|
|
|
14 Şubat 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Yılın Sevgiye En Muhtaç Adamı!.. |
Merhabalar,
Bugün sevgililer günü. İlgilendiğimden değil ama içerdiği anlamdan vazife çıkardığım için birkaç laf edeyim diyorum. İşin ticari boyutuna hiç girmiyorum. Beni içinde sakladığı sevgi boyutu ilgilendiriyor. Çünkü tepeden aşağıya sevgiye aç olduğumuzu biliyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Benim gibi ademlerin ihtiyacını biliyorum. Hele bize önder olmak için yola çıkanları daha iyi tanıyorum.
Dün Tayyip Bey'i dinlemişsinizdir. Dinlemediyseniz de okumuşsunuzdur. Öfke, hiddet, şiddet, tehdit,vs. hepsi vardı. Haklı, haksız herneyse, bugünlük o da beni ilgilendirmiyor. Ben adamcağızın içinde eksik olan sevgiyi vermek istiyorum ona. Herkesle kavgalı, kimsenin onun sevmediği vehmine kaptırmış kendini. "Sevsinler sizi" diyor medyaya. Gelin onun dediğini anlamamış gibi yapalım, onun bizi sevmesini beklemeyelim, biz sevelim onu. Sevgimizi gösterelim, gülümseyelim, izin verirse yanağını okşayalım, sevelim şu adamı. Görün bakın herşey daha farklı olacak. Öfkesi dinmese de, dizginlemeyi öğrenecek mutlaka. Öğrenmeli, yoksa hasta olacak, bizi o bir sanatçı gibi işlediği hitabetinden yoksun bırakacak.
Önemli günlerde, günün, yılın adamını seçmek usüldendir. Ben de, 14 Şubat 2008 Sevgililer gününün en sevgiye muhtaç kişisi olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı öneriyorum. Gelin memleketimizin selameti için sevelim şu adamı. Sevelim ki, sevilelim, sevdikçe çoğalalım, çoğaldıkça daha çok sevelim. Başta Tayyip Bey ve etrafının, sonra sizin, hepimizin gününü kutlar, sevgi dolu, öfkeden arınmış günler dilerim. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir -Şubat 14- |
|
Yazılarımı daimi takip ederler bilir ki bu divit gündeme yazı çok nadir yazar. Bunun pek çok nedeni var hatta bu nedenler silsilesinden bir köşe çıkarılabilecek kadar çok sebep var ancak bu yazımda konu edinmek istediğim tema bu değil, belki bir başka yazımda işleyebiliriz bu konuyu…
Muhalefet olmayı acayip seven bir toplumda yaşıyoruz. Bayılıyoruz karşı durmaya, karşı çıkmaya bu kavramları ısrarla marjinal olmakla karıştırmaya. Karşı olmak, karşıda durmak, ses çıkarmak mutlak doğruyu bulmak için, insan olmak, tartışmak ne demek bilmek, anlamak ve uygulamak için güzel ve doğru girişimlerdir. Ancak sap ve saman hep karışır bizlerde, bu ülkede. Yoksa bir ülkede bu kadar insan yaşasın, böyle bir çoğunluk muhalefet tavra bayılsın ve deli ölçüde de aksaklık omuz hizasından hiç alçalmasın. Rasyonel çıkarsama yapmayı bilecek her orta düzeyli zeka bu tespiti yapabilir. Ben de yaptım az evvel…
14 Şubat birçok farklı husus için öneme arz bir gün olabilir. Ben bu yazımda Sevgililer Günü ile alakalı kısmını işleyeceğim. Ve fakat bu günde doğmuş, evlenmiş, anne- baba olmuş, okul bitirmiş, iş bulmuş birileri de var ise elbette bu vesile ile günlerini kutlu edelim.
Şubat 14 güzeldir. Karşı çıkılacak herhangi bir tarafı yoktur, olmamalıdır. Bilakis, sevilmeli, sahip çıkılıp desteklenmelidir gün. Olaya düz bakmaktan soyut her insan için neresinden tutulsa çıkarsama payı büyük gündür bugün. Buyurun günün önem ve anlamını daha belirleyici yapalım, savımızı maddeler halinde yazalım. Anlayalım, anlaşılalım. (bütün öğrencilik hayatında bunu dayattılar, başka türlü algılamada hep yaşanır bir şekilde aksaklıklar, konu dağılmasın, buyurun…)
* Ben sevgilime hediyemi 13-15 Şubatta veririm mantığı mantıksızlıktır. Az önce eleştirel yaklaştığım konunun en güzel örneğidir bir diğer tarafıyla. Sevgiliye elbette her gün hediye verilebilir. Buna karşı çıkan, engel olan olmaz maddi kaynak ve maaş patronları dışında. Konu bu değil. Muhalefet olacaksan böyle ıska günleri beklemek çok komik. Madem sevmiyorsun günü, anlamını, yapılanları vereceksin sevdiğine hediyeni ocak 22'de, aralık 18'de ve benzeri bir günde, hepimiz rahat edeceğiz; sen selamet, biz sağ olacağız diğer adıyla…
* Dünyada çok az gün olur ki insanları keskin taraflara ayırmadan yaşansın. Bu günlerden biri de Şubattır, 14'tür; aynı günde milyona yakın birey birbirine hediye almıştır, elele sokaklardadır, caddelerde, restoranlardadır. Bu kadar temiz, bu kadar olaysız aynı eylemin evrensel şekilde yapıldığı başka kaç gün vardır; üç mü beş mi, fazlası değil evet, üç bilemedin beş…
* İnsanları sevimli biçimde kategorize eden gündür gün. Bugün ve ayda saat gece yarısını bulana dek erginler sevgilisi olanlar ve olmayanlar biçiminde sınıflara ayrılmıştır. Gece yarısını bir dakika geçe bu ayrım sessiz sedasız çok daha muhteşemi olaysız kendini kapatır…
* Usta ses Sezen Aksu'nun 'bir kedim bile yok, anlıyor musun' şarkısının dinlenme oranında ciddi bir patlama yaşanır. "Ulan madem kedim yok gidip alayım bari, hem sevgilim yok, hem kedim" gibi beyin gücü bir insanı üçe beşe katlamış bilimsel insanların kedi satıcılarını memnun ettiği gündeki patlama da yine güne aittir. Kedi sahibi olunarak hem kazanır hem kazandırılır…
* Bir sevgilinin zeka tespiti nasıl yapılır sorusu için en uygun gündür Şubat 14. Bayan, sevgilisine koku, saat, gömlek, atkı(illaki kendi elleriyle örmüş ve çok defa tutulan takım renklerini simgeler biçimde), kitap ya da film alabilir. Bu hediyeleri aldıysan korkma, en azından zekan eğitilebilir seviyededir; durumun çok da vahim değildir.
Erkek tarafından da yine aynı zeka ölçüleri çerçevesinde yüzük, kolye, kocaman bir yumuşak oyuncak hayvan(tavşan olur, kedi olur, kuzu olur), su kaplumbağası, seni seviyorum yazısı üzerine iliştirilmiş herhangi bir meta hediye edilirse de durum vahimdir ancak çok da korkulmaması gerekir zekanın seviyesi hususunda. En azından eğitilebilir bir zekadır bu da ve çok daha umut vaadinde umutsuz olanlar vardır, unutma;)..
* Her farklı hediye de güzel değildir. Ben illaki farklı olacağım fikri de ölümcül bir durumu doğurabilmektedir, unutmamak gerekir. Kaş yapayım derken göz çıkarmayayım cümlesini bu gün için hediye alırken cüzdanın resimlik kısmında saklayın. Yolunuzu şaşırmayın…
* "Ben sana pahalı bir hediye aldım, öyle heyecanlıydım ki alırken, hay Allah sardırmadan etiketini sökmeyi aklımdan çıkardım." Bu çok basit bir yalan, bu yalana inanmak da gerçekten komik olur. Böyle bir ilişkiyi direkt bitirmek lazım. Hadi sen heyecanlısın buraya kadar belki tamam. Ancak senin bu gereksiz heyecanından kasiyer niye pay alsın ki. Mutlaka sorulur alıcı unutmuşsa dahi satıcı tarafından aşağıda birazdan diyaloglandırılmış şekilde verilen soru/lar..
-Hediye mi olacak?
-Evet, lütfen.
Etiketi sökelim o zaman.
-Hayır, kalsın(!) (deli misin sen yav, fiyatını canım sevdiğim görmeyecekse, ona verdiğim değeri bu yollu öğrenemeyecekse ben salak mıyım bir çuval dolusu parayı vereyim bu tırı vırı şeye, unuttum ben etiketi sökmeyi, heyecanlıyım, karışma sen)…
Sevgililer Günü'nü severim. İnsanların karışıklığa, can yanmasına sebebiyet vermeden ortak, evrensel, mutlu şekilde yaşadığı ender günlerin başında gelir. Özeldir. Özeldir, gönül yoldaşınla sana ait olurken aynı aidiyet duygusuyla diğer gönül yoldaşları ile de üleşilmektedir. Özeldir, 'her sevgili birbirine hediye almak durumunda değildir'i yaşarken yaşanan mutluluğun hazzını doyuma ulaştırır. Özeldir, üşümüş iki elin bir cepte buluştuğu anın huzuru normal günlere oranla beşe, ona, on beşe katlanır, o tatta yaşanır.
Özeldir Şubat 14, insana yalnızlığını hatırlatandır. Hatıralarına sahip çıkman gerektiğini ığılca alnına çakandır. Gülümseten, göz dolduran, pişman ettiren, yeniden başlatan ya da iyi ki dedirtendir. Özeldir, bu özelliği hak edecek şekilde karşılanması gerekir.
Günlerin özelliğini kutlu ediyorken abartmamak en güzelidir. Her özel gün özelliğine su ilave edilmemesi gerekecek kadar tok ve kıvamında yaşanmalıdır. O denli güne ve özelliğine saygı duyulmalıdır. Çok pahalı yaşatılmış bir gece dersen, pahası ötekileriyle kıyas kabul etmeyecek ölçüde bir hediye yahut, bana göre değil bu derim; 'bu günü yok saymalı, bu gün tamamen saçmalık' diyorsan ya da, hayır bugün özeldir, özelliğini hak edecek ölçüde tok ve kıvamlı yaşanmalıdır savımla karşındayım.
İki elin bir cepte buluşması, bir fincan taze papatya çayı, en sevdiğimiz, bizim dediğimiz şarkının dudaklarımızda anlamlandırılması, yazandan, söyleyenden, besteleyenden dahi çok daha faklı algılanması…
Yalnızlık ya da. Hatıraların, su içi oksijen miktarı kadar bilimsel argümanlarla değişmeden anımsanması. Biraz buğu belki, belki de gözyaşı, içmene sebebiyet verecek, seni içlendirecek onurlu, erdemli, hüznü bayat, anısı taze birer yaşanmışlık hissiyatı.
Şubat… 14… Tunalı Hilmi'de iki soğuktan kırmızıya durmuş elin bir cepte buluşması…
Gününüzü hakkıyla karşılamanız ve yaşamanız, yaşatmanız dileğimle. Sevgimle…
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Gürkan Canpolat |
Sevmek Bile Uçtu Benden
-Sevmesini Bilenlere-
Üçüncü senenin, son ayıydı. Kulaklarımda her zamanki gibi sözsüz müzikler, duyabiliyordum müziği, herhangi bir alet onu çalmayınca da. Elim sargılıydı; gene sinirlenip kırmıştım bir yerleri, hani o doğum gününde verdiğin vazo var ya onu işte...
Son günlerim o kadar ağır geçiyordu ki; bir yanımda hastabakıcının bıraktığı su ve kuru ekmek diğer yanımda o fotoğraflar. Hani senle benim aynı karede yer aldığımız o yaşlı amcanın çektiği fotoğraflar, amcamın fotoğrafları...
Kanser olduğumu öğrendiğin gün asıl benim hücrelerimin ölümü gerçekleşmişti. Yazılmamış kanunlar vardır ya sen onlardan biriydin. Eylemi kanıtlanan ama herhangi bir kitapta yer almayan. Benim için hala mutluluğunu sayıklamanın hazzı yatıyor, gece sayıklamalarında. Terleyerek kalkmanın verdiği pisliği, var olduğumu bilmenin bana tekrar bir şeyler hatırlattığını düşünerek yaşamamın duygusunu sana anlatmak zor. Bir de "Cerrahpaşa" 'da yatıyorsan hele… Her an öleceksin gibi. Azraillin sohbeti gece bölüyor uykumu, sonra tekrar sen geliyorsun en olmadık yerden; kalbimden…
İnsanın tek dostu kendisidir bunu öğrendim bugün; ama para muhabbeti yapılan arkadaşlıkları, küçük haylaz kaçamakları, ağzı süt kokan dostların fıkralarını ve en önemlisi seni bir türlü öğrenemedim ben. Sende gizli olan beni bulamadım, evcil acılarımı yenemedim. Doktorların heybetini gördükçe, ana kucağı karşılıyor beni rüyamda; hatırlarsın anam sende oklava ile çatık kaşlarını. Senide gördüm babam rüyamda, yüzümü yamul tan o tokadı. Sonra gene dönüyorum o yana, bu yana. Ve omzumu silkiyorum belki varsa senden kalan son saç taneleri, yatık omuzlarımda. Boynumu eğiyorum sana değil kendi kaderime. Sen istisna değildin asıl gerçeğe nail olan bendim, benim gibiler, lügat ta bulunan saflar. Günahını bile beş kuruşa satmayın hasçılar var ya, biz onlarız işte...
Biliyor musun oda arkadaşımda bir kanser hastası idi, hani şu ölümlü hastalık, sonu ölüm olan hastalık. Üç gün önce taburcu oldu, evine nişanlısı ile gitti, üç yıllık... Her gece camı açardı, dışarıyı izleyip olanları kaydederdi. Tıpkı çocukken yaptığımız şu günlük alışkanlığı gibi. Tıpkı bir çocuk gibi... Şehir isimleri yazardı defterine, sonradan oraları gezmek için. Benim de yazmak için bir kalemim olsaydı, hala daha dudaklarımdan dökülen şu sözcükleri yazardım: "Seni Hala Seviyorum."...
Gürkan Canpolat
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
PERSLER GELİYOR VE FRİGYA KRAL YOLU
Medlerle yapılan anlaşma sonunda doğudaki sınırını güvence altına alan Lidya'nın son kralı Kroisos dur. 35 yaşında tahta geçer. Aslında Med prensi olup Lidya kralının kızı ile evlendirilir. Mutlu bir kraldır. Tarihçi Heredot'a göre Lidya altın çağını yaşamaktadır. İlk defa altından para basan darphaneler kurulmuştur. Ve altın külçeler tapınaklara hediye olarak gönderilmiştir. Fakat kralın yaşadığı mutsuz bir olay aynı zamanda Lidya'nın da sonu olmuştur.
Kroisos' un çok sevdiği oğlu Atysl yaban domuzu avlarken kaza sonucu ölür ve iki yıl süreyle kral siyasal etkinlikleri askıya alarak oğlunun yasını tutar. Krallığı yıkan ilk askeri savaşlar MÖ 548 de başlar.
Lidya yine doğudan hissettiği savaş çığlıklarına karşı bir askeri harekat başlattı.
Lidyalılar MÖ 550 de bir süre önce Medlerin İran da kurulacak olan Akamenid (Pers) hanedanının atası olan Kyros'a karşı çıkmış ve bu egemenliğe son vermiştir.
Kroisos tan önceki kral Alyattes'in bir güneş tutulması ile Medlerle imzaladığı barış anlaşması ile doğu sınırı (Kızılırmak) güvence altındadır. Ve iki kral evlatlarını evlendirerek de bu barışı perçinlemişlerdi.
Kyros'un Med hanedanını yerinden etmesi sonucu Lidya kralı Kroisos ta eniştesine yapılan saldırıyı "casus belli" savaş nedeni sayıp Kyros'a savaş ilan etmiş ve doğudaki güvencede böylece yıkılmıştır. Asıl hedefi ise Kızılırmak'ın ilerisi ve Kapadokya bölgesinin eşsiz çekiciliğini topraklarına katmaktır.
Lidya kralı aslında adetleri üzerine yunan bilicilik ocaklarının bazılarına başvurarak savaş hakkında düşüncelerini alırken çok zaman yitirdi. Tüm kehanetleri bir araya getirip yorum yapıncaya kadar da yaz geçti. Kışta Lidya devletine bağlı krallıklardan asker toplamakla geçecekti.
İÖ 547 baharında Lidya kralı Kızılırmak'ın diğer tarafında ise direnişlerle karşılaşmadan baskınlar yaparak geçirdi. Aynı yılın sonbaharında ise Pleria denen mevkide (Pteria Hitlerin Hattuşaş'ı olabilir veya olmaz) kazananı belli olmayan bir savaş yaptı. (kimlerle neden yaptığı bir meraktır hala)
Kışa doğru Lidya kralı başkent Sardeis'e döndü ve toplama ordusunu terhis etti. Çünkü ona göre bir tehlike yoktu. Kış süresince de Mısır'dan, Yunanistan'dan ve Babil'den ücretli asker toparlamayı düşünüyordu.
Oysa gelişen olaylar Lidya kralının beklediği gibi değildi. Çünkü öte yandan savaş ilan edip yendiği Pers krallığının kurucusu olan Kyros ordusunu hiç acele etmeden yeniden düzenledi. Kralyolu dediğimiz mevkiden Anadolu'ya girdi ve ilerledi.
Perslerin bu ilerleyişinden Lidya kralının ancak ordu Gediz mevkisine gelince haberi oldu.
Lidya kralı mevcut orduyla müdafaaya geçmiş olsa da Perslerin bu kez akıllıca askeri harekatı sonucu Lidya başkenti sarp ele geçirildi.
Lidya kralı Kroisos'la yanındakilerin Kimmerlerin düşmez dedikleri iç kaleye çekilecek kadar zaman olmuştur. Ve kale savunmaya geçilmiştir. Ancak Persler miğferini almaya inen bir Lidya askerini görüp korunmasız bırakmış bir yoldan kayalığa tırmanıp hanedanlığın olduğu kaleyi de kolaylıkla ele geçirmişlerdi.
Heredot'un anlattığı hikayeye göre Lidya kralı canını kurtarmış. Konu Kroisos'un küçük oğluyla ilgilidir. Kroisos sağır ve dilsiz olan oğlunu çok severdi. İç kalenin ele geçirilmesiyle ortaya çıkan karmaşadan kralı tanımayan bir Pers askeri tam onu vuracakken çocuk dile gelerek "Kroisos'u öldürme" diye bağırır. Bunu üzerine Lidya kralı Pers kralının huzuruna çıkarılır. Pers kralı bu tutuklusundan çok etkilenmiş ve ona saygı göstermiştir. Kimi zamanda onun öğütlerine kulak vermiştir.
Persleri Lidya'dan atmak için görevlendirilen Lidyalı eyalet valisi Paktyas, Kroisos'un hazinesini derleyip toplamada yardım etmek için görevlendirilmiştir. Ancak paralarla kaçması ve bu paralarin bir ordu kurmak için kullanılması Lidyalıların sonu oldu ve bundan sonra Ege ve Frigya'daki kentler Pers yönetimine boyun eğdi.
MÖ 547 de Lidya'yı alan Pers kralı doğu seferlerine başlamak için Anadolu'dan ayrıldı. Önemli şehirleri ise komutanlarınin yönetimine bıraktı. Bundan sonra Anadolu tam 200 yıl sürecek bir zaman diliminde Pers imparatorluğunun egemenliğine boyun eğiyordu.
Pers imparatorluğunun egemenliğinin uzun sürmesi yönetim içindeki bütünlüğe ve doğrudan doğruya iletisim kolaylığına dayanıyordu.
Perslere ait olduğu bilinen eski bir eski bir ahitten okunabilen bir parça önemli fermanların yerel dillerde yazıldığını akla getiriyor.
"Ve 1. ayın 13ünde kralın yazmanları çağrıldı ve hamanın emrettiği her şey kral straplarına her vilayet üzerinde olan valilere ve her kavimin reislerine her vilayete kendi yazısıyla ve diliyle yazıldı. Kralın Ahaşverouş adı ile yazıldı ve kralın yüzüğü ile mühürlendi. Kralın kendi vilayetlerine mektuplar ulaklar eliyle gönderildi."
Açıkça bellidir ki öyle bir olayda başarılı bir posta hizmeti gerekliydi. Pers imparatorluğunun başkenti olan Susa ile değişik merkezler arasında bir yol şebekesi kurulmuştu. (Pers kralı Dareios zamanında)
Anadolu için en önemli yol Saredis'ten başlayıp Susaya uzanan 2700kmlik Kral yoludur. Bu yol üzerinde 111 posta durağı vardı. Her durakta ulaklar için menzil beygirleri bekletilirdi. Kervanlar bu yolu 90 günde alırken kralın ulakları ise bir haftada kat edebilirlerdi
Kral Yolu Saredis'ten sonra bugünkü İzmir-Ankara .karayolunu izleyerek Sakarya nehri üzerindeki eski Frig başkenti Gordion'a oradan Kızılırmak nehrini 2 kez geçerek Kayseri'ye gelir. Oradan Malatya ya Dicle'den aşağıya Diyarbakır'a oradan Musul'a, Musul üzerindeki geçitlerden birinden Dicle'yi aşıp Mezopotamya'ya oradan da Erbil'i geçip aşağıya doğru inmektedir.
Bu yolun Gordion'daki Frig tümülüslerinin arasından geçen kısa bir bölümü 1955te Amerikalı arkeologlar ortaya çıkarmışlardı. 5m genişliğinde sıkça serilmiş bir taş döşemeli yoldur bu.
Yolun ODTÜ arazi içinde Yalıncak köyü civarındaki kısmı korunmuştur. Ancak Pesinus kazıları sırasında ortaya çıkan kısmın ise pek korunduğu söylenemez. Köylerde bulunan halkın bir kısmı yoldaki taşları sökerek kendi evlerinde kullandıkları görülür. Anadolu üzerinden batıya doğru yapılan askeri akınlarda kral yolu kullanıldı.
Frigya Pers imparatorluğundan sonra Galatya denilen bölge içinde yer alıyor ve büyük satraplıklarından birini teşkil ediyordu.
MÖ 480 yıllarında Yunan-Pers savaşları sırasında Frigler Pers kralı Kserkses'in ordusunda yer aldılar. Ancak Pers kralının boğazları geçerek Avrupa üzerine düzenlediği sefer pek hayırlı olmayacaktır. Zaman ,içinde kurulan yunan bileşkesi Perslerle savaşmaya başlayacak ve imparatorluğun zayıflamasına neden olacaktır.
Bu seferden sonra Frigya'da gittikçe zayıflayarak yunan pazarı için bir esir avı sahası haline gelecektir.
Özellikle bu dönemde Afrika dan ve Asya dolaylarından getirilen esirlerin satıldığı bir esir pazarı durumundadır.
MÖ 395te de Isparta kralı Pers imparatorluğu üzerine bir akın yapmış ve Frigya da Gordion'a kadar gelmiştir. Fakat burayı alamamıştır.
Bugün ise yolunuz Afyon'a bağlı İhsaniye ilçesine düşerse Aslankaya üçler kayası mevkisine bir uğrayın. Frig yolunda gitmiş kervanların, kağnıların izleri o yıllardan günümüze kadar sürmektedir.
Frig Yolu (İhsaniye)
Nurcan Candan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
PARANOYA BAŞLANGICI
" aşk bir ruhsal işkencedir "
evet aşk bir ruhsal işkencedir... bir kere aşık olmaya gör... aşk duygu değildir, bir içgüdüdür... her kişi, kendi soyunu sağlıklı sürdürebileceği kişye aşık olur... bu kendi elinde değildir... tamamen biyolojik ve hormonların karar verebileceği bir içgüdüdür... dış görünüş çok önemlidir...
bazen aşkı tanıyamamızdan kaynaklandığını düşünürüm, dengesiz bir toplum oluşumuzda belki bundandır... aşığım, deyip katlederiz... aşığım deyip, çatılara çıkarız... aşığım deyip, dağa kaldırıp tecevüz ederiz... peki sevgi nerede... sevmeyti bir türlü beceremeyiz... sadece aşık oluruz...
sevmek zor gelir... oysa aşk ve sevgi; akıl ve ruh gibidir, birbirini tamamlar...
aşkın anlamı ayrılıktır... sonunda ayrılık okursa aşk anlam kazanır...
gerisi boş... bakın tarihe... aslı ile kerem... ferhat ile şirin... arzu ile kanber.... hiçbirisi birbirine kavuşamamıştır... kavuşmuş olsalardı aşklarının ne anlamı kalırdı... aşk acı çekmektir... gebermektir... hep o'nu düşünmektir... yerken içerken, oturup kalkarken, otobüse binerken, yürürken, sohbet ederken, bir saniye bile aklımızdan çıkmaz... bir virüstür aşk, bir kere kalbe yerleşmeye dursun yandınız... belki de aşk üzerine en güzel sözü geothe söylemiştir... " her şey aşkın önünde boyun eğer " ne güzel demiştir... gerçekten de böyle değilmidir... kendimiz olmaktan çıkarız...
aşık olduğumuz kişinin istediği biri olup çıkarız... kimse tanıyamaz bizi, eski halimizden eser kalmamıştır bir anda...
günümüzde çıkar aşkları vardır artık... tek taş yüzük alabilen aşkı hakeder... alamayan terk edilmeye ve aşk acısı çekmeye mahkumdur... evin araban ve iyi bir gelirin varsa çıkar aşkları yaşamaya mahkumsun... aşk artık kapitalist bir duygu olmuştur... bir virüstür aşk, kapitalist labaratuvarlarda üretilmiştir... kime aşık olacağımıza artık kendimiz ve hormonlarımız karar veremez... sömürü toplumunun malzemesi olmuştur aşk...
bu ne acı...
ben her gün aşık olurum... nerde bir güzel görsem aşık olurum, onun bundan haberi bile olmaz... ben böle seviyorum aşkı... onu içimdeki gibi tanıyorum... ne istediği önemli değil... nelerden hoşlandığı hiç değil...
ben onu onsuz yaşarım ve severim... huyunu hünerini ben belirlerim...
hoşlanmadığım hiç bir yönü yoktur... o sadece benim içimdedir... herşeyi anlatırsam kirlenir duygularım...
aşk bir ruhsal işkencedir... aşk bir oyundur, kaybedersen acı çekersin, kazanırsan sıkılırsın... " aşık olarak evlendik" kocaman bir yalandır...
aşkın aşk olabilmesi için sonunda ayrılık olmalı, evlilik olursa aşk bitmiş yerini bir ruh işkencesi almıştır... belkide tek kurtuluş sevmektir...
karşılıksız, ya da karşılıklı, sevmek... sevmek... sevmek... düşmanlarını bile sevebilmek... erdemli olmalı sevgi... aşk erdemin önüne geçmiştir hep...
bu gün on dört şubat sevgililer günü... sevgilim yok... ne kadar huzurluyum... ne hediye alacağımın kaygısı yok içimde... ama ben yine de her on dört şubatta bir hediye alıyorum olmayan aşkıma... biriktiriyorum... bir gün karşıma çıkarsa... bir gün benim ruhumda aşk inkencesi görmek isterse, belki panzehirim olur aldığım hediyeler... hediyem de; kelimeler dünyasından her on dört şubatta çaldığım bir harf... bu güne kadar bir cümle oluşturabildim... " sen benim sonsuzluğumsuz "
sevgililer gününüz kutlu olsun...
Erol Uçar
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KAZAN
KAZAN kişinin hayatını öyle çerçevelemiş ve O'nu esir almış bir kelime olarak oluşmuş ki kurtulması için ne yapsa başarılı olamamıştır. Aslında kazan içinde birşeyler ısıtılan gariban bir kaptır yanikim tencerenin ağabeyidir. Ama kazan deyişinin her nasılsa kullanılması cazip gelmiş olmalı ki yaşamın derinliğine inerek kişiyi bazen silkelemiş bazen sarmalamış giderek mutluluk veya mutsuzluğunun simgesi olmuştur. Türeyen kelimelere yaptığı eşlikten doğan birleşik sözler bu tespiti doğrulamaktadır:
KAZAN kaldırma ilk çağlardan bu yana insanlığı peşinden sürükleyen bir eylem olarak boy göstermiştir. Hele Osmanlı da KAZAN kaldırma Zat-ı Şahanelerinin korkulu rüyası olarak Haremdeki tatlı geçen dakikaları bile zehirlemiştir. KAZAN kaldıranların bastırılması işi hep Emir-i Vükelanın boynunun borcu olmakla birlikte sonradan anlaşılmıştır ki KAZANI kaynatan ve kaldıranların arkalarında O'nlar olduğundan boyunları derakap vurulmuştur.
Efendim medeniyyetin dişlerinin otuziki adedinin de sağlam olduğu günlerden bu günlere kadar yanikim tek dişi kalana kadar geçen yüzyıllar içinde hep bu KAZAN kaldırmalar yüzünden bu güzelim kelimeye de yeni isimler takılmasına sebep olmuşlardır. Evrim-Devrim-İhtilal gibi. Bazen tepki olmasın diye Reform-Yenileşme Hareketi-Gelişim Değişim. Benim işim siyasi miyasi tefeküre bağlı analiz /sentez değil zaten bu güne değin büyük üstadlar bu durumları geniş geniş anlatmışlardır.
Hoca Nasrettin'in KAZAN hikayesini bilmeyeneniz yoktur:Hani komşusuna emanet aldığı KAZANı iade ederken küçük bir ilave kazan ile verdiğinde "KAZAN doğurdu "demiş de bir sonraki gün yine aldığında geri almaya gelen komşuya" "öldü "demiş ya şaşıran komşu "Hoca hiç kazan ölürmü?"deyince "Be hey gafil doğurduğuna inanıyorsunda öldüğüne ne diye inanmıyorsun "cevabı akıllara durgunluk veren bir meseldir.
İşte o hesap günümüzde bu gibi işler basit kaldı be hoca seninkinin yüz değil bin çeşidini bulduk çok şükür. Şimdilerde KAZAN-Devlet-i Ali eliyle kazıKAZAN olarak yaşam terapisi yerine geçecek bir hevesle pompalanmaktadır. Nasıl mı? Çarşıda -Pazarda -Parkta-Okul kapılarında-Haydi al biletini kazı KAZAN (3 5 10 misliyle) dışından . Cepteki bir simit peynir parası dahi kalmayıncaya kadar kazıKAZAN.
Etrafı saran KAZANovalara ne demeli !Her bir kişi kendini boy bos önemli değil KAZANovanın en alası sanıyor. Başlıyor sağı solu taciz etmeye sözle -gözle-ileriye giderek elle. Şikayet mikayet kar etmiyor salıveriyorlar tutuklamadan . Hatırlarım böylelerini azıcık karakollarda okşarlardı. Şimdi ABE özgürlükleri kişi hakları öne çıktığından salınırsan veya para cezasına çarptırılırsan ne ola ki!Tacize devam. . Ohhh. ne rahat bir hayat. .
Bu yazıyı yazarken sanki malum olmuş gibi TV. de "Şok-Şok-Şok" haber. İstanbul'da KAZAN patladı 17 ölü onlarca yaralı haberi biraz sonra. . . Sonra haber genişledi maytap atelyesinde patlama 21 ölü 150 yaralı. Yine de şükür patlayan maytap atelyesinin yanında kaçak tüp dolum tesisleri var oraya sıçramadı yoksa facia büyürdü Allaha çok şükür. Zaten İstanbul'da patlayan kalorifer KAZAN 'ları artık olağan olduğundan haber değeri pek yok. Şöyle 5-10 kişi ölecekki haber yapalım ama kaardeşim.
Bir de cadıKAZANları var evlere şenlik. Haddine mi düşmüş doğruyu söylemek veya yazmak insanı öyle bir kaynatırlarki Afrika'nın yamyam KAZANları bunların yanında hiç kalır. Bedduası değerli olarak yorumlanan Kaynana için KAZANda kaynar inşallah denmesi Cehennem Ateşinin üstünde KAZANların olduğunu çağrıştırıyor.
Biz şimdi bu Cehennem lafını bırakalım zaten bu dünyada birçoğumuz öyle veya böyle yaşamakta. Onun için ağzımızı tatlandıracak şeylerden mesela KAZAN dibi tatlısından söz edelim. Hele üstüne şöylecene gülsuyu gezdirsek veya çukulata kırıntıları koysak. Nasıl ama yüzünüzde beliren tebessümü görür gibiyim.
Dünyanın büyük ustalarından ELİA KAZAN kendisinden bu yazıda bahsedilmediğini öbür tarafta olsa da duyabilirse bana gönül koyabilir. Övünmek gibi olacak ama KAZAN eski dostumdur. Canım yüzyüze değil tabi tabi. . İlahi! Filmlerinden ve yazılarından arkadaş oluyorum.
Bu hayatta KAZANmasını bilmek kadar erdem varmı?Haa söyleyin bakayım kelebekler!Ömrünüz oldukça bol bol KAZANç kapılarını siz zorlamaya devam edin benden söylemesi siz bakmayın!elalemin dedikodusuna. .
Beceremezsenizde fazla üzülmeyin canım. KAZAN-KAZAN nereye kadar. İyisimi siz elinizi korkak alıştırmayınız. Nasıl olsa aç mezarı yok !. .
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
SEN YOLLARI
akşamın pembe avuçlarında sarı bir yaprak
imlası bozulmuş bir dağın söylediğidir
kıracın bağrında toz burgaçları
arının pürene söylediğidir
böyle kent ulumaları içinde sevmek
acının sırtlan dişleri arasında
gecenin kalbinde sancırken yıldızlar
en kepir yerinden bozlaklar akıtmak bozkırın
vurulmuş av solumaları içinde sevmek
kekre bir bulutun söylediğidir
omzumda sabırdan dokunmuş heybem
ayrılık nakışlanmış ipliği yürek yaşından
taş kale yüreklerin kapısından geçmişim
susuşun taş kesilmiş çığlıklarından
kirpiğimde kalan nem
gecenin ürkünç uçurumlarından
bir ay devridi ki hele
kır bir kısrak gibi
köpük köpüğe
hoyrat ve kırlıyım
bana tanrısı olduğumu söyleyen
ne kadınlar bıraktım ardımda selsele
bitmez bir heyelanın tozlarına banmış saçlarım
geçtiğim yerlerde koparttığım tufanda
yurtsuz ve yabanlıktır yazgım
her yerde ve zamanda
yellerde savrulan dikenin söylediğidir
bir hitit akşamında
mil çekilmiş gözlerine gönlümün
tam bin yıl söylendim
asuri şarkılarda
seni sevmek
bilinmez denizlere yelken açmaktı
odisseienin gemilerinde
ömründe deniz görmemiş
fyrigyalı bir köleden
eşkiyalar yaratan hasretin
bir korsan gemisi gibi
bela kasırgalarına sürmüş kalbimi
içine dağların siluetini çizip
hükümdarın ölüm fermanıydı
uşşak-ı dil figar bir osmanlı akşamında
boynumda sürgünlük yaftasıydı
kolumda damgaydı
kara yazgıydı alnımda
recmdi
kötü yola düşmüş
bir istanbuldu seni sevmek
geceyle şafağın öpüştüğü ışığın söylediğidir
ömrümü
tüm bozkır yollarının ağıtlarından yazdım zamana
heybemde kalbimin kanla çizilmiş haritası
akmayan gözyaşlarının imlasıyla okuyarak suretini
heybemde uzun havalar
bende kalan gözlerin kalbimin pusulası
sen yollarına düşmüşüm
evrenle buluşturarak her bir heceni
seni sevmek
direnmenin-savaşmanın-isyanın
kalbimdeki sureti
çünki sevdalara bakar kör kalır
başkaldırmasını bilmeyen yürek
alanlarda kalan kanın söylediğidir
Adnan Durmaz
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Sevgili KM Dostu,
Sağlığınız bizim için önemlidir,
Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.
Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.
Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...
Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.
Randevu için: Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)
IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr
Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.
Yazarlarımızın Kitapları
Merih Günay "Martıların Düğünü" |
Nesrin Özyaycı "Işık -II-"
|
Temirağa Demir "Her kardan Adam Olmaz"
|
Şadıman Şenbalkan "Şehit Analarımızın Çığlıkları" |
Hatice Bediroğlu "Düş Kuruyor Gece" |
|
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Müyap, Mesam, Müyorbir ve Msg tarafından lisanslanan www.hitklip.com , bu yanıyla Türkiye'deki ilk yasal video klip sitesi. Kullanıcılar şuan itibariyle sitede bulunan 738 sanatçının 1672 klibini istedikleri kadar izleyebiliyorlar. Sitede arka arkaya izlemek istediğiniz klipler için çalma listesi hazırlamanız mümkün. Site gelirini kliplerin başında ve oynatımı sırasında gösterilen reklamlardan sağlıyor. Sitenin sloganı ise "İnternette korsan klip izlemeye son". Üyelik kaydı yaparken gerekli alanların tamamını eksiksiz olarak doldurduğunuzdan emin olun, en ufak eksiklik ya da hatanız listeyi yeniden doldurmanıza neden olabilir.
Bilgisayarınızın psikolojisinden anlamak için http://www.pckoloji.com/ web sayfasını ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum. Birlikteliğinizin daha verimli (?) ve daha uzun soluklu olması için böyle şeylere önem vermeniz gerekiyor. Şaka bir yana bilişim teknolojisi alanındaki yenilikleri takip etmenin bir yolu da böylesi internet sitelerini takip etmekten geçiyor.
Cep telefonlarınıza ücretsiz indirebileceğiniz oyunlar, temalar, zil sesleri ve programlar için http://gallery.mobile9.com/ Telefonunuzun marka ve modelini seçip size uygun dosyalara ulaşabilirsiniz. Önce bilgisayarınıza indireceğiniz bu dökümanları, cep telefonunuza aktarıp kullanabilirsiniz. Artık cep telefonu ile bilgisayar bağlantısı konusundaki bilgileri de benden istemezsiniz umarım.
Son olarak yasaklı olduğu halde youtube web sitesine girmenin kolay yolu http://anonymouse.org/cgi-bin/anon-www.cgi/http://www.youtube.com Youtube takıntısı olanlara duyurulur
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3752 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))
|
|
|
|
|
|