Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.314

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 14 Kasım 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Demirden korkup trene binmemezlik etmeyin!..


Merhabalar,

Dün internet sitelerine düşen haber, internet mudavimlerini epeyce rahatsız etti galiba. Öyle ya, hepimiz bir anda feysbukçu olduk, pek sevdik. Muhtemeldir, o da bizi sevdi. En hızlı üye olunan ülkeler sıralamasında hızla üstlere tırmandık. Peki ya şimdi bu feysbuk denen şeyin bir şeytan olduğu ortaya çıkarsa halimiz nice olur değil mi? Efendim feysbuk üyelerinden topladığı bilgileri reklam ajanslarına satacakmış. Vay benim yaşımı, işimi, aşımı, aşkımı öğrenen reklamcı beni dizinde hoplatmaz mıymış?! Konuşup yazıştığım birkaç arkadaşıma dilim döndüğünce anlattım ama belki sizin de işinize yarar diyerek şuraya da birkaç satır yazayım diyorum.

Okuduğum haberin asparagas olduğuna eminim ama ben doğru olduğu savıyla birşeyler yumurtlayayım istiyorum. Kişi herkesi kendi gibi bilir hesabı olmuş biraz. Yasalarla korunmuyorsa ya da korunuyor ama uygulama da aksıyorsa, örneğin benim canım ülkemde, herşeyi yapmak mübahtır. Hele konu internet olunca, devekuşu misali kafamız gömülü, çalarız, çırparız, rahatsız hatta taciz ederiz, silah zanneder sıkar ha sıkarız. O nedenle feysbuk'u da kendimizden biliriz. nasıl ki biz bu bilgileri toplasak kime kakalarız diye düşünürsek, feysbukçular da biz gibidirler deyip hayıflanırız. Oysa kazın ayağı öyle değildir. Yurtdışında, hele ABD'de bu işin kontrolü sanılanın çok çok üstündedir. Borsada işlem gören, değeri 1,5 milyar dolar olan bir internet şirketinin iznsiz olarak topladığı bilgileri satması düşünülemez bile. Çünkü usulsüz bir uygulamada başına geleceklerden haberdardır. Peki bu bilgiler devredilemez mi? Gayet tabi ki devredilebilir. Ya sizden bunun olurunu alırlar ya da şirket evlilikleri ile bilgiler paylaşılır.

İnternet kullanıcısı şunu unutmamalıdır; Milyonlarca otomobilin olduğu bir otoyolda yol almaktadırlar. Farklı otomobillerin birbirinden etkilenmemesi olanaksızdır. Sadece kendinizi kontrol etmeniz yetmez, hızınızı diğer otoları da gözeterek de kontrol etmeniz gerekir. Kaza riski her zaman vardır ama gerekli önlemleri aldığınız takdirde bu risk sıfıra yaklaşır ama hiçbir zaman sıfır olmaz. Sonuç olarak 50 milyona yaklaşan üyenin bilgileri kul yapısı bir bilgisayarda durmaktadır. Her türlü güvenlik önlemine rağmen çalınması, satılması mümkündür. Bunu bilip buna göre davranmamız gerekir. Eğer paranoyaksak zaten internetle işimiz olmamalı. Bu türler kendilerine ekrandan tecavüz edilebileceğini bile düşünebilirler, gülmeyin örnekleri vardır. Ancak gereksiz korkulara kapılıp işin zevkinden mahrum olmayı da kendimize reva görmemeliyiz. Bu tür siteler "Privacy" "Gizlilik" konusuna epeyce önem verirler. Zira bu sizin güvenliğiniz kadar onların da güvenliği ve pazarlama stratejilerinin en önemli özelliğidir. Ve size hangi bilgileri paylaşmak istediğinizi mutlaka sorarlar. Örneğin feysbuk'un sağ üst köşesinde "privacy" linki vardır. Tıkladığınızda hemen her bölümle ilgili kuralları değiştirebilme şansınız vardır. İngilizce olması zor geliyorsa bir bilenden yardım da alınabilir.

Kısaca, anlamsız ve içi boş korkularla sevdiğiniz sitelerden ayrı kalmanıza gerek yoktur. Şunu unutmayınız ki, eğer birileri sizden gizli bilgilerinizi toplamak için yola çıktıysa mutlaka bir yolunu bulur. Yeni aldığınız eposta adresinizin en geç 1 hafta içinde spam hedefi haline geldiğini hatırlayın ve rahatlayın. Bugün feysbuk'un zevkini çıkarın, yarın arasanız da bulamayabilirsiniz. Kalın sağlıcakla.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








Yukarı


 


 Kahveci : Burçin Çobanoğlu


Bisikletimin Tekeri Yine mi Yamulmuş?

Çocukken hepimiz kullanmışızdır dört tekerlekli bisikletleri. Arka tekerin yaması iki tekerdir onu dört tekerlekli yapan. Amacı bisiklet sürmeyi öğretmektir.

Öğretir mi?

İşte o tartışılır.

Bu tekerler baş belasıdır bana kalırsa. Arkanızdadır ve yamulur her bisiklet kullanma çabanızda.

Yamulur; siz fark etmeden sinsice.

Korumaya çalıştığınız o ince dengeyi bozuverir bir anda. Destek değil köstektir bir nevi.
İşte az önce evimin mutfak camından yan bahçedeki küçük kızın dört tekerlekli bu sinir buluş üzerindeki çabası düşündürdü tüm bu eski saçma anıları. Öğrenmek için çabalamalarımı, dizlerimde o günlerden kalma geçmeyen yara izlerini anımsattı.

önce muzur bir gülümseme belirdi yüzümde. Çocukluğumun iyi kötü anılarıydı ne de olsa. Bir kaç dakika geçmeden gözlerim dolu dolu oldu.

"Keşke" dedim. Hayatımda yamulan tek şey bisikletimin arka tekeri olsaydı. Dengemi bozan tek yamukluk bu aptal metal parçası olsaydı.

Çok eskiden daha çocukken fark edebilseydim hayatın ipuçlarının bu küçük ayrıntılarda saklı olduğunu belki hiç güvenmezdim o küçük yama tekerlere. Düşe kalka öğrenirdim iki teker üzerinde durmayı. iste o zaman anlardım belki hayattaki bir çok yalancı destekçinin arka tekerler kadar işe yaramaz olduğunu. Tıpkı bisikleti asıl dengede tutanın kendi çabam olduğunu bilmem gibi bilebilirdim belki dünyaya sağlam basabilme sanatını.

Çok eskilerden kalma alışkanlıklar, saçma sapan güven olgusu muydu hayata bu kadar korkak bakma nedenimiz? Arka desteği verdiğine inandırıldığımız bu sahte tekerler miydi asıl ayağımızı kaydıran? Zor yaşamlar mıydı insanları bencil ve acımasız yapan?

Tüm bu soruların cevabını bulabilseydim o anda, küçük kız da fark edecekti belki bir bisikletin gerçekte iki tekeri olduğunu.

Ve dengeyi sağlamak için asıl desteğin içindeki cesaretten başka bir şey olmadığını.

Burçin Çobanoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,339,339,339,339,339,339,339,339,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Ersel Akant


Alkollü Yazılar

Son yıllar da yazı yazmak oldukça zorlaştı. Benim "Alkollü Yazılar" dediğim, içinde içki, kadeh, şarap, bira, rakı kelimelerinin bulunduğu yazılar veya şiirler tepki görmeye başladı. Bu yazılar yüzünden bazılarına koz verildiği bile söylendi. Mahalle baskısı bu olsa gerek, ideolojik olarak yakın gördüğümüz insanlardan bile bu uyarılar geldikten sonra gerçekten zor bir zaman da kaybolduğumuzu düşünüyorum.

İçinde bulunduğumuz Kasım ayında Atamızı, her yılkinden daha fazla özlem duyarak andık.
Her 10 Kasım da yaptığım gibi Can Dündar`ın Sarı Zeybek`ini izleyerek geçirdim saatlerimi.
Film bittikten sonra karma karışık duygular içindeydim; üzüntüyü, nefreti, ihaneti ve en önemlisi hiç bitmemesi gereken umudu gördüm.

Hepimizin bildiği gibi Atatürk fazla içki içtiğinden dolayı siroz oldu ve bu yüzden hayatını kaybetti. Ardından bütün dünyaya örnek olacak bir ideoloji bıraktı.

Şimdi dünya basınından Atatürk ile ilgili, kanımca pek duymadığınız bir kaç örnek verelim;

Yıl 1938. Bir İran'lı şair bir Tahran gazetesine Atatürk`ün ölümü üzerine bir şiir yazar. Der ki; "Allah bir ülkeye yardım etmek ve onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir."

Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyet bırakır. Vasiyeti açılır. Mezar taşına yazılması için bir metin bırakır ; metin de "Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk`ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm…" yazar.

Yıl 2000, ABD Başkanı milenyum mesajını verirken şu cümleyi söyler; "Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk' tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir."

Bunun gibi birçok örnek verilebilir elbet ama üzülerek söylüyorum ki; Atamızın kıymetini belki de bizden çok, onun düşüncelerini ve uygulamalarını örnek alan diğer milletler daha iyi biliyor. Tabi bu bir suçlama değil, karşımız da 2007 yılında cahillik kelimesini lügatından atamamış bir devlet var. Oy kullanırken bile kime vereceğini bilmeyen, okuma yazması olmayanlar var hala. Yıllarca oyalanmış, kandırılmış ve bezmiş insanlar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Onların da bir suçu yok. Belki de istenilen budur kim bilir?

Siroz yüzünden vefat eden Atamızın ardından 69 yıl geçtikten sonra yazılan "Alkollü Yazılar" tepki görmeye başladı. Aşkımızı, sevgimizi dile getirmeye çekinir olduk, özgürlükten demokrasiden bahsedenler, kendi gibi olmayanların özgürlüklerini kısıtlamak için uygun ortamı yarattılar. Sürüklenmenin tanımı bu olsa gerek, bir çoğumuz bu anafora kendini yavaş yavaş teslim etti, kiminin de işine geldi…
Şimdi bir mücadele gerekli ama lidersiz ve kişisel. Mahalle de baskı da, bizim ve bizim gibi düşünenlerin olmalı.

Çünkü ben;
Birbirleriyle tanışmak için rastgele telefon çeviren İranlı gençler gibi olmak, ya da bazı din devletlerinde olduğu gibi evde gizli gizli alkol üretmek istemiyorum.

Belki bazılarınız böyle bir şey olmaz abartıyorsun diyecek, onlara şunu tavsiye ediyorum: bu sene içinde doğu illerini lütfen bir gezin. Sarıklısından çarşaflısına çoktan bir din devletine hazır durumda. Eskişehir de bazı durumları fark etmek geç olabilir, burası bir Avrupa şehri gibi… Tehlike illa batıdan başlamaz!

Ersel Akant
erslaknt@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Doğukan Güney


ÖTEKİ

Karanlığın içinden kopup gelen ağır bir gıcırtı sesi odayla birlikte, kulağının içine doldu. Gözlerini, kulağının içinde yankılanan sesin korkunçluğuyla açtı. Heyecandan ayağa fırlamak isteği, üzerini kaplayan siyah bir güçle engellendi. Sanki tembellik üzerini bir kara örtüyle örtmüştü. Kendini zorlayıp yattığı yataktan kalkmaya çalıştı. Doğrulup doğrulamadığının farkında değildi, ama başına müthiş bir ağrı saplandı.

Karanlığın içine doğru bakmak, ona her zaman korkutucu gelmişti. Sanki karanlıktan bir şey çıkıp gelecekti. Bu sefer hayali gerçek oluyor, karanlık, yerini harekete bırakıyordu. Hayal mi, gerçek mi belli değildi. Karanlıktan esmer tenli bir yüz kafasını uzatınca, diğer odadan içeri sızan ışık çirkin surata vurdu ve korkunç gerçek, istenilmediği halde yine de görüldü. Karanlıktaki hareket artık vücut halini almıştı. Çok kısa boyluydu, üstelik köseydi, sadece çenesinden sarkan uzunca birkaç kıl vardı. Üzerinde, karanlıkla örülmüş bir ceketten başka bir şey yoktu.

"Sen" dedi şeytan hırıltılı sesiyle. "Sen bensin, ben senim."
"Hayır" dedi. "Sen benim yalnızca beynimde yarattığım bir yansımasın."
"O halde burada ne yapıyorum?"
"Hasta olduğum için hayal görüyorum, sen yoksun."
"Senin kafanda yarattığın bir hayal olmadığımı kanıtlayacağım. Eğer bana bilmediğin bir şey sorarsan, bende cevap verirsem, anla ki gerçeğim. Yoksa senin bilmediğini ben nereden bileyim?"
"Çok saçma."
"Sen korkağın tekisin. Gerçeği görmek istemiyorsun. Zaten o yüzden ben buradayım."
"Yalan söyleme. Sen sadece geçici bir hayalsin. Üzerindeki ceket bile sahte."
"Ben, senin içindeki karşıt fikirlerinden beslendim. O kadar çelişkilisin ki, ayrı düşüncelerinden bir kişi doğdu. O benim ve senden daha güçlüyüm."
"Sen benden güçlü olamazsın, çünkü sen sadece benim kötü fikirlerimden oluşuyorsun. Sen içimden çıkınca, bende salt iyilik kalacak ve hastalığım düzelecek."
"Sen ile ben, biriz. Sen olmadan ben olmam, ben olmadan sen olmazsın."
"Seni kafamdan söküp atacağım. Artık yalnız bir tane fikrim olacak ve ben ona inanacağım."
"Bu imkansız. Çünkü sen delisin. Beynin fikirlerle boğuşa boğuşa patlayacak. Yakında öleceksin."
"Ben ölürsem, sen de ölürsün."
"Hayır, ben başkalarının kafalarında sonsuza dek yaşamaya devam edeceğim." dedi şeytan ve yerine dönerek karanlığa gömüldü.

Ertesi gün aile, eve gelince çocuklarını evde ölü buldular. Odadaki sandalyenin üzerinde duran siyah bir ceketten başka bir şey bulamadılar.

Doğukan Güney


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  MEMLEKET İSTERİM

Kim ne derse desin, Türkiye konumu ve mevcut gücü itibariyle önemli bir ülkedir. Dünya bizden ayrı hareket edemez. Komşularımızın ve dünyayı idare etmeye kalkan büyük devletlerin bize ihtiyacı vardır. Fakat durum bu iken ne yazık ki bizim devlet erkânı bu gerçeği çok kere görmezlikten gelmiştir. Son zamanlarda Ankara'nın diplomasi trafiği bir hayli yoğundu. Dünyanın önemli isimleri Ankara'ya gelip temaslarda bulundular. Bunlardan ikisi de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres idi. Gazetelerin yazdığına göre, ateşle barut misali bir araya gelmesi zor olan bu ikiliyi TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu bir araya getirmişti. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, gezisi sırasında TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine hitap etti. Peres, kürsüden inmeden önce bir de sürpriz yaptı ve konuşmasını ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiiriyle tamamladı. Öncelikle Peres'in okuduğu şiiri dikkatinize sunmak isterim. Tarancı şiirinde ne diyordu:

"Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun."

Dünyanın bugünkü kanlı manzarasında parmağı olan İsrail'in eli kanlı Cumhurbaşkanına bu şiiri okuma fikrini bizden birileri vermişti. Yoksa Peres ne Cahit Sıtkı'yı tanır, ne de "Memleket İsterim" şiirini bilir. Ondan, bu şiiri meclis kürsüsünden okumasını isteyenin kim olduğunu bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey var; o da şiirin yanlış kişiye verildiğidir. Zira bu şiir, dünyayı ateşe verenlerden biri olan Şimon Peres'e değil, bu ateşin içinde alev alev yanan, ülkesi işgal edilen, bütün hak ve yetkileri elinden alınan, son sistem silahlara karşı ülkesini sapanla korumaya çalışan halkın başındaki kişiye, Mahmud Abbas'a verilmeliydi. Bu şiirde neler anlatıldığını gördükten sonra bu kanaate vardım.

Cahit Sıtkı Tarancı, "Memleket İsterim" adlı şiirinde barış, dostluk ve kardeşliğin olduğu bir dünya özlemini dile getiriyor. Öyle bir ülke ki içinde dert, hasret, kardeş kavgası, zengin fakir, sen ben kavgası olmayacak. Düşlerinde yaşattığı bu dünyada herkesin sıcak bir yuvası olacak, herkes birbirini gönülden sevecek, tek şikâyet sebebi ölüm olacaktır. Bu temennilere bizler de gönülden katılıyoruz. Fakat bunlara katılmayanlar da var. Onların başında da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres geliyor. Şayet o, bu şiirde ifade edilenlere katılsaydı Filistinliler öz yurtlarında parya olarak yaşamak mecburiyetinde kalmazdı.

Şimon Efendi hangi yüzle bu şiiri okudu? Acaba bu şiirde istenenler kimler tarafından verilmiyor? Yoksa bir anda kendini Mahmud Abbas'ın yerine mi koydu? Kardeş kavgasını çıkaranlar, Müslümanların inançlarıyla alay edenler, kendileri dışındakilere hayat hakkı tanımayanlar İsrailliler değil mi? Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu!... Yoksa bu adam bizden toprak istiyor da bunu üstü kapalı bir dille, şiirle dile getiriyor olmasın.

Irak'ta bir milyon insanın ölümünden birinci derecede sorumlu olan devlet ABD ise, ikinci derecede sorumlu olan İsrail'dir. İsrail ABD'nin şımarık uşağıdır. Filistin'de kalıcı barışın sağlanamamasında günahı olan devletlerden birisi de ABD'dir. Bu canilerin iflah olması mümkün değildir. Bunlar akıttıkları mazlum kanında boğulacaklardır.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Kahveci : Mete Çağdaş


APO MİLLETVEKİLİ OLSUN...

O'nun günahı ne?
Yanındaki ve emrindeki herkes mecliste
Erdoğan formulü ile milletvekili yapın
sonra da başbakan yardımcısı filan işte
Çok basit..!
bir DTP milletvekili istifa edecek
ve tekrar seçime gidilecek o kadar...
Ne yani
Erdoğan Siirt'te böyle yapmamış mıydı?
O'nun için de yapılmasında bir sakınca yok bence
" Asmayalım,besleyelim" fikri de hakim memlekette
Eee...
Bırakın adamı girsin meclise...
Hem bir tek kurşun atmış mı kimseye,
Hiç vurmuş mu birini,
Var mı ispatı olan?
Azmettirici o azmettirici...
Ne yani demirparmaklık arkasında olması
neyi değiştiriyor ki?
Yanındaki ve emrindekileri yönlendirİyor yattığı yerden,
Dünya ile de sürdürüyor görüşmesini
Öyleyse,
he İmralı da yatmış, he mecliste uyuya kalmış
ne değişecek ki???
Merak etmeyin bir iki gün bağırır çağırırlar
sonra da susarlar
Alışırlar, alışır bunlar..!
Hatta, hatıra fotoğraf çektirmek için
sıraya bile girer bu millet..!
Apo ile halay bilem çekmezlerse meclis koridorlarında
çiğ köfte çarpsın beni..!
Onun için kimse abartmasın bu kadar apo konusunu
Ben sağından solundan,
aşağıdan yukarıdan tutuyorum
bir ciddi yanını bulamıyorum davanın
Çünkü,ne devlet ciddi
ne de millet kararlı
bırakın girsin meclise
Türkiye'nin itibarı artar Avrupa birliğinde;
nasılsa yumuşak yumuşak oturuyoruz kucaklarında..!
rahatsız olanınız var mı?
Efendim ???
Duyamadım..!
Acıdı mı dediniz?
Durun bu daha ne ki,
Gerisi gelecek gerisi...
Boynunu döndürebilene aşk olsun..!

Mete Çağdaş
mettecagdas@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,757,757,757,757,757,757,757,75
8 Kahveci oy vermiş.

 


 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Halil Önceler

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.800 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı


 


 Tadımlık Şiirler


Neydi Bu Şiirin Adı?

Yarın seni cam ve çelik kafeste görmek var.
Bu akşam, bu otel, bu dört duvar öyle bir dar.
Azıcık tıkırtısı, lakırdısı olsa aşkın, o da kar.
Bu hilal kaşlı, bu derin gözlü olur mu bana yar?

Kaldırım köşesinde dimdik ayaktayım.
Ne ayılmışım ne de uyumaktayım.
Karşımda tek bir yıldız.
O da sonsuz o da yalnız.

Ne gündüz ne de gece.
Dilimde sen, tek bir hece.
Güneş doğuyor, ağlıyor karanlık.
Ufku ayırdığı gibi kızıl aydınlık.
Bende ayrılacağım yanına doğru.
Ve yine kafamda olacak, o bildik soru.

Bu bir akış mı?
Yoksa sonsuz bir duruş mu?
Bir nokta mıyım uzayın derinliğinde?
Peki, ya ölüm geldiğinde,
Bir akşam vakti, bir yıldız kayışı mıydı bu hayat?

Yoksa ruhum mu örtüyor sonsuzluğu?
Birde, nedir bu gece yarısı uykusuzluğu?
Aşk neden bu kadar acıtıyor?
Ve neden bu kadar anlam katıyor?

En sonunda bitti mi yıllanmış saatler?
Bitmese de, saniyeyi saniyeye ekler.
Düşü gerçeğe, gerçeği hayale eker.
Bu ben, seni iklim iklim,
seni ilmik ilmik bekler.

Ve buluştu titreyen bakışlarımız.
Ve tutuştu bitmeyen yakışlarımız.
Atıyor dörtnala iki yürek.
İkisi de korkmuş ikisi de ürkek.

Sen ben gibi mi?
Ya ben sen gibi mi?
Sen ben de dem.
Ben sen de dem miyim?
Kıvamı bulur muyuz?
Nerden bileyim.

Eyyy,
Beni sevecek kadın.
Neydi senin o güzel adın?
Sende ben gibi mi yandın?
Korkma! Doğru yoldasın.
Kandırılmadın.

Semih Bulgur

 


 Bulmaca - Sudoku




SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

Yukarı


 


 Kıraathane Panosu




ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 2GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.




İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr

Yukarı


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

YouTube, Google Video, MySpace, Dailmotion... Bunlar internetten video seyretmekten zevk alanların favori siteleri. İyi güzel de bu seyrettiğimiz videoları bilgisayarımıza kaydedip sonra dilediğimizde açıp açıp seyretsek fena olmaz mı? Bu iş için epeyce peogram var, ama bunların bir de online onlanları yani web üzerinden sizin için yapanları var. İstediğiniz videonun linkini ilgili yere yapıştırdığüınızda o size kaydetmeniz için geçerli olacak linki veriyor. Size kalan sağ tuşla "Save as" komutunu seçip dosyayı istediğiniz yere kaydetmek. Unutulmaması gereken şey, internet üzerinden seyrettiğiniz videoların flash video olup "flv" uzantısı taşıması. kaydettiğiniz dosyaların uzantısını flv olarak ekledikten sonra ilgili oynatıcıyla açabilirsiniz. Aşağıda size bir de güzel media player önereceğim. Onu yükleyip rahatlıkla kullanabilirsiniz. Şimdi hangi videoyu yüklemek istiyorsanız onun linkine tıklamak için aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz.
YouTube için: http://www.ripzor.com/youtuberipper.html
GoogleVideo için: http://www.ripzor.com/googleripper.html
MySpace Video için: http://www.ripzor.com/myspaceripper.html
Dailymotion için: http://www.ripzor.com/dailymotionripper.html

Bir de YouTube dosyaları dilediğiniz formata çevirerek kaydetmenize yardımcı olan bir site var ki, onu da mutlaka deneyin derim. http://vixy.net/ YouTube linkini yapıştırıp, istediğiniz formatı da seçip size yükleme için dosyayı hazırlamasını bekliyorsunuz. Gerisini biliyorsunuz zaten.

Yukarı


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.8.3683 / Windows / 4.48 MB http://www.gomplayer.com/down/GOMPLAYERENBETASETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Adieu jolie Candy
Pascal Danel









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20071114.asp
ISSN: 1303-8923
14 Kasım 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com