Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.285

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 2 Ekim 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Yakın fotoğraflarımı!..


Merhabalar,

Şu yandaki resme iyice bakın, sonra isterseniz iç geçirin, isterseniz sinirlenin. Üç gün boyunca deniz üzerinde, sadece rüzgar, dalga ve teknenin suya vuruş seslerini dinledim. Öyle iyi geldi ki sormayın. Hele bu kısa tatili yanınızda yangında ilk kurtarılacaklar listenizde başa oynayan dostlarla geçiriyorsanız deymeyin keyfinize. Çalışmadık mı? Çalıştık elbet. İtââtkâr birer miço gibi kaptanımız ne derse yapmaya çalıştık. Galiba da becerdik.

Bütün gün sallanıp durdum. Kolay değil, sürekli hareket halinde bir zeminin üzerinden toprağa ayak basınca insan kolay kolay denge sağlayamıyor. Tüm bu güzel duygularım yağmaya başlayan fotograflara bakana kadar sürdü. Benim olmadığım resimler birbirinden güzel ama arz-ıı endam ettiklerim birer utanç abidesi. Can simitlerim olmuş birer traktör şambriyeli, iki büklüm oturduğumda, beni sağlık topundan ayırd etmek imkansız. Al beni balon usturmaça olarak teknenin kıçına bağla. Mecburen resimleri arkadaşlarıma dağıttım ama benimkilere sıra geldiğinde gözlerini kapatmalarını önemle rica etmeyi unutmadım. Halbuki ben aynaya baktığımda kendimi öyle görmüyorum yahu. Evet, eğilip bağcıklarımı bağlayamıyorum, kemerlerim süzgeçe döndü ama ben kendimi gene de balık etlilerden sayıyordum. Herhalde kuzguna yavrusu yalı çapkını görünüyor, ne bileyim? İlk durağımız olan Karacasöğüt'te her akşam iskeleye gelen bir foktan bahsettiler. Biz oradayken gelmedi. Sanırım benden korktu!.. Tamam artık bu iş buraya kadar. Önümüz bayram ölçüyü tutturamam ama bayram ertesi lokma saymaya başlıyorum. Hedef gelecek yaza yontulmuş olarak girmek. Siz bana bakmayın, hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Aysın Koşan


İsterim

Ölümü düşündükçe yaşadığını hissetmek arzusu nasıl da sıkıştırıyor insanı.

Hayat işte..Bizim veya o en sevdiklerimiz için ne zaman, nerede, ne şekilde biteceği belli mi?

Bunu hatırladıkça ki son zamanlarda bana çok hatırlatıldı, insanın daha çok sevesi, daha çok öpüşesi, daha çok gülesi, …daha çok yapası geliyor hissetmeyi sevdiği şeyleri. Bunlarsız geçen zaman; silik, rengi solmuş, ağırlığından yoksun… eksik, kuru sanki.

Ne iş yaparsın? , ne yer, ne içer, ne giyersin? , nerede yaşarsın ? , kaç paran var? , yaşlanınca ne olacak? , zamanla alınan sorumluluklar, edinilen sağlıklı sağlıksız alışkanlıklar, ….. bunlar yok mu yani? Vaar..!! Var tabii ama … Bazılarını sevmeye çalışıyoruz, zaten bazısını da sevdik diye takmışız kolumuza ağırlıklarını unutacak kadar alışmışız varlıklarına. Hani daha çook vakit var ya.

Var olmanın parantezinde yaşayabileceğin en büyük haz bile paylaşamadıktan sonra acı veriyor yaş ilerledikçe. Dostlar ve aile bir yere kadar.
Paylaşabileceklerinin sınırları var.

Hissedebileceğimiz en güzel şey sevgi iken onu da kariyer planı misali evlilikler, vicdan derken veya tam tersi bağlanmaktan, teslimiyetten, sorumluluklardan korktuğumuz için hadım etmedik mi?,……. Oysa geri kalanların hepsi, hiçbiri yeterli değil işte " iliklerime kadar yaşadım " demek için.. Para, güvence, statü, istikrar, lazımlar.. peşinde sistemin dişlileri arasında tutunmaya çalışırken rengi solan ruhlarımızla vermiyor muyuz son nefeslerimizi?

Bu mudur yani yaşanan acılardan çıkarabildiğimiz?? Az hisset az acır ile kol kola girmiş peki benim elimde ne var? öğretilerini, kapısına poster yaptık yüreklerimizin. " Ne kadar ekmek o kadar köfte, Artık sıra bende " sloganlı akıllarımızı kullanarak hazırladık bize lazımlar listelerimizi. Mantık yoluyla alınan kararlarla yarattığımız labirentlerde fare rolüne bürünen egolarımızla, aranan peynire dönüştürdük aşkı-sevgiyi. Birde bulmuşuz siyah bir gözlük, takmışız acilen gözümüze …hani kötülüğün nereden geleceği belli olmaz misali, bu hayatta her şey olabilir çerçevesiyle mi tanıyacağız yani birbirimizi?

Peyniri bulunca ne olacak peki ? Çoktan obezleştirdiğimiz egomuzla , yiyip bitirmeyecek miyiz sanki. Sorsam evli çiftlere, şimdi bekar olsan ?, demeyecek mi bana bir daha asla evlenmem diye.. : -)

Hani..??;

Deniz kenarında yürürken onu düşündüğünde dalgaların kokusuyla iyice göğsünü şişirip, kollarını iki yana kocaman açıp da " işte hayat budur " misali, seni seviyorum.. diye bağırma isteği.. ?

Sevişirken senin parmaklarının arasına usulca yerleşiveren parmakların yarattığı o tarifi imkansız tamamlanma duygusu..?

Bir başına olsan boşvermişlik bayrağını çoktan çekmeyi kabulleneceğin cephelerde sırf onun uğruna ateş saçan gözlerinle kaplan olup saldırma isteği?

Ondan gelen minicik bir dokunuş ile birden daha da anlam bulan ve parlaklaşabilen kainatın tüm renkleri…?

Onu dinlerken gözlerindeki hayranlık ? Karşında O yok diye tadı buruklaşan rakı..

Yemek yemeyi unutup, kendinle kaldığında, onu tanıdım ya bana bu kadarı bile yeter misali dökülen mutluluk gözyaşları ?

Uğruna her şeyi tek kalemde sildirecek kadar göz kararmaları?

Heyecan, sevinç, coşku,…. Kalp sancıları???

Nerede kaldı hepsi ?

Duvarlardan ve yalanlardan arındırılmış, şimdinin çokluğu ile tüm benliğimle, kalbimle-ruhumla-beynimle, o anı hissederek yaşanacak olan neyse onu istiyorum işte ben. Kaç gün sürer ? yerine, işte burada yanı başımda dedirtecek, yanlış anlaşılma kaygısı taşımadan, özünde ''sadece istediğimiz için birlikteyiz'' bilincinin yarattığı güvene dayanan … bazen çağlayan bazen yeşil göl durgunluğunda, su gibi bir şey işte. O da öyle hissetsin yeter. Yoksa bana iyi geldi seni bilmem ile yaşanan ego ürünü anılardan almayayım. Kondüsyondan ve anlık zevklerden öteye geçmiyor hiç birisi.. Zira yeterinden fazla var zaten. Paylaşmanın tatmininden ve asaletinden yoksun, insanı sevginin sınırsızlığından uzaklaştıran, kısır anlar onlar. Yaptım, oldu, iyi geldinin ötesine geçememiş, ihtiyaç molası kıvamında bencil yaşantılar. Olmamaları mümkün değil elbette ama dolu dolu yaşamışlık hissiyatını hiç vermediler ve veremeyecekler. Geçip gidecekler sadece, hep bir açlık yaratacaklar peşlerinde.

Zaten yalan bu dünya ve 3 günlük ömür. Varlığıyla ruhuma bir nefes, yokluğuyla kalbimde bir çizik olmadıktan sonra aşk-sevgi parantezinde yaşananları neyleyim. Yanarım belki bu işin sonunda ama ucundan hissederek yaşayacaklarımın hayatımda yaratacağı boşluğun acısı daha büyük. Geçip gidiyor zaten ömür, geçiştirmeye ne hacet.. Kaç günümüz kaldı belli mi? İyice içime sindireyim öyleyse aldığım her nefesi. Birazı benim birazı onun içindi diyebileyim.

AYSIN


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
7 Kahveci oy vermiş.

 


 


Alkım Saygın

 Kahveci : Alkım Saygın


  Terör Üzerine

Son günlerde adını sıklıkla duyduğumuz bir kavram, son çeyrek asırdır karşımıza dehşet verici bir biçimde dikilen bir fenomendir terör..
Günümüzde sıkça terör eylemlerinden(!?), terör örgütlerinden, teröre destek veren devletlerden bahsediliyor, teröre savaş açılıyor, kara listeler oluşturuluyor, anti-terör timleri kuruluyor..
Farklı gruplar veya devletler birbirlerini teröristlikle suçluyor..
Bir grup kimileri tarafından özgürlük savaşçıları olarak adlandırılırken, başka kimilerince de terörist olarak adlandırılıyor..
İmdi terörün ne olduğunu açığa çıkartma gerekliliği terörü kullananların yarattığı bu gibi aykırılıkları görmeye dayanıyor..
Terörün ne olduğu üzerinde henüz bir uzlaşıma varılamamışken terörle mücâdele etmek için kafa patlatanlara bir anlam vermek güç..
Karşı çıkılan nedir?
Terörist kimdir?
İnsanlar niçin terörist olur?
Terörist ile özgürlük savaşçısı arasındaki fark nedir?
Bu soruların sayısını arttırmak mümkün; ancak bunları tek bir soruya da indirgeyebiliriz:
Terör nedir?

*

Etimolojik olarak bakıldığında terör sözcüğü Latincedeki terere sözcüğünden gelir ve anlamı korkudur..
Walter Lagueur'a bakılırsa bu sözcüğün bugünkü anlamda(!?) ilk defâ Fransız Devriminden sonra kullanıldığında herkes hemfikir..
P. Robert'e göre de teröre "bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku" biçiminde bir sözlük anlamı verilebilir (Ruşen Keleş/Artun Ünsal, Kent ve Siyâsal Şiddet; syf: 2)..
Keleş ve Ünsal'a göre ise terör "başlıca amacı siyâsal iktidârı ele geçirmek isteyen güçlerin onu yıpratmak ve bu arada sindirdikleri yığınları da sâhipsiz kaldıkları inancına yöneltmek için şiddet eylemlerinden yararlanmak"tır (age. syf: 3)..
Terör, Terörle Mücâdele Kânunumuzda ise "baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet'in niteliklerini, siyâsî, hukukî, sosyâl, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve Cumhuriyeti'nin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylem" biçiminde tanımlanıyor..
İmdi bu tanımlamalarda karşımıza çıkan içerikler birbirine oldukça yakın görünüyor..
Ne var ki bunlar terörün ne olduğunu ortaya koymaya yetmiyor..
Terörün ne olduğunu başka bir biçimde dillendirmek lâzım:

*

Bana sorarsanız terör değerlilik tasarımları çatışması sonucu ortaya çıkan ve insan haklarını çiğneyen bir şiddet eyleminin adıdır; yâni belirli bir değerlendirme ve yapma aşamasından oluşan belirli bir eylemin adıdır..
Dolayısıyla terör sözcüğünün geçtiği tümcelerde terör eylemleri ifâdesini kullanmak yersizdir; terör zâten belirli bir eyleme göndermede bulunur..
Pekî nasıl bir eylemdir bu?
Bu soruyu cevaplamak için ilk önce bu tanımı biraz daha açacağım:
Terör bir grupta, bir toplumda veya bir kültürde a) egemen olan değerlilik tasarımı ile bastırılmış, içselleştirilmiş, hırpalanmış değerlilik tasarım(lar)ı, b) egemen olmaya aday; fakat henüz olamamış en az iki değerlilik tasarımı ve c) egemen olmaya aday olamayan ve dolayısıyla egemen olamamış en az iki değerlilik tasarımı arasındaki bir çatışmanın insan haklarını çiğneyen bir şiddet eylemine dönüşmesidir..
Terörist belirli bir değerlilik tasarımına şiddet kullanarak bayrak açan kişidir..
Terörist bu tasarıma bayrak açıp salt kendi tasarımına göre eyleyen insanların oluşturduğu bir toplumda yaşamak için psikolojik baskı mekanizmalarını da kullanarak insan haklarını çiğneyen şiddet eylemleri yapar..
Kendi değerlilik tasarımının sunduğu ahlâklılığın kendisinde olduğuna inanan terörist hiçbir ahlâkî sınır tanımaz ve mâsumları hedef almaktan kaçınmaz, intihar eylemlerini bu amaç doğrultusunda yapılabilecek en yüce eylem olarak görür..
Değerlilik tasarımları nelerin değerli nelerin değersiz olduğuna ilişkin tasarımlardır: bu tasarımlar 'şunlar değerli, bunlar değersiz' diyerek insanın değerini ve yapılması gerekenlerin ne olduğunu belirlediğini iddiâ eder..
Bu iddiâlar insanın evrendeki diğer canlılar arasındaki kendine özgü yerine ve amaçlarına ilişkin tasarımlardır..
Bu tasarımların taşıyıcıları da kişiler, gruplar, toplumlar ve kültürlerdir:
Kişilerin değerlilik tasarımları grupların ve toplumların değerlilik tasarımlarından genellikle etkilenir..
Bu tasarımlar kişilerin kendi insan imgelerine veya görüşlerine dayanır ve bunlar ilişkilerde şekillenir..
Bu ilişkiler a) kendileriyle, b) başkalarıyla ve c) insan başarılarıyla kurulan ilişkilerdir..
Bu tasarımlar kişileri kendi gözlerinde ahlâklı kılar; bu tasarımlara göre eylediklerinde ahlâklı olacaklarına inanırlar..
Grupların taşıyıcısı olduğu değerlilik tasarımlarına ideoloji adı verilir..
İdeolojiler belirli bir insan ve dünyâ görüşü çerçevesinde oluşturulan normlar sistemidir..
İdeolojilerin oluşmasında bir veya birden fazla kişinin payı bulunur..
Kişiler de belirli bir kültürel formasyondan geçtikleri için belirli bir ölçüde de olsa kültürlerin de ideolojilerin oluşmasına etkisi vardır..
İdeolojiler birer gereklilik ilişkisi içerir..
Bir kimse belirli bir grubun içine girdiğinde aynı zamanda bu gereklilik ilişkilerine göre eyleme yükümlülüğünü üzerine alır..
Kişiye iletişim yoluyla bir dizi simge aktarılır ve grubun ritüelleri öğretilir..
Bu simgelerin tek başına bir anlamı yoktur; bunlar o ideolojinin yapı bütününde anlam kazanır..
Bu bütün, grup üyelerine bizlik bilinci verir..
Bu üyelerde bu bilinç kendisini eylem biçiminde dışa vurur; her tek eylem bu ideolojinin temel eyleminin amacına hizmet eder ki bu da egemen olmaktır..
Toplumlar farklı değerlilik tasarımları içerebilir; buna bağlı olarak kültürlerde farklı değerlilik tasarımları yaygın olabilir..
Kültürlerin taşıyıcısı olduğu değerlilik tasarımları da kişilerin, grupların ve toplumların değerlilik tasarımlarının bileşkesidir..
Bir toplumda veya kültürde farklı değerlilik tasarımlarının yan yana gelip de belirli bir kavgaya yol açmaması bu tasarımların içerdiği insan imgeleri veya görüşlerinde belirli bir hoşgörünün olup olmamasına bağlıdır..
Toplumlarda çeşitli hoşnutsuzlukların doğmasına neden olan değerlilik tasarımları çatışmaları ise uluslararası arenada çeşitli çıkar blokları tarafından sürekli manipüle edilmekte, bu bloklar bu çatışmaların yoğun olduğu bölgelerden ekonomik ve siyâsî rant elde etmeye bakmaktadır..

*

Değerlilik tasarımları çatışması sonucu ortaya çıkan her şiddet eylemi terör değildir..
Terör hakkında yaptığım tanıma bağlı olarak bir başka sorunu; teröristler ile özgürlük savaşçıları arasındaki sınır sorununu şu şekilde çözümleyebiliriz:
Özgürlük savaşçıları da belirli bir değerlilik tasarımına şiddet kullanarak ve insan haklarını çiğneyerek bayrak açar..
Ancak değerlilik tasarımları çatışması sonucu ortaya çıkan bir eylemin şu yaşlı dünyâmız için ne anlam ifâde ettiğine bakılmadan teröristlere kolaylıkla özgürlük savaşçısı yaftası vurulabildiğini hesâba katarsak özgürlük savaşçılarının tam da o şekilde adlandırılmasını sağlayan şeyin ne olduğunu ortaya koymamız gerektiğini de görürüz ki ne adına neye karşı çıkılırken aslında ne yapıldığına bakılmadan terörün meşrulaştırılmaya çalışılmasa mâni olalım..
Üstelik terör eylemi(!?) olarak nitelendirilen bir eylem belirli bir değer çatışmasına bağlı olarak bir değeri harcarken başka bir değeri korumayı da amaçlamış olabilir ve bir maniplasyon sonucu kendisine terörist denilen bir kimse gerçekte öyle olmayabilir..
İmdi özgürlük savaşçılarına niçin terörist denmemesi gerektiğini belirleyen kriter ortaya çıkmış oldu: belirli bir eyleme bu eylemin amacı nedir sorusu sorulup bu eylemin anlamı araştırıldığında bu eylem şâyet değerli bir eylemse özgürlük savaşçılarının eylemidir, yok eğer değilse teröristlerin eylemidir..
Terörist ile özgürlük savaşçısı arasında böyle bir ayrım yapmak terörü tanımlamaya çalışan kimi çevrelerin meşruluk şartı gibi bir sözde kriterle ortaya çıkmasına engel olmanın da sağlam bir temelini ortaya koyar:
Kimilerine göre bir eylem eğer meşru bir eylemse bu eylemi terör eylemi(!?) olarak nitelendirmek mümkün değil..
Pekî ama bu meşruluk şartının sağlanıp sağlanmadığına bakılırken temele alınan ne?
Çoğunluk(!?)..
Demek ki bir eylem eğer çoğunluk tarafından meşru görüyorsa o eylem terör eylemi(!?) olarak nitelendirilemez(!?)..
Fakat bu meşrudur hükmünü verecek çoğunluk eğer değerlendirilmesi istenen bir eylemin şu yaşlı dünyâmız için ne anlam ifâde ettiğine bakmak yerine kendi değerlilik tasarımına uygun olup olmadığına bakıyorsa ve bu nedenle onu meşru görüp özgürlük savaşçılarının eylemi olarak nitelendiriyorsa veya terör eylemi(!?) olup olmadığına karar vereceği bir eylemin ne adına neye karşı çıkarak aslında ne yaptığına bakmadan salt onu gerçekleştiren kişilerin değerlilik tasarımının kendi değerlilik tasarımına uygun olup olmadığına bakıyorsa ve bu nedenle bu kişileri özgürlük savaşçısı olarak nitelendiriyorsa şu hâlde terör ile terör olmayanı ayırmada nesnel bir ölçüt bulunamayacağı yollu bir görüş kabûl edilmiş olur ki bu da en çok egemen değerlilik tasarımının savunucularının işine gelir ve teröre karşı politikalar üretmekte olanlar egemen değerlilik tasarımının savunucularına dokunmayan(!?) çözümler geliştirme yoluna gider..
Ne var ki egemen değerlilik tasarımına göre eyleyen insanların sayısının çokluğu bu tasarıma göre eyleyenlerin veya eylemlerinin değerli olduğunu göstermez..
Hem üstelik bu kriterle iş yapıldığında küresel iletişim olanaklarını kullanan uluslararası sermâyenin maniplasyonlarından bağımsız bir biçimde terörden bahsedilemeyeceği kabûl edilmiş olur ki bu da sofistik bir yanılsamadır..

*

İmdi terörün bizleri karşı karşıya getirdiği duruma bakacak olursak "Değerlilik tasarımlarının değeri nedir?" sorusunu sormak ve buna sağlam bir cevap vermek zorunda olduğumuzu görürüz..
İnsan türü çeşitli türden değerlilik tasarımları yaratarak eylemlerinin değerlilik taşıyıp taşımadığına karar veriyor ve bu tasarımlardan bâzıları insanların gerçekten de daha insanca bir yaşam sürdürebilmesinin önünde çin setti gibi dikili duruyor; söz gelişi: kapitalizmin değerlilik tasarımı..
Hem üstelik insanlara daha insanca bir yaşam olanağı sunmayan bâzı değerlilik tasarımlarının hem de bu tasarımları benimseyenler arasında şiddete yol açması ise başı başına bir sorun..
Hani o tasarım benimsenince ahlâklı(!?) olunuyordu!..
Pekî o tasarımı benimseyen başkaları neden ahlâksızlıkla suçlanıyor!..
Değerlilik tasarımlarının taşıyıcıları olan kişiler, gruplar veya toplumlar kendi değerlilik tasarımlarının niçin değerli olduğunu göstermek için şiddete başvurunca olan mâsumlara oluyor..
Bir değerlilik tasarımın değeri belirli bir dayatma biçiminde ortaya konuca ve salt bu tasarımı savunmak değerli olunca teröristlerin sayısında müthiş bir enflasyon ortaya çıkıyor..
Oysa ki bir değerlilik tasarımının değerli olup olmadığını sorgulamak için bu tasarımın içinde bulunan insan imgesinin veya görüşünün insana gerçekten de ilişkin olup olmadığına veya ne kadarının ilişkin olup ne kadarının ilişkin olmadığına bakmamız gerekir..
Uğrunda kaç kişinin hayâtını fedâ ettiğinden bağımsızdır değerlilik tasarımlarının değeri..

*

Geçen çağda yaşanan üç dünyâ savaşının ardından insanlık artık büyük savaşları göze alamayacak bir duruma geldi..
Soğuk Savaş döneminden kalan psikolojik üstünlük sağlama yarışı da günümüzde artık teröristlerin verdiği mücâdelelere yansıyor..
Çeşitli çıkarlar sağlama gereksinimiyle teröre destek veren çevreler bu yarışta teröristlere ulusal veya uluslararası plâtformlarda yardım ediyor..
Hâl böyleyken terörle mücâdele etmek için bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey kuşkusuz değerlilik tasarımlarının değeri sorunuyla biran önce hesaplaşmaktır..
Bir değerlilik tasarımının böyle bir değerlendirmeden bağımsız olarak mutlak değer taşıdığına inanan kimileri bu inançlarından ötürü o tasarımın tüm insanlarca benimsenmesi gerektiğini iddiâ edip bunu gerçekleştirmeye çalışınca ve diğerleri de aynı işe kalkışınca terörle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor..
Terörü ıralayan özellik olarak meşruluk şartı kullanıldığında egemen değerlilik tasarımına göre eyleyenlere özgürlük savaşçısı, diğerlerine de terörist deniliyor ve grupların ve toplumların kendi içlerinde ve birbirleri arasında ortaya çıkan terörle mücâdele etmek mümkün olmuyor..
Değerlilik tasarımlarının değeriyle hesaplaşmak yerine egemen değerlilik tasarımının meşruluğunu sağlamaya çalışmak terörün önünü kesemez..
İmdi değerlilik tasarımlarının değeri bir kez belirlendiğinde ve bir değerlilik tasarımının niçin değersiz olduğu bu şekilde dillendirildiğinde terör ortadan kalkacaktır ve bu, romantik bir handikap veya bir kehânet değildir..
Bunu yapmanın yolu öncelikle "İnsan nedir?" sorusuyla hesaplaşmaktan geçiyor; bu konu (da) önünde sonunda insanın ne olduğuna gelip dayanıyor..

Pekî sizce insan nedir?

Alkım Saygın


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Gamze Aytekin


BAŞLIKSIZ YAZI

Baktığım yerin neresi olduğunu çözümlemeye ve bu dizine ayak uydurmaya çalışıyorum. Bastığım klavye tuşlarının her bir tık sesi yaşamımdan bir saniye alıyor ve gitgide büyümek yerine gitgide yaşlanıyorum.. Büyümek ve yaşlanmak arasındaki fark nedir acaba? Çocuklar büyürler ama ergenler yaşlanırlar bunun cevabı olabilir mi? Peki fiziksel ve yıllar olarak büyüyüp ama ruhu çocuk kalan insanlar ne oluyor? Büyüyorlar mı yoksa yaşlanıyorlar mı? Hangisi doğru cevap oluyor, hangi cümleler daha yerli yerinde ve daha oturaklı oluyorlar?

Hani içinizdeki boşluk giderek derinleşirde düştükçe düşersiniz, korkarak bilmeden nereye gittiğinizi.. Bir türküde, bir şiirde yada bir roman da bulursunuz da kendinizi hayallerinizdeki kahramanla özdeşleşiverirsiniz yada o kahraman tamda sizsinizdir zaten.. Hani tamda sizin hayatınızı anlatmıştır aslında o türkü, tamda sizin duygularınıza tercüman olmuştur okuduğunuz şiir yada tam da sizin hayatınızı yaşamıştır o romandaki kahraman.. Sanki sizinle yaşamıştır o yazar, sanki sizi gözlemlemiştir de aylarca anca bu şekilde yazmıştır dizelerini o ünlü şair.. Ne kadarda güzel ve ne kadarda eşsiz dillendirmiştir sizin duygularınızı.. Sizin söylemek isteyip de söyleyemediğiniz, kelimelerinizin yetersiz kaldığı şu cümle cihanda ne kadarda güzel anlatmıştır sizi başka birileri.. Siz mi ilham olmuşsunuzdur birilerine yoksa birilerinin hayatı sizinkine gerçekten çok mu benzemektedir bilinmez ama esas olan bir durum var ki o da birilerinin sizin gibi düşünüp sadece sizden daha cesur oldukları için dillenebildikleridir.

Siz düşünürsünüz etrafınızdaki onca insanı kırmak istemeyeceğinizi... Kendi hayatınızdan ödün verirsinizde gene de başkalarını incitmezsiniz... Siz ne kadar incinseniz de, ne kadar üzülseniz de dillenemez içinize atarsınız olup biten her şeyi... Susmak altındır sizin kitabınızda ve siz dünyanın en zenginleri arasında ilk ondasınızdır aslında ama tek fark resmi gazetede yayınlanmaz adınız, zengin olduğunuzu sadece siz bilirsinizde kimselerle bunu bile paylaşamazsınız size gülmelerinden korkarak... Halbuki bilirsiniz zenginlik şan, şöhret, para demek değildir, zenginlik kalp büyüklüğü, iman yüceliğidir ama dillenemezsiniz dışlanmaktan ürkerek... Ya ruhunuzu satacaksınız ve çevrenizdekiler gibi robot misali yaşayacaksınızdır yada ruhunuzu koruyacak ama dışlanacaksınızdır... Çıplak ayak dans etmenize, bağır çağır şarkılar söylemenize karşı çıkacaklardır, romanlardaki kahramanlarla bağdaştırdığınız ruhunuza sövecekler hatta okuduğunuz romanları yakacaklardır sobalarında... Ama yılmayacaksınız çünkü siz şanslı kesimdensiniz... Siz zenginsiniz ,üstelik mal varlığınız elle tutulup gözle görülemeyecek kadar derinde ve gizlide... Devrimlerinizin sizlerle yaşaması dileğiyle...

Gamze Aytekin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,189,189,189,189,189,189,189,189,18
11 Kahveci oy vermiş.

 


 


Serkan Azeri

  Sanatın Yolculuğu : Serkan Azeri


  ASPENDOS TİYATROSU

Aspendos Tiyatrosu

Bergama kralı 3. Attalos'un vasiyeti üzerine , Bergama krallığı M.Ö. 133 'te Roma Uygarlığına katılır , ve Anadolu 'da Roma dönemi başlar. İmparator Hadrianus dönemide Antalya (Pamfilia , Attaleia) 'da Perge , Side , Aspendos gibi şehirler gelişmeye başlar.
Aspendos kentinin en önemli Roma Çağı eseri olan tiyatronun dışında , bir su kemeri , nimfeum (çeşme binası) , bir bazilika (Roma 'da mahkeme ve kral salonu .Boylamasına uzun dikdörtgen salonlar.) da bulunmaktadır.

Aspendos tiyatrosu'nun yapılış hikayesi şöyledir ;
Aspendos kralının güzelliğinin eşi olmayan bir kızı varmış . Bu kızın ismi "Belkıs" mış. Bu dünyalar güzeli kızın evlenme çağı geldiğinde doğal olarak çok talibi çıkmış. Aspendos kralı "Şehrime en güzel armağanı verenle , en muhteşem sanat eserini gerçekleştirenle kızımı evlendireceğim" diyerek bir yarışma başlatır. Bir çok şehirden , mimarlar , bilim adamları gelir ve çalışmaya başlarlar. Kral çalışmalar sonucunda bugün hala kalıntıları bulunan Aspendos su kemerini birinci seçecekken maiyetinden biri krala "Şehrimize saray kadar güzel bir tiyatro inşaa edildi." Haberini getirince kral hemen yeni yapılan tiyatroya gider içeri girer ve oturma basamaklarına oturur. Birdenbire bir ses duyar daha sonra bu ses yinelenir. "Kral kızı benim olmalıdır" kral saşkınlıkla sahneye bakar ve aslında tiyatronun mimarı olan Zeno 'nun kendi kendine konuştuğunu görür. Akustik o kadar mükemmeldir ki düşük ses bile tiyatronun her yerinden rahatlıkla duyulabilmekteydi. Aspendos kralı , kızını sonunda bu mimar ile evlendirir.

Aspendos tiyatrosu; M.S. 2.'da imparator Marcus Aurelius döneminde yapılmıştır. Roma tiyatroları Yunan tiyatrolarına göre daha büyük ve gösterişlidir. Scene (Sahne) daha derindir. Orkestra alanı , Yunan tiyatrolarında daire şeklinde iken Roma tiyatrolarında yarım daire şeklindedir. Ayrıca Batı Anadolu 'da bazı Yunan tiyatroları Roma döneminde onarılmış ve geliştirilmiştir.

Aspendos Tiyatrosu Roma döneminden kalmış en sağlam tiyatrodur. Oturma basamakları (Cavea) yamaca dayanmaktadır. Oturma basamakları üzerinde tiyatronun kolayca dolup boşaltılmasına olanak sağlayan galeriler bulunmaktadır. Sahne binası gösterişli yapılmıştır. (Roma döneminin bir geleneği)

Aspendos her yıl çok sayıda konsere ev sahipliği yapmaktadır.

Serkan Azeri


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,869,869,869,869,869,869,869,869,869,86
7 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Gülendam Oğuz

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Özleyeceğim Seni

Özleyeceğim seni;
Tereyağlı ve karabiberli,
Rafadan yumurtanı özleyeceğim.
Biliyorum;
Uzunca bir süre daha,
Sabah kahvaltılarında yumurta yerken
Seni hatırlayacağım.
Yorgun sabahlarını
Birlikte karşıladığımız
Uykusuz geceleri,
Ve inanılmaz bir iştahla,
Aç kurtlar gibi,
Birlikte yaptığımız kahvaltıları
Hatırlayacağım.

Özleyeceğim seni;
En çok da,
Çocuksu sevecenliğini.
Tüm ilgiyi üzerinde toplamak için
Türlü hınzırlıklar yapan,
Ve hiç büyümeyen çocukluğunu
Özleyeceğim.
Biliyorum;
Daha uzunca bir zaman
Seni göreceğim:
Korkmadığı halde korkan,
Üşümediği halde üşüyen
Çocuklarda.
Ben buradayım diyebilmek için,
Envaiçeşit maskaralıklar yapan,
Küçük sevimli bir kız çocuğunda
Seni göreceğim.

Özleyeceğim seni.
Ama, yine de gitmem gerek.
Hani, demiştim ya bir zamanlar:
"Seyyahım ben sevgili" diye,
"Gönüller gezerim" diye,
"Sevda çeker beni" diye.
Yeni enginlere
Yelken açma zamanı sevgili.
Gitmem gerek.

Orhan GÖKÇE (Emanetçi)

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin




YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Çizer : Hüseyin Alparslan

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu




ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Her konuyu uzmanına danışmak gerekirmi bilmem ama uzman bulmanın kolay bir yolu var http://www.uzmantv.com/ Bir çok konuyu uzmanları tarafından ve görsel destekli olarak öğrenebileceğiniz orjinal bir web sayfası. Bu kadar çok ve farklı çeşitli konuyu bir arada bulabileceğiniz başka bir web sayfası görmedim diyebilirim. İsterseniz bir de siz deneyin. İster klarnet çalmanın sırlarını, ya da isterseniz karate nasıl yapılır sorusunun cevabını alabilirsiniz.

Eğlencelik bir web sayfası isteyenlere http://www.oyunus.com/ Kelime temelli oyunları sevenler için ideal bir site. Üyelik işlemini gerçekleştirdikten sonra girip saatlerce başından kalkmadan oynayabileceğiniz güzel bir çalışma olmuş.

Online imsakiye için http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_imsakiye.asp Siz sadece ülke ve ardından şehir seçiyorsunuz. Ramazan imsakiyeniz hemen hesaplanıp ekranınıza geliyor. İster yazıcıdan çıktı alıp duvarınıza asın, ya da istediğiniz arkadaşınıza mail olarak gönderin. Hayırlı ramazanlar.

...Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur... http://www.islamiyet.gen.tr/oruc.php

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Alta Gracia
Oscar Harris









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20071002.asp
ISSN: 1303-8923
2 Ekim 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com