|
|
|
3 Ekim 2007 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Yola devam!.. |
Merhabalar,
Maç akşamları bir başka oluyor. Hele hasret kaldığımız oyun ve sonuçları aldıkça keyif katlanıyor. İşte o zaman Dünyanın merkezi o aptal kutusu oluyor. Biliyorum bazen kendimi kaybedip bağırıp çağırıyorum ama bu öyle her zaman olan birşey değil ki. İnsan biraz saygı, sevincine ortak arıyor öyle anlarda. Amma bağırdın diye azar işitince insan dumura uğruyor. Bunları sadece kendim için söylemiyorum. Şu futbol denen şeyden zevk alan tek bir kişinin bile olduğu her evde aynı hadise var eminim. Şu maç akşamları bizi özgür bırakın hanımlar. Özgür bırakmakla kalmayın, biraz da anlayışlı olun, olur mu?
Gündemden birkaç gün uzak kalınca insan düşünme fırsatı da buluyor. PKK'nın azıtması, masum insanların katli, patlayan bombalar bir yanda canları yakarken, bu sorunların üstesinden gelmesi gereken vekiller ve onların soğana bile baş olmaktan aciz başları türbana dolanmış müsamere oynuyor. Tiyatro bile değil anaokulu müsameresi. Referanduma iki hafta kalmış hala ne halt yeneceği belli değil. Kusura bakmayın, "halt yemek" lafını teammüden kullanıyorum. Çünkü bu bile bile halt yemektir, halka soru sormak değil. Tayyip Bey kürsüden tüm vekillerin halkı evet demeye ikna etmelerini istiyor. Aloo beyefendi, biz neye evet diyeceğiz? Evet dediğimizde ne olacak? Hayır dersek ne olacak? Biliyorsan söyle biz de nasiplenelim. Seçimden zaferle çıkalı iki ayı geçti daha hükümet iftar sofrasından kalkamadı. Kalkıp nutuk atmaya bile vakit bulamıyorlar. Muhalefet diye Meclise yolladıklarımız ise ayrı vâkâ. Ne yapmaya çalıştıklarını anlayan beri gelsin, bizi de aydınlatsın. Ey benim yılmaz, eğilir, bükülür, çoktan seçmeli, azı karar çoğu zarar, kokmaz bulaşmaz hemşehrilerim, şöyle bir kafamızı kaldırıp etrafımıza bakalım. Belki suratımızı görürlerse utanır, lafı bırakıp işlerine dönerler. Benimkisi de romantizmin doruğu biliyorum ama n'apalım umut yiğidin ekmeği, ye Mehmedim ye... Haydi kalın sağlıcakla.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Eski Dost : Ayşegül Erden Aşk Böyle Olmalı |
|
Aşk...
Öyle olmalı ki...
Gülümsetebilmeli seni, çekip gittiğinde.
Acılara değil, yaşanmış o çok özel anlara teslim olmalı insan gidişinin ardından. Gözlerde bir ışık olarak kalabilmeli. Ve dudaklarda hafif bir tebessüm...
"Çok güzeldi, yaşadım, yaşadık", diyebilmeli.
Hiç beklemediğin anda geliveren, ve ergeç gideceğini bildiğin bu harika yaşanmışlık pişmanlık olmamalı anılarında.
Sen bir yer de, ve O çok yakınında ama uzaklarda olsa bile, ve sen asla bir daha onu göremeyeceğini, gözüne bir muzip, bir öyle... romantik bakamayacağını bile bile... kalbin bir buruk ama değişik bir sevinçle atabilmeli.
Bir kuşun kanat çırpışında heyecanlandırabilmeli seni, bir daha birlikte hiç bir kuşun kanadını göremeyeceğin sevgili. Birlikte belki bir çiçek koklama vaktinin bile olmadığı, ama dünyanın tüm çiçek kokularını sana duyumsatan sevgili...
Gittiğine yanmamalı, gelişine sevinmelisin aslında.
Sana yaşattığı her an'a ve yaşadığın her hızlı kalp atışına minnetar kalmalısın.
"Şimdi nerede, kiminle?" soruları yerine, "Şimdi mutlu olmalı..." diyebilmelisin ve asla kıskanmamalısın mutluluğunu.
Hoş bir tebessüm olarak kalmalı dudaklarında...
Güzel di... düşüncende, O'nun da "güzeldi" dediğini duymalısın...
Aşk böyle olmalı...
Çünkü yaşadığın aşk'tı...
Ve aşk sonu olmayan bir sonsuzsa... anımsadığında, "Güzel di..." dedirtebiliyorsa...
Ve aşk... ansızın... her an heryerde...
Ayşegül Erden
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
|
Kahveci : Hatice Bediroğlu GÖNLÜMÜN GÜNLÜĞÜ 14 |
|
" Benim biricik sevgilim... Seni çok yıprattığımı biliyorum. Ama ileride bütün bu yıpranmışlıkları onaracağım. Bu günlerin acısını çıkaracağım. Canım, şimdilik kollarına geliyor ve dudaklarına sabah öpücüğü bırakıyorum. Güzel bir sabah için başlangıç sadece... " demişsin.
Ama ne güzel demişsin. Yüzümde sabah sabah rengârenk çiçekler açtı. Ha sakın kendini kahvaltısız ve bensiz bırakma ki güne sağlıklı ve sevinçle başlayabilesin.
Bu günlerde sen de bir anormallik yok canım benim. İçinde bulunduğun durumun sonuçlarını yaşıyorsun sadece. Seni uyusun diye telefonu çaldırmamıştım. Ama başkaları rahatsız etmiş işte. Buraya geldiğin zaman beraber içeceğiz. Baş başa tatlı tatlı sohbet edeceğiz. O güne kadar alkol alma lütfen! Şimdi dozunu kaçırabilirsin. Her şey sırası geldiğinde hallolacak bir tanem. Bu olaylar bitince canın sıkılmaya başlayacak zaten. Ortada Brezilya dizisi filan kalmayacak. Hayatına bak ne güzel. Kıskançlık, şantaj, kin, ihtiras, hırs, aşk, sevgi... dolu dolu yaşıyorsun işte. Somurtma canım ya dalga geçmeden çekilmez ki bu hayat.
Evet dernek çalışmalarında toplanan paralar her zaman yerini bulamayabiliyor haklısın. Ayrıca dernekler de aynen partiler gibi "başkanın özel derneği" haline gelebiliyor. Koltuklarına bir yapıştılar mı gitmek bilmiyorlar. Dernek amaçları uğruna gerçekten özveriyle çalışan insanları da istemiyorlar. Neden! Çalışan kişiler sivrilir de yerlerini alır diye.
Yaşam; cepleri doldurmak üzere kurgulanıyor. Herhangi bir hastalığa ilaç bulunuyor ama ilaç tekelleri bunları piyasaya sürmüyor ki sermayelerine sermaye katılsın. İnsanlar ölüyormuş kimin umurunda bir tanem.
Allahallaah kolundaki saatin her şeyin ters gitmesiyle ne alakası var. Ya pili bitmiştir ya bozulmuştur. Her şeyi olumsuz tarafından ele alıp irdelemesen. Pil al tak. Bak nasıl çalışacak göreceksin.
SÖYLEDİKLERİNİZE DİKKAT EDİN,
DÜŞÜNCELERE DÖNÜŞÜR.
DÜŞÜNCELERİNİZE DİKKAT EDİN,
DUYGULARINIZA DÖNÜŞÜR.
DUYGULARINIZA DİKKAT EDİN,
DAVRANIŞLARINIZA DÖNÜŞÜR.
DAVRANIŞLARINIZA DİKKAT EDİN,
ALIŞKANLIKLARINIZA DÖNÜŞÜR.
ALIŞKANLIKLARINIZA DİKKAT EDİN,
KARAKTERİNİZE DÖNÜŞÜR.
KARAKTERİNİZE DİKKAT EDİN,
K A D E R İ N İ Z E D Ö N Ü Ş Ü R.
Kim demiş canım. Mahatma Gandi demiş bütün bunları :-) Çok hoşuma gitti ve seninle paylaşmak istedim.
Akşamın son mektubunda;
" Canım, bir tanem. Bu sözcükleri söylemek ne büyük bir zevk biliyorsun değil mi? İnsanın güvendiği sevgilisine gerçek sevgisini açıklaması nefis bir duygu. İşte bu kargaşa içinde bile ben daha doğrusu BİZ bu coşkuyu yaşıyoruz " demiş olman içimi sıcacık ısıttı. Yüreğim sana aktı gitti.
Canımın içi öpüyorum seni kocaman kocamaaan. Ben de geleyim mi yanına bu gece? Hiç ses çıkarmadan yatarım seni kucaklayarak. Kollarımın arasında sevgimi buram buram hisseder huzur bulur tatlı tatlı uyursun.
Hatice Bediroğlu hatice@haticebediroglu.net
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Genç Kahveci : Hakan Güngör |
KALORİFER KALORİFERDİR
Muhtemelen duymuşsunuzdur. Birgün, Can Yücel, birine "g.." der. Adam da, Can Yücel'i mahkemeye verir. Hakim, Yücel'e neden böyle söylediğini sorar. Can Yücel de "Bizim oralarda g..e g.. derler Hakim Bey" der.
Kıvırmadan, ne söylenecekse söylenmeli bence de. Yani kalorifere kalorifer diyeceksem, utanmam, sıkılmam, derim. Çünkü, kalorifere kaloriferden başka birşey denmez. Ki kalorifer de, kaloriferliğinin farkındadır.
Her zaman, herşeyin açıkça söylenemediği yerler de vardır elbette.
Örnek mi? Hemen vereyim.
Sanıyorum anaokuldaydım. Bir düğünde, bacak kadar boyumun avantajını sonuna kadar kullanıp, gelinin eteğinin altına girmiştim. Gelin, "Yenge yenge/ Kezban Yenge/ muhtar mı oldun/ Kezban Yenge" türküsü eşliğinde oynarken, öyle bir "Allah" demişti ki, anlatamam. Allah'tan eteğin altından çıktığımda durumu sadece 7-8 kişi farketmişti. Damadın yüz ifadesini görmeliydiniz. Neler neler söylemek istedi o gözler, ben bilirim. Tabi o, alnından boşalan ter eşliğinde, sahte bir gülüşle "Yaramaz seni" demişti. Hemen açıklayayım, gelin, hava soğuk olduğu için eteğinin altına, ayak bileklerine kadar uzanan bir don ( Donun daha kibarcasını bulabilir miydim bilmiyorum ama bizde dona don derler arkadaş, ne yapalım yani) giymişti.
Yani, birşey diyeceksek, önümüzdeki tek engel, onun ayıp olup olmayacağı.
Demem o ki, bir insana öküz demek ayıptır ama Allah aşkına, kırmızı ışıkta, vınn geçene ne denir ki? "Acelesi var herhalde beyefendinin" mi nedir?
Mesela kalorifer... Değiştiremezsin. Döndür, evir, çevir, ne yaparsan yap, kalorifer.
Mesela...
Terör.
Terörist...
Neyini değiştireceksin teröristin? Teröriste başka ne denir? Çıkmış diyor ki herifçioğlu, "Birileri istiyor diye PKK'ya terörist diyemeyiz." Ya ne dersin?
Teröriste terörist denmez mi?
Benim bildiğim, teröriste terörist, kalorifere kalorifer, g..e g.. denir, var mı ötesi?
Hayır, diyorsan ki, kalorifere portakal, Hakan'a çaydanlık, bisiklete maymun diyelim, tamam.
Perdeye kitap dersin...
Eve Osman dersin...
Caddeye turşu dersin...
Televizyona saksı dersin...
PKK'ya terörist demezsin, bebek katilleri dersin.
Ne desek olmuyor değil mi? Terörist kelimesinin neresiyle oynarsan oyna, aynı yola çıkıyor.
Hani denir ya... Baba Oruç'muş o büyük Türk denizcisinin adı. Zamanla, söylene söylene Baba Oruç, Barbaros olmuş. Bu mantıkla, Hakan da, gün gelir Recai olur!
Ama PKK demek terör demek. Terörist demek. Ne kadar söylersen söyle değişmiyor gerçek!
Söylene söylene, PKK'nın terör demek, terörist demek olduğu gerçeği değişir mi?
Kalorifer nasıl kalorifer ise...
PKK teröristtir.
Var mı ötesi?
Hakan Güngör
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Aslında
Niye sana yazıyorum? Bir şeyler karalama gereği duyuyorum? İnan hiçbir fikrim yok.
Ama içimde kıpır kıpır eden bir şeyler var ve dengemi bozuyorlar, ayağa kalkamıyorum.
Anlatarak sana onları verebilirim diye düşünüyorum. Bilmem sen de ister misin?
İnsan sevdikleri için her şeyi göze alabilirmiş. Bunu ben değil çevremdeki herkes söylüyor.
Kendime şu günlerde "Peki ya ben onlar için her şeyi göze alabilir miyim?" sorusunu sorup duruyorum. Kendimden önce onları düşünebilir miyim? Bir şeyleri kendimden önce onlar için yapabilir miyim? Cevapsız sorularım bunlar…
Sen nasıl görüyorsun? Ben böyle şeyler yapabilir miyim? Peki, tamam yapabilirim diyelim, kimin için yapacağım bunu?
Etrafımda buna değer birileri var mı? Yoksa etrafım sadece kalabalıklık yapan gölgelerden mi ibaret? Gülmeden edemiyorum. Ne güzel, birbirimizi sadece kendi egolarımız için kullanıyoruz. Kullanıp atıyoruz… Eskide kalmış tüm yaşanmışlıklar gibi.
Neyse pek fazla girmiyorum ayrıntılara çünkü bu konu çok derin boğulabiliriz. Sığ sularda yüzmek cesaret işidir bilirsin.
Şimdi diyeceksin ki fazla kurcalıyorsun her şeyi. Ama öyle değil işte. Yaşıyorsam ve hayata sadece bir kez gelme gibi bir durumum varsa bu zamanımı dolu dolu yaşamalıyım. Zamanımı boşa harcayan insanlar olmamalı hayatımda. Sevgi gerçek olmalı Bayat sevgiler istemiyorum ısıtıp ısıtıp tekrarlanan.
Belki sen olsaydın sadece sen tüm bunları anlatmama gerek kalmazdı. Sen olsaydın kimse olmazdı ki!
Sende de durum aynı mı peki? Bensiz de etrafındakilerle gerçek sevgiden konuşabiliyor musun? Birbirinizin yüzüne bakarken keşke dün falancaya bir geri dönmeme engel olacak şeyler söylemeseydim diye bir hayıflanman oluyor mu?
Sana ne benden, benim hayatımdan ve benim sevdiklerimden de diyebilirsin. Haklısın da, ara sıra beni ilgilendirmeyen konulara burnumu sokuyorum ama huyum kurusun sevdiklerim için tatlı telaşlarım hep var! Yanımda değilsin belki ama düşüncelerim aklıma sanki hep yanında. Sana göz kulak olmaya çalışıyorlar. Ben yokken onlar var yanında yalnızlık hissetmemen için korkmaman için.
Sonra birde aşk vardı. Sevme, sevilme, özleme, özlenme, arama, aranma, isteme, istenme, mutlu olma, haz etme. Yani dünya da bir insan için mümkün olabilecek en yüce en mutluluk verici ruh hali. Dünyayı, tüm hayatını tek bir varlığın gülüşü ve dokunuşu için feda edebilme gücü.
Birbirini tamamlayan iki ruhun birleşmek için çıktıkları zorlu ve eğlenceli yolculuk. Ve daha çook söylenecek şey var aşk adına. Değiyor mu peki 3 harften ibaret bir şey için sayfalarca kitap, sayısız insan ve yürek, kanıtlayabiliyor mu sonsuzluğunu?
Ne kadar klişe oldu değil mi? çokça kez söylemişimdir bu sözü"AŞKA İNANMIYORUM" neden söyledim bunu hiç düşündün mü? Beni ne bu kadar öfkeli ve değişken yaptı? Doğru sen ayrıntılara takılmazdın unutmuşum.
Benim uzun zaman oldu, aşktan umudumu keseli. Aşka inanmıyorum. Masal gibi geliyor artık. Olması olanaksız, büyük ve acımasız ama bir o kadar da iştah kabartıcı. Belki de bizler fazla film izlemekten aşkı ölümsüzleştirmişiz. Pembe dizler ne için var ki.
Ahh durmadan bir şeylere karşı çıkıyorum. Peki, kabul ettiğim, varlığına inandığım, hatta değiştiremeyeceğimi bile kabul ettiğim şeyler yok mu?
Var tabii ki de,
Mesela sen yoksun, mesela ben çok dırdırcıyım, mesela aslında hayat güzel ve ben her şeye rağmen çok mutluyum..
Şahika Tamay
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
Gecikmiş Bir Yazı: Barış Akarsu
Sevdiğin birini genç yaşta kaybetmek çok zor gelir insana. Gençsin çünkü, umutların var, beklide daha fazlası heyecanın… Bu heyecan ancak bir yok oluşla noktalanır bir genç için.
Yeni parlayan bir yıldızdı o, yakışıklıydı ve daha da önemlisi samimiydi.
Hayat doluydu çoğu genç gibi. Barış Akarsu…
Barış Akarsu; ardında, canlı söylüyormuş gibi gelen, hiç ölmemiş gibi hissettiren konser kayıtlarını ve albümlerini bıraktı.
***
Ben konser kayıtlarını daha çok severim. Albümler biraz daha yapay gelir.
Kaliteli bir CD yerine, cızırtılı bir radyoyu tercih ederim. Konser kayıtları da öyledir.
Rüzgarın sesi de gelir ardından.
Samimidir.
Bu aralar Barış Akarsu`nun konser kayıtlarını ve dizide söylediği şarkılarını dinliyorum. Rüzgarın sesi de geliyor, cızırtıda. Bizimkiler "kapat üzülüyoruz" dese de, hatırlanmak; onun şuan daha çok hoşuna gidecektir eminim.
***
Bu yazı gecikmiş bir yazı değil başlıkta ki gibi, aslında tam zamanı.
Ölümünün ardından Erkin Koray`ın kızı bile reklam peşine düştü. Vazgeçtim
o an ertelemiştim bunu yazmayı. Çirkinlikler gördüm.
Sonrada fark ettim, yanlışlıkla doğruyu yapmışım,
şimdiymiş zamanı.
"Zor aşk, Bu Kalp Seni Unutur Mu, Adaletin Bu Mu Dünya, Benim Küçük Sevgilim…"
Geçmişten gelen bir ses o artık.
Hoşçakal
Barış…
Ersel Akant erslaknt@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 4.580 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
EZO
yıldızlarla konuşan
meczuplar soyundanım
bin yıldır
uçurumlar çiçeğidir tüm sevmelerim
bütün yollarda seni aramaya geldim
bütün yağmurlarda seni ıslandım
acılara senin için yaslandım
gözüm benim
kederden ağlayışım
acılarda çağlayışım
özümdeki
közüm benim
bütün bahar bahçeleri çöl
kuru eteklerini sürüyen yeller
yoksul birer dilencidir
saçların esmiyorsa
sular kesmez yangınını
çilemin çöllerine
ayakların
basmıyorsa
gözümün ateş yaşı
ağlayışım nazım benim
sızım sızım
Ezom benim
kavgalara girdim
ölümcül
zulumlara
yollara vurdum
mahpuslara bağlandım
ateşler içinde durdum
ceylanlar suya inen bir yürek taşıdım sana
pürçiçek yaylalar büyüttüm uçurum başlarımda
yalnız senin umuduna tutundum
kara gecede
kara nadasta
kara karıncalar
gözlem altında
çocuklar
türküler
kilimler
zan altındaydı
yasak kitaplar
muhalif şarkılar gibi
taşıdım hasretini
kan döküldüm sana giden uçurumlarda
dağ dağ deli hasretlerde dağlandım
sen yoktun Ezo
kara yazgılı halklar geçti boz topraklardan
geride ağıtlar-figanlar bırakarak
yanık ocak taşlarından haberin sordum
nice zalım kavgalara sürüldüm
silme akkor aktı damarlarımda
kaç ipe verildim be Ezo
tarihlerce kırıldım
dövüşe dövüşe zulümle
kıran kıtlık bölüşe
umudunu sarandım
yüzü kanla yıkanmış şafaklar beni bilir
yenilip yerlere serildim Ezo
ama sen yoktun
sen yoktun
kuşlarla konuşan
meczupların soyundanım
taşlandım bütün kara çağlarda
bütün denizlerde
firari korsan
dağlarda yüreğini tutuşturan şaki
sırtımda dilim dilim kırbaç izleri
bir mecnun yürekle sürüldüm çöle
muhannet dağlarını aşkımla dele dele
ferhat kesildim de seni aradım
suların çarptığı kayalar vardı
türküler büyüttüler taşları sara sara
kara yeller sarfı yeşil dalları
sevda fısıldadılar sonsuzlara
çöller bile hilal hilal kumullar yığdı
ırmaklar
yataklarıyla
aşk kesilip çağladı
mendersesler yara yara
coşku taşır dağdan dağa
ben
kendimi
yaka yaka
haykırdım
hasretimi
ama sen yoktun
zulmun kaf dağını aştım
nifaklar tuzaklar geçtim
ankalar soyundanım
kaç doğmuşum ölümlerden
sensiz
körüm
ben
zından bana
sensiz evren
çok önceden mi geçtin
hangi yüreğin uçurumlarını
sevdalara boğarak
okyanusları
sen mi doldurdun
akşamlara kan susan şu bulutlar
senden mi kaldı
yoksa
çok sonralarda mı
doğmak kaderin
süt mavisi atlarla geçtim
acının zehir sarısı vadilerinden
kucağımda kanla yazılmış tarih
güneşler parçalanmış alnımın meydanlarında
yokluğunun uçurumlarında iblislerle boğuştum
ateşlere sarıldım Ezo
çarmıhlara vuruldum
bütün zamanlarda
suçlu görüldüm
kaç ölüp kaç dirildim Ezo
“o güzel atlara
binip giden
o güzel insanlardan”
“salkım salkım esen tan yellerinden”
“gül parmaklı şafaklardan” saydılar beni
şakiler vuruştu yüreğimde
bütün isyan ateşleri
ellerimden tutuştu
sen
yoktun
ben ki
bu yeryüzüne
ateşle sınanmaya geldim
bir sevdalı semenderim
zulümleri
zındanları
yanmaları
sevda bildim
bir umudun
olsun Ezo
bir umudun
ölür ölür
yine
sana
gelirim
Adnan Durmaz
|
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız. Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.
|
ben.sen.o@kahveciyiz.com
Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.
Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Her konuyu uzmanına danışmak gerekirmi bilmem ama uzman bulmanın kolay bir yolu var http://www.uzmantv.com/ Bir çok konuyu uzmanları tarafından ve görsel destekli olarak öğrenebileceğiniz orjinal bir web sayfası. Bu kadar çok ve farklı çeşitli konuyu bir arada bulabileceğiniz başka bir web sayfası görmedim diyebilirim. İsterseniz bir de siz deneyin. İster klarnet çalmanın sırlarını, ya da isterseniz karate nasıl yapılır sorusunun cevabını alabilirsiniz.
Eğlencelik bir web sayfası isteyenlere http://www.oyunus.com/ Kelime temelli oyunları sevenler için ideal bir site. Üyelik işlemini gerçekleştirdikten sonra girip saatlerce başından kalkmadan oynayabileceğiniz güzel bir çalışma olmuş.
Online imsakiye için http://www.diyanet.gov.tr/turkish/vakithes_imsakiye.asp Siz sadece ülke ve ardından şehir seçiyorsunuz. Ramazan imsakiyeniz hemen hesaplanıp ekranınıza geliyor. İster yazıcıdan çıktı alıp duvarınıza asın, ya da istediğiniz arkadaşınıza mail olarak gönderin. Hayırlı ramazanlar.
...Ramazan orucu müslüman , akilli ve ergenlik çagina gelmis kimselere farzdir. Ramazan orucu, kameri
aylardan Ramazan ayinin bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur. Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacagini kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmis olur. Oruç tutmak düsüncesi ile sahur yemegine kalkan kimse de oruca , niyet etmis sayilir. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'in yarinki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur... http://www.islamiyet.gen.tr/oruc.php
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|