Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.331

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 7 Aralık 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : "Arap"a meze olduk meze!..


Merhabalar,

TMSF de onayladı, olay bitti. Sabah-Atv Çalık'ın oldu. İktidarın yeni borazancıları resmileşti. Aile fotoğrafına mısırcı, yumurtacı ve gemiciden sonra bir de medyacı girdi. Dinamik Türkiye'nin, dinamik iktidarı ve onun dinamit gibi çocukları bombayı patlattı. Bravo, bravo sizlere.

Bu iktidarın batılılaşma, demokratikleşme yolunda attığı zorunlu adımları göklere çıkaranlara dilim döndüğünce hep söylediğim birşey var. Bir kere biz buna takiyye diyoruz, diyorum. Ve ekliyorum; Yüzeyde demokrat gibi görünenler, aslında kara düşüncelilere cesaret verip, taltif ediyor. Örneğin şu yandaki habere bir bakın. Bundan 5 yıl evvel bir vekil çıkıp bu lafı edebilir miydi? Peki bu beş yıl içinde ne oldu da, kimlik tartışmalarının en yoğun olduğu bir dönemde, bir vekil çıkıp bu lafı edebildi? Bunun tek cevabı var, o da Tayyip Bey ve şurekasının hazırladığı zemin. Yüzyıllardır tekrar edegeldiğimiz kültürel mozaik yapıyı yok sayıp, kültürün sadece İslam olduğunu savunabilecek kadar kara cahil bir vekil, belki de vekiller, var artık Mecliste. Doğarken yolunu şaşırmış, arap çölleri yerine muhtemelen Kahramanmaraş dolaylarına düşmüş bu kahramanı ayakta alkışlayanlara da yuh olsun. Ey, kültürel kalkınmanın ışığını bir tek AKP'de gördüm diyerek, dönek bir vekil olarak meclise giren ve ardından kültürümüze bakan olan Ertuğrul Günay hazretleri, buna nasıl bir açılımda bulunacaksınız merak içindeyim. Mutlaka yumurtlayacak bir cevap bulup bıyıklarınızın altından her zamanki gibi gülümseyeceksiniz. Ama size emanet edilen devlet kültürünü kütür kütür yiyip "Arap"a meze yapanlarla bir olduğunuz için tarih sizi hiç mi hiç affetmeyecek, bilesiniz. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Sarahatun Demir

 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


  Acıdan Bebek

Ayaklarını manidar bir yalnızlıkla çekiyor karnına doğru. Cenin kadar küçük olamaz ne yapsa da ama en azından "elinden gelenin en iyisi" kadar küçülmeye çalışıyor…

Hakları, bir aşkın ona verdiklerinden çok daha az, bir devletin verebileceklerindense fazla. Yararına sevilmiş bir aşk bu. Seviye yarar sağlayamamış da olsa, yine de bir hayır neresinden bakılsa…

Sırt ve karın doğrultusundan başlayarak yassılaşmış, parazitsel bir yankı… Sesi duyulmuş kendinden önce. Sonra sadece yankı… Kas tabakaları dahil, bağ dokusu, üreme organları hatta, hep bu yankının yandaşı olmuşlar bir süre. Vücut boşlukları olmamış mesela. Vücuduna sistematik boşluk biçmişse de anatomi, her boşluk doldurulmuş, boşalınca yerini almak için deli biçimde sabırsız olan bir başka acıyla, kalp ağrısıyla…

Yan ağrısı kalmış. Kenar ortayı… Yel değmiş. Değirmen olmamış… Beslenme halinden mütevellit uğursuz, muhannet, belalı bir hal… Etçil'im dese, bıçaktan biliyorlar. Rakıyı ve rokayı aynı cümle içine iliştirebilmek sanatıdır "oysa." Oysa'sı neresinden bakılacak olsa mezesizlik, serkeşlik, serseriliktir hatta…

Buzbağ, fasıl, burgaz bir şişedir artık miladı. "O kadar uzun oldu ki" ile başlayan bir paragraf… Devamı yaşımızı aşarak yaşadıklarımızın tanıklığı kadar derinden gelen bir kürdi makam. Derinden gelecek ki buzbağ kadar belirsiz, fasıl kadar yakıcı, burgaz kadar asitli yaksın içini…

İçen içlidir. İçli olan, içmeyendir. İçici dediklerin içliliğini unutmak ya da bazen utandırmak isteyendir. Zaten her daim içli olanlar, onlar içmeyenlerdir…

Herhangi bir devrin gerçekleri yahut kainat üzeri herhangi bir ilim geri getirebilseydi o kavim sancısı göç edişini… Bir tek gidişe göç dediler, kavim oldu. Göç ederken yüreğini bırakmış, kavmi almış yanına. Yüreği hala et. Ama hala yürek olmasa gerek, sadece et…

Bir tek gidişe göç dediler…
Oysa dönerdi gidişi göç
Susuşu köç olmasaydı…

Adını sargılamış. Sargılamış adını çok genç bir evin fazla yaşlanmış duvarları arasında. Kendine ninni öğrenmek zorunda kalmış bir bebek… Başını bir o yana bir bu yana sallarken bir başına, ninnisini de kendi söylüyor, kendi uyku mahmurluğuna;

Uyusam kime ne ulan
Büyüsem sana ne
Tıpış tıpış yürüyecek olsam
Bunun getireceklerinden kime ne…

Adına şarkı tutmamış, şarkılar adını tutmuşlar çabuk davranarak. Dadaist ağlamakları olmuş, gülüşleri kuramsız ve kuralsız hala…

Kervan üzeri saraylar anlatılmış bazı. Bazı da tek gecelik yatışlar…
Tek gecelik yatışlar olmuş, uyunmayan…
Çok gecelik yatışlar olmuş hiç uyanılmayan, yatış boyu uyunan…

Horlamalar olmuş, horlanmalar…
Her ülke önce kendi haritasını belletti çocuğuna. Oysa coğrafyaydı bu, bazen kendi ülkende yaşananlar o denli karmaşık olabiliyordu. Ve bu çocuklardır işte dünya haritasından hep yoksun büyümek zorunda olanlar. Çocuk aklı bu, öyle deme, kendi haritasını bile belleyemedi daha…

Her savaş önce kendi barutunu islendirir. Sisliyken islendirilmiş bir akşamda vazgeçtiler onlar. Sevi masal oldu, ülkeydi bu, artık kötüye gidiyordu, öyleyse "sevmeyelim" dediler. Aradan yıl geçti…
Hani dört mevsime 1 diye karşılık gelebilen yıl…
Aradan 1 yıl geçti, bin acı üstüne…

Geçti işte… Kalan yok. Belki biraz izi.. Yahut çok acı da olsa, yürek izsizliği…
Kalıba oturtulmuş heykele inat, iki kıpırtısız; biri kadın, diğeri adam olmak için çok, çok yolu olan bir insan…

Devrim önce kendini feda etmektir. Feda etmediklerin ya çok sevdiklerindir yahut kabul etmeyecek kadar hiç sevmediklerin…
Yararına sevilmiş bir sevda… Özel menfaat düşkünü olamayacak kadar kavgacı gürültücü, ortak sayılamaz kadar örfi ve güçlü…

Neresinden tutsan Allahsızlık oluyor
Neresinden bıraksan inançsızlık…

Ne kadarını sussan konuşanlar oluyor
Ne kadarını söylesen anlatılmıyor…

Dehşet verici bir yalnızlığın ortasında kendi acı sıvısından bir sucul ortamda, ayaklarını çekiyor karnına müthiş bir "anne al beni içine" özlemiyle… Bir cenin kadar küçülemez belki, belki hiçbir anne bu acıdan bebeği bir daha almayacak kendi karnına ama, çekecek yine çekebildiği kadar ayaklarını karnına…
Ayaklarını içine gömdü.
Plasentasıydı…
Yaşamsal kaynağı…
Kaynağı yaşamsal olmasaydı hayran olmazdı, yaşamsaldı ama.
Kaynağıydı…
Hayran kaldığıydı…
Plasentasıydı…
Kıymasalardı…

Çekip kopardılar…
Oysa daha kaçıncı haftasıydı ki…
Tüm vücudu dahil belirgin olan daha yalnızca gözleri ve parmak izleriydi…
Çekip kopardılar…
Ayaklarını karnına çekti, bir cenin gibi…
Küçüldü küçüldü küçüldü…

Devrime ışık olanlar ışığı göremeyenlerdir. Çok sevenler aşk olmayı beceremeyenler… Bir yıl oldu dedi… Neşter bin birinci acıyı çekti… Bin ikinciye vücudunun hiçbir metre karesinde yer ve mecal yok şimdi… Buzbağ bile yarıyı o kadar oldu ki geçeli; mezeler kurudu.. Geç'li bir cümle kuramayacak kadar kuru ve dilinde şişkin bir sancısı var. Sarhoşluk bu zahir. Çok içti diye… Kütük ama kör değil. Gerçekler o kadar net ki… Resimde bitirilmiş bir enstantane, ne yapacağını bilemez biri kadın, diğeri adam olması için çok yolu olan bir insan var…
İçtikçe görmesine sebebiyet verdi. Dilinde şiş, mezede kuru, buzbağda yarım, fasılda dinsiz, burgazda bulanık kalmış ıslak, ıslıklı, ışıksız, acılı bir karanlık var. Mevsim dediğin nedir ki 4'ü geçmiş üstüne, hani 1 değeriyle kardeş edilen yıl…

Benim kelimelerim bir akrostiş yazacak kadar bulut üzeri bir davadan geliyor olsaydılar, adın olurdu ilk akrostiş için yazılanlar. Benim hiç akrostişim olmadı…
Yıkıldı köprüler, yandı duvarlar, kurumasa da bataklık artık geride bırakmak istemeyerek didindikçe içine battığımız o yollar. Artık bir yol kalmadı. Nereye dönsek yalnızlık, nereye çarpsak uzaklık, ne kadar gelsek başka, başlı başına başkalaşmış zamanlar…
Zorlasan şimdi, delirmiş biçimde zorlasan, belki birkaç damla yaş daha, belki acılı açılmış bir şişe, taze doğranmış birkaç dilim peynir, yalanlar, kırgınlıklar, uzaklıklar…
Zorlasam şimdi,devletinin ciddiyetini omuzlarında taşımak zorunda bırakılmış bir kentten gelen, beni akla ziyan biçimde üşütecek yine, yeni bir rüzgar…

Zorlamam şimdi…
Zorlama, bitti…

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,559,559,559,559,559,559,559,559,559,55
11 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Ahmet Şeşen

 Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


  Bir bu eksikti

Gün geçmiyor ki; yukarıdaki başlığı söylemeden geçelim, gün geçmiyor ki; eften püften ve üstelik incir çekirdeğini doldurmayan haberlerden hayırlısıyla vazgeçelim. Ve fakat ne mümkün ? Buyrun size muhterem medyamızda nur topu gibi doğan, üstelik aydın bir haber ( Reyting var mı reyting, sen asıl ondan haber ver ! ) :

"Gülben Ergen, facebook adlı internet sitesindeki sayfasında amatör besteciler arasında bir yarışma başlattı. Ünlü sanatçı, beğendiği bestenin, Şubat ayında çıkacak yeni albümünde yer alacağını belirterek şarkının adını da "facebook" koyacağını açıkladı... Zürriyet - 05.Aralık.2007"

Yarışmaya katılmayı düşünmedim değil ama kendimi ciddiyete nasıl davet edeceğimi bilemiyorum bir türlü ! Diyelim ki; davet etmeyi ıkına sıkına başardım, daveti kabul etmeyi nasıl başaracağım ? En iyisi uzak dursun şu magarazzi hem boylamdan hem enlemden, ne bestekar olur ne de söz yazarı benden, kısa yol tuşu yaptım olur a belki beğenir Gülben veya Ergen. Bence ortaya yanar döner bir karışık yapsın, pek sevilen arabesk şarkılarının müziğine uygun düşecek şu sözleri katsın, halk yine bu güzelim şarkılar için ona tapsın, kasetleri CD'leri yok satsın !

Her gün biraz, biraz daha,
Girdin sen FEYSBUUK'uma,
Uykularım darmadağın,
Etteç et resmini rumuzuma,

      Ben sana abayı yaktım,
      FEYSBUUK'a takılıp kaldım,
      Ben bana el-si-di monitör aldım,
      Haydi hayırlısı, FEYSBUUK'a daldım...

Beğenmez ise; gitsin Veysel'e :

Doğrusu ben seni pek fazla tanımıyorum,
İçgüdüsel olarak sörç mörç anlamıyorum,
Sen beni FEYSBUUK'da da kandırabilirsin,
Kendini şahane birşey bile sandırabilirsin,

      FEYSBUUK'u bi türlü bilemiyorum,
      Seni de etteçimden silemiyorum,
      Bekrauuunddaaaa neler oluyooor...
      Bekrauuunddaaaa neler oluyooor...

Eğlenmez ise; sipariş etsin Aysel'e :

Kaydedemezsin beni,
Nikneymimi aldım yeni,
FEYSBUUK'da bulurum seni,
Yamuğun olmasın iyi mi ?

      Bir, iki, üç, dört hamam,
      Şifremi de girdim tamam,
      Seni de sensizliği de,
      FEYSBUUK'da paylaşamam...

            Kandıramazsın beniiii...
            Sandıramazsın beniiii...
            Yandıramazsın beniiii...
            Bandıramazsın beniiii...

Hatta; tüketim toplumu olarak halka pompalanan, yeni nesil "İhtiyaç" kavramını pek de güzel anlatan Müslüm Baba'nın şarkısına da şu sözlerle klip çeksin :

İhtiyacım var FEYSBUUK bilgilerine,
İhtiyacım var senin sörç kriterlerine,
Dabıl Kılik'inin işvelisine,
Ekaunt'unun cilvelisine,
Profayl'ının cemi cümlesineeee,
İhtiiiyaaacııım var....

      İhtiyacım var i-meyil adresine,
      İhtiyacım var pesvörd bilgisine,
      Dayrekt Konnekt'in böylesine,
      Pörsınıl Kontakt'ın şöylesine,
      FEYSBUUK'un öz ebesineeee,
      İhtiiiyaaacııım var...

Böyle habere böyle başlık, belki de çift sarı kart için tam Hasan Şaş'lık ..!

asesen@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,459,459,459,459,459,459,459,459,45
11 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Fincandan Taşanlar : Aslı Sarıoğlu


Küçük Sesler

İçinde bulunduğumuz ülke, şehir, mahalle, aile, eğer varsa bir iş, yaşamımızı sürdürdüğümüz zaman dilimi, arkadaşlarımız ve görüp okuduklarımız çizer penceremizi, belirler yaşamımızı. Etkenlerden çoğu elimizde değildir. Yapabileceğimiz, sunulanı elimizden geldiğince dönüştürmeye çalışmaktır ama bu da çoğunlukla mümkün değildir ne yazık ki...
2007 ilkbaharında, çok farklı, çok sevimli, çok kendilerine has ve çok şanssız olduklarını düşündüğüm çocuklarla tanıştım; Hacıhüsrev'de yaşayan ve ilkokul ya da ortaokula giden bir grup çocukla. Yaşadıkları mahalleyi anlatmalarını istemişti öğretmenleri ve onlar tüm saflıklarıyla yazmışlardı hayatlarını. Bu kompozisyonlardan beni en çok etkileyenlerini paylaşmak istiyorum sizlerle...
Onların açık açık yazdıkları isimleri onların güvenliğini düşündüğümden değiştirdim. Dilbilgisine mümkün olduğunca müdahale etmedim.

Yaşadıkları ne denli akıl almaz olursa olsun bir çocuğun saflığıyla;

İlki;

Bizim mahalleden hep hırsız haydut çıkar ama hepsi çok iyi insanlar. Benim okul arkadaşım S çok iyi futbol oynuyor ama keşfedilmedi. Ama çok sinirli futbol oynarken. Yanımda oturan Ç da çok iyi. M biraz saldırgan. Mahallemizde Veli diye bir adam vardı; O, çok kavgacıydı, silahları vardı. Her gün sıkıyordu ama havaya... Ondan sonra Cemil diye bir adam vardı, Veli abinin düşmanıydı. Sonra Zeytin Veli Cemil'i öldürdü ve cezaevine girdi. O cezaevine girdiğinden beri çok sakin. Bizim ev çok sakin. Anneannem bana küçüklüğümden beridir bakıyor. Benim annem ve babam burada değil, ayrıldılar sonra da boşandılar. Ben yine anneannemle kalıyorum. Mahalleyi çok seviyorum ama çok pis... Herkes bir şeyler satıyor. Ben okuyacağım ve büyük adam olacağım. Bilgisayar mühendisi olmak istiyorum.
Arkadaşlarım bana aralarında, mahallede serseri diyorlar ama okuldakiler öyle demiyorlar. . Okulda iyi kötü şeyler söylüyorlar ama yine de onları çok seviyorum.
En çok da E'i seviyorum. İyi çocuk E. Hırsızlar kendilerini kesiyorlar, alıyorlar bıçakları, kendilerini kesiyorlar. Sonra Arena'ya çıkanlar var bizim mahallenin insanları çok iyiler. Neden derseniz Hocam, iyilik yapıyorlar. Mesela hasta olunca gelirler. Ben ikinci ameliyatımda çok korktum ama yine de gittim. Beni bazıları sevmiyorlar ama ben hepsini çok seviyorum hocam.
Kusura bakmayın yazım biraz yamuk oldu. Sizi çok seviyorum.
Bizim dergahın orda Kaan Abiyi vurdular, öldü. Savcı çok geç geldi...

Bir diğeri;

Bizim mahallede Çilli Ali lakaplı bir adam vardı. Gruplardı, çete başıydı. Bütün mahalleden geçen kadınların arabalarının camlarını patlatıp, çantalarını çalıyorlardı. Mahallemize polis geldiğinden beridir saklanıyordu. Ondan sonra, 2-3 hafta sonra polislerden kurtulmak için falçatayla kendini kesti. Polisler de onu bacağından vurarak yaraladılar. Yakalandıktan üç hafta sonra avukata 7 milyar vererek çıkarttılar.
Bu devler nasıl devlet? Bu kadar insanın canını yakıyorlar, gözyumuyor. Bu devlet devlet değil. Adam gibi adam koysunlar, bunların işini bitirsin.
Bu kompozisyonlara her baktığımda içim sıkılıyor. Hiçbir şey yapamayacak olmak da daha beter canımı sıkıyor...

Ve bir tane daha;

Bizim mahallemizin insanları çok kötü geçinirler. Kapkaçla, hırsızlıkla ve uyuşturucuyla para kazanırlar. Uyusturucu ve esrar satarak, çocuklarına haram para yedirirler.
Mesela: Benim babamın kapkaç yapan bir kişi tarafından vurulması.
Olay: Mehmet abimizin bahçesinde kapkaççıların çanta atmasıyla başladı. Mehmet abi de karşılık verince kavga başladı. Olayda 4 kişi vuruldu. Emin abi, benim babam, Mehmet abi ve diğerini bilmiyorum.
Bir keresinde de bir hırsız beyaz eşya çalıp satmıştı. Milletin kavga çıkarması. Okulumuzdan hiç bahsetmiyorum bile. Çocukların öğretmenlerin yanında küfür etmesi, ders sırasında konuşulmasından bahsetmiyorum bile ve öğretmenin dinlenmesinden. Ama tek bizim mahallede değil sadece dünyanın her tarafında var. İnsanların kavga dolu olması.
Bazen düğüne filan gidiyoruz. Düğün bittiğinde çıkıyoruz dışarı taksi çeviriyoruz. Diyoruz ki biz Hacıhüsrev'e gideceğiz. Taksici "işim var olmaz" diyor ve hemen kapısını kapatıp gidiyor. Biz de yürüyerek gitmek zorunda kalıyoruz. Bu bizim mahallenin kötü olduğu anlamına gelir. Bazen esrarı, rakıyı, birayı okulun bahçesinde içiyorlar. Millet okulun bahçesine korkudan giremiyor. Bazen dışarı hiç çıkmak istemiyorum. İçimden bazen diyorum ki lanet olsun böyle mahalleye ve bu mahalleyi kötü yapanlara. Bazı yerlerde ise taksiciyi domuz bağı ile bağlayıp, derisini yüzüyorlar. İnsanlar bir gün öldüğünde öbür dünyada Allah yaptığı kötülüklerin hesabını soracak. Yani kısaca bizim mahalle çok kötü, insanlar çok kötü. Çocuklar büyüklerini örnek alıyorlar, hırsızlık ve kapkaçı meslek haline getiriyorlar. Silah ve pompalı sesleri genellikle alışık olduğumuz sesler ve insanların daha da devam ettikleri şeylerdir. Bazı çocuk ve insanlarının daha da devam ettikleri şeylerdir. Silahların ve bombaların en çok ve kötü şekilde kullanıldığı yer olarak belirtildi.
Okuldaki çocukların okulda küpe taktığı, kızlar takı taktığı ve hoca uyardığı halde devam ettiği yer İstiklal İlköğretim okuludur. Allah bu mahallede yaşayanlara akıl fikir versin.

Aslı Sarıoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beltan Göksel


BAK-BAKALIM

İki HARF ile tamladığım sözcüklerden sonra üç HARFLİ olarak tamlamak üzere karar vermiştim. BAK hecesini kafamda toparlamaya çalışırken Sayın Baykal'ın "Başbakanın ağzında bir BAKla var" deyişi beni harekete getirdi. Hani ben kendimi HA yazımda " Domates soslu Sosyal Demokrat" olarak tanımlamış , sonra da "Ekmeğime HArdal sürdüm de" demiştim ya, Sayın Baykal hardalı beğenmemiş olacakki yıllardır mayonez ile sandviçini yeme alışkanlığı içine düşmüş. Sakın HA, Sevgili Kahveciler yazımızı Siyaset- Miyaset yapıyor, başladı dağıtmaya demeyiniz. Benim ağzım yandı bu yolda, artık yoğurdu bırakınız üfleyerek yemeyi , buzdolabında dipvirizde tutarak yiyor ve tadına varmaya böylece çalışıyorum. Neme lazım biz gelelim BAK'a.

BAKla ne menem bir sebzedirki ağızda ıslanmayanı kesinlikle makbul değildir.
Yurdumun samimi ve yüreği doğrulukla yuğrulmuş insanının ağzındaki BAKla ıslanmaya pek yatkındır. Islatmamak için çaba gösterenler Türkçemize son senelerde girmiş bulunan SÜREÇ kelimesini sık sık kullanırlar. Deyişim odur ki , eğerkim bir kişi süreç-müreç diye lafa girer ve devamını da"Bu süreçte"diye bağlarsa bilinki o kişinin ağzında ıslanmamaya gayret gösteren bir BAK-la vardır. Okun sokun olup -kabızlık çekmeye ne gerek var -söylersin ne demek istiyorsan , seni sevmeyenler çıkacaktır ama barsakta oluşan Kolon Kanseri olma ihtimalini ortadan kaldırırsın. Değilmi ama "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. "

Adam, kızgın bir söylemle ortalığa sataşıyor, bağırıyor-çağırıyor " Ben adamı asarım keserim" Arka sıralardan iri kıyım, kabadayı delikanlı dayanamayıp"Bana BAK sen neye dayanarak atıp tutuyorsun "deyince , bizimki ağzındaki BAKlayı biraz fazla ıslattığını farkederek , ince bir sesle "Masaya dayanarak" diye durumu düzlüğe çıkarıyor. İşte zaten onun için demişler "Sazı çalana değil dinleyene dikkat edin"

klıma takıldı. Pazar yerlerinde tablacılar "Buyur Abla -Otuzbeşe BAKla"diye müşteri çekmeye çalışırlar. Bu söylemdeki -Otuzbeşe BAKla-sözü hep merakımı doğurmuştur. Sözlüğe baktım "Ne Hakla sorusuna verilen bir cevap:Otuzbeşe BAKla diye cevap vererek soruyu soranla alay etmek "Söyleyeyim bu açıklama beni açmadı , pazarcıların çağrısı ile ne alaka, hiç örtüşmüyor. Bu sözlüğün adı da zaten -Ekşi Sözlük-diye bir site abonelerin yorumu herhalde. Sen ne diyorsun derseniz, inanın daha çözemedim, sormadığım kimse kalmadı , şöyle akıllı beni tatmin eden bir cevap bulamadım.

Bir de mana ve ehemmiyetini kavrayamadığım BAKan kelimesi beni hep düşüncelere boğmuştur. Ne güzel ağır bir sıfat idi Nazır, hizmete hazırı çağrıştırıyor, yüreklere su serpiyordu. Hani şarkılara geçen "Sana BAKan gözler kör olsun"yakarışı aklıma gelince bizim Vekiller Hey'etine (BAKanlar Kurulu)haksızlık etmiyormuyuz. Toplumumuzun milyonların içinden seçilerek sonra seçimle hizmete özverileri ile talip olanlara çok ayıp oluyor , ayıp. BAKın bunu kınarım ben arkadaş. Dilbilimciler hazır şu Anayasa değişiklikleri gündemde iken bu hitaba yeni bir kelime bulsunlar , değilmi ama. (Bizim kahveciler Allahaşkına bir yorum getirsinler. )

Şöyle bir yokluyorum BAKracın içinde neler var. Benim gibi iştahı açık olanların kesinlikle unutamıyacakları BAKlava var. Şu bizim komşu Lokumdan sonra BAKlavaya da el koymuş. Sanki ağızlarının tadı varmış gibi, umarım çiğ köfteyi de alırlar. " Bu bizim köftemiz" diye. Hadi BAKalım, kolay gelsin. Yalınız domuz kıymasıyla sakın ola yapmayın, zira def'i haceti karışık olur. Bu tavsiyemden dolayı kıyağımı unutmayın, vizemde kolaylık gösterin emi.

Hatırlayınız, çocukluğunuzda mahalle BAKkalından şeker leblebi-sakız alıp deftere yazdırmak için az diller dökmemiştik. Şimdiki çocuklar herhalde Marketlerde Ek Kredi Kartı çekerek bu işi halletmişlerdir. Azıcık büyüyünce bilmem artık On-line ısmarlamaya kadar ileriye götürürler , o vakit mis olur yani. Olurmu olur. . Geçenlerde fare almak için TeknoSA'ya uğradım, içeriye girmek ne mümkün , ebeveyinlerin yanlarında hep çocuklar 6-10 yaş arası. Bilgisayar oyunları ve diğer parçalardan alıyorlar. Hele birinin yerlerde ağlayarak ortalığı birbirine katması vardı ki! "İsterimde isterim , ben dizüstü istiyorum, odada değil istediğim yerde açabilmeliyim" diye bağırıp duruyordu. Düşündüm de bu çocuklar yarın İnternete getirilen bu devrin yasaklarını duyunca ne yapacaklar , biz babalara neler söyleyecekler, vallahi pek hayır soluk solumayacaklar. Benden söylemesi. .

Kumara düşkün olanlar bilirler , kumarın şahı BAKara'dır. Çıkan kağıtları takipetmek ve onları sayarak akılda tutmak büyük maharet ister. Briç, Bezik ve Açık Poker'de kağıt takibi önemli olmakla birlikte gerçek kumarbazlar BAKara' da oynayanlardır ve takdir edilirler, zekaları ve anlık hafızalarının genişliği dolayısıyla.

BAK hecesi senelerdir kızlarımızın korkulu rüyasına dönüşmüş , kabus gibi çökmüştür. BAKire kalmak ürküntüsü beyin tümörü oluşturmuşcasına hayatına girmiş , kimileri töreye kurban gitmiş kimileri mutluluğu yakalayamadan bu dünyadan göçmüş gitmiş. Bu yazıyı böyle bitirmek istemezdim, mutluluğun kır çiçeği kızlarımıza çok görülmesine fena halde canım sıkılıyor. Bütün sıkıntımız, benim Sevgili Vatanımın insanlarının taassup ile muhafazakarlığı ayırt edememelerinde. Bunun için ise bu güne değin hiç kimse ama hiç kimse güzel güzel anlatarak O'nlara yardım etmemiş. Bilakis körüklemişler, insanlarımızı kötüye kullanmışlar, değişimi kabule yanaşanları da haklamışlar.

BAK BAKalım bunun sonu nereye varacak.

BAKabilirsen eğer. Gözlerinizin BAKar kör olmamasını diliyorum.

Beltan Göksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Mete Çağdaş

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.800 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ANNEDEN DİLEK DİLEYEN ÇOCUĞUN HİKÂYESİ

Bulutlardan iplik eğir/sen anne
Dik gönlümün yırtıklarını
Anne bulutlardan yastık yap bana
Uyuyayım ve gözlerimi açayım
kendi dünyama…
Anne bulutlardan bir taç yap bana
Değsin başım bulutlara
Anne bulutlardan bir dünya kur bana
Sınırsız
Meydan okusun zamana…
Anne ben ölürsem beni bulutlara gömün
Farkında olmam öldüğümün
Anne gönder beni bulutlarla
Dönerim belki yeni umutlarla
Anne bulut olayım
Seslenip dünyaya yankısız kalayım
Dönüşü olsa da bulutların
Dönüşü olmayan sevdaların
Peşinden giderek kaybolayım…

Niyazi Karabulut

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bulmaca - Sudoku






SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 5 GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.






Merih Günay'ın "Martıların Düğünü" adlı ikinci öykü kitabı yayınlandı. h@vuz yayınları arasından çıkan kitap, Ankara: Dipnot, Arkadaş, Turhan, Bilimsanat, İmge ve Dost Kitabevleri yanısıra Net Kitabevleri'nden ve www.kitapyurdu.com sitesinden de temin edilebilir.






İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Babalığınızla öğünüyorsanız kendinize şunu sorun: "Çocuğumla ne kadar süre geçiriyorum?" İngiltere'de bu süre günde 15 dakika... ABD'de ise daha da vahim: 40 saniye... http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=1499 Hayata geç kalmayın ya da nefes almayı akıl ettiğinizde suyun dibine batmış olmayın.

Bilgisayarınız için muhteşem duvar kağıtları isteyenler için sağlam bir kaynak http://www.socksoff.co.uk ve hatta kaynakların kaynağı. Resim arşivine bakınca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

...Renklerin oluşumunun en son aşaması insan beyinde gerçekleşir. Gözdeki sinir hücreleri elektrik sinyaline dönüştürülen görüntüleri beyne iletir ve dış dünyada gördüğümüz her şey beyindeki görme merkezinde algılanır. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=58012 Beynimizde cisimlerden gelen elektrik sinyalleri deşifre edilmekte ve cisimlerin renkleri ve diğer bütün özellikleri algılar şeklinde oluşmaktadır...

Göz yanılması mı yoksa gif animasyon oyunu mu? http://www.webhocam.net/Konuizle.asp?t=15984 Bakın bakalım anlayabilecekmisiniz?

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.8.3683 / Windows / 4.48 MB http://www.gomplayer.com/down/GOMPLAYERENBETASETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Sil Baştan
Şebnem Ferah









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20071207.asp
ISSN: 1303-8923
7 Aralık 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com