|
|
|
2 Ocak 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Üzgünüm, pek ümitli değilim!.. |
Merhabalar,
Yeni yılda yeniden ağız dolusu MERHABA. Ocak ayı hep bir umut ayı olmuştur benim için. Tüm olumsuzlukları Aralık'ta bırakıp Ocak'a tertemiz yunmuş yıkanmış girmeyi dilerim. Nasıl girersen öyle devam eder lafına da inanmak isterim. Bir koca yılın muhasebesini kendimden çok memleketim için yaparım. Teknik olarak memleketin ahvali benim genel durumu da belirler diye düşünürüm. 2007 ile ilgili pekçok şey söyleniyor, söylenmeye de devam edecek. Kıt aklımla 2007'e 10 üzerinden bir not vermem gerekirse, kendim için 4, memleketim içinse 1,5'tan 2'yi ancak veririm. Ekonomik anlamda, tüm cilalamalara karşın bıçak sırtında olduğumuz ortada. Bir ekonomi profesörü "2007'de bu memleketin başına gelenler gerçek anlamda bir kriz nedeniydi ama hayret yaşamadık." diyor. Yaşanmamasının bence tek nedeni var, halka pompalanan yalancı refah havası. Ödeme aracından çıkarılıp bir yatırım aracına dönüştürülen kredi kartlarına 4 seneye varan vadelerle alım gücü katmanın marifet olduğunu sanan bir ekonomi anlayışı. Detayları es geçip, geniş açıdan bakıp "Aaa hiç fena değil" diyen bir güdümlü medya. Tam anlamıyla fiyaskoya dönen AB süreci. Cahil halkı diri tutmanın, din takviyeli uyuşturucu zerketmenin en kolay ve güvenli yolu, yutturmacaların en büyüğü AB. Kursakta kalan yabancı yatırımlar, satıp savıp zevahiri kurtaran bir yönetim. 2008'e girerken aklıma takılanlar bunlar. Kötü bir yılın ardından daha iyi bir yıl beklememem için bir özel nedenim daha var. Yeni yıla 38 derece ateşle girdim. Saatler 01:00'i gösterdiğinde ben kafamı yastığa gömmüştüm bile. İnşallah girdiğim gibi sürmez 2008. Siz bana bakmayın, bu karamsarlığımı içinde bulunduğum ruh halinin berbatlığına verin. 2008'de herşeyin en iyisi sizin ve sevdiklerinizin olsun. Ama herşeyden önce sağlığımız yerinde olsun. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
Doğacak olan şansı görmeden gitmek!
Bir hayat düşünün; çileyle geçmiş, dertlerin biri birini izlemiş ama "ohh be" diyemeden geçmiş gitmiş bir hayat olsun.
Bu hayat; zaman gelmiş gözyaşlarıyla bezenmiş, zaman gelmiş gülümsemeler içten kahkahaya dönüşemeden acı gülümsemelere meyledivermiş hayatın tâ kendisi olsun.
Vefanın, cefanın birbirine karıştığı, anlamını idrak edemediği hayat yoğunluklu yaşanmış da hoşluklarının kıyılarına ancak misafir olunmuş olsun.
Her çıkışın inişi vardır misalince yaşanan hayatın, inişini hiç tadamamak nasıl bir burukluktur geride kalanlar için, düşünebilen var mı?
Evlat yetiştirmişsin güzel günlerini görmek adına, onlara karşı yükümlülüklerini vermek adına, en iyisi benimkiler olsun dercesine hem de.
Eğitimse eğitim verilmiş, aç susuz kalma pahasına. Zaman gelmiş kimselerden isteyemediği çocuğunun harçlığını, kendi ihtiyacını karşıladığı sağmal bir ineğin değerinden sağlamış. Sütünden, yoğurdundan yararlanırken bir de bakmışsın yok oluvermiş sesini dinlediği ahırından.
Su gibi akıp geçen zaman, gönlünün derinliklerinde kopardığı ümit fırtınası halindeki çocuklarının muradına ermesine ulaşıvermiş.
"Ben onların mutluluklarını istiyorum" diyen zengin gönüllü kadın neredesin? İşte senin yavruların bunlar, senin hep özlemini duyduğun gibiler artık. Senin tek başına bırakıp gittiğin adamının etrafında uçuşuyorlar. Onun bir dediği bir başka şekilde olmadı ki hiç! Sen neden görmeden çekip gitmeyi yeğledin?
Biliyorsun değil mi, her bayram arefesinde diğer zamanlardan farklı olarak yanı başında yavruların, ellerini açmışlar senin için Rab'dan bir şeyler istiyorlar. Sen değil miydin onlara bunu yapmayı öğreten, öğrenmelerine vesile olan?
Hey çektiği çileleri hiçe sayan kadın, biliyorsun demi; senin canından parçalarının canlarından parçaları var artık: Birisinin kucağında iki, diğerinin kucağında bir küçük yavrucak, tıpkı senin yetmişli yıllarda kucağındakiler gibi. Tam sana lâyıklar, tam da senin koklayacağın gibiler. Seni bilmiyorlar ama senin eksikliğini yaşıyorlar.
Senin göz parelerine, senin yavrucağızlarına sahip çıkıyor yeni iki göz paren. Konu komşu diyor, hısım akraba diyor; erken gitti, göremedi bunları diye.
Seni arıyor sekiz çift göz. Hem de gidişinin üzerinden yıllar geçse bile, yokluğunun hissedilir acısı her daim yürekleri yakıyor. Hani derler ya, elin oğlundan evlat mı olur diye. İşte bunlar onlardan değil, senin rüyalarındakiler gibi, senin düşüncelerinde olup da dillendiremediklerinden bunlar…
Sen, bazen uykusuz gecelerin hiç eksilmeyeni, bazen ev dolusu misafirlerin ağırlayıcısı, bazen çözümsüzlüklerde çözüm üretensin.
Ama ve lâkin işte yoksun. Rahatın zevklerini tadamadan, hayatın keyfini süremeden, mutluluk zamanlarının parçalarına bu benim hakkım diyemeden gittin.
Şans sana göz kırpmamıştı ki hiç. Nerden bilecektin geleceğini?
Ya şans nerden bilecekti senin aceleci davranacağını? Acelesiz zamanların inadına, neden aceleci zamana sahiptin ki? Ne olursa olsun bir tane gerçek vardı senin için:
Gelecek olan şansı göremeden ayrıldın gittin.
Gerçekler acıdır denir.
Evet, bazen acı vuruyor işte acımasız hayat. Kader….
Çaresizliğin tek çaresi kalıyor geride kalanlara.
Elleri Allah'a açıp dua etmek…
Halil Demir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Şimşek hızı ve gümbürtüsünün hesabı
Şimşek çaktıktan sonra gümbürtünün kaç saniye sonra geleceğini hesaplamasını biliyormusun diye sorduğunda bir değerli büyüğüm bana, hiç hesabını yapamadığımız kaç şimşek çakmıştı hayatımıza sorgusunu başlatmıştı beynimde.
Köprü altı çocukları varlıklarını göstermeye başladı varoşlarda, gecelerin sokak çocuklarını karanlığında barındıracağının hesabını,
Kız çocukları okumaz zihniyetindekilerin, yavrularını onbeşinde gelin edecek kadar zalimleşebileceğinin hesabını,
Namus davası uğruna sıkılan kurşunun, töre cinayetine dönüşünün hesabını,
Bu evden gelinlikle çıkan, kefeniyle döner baskısı altında sürdürülmeye çalışılan evliliklerde mutsuzların hesabını,
Eve ekmek getirmek için çırpınan ve buna rağmen boş elle dönüşündeki ezikliğin, onlar aç sabahlarken çöpe attığımız ekmeklerin hesabını,
Dokuz ay karnında taşıyan ananın, büyütmek için didinen babanın, düşkünler evinde akıttığı gözyaşının hesabını,
Sahip olduğu tek bir kitabı defalarca okuyarak okumayı söken çocuğun zekasına inat, her türlü savaş içeren bilgisayar oyunlarına savurduğumuz paranın hesabını,
Yağmurdan ıslanan tüyleriyle bacağımıza sokularak ısınmaya çalışan en sadık dostlarımız olan hayvanlara attığımız tekmenin hesabını,
Sürekli başkalarının açıkları ile kapatmaya çalıştığımız yanlışlarımızın hesabını,
Madımak'ta, Allahsızlar imansızlar olarak görülen, acımasızca yakılarak küle çevirdiğimiz günahsız bedenlerin, söndürülen aydın beyinlerin hesabını,
Bir avuç pkk belasına, bu vatana feda olsun dediğimiz şehitlerimizin hesabını,
Hem müslüman hem laik olunmaz diyen dillerin, ülkemize dindar cumhurbaşkanı getireceğiz inşaallah cümlesini kurmaya cüret edeceğinin ve nihayetinde bunun gerçekleşeceğinin hesabını yapamadık.
Meğer hesabını yapamadığımız ne kadar çok şimşek çakmış hayatımıza. Hesabını yapamadıklarımızın uğruna kaybettiklerimiz affetti belki bizi. Ya biz? Biz affedebilecekmiyiz kendimizi?
Beyhan Ada
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gamze Aytekin EN İÇTEN MEKTUP |
|
''Doğduğum da vardın öleceğim hala varsın''... Bu sözü hatırlıyor olmalısın yada şöyle demek daha doğru olur sanırım: Sen bu sözü hiç unutmadın ki; benim unutmadığım gibi unutmadın, benim sevdiğim gibi sevdin sende bu sözü... İnsanları birbirine bağlayan en önemli olguysa eğer sözler ve davranışlar, bizim birbirimize bağlanmamızı sağlayan en önemli söz budur ve bu sözün ardından gelen içten gülüşmeler de en önemli davranışlardır...
Az önce sana mesaj olarak geçtiğim kelimeler şu anda sana yazmamı sağlıyorlar... Hani dedim ya biz seninle uzun aralar verdik arkadaşlığımıza ve sert dönemeçlerden geçtik beraber. Bitmesi gerekliydi belki ama bitmedi, devam etti sessiz ve sedasız... Ben biliyordum ki bir yerlerde Fulya var, bir yerlerde benim için dua edebilecek ve beni ne olursa olsun yine de savunabilecek biri var... Biz küçüğüz biliyor musun? Ben hiç büyümediğimi yada büyüyemediğimi yaşım büyüdükçe anlıyorum ne yazık ki... Yaşım, bedenim ve düşüncelerim her geçen gün büyüse de ben sizlerle bir araya geldiğim zaman aslında hiç büyümediğimi anlıyorum... Ortada tam bir ters orantı var diyebilirsin ama ben sadece annemlerle sizin yanınızda çocuk olduğumu kavrayabiliyorum. Ve bu kavradığım ve anladığım çocukluk olgusundan hiç pişman değilim. Sende en az benim kadar çocuk olmalısın çünkü ben sana her baktığımda ve bakışlarım da ki suskunlukla konuştuğum da anlıyorum ki seninde benden pek farkın yok... Eğer büyüyor olabilseydik büyük ihtimal onca patavatsızlığı ve onca kavga gürültüyü etmezdik... Ama yaşamak olgunlaşmaksa eğer biz bunları yaşamalı ve arkadaşlığımızı bu sayede olgunlaştırmalıydık. Bize kalsa biterdi, bize kalsa yaşamazdı bu dostluk emin ol, bizi biz yapan annelerimizin burada çok büyük yardımı oldu bize seninde farkında olduğun gibi... Eğer onların dostlukları bu kadar sağlam ve bu kadar köklü olmasaydı şu anda ben sana bu satırları yazmıyor olurdum ve sen benim içimde her zaman bir sızı olarak kalırdın...
Ben büyüdükçe daha çok ağlar oldum biliyor musun... Şu anda gözlerim yaşlarla dolu ve ben özgür bıraktım onları istedikleri yere doğru süzülsünler diye. Sanırım Konya beni bu hale getirdi... Ben bayan burnu dik herkese yaşayabildiğimi ve ayakta durabildiğimi gösterebilmek için gittim oralara ve sanırım çok ağladım oralarda kimsenin haberi olmadan... Ben bir savaşın içindeyim aslında uzun bir zamandır... Kendimi ispatlama savaşı, her şeyi yerli yerine oturtabilme savaşı... Ben bayan burnu dik hani büyük bir kadın olacağım ya, işte olabilme savaşı içindeyim... Yazabilmek bana huzur veriyor, yazabilmek beni mutlu ediyor biliyor musun... Kelimeler sanki karşıma diziliyorlar, ellerini kollarını havalara kaldırıyorlar ve yerlerinde zıplıyorlar; beni seç, şimdiki cümlende bana yer ver diyorlar... Ben özenle ve dikkatle seçiyorum kelimelerimi, yine aynı özen ve dikkatle yazıya döküyorum onları...
En son lisedeydim sana mektup yazdığımda. Ne kadar uzun zaman geçmiş aradan hiç farkında değilim. Hala saklıyor musun o mektupları? Ben de hala duruyorlar ve hatta inanmayacaksın ama geçen gün açıp okudum bir tanesini. Mektubun içinden bir silgi çıktı bana almışsın onu. Baktım baktım baktım ve tabi ki gene ağladım... Ne aşklar ve ne savaşlar varmış meğer o yıllarda. Aslında hepsini toplasan bir olay etmez çünkü hepsi kocaman çocukluklarmış... Sanki dünya meselesi gibi anlatmışız her şeyi ve aslında çok güzel bir arkadaşlık ve çok güzel bir dostluk emaresiymiş o yaptıklarımız... Düşünsene kim yazar ki sayfalarca mektup? Ders dinlemeden, gece uyumadan, yediğin çubuk krakerin çöpünü itina ile yapıştırarak. Hey Allah'ım diyorum şimdiler de, biz neleri kaybetmeyi göz önüne almışız meğer seninle... Dün gece sen fark etmedin ama benim gözlerim dolu doluydu gene... Hani bir anımızı anlattın ya. Hatırladın mı? Bizde kaldığın ve sabahına kısır yaptığımız gün:) Ben o günleri hatırladıkça ve geçmişe her dönüşümde çok duygulanıyorum. Hatta bu duyguyu seninle çok kısa bir zaman önce tekrar yaşamıştım... Sizin evde fotoğrafları arayıp bulduğumuzda, hani şu balıklı fotoğraf'a bakınca da gözlerim dolmuş ve hemen saklanmıştım sizlerden... Ben kendime dair bir gizi keşfettim; o da benim geçmişimle yaşayan biri olmam... Aslında berbat bir duygu geçmişle yaşamak çünkü çektiğin acıyı yada ağladığın dakikaları sana gerisin geri yaşatıyor her defasında. Sil baştan tekrar acı çekiyor ve tekrar ağlıyorsun... Ama yine de mutlu anları hatırladıkça bütün kötülükler saklanıyor bulutların arasına ve güneş kendini gösteriyor en tepede. Bu mektup sana bu zamana kadar yazdığım en içten mektup özelliğini taşıyor. Her ne kadar bilgisayarda yazılmış olsa da ve sana bir çıktı olarak teslim edecek olsam da gerçek ve tam manası ile bir mektuptur, sadece artık biraz çağ atladım ve el ile yazmadım o kadar...
Ben senin varlığından ve senin yanımda olabilme azminden dolayı çok mutluyum ve çok teşekkür ediyorum sana. Umarım sende en az benim kadar kendini iyi hissediyorsundur benim yanımda. Önemli olan birilerinin yanında olmak değildir, önemli olan zor günler de birilerinin yanında olabilme yürekliliğini gösterebilmektir. Birilerine arkadaş yada dost demek çok kolaydır ama kara gün dostu demek kolay değildir. Tanrı sana zor günler yaşatmasın ama eğer yaşayacak zor günlerin varsa da beni yanından ayırmasın. Beraber daha çok savaşlar vereceğimizi biliyorum, çok ağlayacağımızı ve çok yıpranacağımızı... Hepsinin üstesinden beraberce ve yıkılmadan gelmeyi diliyorum yan yana ve sonumuz nereye kadarsa... Ben sevdiklerimin acısını görmek istemiyorum bu hayatta ve bencilce bir düşünce olsa da sana şu anda diyorum ki: Doğduğunda ben senin yanında idim, ölürken de sen benim yanımda ol kardeşim...
Gamze Aytekin
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Mete Çağdaş AYAĞI TAŞA TAKILAN ABD'YE KAZMA ATSIN!.. |
|
Butto öldürüldü…
Dünya sadece bunu konuşuyor ve tartışıyor.
" Butto öldürüldü…"
"İslam dünyasının ilk kadın başbakanı öldürüldü…"
İyi güzel de:
"Kim, niye ve neden öldürdü?"
Hiç kimse, Butto'ya ateş açan ve sonra üzerindeki bombayı patlatarak intihar eden
O kişiyi konuşmuyor…
Kim o şahıs?
Adı ne,anası,babası kardeşleri kimler???
Nerde yaşarmış,ne iş yaparmış???
Benazir Butto'dan alıp vereceği ne imiş???
Belli ki salt Benazir değilmiş hedefi
Öyle olmasa üzerindeki bombaya gerek duymazdı!..
Bir Benazir'e sıkardı, birde kendine olup biterdi bu iş
Bence hedefi, arkasındaki kişi ya da kişileri saklama beceresini kanıtlayabilmekti!..
Onun için paraladı,parçaladı kendini!..
Dünya o kişiyi bulup ortaya çıkarmak zorunda
Artık parçalarını mı bir araya toplarlar, ya da derisinden izine mi ulaşırlar
O'nu bulacaklar,bulmak zorundalar!..
Yoksa Tayyip dahil, bir çok kişi tehlike de!..
Hislerim ve mantığım beni Amerika'ya doğru götürüyor…
CIA'nin kapısında da bitiyor yolculuğum!..
Öyle ya Pakistan İslam dünyasının Nükleer silaha sahip tek ülkesi
50 adet nükleer başlık var bu ülkede
ABD karşısındaki
Çin-Rusya ve İran'ın lojistik ve stratejik birlikteliğine, Pakistan da katılabilir.
Devlet başkanı Müşerref ABD'ye sadık ve iyi bir müttefik
Fakat,içindeki radikal İslam harekatını frenlemede yetersiz kalıyor.
Tamam ABD ile beraber yetiştirdiler radikal İslamcıları
ama bu kadar büyütmek yoktu hesapta!..
Aynı İran da olduğu gibi zamanla bir yerlere kayacaktı dostluk!..
Butto'nun katli ile Pakistan karışacak elbet, ABD de bunu bahane edecek!..
Aynı Irak'ta Saddam'ı bahane ettiği gibi…
Evelemeye, gevelemeye gerek yok!..
Butto'nun katlini yaptıran Bush…
Bakın bizim mühendisler,bilim adamları da tuhaf bir şekilde öldürülüyorlar
ASELSAN'da 3 Mühendis,TÜBİTAK'ta 3 uzman ile Doğuş ve Boğaziçi üniversitelerinden fizikçilerin öldüğü esrarengiz olaylara son halka da Bolu kartal kaya da eklendi.
Isparta'daki esrarengiz kazadan uçağa binmeyerek kurtulan Doç. Bilge DEMİRKÖZ'e kasklı kayakçı çarpıp kaçtı.Genç fizikçi, komada…
Diyeceğim şudur ki
"Bu bir Komplo teorisi değil…
Bence ayağı taşa takılan Amerika'ya kazma atsın!..."
Mete Çağdaş mettecagdas@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
YÜREKTE YİĞİT KALAN"A…
Geçen yıl tam bugün,
Akşam beş"te bindirmiştim seni
Ömrümün kara trenine.
Yağmur bir tarafta
Gözyaşlarım bir tarafta
Karıştı yüreğime…
Tükenen yaşımın
Tükenen bedenimin başlangıcıydı,
O durmadan çalan,
O dinmeyen acı siren.
Eylül"den kalma son sarı yapraklar,
Rüzgarında savruldu sen giderken,
Duvardaki guguklu saate bile
Her akşam saat beş"te
Kin güttüm sen yokken.
Gidişine yakın saatlerde,
Hep o soğuk hep o ayrılık kokan,
Tren garında bekleme salonundaydım,
Geri dönüşünün heyecanını yaşamak için,
İpini koparıpta gelecek körpe taylar gibi,
Bekliyordum her akşamın saat beşini…
Rayların gıcırtısı sıkıştırırken beynimi,
Onca insan selinde arıyordum
Bıkmadan yılmadan seni…
Ömrümden bir on yıl daha götürecek olan,
Onuncu günde anladım terk edildiğimi;
"Helal olsun sana"dedim,
"Adam gibi adammışsın meğerse,
Mutluluk kabına zehir koyup içirmişsin,
Söylediklerin yaptıklarına değerse…"
En sol yerimden yaralanmışken,
Onurluca yolcu etmişim seni,
Beraberce yaşanmışlar hatırına,
Bu sevda zelzelesi değil sana.
Yürekte adı gibi "YİĞİT" kalana......
Ayfer Tahancı
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KM - CASE ASSISTANCE İŞBİRLİĞİ İLE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Sevgili KM Dostu,
Sağlığınız bizim için önemlidir. KAHVE MOLASI ailesinin bir üyesi olmanız dolayısıyla, diş sağlığı ile ilgili sorunlarınızın çözümüne katkıda bulunmak istediğimizden, sizi ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Bu hizmetten faydalanmak için sadece yapmanız gereken CASE ASSISTANCE' dan aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri 3 (üç) gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilecek sertifika ile 2008 Mart ayı sonuna kadar başvurmanız.
Bu sayede diş "check up"ınızı KAHVE MOLASI Misafiri olarak yaptırabileceksiniz. Ayrıca check up sonunda önerilen tedavi için KAHVE MOLASI ailesine sağladığımız %20 indirimden de yararlanabileceksiniz.
Mutlu yıllar, sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...
Saygılarımızla,
CASE ASSISTANCE
Randevu için: Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)
CASE ASSISTANCE
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
Yazarlarımızın Kitapları
Merih Günay "Martıların Düğünü" |
Temirağa Demir "Her kardan Adam Olmaz"
|
Şadıman Şenbalkan "Şehit Analarımızın Çığlıkları" |
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Bu da benden çocuklara yeni yıl hediyesi http://www.billybear4kids.com ister oyun oynasınlar, ister online eğitimlere katılsınlar ya da isterlerse bilgisayarlarına uygun ekran koruyucuları indirsinler.
Çizgi roman tutkunlarına özel bir web sayfası http://www.cizgiroman.gen.tr Kiminiz benim gibi çocukluğunuzun çizgi kahramanı Zagor’u arar. Bir başkası Mister No meraklısı. Çizgi roman meraklısı herkes buraya.
Sadece perşembe günleri yayınlanan haftalık bir e-dergi http://lecool.com/cities/istanbul/newsletters/current.html Format olarak biraz sıra dışı ama tarzını seveceğinizi düşünüyorum. Üye olduğunuz takdirde her hafta perşembe günü mail adresinize gönderiliyor. Keyifle okuyabileceğinize inanıyorum.
http://www.jurnal.net/ Gazete okuma alışkanlığımızın azaldığı günümüzde haber alma kaynaklarınıza bu web sayfasını da ekleyebilirsiniz. Ama ne kadar zorlasanızda bilgisayarınız hala gazete gibi kokmuyor. Sayfa çevirirken kağıt sesi duymuyorsunuz, en fazla bir tıklama sesi o kadar. Elinize bulaşmayan mürekkep lekesini de unutmayın lütfen. Tabiki bunların hiç biri olmazsa olmazlarımız değil ama neyse...
http://www.falling-sand-game.com/ Bilgisayarınız ve internetiniz varsa ilginç oyunlar elinizin altında demektir. Bu web sayfasını verdiğim oyun, basit ve anlamsız görünse bile sınırları zorlayan hatta sinirleri geren bir oyun. Oyunu anlatmayacağım. Bir kaç denemeden sonra öğreneceğinize eminim.
http://www.oyunlar1.com/games.php?flash=1096 Malum yeni yıl geliyor. Bu web sayfasında da noel baba kızdırma oyununu oynayabilirsiniz.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.8.3683 / Windows / 4.48 MB http://www.gomplayer.com/down/GOMPLAYERENBETASETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|