|
|
|
10 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Kadın, Bebek ve Bez!.. |
İyi haftalar,
İki günlük aradan sonra, Pazar akşamı oturup ertesi gün için yazı yazmak kolay olmuyor. Öncelikle konsantrasyonu sağlamak güçleşiyor ama asıl önemlisi Cuma günü olan bitenler genellikle Pazar akşamına kadar bayatlıyor. Allahıma şükürler olsun ki, Tayyip Beyimiz var. Laik, demokratik bir cumhuriyetin başbakanı olduğunu unutup özüne döndüğü zamanlarda ettiği laflar böylesi kısır anlarda yaramıza merhem oluyor. Cumartesi günü Dünya kadınlar Günü kapsamında kadınlara hitap ederken sarfettiği "En az 3 çocuk yapın." tavsiyesi örneğin. Bir zaman önce söylediği "Belinize kuvvet, yapabildiğiniz kadar yapın." dan sonra bu bir terakki midir değil midir ben kararsız kaldım doğrusu. Birincide bir alt sınır yok, birde kalana günah yazılmıyor ama yenisinde bir alt sınır koymuş ki işte bu fena. Aman ha üçten az olmasın diyor. Çünkü "Bunlar, kökümüzü kurutmaya çalışıyor." Bunlar dediği kim? Ayağını yorganına göre uzatan, besleyebileceğinden fazlasını doğurmayan, doğum kontrolü denen gavur icadından medet uman, aydın, akıllı Türk kadınları. Ama bilmiyor ki, herkesin remzigillerden okul sponsoru, sünnetli nikahlı kalkındırma fonları, bisküvici ortakları yok. Onlar evde oturup çocuk büyütmek gibi bir lükse sahip değiller. Çalışmak zorundalar. Çalışmasalar bile tasarruf etmek zorundalar. Bunları bilmiyor mu devletlum. Biliyor elbette, bal gibi biliyor. Ama asıl maksadını kamufle etmek için kullanıyor. Bezle başını bağladığı kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerektiğini söylüyor. Herşey koskoca bir palavra. Bezli genç kızın üniversiteye girmesi ama mezun olduğunda evlenip erkeğin emrine girmesi gerekiyor. Bunun hâlâ farkında olmayan başı bezli kızlarımız ise mikrofonlara "Bizim ne kötülüğümüzü gördünüz? Şu kadarcık bezle koca devlet mi yıkılırmış." diyebiliyor. Piyon olduğunun farkında değil. Ona atfedilen asıl işin ne olduğunu sorgulamıyor bile. Akıllanırlar mı bilinmez. Benim umudum kalmadı artık. Hepinize sakin bir çalışma haftası diliyorum. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı HANGİ KADINLAR SEVİLİR? |
|
Beyaz, bir röportajda, "Akıllı, güzel ve sekste iyi olan bir kız" aradığını söylüyor. "Aşklarımda ikisi oluyor, üçü bir araya gelmiyor" diyerek aradığı kızın yatakta panter gibi olmasını istiyor. Beyaz, kızlar tarafından çok sevilen bir sunucu olduğuna göre, o panter kızın kıskançlık damarı tutarsa her tarafı tırmık içinde kalır. Bunu unutmasın sakın!
Bir görüşe göre, kadın yatakta yosma, mutfakta aşçı, salonda aristokrat, para harcarken ekonomist olmalıymış. Ya bu özellikler birbirine karışır da, kadınımız yatakta aristokrat, mutfakta yosma, salonda aşçı olursa ne yapmalı?
Yukarda yosma dedim de aklıma geldi. İlkokulda fıkırdak bir kız arkadaşımız vardı. Öğretmenimiz bir gün kendisine yarı şaka yarı ciddi, "Önüne dön kız yosma!" diye bağırdı. Kız ağlamaya başladı. Çünkü bizde yosma denilince kötü kadın, kahpe anlaşılır. Oysa yosma fıkırdak, cilveli, işveli kadınlara, kızlara verilen bir addır. Öğretmenimiz bunu kendisine açıkladı ama kızın gözyaşları bir türlü dinmedi. Bilgisayarım da bu sözcüğü kötü biliyor olmalı ki, yosma sözcüklerinin altlarını çiziyor hep...
Gelin, yeri gelmişken Bekir Sıtkı Erdoğan'ın "YOSMA" şiirine bir göz atalım:
"Bir yâr sevdim etekleri yeldirme
Yeldirir sallanı sallanı kâfir.
Sakın dedim kimselere bildirme,
Bildirir sallanı sallanı kâfir.
**
Ağına düşmüşüm artık çarnaçar,
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar.
Ağlasam çapkınca karşıma geçer
Güldürür sallanı sallanı kâfir.
**
Hesabı kitabı şaşırdım çoktan
Bir işve değil beladır haktan.
Aklıma düştü mü gece yataktan;
Kaldırır sallanı sallanı kâfir.
**
O,çeşmeye gelir, sabrım son hadde,
Cilve kitabına girmez bu madde
Bu bir küçük testiyi yarım saatte;
Doldurur sallanı sallanı kâfir.
**
Ben âşık Bekir'im bilsin âlem de,
Nasıl terk edeyim yâri bu demde,
Görmesem ölürüm, fakat görsem de;
Öldürür sallanı sallanı kâfir."
Ümit Yaşar Oğuzcan, "Kadınlar İçin Sone" de sevdiği kadınları şöyle dile getiriyor:
"Ben güzel gözlü kadınları severim
Bir de küçük ayaklıları, uzun boyunluları
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Terler avuçları, kesilir solukları
**
Ben mahzun kadınları severim
Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Bilemezsiniz ne güzeldir, öpüştükçe
***
Ben akılla kadınları severim
Düşünen, az konuşan, çok bilen
Her yerde, her zaman nazı çekilen
***
Hem nasıl severim, öyle severim işte
İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı"
Şinasi Özdenoğlu, "Kadınlar Üstüne" adlı şiirinde sevilecek kadınların niteliklerini sayıyor ve son dörtlüğünde sevdiği kadını belirtiyor. Bu görüşüne katılıyor ve sizleri şairimizin güzel dizeleriyle baş başa bırakıyorum. Unutmayalım ki, kadınlar dövülmek için değil, sevilmek için yaratılmışlardır.
"Kadınlar bu gece tuttu beni
Alkol misali sert kadınlar
Hürriyet gibi yoluna can adanır
Hürriyet misali başıma dert kadınlar
Hey anacığım bu kadınlar
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Dudaklarında ya karanfil ya zehir
Ya alnımızın kara yazısı
Ya da ömür boyunca şiir
Köylüsü şehirlisi hepsi bir
Kiminin göğsünde kara kış
Kiminin göğsünde ilkbahar
Kimisi kütür kütür
Kimisi dilim dilim
Kaleler gibi dayanır dayanır da
Hey Tanrım
Bir anda teslim olurlar.
Ben severi hoyrat kadını
Erkeği gözünden anlayanı
Hürriyet gibi vazgeçilmeyeni
Hürriyet gibi paylaşılmayanı."
Erhan Tığlı erhantigli@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Zühre Meryem Kaya Ben Böyle Şey Gördüm! (4) |
|
- Onların adına dizi deniliyor bacım. Yerli ve yabancı diye ikiye ayrılıyor. Hangisinden vereyim yerli, yabancı? Seçim şansınızda var ha! Duygusal, şiddet, komedi, gerilim, sosyal sorunları içeren bile var.
- İyi ya madem ben şu "Tilkiler Tepesini" alayım. Hangi gün oynar bu?
- Haftanın her günü oynar abla, en iyi diziyi seçtin valla…
Televizyonlarda, böyle bir seçim şansı bile sunulmadı insanlara. "Ne izlemek istersin?" diye, sorulmadı. Biri belki kâle alır söyleyeyim: " Ben dizi izlemeyi sevmeyen biriyim." Başka bir şey izleyim diyorum ama ne yazık ki bu konuda kumanda bile bir işe yara(ya)mıyor. Nasıl olsa diğer kanalda da aynı program klonlanmış gibi seyir halinde akıyor.
Sıcak Saatler, Asmalı Konak, Kurtlar Vadisi, Aliye, Acı Hayat, Avrupa Yakası, Yaprak Dökümü, Doktorlar, Arka Sokaklar, Pars Narko Terör, Hatırla Sevgili, Kavak Yelleri, Annem, Evlada Rumeli, Sevgili Dünürüm… Aslında yazacaklarımda dizinin adı hiç önemli değil, çünkü hepsinde su tüketilir gibi alkol alınıyor. "Sağlıklı bir nesil için dizilerde bol bol su içirin." denilse, yapmazdınız ya, neyse! Rolünü üstüne pekte iyi oturtmuş, izleyicinin kalbinde kendine yer bulmuş başkarakterimizin elinin ve ağzının alkolle buluştuğu kareler cımbızla seçilir gibi büyük bir özenle oluşturuluyor. Adamımız ya sevgilisinden ayrılıyor, ya ağzı kulaklarına fiyonk olmuş ya da işler yolunda değil, pek efkârlı… Nedir derdiniz, her anlamda alkole bağımlı bir gençlik oluşturmak mı?
Özendirici bir hayat var dizilerde. Sanki herkes zengin, herkes köşklerde oturuyor, herkes patron ya da patroniçe… Kılık kıyafetler en güzelinden seçilmiş, saçlar, makyajlar, kahvaltıda ve yatakta uyurken bile makyajlı bulunuyor hatunlar. Sonra çok küçük yaşlarda bu kadar özentili duran yetişkinliğe özlem duyuyor çocuklar ve saçlar daha 15 yaşında boyatılıyor.
Tüm kanallar kendilerine düşen en büyük payı reklâm sayesinde kazanıyor. Artık sanal olanları bile var. Reklâm arası dizi izleyenler için başka işlevi de var reklâmın; inceltilip kırılmak istenen konularda "reklâm" zımpara görevi görüyor. Reklâmlardır maddeci anlayışı hayatımıza sokan. Reklâmlardır kusursuz kadını ve kadın güzelliğini kullanıp insanların -erkek ya da kadın- psikolojik girdaplara sürüklenmesine sebep olan. Yine reklâmlardır cinsel istismara hız veren. Bence televizyonun adı bundan sonra "çaktırmadan" olsun. Çünkü bir toplum bu kadar mı kolay her anlamda çürütülüp, kokuşturulur ya hu!
Diziler izlenmeye devam ediliyor. İstekler artıyor. Kocalar memnun değil eşlerinden, güzel değiller bi'kere, eee bakımsızda sayılırlar, bak bu en önemlisi -zira televizyonlarda kadınlar böyle kilolu mu?- zayıflamaları lazım. (Dünyaya üç çocuk getirmiş bir kadının biyolojik olarak yirmi yaşındaki gibi zayıflaması imkânsız. Haaa çok paran varsa bilemiyorum.) Kadın da artık çok memnun değil bu yaşamdan. Evde çok sıkılıyor, sosyal aktivitesi bile yok. Oysa o en gösterişli arabalarla dolaşmak, en iyi güzellik ve spor salonlarında vakit geçirmek, sonrasında ise en lüks mağazalarda hesapsız paralar harcamak istiyor. Televizyon dizilerinde kadınlar öyle yapıyor. Ne zaman kızılsa kocaya önce güzellik salonuna ardından alış verişe gidiliyor. Gel gör ki kadın evde ve aciz hissediyor kendini. Sonra eşler arasında oluşan sevimsiz tartışmalar ve boşanmaya kadar sürüklenen geçimsizlikler salınıveriyor evlerin mutfak, salon ve yatak odalarına. Boşanma sebebi; "Şiddetli geçimsizlik." yazılıyor, her birinin mahkeme dosyasına…
Neden acaba, neden acaba, neden acaba…
Zühre Meryem Kaya z.meryemkaya@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç GÜMÜŞHANELİ ŞAİRLER ANTOLOJİSİ VE İSMAİL HAYAL |
|
Şehirleri en iyi tasvir eden şairlerdir. Şairlerin şehirleri olduğu gibi şehirlerin de şairleri vardır. Şairler kentlerin kimliğini en iyi açığa çıkaran, adeta şehrin röntgenini çeken söz ustalarıdır. Anadolu kentlerinin de birbirinden kıymetli şairleri vardır. Onlar şehrin kültürel kaynaklarından beslendikleri gibi, şehrin kültürel kaynaklarını da beslemişlerdir. Bu değerleri açığa çıkarmak, gelecek nesillere tanıtmak ve aktarmak hem vefanın gereği, hem de kökü mazinin derinliklerine dayanan kültürümüzün yaşaması için olmazsa olmaz işlerdendir.
Gümüşhane'miz de Anadolu'nun görülmeye ve sevilmeye değer bir yerleşim yeridir. Bu topraklardan da pek çok marifetli şairler çıkmıştır. Yedi Meşalecilerden Vasfi Mahir Kocatürk'ten tutun da Şinasi Özdenoğlu'na kadar, Nurettin Özdemir'den Âşık Zevrakî'ye kadar, Hüseyin Nihal Atsız'dan Zülfikar Yapar Kaleli'ye kadar nice söz üstatları şiir ağlarını ördü bu topraklardan aldıkları güçle ve ilhamla… Yeni sesler ve yeni renkler filiz veriyor Gümüşhane'nin dağlarında, vadilerinde, Harşit'inde, Kelkit'inde ve Şiran'ında… Yeni sesler ve renkler kuruyan şiir dağlarını yeşertiyor, umutların filizlenmesine zemin hazırlıyor.
Gümüşhane'de yıllarını geçirmiş bir insan olarak bu coğrafyaya olan sevgimi ve hayranlığımı her fırsatta ifade etmeyi bir borç bilirim. Bu şehrin güzel insanlarına bütün güzellikler layıktır. Gümüşhaneliler maddî ve manevî değerlerine sadıktır. Bunun somut örneklerini sıklıkla görebiliyoruz. Değerli dostum eğitimci, araştırmacı, şair ve yazar İsmail Hayal, Gümüşhane'nin söz ustaları olan şairlerin hayatlarından kesitler sunan, şiirlerinden örnekler içeren özelde Gümüşhane'ye, genelde Türk kültürüne kıymetli bir eser kazandırdı.
Esere değinmeden evvel eserin müellifiyle ilgili birkaç söz etmek isterim sizlere. İsmail Hayal'i gıyaben tanıdığım zamanlarda da, yüz yüze tanıdıktan sonra da çok sevdim ve takdir ettim. Kendisi genç ve pırıl pırıl bir insan... İsmail Hayal, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Uzmanı olduğu için insanlarla çok çabuk ve içten diyaloglar kurabiliyor. Alçak gönüllülükte sınır tanımayan bir arkadaşımızdır kendisi. Kalemi çok güçlü bir insan İsmail Hayal… Kendisi hem araştırmacı, hem gazeteci, hem yazar, hem de şair… Yazıları da şiir gibi… Hikâyeleri de şiir tadında. Gelecekte Gümüşhane'nin Türkiye genelinde adından söz ettirecek gür sesi olacaktır. Fakat bu işler maalesef Kuşakkaya'nın eteğinde zor oluyor.
İsmail Hayal'in titiz çalışmasıyla oluşan "Gümüşhaneli Şairler Antolojisi" büyük bir boşluğu dolduruyor. Gümüşhane Valiliği tarafından bastırılan kitapta Gümüşhane'nin birbirinden değerli 113 şairi var. Bunların bir kısmı 1800'lü yıllarda yaşamıştır(Şeyh-i Seyrani, Mahmut Radi). Günümüzde yaşayan şairler ağırlıktadır. Eseri kültürümüze kazandıran Hayal, sunuş yazısında eser hazırlanırken şairlerin Gümüşhane doğumlu, Gümüşhane'de yaşayan ve soy olarak bu şehirle bağlantısı olanlardan seçildiğini belirtiyor.
Antolojiye alınan şiirler ve şairler İsmail Hayal tarafından özenle seçilmiştir. Eserde şairler doğum tarihlerine göre büyükten küçüğe sıralanmıştır. Kitapta 25 yaşın altındaki şairlere yer verilmemiştir. Şahsen bu ölçütü yerinde bulmuyorum. Şiirde tecrübe önemli olsa da duyguların olgunlaşması için 25 yaşı ölçü olarak koymak doğru değildir. Bunun yanında şiirin değerli olması bir yayın organında yayınlanmış olmasıyla ölçülemez. Eserde yayınlanan şiirlerde böyle bir şart aranmasını da isabetli bulmasam da böyle bir uygulamayı tercih eden kıymetli dostum İsmail Hayal'in düşüncesine saygı duyuyorum. Bunun yanında eserdeki şair biyografilerini de çok kısa buldum. Keşke biraz daha geniş tutulsaydı.
İsmail Hayal'in hazırladığı "Gümüşhaneli Şairler Antolojisi" kapsamlı bir eser, 424 sayfadan oluşuyor. Eserin başında Gümüşhane Valisi hemşehrimiz sayın Enver Salihoğlu'nun "Sunuş" yazısı yer alıyor. Bu yazıyı Turan Tuğlu'nun takrizi izliyor. Sayın Valimize ve eserin zahmetini çeken İsmail Hayal arkadaşıma Gümüşhaneliler ve benim gibi Gümüşhane'yi delicesine sevenler adına çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız dostlar... Bunun gibi yerel değerleri derleyip toparlayan eserlerin sayısının daha da artması en büyük temennimizdir.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE
2005 yılı 1 Mayıs yer Havana… Fidel'in bir yanında Ortega, diğer yanında Morales… Şimdi ikisi de ülkesinde lider, Fidel ise görevlerini devretmiş durumda…
Küba'nın sosyalizm anlayışı, başardıkları, ülkenin nasıl bir antiemperyalist mücadeleyle bağımsızlığına kavuştuğu, Castro ve Che Guevara üzerine şimdiye dek çok yazıldı, çizildi. ABD'nin burnunun dibinde, ona karşı nasıl direndiği, umudu nasıl yaşattığı, eşitlikten, bağımsızlıktan, emekten, aydınlanmadan yana bir siyasal ve toplumsal düzene dönük özlemleri nasıl diri tuttuğu hep saygıyla selamlandı. Son olarak Küba lideri Castro'nun, görevini bırakması da dünyada geniş yankı buldu. ABD ve müttefikleri bu karardan duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Castro'nun bu kararı nedeniyle, onun savunduğu ilke ve değerler, Küba'nın başardıkları ve ortaya koyduğu siyasal iddia, kendisini solcu görmeyenlerin bile saygısını, takdirini kazanan direnci, bir kez daha gündeme geldi. Kısa süre önce piyasaya çıkan Küba, "Sarı Sıcak Bir Pencere" adlı çalışma, bu ülkenin sadece siyasal, ekonomik, toplumsal düzenini ortaya koymayan, bunun yanında ülkedeki günlük yaşamı, kültürel hayatı da inceleyen bir kitap. "Sarı sıcak bir pencere" alt başlığını taşıyan eserin iki yazarı Cüneyt Göksu ve Serpil Yıldız, iki uzun geziden sonra izlenimlerini, deneyimlerini, tanıklıklarını, gözlemlerini hayatın içinden, sokaktaki insanların gözüyle yansıtmaya çalışmışlar. Kitapta 400 yıllık bağımsızlık savaşının kahramanlarını, emperyalizmi yenen kadroların devleti yeniden inşa süreçlerini, Jose Marti'yi, devrimi, sosyalizmi, özgürlüğü okurken, sıradan insanların direncini ve umudunu da görüyorsunuz. Kitabı eline alan okur, Küba'ya hiç gitmemiş olsa da hayalindeki, umudundaki, yüreğindeki Küba'yı görüyor, onu selamlıyor. Kübalıların evlerine misafir oluyor, işçilerle, köylülerle, öğretmenlerle, doktorlarla, mühendislerle sohbet ediyor, onlarla birlikte rom ve puronun tadına bakıyor ve yine onlarla birlikte Küba'nın neleri başardığını tartışıyor. Kübalılarla Fidel Castro'nun 3-4 saatlik uzun söylevlerini dinliyor. Bir milyon kişinin meydanı doldurduğu Havana'da, Fidel'in hastalanmadan önceki son 1 Mayıs kutlamalarına katılıyor, sağlık ve eğitim sistemini gözlemliyor. Küba'nın bağımsızlıkçı, dayanışmacı toplumsal düzenini, ulus kavramını inceliyor. Küçük yaştaki öğrencilerin seçim sandıklarında niye görevlendirildiklerini, AB'nin Guantanamo Üssü hakkında Kübalıların ne düşündüğünü, Domuzlar Körfezi Çıkarması'nda ABD'yi yenen gerillaların şimdi ne iş yaptıklarını, dünyanın en düşük işsizlik oranına nasıl ulaşıldığını öğreniyor. Sözlüklerinde "ırkçılık" sözcüğünün bulunmadığı Küba'da toplumsal dinamikleri, turizmin neler getirdiğini ve ne tür sorunlar yarattığını, halkın her şeye rağmen nasıl neşesini koruyup, sokaklarda dans ederek yürüdüğünü keşfediyor. Önsözünü Küba'nın Türkiye büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal'ın yazdığı kitapta, antiemperyalist bir isyanı, bağımsızlığa dönük inancı, ABD'nin tüm çullanışlarına rağmen dimdik durmayı başaran bir inadı ve emekten yana bir toplumsal düzen iddiasını ortaya koyan yazarlar, 7 bin 500 saydam arasından seçip, çalışmanın sonuna koydukları Küba resimleriyle de okura Küba'yı gezdiriyorlar. Kitap bu yönüyle de, son yıllarda oldukça revaçta olan gezilerinden, turistik, sosyetik ve medyatik Küba seyahatlerinden farklı olduğunu kanıtlıyor. Sınırlı bir bütçeyle yola çıkan ve orada halkın arasında yaşayan, onlarla yiyip- içen, onlarla gezip- eğlenen iki gezginin ülke içinde toplam 5 bin kilometre yol yaparak, trenle, otobüsle dolaşarak gördüklerini aktardıkları kitap, okuru bir çırpıda içine çekiyor. Küba'ya ilk gidişlerinde şehirleri, ikinci gidişlerinde ise kırsal alanları daha çok gezen yazarlar, Küba meraklıları, Küba sevdalıları, Küba'ya bir gün gitmek isteyenler için de çok işlevsel, çok yararlı bilgiler veriyorlar. Küba'ya giderken yanınızda götüreceğiniz para birimi ve miktarından, bu ülkedeki internet kullanımına, evlerin belli bölümünün turizme açılması, konaklama amaçlı kiralanmasıyla hizmet veren ve "Casa Particular" denilen evler için nasıl rezervasyon yapıldığından Küba mutfağına, yanınıza alacağınız giysilerden, hangi küçük armağanlara öncelik vermeniz gerektiğine kadar çok faydalı bilgileri sıralıyorlar. Kitabın başlangıç bölümünde yer alan kronolojik Küba tarihçesi de ülkenin geçmişini önemli tarihler ve konu başlıkları üzerinden öğrenmek, Küba tarihindeki kırılma noktalarını bilmek isteyenler için yararlı bir bölüm olarak dikkat çekiyor. Aynı şekilde kitabın sonunda, Küba'ya ilişkin önemli web adresleri de yer alıyor. Kısacası Göksu ve Yıldız'ın Küba'sı, yüreklerde ve belleklerde gerçekten "sarı, sıcak bir pencere açarak", insanların, emeğe, özgürlüğe, eşitliğe, dayanışmaya, bağımsızlığa ilişkin umudunu arttırıyor, direncini pekiştiriyor.
Sertaç EŞ
Cumhuriyet Strateji Editörü
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
kadınlarımız
kadınlarımız vardır
yedi çocuklu bitkin
her işe koşan
elinde kazma
sırtında çocuk
bahçe kazar öğle sıcağında
akşam olunca
yemek, bulaşık, çamaşır...
yorulduğunu bilmez
alışmıştır ezilmeye.
kadınlarımız vardır
saçlar perma
yüzünde bir karış boya
mini etek
meme uzmanı bir badi
ver elini kokteyller doğum günleri
zarif ellerde yabancı sigara
yapmacık sevgiler
dedi kodular
aldatmak içinde olan
içini kemiren kıskançlık
kalbinde,
sevgiyi unutturan hırs.
kadınlarımız vardır
cesur ve çalışkan
feminist olur çıkar karşımıza
partizan olur yumruk havada
insanlık içinde,
vurmaz dışa
ana olur sular güllerini
yoldaş olur,
yalnız koymaz eşini.
kadınlarımız vardır
ipin ucunu kaçırmış
kucaktan kucağa dolaşmış
pezevenklere sermaye olmuş.
Erol UÇAR
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Beraber gülmek bir iletişim yoludur fakat iyi bir mizah duygusu çocuğunuzu daha akıllı, daha sağlıklı ve zorluklarla daha kolay başa çıkabilir hale getirebilir. Bizler mizah duygusunun mavi gözler ya da büyük ayaklar gibi genetik şifremizin bir parçası olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Oysa mizah duygusu çocuğunuzun doğduğunda sahip olduğu veya olmadığı bir şey değildir. Aslında çocuğunuzda geliştirebileceğiniz öğrenilebilen bir yetenektir. Daha fazlası ve çocuklarla ilgili akıllıca fikirler için http://www.akillibebek.com/
Yemek yapmayı mı yoksa yemeyi mi daha çok seversiniz? http://tarifname.blogspot.com/ ...Birçok şey gelir aklımıza o an çok cazip gelip bizi heveslendiren. Fakat bir olay, değişen ruh halleri, şartlar vs. derken o fikir uçup gider bir daha hiç hatırlanmayacak yada gerçekleştirmek için artık çok geç olacak şekilde. Benim hayatımda da gitmek isteyip gidemediklerim, olmak isteyip olamadıklarım, yapmak isteyip yapamadıklarımın sayısı oldukça fazla. Ama anlık bir fikir olarak gelip geçmeyen, gerçeğe dönüştürebildiklerim de var elbet, Tarifname gibi. Hiç gitmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanların sofrasında tariflerimle yer aldığımı bilmek çok anlatılabilecek türden bir duygu değil sanırım. Yani anlayacağınız paylaşmak çok güzel birşeymiş, bunu -Tarifname sayesinde- iyice öğrendim ben. Darısı hiç bilmeyenlerin başına... diyor bu sayfaları hazırlayan Seda Zaman. Ellerine sağlık.
http://www.ikariam.net/ ...Denizin sesi, beyaz kumlu bir sahil ve güneş! Akdenizde bir yerlerde küçük bir adada antik bir uygarlık doğuyor. Bir çağın zenginliği senin yönetiminde ve keşif başlıyor. Ikariama hoş geldin... Online oyun oyamayı sevenler için orjinal bir seçenek. İkariam´ın başlangıcında üzerinde fazla sayıda bina bulunmayan ama çok verimli bir toprak üzerinde yer alan, sahil şeridinden arsa alıyorsun. Ve kendine ait şehrini kuruyorsun. Oyuna başlamadan önce oyun turu yapmanızı tavsiye ederim.
http://www.turkcerock.net/ Türk rock müzik sanatçıları ne yapıyorsa ve Türkçe rock müzik hakkında ne varsa, hepsi burada. Ayrıca videolar, şarkı sözleri, akorlar ve bilmek isteyeceğiniz hemen hemen her şey var. Özellikle tavsiye ediyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))
|
|
|
|
|
|