilişkide hakkâniyet esâsını gözetmekten geçiyor. Dolayısıyla hakkâniyet esâsının gözetilmediği bir ilişkide çatışan güçlerin ateşkes hâline geçmesi barışı sağlamıyor..
O hâlde dünyâ barışına giden yol da dünyâ devletlerinin birbirleri arasındaki ilişkilerde hakkâniyet esâsını tesis etmekten geçiyor, bir kez tesis edildikten sonra bunu korumak gerekiyor..
Pekî bu noktada Felsefe'ye düşen görev ne ola ki?
Efendim Felsefe bir nelik araştırması etkinliğidir; bir şeyi tam da o şey yapan şeyin ne olduğunu araştırma işidir..
Öte yandan dünyâ devletlerinin birbirleri arasındaki ilişkilerde hakkâniyet esâsını tesis edecek ve koruyacak kurum da kuşkusuz siyâset kurumudur..
Siyâset kurumunun işleyişi birtakım kavramlara ve ilkelere dayanır; söz gelişi bağımsızlık, özgürlük, eşitlik vb.. bu kavramlara örnekken; çağdaş demokrasi, liberal demokrasi, sosyâl demokrasi, muhafazakâr demokrasi vb.. bu ilkelere örnektir..
Gerek bu kavramlar gerekse bu ilkeler belirli ideâllere göndermede bulunur ki siyâset kurumu bu ideâlleri gerçekleştirme mücâdelesinin yapıldığı kurumdur..
Ne var ki bu kurumun işleyişi pek çok nedenden dolayı pek çok defâ, bunları gerçekleştirmeye mâni olabilmekte; hem üstelik bu tür faaliyetlere meşruiyet elbisesi giydirebilmektedir..
Söz gelişi özgürlük adına yapılanlar özgürlüklerin daha fazla zarar görmesine neden olabilmekte veya çağdaş demokrasi adına yapılanlar çağdaş demokrasiye zarar verebilmektedir..
İmdi bu gibi konularda Felsefe'nin yapacak olduğu çözümlemelere duyulan ihtiyaç bu gibi faaliyetlere karşı çıkma çalışmalarının sağlam temellere oturtulmasına duyulan ihtiyaçtan gelir..
Bu bakımdan dünyâ barışına engel olan faaliyetlerin, hakkında olduğu sanılan ideâllerle ilişkisini kesmek ile bu kavram ve ilkelerin neliklerini ortaya koymak dolayımsız bir ilişki içindedir..
Felsefe'nin dünyâ barışına katısı da bu dolayımsız ilişkiden gelir..
Alkım Saygın
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Sanatın Yolculuğu : Serkan Azeri Konya İvriz Kaya Kabartması |
|
Hititler M.Ö yaklaşık 2000 lerde Anadolu'ya gelmişler , Kızılırmak kıvrımı içerisine yerleşmişlerdir. Başkent Hattuşaş (Bugünkü Boğazköy) kurulup gelişmiştir. M.Ö 1200 lerde Büyük Hitit devleti yıkılmış fakat varlıklarını , Güneydoğuda Kargamış (Gaziantep) , Zincirli (Maraş) , ve Karatepe'de (Adana, Osmaniye) "Geç Hitit devleti olarak M.Ö 8. - 7. YY'a kadar sürdürmüşlerdir. Hititler için 1000 tanrılı devlette denilmektedir. Devlet dini yasalara göre yönetildiği için Hitit sanatında da bunun izlerini görebiliriz. Hitit ve Geç Hitit şehirlerinde sokakları süsleyen ve şehri koruduğuna inanılan Anıtsal Sfenks , Griffon , Tanrı ve kral kabartmaları bulunmaktadır. En önemlileri Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi başta olmak üzere İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesinde ve Adana Müzesinde sergilenmektedir.Bu kabartmalar bazalt denilen volkanik (sönmüş lav) taşlara yontulmuştur.
Hitit Sanatının en önemli özelliği anıtsal olmasıdır.
Konya İvriz de bulunan kaya kabartması dönemin önemli eserlerinden biridir.
Kral Varpalavas , Bereket tanrısı Tarhunza'nın önünde tapınır şekilde durmaktadır.
İlah figürü kralın boyunun iki katıdır. Tanrı elinde bereketin sembolleri üzüm salkımı , mısır ve başak demeti tutmaktadır. Hititler aynı zamanda bir tarım devletiydi.
Bu kabartmada , Kral yönetimi , Tanrı dini yansıtır. Halkı bilinçlendirmesi açısından, eğitimi , ülke dini kurallara göre yönetildiği için hukuğu , Üretim açısından ekonomiyi , ve maddeye biçim verilerek bu fikir ifade edildiği için de sanat'ı yansıtır.
İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'nde bu eserin bir kopyası bulunmaktadır.
Serkan Azeri
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
USULCA YOL VERDİM
Güneşim ol ak gögsüme
Terimde soğut bakışlarını
Ben daha büyümeden öğrendim
Sayılara boncuk boncuk seni eklemeyi...
Mayive kapadım kapılarımı
İşgalsiz bir ülkenin hapishaneleri gibi.
Betonlaşmış bir çift gözle
Aşkı avuçlarımda yaprak yaprak ezerken....
Git Güneş gözlüm git...
Yüremin Gamzesi...
Uçarken kanatlarındaki kırmızıyı saklarken
Biz daha dumanı savuramadık gökyüzündeki maviye...
Usulca, yol verdim
Penceremden uçta git... Gözlerimi kapatıp uykuya tam daldığım bir vakit...
Arzum Günay
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
ben.sen.o@kahveciyiz.com
Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.
Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Günlük hem de 14 günlük hava durumu bilgisi için http://www.havadurumu.com.tr/ web sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Kişiselleştirebilme özelliği sayesinde, istediğiniz şehri belirleyip hem hava tahmin raporunu alıyor, hem de belirlediğiniz sayfayı giriş sayfanız yapabiliyorsunuz. Ben detaylı inceleyip saymadım ama 10.000'den fazla şehrin hava tahmin bilgisine ulaşmanız mümkün görünüyor.
Mp3 uygulamasının yasallığı tartışılmaya devam ediyor etmesine ama, bir yandan da kaynak sayıları günden güne artmaya devam ediyor http://music.download.com web sayfası mp3 indirmek isteyen ve bilgisayarına herhangibir program yüklemek istemeyenlerin yeni gözdesi olmaya aday. Siz yine de güvenilir kaynakları kullanarak ve emeğe saygı göstererek müzik marketlerden cd temin etmeye devam edin.
İşte bu da bizden, yani Türkiyeden bir internet radyo hizmeti http://www.yurttansesler.com Sadece Türkçe müzik dinlemek isteyenlerin beğeniyle tercih edeceklerine inandığım bir platform. hazırlayan arkadaşların ellerine sağlık. klasik internet radyo mantığıyla çalışan bu yapıda, verdiğiniz oylarla kendi profilinizi belirliyorsunuz.
İnternet üzerinde video paylaşım uygulamaları iyice arttı ve aldı başını gidiyor. http://www.izlesene.com/ bunlardan en çok izlenen yerli web sayfası olma özelliğine sahip olanı. Popüler videolar kısmını özellikle tavsiye ediyorum
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|