Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.387

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 3 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Askeri küçük düşürmenin anlamı yok!..


İyi haftalar,

Cuma günü aldığımız haberden sonra şaşkınlığını gizleyemeyen yoktur sanırım. Daha bir gün önce söylenen sözler akla gelince aksi olması mümkün değildi. Büyükanıt Paşa'nın o cümlesini duyunca, yüklü bir miktar için iddiaya bile girebilirdim. Haberin hemen ardından aklımdan türlü şeyler geçti. Öncelikle "Ohhh" dedim, "Hiç olmazsa bir süreliğine şehit cenazesi olmayacak." Harekatın ikinci plana düşüp, esas oğlanın tekrar popüler olacağı, vatandaşın bez konusunda daha bir serinkanlı olabileceği bile aklıma geldi. Ama tek bir şey hiç aklımdan geçmedi, bu çekilmenin ABD güdümünde olduğunu hiç mi hiç düşünmedim. Bunda asker çocuğu olmanın, konuya askeri öncelikler açısından yaklaşmanın daha iyi olacağını düşünmenin rolü var mı bilmiyorum gerçekten. Ama dedim ya ben, duyar duymaz köşelerinde, ekranlarda kan kusan, askeri kukla yerine koyan düşüncesizlerden değilim.

Peki bu büyük hayal kırıklığına ne sebep oldu? Bu soruya verilecek cevap basit, siyasiler. Geciken harekatın halk üzerinde yarattığı infial, vakit geçtikçe biti kıllananların tehditvari söylemleri, meclis içinden gelen "Sayın"lar ve kafasını sadece beze takmış iktidar, başlayan askeri harekatın önemini olabildiğince artırdı. Ekrana çıkan tüm emekli generallerin yorumları, bunlardan etkilenen bizlerin düşünceleri hep bu işin artık öldürücü ve işi bitirici bir harekat olacağı yönündeydi. Oysa, ortaya çıkan görüntüyü değerlendirdiğiniz de, bunun kesinlikle uzun soluklu bir harekat olmayacağı ortadaydı ya da ortadaymış, çünkü bunları ancak şimdi şimdi anlayabiliyoruz. Eksi 25-30 derecede, 1,5 metrelik karın üzerinde 30-40 kilometre içerilere sadece yaya ve uçar birlik olarak girişin başka bir açıklaması olamaz. 2-3 günde bir değiştirilmesi gereken Mehmetçiğin uzun soluklu bir harekat için orada olmadığı açıkmış aslında.

Bu harekat başından sonuna kadar planlı ve o plana göre gerçekleşip biten bir askeri başarı olarak değerlendirilmeli diyorum ben. Ve öylesine gizli yürütülmüş ki, aksini addia etse bile, ne başkomutanın, ne başbakanın ne de ABD'nin plan konusunda en ufak bir bilgisi yokmuş. Şöyle bir düşünelim, eğer ABD'nin bu plandan haberi olsaydı, çekilmeden bir gün önce savunma bakanını yollayıp, "Fazla kalmayın" der miydi? Ya başbakan ulusa seslenişin ilk versiyonunda "Harekat başarıyla devam ediyor." diye seslenir miydi? Peki öte taraftan, diyelim ki asker söz dinledi ve çekilme kararı aldı, bunu hemen gerçekleştirebilir miydi? Yani uzun süre kalmak için oraya giden ama ABD istedi diye geri çekilen 10 bin asker, 24 saatte tümüyle geri dönebilir miydi? Son iki soruya evet diyenler ya saymayı bilmiyorlar ya da art niyetliler. Sadece şu soruya cevap aramak bile neler olduğunu anlamak için yeter. Sırtında 17 kiloluk yükle bir asker, 1.5 metrelik kar üzerinde, hiçbir taşıyıcı olmaksızın, yaya olarak 20 kilometreyi ne kadar zamanda alır? Belli ki, Bush Beyaz Saray'da bilmişlik taslarken Mehmetçik zaten geri dönüş yolundaymış.

Peki nerede yanlış yapıldı? Hiç beklenmedik şekilde, başlandığı andan itibaren, alışık olmadığımız biçimde destek gören bu harekat, dış işlerimizin yani yönetimin aczi sayesinde bir anda ikinci bir çuval geçirme hadisesine döndü. Madem Gül tüm planı, programı biliyordu, ABD Savunma Bakanı Gates'e "Acele etme hemşerim, hafta sonunu hele bir bekle." denemez miydi? Bush beyin her halikarda konuşacağı hesap edilerek, dolaylı yoldan bir kulağa su kaçırma hadisesi gerçekleştirilemez miydi? Dayılanacağımıza, 2-3 gün daha dişimizi sıkıp, kıçımızı kırıp oturamaz mıydık? Ya da Büyükanıt Paşa bizi yanlış düşüncelere sevkeden o cümleyi söylemek yerine, her zaman yaptığı gibi, hiç konuşmamayı tercih edemez miydi? Sonuç olarak başarılı bir operasyon, iyi başlamış, şansına iyi gitmiş ama sonunda iyi yönetilemeyip ele yüze bulaştırılmıştır. Konuyu ABD'ye teslimiyet olarak değil de bu yönüyle değerlendirmenin daha doğru olacağı kanısındayım. Hepinize iyi bir hafta dilerim. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : M.İrfan Kurudirek


İmkân-Sızım

Gerçek hayattan izinsiz alınmıştır... Loş bir bar ortamıydı Ivan'ın kafa dağıtmaya gittiği yer. Yanında sevgilisi olması muhtemel bir kişi ve onları bir araya getirme hevesinde olan hayalsiz, hayâsız, hayatsız bir dost vardı.
Her şey güzel gibi görünse de yolunda gitmeyen çok şey vardı. Muhtemel kişilik olan Hilary ortamda bulunan her potansiyeli değerlendirmekte, hayalsiz Fred ise barda tanıdığı herkesin derdini dinlemekte ve kendi çapında derman olmaya çalışmaktaydı. Oysaki asıl amaç Ivan ile Hilary'i baş başa bırakmaktı. Taraflardan birinin başı büyüktü. Başıbüyük olan Ivan'dı.
Bu güzel bir eşleşme değildi...
Hayatın acımasız yüzüyle çok kez yüzleşen Ivan bu eşleşmenin farkındaydı fakat Hilary daha çocuktu ve her şey tozpembe idi onun için.
İnadına iliklere vuran soğuğa rağmen kalbi korumasız olan Ivan sıkı giyinmiş, Hilary ise yaşının ve cahilliğinin verdiği sıcaklıkla incecik giyinmişti o gece.
...
Birden loş hava dağıldı, müzik sustu... Saçmalayanlarda...
İçeriye zümrüt yeşili gözleri, uzun kızıl saçları, süt beyazı teni ve afili yürüyüşü ile bir güzel girdi...
Adı Gabrielle'miş...
Adını da sevdasını da sonradan öğrendim.

Hilary ile selamlaşmak için yaklaştı o güzel.
Selamlaştılar... Ivan gözlerinin içine baktı ve bir ateş yaktı... Gabrielle ateşin de farkında değildi, Ivan'ın da...
Selam verdi... Gitti...

Hilary sevgilim oldu, Gabrielle sevdam.
Cris vardı birde. Fred'e benzetmek istemediğim ama çoğu özelliğini Fred ile ortak tuttuğum Cris...
Cris serseriydi, gaye taşımazdı. Hayata değişik bakar popülarite ne tarafa çekerse o tarafa giderdi.

Dört kişi olduk bir gün...
Hilary - Ivan
Gabrielle, Cris...
Buluşma tahtasına bu böyle yazıldı fakat kader, iki ismin arasındaki virgülü kaldırarak bir tire koydu...

Sevgili oldular...
Hilary muhtemel ölümle öldü Ivan'ın yüreğinde... Ivan yapamadı, dayanamadı sevmediği birine dokunmaya ve öldürdü onu içinde. Ölen başka şeylerde vardı aslında.
Ivan'ın umutları gibi...

Onlar sarılırken Ivan mutlu oluyordu yalandan da olsa. Beklenmedik birşey gerçekleşti. Ivan şahit olduğu bu olay için kendini öldürmek istese de yapamazdı. Eli, kolu, gönlü bağlıydı...

Gabrielle - Cris yattılar...
Yan odada hayal kuran Ivan'a inat yattılar... Ölüyle beraber olunmazdı Ivan tek yatıyordu. Hilary ise büyümenin planlarını yapıyordu adeta...
Gabrielle o an için mutlu olsa da Ivan o an dahi mutlu olamıyordu.
Ivan odanın duvarlarına sürterken hayallerini gözleri doluyordu bu iğrenç ve acımasız sahneye...

...

Kendini tutamadı ve fırladı odadan.
Şişenin dibinde kalan vodkayı dikti kafasına. Gözyaşları yuvalara sığmıyor, oluk oluk boşalıyordu. Gabrielle dayanamadı bu sahneye...

Bir ilk daha gerçekleşti o gece...
Ivan ile Gabrielle sarıldılar. Ivan'ın gözleri yaşlıydı ve Gabrielle fiilen siliyordu o yaşları.
İçe akan yaşlar sel oldu, ırmak oldu... Olan oldu...

Ivan siliyordu hayal defterine itina ile yazdığı o tozpembe hayalleri. Tüm bunlar gerçekleşirken Cris hayata bir çelme daha takıyordu ve Ivan'ı hiçe sayıyordu.

Bir kötü eşleşme daha vardı bu sahnede...
Kaderin tire koyduğu iki isim daha fazla yürütemedi bu acele aşkı...

Bu sefer Gabrielle kaderden önce davranarak sevdası Ivan için Cris'in üstüne bir çizgi çekti.

Cris her ne kadar yüzsüz olsa da terketti bu sahneyi.
Ivan ile görüşmediler o günden sonra...

Ivan ise alkolü daha da sevmeye başladı son olaylardan sonra. Soğuk ve ayaz dolu bir gece buluştular Gabrielle ile. Sarıldılar... Yemin edilen, and içilen herşey o gece gerçekleşti... Tek birşey hariç...

Ivan sürekli iç çekiyordu. Yanında dostları vardı Orlando ve Michael. Ivan zor duruma düştüğü zaman ikisi de kanını kaşığa döker ve yardıma koşarlardı. Yine öyle oldu.
Ivan için Cris'i aldılar ve tehdit ettiler. "O kızın adını dahi ağzına alırsan bu toprakları unut!"

Ivan mutsuzdu...
Elinde sadece kaybolan umutları ve 9 mm Lorcin L vardı. Bir kağıt kalem aldı ve şu sözler döküldü dudaklarından...

"Çok uçtun... Dayanamadın, uçtun ama hala aynı yerdesin..."

Kahrolduğu bu veda sahnesine vereceği bir karşılık vardı elbet.
Cris'in arkasından "yattığım kızla beraber" deyişini duyar gibiydi.
Gabrielle uzaktaydı ten kadar yakın, ay kadar uzak...

İki kurşun vardı.
Birisi gurur için, birisi Ivan için...
Birisi Gabrielle için, birisi Ivan için...

Tak tak...

Ivan yerde... Beyninde iki delik var...
Kıpkırmızı kan süzülüyor bembeyaz karın üzerine ve sıcaklığı eritiyor mevsimi geçen ve geç gelen karı...

Silah sesini 3 kişi duyuyor...
Tanrı...
Ivan...
Cris...

Ivan bu sahte sahneyi terk ediyor...
Artık sahne dönüşünü beklemeyecek nemli gözlerle...
Sahne yine sahte oyunculara kalıyor... Çırpındığı esaslı dostları toprak altına uğurlarken onu o gözlerini inatla kapatmıyordu. Bir bez çekildi gözlerine...
Beyaz bir bez...

Ve perde...

M.İrfan Kurudirek


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Gül Uysal


"BEN BİTTİM ARTIK, KALMADIM"

bunaltıcı sıcağın, bunaltan dünyasındaki, bulanık insanlarıylayım... içimde karbonmonoksit kalıntıları var ta geçmişten bu günüme... derin bir solukta oksijen yüklemek isterdim artık robotlaşmaya yüz tutmuş, siyaha bürünmüş beyazımsı adı ciğerime. Olmuyor ama, olamıyor..!

aylardan sonra işte yine elimde kalemim. Kelimelerim benimle cebelleşiyor. İçimi döküştürüp rahatlamak amacındayım. Amacım "dökük bir iç"! belki bir gün onu da başarır parmaklarım.. bu ters yüz olmuş hayatın inadına... belki...

gözlerim kamaşıyor karamsarlığımdan. Gözlerimi çevreleyen siyah halkalar mı benim kader çizgim? Ne bu sorunun yanıtını verebilecek biri var yanımda ne de yanımda olan olmayan bir sevim...

annemi özlüyorum, ışıl ışıl parlayan günün karamsar karanlığında. Seçemiyorum kelimeleri. Kelimelerim bile kaçıyor artık benden. Ben onları yakalamak için kanter içindeyken... kaçanın kovalanması bu olsa gerek.

Kulağımda yine Sezen var... "ikili deliliğimi" anlatıyor adeta.hiç olmamış gibi davranabilmeyi.. "yokediciliği"... "daha fazla tükenmeye takatim yok"... ben bittim artık, kalmadım!

Gül Uysal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,609,609,609,609,609,609,609,609,609,60
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Emre Gürkan Kanmaz


Heyecanlanınca çişi gelen insanlardan olmak ya da en basitinden intihar mektubu saçmalığı

Bu şekilde olmasını ben istemedim . Hayat izin verseydi ben de mutlu olan sıradan insanlar gibi mutlu olabilirdim . Neden sıradışı yaşamaya çalıştım , onu da bilmiyorum . Hayallerim vardı , çalışmalıydım . Bir şeyleri başarabilmeyi efrafımdakilere göstermeli , önemli işler yapabileceğimi onlara kanıtlamalıydım . Neden yapamadım , niye olmadı peki ?

Küçüklüğümden beridir yazar olmayı hedefleyen ben , sırf bu amaç uğruna defalarca kez kalbimin ritmini bozdum . Kalbimi haddimden fazla her yoruşumda duraksamam gerektiğini unutarak daha çok yazmaya devam ettim . Yazarak kendimi bulmayı hedefliyordum çünkü . Yazarak bazı şeylerin düzelme ihtimali vardı çünkü , küçük olsalar her bir ihtimali sevmeyi öğretmişti bana hayat .

Daha sonra hayatıma müzik ve sinema girdi . Haluk Levent ' in " Yine Ayrılık " isimli albümü satın aldığım ilk albümdü . Ondan sonra müzik , benim için bir tutkuya dönüştü . Zamanla arşivimi genişlettim . Müziğin evrenselliğine inandığımdan müzik yelpazemi olabildiğince genişletmeye karar verdim . Daha çok solo ya da grup performansı , daha çok enstrüman , daha çok aranjman tanımaya başladım . Kulaklarımın açlığını bir türlü gideremiyordum . Jazz , punk , rock , metal , nu-metal , blues , emo-punk , sefarad , alternatif rock , ambient , techno , yani kısaca , yerli-yabancı ne bulursam dinledim , öyle benimsedim .

Bir sabah uyandığımda , garip bir düşünceyle buldum kendimi . Üretmeye meraklı biri olduğumdan , müzik yapma fikrine sıcak bakmaya başladım . Peki ne yapabilirdim bunu için ? Elimde sadece orta okuldan yadigar blok flütüm vardı . Nota bilgim fena sayılmazdı ancak enstrüman çalma konusunda oldukça bilgisizdim . Her koşulda müzik yapılabilir düşüncesini benimsediğimden elimdeki imkanlarla ilk beste çalışmalarımı gerçekleştirdim . Artık biraz daha iyileşiyor , biraz daha kendimi iyi hissetmeye başlamıştım . Müzik olmasaydı daha kötü olabilirdim . Daha sonra lise dönemimin sonuna tekabül eden bir zamanda rap müzikle tanıştım . Müzik yelpazeme alışık olmadığım bir müzik tarzı eklenmişti.Farkıl aranjmanlar , elektronik altyapılar , ikili üçlü vokal denemeleri vs . kısa sürede ısınmama neden olmuştu . Artık bir şeylerin yapılma vaktinin geldiğini düşünüyordum . İlk stüdyo kaydımı bir arkadaşımla birlikte , başka bir arkadaşımın evinde , yarı profesyonel bir şekilde gerçekleştirdiğimde tarif edilmez bir şaşkınlığın pençesindeydim adeta . Çünkü kendi sesimi ilk defa bir bant kaydında dinlemiştim , üstelik sesimle birlikte fonda müzik te vardı .

Sinemaya gelince ;

Yeşilçam kuşağını hepimiz biliriz . Herşeyin yolunda gittiği o dönem , seks furyasının henüz başlamadığı o dönem , benim henüz annemin rahminde embriyo olmadığım dönem bir sürü yapım gerçekleştirildi . Ucuz ya da pahalı , iyi ya da kötü bir çok yapım vardı ortada . Daha sonra herkesin evine televizyon girdiğinde bu yapımlar ücretsiz olarak bizim oldular . Artık herkesin evinde yerli-yabancı sayısız film izleniyordu akşamları . Orta okul eğitimimin bitimine doğru , ben de televizyon izlemeye merak salmıştım . Yarışma programları , diziler , çocuk programları , çizgi filmler derken hayatım boyunca beni üçüncü kez derinden sarsacak hadiseye şahit oldum . İlk kez televizyon sayesinde b,r s,nema filmi izleyecektim ,çok heyecanlıydım . Filmi baştan sona sessizce izledim , sonrasında altıma edecek kadar korktum . Filmde , biyolojik bir deney sonrasında ufak bir ihmalkarlık sonucu bir sivri sineğin genlerini kendi vücüduna ekleyen bir bilim adamının sivri sineğe dönüşümünü konu alan bir hikayesi vardı . Yanılmıyorsam filmin adı " Sinek " ti . Sonradan çok aradım o filmin vcd ' sini , ama bulamadım .

Hayatımı alt üst eden bu üç başlı düşman , beni normal olmaktan gün geçtikçe uzaklaştırıyordu . Sürekli düşünüyordum , kafamda türlü türlü projeler peydah oluyordu . Kısa metraj , uzun metraj filmler ve senaryoları , hikayeler , romanlar , retorikler , manifestolar , şiir taslakları vs .. vs.. Sürekli düşünüyordum , kalbim her saniye bozuk atıyordu .

İlk uzun metraj film senaryomu (daha önce bir kaç denemem daha oldu ) bitirdiğimde on dokuzumu henüz bitirmiştim . Fena halde heyecanlı oluşum , beni tepeden tırnağa canlı tutuyordu . Yazıcımdan kağıtlara dökülen replikleri kaptığım gibi kapı kapı film yapım şirketlerini dolaşmaya başladım . Bazıları beni iyi karşılıyordu , bazıları söyleyeceklerimi dinlemiyordu , bazıları önce tavşan kanı çay ısmarlayıp daha sonra benimle çalışamayacaklarını söylüyordu ama hiç kimse beni tatmin edecek cevaplar vermiyordu . İstanbul ' da bir çok yapımcı firmanın kapısını yılmadan , ısrarkeş bir ruh haliyle çaldım . İçimde , içinde bulunduğumuz dünyadan kat kat büyük , devasa kolları ve dişleri olan bir umut vardı , o benim korkulu rüyamdı , yatağımın altına her gece gizlenen öcü 'mdü . Sonuç en sonunda hüsran olunca , duraksama dönemine girdim . Suçu onlarda değil de kendimde aramaya başladım . Bildiğim kadarıyla eksik olan bendim .

Kabul ediyorum , müzikten yana şanssız değildim . Zaten , hobi olsun diye amatör olarak müzik yapacaktım . Öyle de oldu nitekim . Canımın istediği vakit girdim stüdyoya , canımın istediği kadar ürettim , kendimi yalnızca kendim ve yakın arkadaşlarım dinledi . Albüm yapma isteğim ilk günden bu yana bitmedi amane için ve nasıl yaparım o albümü , henüz net bir fikrim yok .

Gelelim edebiyat macerama ;

Altıncı sınıftayken , bir gün edebiyat dersinde (klişe olduğunu biliyorum :) kendimi çok mutsuz hissettiğimi hatırlıyorum . O günkü çocuk aklımla şu an bile net hatırlayamadığım bir derdim vardı . Muhtemelen çocukça bir dertti . Ya bilgisayarımın olmadığı için ya da hamburger alacak kadar paramın olmadığı için üzülüyordum . Kız arkadaşımın olmadığı için üzülüyor da olabilirdim .
Edebiyat öğretmenim Ceyda hanım , benim üzüntümü farketmiş olacak ki , beni yanına çağırdı . Sorunumun olup olmadığını sordu , kendisinie konuşarak sorunumu dile getiremeyeceğimi söyledim . Çünkü çok çekingen ve pasif bir çocuktum . Ceyda öğretmenime bu şekilde karşılık verince bana önce kızacağını düşündüm . Kısa süreli bir sessizlik yaşandı aramızda , sınıfın rutin sesi içinde sessizleşebilmiştik . Onun gözlerine baktım , tarifsiz bir aydınlıkla parıldıyordu gözlerinin içi . Şaşakınlığımın verdiği pasifize edici rehavetle , karşılık olsun diye ben de gülümsedim .
Ve bana o an hayatım boyunca unutamadığım şeyler söyledi :

- Bir fikrim var !
- Nedir öğretmenim ?
- Bana yazarak derdini anlatmayı deneyebilirsin , kompozisyon şeklinde . Söz veriyorum kırık not vermeyeceğim sana . Hem sen iyi anlatırsan , sana notun en güzelini hayat verir , ben değil ! Denemek ister misin ?

Tarifsiz bir şaşkınlıkla " Evet " diye haykırınca sınıfta ani bir sessizlik , akabinde de belli belirsiz bir uğultu oldu . Utancımdan gözlerimi yere devirdiğimi Ceyda öğretmenim anladığında sınıftakilerin ağzının payını vermek için tüm sınıfı kompozisyon sınavına tabi tuttu . Beni de kendi masasına oturttu ,çaktırmadan bana göz kırparak sessizce sınıftan dışarı çıktı .

Önce derince nefes aldım . Kalbim delirmişçesine atıyordu , heyecandan çişim gelmişti ama tuvalete gidecek kadar da aptal değildim . Bir ders saatinden daha az bir süre vaktim vardı ve derdimi her ne olursa olsun anlatmaya kararlıydım . Vakit kaybetmeden yazmaya odaklandım .

Kısa bir sürenin sonunda , Ceyda öğretmenim tekrar sınıfa girdi . Sonra yanıma gelerek yazı yazdığım kağıda usulca eğildi . Bitip bitmediğini sordu , bittiğini söylediğimde heyecanlandığını anlamam uzun sürmedi . Okumak için kağıdımı aldığında ondaki heyecanın tümü bana geçmişti , ölmemek için diretiyordum . Karşımda sessizce yazdıklarımı okudu . Ne söyleyeceğini çok merak ediyordum . Bri şey söylemedi , evet hiç bir şey söylemedi . Yine kısa süren sessizliğin sonunda , tam konuşacakken teneffüs zili çaldı . Ceyda öğretmenim gülümseyerek sınıftan çıktı . Şaşkındım , o gün neredeyse hiç konuşmadım .

Ertesi gün , Ceyda öğretmenim sınıfımıza ellerinde bir sürü poşetle geldi . Poşetlerin içini sürüsüne bereket kitapla doluydu . Her türden onlarca kitap . Hikaye , roman ,masal , şiir kitapları ... Elindeki üç poşeti sınıftakilere dağıttı , Geriye kalan iki poşeti bana hediye etti ve devamında ekledi :

- Bu kitaplar senindir bundan sonra .
- Teşekkür ederim öğretmenim , ama kabul edemem .
- Etmelisin Gürkan . Çünkü okumalısın , okudukça yazacaksın , yazdıkça anlayacaksın dünyayı . Saf kalırsan , hayat seni hep kandırır .
- Ben kanmam ki öğretmenim , soyadım " Kanmaz " benim !
- (Gülümseyerek ) Kanarsın sevgili Gürkan , kandığının farkında bile olmazsın üstelik ... Konu kapanmıştır , bu kitaplar artık senin , itiraz istemem !
- Pe .. peki öğretmenim .

O günden beri yazıyorum . Hiç durmadım , devamlı yazdım . Bir çok türde ve konuda yazdım . Kitaplar satın aldım , kitaplar armağan ettim , kitaplar armağan edildi bana . Okudum , okudukça yazdım , yazdıkça anladım ,öğrendim ,çok öğrendim ,kanmadım . Çünkü benim soyadım Kanmaz ' dı , kimseye kanmamalıydım .

...

Bu şekilde olmasını ben istemedim gerçekten , ben hayatla dalga geçmedim ki hayat bana böyle saçma bir ceza versin .Dışarıdan bakıldığında ailem gibi görünen insan müsveddeleri bile beni anlayamadıktan sonra , kime , neyi , nasıl anlatırım bu saatten sonra ? İnanç kavramını da yitirdim ; din dahil , dünyada insanları meşgul edecek herşeye inanmıyorum artık . Herkesin dünyası farklıdır bu dünyada , herkes kendi dünyasında yapayalnızdır . Bulutların üstünde ne var peki ,bana biri parmağıyla gösterip ,bulutların ardındaki budur ya da şudur diyebilir mi ? Hiç sanmıyorum . Ben çok aradım o ' nu , çok yalvardım , dua ettim , haykırdım , kendimi duydum ,dinledim . Boşa zaman harcadığımın farkındayım . Belki de hayat denilen madrabaz , Ceyda öğretmenimin de dediği gibi ben farkında olmadan kandırmış olabilir beni . Bunu tam olarak anlayamasam da , bir şeylerin yolunda gitmediği apaçık ortada . Sonumun yaklaştığını görüyorum . Üzerime bir gün kalın duvarlar örtülecek , gözlerimdeki ışık giderek azalıyor . Ben somut şeyler istedikçe , hayat inadına soyutluk üzerine kafa yoruyor . Nefesim beni fazlasıyla daraltmaya başladı . İçtiğim sigaradan bile zevk alamaz oldum .

Tamam , kabul ediyorum . Olayı gereğinden fazla dramatize edince bir sonuç elde edemeyeceğim , durumumun farkındayım . Ancak yazmadan derdimi normal insanlar gibi ifade edemiyorum . Ben galiba normallikten uzak biriyim . Beni ilgilendiren her durum sadece o an için tedavülde . Belki de böyle olmalı , belki de doğru olan zor olsa bile budur . Hiç bir zaman tam olarak öğrenemeyeceğim sayısız sorun var aklımda . Aklım gazını her an salacak devasa bir zeplin gibi . Uçsuz bucaksız mavilikte uçuyor ama ayaklarının altında her zaman yeryüzü arayan cinsten .

İşte size kendimce kendimi anlatmaya çalıştım . Yeterince anlatabildim mi bilemiyorum ama ben yine de yapmam gereken şeyi yaptım . Kenidimi dizginleme gereği duymadan yazdım . Sizler de okudunuz ya da okumadınız . Bu benim için bundan sonra önemli değil . Hayata dair yazılan her yazının okuyucusuyla buluşabilmesi ihtimali var mıdır peki ?

Bu mektup bir intihar mektubudur ! Fazlasıyla yorgun hissediyorum kendimi . Bu dünyada yapacak hiçbirşeyim kalmadı . Hayat bundan sonra sizler için devam edecek ya da etmeyecek , belki sizi bulutların üstünden izlerim sevgili insanlık , tabi melek olmayı becerebilirsem . Beceremezsem sizler benim tepemden bakarsınız .

Yapmam gereken şeyi yapacağım şimdi , sonsuzluğun barışı için kendimi feda edeceğim . Herkes kendine haddinden fazla iyi baksın lütfen . Kendinize emanet olun yalnızca ve sağlıcakla kalmaya bakın ...

NOT : BU YAZI TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR ,GERÇEK OLANLA ALAKASI YOKTUR !

Emre Gürkan Kanmaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  ABDULKADİR YILDIRIM RESİM SERGİSİ

Şehirlere değer katan, onları yücelten, kültür ve sanat etkinlikleridir. Sanatı ve sanatçıyı destekleyen insanların çok olduğu şehirler, diğer kentlere göre daima bir adım önde olmuşlardır. Trabzon bu açıdan şanslı bir Anadolu şehridir. Bu kentte her gün birkaç etkinlik gerçekleştirilir. Resim sergileri açılır, konferanslar verilir, tiyatro gösterileri yapılır.

Bu hafta Eski Valilik binasında ressam Abdulkadir Yıldırım'ın resimleri sanatseverlerin ilgisine sunuldu. 1959 yılında Trabzon'da doğan Yıldırım, bugüne kadar 11 kişisel resim sergisi açmıştır. Bu onun 12. kişisel resim sergisi oluyor. Sergiyi gezdim ve kendisiyle ayaküstü sohbet ettim. Ressam olsa da aslında esnaflık yapıyor. Resme çok zaman ayıramıyor. Trabzon'u çok seven ve bu şehirde yaşamayı en büyük bahtiyarlık olarak gören Abdulkadir Bey'in resimlerinde bu sevginin yansımalarını görmek mümkündür. O, sergideki yağlıboya çalışmalarına Karadeniz'in yerel özeliklerini yansıtmıştır. Bu resimlerde Karadeniz'in hırçınlığını, kent halkının çalışkanlığını ve hareketli yaşamını görebiliyoruz.

Trabzonlu Ressam Abdulkadir Yıldırım'ın hayatına dair bilgileri kişisel internet sitesinden de öğrenebiliyoruz. O, bu sanal ortamda kendisiyle ilgili şu duygulara ve bilgilere yer vermiştir: "1959 Trabzon doğumludur. 12 yaşında babasını kaybeder ve ailesinin maddi yükünü omuzlar. İlkokul sıralarında öğretmeni resim yeteneğini fark eder ve çalışmalarını devam ettirmesi için onu teşvik eder. Ticaret Lisesi yıllarının ardından esnaflık gelir. Ancak büyük bir ilgi ve sevgiyle yöneldiği resmi de ihmal etmez. Ömrünü hep Trabzon' da geçirmiş olan sanatçı, yöre kültürünü ve iyimser bakış açısını aktarır tablolarıyla. Ağırlıklı olarak Karadeniz' in büyülü mavisini, deniz-insan ilişkisini, yaylaların doğal güzelliğini, yaşam tarzını yansıtır. Şu an çalışmalarını empresyonist tarzda peyzajlarla sürdürmektedir. İlk sergisini 1997'de Trabzon Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açan sanatçı, değişik illerde 11 kişisel sergi açmıştır. Yine değişik illerde 12 grup ve karma sergiye katılmıştır. Abdülkadir Yıldırım, sanatı dünya üzerinde ender paylaşımlardan biri olarak algılarken sizleri tablolarını görmeye davet etmektedir. Karadeniz Pastik Sanatlar Derneği üyesidir."

Trabzonlu ressam Abdulkadir Yıldırım, bugüne kadar başta Trabzon olmak üzere, pek çok şehirde kişisel ve karma sergiler açmıştır. Şimdiye kadar açtığı sergiler, tarihleriyle birlikte şöyle sıralanabilir: "1997 Trabzon Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, 2001 Trabzon Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, 2002 İstanbul Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi, 2003 Konya Ticaret ve Sanayi Odası Fuar Alanı, 2005 Trabzon Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, 2005 Aydın Belediyesi Recep Yazıcıoğlu Kültür ve Sanat Merkezi, 2005 Trabzon Dünya Ticaret Merkezi, 2006 İstanbul Yunus Emre Kültür Merkezi, 2006 Bursa Şefik Bursalı Sanat Galerisi, 2007 Diyarbakır Dağkapı Burcu Güzel Sanatlar Galerisi, 2008 Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi… Bunların yanında 1997-2004 yılları arasında, başta Trabzon Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde olmak üzere, 2004 yılında Şefik Bursalı Sanat Galerisi'nde ve diğer organizasyonlarda karma sergilere katılmıştır. Bunlar da gösteriyor ki Abdulkadir Yıldırım çalışkan, gayretli ve üretken bir ressam… Hayatın devinimi içerisinde sürekli yeni şeyler üretiyor, kendini yeniliyor. Gördüğü iltifatlar onun marifetini daha da artırıyor.

Trabzonlu ressam Abdulkadir Yıldırım'ın fırçasından Trabzon'un dünü, bugünü ve yarını çıkıyor ortaya. Ressam, hayata gülen gözlerle ve büyük bir iyimserlikle bakıyor. Bunu tablolarında da açıkça görebiliriz. Sanatçı kötümser olursa bu olumsuz bakış açısı eserlerine de yansır. Bu da sanatından ilham alanları huzursuzluğa ve karamsarlığa itebilir.

Sanatçı hayatı güzel gösterir, insanlardaki karamsar hissiyatı dağıtır. Yıldırım'ın tablolarında bu bakış açısının olumlu izlerini görebilmekteyiz. Trabzonluların, modernle geleneksel olanı birleştirmeye çalışan bu gibi değerleri desteklemesi, onlara yürek vermesi, kutlu yürüyüşlerinde yalnız olmadıklarını göstermesi sanatın geleceği açısından fevkalade mühimdir. Bu sergiyi mutlaka görmenizi ve ressamı desteklemenizi arzu ediyorum.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


Sevgili Nurettin iş nedeniyle Çin'i ziyaret ettiğinden 1 ay boyunca fallarımız öksüz kalacaktır. Meraklılarına duyurulur.

Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Çetin Yalçın
http://www.kaktusrehberi.com/default.asp?id=83&mnu=83
Yaklaşık 25 yıllık bir kaktüs tutkunu olan Avukat Çetin Yalçın'ın kendi koleksiyonundan çekilmiş diğer fotoğrafları görmek ve Kaktüslerle ilgili pek çok bilgiye ulaşmak için www.kaktusrehberi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Yaren...

Hangi sabah senden daha aydınlık?
Aşkın yüzü seni görmeye alışık..
Lale bahçesinde sen varlığınla bir ışık,
Es de sönsün insanların içindeki karanlık.....

Aydan Seylan

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Babamla Dans - Suat Sungur



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Outdoor hiç bu kadar keyifli anlatılmamıştır desem yeridir. http://www.dask.org.tr/ ...Mağara giysileri genellikle eskidir. İlk giyişten sonra üzerlerinde kalıcı, kirli kahverengi lekeler ve ilginç yırtık ve deliklerden oluşan bir koleksiyon oluşur. Mağaracılar vücudu kaplayan tulumlar ve kotları tercih ederler. Soğuk iklimlerde sweat-shirt veya ceket de kullanılır. Mağaralar ortalama sıcaklığı korudukları için, kuzeydeki mağaralar güneydekilere göre daha soğuk olurlar. Bazı mağaralarda spor ayakkabı da giyilebilir ama bileği koruyan eski botlar idealdir. Tırmanma botları mağaralar için kullanışlı olmakla birlikte iyi bir tırmanma botunu mağarada kullanmamak daha iyi olacaktır. Bir çok tecrübeli mağaracı bu ise adadığı eski, sağlam tabanlı botları kullanır...

En güzel ve de özel yemek tarifleri için http://yemektarifi.com/ ...Uzakdoğu mutfağında köri aslında yavaş yavaş pişen sulu et ve sebze yemeği anlamına geliyor. Özellikle Hindistan mutfağında sık tüketiliyor. Köri yemeğinde vazgeçemeyeceğiniz baharatlar garam masala baharatlarıdır. Tarçın, karanfil, karabiber, kakule ve defne yaprağının birlikte kullanılmasına verilen isimdir...

http://www.teiws.com/ İster eski, ister yeni elinizin altında süper bir film arşivi istermisiniz. Filmler ve diziler konusunda oldukça ayrıntılı olan bu arşivi tüm seyir meraklılarına tavsiye ediyorum. Lost , Prison Break , Supernatural , Heroes , The Lost Room , Dexter , 24 , Bionic Woman , Gossip Girl, .....

...AB, stratejik ortaklık ilişkisinin bulunduğu Çin, Rusya ve Hindistan'ın yanısıra, Brezilya'ya da stratejik ortaklık teklif ediyor. Hedef, biyoyakıt üretimi. IMF verilerine göre Gelişmiş 8 (G8) ülkeleri 2004 yılında dünya ekonomisinin % 44,69'unu karşılıyorken, 2008 yılında bu rakamın % 41,39'a inmesi bekleniyor. Piyasaların gözdesi gelişen ülkeler.... Devamı ve benzer araştırma raporlarını merak edeiyorsanız http://www.danismend.com/

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3752 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe
Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Days Of Pearly Spencer
Marc Almond









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080303.asp
ISSN: 1303-8923
3 Mart 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com