Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.388

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 4 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Tüm yollar onlara çıkıyor arkadaşım!..


Merhabalar,

Dün yazdıklarımızın gün içinde asker sivil her cepheden doğrulanması iyi oldu tabi. Yanlış şey söylememek insanı rahatlıyor. Tam bu rahatlığın rehavetiyle çayımı yudumlarken posta kutuma bir mesaj düştü. Selam sabahtan sonra mesajı şöyle bitirmiş arkadaşım. "İyi güzel ve doğru demişsin editörüm ama gene bir yol bulup AKP b.k atmayı ihmal etmemişsin. Sendeki bu düşmanlığı anlamak mümkün değil." Düşmanlık biraz maksadını aşmış ama birbirimizi pek sevmediğimiz aşikar elbette. Yalnız özellikle çamur attığımı ima eden cümleye bozuldum vallahi. Aklı başında herkesin kolaylıkla yapabileceği bir yorum yaptım ben ve her zaman arasındayım. Dün akşam konu üstünde fikir yürüten epeyce insanı dinledim. Bir kere hemen hepsi askerin bu konuda doğruyu dillendirdiğine inanmış. Kimisi yönetici kadronun ve ABD'nin bu konudan haberdar olduğunu, dolayısıyla ABD'nin yaptığı boşboğazlığın bir taktik gereği olduğunu söylüyor, kimisi de benim gibi bunun tamamen asker insifiyatinde geliştiğini ifade ediyor. Ancak, gün içindeki gelişmeler ve Şükrü Elekdağ'ın değerlendirmesi bende yönetimin ve ABD'nin plandan gerçekten haberdar olduğu izlenimini uyandırdı. Peki madem haberleri vardı, ne halt etmeye Bush bey ve savunma bakanı o lafları etti? Gene Elekdağ'ın değerlendirmesiyle, bunun tek nedeni bitime birkaç gün kala dayılanmayı güç gösterisi sanan siyasilerimize güvenmemeleriydi. Şüpheye düştüler. Bunlar bizi uyutuyor mu yoksa diye vehme kapıldılar. Sonuç olarak o talihsiz açıklamalarla bizi bir kez daha küçük düşürdüler. Peki bunun sorumlusu kim? Tabi ki siyaset ilminin gereklerini yerine getiremeyen saygıdeğer iktidarımız. Gördün mü arkadaşım, nereden gidersen git tüm yollar sevgili büyüklerimize çıkıyor. Haydi esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Ahmet Borucu

 Kalem Çizikleri : Ahmet Borucu


  Sonuç...?

Sonuç…?
Hayatı yazıyorum!
Yaşadıklarımı!
Hikâyelerimi!
Gerçekleri!

(belki de yalanı)!



Apansız gelen ölüm acısının soğuk ve karanlık nefesinin soluk alışlarını hissederken, hayatımdan kesitler oluşturan yaşam parçalarının incelendiği, sorgulandığı, analiz edildiği sonuçta hiçbir neticeye varılamadığı;

İnsanların anlamsız ve boş bakışlarının, tenlerinin duygularından yoksun olduğu, onlarında benim gibi zaman zaman veya her zaman herhangi bir kesici aleti alıp vücutlarının bir parçasına zarar verirken ama yine sonuçta bir neticeye varılamazken;

Kalın çorapların ayakları sıcak tutmayışından kaynaklanan titremelerin bu yetmezken aracın kara saplanması, ölümü hissetmenin, dakikalarca küçük, kısa, ince bir sicimi bilmem kaç ton ağırlığındaki araca bağlayıp çaresizce eski bir minibüsü çekmenin ve üşümenin ötesinde var olan soğuklarında var olduğunu hissetmenin, yabancı filmlere hasıl olan "Tanrı'nın Unuttuğu Yer"i kendi yaşamıyla örgütlemenin, bir kızla oda da kimse yokken kızın ısrarı ve isteği üzerine el ele tutuşmanın ve onu öpmenin, üşümelerin yerine sıcakların vücuda hasıl olmasının ama yine sonuçta hiçbir değişmenin olmayışının;

Çocukların anlamlı ve hoş bakışlarının, vücut sıcaklığının düşmesi üzerine gözlerinden yanaklarına ve sonra çamurdan rengi bozulan buz gibi betona düşen vücut sularına aldırmadan, sıcak tutması için ayaklarının üzerine kat kat giydirilen kalın çorapların ayakkabılarının kısa, küçük, dar, ince olmasından kaynaklanan ısıtmayışı, sobaya uzatılan ıslanmış ayakkabılarından çıkan dumana, kokuya ve ise bakarak onların ısınmalarını beklemeleri, teneffüs aralarında yenilen tandır ekmeklerinin ve kirli ellerinden kirli elbiselerine suyu akan, hiç kimseye aldırış etmeden veya herkesin aynı şeyi yapmasından veya 'aldırış etmenin' ne demek olduğunu bilmeden ellerinde tuttukları yeşil kısımları halen geçmemiş domatesleri, doydukça gülümseyen yüzleri, kendisine ayakkabı hediye edileceğini duyduğu vakit tanımadığı, görmediği, bilmediği belki de hayal dahi edemeyeceği yerden seslenen insan(lar)a karşı harflerin söyleniş tarzına bakmadan kimini kalın kimini ince söylediği: 'Ben onu çok sevecem!' demesi, ama sonuçta hiçbir değişmenin olmayışı;

İnsanların ellerinden geldikçe yaşamın ince ve kalın dallarına tutunuşları, küçük mutluluklarla yaşantılarını değiştirmeleri, kırmızı başlıklı kız hikâyesindeki kızı değil de kurdu düşünmeleri, kurdun neden açlığa düşüşü, kurdu açlığa yiten ve en son çare olarak bir insana saldırışının, mecburen insan gibi konuşmasının, farklı bir boyuta geçmesinin nedenlerini aramasının ve aklına gelen tüm sorulara kendini ikna edici bir cevap bulamayışı, içinde büyüyen isyanların artık zaman ve fırsat buldukça akışa geçmesinin, insanların duygularını düşünmeden onları hiçe sayarak ama karşı tarafın düşüncelerini merak ederek sesini yükseltmeden, geri adım atmadan, korkmadan fikirlerini savunması, bu şekilde kendi varlığını hissetmeye çalışması, ama sonuçta hiçbir değişmenin olmayışı;

Bir yazıyı okurken 'neden bu cümle benim aklıma gelmedi' diyişleri, yazarı kıskanmaları, hikâyelerine giriş arayışları, artık hayal ürünlerini yazmaktan bıkışları, gördüklerini, yaşadıklarını, yazmak hissedişlerinin artık doyulmaz bir noktaya getirişinin oluşturduğu boşlukların, sayfa aralarında ne aradığını bilmeden, harflerin anlamsızlıktan kurtuluşları, aslında bunu var edenin yazanın değil de 'O'nun olması, 'O'nun varlığını hissedip kendi içinde 'O'nu oluşturmaları, bazen 'O'nun varlığını var olduğunu unutuşlarında 'O' diye kime dediğini unuttuğunda, anlamsal karışıklarda, farklı sezişler içine daldığında, içinde yeni bir şeyin bütünleştiği, nihilistliğin kollarında gezinen küçük bir kurtçuğa benzeyişinin tatlandırdığı dudağında oda da ısrarla öpen o kızdan hiçbir tat almadığında, günler sonra intihar ettiğini duyduğunda, duygusuzluğunun değişeceği yerine halen aynı kalması, kandırışlarının kandırışlarına mahkumsal bir hüküm verip, divitten akan son ve acımsı bir cümleye 'nokta' oluşturacak o mürekkebi rol alıp, yine sisin berraklaştırdığı karlı ovaya bakıp hayatının belki de son görüntülerini retinasına kaydettiğini bilmeden, her yorgun düşüşünde var olan, ilk bellediği 'O'na sarılmalarında, unutuşlarının getirdiği sancılarının gebeliğine son verip isyanlarının en büyük parçasının dilinden dökülmesi ve döküntülerini toplamadan kalkıp gidişinin oluşturduğu o karmaşıklık aslında belirsizlik yeni hayatın yolunu açtığını, beyaz ışığın yaklaştığını, hikayeye girişi bulduğunu hissedince yazışlarının son bulmayarak devam edeceğini görüp sevinçlerinin hüzne dönüşmeden bu yolda ilerlemenin zor olduğunu görünce biraz önce ne yazdıklarına bakmadan yazması; ama sonuçta hiçbir değişmenin olmayışı;

Yazdıklarının gerçek ya da hayal olmasının bir önemi olmamasının, gerçeğin ya da hayalin içinde oynanan tiyatro oyunları olması, senaryonun ona, buna, şuna ait olması, ama izleyenlerin oynayana dikkat etmesi, yazanın kendini kandırıp başkası yazdı demesi, gerçek ve hayalin bir anlam ifade etmemesi, yazılanlara değer verilmemesi, kalemi olanların artık sıkılmış olmaları, ön planda yer almanın değersiz olduğunu bilmeleri, yalnızca anlatılanlara önem verilmesini istemeleri, kimilerinin hallerinden şikayetçi olmaları, insanların 'insan'lığı unutmaları, 'değer'sizliklerin artması; ama sonuçta hiçbir değişmenin olmayışı;

Mazoşistliğin oluşturduğu sadistlik duyguların zarar verecek herhangi bir canlı olmadığında, zevk alamayınca, zevksizliğin renginde dolaşmanın sıkıcılığından, sevgilerin hükümsüzlüğünden, yazdıklarının saçmalığından belki de anlamsızlığından ama yine sıkılmadan yazmasından, hayatından nefret etmesine rağmen usanmadan, sıkılmadan dikenli yolda ilerlemeye devam etmeye yemin etmesi ve duygusuzluğundan dudaklarından tat almadığı, kanamanın başlaması, hikâyesine nasıl başlayacağını bulması ve yazmamın zevkine varmak istemesi ve hayatında hiçbir değişmenin olmayışını bilmesine rağmen yazmaya başlaması…

Ve ümitlerine ümit olması için yazmaya başlamaya karar verip, yazmaya başlaması…

Not……: Kahve Molası aracılığıyla başlatmış olduğumuz Güzelsu Köyü İlköğretim Okulu(Ahlat/Bitlis)'na yardımlarını esirgemeyen "Uluslararası Lions 118-T Yönetim Çevresi Federasyonu Başkanı Mahmut Çiloğlu"na teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Ahmet Borucu
ahmetbrc@kahveciyiz.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,298,298,298,298,298,298,298,29
7 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


  Kahveci : Onur Eryılmaz


BİR GECE

Susardın. Susardım. Bir köpek havlamasıyla irkilirdik. Gece sabaha dönüyordu. Soğuktu. Camları buğulu odamda, birbiri ardına yakılan sigaraların dumanlarıyla ısınmaya çalışırdım. Rüzgarın acımasız uğultusu. Yürüdüğünü duyardım. Tuvaletin ışığı açılır, kapısının kolu yavaşça 'tık' diyerek aşağı indirilirdi. Yorganı atardım üzerimden. Oysa ne kadar soğuk, can alıcı…dişlerimi birbirine kenetlerdim. Kulağım sende olurdu. Girdiğin gibi çıkar, ağır ağır, hissettirmeyen adımlarınla yerine dönerdin. Yatmazdım daha. Kalkar, sıkıca giyinirdim. Otururdum masaya. Lambasını da açarak. bir şeyler yazılmalıydı. Hemen. Başlardım da. İki cümleden sonra geçilemezdi üçüncüsüne. Nokta. Balkona çıkardım. Güne inat o dehşetli sessizlik. Sanki huzur. Bir yalnızlık hissi verirdi.

- Zamandan zamana geçiyoruz. Her gün, öncekine değişerek. Konuşmada, düşünmede, oturmada, dide, yürümede… Hep aynı mı olmak… Kendim olabilmek. İlerleyene inat. Başarmak. Bilmiyorum.

Karşı evin ışığı yanıyor birden. Saate bakıyorum. Üçü otuz iki geçiyor. Hasan amcanın da uykusunun kaçtığını düşünüyorum, benim gibi. İçeriye giriyorum. Biraz olsun daha sıcak. Ürpermelerim odada bir sağa bir sola yürüdükçe azalıyor. Frenine yavaşça basılıp park edilmeye çalışılan bir arabaya benzetiyorum kendimi, motoru diniyor, duruyor, yorgunluğu geçiyor. Uyuyacak. Ayaktayım. Günler yetmiyor kendimle kaldığım gecelerde de. Kazağımı çıkartıyorum. Önden fermuarlı eşofman üstü beyaz atletimin üzerinde. Ellerimi birleştiriyorum. Bir sigara daha.

- İnsan zamanı kazanmalı. Bilmeden yaşamak ölümdür. Acı, tatsız ve sıkıntılı bir ölüm. Yaratmalı. Arta kalan ne varsa, oturmalı, şöyle bir iyice düşünmeli. Dünden bugüne. Görmeli kendini ve kendi eksenindekileri .

Öksürükle yeniden dünyaya dönüyorum. Ciğerleri deliniyor sanki. Hümkürüyor. Ne akıyor ki burnundan. Bir damla su. Mendiline. Kapının önündeyim. Açmalı, gidip sormalı! Olmuyor. Açmıyorum, belki de açamıyorum. Onu düşünmenin ona acı vereceğini bildiğimden mi? Evet-hayır. Kesiliyor sesler. Gömülüyoruz. O kendine, ben ona. Bilmiyor. Biliyor da hissettirmiyor. Susuyor. Arada bir de konuştuğu, ağzından dökülen kısa cümleler de olmasa. Uzanıyorum. Arkamı dönüp uyumak. Üç dört saat. Olmayacak. Gene uykusuz başlayacağız sabahtan güne. Avutmalıyım kendimi. Kandırabildiğim kadar. Oyun. Herkesin başkasına oynadığını kendime… Yapabilirim. Eminim. Gözleri önüme geliyor. Derinden bakışlar. O an titriyorum. İşte diyorum, vazgeçtin gene. Kaybettin. Başlamadın halbuki. Ama gene de kaybettin, oyuna başlamadan, geldi, baktı ve son. Olamadın. Kendinden başkası olamadın. Yorganı çekiyorum üstüme. Bir öksürük sesi, kısa, hemen kesiliyor. Sessizlik. Sen de sus lütfen artık. Bak sustu o. Susardın. Sus! Birazdan sabah olacak. Masa başında bulacaksın kendini. Çalan ilk telefonla uykun açılacak. Daha ki akşamımıza dek sürecekte. Gözlerimi kapıyorum. Saatim 6:30' kurulu…

Onur Eryılmaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Kübra Albayrak


EROSUN LANETİ!!!

Mizahsı bir gülüş dudaklarında. Gözlerinden bir yalan süzülüyor. Burnun sancılı bir ağlamadan kalma akmakta. Bir Da Vinci ürününden daha porte, daha asil, daha resmi bir resimlik var yüzünde. Ben yüzünü anlatıyorum, yüzün terkedilmişliğin ayyaş ekşiliğinde. Sen bilmiyorsun. Gözlerin, sözlerin çocuksu bir şımarıklıklar reddediyor zor günler geçirdiğini. Oysa hüznün yüzünden okunuyor. Bu yüzden mi geldin bana. Hüznünü mü gösterecektin yoksa üzgün olmadığını mı söyleyeceksin? SUS. Sormayacağım. Bütün sancıların, acıların, duygu dökümanların sende kalsın. Bende pekiyi sayılmam. Az önce söndürdüm ateşli bir sevdayı kahve tabağımda. Biraz temizlesene şuraları her yer kan revan olmuş. Ama dur sen neden gelmiştin? Baştan söyleyeyim anlatacakların varsa dinlerim. Ama merhemlik bekleme benden. En son tüpü şu gidene harcadım. Ama derin bir yaraya daha müsait miyim diye soruyorsan, sanırım müsaidim. Yaralar zaten iyileşmeyenin üzerine açıldığında daha çok acıtmaz mı? Acıtmak için gelmedin mi sende diğerleri gibi.

Biraz alkol getirsene, hemen heveslenme meze yok yabancı… Kavuna alerjim var, peynir dün biti, sınırsız ton bağına Avrupa birliğine girme sebebiyle sınır konuldu. Yara gene kanadı. Bak tam buraya açacaksın yarayı diğerinin üstüne. Daha gençken alışsın işte yaralara, yaralanmalara. Vakit bir tutam mutluluk uğruna yardan düşme vaktidir. Bütün can acıtan vakitleri yarlara doldurup üstüne basma vaktidir. Üstüne basılmışlığın yaralarıdır bu gördüğün. Buna benzer bir üslubu vardı sevdiğim yazarın, böyle anlatıyordu iç kanamaları işte. Ya da benim üslubum ona benziyordur. O benden önce başlamış kanamaya…

Vay saat 05:20 olmuş. Gittin mi? Daha gelmeden. Gördüklerinden mi korktun. Seninde gönlünün bu halde olduğunu bilmek rahatsız mı etti. Yoksa canımı yakmaya gelmiştin de, canın yanacağını düşünüp geri gittin. Bütün gelenler, gidenler gibi. Çok ulu ortada kalmış içim sen şimdi toplamamda yardım etmezsin.

Yeni bir gün doğuyor şafak kızıl. Paslı bir bisturi cellâtlık ediyor hastalıklı aşklara. İşte aktı kan. Sabahlar neden kızıl doğuyor sanıyorsun. Erosun laneti. Her asil olmayan aşk tan yeri ağrırken güneşin kızıllığında kurban edilirmiş. Kimse fark etmesin diye kızıllığı. Eros gibi bir tanrısı varken aşkın asaletinden taviz veriri mi? Bu sabahın kızıllığı benim için sıra benim kinde. Dedim o kadar rezil etmeyelim diye ama… Ondan beyazlar içindeyim bu gün güneş kızlığında yaşanan rezillikleri kurban sevgimi Erosa hediye edeceğim…

Kübra Albayrak


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,008,008,008,008,008,008,008,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


SATAŞMA BANA SATAŞIRIM SANA

Sataşmak, "musallat olmak, sarkıntılık etmek" anlamını bilenler bilir de bildikleri halde birileri, birilerine sataşmadan duramaz!
Son günlerin trendi sataşmak olmuş! Ya başka işleri yok, ya da gündeme gelebilmek için şart oldu, durduk yerde had bilmeden sataşmak!
Meyve dalında olgunlaşırken, ham olanlar da olmadan, bodoslama daldıkları laf yetiştirme işlerinde, üstlerine vazife olmayan her ne varsa yazıyor, konuşuyor...
Yaşamın içinde var olan nesnelikte, nesne adına konuşmak bir zanaat ise, konuşmamak da bir zanaat bir düşünceye göre.
Ve kanımca da AYDIN insanın görevi konuşmak, anlatmakla başlıyor.
Ama gerçek AYDININ söylemleri ve altını çizeceği mezara götürmeyeceği bilgi ve birikimleri ile tabii ki.
Gel gelelim YARI AYDINLAR çıkıyor ortaya ve konuşuyor ve de sataşıyor, birilerine.
Bazı kalem sahipleri, hemcinslerim üstüne ahkâm da kesiyor...
Tecrübeden mi acaba?
Tespitim odur ki, o yazıda da kadına bir sataşma var!
"Kadınlar birbirine güvenmez" demiş bir fikir yazısında Reha Muhtar! Doğrudur ve yanlıştır tartışılır ama burada tüm kadınlara bir gönderme seziyorum.
Kadın kadının kurdu olunca, güvenmez tabiatıyla kadın, ama kadın, annesine güvenir...
O kadın, eşine güvenir...
İnsana güvenir ve en önemlisi de KADIN, kendine güvenir.
Sataştınız sataştım şimdi Sayın Muhtar.
"Yoksa şu sataşma işi elde olmayan nedenlerden dolayı mı oluyor?" diye düşünür de oldum bu vaziyette.
Bülent Ersoy'un pop-star yarışmasında gündeme düşmek için ettiği boyundan büyük kelâmlar, sataşmanın başka bir boyutudur kanaatimce.
Çünkü ben bir "kadın insan" olarak, gerçek bir kadın olarak da, Bülent Ersoy gibi düşünemem ve de en önemlisi kaleme aldığım "Şehit Analarımızın Çığlıkları" adlı araştırma kitabımda gerçek kadınlarımızın ve ŞEHİT ANALARIMIZIN ağzından dinlediğim ŞEHİTLERİMİZİN kısa yaşamlarının ardından dahi elleri öpülesi ŞEHİT ANALARIMIZ, "BİR OĞLUM DAHA VAR, ONU DA ASKERE GÖNDERİRİM VATAN SAĞ OLSUN" diyor.
Ya...
Bilmeden, araştırmadan, kadını kategorize edenlere duyurulur buradan:
Çünkü biz NİNE HATUNLARIN soyundan gelen Türk Kadınlarıyız ve bu bizim olan eşsiz vatan için topta taşırız, gözümüzden kıskandığımız yavrumuzu askerlik görevini ifşa etmeye de göndeririz biz kadınlar.
Ancak ve ancak hiçbir anne, yavrusunun şehit olsa da ölmesini istemez AMA, VATAN İÇİN ŞEHİT OLAN EVLADININ ACISINDA BİLE METANETLE DAVRANIR.
Nitekim ŞEHİT ANALARIMIZ "Vatan Sağ Olsun" dediler, diyorlar da.
Şimdilerde Sabah Gazetesi'nde yazan Nazlı Hanım da habire sataşıyor kendi gibi düşünmeyen kalem sahiplerine.
Dubai'yi örnek gösteriyor...
Ruhat Mengi de Vatan Gazetesi'ndeki köşesinden cevap veriyor bu imtiyazlı hanım meslektaşına.
Velhasılım herkes bir sataşma kültürüne yelken açmış, "ben bilirim" edası ile ahkâm kesiyor.
"Yahu(!) bunlarda çok oluyor" diyenler ise, kendi kendilerine söyleniyorlar. Ve çünkü medyanın gücü ellerinde olanlarda konuşma özgürlüğü... Düşüncelerini söyleme ve yayma da.
"Şimdi sataşma zamanı değil'" desem kim takar beni?
Ve gene çünkü sataşanların pirim yaptığı bir platformda, ellerine geçirdikleri köşeli kalemlerle söz tıkandığı anda, ya da konu sıkıntısında ""sataşma" gibi bir kolaycılık var.
Sataş ki, sesini daha çok duyur mantığı da!..

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,449,449,449,449,449,449,449,449,44
9 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Çetin Yalçın
http://www.kaktusrehberi.com/default.asp?id=83&mnu=83
Yaklaşık 25 yıllık bir kaktüs tutkunu olan Avukat Çetin Yalçın'ın kendi koleksiyonundan çekilmiş diğer fotoğrafları görmek ve Kaktüslerle ilgili pek çok bilgiye ulaşmak için www.kaktusrehberi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ÖZLEDİM

Bil bilsen nasıl özledim seni
Kara kaşlım kara gözlüm
Kaçak aşkım yasağım
Sarhoşluğum
Söğüt gölgem
Dilini dudağını
Sözlerini özledim
Ansızın gelsen
Şaşırsam
Boynuna sarılıp öylece kalsam
Küs, sitem et
Vur duvarlara sensiz olan her şeyi
Çat kaşlarını
Tutsaklığım
Türküm
Hoyratım
Vay canım vay
Gel yüreğine bas beni
Sıkı sıkı sarılmanı özledim

Menderes Samancılar

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Babamla Dans - Suat Sungur



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Outdoor hiç bu kadar keyifli anlatılmamıştır desem yeridir. http://www.dask.org.tr/ ...Mağara giysileri genellikle eskidir. İlk giyişten sonra üzerlerinde kalıcı, kirli kahverengi lekeler ve ilginç yırtık ve deliklerden oluşan bir koleksiyon oluşur. Mağaracılar vücudu kaplayan tulumlar ve kotları tercih ederler. Soğuk iklimlerde sweat-shirt veya ceket de kullanılır. Mağaralar ortalama sıcaklığı korudukları için, kuzeydeki mağaralar güneydekilere göre daha soğuk olurlar. Bazı mağaralarda spor ayakkabı da giyilebilir ama bileği koruyan eski botlar idealdir. Tırmanma botları mağaralar için kullanışlı olmakla birlikte iyi bir tırmanma botunu mağarada kullanmamak daha iyi olacaktır. Bir çok tecrübeli mağaracı bu ise adadığı eski, sağlam tabanlı botları kullanır...

En güzel ve de özel yemek tarifleri için http://yemektarifi.com/ ...Uzakdoğu mutfağında köri aslında yavaş yavaş pişen sulu et ve sebze yemeği anlamına geliyor. Özellikle Hindistan mutfağında sık tüketiliyor. Köri yemeğinde vazgeçemeyeceğiniz baharatlar garam masala baharatlarıdır. Tarçın, karanfil, karabiber, kakule ve defne yaprağının birlikte kullanılmasına verilen isimdir...

http://www.teiws.com/ İster eski, ister yeni elinizin altında süper bir film arşivi istermisiniz. Filmler ve diziler konusunda oldukça ayrıntılı olan bu arşivi tüm seyir meraklılarına tavsiye ediyorum. Lost , Prison Break , Supernatural , Heroes , The Lost Room , Dexter , 24 , Bionic Woman , Gossip Girl, .....

...AB, stratejik ortaklık ilişkisinin bulunduğu Çin, Rusya ve Hindistan'ın yanısıra, Brezilya'ya da stratejik ortaklık teklif ediyor. Hedef, biyoyakıt üretimi. IMF verilerine göre Gelişmiş 8 (G8) ülkeleri 2004 yılında dünya ekonomisinin % 44,69'unu karşılıyorken, 2008 yılında bu rakamın % 41,39'a inmesi bekleniyor. Piyasaların gözdesi gelişen ülkeler.... Devamı ve benzer araştırma raporlarını merak edeiyorsanız http://www.danismend.com/

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3752 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe
Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Une belle histoire
Michel Fugain









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080304.asp
ISSN: 1303-8923
4 Mart 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com