Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.335

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 13 Aralık 2007 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Gene unuttum...


Merhabalar,

Gene unutkanlığımın kurbanı oldum. Adaptörü ofiste unutunca 1 saatlik pilin ömrü yettiğince, hızla bugünkü sayıyı hazırlamaya giriştim. O yüzden bana yazacak süre kalmadı. Yarın daha uzun kalabilmek ümidiyle hepinize ılık bir gün dilerim. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Fincandan Taşanlar : Aslı Sarıoğlu


Yüzleşme Sokağı

Biliyorum aklına gelmediğimi, başka ülkelerde, başka yüzlerde, başka yüreklerde gezindiğini. Her dakikasında seni yaşatacağım son gece bu. Gece boyu içimden geçeceksin; içimden tüm hikayemiz geçecek; büyüttüğüm anlarım, anılarım geçecek ve sabaha karşı yeni doğan günle yeni bir bene ulaşacağım. Sevgimle beraber edindiğim zayıflığımı bir gecede üzerimden çıkaracağım ve taze bir güneşe silkinerek uyanacağım.

İlk ne zaman gözlerine baktığımda içimdeki hiç bilmediğim ülkeleri keşfetmiştim? İlk ne zaman titremeye başladı yanında sesim? İlk nasıl içindeki çocuğu gördüm ve sobeledim; neden sana minicik oyuncaklar almaya başladım ve neden onları yatağına sakladım?

En başından biliyordum mesafenin uzaklığını ve hiçbir zaman sana ulaşamayacağımı. Bilmediğim ne kadarının bana yeteceğiydi; bir süre sonra elimde kalanın az geleceğiydi ve kendimi senin yanında daha beter yalnız hissedeceğimdi.

İlk gece sen kitap okuyordun. Bir iki adım ötendeydim ve sana nasıl ulaşacağımı düşünüyordum sadece. Geldim. Bu kadar kısa ve düzdü başlangıcı. Senin ne dediğine, nasıl kabul ettiğine aldırmadan sadece geldim.

Ertesi sabah arkadaşlarınla beraber kuğuların olduğu bir parka gitmiştik. Bahardı ve henüz hava ısınmamıştı ama benim yüzüm, ellerim sımsıcaktı...

Sonra hep geldim, hatta kaldım, hatta seni bu kalmalarım kızdırdı, aldırmadım. İki gün kalıp, bir gün ara verip yine geldim sana. Bazen uğradım, hediyeler ve çiçekler bıraktım ve küçük notlar. Küçük küçük içine sinebilirim sanıyordum. Bilmiyordum bu kadar kolayken çekici olamayacağımı.

Aylarca sürdü bu gelmelerim. Her defasında "bu sefer belki özel olduğumu hissedebilirim" diyordum. Hiç hissetmedim.

Zamanla arkadaşların ve senin yaşamında bir yer edindim ve alıştım. Alışmak beklentiyi de azaltır. Ben de beklememeye başladım. Senin için, "o böyle seviyor" yalanını bile söyledim kendime ve inandım.

Güzel günler geçirdim eksik olma. Bu akşama kadar, güzel ve güneşli iki mevsim geçirdim yanında. Bir kız arkadaşın ve başka birkaç arkadaşın daha gelmişti. Dahil olmadım biliyordum yaşamına ama bunca da hariç tutulmamıştım. Sizi, kız arkadaşını ve seni izliyordum. Biz olmaya başlamıştınız onunla. Ben, bir kenarda üçüncü tekil şahıs...

Ayrı yataklar istedim. Seve seve kabul ettin.

Yatağındaki yerimin bunca günlük olduğunu öğrendim. Tek kişilik rüyamın aylar boyunca yalnızca beni kapsadığını anladım. Eğer bir dip varsa insanın içerisinde, bu minderlerin üzerinde yatarken ben oradayım. Daha aşağısı yok. Can Yücel, "Ne kadar rezil olursak o kadar iyi" diyor ya Sevgi Duvarı'nda, haklı. Bu gerçekle taş kadar katı halindeyken yüzleşmeliydim. Canım yanmadan bakamazdım yaralarıma, sızılarına alışmıştım ve dikkate almıyordum çünkü.

Böyle işte. Sana ne diye hitap etmeliyim bilemiyorum. Hiç sevgilim olmadın, arkadaşım değildin. Büyümem için verilen ücretsiz kurs gibi bir şeydin. Bitti. Şimdi yeni bir gün doğuyor. Hiç uyumadım ama yorgun değilim, hatta içimde neden olduğunu bilmediğim bir sevinç bile var. Sabahın ilk ışıklarıyla çıkacağım sokaklara. Hiç ait olmadığım evdeki birkaç parça eşyamı sırt çantama atarak. Ve yeni gelen güne gülümseyerek merhaba diyeceğim.

Aslı Sarıoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Hasan Demirpaz

 Kahveci : Hasan Demirpaz


  Mutluluğu kucaklamak

"Seni çok seviyorum" dedi ve telefonu kapatıp yürümeye başladı. Gece karanlığında enikonu ıssızlaşmış sokakların, yağmurla yeni yıkanmış kaldırımlarından çıkan ayak seslerinden başka ses duyulmuyordu etrafta. Dükkânlar kapanmış, dükkânların hemen üstünden başlayıp adeta göğe doğru yükselen evlerin de çoğunun ışıkları kapanmıştı.

Yakındaki bir sokakta iş başında olan bir çöp kamyonunun gürültüsü bozdu sessizliği. El ayak çekilince ertesi güne hazırlanıyordu şehir. Üşüyen ellerini paltosunun cebine sokup adımlarını sıklaştırdı.

Yüzünde seçilemese de içinde bin bir gülümseme ile yürüyor, önünden geçtiği dükkânların camlarında kendi siluetini görmeye çalışıyordu hızlı adımlarının elverdiği ölçüde. İçinde olup bitenleri, yaşadığı hali iliklerine kadar hissetmek, bu güzelliği iyice ayırt etmek için bir an önce yatağına uzanıp gözünü tavana dikmek istiyordu.

Telefonla konuşurken iyice duymak istediği için durduğu, ayak seslerine dahi karışmasını istemediği o içini ısıtan ses vardı aklında hızlı adımlar atarken. Bir ses nasıl olur da bu kadar etkileyici olabilirdi, bunu çözememişti bir türlü. Bu kadar içini ısıtması, hayata bu denli bağlaması bir sesin tahayyül edemediği bir şeydi. Gülümsedi kendi kendine. Ne kadar şanslı olduğunu düşündü yeniden, sıklıkla düşündüğü gibi.

Karanlık sokakları bitirmiş caddeye çıkan köşeye varmıştı. Köşedeki büfenin önündeki hareketlilik, caddeden birbiri ardına geçen arabaların ışıkları, çıkardıkları sesler dikkatini, aklını bu yönde bir değişikliğe yöneltmeye yetmemişti. O, hala kulaklarını okşayan sesi ve sesin sahibini düşünüyordu. Kırmızı ışık yanıp araçlar durduğunda hızlı ama etrafından bihaber adımlarla yolun karşısına geçip yürümeye devam etti.

Sadece üzerindeki paltoyu ve ceketi çıkarmış olarak yatağına uzandı ve gözlerini tavana dikti. Yaşadıklarının güzelliği ile meşguldü zihni. Sesini duysaydım yeniden diye geçirdi içinden. Bu nispeten soğuk, yalnızlığın kasvetle doldurduğu oda nasıl da çiçek bahçesine dönüşürdü o zaman. Yüzü biraz asıldı bu yoksunluk aklına gelince. Çok özlüyordu, bir ateş yanıyordu içinde ve buna özlemek deniyordu bu dilde.

Henüz gün ışımamıştı soğuktan buz gibi olmuş bedeninin sızılarıyla uyandığında. Gözlerini aralayıp şöyle bir etrafına bakındı, olup biteni fark etmeye çalıştı. Hatırladı sonra güzel bir hayalle uyuya kaldığını. Üşümüş, ayağından çıkarmadığı ayakkabılarını aşağıda tutmak için biraz eğri büğrü yatmış ve sırtı, beli tutulmuştu. Kalktı, ağır hareketlerle ayakkabılarını çıkarttı. Elini yüzünü yıkayıp, oturdu aynı hayalle ve bir sigara yaktı.

Yanındayken kendini ne kadar mutlu hissettiğini düşündü, yokluğunun yaşattığı acı kucağında iken. Hiç susmadan saatlerce onunla konuşmayı, bir kelime etmeden, sadece başı göğsünde öylece kalakalmayı, ellerini avuçlarının arasına alıp ne kadar sıkı olduğunu fark etmeden uzun uzun tutmayı, kollarının arasına alıp göğsüne bastırmayı hayal etti. Ve bu hayalin gerçeğinde yaşadıklarının olağanüstülüğü karşısında hissettiklerini tarifin nasıl da imkânsızlaştığını düşündü. Evet, tarif etmekte çok zorlanıyordu bu güzellikleri. Anlatmaya çalışıyordu ama sınırlı kelimelerin tutsağı oluyordu. Kâfi gelmiyordu yaşadıklarını ifade etmeye bildiği dil ve onun kelimeleri.

Ne kadar çok anlatacağı şey vardı biriktirdiği, oysa ya zaman yetmiyordu anlatmaya ya da dili tutulmuş gibi kalıyordu bazı zamanlarda da. Başı göğsünde iken anlatacağı ne çok suskunluk, ne çok sessizlik vardı hayalinde. Bir tek kelime etmeden o anı yaşamak vardı içinde. Sessizlikte aşkın sesini dinlemekti istediği. Elini tutup avuçlarının arasından kalbiyle buluşturmak istiyordu. Sıkıca tutup bir olmak, bir el olmaktı sanki yapmaya çalıştığı. Kollarının arasına aldığında, sıkıca sardığında ayakları yerden kesiliyor, bir bulut gibi gökyüzünde dolaştığını hissediyordu. Düşte olmazdı bu ama düşü döşünde bulmuştu işte. Mutluluğu kucaklamak, mutluluğu sarmaktı kollarıyla ve yaşadığı buydu işte.

Gözlerini yukarı dikip şükretti yaşadıkları için. İçini hep bu şükran duygusu dolduruyordu çoktandır. Yüksek sesle teşekkür etti uzaktan duyulan sabah ezanının eşliğinde.

Hasan Demirpaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Mete Çağdaş

 Kahveci : Mete Çağdaş


  APO'NUN ERMENİ KIZI..!

Bundan ne MİT'in ( Milli istihbarat teşkilatı)
ne de CIA'nın ( Amerikan haber alma teşkilatı) haberi var.
Pkk terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın sonja kod isimli Siirtli Aysel'den olma bir kızı var.
Ve o kız çocuğu şimdi 19 yaşında ve bir Ermeni ailesinin nüfusunda kayıtlı.
Bunu bana MOSSAD ajanı dostum Salomon İzhak söyledi.
Siirtli Aysel'e dağdaki saklandıkları bir mağarada tecavüz eden Apo,
ondan gayri meşru bir kız çocuk elde etti ve bu çocuğu,
İstanbul kumkapı da bir kilise önüne bıraktırdı.
Bu görevi de Baran kod isimli Urfalı Süleyman gerçekleştirdi.
Çocuğu kilise önünde bulan Ermeni asıllı işadamı,
bu sahipsiz çocuğun artık öz babası olmuştu..! Agop Tartaryan isimli bu işadamı
"Adı Areg olsun " dedi.
Ve aile meclisi kararıyla ismi Areg oldu sahipsiz çocuğun
İşte o Areg bugün 19 yaşında ve bir Ermeni gazetesinde staj görüyor
. Salomon'dan edindiğim bilgilere göre Areg'in tek arzusu varmış
o da İmralı'ya giderek Apo ile röportaj yapmak.
Bunun için de Apo'nun Avukatlarından biriyle devamlı irtibat halinde olan Areg
ne yapması konusunda bilgi alış verişinde bulunuyormuş. Ne tuhaf değil mi?
Birini öz baban bil ama esas öz baban ile
demir parmaklık arkasında mesleki kariyerin adına röportaj yapmak için mücadele ver.
Acaba Areg, gerçek babasının Abdullah Öcalan isimli
bir terör örgütü lideri olduğunu öğrense tavrı ne olurdu çok merak ediyorum. (?)
Durun daha bitmedi. Esas şimdi sıkı durun. Areg,
gazete binasının hemen yanı başındaki
Karadeniz pidecisinde kiminle gönül ilişkisi içersinde biliyor musunuz?
Selim Samast ile…
Hani şu gazeteci Hrant Dink cinayetinin zanlısı Ogün Samast var ya, işte onun amcaoğlu ile birlikte…
Tartaryan ailesinin tüm ısrarlı " red" lerine rağmen, görüşmesini gizlice sürdürüyor samast'la
Dostum Salomon Dün en son çekilmiş fotoğraflarını gösterdi Areg'in bana…
Selim ile öyle samimiler ki görseniz isterdim o resimleri.
He unutmadan kurban bayramında Apo ile Areg'in röportajı gerçekleşecekmiş.
Bunu da sağlayacak olan Adalet bakanlığında önemli bir yerde görevli şahıs.
Kim mi bu şahıs?
Eski içişleri bakanı Abdulkadir Aksu'nun yeğeni Diyarbakırlı Seyfi

Nasıl ama?
Hayal gücüm roman yazdırır mı dersiniz?
Yorumlarınızı bekliyorum…

Mete Çağdaş
mettecagdas@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,839,839,839,839,839,839,839,839,839,83
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  USTA BİR HEYKELTIRAŞIN UCUZ ÖLÜMÜ

Türkiye'de trafik kazaları almış başını gidiyor. Gün geçmiyor ki birileri trafik kazasından hayatını kaybetmesin, kolunu bacağını kaybedip yaralanmasın. Dışarı çıkıp da eve sağlam dönmek şükür sebebi sayılıyor. İnsanlarımız bir türlü kurallara uyarak adam gibi araba kullanmayı öğrenemedi. Her şey gözler önünde gerçekleşiyor ama hiç kimse yaşanan olumsuzluklardan ibret almıyor. Böyle olunca da benzer sebepler benzer sonuçları doğuruyor.

Türkiye'de ölümlerin önemli bir bölümünü trafik kazaları oluşturuyor. Bazı kişiler işine veya evine birkaç dakika erken varabilmek için canını tehlikeye atıyor. Bu tehlike başkalarının hayatını da karartabiliyor. Ya alkol kullanıp da direksiyon başına geçen yarı akıllılara ne demeli? Onları anlamakta herkes gibi ben de zorlanıyorum.

Trafik terörü genç yaşlı demeden insanlarımızın yüzünü solduruyor; yuvalar dağılıyor, babalar çocuksuz, çocuklar babasız kalıyor. Hemen her akşam televizyon ekranlarında buna benzer bir sürü trajediye şahit oluyoruz. Yüreğimiz burkuluyor, üzülüyoruz, gözyaşı döküyoruz, fakat asıl alınması gereken nasihatleri almıyoruz. Durum böyle olunca geçen zaman hiçbir şeyi değiştirmiyor, hadiseler ve tarihi gerçekler tekerrür ediyor.

Trafik canavarı nice değerlerimizi elimizden alıp toprağın kara bağrına saldı. Bu kişilerin çoğunu, hayatlarının baharında, bu ülkeye daha nice hizmetler verebilecek bir yaşta ve konumda iken kaybettik. Bu kayıplar ülkemizin hızını kesti. Zira eğitimli ve mahir insanlar kolay yetişmiyor. Onların yeri kolay kolay dolmuyor. Ben bunları millî kayıp olarak görüyorum. Bunlar ülkemizin adını dünyaya duyuran ender insanlardır.

Trafik terörüne en son dünyaca ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem'i verdik. Üstelik sahasında parmakla gösterilebilecek kadar seçkin bu değerli bilim adamı şehirlerarası yolculuk sırasında ölmedi. Ne gariptir ki İstanbul'un bir semtinden başka bir semtine giderken geçirdiği elim bir trafik kazası neticesinde öldü. Onunla birlikte arabada bulunan başkaları da öldü, eşi yaralandı. "Devlet Sanatçısı" ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem, Üsküdar'da meydana gelen trafik kazasında, hayatını kaybetti. Öktem, bir kamyonun yol açtığı zincirleme kaza sonrası araçta sıkışarak can verirken, kazada, aralarında Öktem'in eşi Semra Öktem, kızı Pınar Doğan ve asistanı Kadir Özyalçın'ın da bulunduğu dört kişi de yaralandı.

Beklenmedik bir zamanda aramızdan ayrılan Tankut Öktem, usta bir sanatkâr ve bir ilim adamıydı. Doğuştan sanatkârlık ruhuna sahipti. 1940 senesinde Konya'da doğan Öktem, çocukluk yıllarını ailesinin memuriyeti nedeniyle Edirne ve Muş'ta geçirmişti. Annesi veterinerdi. Oğlunun sanatla uğraşmasını çok istediği için onu çok küçük yaşlarda sanata yönlendirdi. Edirne'de başladığı ortaöğrenimini İstanbul'da tamamladı. Lise son sınıfa geçtiği sene Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nun Seramik bölümüne kayıt yaptırdı. Üniversitede hocasının teşvikiyle heykele yöneldi. Bu okulun üçüncü sınıfında iken Dünya Genç Heykeltıraşlar yarışmasında birincilik ödülü aldı. Bu onun tanınmasına, önünün açılmasına vesile oldu. Sahasıyla ilgili olarak pek çok üst görev alarak bunları başarıyla yerine getirdi.

Çok sayıda eseri ve ödülü bulunan Prof. Öktem, 1999 yılında 'Devlet Sanatçısı' seçilmişti. 1973 yılına kadar modern heykeller yapan, 1970'li yıllarda figüratif çalışmalara başlayan ünlü heykeltıraş Öktem, daha sonra çok figürlü anıtlar yapmaya yöneldi.

Anıtlarında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Milli Mücadele yıllarını konu edinen Prof. Öktem'in eserleri arasında, dünyanın en yüksek üçüncü anıtı olan Kuvayi Milliye ve Atatürk Anıtı, Atatürk ve Harbiyeli Anıtı, Çanakkale Şehitliği'nde yer alan Yaralı Asker Anıtı, Amasya Tamimi Anıtı, Zonguldak Maden İşçileri Anıtı, Kastamonu Türk Kadınları Anıtı, Balkan Savaşı Anıtı, Magosa Büyük Özgürlük Anıtı, Atatürk-İnönü-Fevzi Çakmak Anıtı, Nazım Hikmet Heykeli, Uğur Mumcu Anıtı, Deniz Kızı Heykeli, Piyade Atatürk Anıtı ve Seul'de bulunan Sevgi Anıtı da bulunuyor. Yaşasaydı kim bilir daha nice emsalsiz anıtlar dikecekti. Fakat o, ölmeden evvel adını hafızalara kazıyarak gitti. Allah rahmet eylesin.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Neslihan Güzel

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 4.800 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Çiçek Satan Çingene

Sonbaharın son demlerinde,
Yağmur altında,
Islanmış, üşümüş ama
Küçük tezgahının başında...

Kasım patları kadar
Renkli elbisesi ve yaşmağıyla
Hüznü, neşesi ve dumanıyla
Müşteri bekler...

Üç çift çorap bile geçirir ayazı,
Yağmur içine işler...
Sokakta yaşamıştır hayatı
Yağmurla ve soğukla kardeşler...

O, "Evde oturan ölür" der.
Biz içinden çıkılmaz hale getirirken hayatı,
O bizimkinin kıyısında,
Gününü yaşar, kahkahasını atar ve dans eder...

Aslı Sarıoğlu

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bulmaca - Sudoku






SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Gitmek için tıklayın.
Kolay gelsin.



Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu


ben.sen.o@kahveciyiz.com

Böyle bir adresiniz olsun ve Google rahatlığıyla kullanayım diyorsanız, adınızı soyadınızı ve kullanmak istediğiniz kullanıcı adını editor@kmarsiv.com adresine yollayın. Hemen alıp 5 GB kapasite ile kullanmaya başlayın. Neye benzediğini gmail.com adresi kullanan arkadaşlarınıza danışabilirsiniz.

Tamamen ücretsiz, sadece siz kahvecilere özel.






Merih Günay'ın "Martıların Düğünü" adlı ikinci öykü kitabı yayınlandı. h@vuz yayınları arasından çıkan kitap, Ankara: Dipnot, Arkadaş, Turhan, Bilimsanat, İmge ve Dost Kitabevleri yanısıra Net Kitabevleri'nden ve www.kitapyurdu.com sitesinden de temin edilebilir.






İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Yediklerimize dikkat ederiz, ediyoruz veya etmeye niyetliyizdir. Peki ne yediğimizin farkındamıyız http://w10.gazetevatan.com/fotogaleri/album.asp?kat=1662 Örneğin: Küf tutmuş veya bayatlamış peynirlerin eritilerek eritme peynir olarak piyasaya sürüldüğünü biliyormusunuz. Kaliteye önem veren sorumlu üreticileri tenzi ediyorum ama pazarlarda ve bazı marketlerde böyle üretilmiş ürünler mevcut. Daha dikkatli olmak için gıda üretim hilelerini bilmek gerekli. Tamamen paranoyak bir tavır içine girmeye gerek yok ama, yine de ne yediğimizi bilelim.

Teknolojik ürünlerin güncel fiyatlarını hemen bulmak istiyorsanız http://www.teknofiyat.com/ İster cep telefonu, ister ütü siz sadece markasını, modelini veya ürün hakkında kısa bir ipucu yazıyorsunuz. İpucu derken abartmayın, ürünü anlatan bir kelime olması tercih nedeni olacaktır tabiki. Ürün ara butonuna basın yeter. O sizin için anında uygun web sayfa adreslerini ve fiyatlarını bulur ve listeler.

Ney için ideal bir kamış temin edildikten sonra kurumaya bırakılır. Bu arada kamış kabuklarından itina ile temizlenir. Kamışın kendiliğinden kuruması gerekir. Kamış kurutulurken asılmak suretiyle düzgün bir şekilde kurutma sağlanmalıdır. Bu kuruma süresi minimum 6 ay olmalıdır. Kamış kurutulduktan sonra birer karış alttan ve üstten pay bırakılarak kesilir... http://www.neysite.com ...Sümerce' den Farsça' ya geçen " nâ " veya " nay ", kamış, kargı anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan " mizmâr " sözcüğü, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe' de ise hemen her zaman " ney " olarak anılmıştır.

Viyana Teknik Üniversitesi'nin bahçesinde sergilenen çıplak başörtülü Türk Kadını heykelini yapan Olaf Metzel... http://www.gazeteport.com.tr/DUNYA/NEWS1/GP_120792 ...Benim çocukluğum Türk kadınlarının Kreuzberg'de yavaş yavaş görünür olmaya başlandığı bir dönemde geçti. Çocukluğumda Türk kadınlarını ilgiyle izlerdim. Türk kültürü ile yakından alakalı oldum hep sonradan da. Christoph Daum'la İstanbul'a geldim.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.8.3683 / Windows / 4.48 MB http://www.gomplayer.com/down/GOMPLAYERENBETASETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Kahve Molası MS Internet Explorer 5.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Uygulama : Cem Özbatur - 2002-07©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Dünya dönüyor
Nilüfer









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20071213.asp
ISSN: 1303-8923
13 Aralık 2007 - ©2002/07-kmarsiv.com