|
|
|
6 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Yapmayın, birileri ellerini ovuşturuyor!.. |
Merhabalar,
Olan biteni şaşkın şaşkın izliyorum. Demeçler, bildiriler gırla gidiyor. Dün birbirine "Hop" diyenler bugün kanka, elele gezenler şimdi küs. Hainlik, saygısızlık sözleri ayağa düştü sürünüyor. Ve işin en traji komik yanı, tüm olan bitenin müsebbibleri el ovuşturup tekbir getiriyor. Yönetimdeki sallapatilik, bekleyelim görelimcilik, memleketi bugüne kadar hiç alışık olmadığı bir tartışmanın içine sokuyor. Eleştirileri asıl üzerine alıp cevaplaması gerekn Tayyip Bey ve şurekası, daha dün "Fazla konuşma" dedikleri askeri, muhalefetle karşı karşıya bırakıp grubunda hamaset nutukları atıyor. Anlaşılan o ki, bunlardan kurtulmadan bize huzur haram. Ya tüm bu oyuna, hiç gereği yokken, durumdan vazife çıkararak mı yoksa alınganlık göstererek mi bilinmez, katılan askere ne demeli bilmem. Daha ilk açıklamasıyla halkı büyük çoğunlukla ikna eden asker, siyasi başarısızlığı işaret eden eleştirileri neden üstüne aldı bilinmez. Haydi bir şekilde aldı diyelim, niye amacını aşan cümleler kurulur, bunu anlamak imkansız. Büyükanıt Paşa ona kadar sayıp biraz dolaşsaydı çok farklı bir bildiri kaleme aldırırdı, hatta hiç cevap vermezdi diye düşünüyorum. İşte şekilde görüldüğü gibi acele işe şeytan karıştı. Hepsi bir yana, başta söylediğimizi yinelemekte yarar var. Bu sürtüşmenin hasadını alanlar bellidir. Daha fazla sevinmelerini sağlamamak için, söylenen her kelimeyi defalarca düşünüp, tartıp öyle zikretmek gerekir. Yoksa teferruata dalıp asıl meseleleri atlıyoruz. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan BÜYÜMEK; SENİNLE ve SENSİZ… |
|
Tam bir sene bitti…
Ortalığa saçılan renklerim, mevsimlerimle , kırılan camlarım, yaratılan oyun parklarımla, ayazı ve şafağıyla… Sonu gelmez yollardan manevralar, sonsuzluk uğruna darbeler ve dans ve son… Yorgunluğuyla, engebelerinin hırpalayıcı dokusuyla ama güneşle… Dans… Soluğumun kesildiği rüzgârlara bir selâm çaktım bir batık perşembe ikindisinde… Saçlarının gölgesinde liseli kızların… Bir mide bulantısı şimdi denizlerde çalkalananlar. Yitirdiklerinle, kazandıklarını dengelemeyen bir terazinin tek tarafına yığıldım kaldım. Yorgun mayıs goncaları selam dururken yeni güne , bende mevsim güz… Tutkusuz bir alev renkli kütle tekzip ediyor geceyi, tutkuyu bende bırakmış… Kaleme erişemeyen bir mapusluk bu… Ne bahar ne yaz, her mevsim sana atılan bir zar… Dudaklarıma değmez oldu uzak ilçelerden beklediğim soğuklar ve otobüsler gitmez oldu içimden geçen şehirlerin duraklarına… Doruksuz dağların yamaçlarında bir beyaz masal şimdi iklim yalanları, susmayan müzikte sadece darbeler…"Kalbimde bir pişmanlık olma/ tenimde sıradan anı/ yatağımdaki tükeniş olma/ düşlerime kal" Coğrafyama çizilemeyen haritalarda yolumu kaybettim, dizelere tutuklu kalbim… "Gelmedin/ Adsız bir ırmağa aktı yüzüm/ ölü bir albatros olmak istedim…"
Deniz Marmasan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
ANADOLU KÜLTÜRÜNDE "KİBELE"
Kibele ismini Kybelon dağından almıştır. İlkel bir Anadolu inanışıdır. Frigler tarafından Agolistis olarak tanımlanır. Anadolu'daki etkisi ise 7 bin yıllıktır. Çatalhöyük ve hacılarda bulunmuş neolitik çağa ait kilden heykelciklerine rastlanılmıştır.
Bugünkü Malatya'nın bulunduğu mevkide Paleolitik çağa kadar bir zaman yolculuğu yapalım. İnderesi denilen bir mevkide mağara adamının yaşamına rastlıyoruz.
1979'da Karakaya baraj gölü kurtarma kazılarında Caferhöyük'te yapılan kazılarda o yöre insanının mağaralardan çıkıp ovada hayvancılık ve tarımla uğraşmaya başladığını ve yerleşik hayata geçmeye başladığını sezinliyoruz. Burada dünyanın ilk heykel örneği sayılan beyaz kireç taşından yapılmış küçük figürler MÖ 7000 yılına ışık tutar. Malatya arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
Hititlerden önce Hatti ismini görüyoruz. Çatalhöyük bölgesinde sonra MÖ 1700-1200 de ise Hitit devletine rastlıyoruz. Ortak noktaları ise Frig dilindeki kibele.
Eskişehir'de ise neolitik çağa ait buluntular vardır. Fakat bunlar Çatalhöyüktekiler kadar zengin değildir. Hitit uygarlığına ait çok az sayıda eser vardır Eskişehir'de. Ve bunlar çoğunlukla bugünkü Frigya vadisi olarak tabir edilen mevkidedir.
Kibele'nin asıl önem kazanmaya başladığı dönem ise Frig uygarlığıdır. Friglerin hemen tümüyle Anadolu geleneklerini benimsemiş ve bunları sürdürmüş oldukları en iyi biçimi Kibele gösterir.
Frigya'nın en eski ve en kendine özgü kültürüdür. Luvilerce kubaba, Lidyalılarca kibele., yunalılarca Kybele, Fransızca yazımı Cybelehin ve Türkçe'deki okunuşu Sibel'dir. Magne Makr, Dindymene adları ile de anılır.
Kibele Frig inanışlarına göre gökten inmiş bir idoldür. Buda olasılık siyah meteorik bir taştır. Burada Kibele ve onun yanında genç sevgilisi atis bulunuyordu.
Başka Frig efsanesi ise şöyledir.
Kibele gökten inmiştir. Genç kızların koruyucusudur. Başında kaleye benzer yüksek bir taş vardır. Bu taç onun kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni sayıldığının simgesidir.
Kibele bir gün ekili olan tarım arazilerini gezerken Attis adlı bir delikanlıya aşık olur. Ancak Atisin bu aşktan haberi yoktur. Pessinus kralının kızıyla evlenme hazırlığındadır.
Düğün yeri kurulmuş düğüne çağrılan tüm konuklar yerlerini almıştır. Gözünü aşk bürüyen Kibele onlarca görkemiyle birden düğün yerinde ortaya çıkar. Ve gücünü kullanarak sevdiği erkek Atisi çıldırdır. Bir anda çılgına dönen bir yandan dans eder bir yandan da kendini hadim eder. Atisin kasıklarından boşalan kanlar toprağı sular topraktan bitkiler fışkırır.
Atisin kendiside ölür ve bir çam ağacına dönüşür. Kibele de onu hiç bozulmamasını sağlar. Ancak ilkbaharda Kibele'nin gözyaşlarıyla çam ağaçları daha da canlanır. Çam ağaçlarının yaz kış hiç bozulmadan kalması böyle bir efsane bağlanır.
Kibele'nin asıl varoluş yerinin Pessinus olduğu tabir edilir. Bu bölgede Frigya döneminde ona bir tapınak inşa edildi.
Anadoluyu Helenizm kültürü ile doldurmaya gelenler Kibele'den etkilendiler ve bir kültür mozaiğinin oluşmasına neden oldular.
Özellikle Bergama krallığını yönetiminde ve galatların başkenti durumundaki Pesinus'ta bulunan Kibele en görkemli çağını yaşıyordu. Hatta bu inanç Italyada bulunan Roma kültürünü bile etkilemişti.
Bergama döneminde prenslik kurulmuş ve burayı da Kibele'nin rahipleri yönetmişti.
Pessinus'un kral yolu üzerinde bulunması da buranın önemini artırmıştı. Persler döneminde Anadolu halkının birçoğu buraya Kibeleyi ziyaret ve hac amaçlı gelirdi. Hac ve törenleri rahipler yönetirdi. Özellikle 22 mart ta Kibelenin gözyaşı ile doğanın tekrar canlandığına inanılırdı.
Kibele rahiplerinin bir kısmına attos bir kısmına gallus denirdi. Attoslar baş rahip sınıfındandı. Ve hepside kendisini Kibele için hadim etmiş seçkin kişiler olarak görülürdü. Galloslar ise onların yardımcılarıydı.
Bu tarihte büyük bir şölen düzenlenirdi. Atis'in altında erkekliğini feda ettiği ve sevgisini ifade eden çam ağacından kesilmiş bir dalı tapınağa gallos rahipleri tarafından büyük bir ihtişamla getirilirdi. Tüm dindaşlar ve rahipler matem içinde göğüslerini döver çam kozalakları ile her yerlerini kanatırlardı. Bir yandan müzik eşliğinde galloslar tapınağın mihrabı çevresinde kendilerini kaybedinceye kadar dönerler. Bazen de gelişmiş olan biri mihrabı üzerinde hadim olur va attos sınıfına geçerdi. Aynı zamanda Kibele ile birleşmiş olurdu. 25 martta ise başrahip archigallos birden bire bütün lambaları yaktırır. Attis tekrar dirilmiş olur. Çocuklar ve genç kızlar beyaz elbiseler giyerler. Coşkun bir bayram başlamış olurdu.
Diğer şehirlerde ise Kibelenin kutsal alanları genellikle dağlarda ve tatlı su kaynaklarının yanına inşa edilmişti. Onun tatlı su kaynaklarının yakınındaki çıplak kayalıklarda olduğu rivayet edilirdi.
Pessinus kenti ve Kibele tapınakları önce yağmacı Kimmerler döneminde zarar görmüşlerdi. Bergama döneminde ise buraya görkemli bir tapınak inşa edilmişti. Bu tapınakla ilgili roma kaynaklarında şöyle bir hikaye anlatılır.
Roma ile Kartaca arasında uzun beridir süren bir savaş vardır. MÖ 205 de Roma senatosu Pun savaşlarının sonucu öğrenmek için en sonunda Sibel (Kibele) kehanet kitaplarına başvurur. Kehanete göre düşmanı Roma topraklarından çıkarmak için Kibele'yi Roma'ya getirmek gerekmektedir. Bunun üzerine Roma senatosu Bergama Kralı Attolos'a elçiler göndererek Kibele'nin yeryüzüne indiği küntü romaya getirmek için izin alırlar.
Büyük bir heyet Pessinus'a gelerek Kybele taşını alıp, Dikili üzerinden Roma'ya doğru yola çıkarlar. ( MÖ. 204 yılında). Gemi Tiber Nehrinde kayaya oturur, büyük uğraşılara rağmen yerinden kımıldamaz. Kahinler, lekelenmemiş bir kızın, kuşağıyla gemiyi kurtaracağı kehanetinde bulunurlar. Bir çok genç kız bu onura sahip olabilmek için girişimlerde bulunurlarsa da sonuç alınmaz. İftiraya uğramış ve kötü kadın damgası yemiş genç ve güzel Claudio Quinta gelir, kuşağını gemiye bağlar ve çeker. Hem gemi hem genç kız kurtulmuştur. Kybele Taşı Roma'ya getirilir, Palatinus Dağındaki tapınağa konur. Roma Kartaca'ya galip gelir. Taş o devirde konduğu yerde durmaktadır.
Bu künt siyah bir taştır. Bu nedenle karataşı olarak da adlandırılır. Kibele küntü patinus tepesine yerleştirilir. 12 yıl sonra kendisi için özel bir tapınak inşa edilir. Ayrıca her yıl nisan ayında 6. gün Frigyalı kibele kentte gezdirilerek halktan sadaka toplarlar. 204 yılında kartacalılara karşı büyük bir zafer kazanılır ve 203te kesin bir zaferle savaş noktalanır.
Roma imparatoru Kibeleye saygısından Pessinusta Bergama kralının aracılığı ile muhteşem bir tapınak yaptırır. Kybele, başında taç yerine bir kuleyle gösterilirdi. ( Sonraları Kybele Artemis'e dönüşmüş, Artemis'te başında kuleyle betimlenmiştir.) Günümüz İtalya'sı tepesi kuleli bir kadın olarak simgelenir.
PESSİNUS Kenti, Sivrihisar ilçesinin Ballıhisar Köyünle iç içedir. Tiyatro ve Tapınak kalıntıları görkemlidir. Bir açık hava müzesi ve bekçiye sahiptir. Kazı çalışmaları devam ediyor. Asfalt yolu, Sivrihisar'a 11 Km. dir.
KYBELE; Bütün Tanrıların ve Tanrıçaların anası. Frigya dilinde, Kubele ve Kubebe olarak geçer. Büyük İskender döneminde ve Persler döneminde halkın genel inanışlarına dokunulmamıştır.
Fakat İskender'in ölümünden sonra kurulan Seleukoslular devletinin Frigya'da ve Anadolu'da hedefi yunan kentlerinin etki alanını genişleterek ve yeni kentler kurarak sınırları içindeki farklı toplumları Helenleştirme girişimiydi.
Frigya'da ve Anadolu'da ta eskiden (Arilerden bile önce) beri gelen kibele inanışı vardı. Bu inanış hem yunanlıların hem de Perslerin yabancı olduğu bir inanış tarzıydı.
Tapınak topraklarını kibelenin çiftçileri ekip biçiyor. Kız çocukları tapınaklara dişi köle olarak alınıyordu. Anadolu'nun Kibele'ye verdiği hizmet batı düşüncesini hep çok şaşırtmıştır. Bu tapınak merkezleri batı uygarlığının ilerleyişinde çok az geriledi. Roma döneminde de varlığını sürdürdü.
Mitolojilerini Pessinus'un Atisi, Olba Zeusu, gibi başlıca kişilikleri kimi zaman yunan adları altında gizlense de yunanlıların dinsel inanışları ve tapınmaları üzerindeki doğulu etkileri kendilerini Helenizme uyarlamak için yaptıkları değişikliklerden çok daha belirgindi.
Örneğin Efeste Artemis kültüründe eskiden meyabyzos diye bilinen bir rahip başkanlık ederdi. Sözlük anlamı oğulları olan rahibin yanında da kutsanmış kızlar kalabalığı olurdu. Kibele kültürü Helenizm kültürünü bu biçimde etkilemişti.
Selevkos devleti rahip sınıfına önem verdi. Onlara asıl rahip topluluğunu geçimi için toprağı onlara bırakıp gerisi onlardan politikası güttüler. Büyük rahip ailelerinin önemi azalmadan sürdü. Yeni kurulan yunan yerleşmeleri bu yola kazanılan topraklar üzerine yapıldı. Yunan birliklerinin yerleşmesiyle başta biçimsiz terli topluluklar gibi görünen bu yerleşmenin statüsü değişmiş çok geçmeden Asyalı nüfusa yeni haklarda tanınca bağımsız kent devletlerinin Helenizmleşmesi sağlanmıştı fakat bu değişme hareketi yüzeysel kalmış. 7000 yıllık kibele sistemini yıkamamıştı.
Bunun açık bir örneğini Efes kent devletinde görebilir. Efes kentinin bugünkü kalıntıları Küçük Menderesin eskiden denize döküldüğü yerdir. Şimdi deniz buradan sekiz dokuz km çekilip yüksek dağ sınırının arasında yüksek bir vadi bırakmıştır.
Buraya ilk gelen yunanlı İonlardır, başında da Atina'nın destansı kralı Kodrası ın oğlu Androklos vardır. Geldiklerinde bölgede Anadolunun inanışı olan Kibelenin tapınağı çevresinde Korlar ve Lidler yerleşmişlerdir. İonlar bu insanlarla dostça bir düzen içinde yeni bir kent kurarak kibeleyi kendi inanışlarındaki Artemis adıyla benimsemişlerdir.
Efes kentinin ilki Pü panayır dağı eteklerinde kurdular. Artemis anadoludaki küçük ölçekli tapınağıda burada inşa edildi.
MÖ 4. yy da Efes büyük bir metrapol haline geldi. Artemis tapınağının ünü ve görkemide aynı oranda artmıştı.
Büyük İskenderin doğduğu MÖ 356 da tapınak yanıp kül olmuştu. Efesliler bunun Artemisin felaket anında doğum yapan Iskenderin annesi Olympias ın başında bulunmasa bile olayla ilgilenmesine yormuşlardı.
Yangında 22 yıl sonra Efesliler bu tapınağı günümüzde dünyanın 7 harikasından biri dedirtecek kadar güzel yaptılar.
Anadolunun Helenizmleştirmesi mi yoksa kibelenin yunan krallarını etkilemesinin mi izleri daha çoktur tartışılır.
Kibele pessinus roma döneminde altın çağını yaşamıştır. Roma kaynaklarında bu bölge galatya adı ile anılacaktır.
Hz İsanın doğumu ve hıristiyanlık dininin yayılmaya başlaması ile birlikte Frigya bölgesi önem kazanmaya başlar. 7000 yıllık kibele inanışı ise bu dönem içinde önemini yitirmeye başlar. Çünkü tarihi belgelerde Hz İsa nın havarelerinden olan Aziz Poulosun mektuplarının gizeminde bu bölge vardır. Roma imparatorluğunun Hıristiyanlaştırılmasındaki ilk aşamaların bu bölgede oluştuğunu görürüz.
Çünkü bu bölgenin yerli halkı frigler ve Kapadokyalılardan oluşuyordu. Buraya yerleştirilen yunanlı asker ve halk ile evlenmeler olmuş dolayısıyla yunanlılar kendilerinin yöre koşularına göre uyarlamaya başlamıştı. Ancak kendine özgü ulusal karakteri ve toplumsal gelenekleri ortaya çıkan bu karışık ırka da özgün bir karakter kazandırmıştı. Dili yunanca yanı sıra Bizans dönemine kadar yaşamayı sürdürdü. Pessinus gibi belli başlı Frig kentleri Aziz Pavlosun zamanından sonra bile henüz tümüyle Helenleşmemişti.
Eski yunan inanışlarında nesnel etkinlik vardı. Kibele de Anadolu'daki nesnel etkinlik inancıydı. Bunlar ölümsüzdürler insan kılığına girerler ve insan oğluna her alanda yardım ederlerdi. Helenizm ile Kibele'nin kolaya kaçan nesnelliğinin artık yatıştırılmakta yetersiz kaldığı bireysel hoşnutsuzluk oluşturmaya başlaması bu çağın manevi yetersizliklerinden duyulan kişisel sorumluluktu.
Frigler Kibele inanışında ölen insanların tekrar dirildikleri vardı. Ayrıca yalın ahlakından ve erkekler arasında yardımlaşmayı önermesinden ötürü bu tapınma özel bir ilgi olmuştu.
Hıristiyanlık dini ile Kibele inanışındaki bu tür benzerlikler ve bir hıristiyan rahibi olan Aziz Pavlosun'da geçmişten tümüyle kopup daha önceki inançların hepsinin kafir olduğunu savunmuyordu. Yeni öğretinin bu rahibin hitap ettiği kişilerce benimsenmesinde o da büyük bir olasılıkla bu süreklilik telkini etkili olmuş ve Kibele artık önemini yitirmişti.
Bölgede artık hızla Hıristiyan kiliselerin yapımı başlamıştı. Başlangıçta gizli olarak yapılan kilise ve tapınaklar MS 3. yy da iyice etkisini göstermişti. MS 324'te büyük Constantinus roma imparatoru oldu. İstanbulu başkent yaparak Bizans devletiyle beraber resmi din olarak hristiyanlığı seçmesi ve bunun için anadoluda yaptığı çalışmalar sonunda ne kibelenin 7000 yıllık kültürü ne de Frigya adı kaldı geriye…
Sadece geriye kalan Anadolu'da uygarlık kuran devletleri etkisi altına almış ve kadınların tarihteki önemli bir simgesi olarak kalmıştır KİBELE:.
Nurcan Candan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Gözler
'Kimbilir kaç canlar yakacak bu gözler,
Kimbilir belki sen de yanacaksın bir başka gözde'
Aklıma geldi saçlarımı tararken bu sözleriyle annem,
Aynada ki aksimde.
'Ne buluyorsun benim gözlerimde annee ' derdim,
Yaşaran gözlerime aldırmadan,
'Ne bileyim mari kızanım, sanki gözlerin ikiye bölünmüş,
Hem gülüyor, gülerken de hüznü seyrediyor insan gözcezlerinde,
Yaz güneşinde, ağladığında birde, yeşile çaliyor ela gözlerin,
Hiç yeşile çalmasın diye ağlatmamaya çalıştım seni,
Gücüm yettiğince.
Ama beceremedim beya kızanım, hep yeşerdi gözlerin,
Sen hiç göstermedin gözyaslarını ama,
Ela gözlerin hep ele verdi seni çağla yeşiliyle.'
Ancak, kendime döndüm annemin bu son sözleriyle,
Kızımın ayak seslerini duyar duymaz,
Sildim anılarımın yaşlarını yüzümden,
'Annee, ağladın mı sen?'
'Hayır kızım, onu da nerden çıkardın?'
'Hiç yalan söylemeyi beceremiyorsun annee,
Gözlerin yeşermiş.'
Beyhan Ada
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
NE KA KÖFTE -O KA EKMEK
Sülemedi dimeyin, ben sülem sonra siz sülen. ( Rahmetli Annemin Rumeli Göçmeni olduğunu , bir müddet Makedonya'da kaldıktan sonra Selanik'e göçtüklerini ve 1890'lı yıllarda İstanbul'a geldiklerini belirteyim ki bu deyişlerde nereden çıktı demeyiniz)
İşte hecelerle uğraşmayı seven ben, kelime türetmekle kafayı bulan bir kişiyim, ne yapayım! Yaşasa da koşup öpsem, öpsem ellerini Nurullah Ataç'ın, O'na da deli demişler kafayı üşütmüş , içip içip kelime uyduruyor demişler, sanki Arap Acem bozması Osmanlıca'dan bir hayır gelmiş gibi. Atatürk hani bizi o KArınca ölüsü harflerden nasıl kurtardıysa , Rahmetli de yaşasaydı, millet konuştuğunu yazdığını" Nedir o? "demeden anlayabilirdi. Bir müddet sıkıntı çekilir ama zamanla bir çok kelimede olduğu gibi gelecek nesiller öz türkçesine kavuşurdu. Geçenlerde bir sayın yazarımız yasa değişikliklerinden bahsederken öyle kelimelerle yasanın biçimlendirdiğini anlatmıştı ki. Hani inanın Mecelle'yi okumuş bir hukukcu olarak ben dahi tam anlamadım.
Sonracıma, KA dilimizin inceliğinde öyle yerlere konuşlanmış ki bu heceyi azıcık işlemek benim için sevda gibi oldu. Bu aşkı çok görmeyin , hep cinsi latiflere aşık olunmaz hanikim. (Sakın ola hem Türkçeyi özüne döndürelim bilgiçliği içindesin hem de yukarıdaki kelimeleri kullanıyorsun, eleştiriye yol açmasın!)
KAh-KAh-KAh. . KArnımdan gülüyor, KAhroluyorum. Uzun zamandır bir rastgelsede yazmayı düşünüyorum. Bir KAhraman yarattık kendi elimizle. Zaten bu yönde ki yeteneğimizin maaşallahı vardır. Bilmem şu TV. KAnallarında SN Ali Kırca-SN Ali Kıraç sonrasında Beyaz. Meşhur Top Model artizlerimizden SN. Tuğba Özay'ın Damda yanikim Hapishanede yaptıkları röportaj aklınızı hiç kurcalamadı mı!?. Bu bana 1981 yılında İzmir'de Sıkı Yönetim Mahkemesinde yargılanan bir iki müvekkili duruşmadan önce ziyaret etme isteğimizin geriye çevrilmesini anımsattı. Yedi sülalemizi araştırdıkları halde savunma yapmamız için görüştürmediler bile. O zaman ben ve diğer vekil arkadaşlar yargı dosyasının fotokopisini bile çıkaramamıştık. Elimizde bir Savcılık İddianamesi ile duruşmalara girip çıktık. Ben sonradan Avukatlıktan çekildimde salonda bir KAzık olarak dikilmekten kurtulmuştum. Bu günlere geldik . Ne oldi?de geldik. . . KAKAfoni , iki telli sazla çalıp duruyoruz.
Bu konulara fazla girersem KAşıntı tutacak. Bu işler KArışık işler, siz yine KAfanızı fazla yormayın. KAş yaparken göz çıKArmıyayım. "Sofradan kalkanın KAşığı kırılsın" deyip geçiniz. .
Şu var ki Siyasete damgasını vurmuş bir kişinin çok sevdiğim tatlılardan KAdayıfın günahını alarak (Altını Kızartması)ile kimlerin yüzlerinin kızarıp kaldığını şöyle bir şaKAğına elini koyarak düşünmesini salık vermek vatandaşlık görevidir. Bu deyişe KArşı çıkanlar olabilir ancak bu gibilerin KAsalarını dolduranlar arasından çıkması da normaldir.
Ne yapalım yani , ömründe zaman zaman ekmeğine KAtık bulamıyanlar için , giderek olan bitenden dolayı KAsKAtı kesilenlerin KAlemi eline alınca bir iki dokundurmalarını da affedelim. Şurada KArdeş KArdeş iki laf ediyoruz.
KAtı açılmayanlara KAKA çocuk bunlar diyelim. O'nlar hayatta KAnKAsız kalır , bu yeter.
ÇalaKAlem yazılmış bir yazı olarak KAbul edin. Şimdi Ben Eşimin yaptığı KAnepeleri yemeğe gidiyorum.
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç GAZZE YANIYOR!... |
|
Gazze yanıyor!....
Dünya uyurken birileri uyumuyor Filistin'de… Umutlar katlediliyor gecelerin karanlığında. Feryatlar öğütülüyor sükûtun değirmeninde. Bebeler kanlı şafaklara dayamış sırtlarını. Siyonizmin darağacında günahsızca asılıyor masum canlar. Demokrasi havarileri savaş tuzaklarında barış güvercinlerini avlıyorlar. Filistin'de çocuklar çocukluğuna hasret… Sevgiler kanlı gözyaşlarında boğuluyor. Sadece çocuklar değil, insanlık ölüyor bu topraklarda. Körpe fidanlar susuz bırakılıyor. Her birinin dalları budanıyor akşam sabah…
Gazze yanıyor!...
Filistin'de küçücük bedenler kurşundan ağır acılar taşıyor yüreklerinde. Çığlıklar dağlardan taşlardan yankılanıyor. Gül bahçelerine barut kokuları bulaşmış. Yüreklere kan damlıyor. Ağıtlar yakılıyor türkülerin tahtında. Öfkenin kazanları kaynar darağacının gölgesinde. Sert rüzgârlar kırar çocukların tutundukları dalları. Filistin'de mezarlar vardır mezar taşları bile olmayan… Filistin'de kan kaybeden sadece bedenler değil, asıl kan kaybeden yerde sürünen insanlıktır. Şarapnel parçaları sadece çocuklara değil, insanlığa da saplanıyor aynı zamanda. Karga sesleri bastırıyor bülbül şakımalarını. Bu topraklarda buz gibi metal parçalarıyla yürekler ve bilekler çarpışıyor. Sapanlar namlulara kan kusturuyor.
Gazze yanıyor!...
Gazze'de insanlar yaşlanmıyor, yaşlanmaya fırsat bulamıyor. Çocuklar sapanlarla kuş değil, hain avlıyorlar. Cehennem azabını dünyada yaşıyor masum yürekler. Cennet yolcuları seherlerde düşüyor nurlu yollara. Vampirler kanla besleniyor, doymuyorlar kana. Canilerin ve conilerin zulüm etrafında birleşmeleri yeni trajedilere göz kırpıyor. Gazze'de silahların gölgesi düşüyor yarım hayatlara. Filistin toprakları canlara doymuyor. Ölenler ölümden yorgun düştü. Can pazarı yaşanıyor insaf kıtlığında. Ölüm yağıyor göklerden. Bulutlar kan kusuyor toprağın kara bağrına. İnsanlık derin uykuya dalmış. Güller goncayken koparılıyor dallarından. Leş kargaları kanla ve kinle besleniyor. Peygamberlerin kutsal mekânlarında Müslüman olmak suç sayılıyor. Müslümanlık, öldürülmenin haklı gerekçesi kabul ediliyor.
Gazze yanıyor!...
Tanklar, uçaklar bomba yağdırıyor sapanlara… Açlık ve sefalet kol geziyor Filistin sokaklarında. Mimsiz medeniyetin süvarileri Ebu Cehil'i aratmıyorlar. Kulaklar acı çığlıklara tıkanmış. Bülbül yuvalarında baykuşlar ötüyor. Filistinli gariplerin gözyaşları mazlumların cehennem ateşlerini söndürüyor. Fakat zalimlerin azap ateşine benzin oluyor. Lakin yine de taş üstünde taş koymuyorlar bu emanet topraklarda. Hissiyat felç olmuş ruhun derinliklerinde. Büyük ağabeylerin sözde kınamaları dökülen kanı azaltmıyor, canlar dönmüyor geri. Silahı taşla sapan olanlar adı konulmamış bir destan yazıyorlar mürekkebi kan olan iman kalemiyle.
Gazze yanıyor!...
Şehrin orta yerinde yüksek duvarlar örülüyor, yüzkarası duvarlar… Yine de kalın duvarlar aşılıyor bir bir… Lakin ümmet kabuğuna çekilmiş. Müslüman müslümanın yarasını sarmıyor. Bir vücut olan müminlerden ya hiç ses çıkmıyor, ya da çatlak sesler geliyor. Herkes imtihan veriyor kıyametin arifesinde. Aslanların yuvasında çakallar tafra satıyor. İki cihan güneşinin Mirac'a yükseldiği Mescid-i Aksa'nın şadırvanından hüzün akıyor. Filistin topyekûn intifada… Kıyama durdu cümle ins ve melekût… Paletler ezip geçiyor çocukların pembe düşlerini. Gözünü kan bürümüş insaf fakirleri, öz yurdundan kovuyor masumları…
Gazze yanıyor!...
Gazze sokakları acıyı mayalıyor. Anneler yavrularına, yavrular annelerine, kadınlar kocalarına doymadan çile nöbetlerine duruyorlar. Üç dince de kutsal sayılan topraklara güneş eskisi gibi güleç doğmuyor artık. Çocukların uçurtmalarını vuranlar, güneşe gölge düşürme gayreti içerisindeler. Olmuyor, olmuyor işte. Güneşin nurunu söndüremiyorlar. Zira "Allah nurunu tamamlayacaktır"(Tevbe 32) hakikati müjde oluyor Hakk'ın saflarında çarpışanlara…
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
ARKA BAHÇE
Bahçenin hüznü
Koca incirin dallarına asılmış
Gözlerinin içine oturmuştu
Bugün de böyle olsun dedi
Yaz kış yaprağını dökmeyen zeytin ağacı
Sarmaşısın sesi soluğu kesilmiş
Bahçe duvarının üstünde kala kalmıştı
Bu kış yakılması için boynu vurulan
Mürdüm eriği
Külleri soğumuş sobanın
Umut ışığı olmuştu
Hepsinin kanını dondurdu
Uyumakta olan dutun çığlığı.
Düşünde kesiliyor dedi
Buz tutmuş kiraza tüneyen serçe
Bilirim bu acıyı
Beni de vururlar
Düşümde her gece
Menderes Samancılar
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Sevgili KM Dostu,
Sağlığınız bizim için önemlidir,
Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.
Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.
Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...
Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.
Randevu için: Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)
IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr
Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.
Yazarlarımızın Kitapları
Merih Günay "Martıların Düğünü" |
Nesrin Özyaycı "Işık -II-"
|
Temirağa Demir "Her kardan Adam Olmaz"
|
Şadıman Şenbalkan "Şehit Analarımızın Çığlıkları" |
Hatice Bediroğlu "Düş Kuruyor Gece" |
|
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Outdoor hiç bu kadar keyifli anlatılmamıştır desem yeridir. http://www.dask.org.tr/ ...Mağara giysileri genellikle eskidir. İlk giyişten sonra üzerlerinde kalıcı, kirli kahverengi lekeler ve ilginç yırtık ve deliklerden oluşan bir koleksiyon oluşur. Mağaracılar vücudu kaplayan tulumlar ve kotları tercih ederler. Soğuk iklimlerde sweat-shirt veya ceket de kullanılır. Mağaralar ortalama sıcaklığı korudukları için, kuzeydeki mağaralar güneydekilere göre daha soğuk olurlar. Bazı mağaralarda spor ayakkabı da giyilebilir ama bileği koruyan eski botlar idealdir. Tırmanma botları mağaralar için kullanışlı olmakla birlikte iyi bir tırmanma botunu mağarada kullanmamak daha iyi olacaktır. Bir çok tecrübeli mağaracı bu ise adadığı eski, sağlam tabanlı botları kullanır...
En güzel ve de özel yemek tarifleri için http://yemektarifi.com/ ...Uzakdoğu mutfağında köri aslında yavaş yavaş pişen sulu et ve sebze yemeği anlamına geliyor. Özellikle Hindistan mutfağında sık tüketiliyor. Köri yemeğinde vazgeçemeyeceğiniz baharatlar garam masala baharatlarıdır. Tarçın, karanfil, karabiber, kakule ve defne yaprağının birlikte kullanılmasına verilen isimdir...
http://www.teiws.com/ İster eski, ister yeni elinizin altında süper bir film arşivi istermisiniz. Filmler ve diziler konusunda oldukça ayrıntılı olan bu arşivi tüm seyir meraklılarına tavsiye ediyorum. Lost , Prison Break , Supernatural , Heroes , The Lost Room , Dexter , 24 , Bionic Woman , Gossip Girl, .....
...AB, stratejik ortaklık ilişkisinin bulunduğu Çin, Rusya ve Hindistan'ın yanısıra, Brezilya'ya da stratejik ortaklık teklif ediyor. Hedef, biyoyakıt üretimi. IMF verilerine göre Gelişmiş 8 (G8) ülkeleri 2004 yılında dünya ekonomisinin % 44,69'unu karşılıyorken, 2008 yılında bu rakamın % 41,39'a inmesi bekleniyor. Piyasaların gözdesi gelişen ülkeler.... Devamı ve benzer araştırma raporlarını merak edeiyorsanız http://www.danismend.com/
/FONT> |
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3752 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))
|
|
|
|
|
|