|
|
|
12 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : "Neren eğri?" "Nerem doğru ki?" |
Merhabalar,
"Bu oyunu böyle hangi babayiğit sürdürebilir, yalan söylüyorlar. RTE"
Tayyip Bey'in gürlemesi sürüyor. Dünün veciz cümlesi de yukarıda. Bu sefer konu ister istemez Sosyal Güvenlik Yasası. "Yalan söylüyorlar" dedikleri, yasa tasarısını okuyup yorumlayanlar. Aralarında benim gibiler olduğu gibi, yasayı didik didik eden sendika başkanları, ekonomistler var. Ve beyefendi tüm bu insanları okumadıkları tasarı üzerinde ahkam kesmekle suçluyor. Kalıbımı basarım, kendisi tek satırını okumamıştır, okumasına da gerek yoktur. Etrafındakiler okur, gerekenleri ona söylerler. Onun işi, söylenenleri gürleyerek savunmaktır. Yasa yorumlama konusunda partisinin, atadığı memurların, sabıkalarını unutmuş olacak ki, herkesin okuyup görebileceği cümleleri yorumlayanları yalan söylemekle suçluyor. Bizim köyde buna "Yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor." derler, sözüm meclisten içeri elbette. Yalanın ağababasını söyleyip ortalığı toza dumana boğan, atanmış adanmış YÖK başkanı hukuk duvarına toslamışken, işçi temsilcilerine yalancı demek, başbakanın etik anlayışına uygun herhalde. Hoş, deveye sormuşlar "Neren eğri?", "Nerem doğru ki?" diye cevap vermiş. İşte tam o hesap.
Danıştay'ın YÖK genelgesine "DUR" deyişi günün belki de en önemli haberi. Bu karardan sonra, YÖK yasasında değişiklik yapmadan, daha doğrusu kıyafet tarifi yapmadan, bezi üniversiteye sokmak artık olanaksız. Bu kararın örnek olacağı aşikar. Yani el ovuşturanların elleri terlemeye başladı, ümitsizliğe mahal yok.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını şu yeni yasa tasarısını savunurken dinledim. Ağzından bal damlıyor adamın! Tek tek maddeleri ele alıp, rakamlarla beraber süslediğinde "Vallahi adam haklı galiba." diyorsunuz. Zaten o da, kime bu narayı attıracağını iyi biliyor. Oysa sorun yasa yapıcının muhataplarını ele alış biçimi. Sosyal adaletin, vergi adaletinin yerlerde süründüğü bir ortamda, gelir artırmayı sadece vergi salmakta gören, önüne geleni üç kuruş verene satıp irat kaydetmeyi marifet sayan bir yönetimin, insan olarak değil devletin üstünde bir yük olarak gördüğü emeklileri daha da fakirleştiren maddelere karşı çıkmak aklı başında herkesin ilk görevi olmalı. Onlarca maddenin arasında doğruların da olduğu muhakkak ama eleştirilen maddeleri "Bunlar en erken 2028'de yürürlüğe girecek, size ne oluyor?" diye savunduklarında susmak mümkün değil. Milleti dilenci hale getirecek, muhtaç bir ümmet yaratacak bu reformun düzeltilmesi için elinizden geleni ardınıza koymayın. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Kahveci : Alkım Saygın Çağımızda Toplumsal Paranoya, Güç Algısı ve Özgürlük |
|
Çağımız insanı kendisine toplumsal paranoyayla örülü garip bir dünyâ inşâ etti..
Apaçık olgu ve olayların nedenlerini ve sonuçlarını bu dünyânın içinde arıyor, daha da kötüsü: bulduğunu sanıyor ve sonunda buna îmân bile edebiliyor..
Paranoyaklık başlı başına büyük bir psikolojik rahatsızlık; ancak bu rahatsızlık toplumsal ilişkilere yansıdığında işler içinden çıkılamaz bir hâle geliyor..
Yaşadığımız çağ, mâlûmunuz, iletişim çağı.. Artık hiçbir bilgi ve enformasyon ki bu ayrımı maalesef çoğu zaman göz ardı ediyoruz, gizli kalmıyor ve hattâ toplumsal olgu ve olaylara yön veren gelişmelerin hemen her yönü hakkında ve kolaylıkla her türlü bilgi ve enformasyona sâhip olabiliyoruz..
Bu kolaylık insan doğasında bulunan paranoyaklık eğilimini besliyor; bize herşeyin bu kadar yalın olmayacağını/olamayacağını söylüyor, daha doğrusu: biz böyle bir vargıya ulaşıyoruz..
Hâl böyle olunca içinde yaşadığımız dünyânın gerçeklerine sırtımızı dönüyoruz, asıl gerçeklerin yerine "sanal" gerçekleri koymayı ve bunu meslek edinenleri baş tâcı etmeyi seçiyoruz..
Apaçık gerçeklere, hakîkatlere, doğrulara vb.. bakıp bunlara göre dünyâyı ve kendimizi anlamaya ve gerekenleri yapmaya yönelmek yerine işi paranoya zincirine döküyoruz, sonra da bize bu gerçekleri, hakîkatleri, doğruları vb.. anlatanları paranoyaklıkla ithâm ediyoruz..
Çağımızda çeşitli türden güç odakları toplumsal paranoya fenomenini kendi çıkarlarına uygunluklu bir ilişkiler örüntüsü inşâ etmek için çok güzel kullanmakta..
Yâni örneğin ABD'nin devâsâ cârî açıklarını görmememiz, ekonomik ve siyâsî nüfûzunun hızla tükenmekte ve imparatorluk saplantılarının da hızla dibe vurmakta olduğunu anlamamamız için birileri bizi 11 Eylül'ü Amerikan Derin Devletinin organize ettiğine inandırmaya çalışıyor..
Yâni örneğin AKP Hükümetinin gerek içte gerekse dışta sürekli olarak nüfûzunu kaybetmekte olduğunu görmememiz, ilk günkü kadar güçlü bir yapıya sâhip olduğuna inanmamız için birileri bizi Kıbrıslı Türklerin yaşadıkları ekonomik ve siyâsî sorunlar hasebiyle ortaya çıkan ve gelişen bir istifâ sürecinin Ankara'dan tezgâhlandığına inandırmaya çalışıyor..
Yâni örneğin Rusya'da uyanan millî bilinç netîcesinde burada görev yapmakta olan cemaat okullarının çalışmalarının niçin yasaklandığını ve ilgili cemaatin burada niçin hızla irtifâ kaybetmekte olduğunu anlamamamız için birileri bizi Putin'in ilgili cemaatin lîderiyle gizli ilişkiler içine girdiğine; ama bu lîderin Putin'le işbirliğini kabûl etmediği için bu yaptırımlara mazhar olduğuna inandırmaya çalışıyor..
Ve daha niceleri..
İnsan doğası îtîbârîyle gerçeğin karşısına bâtılı, hakîkatin karşısına hurâfeyi, doğrunun karşısına yanlışı vb.. koymaya eğilimlidir. Daha da kötüsü: bunları birbirinden ayırt edebilecek bir akla ve zekâya sâhip olma olanağı varken bundan yüz çevirmeye karşı da doğal bir eğilim duyar..
İşte bu eğilimleri gören, anlayan ve daha da önemlisi: bunları kendi istek ve beklentilerine göre kullanmayı bilen kişiler veya kurumlar "yeni dünyâ"nın güç odakları hâline geliyor..
Çağımız insanının temel paradoksu: bilgileri ve enformasyonları dünyâyı ve kendini özgürleştirmek için değil; birilerinin dayattığı özgürlük üniformasını giymek için kullanıyor..
Bilgiler ve enformasyonlar kişilerde bulunan özgürlük olanağını gerçekleştirmek yerine toplumsal paranoyanın içselleştirilmesi hasebiyle kişileri bu güç odaklarının hizmetçisi ve/veya işbirlikçisi hâline getiriyor..
Bu üniforma bize çok tanıdık gelmiyor mu!?
Hani Kürt kökenli kardeşlerimize giydirdikleri üniformalar meselâ..
Bir süreden beri Alevî kardeşlerimize de giydirmeye çalıştıkları üniformalar..
Hangi özgürlük, kimin veya neyin özgürlüğü, nasıl bir özgürlük..
Toplumsal paranoyayla kuşatılmış bir özgürlük şüphesiz ki bu güç odaklarının özgürlüğüdür, gerçek özgürlük ise neyin zâhirî neyin sahih olduğunu bilenlerin ve bu meyanda bu ayrımı yapabilenlerin özgürlüğüdür..
Öyle değil mi!?
Alkım Saygın
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Gece 12 Yalnızlık Seferi
Gece, otobüs camlarında ilerlerken yeni şehirlere, ben her defasında kendime yeni yalnızlık biletleri alırım. Ve kaybolmamış her şehir silüetinde seni ararım. Kaybedilmiş zaman, ben sana son derece saygılıyım…
Yalnızlık perde perde yükselirken göklere, benim duygularım kahvelerini içip, çekilirler köşelerine. Usul usul yaklaşır yaşlı biletçi:" Hanımefendi Bu gece yalnızlığınız, acaba kaç bedende gizli? "
Benim yalnızlığım son derece uyumludur… Sessizce geçer kurulur yanımdaki koltuğa. Uykusu gelir mışıl mışıl uyur. Sanki bebektir, mavi çizgili beşiğinde. Ninni, yalnızlığım, ninni lütfen artık uyur musun, yoksa hangi ümitle bakacağım yarın sabah güneşine ?
Aşk bozuk bir musluk gibidir, benim sessizliğimde. Şıp şıp şıp… Damlar durur vicdan azabı. Akar, aktıkça sel olur, düşünce olur. Yalnızlık, bu uykusuzluğun sonu yoksa sonsuzluk mudur?
Vakit gece yarısı olduğunda, yüreğim son vermek ister yalnızlığıma. Otobüsün önünde durur, önünü keser. İnanki, hiç gelmeyeceksin sanmıştım. Gerçek aşk, engelli bir koşudur…
Yalnızlığım benim; 7 gün, 24 saat mesai yapar. Pazar günü markete gidip de ucuz tüketim aşkları almaz. Düşkün bir ebeveyn gibi, devamlı beni sorar durur. Sahi bizim kaçtığımızı duyarsa çok bozulur. Söylesene bana, insan yalnızlığında mutlu mudur?
Şehir; güneş ile beraber selam gönderirken uzaktaki dostlarına, yalnızlık karşı masadan bir porsiyon aşk gönderir bana. Ve her verdiğini, fazlasıyla alacağına yemin eder içinden. Terk edilen yalnızlık, ihanetin bedeli mutsuzluk mudur?
Işıklar kapanır, biz dans etmeye başlarız. Var olduğumuz, var olabileceğimiz bütün zamanı işte burada harcarız. Son durağa geldiğimiz vakit aşkın ne olduğunu anlarız. Kısa süren mutluluk. Durdur zamanı, bu anı sonsuza dek yaşamalıyız…
Özden Özel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Ersel Akant İki Mektup |
|
Biriktirdiğim anılarımızdan
İki mektup var elimde,
Son yüzyılın aşklarından,
Olacaktı bizimkisi belkide…
Omuzlarımda Adın Yazılı
Hayat sert vurmuştu sırtıma kırbacını,
Sırtımda sevdan,
Omuzlarımda adın yazılı…
Kadınım Olmalıydı
Kadınım olmalıydı,
Gözleri yeşil,
Teni ise jelibon kokulu,
Kadınım olmalıydı o benim.
Yanlızca benim dokunabildiğim,
Uzun uzun gözlerine bakabildiğim…
Gözlerini Dinledim
Bütün gece gözlerini dinledim,
Hain denizlerin gökyüzüne yansımasından farklıydı sesi,
Tıpkı sessiz sahiller gibiydi yeşile çalan rengi,
Keşke birde,
Birde yakından görebilseydim seni…
Güneş Batınca
Ne ara sokakların yanlızlığı tarif eder,
Ne de boş odalar, sessiz geçer zamanı…
Biraz mavi, biraz yeşil,
Biraz da akşamüstü serinliği,
Biran olsun bana unutturur seni,
Geceler sevenler içindir der bir şarkı da,
Güneş batınca,
Olur yine herşey,
Dün bıraktığım gibi…
Sözlerimi bitirip kalemi bıraktığım da saat 00:00 ı gösteriyordu. Sevgililerin saatinde bitmişti tüm sözlerim ve ayrılma vaktim de gelmişti…
Ersel Akant erslaknt@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
HAYATIN ESİNTİLERİ
“Hükümdar bir köylüden, haksız yere bir yumurta alırsa, adamları köylünün bütün tavuklarını zorla elinden alırlar” SADİ
Hatırlanacağı gibi Washington Times gazetesi yazarı Frank J. Gaffney Başbakan için ülkeyi “İslamofaşist yapma peşinde” diye yazmıştı. İktidar en kısa zamanda devleti ele geçirme hesaplarıyla her şeyi mubah sayabilmekte hukuk, ekonomi, halk, ahlak, insana saygı, devlet sorumluluğu, yönetimde ciddiyet, şeref, onur gibi kavramları adeta unutup dini açıkça politik gündemin en üst seviyesine taşımakta ve bu konuda hiçbir kaygıyı taşımaz görünmektedir.
Uygarlık tarihi açısından özgür düşüncenin gelişmesi bir dönümdür. Bunun sonucunda doğan düşünce şekli her türlü akıl dışılığı insan özgürlüğüne aykırı bulmaktadır. Pavarotti dinlemenin cezalandırıldığı, Yaşar Kemal gibi dünya çapında ustaya ait bir oyunu sahneleyenin sürgünle karşılaştığı bir ülke düşünebiliyor musunuz? İşte bunlar bu dönem Türkiye’de benzer örnekleriyle yaşanıyor.
Devlet yönetiminde deneyimsiz AKP kadrolarının işbaşına gelmesiyle “Ananı al da git”, üstü kapalı “gavur İzmir” ve “kelle” polemiğinde olduğu gibi önce bir çiftçiyle, köylülerle, sonra koca bir şehirle ve askerlerle, yargıyla ve ardından işçilerle, memurlarla yaşanan tartışmalar sonrasında at iziyle it izinin birbirine karıştırıldığı yeni bir dönemden geçiriliyoruz. Ülkenin gerçek sorunları görmezden gelinerek gemi azıya almış bazı kesimler dikkati farklı mecralara çekmekte ve toplum yapay krizlere sürüklenmektedir. Bunun altında gelecekteki rant hesaplarının yattığı apaçıktır.
Rant Hırsıyla Kör Olanlar Kamu Yararına Kör Bakarlar!
20 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye’de buna karşılık liderler arasındaki mal varlığı ile dikkat çeken AKP liderinin toplumun çeşitli kesimleriyle yaşadığı polemikler sonrası seçimde siyasal sistemdeki boşluktan yakaladığı yüzde 47’lik güvenceden cesaret bularak “türban” yoluyla dini aidiyetlilik üzerinden ülkeyi gerilime sürüklemesi, kendine biat eden birisini YÖK gibi tartışmalı bir kurumun başına getirmesi krizin geldiği en son noktayı bütün açıklığıyla sergilemektedir.
Ancak her fırsatta toplumu yapay gündemlerle ve büyük medya desteğiyle geren, hatta seçimlerden önce net olarak “Yüzde 10 barajının düşürülmesini isteyenler bunu ancak rüyalarında görebilirler” şeklindeki savla destekleyen AKP’nin demokrasi ve özgürlük konusunda bir sorunu olmadığı ortadadır.
Türkiye giderek daha bağımlı ve yoksul ülke haline gelmiştir. Finans, enerji ve toptan-perakende alışveriş sektöründe etkin hale gelen küresel güç odakları ulusal kaynaklarımızı ele geçirmekte, emperyalist ülkelerle işbirlikçilerine yapılan borçlanmalar ile neoliberal politikaların adeta fanatik uygulamacısı kesilen AKP, SEKA’nın devredilmesi, PETKİM’in satışı, İzmir Limanı’nın vs. özelleştirilmesiyle de yoğun biçimde kaynak transferini gerçekleştirerek bunu göstermektedir. Mısır işinde sabık Maliye Bakanı’nın kamuoyunu tesellisi ise bir başka komedya; nasılsa oralarda bizim insanlarımız çalışacaktır ya!..
Hükümetin 2B kararı ise akıllara zarar, neyse ki rant beklentisi sonucu ortaya atılan orman kanununun bir maddesine ilişkin uygulama daha önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti. Ancak 2B yasası yeniden gündemdedir. Artık Çankaya’da AKP’ye yakın bir ismin bulunması 1960’larda AP iktidarı ile yaşanan makilik orman arazisi yağmasının daha beterini halkımıza yaşatabilir. Zira orman alanlarının talanı ileride ülkemizde çevre için büyük sorunlar yaratacaktır…
Bursa’daki duruma bakarsak…
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın saydığı alışveriş merkezi, teleferiğin uzatılması, Mudanya’ya dev akvaryum vs. Bursa’da yaşayan insanların sorunlarına dönük projeler değildir. Kent Merkezi diye yapılan alışveriş merkezinin gerekliliği, Güzelyalı Feribot İskelesi’nin yeri, Merinos Fabrikası’nın belediye’ye devriyle ortaya çıkan alanın değerlendirilmesi ise tartışmalıdır. Bursa’da bu dönem daha önce görülmedik ölçüde alan betona feda edilmiş, çok sayıda ağaç yok yere kesilmiştir.
“Meydanı bile kalmayan bu şehrin acısını kimse duymadı” diyordu Prof. Dr. Necmi Gürsakal…
Merkezi hükümetle neler yaşanıyorsa Bursa’da da aynısı yaşanmakta. Yani merkez meydan savaşı ile Sultanahmet’teki tarihi kıyım Bursa’da da var.
Sözünü ettiklerimizden ilki Bursa’nın meşhur Kent Meydanı sorunu ile ilgili. Menderes döneminde yapılmış ve daha önce çıkan bir yangında kısmen kullanılamaz hale geldiğinden şehir dışına taşınmasıyla atıl hale gelen S.Garaj adlı bölge Bursalıların meydan olmasını istedikleri bir yerdi. 2001 yılında yayınlanan “Floransalı Karlo” adlı romanında Uludağ Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Necmi Gürsakal adeta bütün dikkatleri kent meydanı ihtiyacına çekiyor ve şu soruyu soruyordu:
“Meydansız bir şehrin kayıp insanları olmayı neden hak ediyoruz?”.
Ancak Hikmet Şahin’in Belediye Başkanlığı ile beraber uygulanan projeyle bu alan adına yaraşmayacak biçimde yapılarla doldurularak işlevi tamamıyla kaybettirilmiştir ama nedense adı değişmemiştir: “Kent Meydanı Alışveriş Merkezi”!..
Adeta ülkenin gidişatından kaygı duyanlara alışveriş merkezlerini gösteren Başbakan’a bir örnek sergilenircesine… İşin ilginç tarafı da daha inşaat bitmeden ve açılışı yapılmadan Milliyet’in “Taze Mısır Aşkı!” haberinde belirtildiği gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın oğullarının Türkiye halkına Malezya’dan ithal taze mısır satacakları satış noktalarından birinin de burada bulunacak olmasıdır.
Şehrin tam merkezindeki yaklaşık 10 dönümlük arazinin başına gelenleri gören Bursalılar bu aymazlık örneğine iyi bakıp Merinos’a, Hal’e sahip çıkmalıdır, sıra bunlara gelecektir. Ve burdaki rant Bursa’nın kaderini belirleyenlerin iştahını çok daha fazla kabartacaktır Çünkü…
Hatırlanacağı üzere dönemin ulusal ekonomisinin lokomotiflerinden biri olarak kurulan SEKA’ya bağlı işletmelerden bazıları da Başbakanın yakınlarına devredildikten sonra yağmalanmış, emekçilerin itirazları ve daha sonra gelinen süreçle birlikte yine AKP’li belediyeye devredilmişti…
Bursa’da da Türkiye’nin bütününde olduğu gibi yeşil alanla ilgili kişibaşına oran kişibaşına düşen alışveriş merkezi oranıyla kıyaslanmayacak düzeyde geri.
Toprak Üretilemez!..
Sadece Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Yaş Sebze ve Meyve Hal’inin taşınmasıyla boşalacak alan 45 bin metrekaredir. Açılışını bizzat 1938’de M.Kemal’in yaptığı Sümerbank Merinos Fabrikası’nın belediyeye devredilen arazisi kentin akciğerlerinden biri konumundayken yapılaşmaya açılan bölümü ise şimdilik yarıya yakın bir kısmını teşkil ediyor!
Öte yandan çıktığı yurt dışı gezilerinden bile dünyanın en modern projelerinden biri olarak ballandırarak anlattığı Bursa’daki AKP’li belediye başkanının milyonlarca dolarlık bir kültür merkezi, baştan beri bir Hyde Park benzerini yaratmakla övündüğü Merinos’ta belediyeye hiç yakışmayacak tuhaf bir tesadüf yaşandı. Belediyeye devredilen Fabrikaya ait 3 binden fazla kitabın bulunduğu kütüphane, Bursa'da bir hurda deposunda ortaya çıktı. Bir sahafın fark etmesiyle hammadde olmaya götürülürken kurtarılan kitaplar dünya klasikleri ve bazı teknik kitapların yanısıra “İstanbul Ansiklopedisi” ve “Osmanlı Tarihi” gibi hiçbir yerde kolaylıkla bulunamayacak nadir eserlerden oluşmaktaydı.
Ayrıca kentiçi trafiği rahatlatmak iddiasıyla alelacele yaptırılan bat-çık’lar müteahhitler için yap-çık’a dönüştü. Aynı maliyetlerle gelecek için daha kullanışlı projeler gerçekleşebilirdi. Bursa’nın hafif raylı sisteminin B etabı sayılan ve Bursa’yı doğuya götürecek kısım 4 yılda zar zor tamamlandı.
Kıyım’a Rekor Dava
Son olarak Bal-Göç Dayanışma Derneği’nin iletişim sitesinde de yeralan personel kıyımıyla ilgili bir haberden daha bahsedelim.
Bursa Kent Gazetesi köşe yazarı Mustafa Özdal’ın adıyla yayınlanan bir haberde Büyükşehir Belediyesindeki işten çıkarma, emekliliğe zorlanma ve sürgün şeklindeki personel politikası apaçık ortaya seriliyor. 2 Ağustos 2007 tarihli gazete haberinde AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde görevli çalışanların çeşitli dayatma ve baskılarla karşı karşıya kaldığı, benzeri görülmemiş kıyım politikası karşısında belediyeye 200 dava açıldığı ifade edilmektedir.
Büyükşehir Belediyesi statüsü kazandığından bu yana açılan dava toplamı sayısı 3’te kalırken, göreve geldiği tarihle haberin yayınlandığı tarihe kadar dönemde Hikmet Şahin yönetimindeki belediye aleyhine rekor sayıda dava açıldığı da belirtilmektedir. Önceki dönem Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nde görevliyken bu dönemde yeri sürekli değişen 2 üniversite mezunu Tamer Uysal’a Hal Müdürlüğü binasında makbuz kestirildiği de işaret ediliyor…
Büyükşehir Belediyesi’nin icraatları burada sayılamayacak kadar çok. Yazıyı bir hatırlatmayla, “İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın” sözünü diline pelesenk eden Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Şahin’e, uygulamalarına bakarak Şeyh Edebali’nin aynı öğüdünden “Unutma ki yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir” diyen bölümü anımsatıp bitirelim.
Özgür Karakaya ozgkara@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
• Rus tankı eve girdi... Tatbikatçıları votka çarptı.
RUSYA: TATBİKİ ALKOLLÜ SANATLARDA EN İLERİ ÜLKE.
• Bir telefonla gideceğiniz noktaya en kısa sürede ulaşabilirsiniz.
Hizmetten faydalanmak isteyenlerin "757 1234" numaralı telefonu aramaları
ve bulundukları yeri ve nereye gitmek istediklerini söylemeleri gerekiyor.
DIŞ POLİTİKADA YOLUNU BULAMAYANLAR İÇİN: "2910 1923"
• Erdoğan, Talabani onuruna yemek verdi: "Gizli gündemimiz yok, kalbimizdeki yeriniz özel."
AŞK- I MEMNU. (Bkz. TDK -> Memnu: Yasak)
• Talabani Kuzey Irak için 'Kürdistan' dedi.
KÜRDANI OLAN VAR MI, DİŞİMİN ARASINA IRAK KAÇTI.
• Bakoyanni türbana destek verdi.
BAK O OLMADI YANİ...
Yukarı
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
DİLİM YANDI
Kara bir günümdü
Eridim kara gözlerinde
Saçlarının karasına
Aynam düştü arasına
Tellerine dokundum
Elim yandı
Bahçede gülüm yandı
Dedim mi sevdiğimi
Demedim
Dedim de dilim yandı
Menderes Samancılar
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Beraber gülmek bir iletişim yoludur fakat iyi bir mizah duygusu çocuğunuzu daha akıllı, daha sağlıklı ve zorluklarla daha kolay başa çıkabilir hale getirebilir. Bizler mizah duygusunun mavi gözler ya da büyük ayaklar gibi genetik şifremizin bir parçası olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Oysa mizah duygusu çocuğunuzun doğduğunda sahip olduğu veya olmadığı bir şey değildir. Aslında çocuğunuzda geliştirebileceğiniz öğrenilebilen bir yetenektir. Daha fazlası ve çocuklarla ilgili akıllıca fikirler için http://www.akillibebek.com/
Yemek yapmayı mı yoksa yemeyi mi daha çok seversiniz? http://tarifname.blogspot.com/ ...Birçok şey gelir aklımıza o an çok cazip gelip bizi heveslendiren. Fakat bir olay, değişen ruh halleri, şartlar vs. derken o fikir uçup gider bir daha hiç hatırlanmayacak yada gerçekleştirmek için artık çok geç olacak şekilde. Benim hayatımda da gitmek isteyip gidemediklerim, olmak isteyip olamadıklarım, yapmak isteyip yapamadıklarımın sayısı oldukça fazla. Ama anlık bir fikir olarak gelip geçmeyen, gerçeğe dönüştürebildiklerim de var elbet, Tarifname gibi. Hiç gitmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanların sofrasında tariflerimle yer aldığımı bilmek çok anlatılabilecek türden bir duygu değil sanırım. Yani anlayacağınız paylaşmak çok güzel birşeymiş, bunu -Tarifname sayesinde- iyice öğrendim ben. Darısı hiç bilmeyenlerin başına... diyor bu sayfaları hazırlayan Seda Zaman. Ellerine sağlık.
http://www.ikariam.net/ ...Denizin sesi, beyaz kumlu bir sahil ve güneş! Akdenizde bir yerlerde küçük bir adada antik bir uygarlık doğuyor. Bir çağın zenginliği senin yönetiminde ve keşif başlıyor. Ikariama hoş geldin... Online oyun oyamayı sevenler için orjinal bir seçenek. İkariam´ın başlangıcında üzerinde fazla sayıda bina bulunmayan ama çok verimli bir toprak üzerinde yer alan, sahil şeridinden arsa alıyorsun. Ve kendine ait şehrini kuruyorsun. Oyuna başlamadan önce oyun turu yapmanızı tavsiye ederim.
http://www.turkcerock.net/ Türk rock müzik sanatçıları ne yapıyorsa ve Türkçe rock müzik hakkında ne varsa, hepsi burada. Ayrıca videolar, şarkı sözleri, akorlar ve bilmek isteyeceğiniz hemen hemen her şey var. Özellikle tavsiye ediyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))
|
|
|
|
|
|