|
|
|
1 Ekim 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Kaytarmaca 3!.. |
İyi haftalar,
Hafta sonu kaçamağından gece yarısı eve dönüp önce biriken 3000 kadar eposta ile ilgilenince Kahve Molası'nı ancak hazırlayıp sizlere yollama vaktim kaldı. Gezi ile ilgili izlenimlerimi yarına bırakıp, hepinize başarılı bir çalışma haftası diliyorum. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
|
BaLdaki Tuz : Uğur Erdoğan kızım'a |
|
canım kızım,
gözümün ışıLtısı…
üstündeki sarı tuLumunLa,
tekerLekLi, şeffaf bir beşikLe iLk önüme geLdiğinde,
sen benim ömrümde gördüğüm en güzeL bebektin…
neden biLmiyorum ama
çocukLar doğduğunda hep ağLar babaLar..
sen doğduğunda bende ağLadım…
sen uyuyordun o ara mışıL mışıL,
kuLağına üç kere ismini fısıLdadım..
hiç sayamadım
kaç kez yere kapakLandın yürümeye başLadığında…
oysa okuL önLüğünü iLk giydiğinde
aksesuar oLarak
önde iki dişin eksikti,
artık mecburen gidecektin okuLa
bu işin asLa geri dönüşü yoktu.
bak şimdi ondörttesin,
deLi çağLar başLadı artık..
kimse tutamaz seni
önünde ve beyninde iyi şeyLer varsa…
ve kaderi umursama fazLa…
sıkı sıkı sarıL değer verdikLerine, ama bağLanma..
bir gün kaybettiğinde fazLa üzüLmezsin hiç değiLse..
çok sevdikLerin
seni hep az severLer gibi geLir bu yaşta.. (asLında her yaşta)
ne kadar zincir varsa boynunda,
ne kadar kuraL varsa hepsi senin içindir..
dedik ya işte
başına buyrukLuk uyguLanır bu deLi çağda…
bir de maddi şeyLeri sahipLenmeye fazLa uğraşma…
onLar;
senin hayatını sürdürmen için icat ediLenLerdir...
onLar icat ediLmeden önce de yürüyordu hayat oysa..
iLLa sahipLeneceksen eğer
insanı sahipLen,
çünkü onLarsız bir 'gıdım' biLe gitmez hayat…
şimdi ondördündesin,
can eriği, kaya parçası…
erik ne kadar tatLıysa,
biLiyorum ki kaya kadar sağLamsın…
canım kızım,
gözümün ışıLtısı,
öyLe iyi yaşa ki;
senin gözün gökyüzünden aşağı,
bizim gözümüz yere bakmasın….
Uğur Erdoğan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
SOFRA SOHBET İNCİ VE DİĞERLERİ
Özledim.
Çok özledim.
Annemin sofralarını özledim.
Annemin Ramazan sofralarını özledim.
Annemi daha çok özledim.
Bugün Ramazan. Bugün cumartesi.
Bugün hastayım.
Ben bugün annemi çok özledim.
Cumartesi günü hazırlanan Ramazan sofraları hep daha zengindi. Bir kere konuklar daha çok kalırdı. Hatta bir keresinde sahura kalmışlardı! Sonra annem hafta içi kadar yorgun olmazdı. Öğleye doğru masayı hazırlamaya başlardık. İlla ki masa örtüsünü yanlış anlardım. Sonra annem ilk kontrolü sonrası örtüyü değiştirmemi söylerdi. Tabakları hep ama hep azar azar taşımam öğütlenirdi. Bense güvenirdim şut atan kollarımdaki pazılarıma, henüz şangırdamadı ortalık. Tabii masa örtüsü, tabak, bardak renk uyumunu unutmamalı. Sonra annem yaptığı yemekleri tattırırdı: Bak bakayım şuna, nasıl olmuş? En çiğ hallerinden en olmuş hallerine kadar benimle haşır neşir olurlardı. Sonra ne mi? Farklı boyutlu tabaklardaki her neviden lezzetleri-bu aralar turp otunun kavurması revaçta mesela- masaya en göze hoş gelecek şekilde yerleştirmeye çalışırdım. Her şey annemin masayı ilk -son haliyle- gördüğündeki yüz ifadesi içindi. Hani o salt annelere has gülümsemenin, çocukların içini ısıtan cinsinden. Eğer iyi günümdeysem peçeteleri de değişik şekillere sokardım. Origami cumartesilerinden çalıntı yaparak… Odada - tabii ki misafir odası!- birkaç değişikliği- değişiklik hayatın baharatıdır, demişimdir belki daha önce- de unutmayarak…
Artık top atılmasına az kalmıştır. Etli ekmek ve pideyi almaya birileri gitmiştir- ama kesin o görevden yine yırtmışımdır. İçte bir telaş: İftara yetişebilecek miyim? Mahcup olmamalı misafirlere ve mideye. O sırada zil çalar! Giyinmeyi hep ihmal eder Semra! Ben karşılamak zorunda kalırım gelenleri (Evet, bu görevden yırtamam..). Gelenler pide ve etli ekmek değil, tatlı getirmiştir. Eyvah! Tatlıyı sıcak gülümsemeyle-tatlı gülümsetir- kabul edip buyur ettikten sonra misafirleri, anneme koşarım: Çabuk!
Nedense bu arada yine zil çalar: Ay geç kaldım!
Kahkahalar (!) eşliğinde oturulur ve 'Allahû Ekber…' Tabii bazıları hep topun patlamasını bekler… Zeytin, hurma, Allah artık ne verdiyse… İçlerden geçirilen niyeti bozma cümlesiyle. Çorbayı hep az içmek isteyenler… İki tabak isteyen de vardır ama hele tavuk sulu arpa şehriyesiyse… Ve evet anne, o nar ekşili soğansız çoban salata ne güzeldi… Yine de yoğurtlu közlenmiş patlıcansız da olmaz…
Masanın bir ucunda bulunan herhangi bir yiyeceğin sık sık masada yer değiştirmesi ayrı bir heyecan! Hangisinin en çok beğenildiğinin keşfi bir anlamda. Mesela ben bir tanesini gözüme kestirip onu takip ederim yemek boyunca. Tiyatro sahnesinde illa ki bir oyuncuyu gözüme kestirdiğim gibi….
Ramazan sofrası çok şeydir. Bir nevi sahnedir. Aynasıdır hayatın. Yemek yemenin hızından, yemekte seçilen sözcüklere kadar sofra ele verir insanı. Tabak, çatal sesleri de bir daha duyamayacağınız doğaçlama ezgidir, onun kıymetini bilmek gerekir.
Ayrıca 'Yok Semra Hanım, bunları yiyemem, doydum' cümleleri sökmez anneme, döner gerisin geriye! Hele ki sulu biftek varsa o gün mönüde, şanslı gününüzdür. Ve yanında missss gibi tereyağı kokan nohutlu pilav…
Herkes tıka basa ama güler yüzle koltuklara geçerken ben gülümseyerek tabakları mutfağa taşırım. Dediğim gibi Ramazan sofrası çok şeydir…
Sohbetse, o an hissettiğim ve hissedemediğim zenginliklerle dolmamı sağlamıştır. Ramazan sofrasında sohbet başlarken bulanık su vardır içimde. Sohbetle beraber tortu dibe çöker usul usul ve görünmeye başlar ne varsa. Oralardan bir yerden hayatın anlamlarından biri daha fırlar. Gülümsemek bakidir.
Annem kahveleri yapıp ikram ettikten hemen sonra çay suyunu koymamı söyler. Ben her zamanki gibi, 'Koydum zaten' derim. Bu arada gelen tatlılardan birini tadarım mutfakta. Aaa, annem irmik helvası yapmış… Tarçınlı hem de! Helvadaki çam fıstıklarını ayıklamaya bayılıyorum, annem duymasın!
Masada konuşulanlardan hafızama kaydettiklerimi düşünmeye başlarım çayı demlerken. Kafamdakiler de demlenir. Renk ortaya çıkar bu kez yavaş yavaş. Tabaklar ve çaylar ellerde yer edince ben de zihnimde yerleşenleri bir süreliğine bırakırım- hayatta da işe yarar bu- ve sohbetin koyuluğuna akarım. Bu kez daha dünyevi meselelere geçilir. Daha detaylı sorular ve hep taze çaylar!
Çay yerini meyveye bırakırken aslında uyku da yerleşir gözlere. Meyve aslında karşılıklı benimsenen ama konuşulmayan veda öncesi sahnedir. Bense artık daha sık saate bakarım. Saati durdurmak istercesine…
Cumartesi kıyağına rağmen yine de giderler… Ben yatmadan önce giderler; halbuki ben isterim ki sabah onları görme ihtimalim olsun diye hemen uyuyayım gülümseyerek… Sohbetin lezzeti zihnimde yer etsin diye uyumak… Ev boşalır… Terk edilmişlik hissi bastırmadan uyurum. Uyku hep ağır basar. Daha ağır basar. Şimdiki gibi.
İnci gibidir her bir Ramazan sofrası.
Nasıl kolye şeklinde dizilmiş bazı inciler yavrular, Ramazan sofrası ve sohbeti de yavrulayabilir şanslıysanız. O sohbet gecesi artar, devam eder, dönüşür ve illa ki yer bulur hayatta. Çoğalırsınız. İnci kadar değerlidir sohbet anlayacağınız. Siyah olanı zor bulunur, nadirdir. Hep tahmin ettiğimden daha fazla iyi gelir Ramazan sohbeti bana.
İşte bundan özledim Ramazan sofrasını.
İşte bu yüzden özledim annemin Ramazan sofrasını. Bu yüzden özledim annemi. Hayatta alternatifi olmadığını sandığım tek şey olan anne hissiyatını istiyorum yanı başımda. İncim olmadı. Ama hep annemin incileri olmuştur. Sanki en çok ona yakışır. En çok annelere yakışır inci sanki. Ben de annemin incisiyim aslında. O dünyaya getirdi beni. Anneler incileri misali yetiştirirler çocuklarını. Korurlar, kollarlar istiridyeler gibi. O yüzden çok yalnız kalır çocuklar annelerinden uzakta. Yalnızlar çok hasta olurlar. Çabuk hasta olurlar. Bugün Ramazan. Bugün artık Pazar. Belki daha az hastayım ilacın etkisiyle… Ama hala uzağım anneme. Hala yalnızım. Hala özlüyorum annemi. Ve hala pazarları sevmiyorum. Ramazan sofralarını, sohbeti annemle istiyorum.
Yüzyıllardır yemeği paylaşmak için aynı masada bir araya gelmek herkes için belki de bazen farkında olmadan her gün gerçekleştirdiği ritüeldir. Bunun şimdiki adı Ramazan.
Dininiz, mezhebiniz, diliniz, adınız, sanınız, cüzdanınız ne olursa olsun bu Ramazan'da davet edin birini, bence tanımadığınız birini. Korkunuz, endişeniz engel olmasın size. Annesinden uzakta, yalnız, hasta biri mesela… Tencereniz azalır elbette ama siz ve o çoğalırsınız şüphesiz. Siyah bir inciniz bile olur uykunuzda belki. Kim bilebilir ki…
Simge Aybey simgeaybey@yahoo.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç ŞAİR BOLLUĞUNDA ŞİİR KITLIĞI!... |
|
Duygusal bir millet olduğumuz herkes tarafından kabul edilir. Üç kıtada hüküm sürmüş bir ceddin evlatlarıyız. Onlarca devlet, egemenliğimiz altında en parlak günlerini yaşamış. At üzerinde kıtalar aşmışız. Kılıçlarımızın şakırtısına dağlar ses vermiş. Bunlar hep yaşanmış… Fakat bakmayın erkeklerimizin burma bıyıklarına, sert bakışlarına, külhanbeyi edalarına… Bunların çoğu içlerinde pamuk gibi bir yürek taşır. Sert görünümlerinde gizli bir duygusallık yatar. Bunu kendileriyle birkaç muhabbet ettikten sonra kolayca anlayabilirsiniz. Genellemelerin elbet istisnaları da vardır. Fakat bunlar, malumdur ki kaideyi bozmazlar.
Ülkemizde rağbet gören büyük bir şiir pazarı var. Yani Aziz Nesin'in deyimiyle "Türkiye'de her üç kişiden dördü şairdir."… " Kime, ne zararı var? Allah ilhamlarını bol etsin" diyeceksiniz. Bizler şair bolluğundan rahatsız değiliz. Bizim şikâyetimiz şiir kıtlığı… Sizin anlayacağınız şair bolluğunda şiir kıtlığı çekiyoruz. Bunun aksini kim iddia edebilir?
Türkiye'de yüzün üzerinde kültür, sanat ve edebiyat dergisi mevcuttur. Bu dergilerde her ay yüzlerce şiir yayınlanır. Fakat bunların yüzde kaçı şiirsel derinliğe, imge yoğunluğuna, soyut anlatıma sahiptir. Bazı kişiler bu özelliklerin şiirde şart olmadığını ileri sürebilir. Fakat şiiri diğer türlerden hangi ölçütleri esas alarak ayıracağız? Her yazılanın şiir olmadığı kanaatinde hemfikiriz. Bazıları buna "kendince şiir" diyebilir. Fakat ben bu ifadeye katılmam hiçbir zaman… Şiirde öncelikle duygu yoğunluğu ve edebi derinlik olmalıdır. Ölçülü yazarsın, ölçüsüz yazarsın, bu bir tercihtir. Fakat hangi formda yazarsanız yazın, şiirsel derinliği, anlam yoğunluğunu sağlamalısınız. Aksi halde yazdıklarınız "kendince şiir" olur.
Geçenlerde okuduğum bir haber, bizdeki şair bolluğunu bir kez daha tescil etti. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından düzenlenen Attila İlhan Şiir Yarışması'na kaç tane şairin iştirak ettiğini düşünüyorsunuz? Bu yarışmaya şairler ya yayınlanmış şiir kitaplarıyla, ya da şiir dosyalarıyla katılabiliyordu. Yani tek şiirlik bir yarışma değildi. Nerden bakarsanız bakın, her bir şiir kitabında veya şiir dosyasında 40-50 şiir var. Bunlar abartılı bir yekûn tutuyor.
Sizinle bir tahmin tutturma imtihanı yapalım. Bu yarışmaya kaç şairin kitap veya kitap hacmindeki dosyayla katıldığını bir tahmin edin bakalım... Yüz mü? Çıkın çıkın… Beş yüz de olmaz demeyin… Beş yüzü çarpın ikiyle, şimdi üzerine 200 ekleyin, işte sonuç… Tam 1200 şair(!) katılmış söz konusu şiir yarışmasına… Şimdi bazıları "şair" kelimesinin yanındaki parantezin içinde yer alan ünleme bozuluyordur. Ne yani bunların hepsi şair mi? Elinizi vicdanınıza koyun… 1200 şairin her birinin dosyasında 50'şer şiir olsa toplam 60 bin şiir eder. Bu çok büyük bir rakamdır. Son yıllarda hafızalarınızda iz bırakan kaç şiir okudunuz? Madem bu kadar şair var, niçin ciddi miktarda adamakıllı şiir yok?
Kişi ister ölçülü ve kafiyeli, ister serbest tarzda yazsın eğer ortaya koyulan eserde şiirsel unsurlar yakalan(a)mamışsa bu karalamalara şiir diyemeyiz. Kafiyeleri alt alta dizip bu eylemi bir marifetmiş gibi sunanlara acıdığım gibi, deli saçması sözleri "özgün" ifade diye pazarlayan sahte şiir tüccarlarına da acırım. Onların duygu müşterisi olmayı hiç istemem. Bunların harcadığı kâğıtlara ve akıttıkları mürekkeplere yanarım. Hepsi zayi olup gitmişlerdir. Bu kişiler haddini bilse yine saygı gösteririm. Fakat çoğu kendini "şair-i maderzad(anadan doğma şair)" sandığı için saygıyı hiç hak etmiyorlar. Onları sahte gururlarıyla yapayalnız bırakmak en doğru harekettir. Belki bu şekilde hatalarını fark edebilirler.
Türkiye'de 70 milyon nüfus varsa en az 700 milyon da şiir vardır. Yani fert başına düşen şiir sayısı onlu rakamların çok üstündedir. Fakat ülkemizde nedense şiir kitapları hiç satılmayan eserler kategorisinde başı çekmektedir. Her gün binlerce şiirin yazıldığı bu ülkede şiir kitabı satılmıyor. Şiir kitabı çıkaranlar, elde kalan eserlerini eşe dosta bedavadan dağıtıyorlar. Fakat bu onların yeni şiir kitapları çıkarma azmini baltalamıyor. Bazıları, nerden çıkarıyorlarsa, her gece üç-beş şiir çıkarıyor. Bu duruma sevinelim mi, üzülelim mi, bir türlü karar veremiyoruz. Fakat bu şair bolluğunda şiir kıtlığını görünce üzülüyorum ister istemez.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?
Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) Yeni haftanızda volkanik patlamalara kendinizi kaptırmayın. Kesinlikle sabırlı olmalısınız sevgili koçlar. Bir bilenin konuşmaktan kaçındığı durmaksızın konuşanın ise hiçbirşeyden haberinin olmadığı paradoksal ortamlardasınız. Sizlere düşen ise bir adım geri çekilerek çevrelerinizi gözetlemek ve uygun bir anda atağa geçmeniz olacaktır.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) Geçmişte vuku bulmuş bazı olaylara takılı kalmanız yeni projelerin doğumlarını geciktirmekte sevgili boğalar. Yeni haftanızda sizleri bekleyen görevleriniz var. Bunlardan en önemlisi ise gereken transformasyonları nihayet yerine getirmeniz olacaktır. Görünmez bağları koparıp atın ve yeni yaşamlara cesaretle kollarınızı açın.
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Gönüllerinizi şenlendirecek güzelim günlere hazırlıklı olun sevgili ikizler. Aşk dolu anların gündemlerinize oturacaklarını göreceksiniz. Kalbinizde yatan bir prens veya prensesiniz varsa aşk-ı ilan için en ideal zamanlardasınız. Eğer sevgilinizle aranıza kara kediler girdiyse en fazla gelecek haftaya kadar sevindirici barışmaları yaşayacaksınız.
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) Sevgili yengeçler geleceği hayli sisli görüyorsanız yıldızlar bunun gerçekle alâkasının olmadığını sizlere bu hafta gösterecekler. Kendi kendinize yüklediğiniz karamsarlıklarda kaybolmaktansa ileriye ümitle bakmalısınız. Sanki haftanız bir köprüden geçişi simgelemekte. Alacağınız teklifler yeni yaşamlar için dönüm noktası olacaklar.
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Geçmiş haftalarda bir ileri iki geri adımlarla katetmeye çalıştığınız yollarınızı bu hafta sakinlikle ve gönül rahatlığı ile aşmaya devam edeceksiniz sevgili aslanlar. Bilhassa aslı astarı olmayan söylentilere kapılarınızı kilitleyeceksiniz. Sizlere verilmiş tüm ütopik sözlere geçit vermeden ve aslında kendinize saygı gösterircesine.
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) En karmakarışık anlarda ve kaderin sınavlarından geçtiğimiz uç noktalarda bile ümitleri soldurmamaya gayret etmeliyiz sevgili başaklar. Konfüçyüs neşenin herşeyde var olduğunu ancak onu çekip çıkarmasını bilmek gerektiğini söylemektedir. Yeni haftanızın sizlere mesajı gayet açık. Işıklara doğru ilerlemektesiniz yeterki gerçekten istekli olun.
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Hint kamışı veya bambunun olağanüstü bir özelliği vardır sevgili teraziler.. Fırtınalarda yalpalansa da dirençli kalan ve kopma noktalarında dans eden bu muhteşem bitki türü asla kırılmaz. İşte bu özelliğinden dolayı çoğu uygarlıklarda onurun simgesi olmuştur. İşte bu hafta zodyağın asil bambuları sizlersiniz teraziler.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Yeni haftanızda tüm sevdikleriniz yepyeni başarılara imza atmanıza ön ayak olacaklar sevgili akrepler. Bazı projelerinizde ayak sürtseniz bile o müthiş itici gücü hissettikçe geri adım atmanız için hiçbir nedeniniz kalmayacak. 2008 yılı sosyo-profesyonel aşamalarınızı simgeleyen bu ilk peşrevi gayet iyi algılayın akrepler..
YAY (23 Kasım-20 Aralık) Genel inançların tam aksine esas fatihler savaşları çarpışmadan kazanabilen komutanların özünden çıkmaktadır. Kadifeden eldivenlere bürünmüş demir elleriniz ve aklı selim taşıyan davranışlarınız karşılaşacağınız tüm asabi tepkilere üstün gelecektir. Kararlılıkla olayların üstüne gidin ve cesaretiniz pusulanız olsun yaylar.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) İçinize neredeyse kazınmış o fuzuli korkuların ve getirdikleri donuklukların kendiliklerinden kaybolacakları muhteşem bir haftaya girmektesiniz sevgili oğlaklar. Bunun da elbette bir raconu var. Kesinlikle risk almalı ve ne pahasına olursa olsun ileriye bakmalısınız. Karizmatik ve sevdiğiniz tanıdıklarınızdan birisi ilginç bir teklif ile gelmekte.
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Müzmin bir derdinize çare bulmak için hiç bu kadar kararlı olmamıştınız sevgili kovalar. Haklısınız çünkü haftanızın atmosferide böylesine atılımlara gayet uygun aslında. Fakat öncelikle yapmanız gereken ruhunuzun sesini dinlemek olmalı. Olayların yavaş akışlarına aldanmayın çünkü gelecek günler değişimlerin milâdı olmaya adaylar.
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Arzularınıza durmaksızın gem vurmaktan başka yapacak bir şeyiniz kalmadı değilmi balıklar. Koyverin duygularınız çoşsunlar. Bırakın dilekleriniz canlanıversinler. Sözün kısası yaşama kararlılıkla artık ben de buradayım deyin. Zaten saklansanız bile yaşam sizleri sahneye çıkarmaya karar verdi. Sırat köprüsünün son metrelerini aşmaktasınız.
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Var Git Sonbaharım Ol
o küflü ıssızlıklar boyunca
gel yaramı dağla benim
yalnızdık iki ufkun uçunda iki yaprak
tipili bir gecede iki mezar taşı kadar
bizi sürgün düşürdü aşk
yaprak döktük sen orada ben burda
var git sonbaharım ol da ağla
gonca gülün dalı gibi
ellerin vardı ya hani
dokunsan gül açacak sanırdım
tut ki bin yıl aradık bu mahşeri ıssızda
kanatları yorgun düşmüş iki yaralı turna
tut ki düştük bu kederin dalına
bin yıl daha geçse fark eder miydi
görür görmez gözlerinden tanırdım
bak işte hazan vakti şimşekler kırbaç kırbaç
nasıl da çılgın gibi devşiriliyor
seni bulutlarca sevmek isterdim
bütün bilgileri bir yana atıp
suyun ve ışığın evrensel türküsünde
yağmurlar kadar vahşi
fırtınalarca masum
döve döve yalçın kayalıkları
deli sularca sevmek isterdim seni
hani gülüşlerin vardı
bahar vakti kuş sağnağı
kırlangıcın kanadına dokunan ışıklardı
ırmaklar boyunca uçan
sevdalı turaçlar gibi
seni ben
bin dalıyla sevda sevda silkinen
ulu ağaçlarca sevmek isterdim
kavak nasıl aşk düşürür buluta
el uzatır dokunmaya yürekten
yedi kat toprakta suyu bulur da
nasıl sallar dallarını toprağa
aah salkım söğütler gibi
sevmek isterdim seni
ve ardıçlar gibi dulda verip poyraza
dost düşman ayırtsız kapısı açık
ve meşeler gibi serin
çınarlar kadar ulu
sana aşk düşürdüm işte
ve ağaçlar gibi
bir yerde bağlı
tut ki varamadım sana
ayrılıktır belki hayat rüzgarda yaprak
an andan kopar da gider
soluk soluktan ayrılır
ömür ki bir çileler iklimi
bu bozulmuş devranda
sevdalar yerden yere savrulur
bir ay düşer
gece yarı
ağlayan dallarıma
gel ki göçmen kuşlar gibi
ay ışığı sunayım sana
sana yanışıma ağla
acı ürür
yalnızlık rüzgardır biraz
bir ağaç dik yaşadığın toprağa
benim sevdamı anımsa
ve dalları çiçek açsın dal sürsün
bizler öldükten sonra da
Adnan Durmaz
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
ben.sen.o@kahveciyiz.com
Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.
Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Her konuyu uzmanına danışmak gerekirmi bilmem ama uzman bulmanın kolay bir yolu var http://www.uzmantv.com/ Bir çok konuyu uzmanları tarafından ve görsel destekli olarak öğrenebileceğiniz orjinal bir web sayfası. Bu kadar çok ve farklı çeşitli konuyu bir arada bulabileceğiniz başka bir web sayfası görmedim diyebilirim. İsterseniz bir de siz deneyin. İster klarnet çalmanın sırlarını, ya da isterseniz karate nasıl yapılır sorusunun cevabını alabilirsiniz.
Eğlencelik bir web sayfası isteyenlere http://www.oyunus.com/ Kelime temelli oyunları sevenler için ideal bir site. Üyelik işlemini gerçekleştirdikten sonra girip saatlerce başından kalkmadan oynayabileceğiniz güzel bir çalışma olmuş.
Online imsakiye için http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_imsakiye.asp Siz sadece ülke ve ardından şehir seçiyorsunuz. Ramazan imsakiyeniz hemen hesaplanıp ekranınıza geliyor. İster yazıcıdan çıktı alıp duvarınıza asın, ya da istediğiniz arkadaşınıza mail olarak gönderin. Hayırlı ramazanlar.
...Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri
aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur... http://www.islamiyet.gen.tr/oruc.php
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|