Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.397

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 17 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Gereği düşünülsün!..


İyi haftalar,

Alışık olduğumuz üzere gene bir Cuma akşam saatlerinde geldi haber. O saatten bu yana, memleketçe eğri oturup doğru düşünmeye çalışıyoruz. Sıcağı sıcağına birşeyler karalama şansı olmayınca, insanın düşünme, tartma, bir daha düşünme, tarafları dinleme, okuma ve anlama şansı doğuyor.

Kapatma davası ile ilgili konuda bir yazı yazarken belki de doğru olan, önce görüşleri sıralamak sonra da kendi yargımı ortaya koymaktı. Ama ben böyle yapmayacağım. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyip, bilahare arayı dolduracağım. Böylece de fazla vaktinizi almamış olacağım.

Tam bu noktada, bir arkadaşımın uyarısıyla okuduğum değerli bir köşe yazarının dünkü yazısından iki cümlelik bir alıntı yapmak istiyorum. Radikal yazarı Berkan şöyle diyor; "Bu köşenin okurları biliyor, başörtüsü meselesinin çözülme yöntemini eleştirsem dahi, Türkiye'de laikliğin elden gitmek üzere olduğu yönündeki görüşe prim vermedim. Böyle düşündüğüm için de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın dava gerekçeleri bana ikna edici gelmiyor." İşte, bundan sonra söyleyeceklerim, Berkan'la aynı doğrultuda düşünenleredir. Bana göre, bu söylem kendi içinde tutarlı olmakla birlikte, olan biteni aymazlıkla seyrettiğini ifade ettiği için temelden yanlıştır. 162 sayfalık iddianamede yer alan söylem ve icraatleri yok farzedemeyeceğine göre demek ki ciddiye almıyordur. Umarım yarın ki yazısında da, ciddiye alınması için daha ne olması gerektiğini açıklar ve kafalarımızdaki soru işaretlerini siler.

Şimdi gelelim sonunda söyleyeceğimiz kelâma; AKP, bir hukuk devletinde, yürürlükte olan anayasal çerçevede seçilmiş, o anayasaya bağlı kalacağına dair yemin etmiş, anayasanın çizdiği hukuki kurallar doğrultusunda 2002 yılından bu yana iktidar olan, doğru yanlış pekçok karara imza atan, başı sıkıştığında hukuktan medet uman, mevcut düzenin öyle veya böyle ürünü olan yasal bir partidir ve buna kimsenin itirazı yoktur. Gene aynı doğrultuda, aynı anayasanın kuralları ile seçilerek denetim görevine getirilmiş bir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, ağırlaştırılmış parti kapatma koşullarına rağmen, iktidar olan bir partinin şeriat arzusunun odağı haline geldiğini örnekleriyle göstererek, en yüce mahkeme olan Anayasa Mahkemesi'ne kapatma istemiyle dava açmasına da kimsenin itirazı olmaması gerekir. Demokrasilerde hukuk nalıncı keseri değildir. AKP, bizleri düşürdüğü kaygının hesabını mahkeme önünde verecektir. Ya bizi ikna edecek, ya da siyaset sahnesinden, bir sonraki bahara kadar, çekilip gidecektir. Bu davayı küçük görmek, yersiz ve zamansız bulmak, hele hele demokrasi havarisi kesilip kendisinin de eleştirdiği tüm söylem ve icraatleri, görevi nedeniyle izleyip, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Anayasa'nın kendisine yüklediği sorumlulukla dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı eleştirmek, hiç kimsenin haddine değildir. Bu bir "Çamur at izi kalsın." davranışı hiç değildir. Her akıllı kişi böylesi bir durumda atılacak çamurun, mağduru oynamayı şiar edinmiş AKP'nin ekmeğine yağ süreceğini bilir. Öyleyse, doğruluğu yüce mahkeme tarafından da onaylanırsa, bir ard niyetli partiden kurtulmak Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği için hayırlıdır, gerisi teferruattır.

Bir kere, hak, hukuk, demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesin bu davayı alkışlaması gerekir. Zira bu çevrede en çok korkulan, asker kanadından gelecek olan darbe ile demokrasinin kesintiye uğrayıp onarılmayacak yaralar almasıdır. Mevcut hukukun gereği olarak açılan bu dava, eğer varsa, bu darbe hazırlığını önlediği gibi, davalıya kendini temize çıkarma, bir on yılı daha garantileme şansı doğurmuştur. Sırf bu bile bu davaya sıcak bakmak için yeterlidir.

"%47 ile iktidara gelmiş bir parti kapatılamaz." lafı safsatanın daniskasıdır. İktidar olmak, davaya konu olan suçlamaların hayata geçmesi için olmazsa olmaz bir şarttır. Yani, bir parti maksadına ancak iktidar sahibi olarak ulaşabilir. Öyleyse aynı partinin iktidardayken yargılanmak üzere mahkemeye verilmesi son derece doğaldır. %47'nin büyük bir çoğunluğu temsil ettiği doğru olmakla birlikte, davanın dayanağı olan Anayasa'nın %92 ile kabul edildiğini unutmamak gerekir. Yani %47 de %92 gibi bir anlam ifade etmez. Demokrasi, çoğunluğum diyerek yenilen herzelere şapka çıkartmak değildir.

Şimdi de, AKP'nin icraatlerini tasvip etmediği halde, bu davanın AKP'nin elini güçlendireceğini, %47 ile gidip %65'le geri geleceklerini söyleyenlere bir çift lafım var. YANILIYORSUNUZ! Sonucu ne olursa olsun bu dava memleketimin yararına olacaktır. Anayasa Mahkemesi AKP'nin lehinde karar verirse, AKP kurmayları artık pabucun pahalı olduğunu bir şekilde anlayacaklardır. Sivri çıkışlardan kaçınacaklardır. Aksi takdirde başlarına neyin gelebileceğini göreceklerdir. Çünkü çekirgenin, bir, iki bilemedin üç defa sıçrayacağını ama sonunda serilip kalacağını öğreneceklerdir. Kapatılmasına karar verildiği takdirde ise, mağdur rolü oynamayı sürdürmeleri için sahne bulamayacaklardır. Sadece Tayyip Bey'in yasaklanması ile bile, doğacağı kuvvetle muhtemel yeni partinin parçalanma ve çöküş devrine gireceğini söylemek müneccimlik olmasa gerektir. Bu açıdan düşünüldüğünde, davanın ekmeğe yağ olacağını düşünmek gereksiz bir vehimdir.

Sonda söyleyeceğimizi başta söyledik, o halde başta söylenmesi gerekeni de sonda söyleyelim. Aklı başında hiç bir vatandaş, demokrasinin darbelerle, kapatmalarla, bildirilerle kesintiye uğramasını istemez. Sonuçları itibariyle bu doğaya aykırıdır. Ancak, bizzat bağlı kalmaya yemin ettiği hukuku kullanarak, cumhuriyetin temel kurallarını hiçe saymakta akıl ve mantığa terstir. Asıl önemlisi, suçtur. Yönettiği halkın bir bölümünde oluşan kaygıyı gidermek yerine, geriye kalanların gücünü öne sürerek tüm ülkeyi padişah gibi yönetmeye yeltenenlerin, bu vurdumduymazlığın sonuçlarına katlanması kaçınılmazdır. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Mete Çağdaş

 Kahveci : Mete Çağdaş


  BEN TEZ OLACAĞIM, AKP TOZ OLACAK !

Yargıtay başsavcısı AKP'nin kapatılması istemiyle bir dava açtı
Birilerinin birden bire huzurları kaçtı…
Ne oldu,niye bu bağırtı çağırtı?
Tamam… elbette ki Türkiye'nin kapatmalarla
" Parti mezarlığı" olmasını demokratik bulmuyorum.
İyi güzel de
Bunlar da çok mu masum arkadaşlar?
Çiftçisini işçisini kovan, bu başbakan değil mi?
İspanya da " Türban simge olsa ne olur " diyen,
acaba Gonzales miydi?
Dünyaca ünlü terörist Hikmetyar'ın önünde
diz çökmüş bir vaziyette oturmuş fotoğrafı olan
şu bizim Tayyip değilmiydi?
Üniversitelere Türbanlı sokmaya çalışan
Rus hükümeti mi???

Daha bir çok karamsar ve sinir bozucu kararların altında imzası olan
bu iktidar için dava açılması elbette iyi bir gelişme
Ve demokratik hukuk devletinde de işler böyle yürür
Ayrıca, AKP iktidarında işlenen hukuk dışı suçlar kadar
Ne Erbakan Hoca
ne de merhum Adnan Menderes döneminde suç işlenmemişti
ama Erbakan hoca koltuğundan,
menderes de boynundan asılmıştı…
Ha çok hoş bir şey mi bu?
Elbette değil…
Fakat ne yazık ki oldu işte
Ama bütün bunları " kılıf göstererek" kimse de
Laikliğin içini boşaltmaya kalkışamaz değil mi?
Ve hiç kimse de 70 milyonda 16 milyon oy aldım diyerek
Yüzde 46'lık kabadayılık hakkına sahip olamaz…
Unutmayın ki Bu ülkenin halen yüzde 53'lük öteki kabadayısı var
Sözün özü:
açılan dava demokratik açıdan ayıp,
Hukuki açıdan ise müstahaktır!
Benim bir gazeteci olarak
Yaptığım sadece bir haber nedeniyle
bir vali ile aile dostu bir hakimin
çiğ köfte partisinde aldığı hakkımdaki 100 milyarlık idam kararına
hükümet olarak seyirci kalıp ses çıkartmayan
bu AKP iktidarına diyebileceğim;
" Allah sabır versin. "demekten başka bir şey değildir.
O gün hakları çiğnen bir vatandaşa sahip çıksalardı
Bugün hakları çiğnenmeyecekti.
İşte hakkımın yutulması hukukuna
o yıllarda olan kayıtsızlıkları nedeniyle
Ben üniversitelerde tez olurken,
AKP ise bu ülkede toz olacak!

Mete Çağdaş
mettecagdas@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Gamze Aytekin

 Kahveci : Gamze Aytekin


  KÜÇÜK BURJUVA KIZI MIYIM?

Yazmamak için çok mücadele ettim kendimle fakat vicdanımı rahat ettiremiyorum. Dilim sussa da vicdanım bas bas bağırıyor, daha fazla dayanamayacağım. Geçen hafta eşim ile beraber Uşak'a öğretmen bir arkadaşımızı ziyarete gittik. Eşimin arkadaşı olan fakat benim yeni tanışacağım bu genç hanımı ilk gördüğüm anda sevmiş ve beraber güzel zaman geçireceğimize, ortak paylaşımlar yakalayacağımıza inanmıştım. Nitekim her şey umduğumdan da güzel geçti ve ben harika bir hafta geçirdim. Buraya kadar anormal bir durum yok fakat şuan vicdanımı rahatsız eden her şeyi yazmak istiyorum…

Artık benim kardeşim diyebileceğim bu genç hanımın ev arkadaşı beni son derece rahatsız etti. Adı Derya olan ve kendisi de bir öğretmen adayı olan bu genç hanım ile aramızda herhangi bir münasebet olmamasına rağmen bütün hafta boyunca neden birbirimizi yiyecek gibi baktığımızı tasımı tarağımı toplayıp evime döndüğüm zaman anladım. Ben onun için küçük bir burjuva kadını idim, herhangi bir siyasal görüşü olmayan, tartışamayan, konuşamayan, üretemeyen… Kısa kot eteğini giyip, ayağına topuklu çizmelerini geçiren, kocasını koluna takıp alışverişe çıkan küçük burjuva kızı... Halbuki ben iyi bir eğitim almış ve iyi bir aile sahibi genç bir kadınım, okumuş, yazmış bir bünyeyim fakat ne hikmetse bir etek ve bir bluz beni cahil cühela yapmaya yetiyormuş. Ben şekilci bir insan olmadığım için bunu bilmiyordum ama sağ olsun Derya Hanım bana öğretti. Bütün hayatını siyasal ideolojisine adamış olan Derya Hanım mitinglerde kadınları savunuyor, kadınların ezilmesine şiddetle karşı çıkıyor, kadınlarımıza gerçekleştirilen tecavüzlerin önünde kale gibi duruyor, kadın haklarını savunmak için kendini paralıyor… Eh bu kadar yüce bir şahsiyetin önünde benim nasıl sözüm olabilirdi ki? Üstelik ben giyim kuşamına yansıtmasa da dinini içinde yaşayan ve muhafazakarlığı ile gurur duyan bir bünyeydim, aman Yarabbim asılmam gerekiyordu…

Daha sonra ki günler de öğrendim ki Derya kızımızın beraber olduğu ve benim nezaket icabı tanışmak zorunda kaldığım erkek arkadaşı evli ve bir çocuk babası bir adam. Bu Bey akşamları Derya kızımıza geliyor, gecenin belli bir saatinden sonra da eşinin ve çocuğunun yanına dönüyor. Gayet mutlu ve mesut bir biçimde önüne gelen bütün fırsatları değerlendiriyor. Bu beyefendiyi yargılamak istemiyorum hiç haddim değil fakat Derya kızımıza bir iki cümle yazmazsam az önce belirttiğim gibi vicdanım beni rahat bırakmayacak…

Ey güzel ülkemin kültürlü, bilgili, eli kalem tutan, mürekkep yalamış, yarınlara umut vaat eden ülkem kadar güzel kızı Derya; sen mitingler de kendini paralıyorsun kadınlarımız için, aman kadınlarımız ezilmesin diye mücadele ediyorsun da, beraber olduğun adamın karısını ezmiş olmuyor musun? O kadıncağız evde kocasını yana yakıla beklerken mitingler de attığın sloganlar hiç mi aklına gelmiyor? O adamın küçücük çocuğu evde babasını beklerken sen hangi ideolojiye sığınıyorsun ? Vicdanını hangi ideolojinin sağlam temelleri ile yeniyorsun? O çocuğun rızkını yerken, biraz biraz geleceğinden çalarken, üstelik öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğe aday bir insan olarak, kendin ile baş başa kaldığında KENDİN ile nasıl mücadele ediyorsun? Duvarınızda asılı duran bir posteri hatırlıyorum: Ağlayan bir bebek suratı ve hemen altında '' Onlar güldüğünde hayat daha güzel olacak'' yazısı… Ey güzel kızım Derya o postere her baktığında aklına beraber olduğun adamın çocuğu nasıl gelmiyor? Onun hayatını, babasını ondan çaldığın gerçeği seni nasıl rahatsız etmiyor? Aman çocuklarımız aç kalmasın diye naralar atarken, o çok eleştirdiğin dünyanın en pahalı sayılabilecek makyaj malzemelerini nasıl alıyorsun? Senin düşüncende küçük burjuva kadını olan ben bile o makyaj malzemelerini almazken sen nereden nasıl para buluyorsun da eleştirdiğin yaşamları yaşamaya çabalıyorsun?

Ben küçük burjuva kızı değilim güzel kızım Derya, ama eğer insan olmak sadece senin ideolojinden geçiyor ise ben bunu reddediyor ve küçük burjuva kadınlığım ile gurur duyuyorum. Sende lütfen ideolojinin gereklilikleri ile yaşa. Beni eleştireceksen eleştir ama rica ediyorum savunduğun değerlere ihanet etme. Özel hayatın beni ilgilendirmez ama yanlış yaşadığın ilişkilerini lütfen düzgün yaşayan insanlara çamur atarak bulaştırmaya çalışma. Bunları senin yüzüme söylemediğim için gerçekten pişmanım. Hoş belki birbirimiz ile muhatap olsa idik sana bunları söyleyebilirdim. Ben bu hayattan korkmuyorum, bu hayatın benden alacaklarından hiç korkmuyorum, asalak gibi hiç yaşamadım,her zaman kendi kendime yettim, yetemediğim zamanlarda da ardımda hep kapı gibi ailem vardı. Hiçbir zaman başkalarının hayatından çalmadım, böyle bir misyon üstlenmedim. Evet kendimi meydanlarda kadınlarımız için hırpalamadım, evet analarımız gibi sloganlar atmadım ve bunun için bütün kadınlarımızdan, bütün analarımızdan özür dilerim, ama en azından kendime yakışmayan biçimde de yaşamadım… Artık vicdanım rahat…

Gamze Aytekin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,568,568,568,568,568,568,568,568,56
16 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Deniz Kartal


Gelişme ve Yokoluş

Teknoloji ve gelişmişlik arttıkça ve refah seviyesi yükseldikçe insanlar daha çok bencilleşiyor. Kendimize ve doğaya yabancılaşıyoruz.

Doğanın bir parçası olan yaşadığımız yerlerin doğal olma özelliklerini önce yok edip sonra kendimize kaçmak için yeni oyun alanları arıyoruz. Doğa gezileri bir kaçış programına dönüşüyor.

Nereden ve nereye kaçıyoruz?

Gelişmiş toplumlar içe dönük bireyler yaratıyor. Bilgisayar ve internet çağı yaşamı giderek gerçeklikten uzaklaştırıp sanallaştırıyor. Yeni bağımlılık alanları oluşuyor.

İnsanlar artık evlenmemeyi tercih ediyorlar ya da evlenenler çocuk yapmamayı. Gelişmiş ülkelerdeki genç nüfus giderek azalıyor. Japonların %90 'ı boşanıyor. Avrupalı siyaset ve toplum bilimciler vatandaşlarının çocuk yapmaları için yeni planlar geliştiriyorlar, akıl almaz teşvikler veriyorlar.

Az gelişmiş ülkelerdeki genç nüfus gelişmiş ülkelere kayıyor. Nüfus dengeleri ve ırklar yeniden şekilleniyor.

100 yıl sonra, herhalde teknolojinin şu an en gelişmiş ülkelerde kullanılan şekliyle kullanılmadığı, hiçbir ülke kalmayacaktır. İnsan ırkı, belki birkaç yüz yıl daha plansız çoğalma sürecinden kurtulamamış toplumların varlığıyla yaşamını sürdürmeye devam edecek. Ancak sonrasında ırk giderek azalmaya başlayacak.

İnsanlık tarihi yepyeni süreçlere giriyor, bu doğal bir süreç mi yoksa gerçekten yok oluyor muyuz? bunu henüz net olarak görmek zor.

Ama kesin olan bir şey var, "zamanı gelmiş düşüncenin önünde hiçbir güç duramaz". Zamanı gelmiş bir tarihi sürecin önünde de hiçbir güç duramaz.

Teknoloji çağını geriye götürme ve onu reddetme şansımız olmadığına göre sonuçlarına katlanmaktan başka çaremiz yok.

Küresel ısınmanın etkilerini görünce (ki küresel ısınma da insan ırkını ve hatta bütün yaşamı tehdit eden en önemli teknoloji çağı sonuçlarından biridir) panik bir vaziyette yapay önlemler almanın yollarını tartıştığımız gibi, belki bir gün, kendi ırkımızı yok ettiğimiz gerçeğiyle yüzleşir ve bununla ilgili çalışmalar da yaparız. Umarım kuzey kutbunda yaşayan çaresiz kutup ayılarının durumuna düşmeden bu durum için önlem almaya başlarız.

İnsanlar önce yıkıp, yok edip sonra onarmayı severler. Bunu yaparken de çoğu zaman geç kalırlar.

Yapılan savaşlar medeniyetlerin gelişmesine büyük katkı sağladı. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu rekabet, bencillik, yarışma tutkusu, elde etme ve keşfetme içgüdüsü insanlığı buralara kadar taşıdı.

Büyük İskender o kadar doğuya gitmeseydi, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmesiydi ya da Amerika kıtası keşfedilmeseydi bütün bunlar yaşanabilir miydi? Muhtemelen başka bir tarih çıkacaktı ortaya.

Avrupa'da engizisyonlar kurulmasaydı, aydınlık fikirlerin tartışılması ve özgürlükçü akımların ortaya çıkması söz konusu olabilir miydi?

Bana öyle geliyor ki bedel ödeyenler tarihin akışını değiştiriyor ve tarih içinde bedel ödenmeden hiçbir şey gerçekleşmiyor. Bu bedel zaman zaman yüzyıllar hatta belki bin yıllar sürebiliyor ama gelişim ve değişim mutlaka devam ediyor.

200-300 yıl öncesine kadar, kadınların içlerinde şeytan var diyerek diri diri yakan Avrupa, bugün, geliştirdikleri yüksek medeniyetin kendi ırklarını yok etmesiyle karşı karşıya.

Bu süreçte daha muhafazakar ve insanı öne çıkaran medeniyetler uzun bir süre daha hayatta kalacaklardır.

Aile bağları güçlü, içselleşmiş ve duygusal toplumlar, gelişmişliğin getirdiği bu dejenerasyon ve içe kapanıklığı daha güçlü karşılayabilecekler.

İnsanlık tarihi bir kez daha doğudan yükselen ışıkla aydınlanacak, ancak bu ışık daha ne kadar aydınlatmaya devam edecek bunu henüz bilmiyoruz.

Deniz Kartal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Kübra Albayrak


KALPDEŞ DENEMELER…

İlk denememi yazdığımda daha on altı yaşındaydım. Türkçe öğretmenimizin denemeyi tanımlayışı hala aklımda. Sevimli bir kadındı; o da hayatı denemiş, baktı olmamış, öğretmen olup denemin tanımı yapmaya başlamıştı. Denemeler deyince aklıma önce Monteing sonra insanoğlu gelir. Monteing bildiğim bir yazar değildir, fazlada okumadım aslında. Hakkında sadece denediğini ve başardığını biliyorum. İnsan oğluna gelince; bizler sanırım(deneyip başaranlar hariç) başaramayanlardanız. Beklide denediklerinden, başardıklarından ve başaramadıklarından dolayı kimseyi mutlu edemeyenlerdenizdir.

Monteing nasıl başladı acaba? Nasıl denedi ilk kez? Denedik hepimiz yalan yok. Başardık, başaramadık, vazgeçtik falan filan işte. Ama denedik be ciğerim aklımız ağıt yaksa da yer yer denedik işte. Ağıtlar yalnız bırakınca bizi yalnız denedik, yalnız. Zaman hayatı kısaltıyor bence. Çünkü ne vakit bir işe başlamayı düşünsek geç kalıyoruz, hazırlıklara erken başlarız mesela. Lüzumsuz bir melankoliye koşup erkenden varıyoruz. Zamanlı kavuşmaları beş geçiririz. Kainat korkutucu bir sınav sırası gibi hani üzerinde hiçbir kopyaya tahammülü olmayan. Ve kader ne zaman bir sorunun cevabını bulsak değiştiriyor. Bizde deneyip deneyip yanılmalara ömür, hayat deyip kurtuluyoruz. Yanlış cevaplarımıza hep bahanemiz var."nasılsa doğruyu bulamayacaktım." Doğrunun şeklini unutanlara acıyıp, yanlışları denemeyi kendimize statü sayıyoruz. Ah be bazen ne kadar zavallı oluyoruz. Savunmuyorum insanı hayata karşı ama en azından yazılacak denemenin konusu verilir be hocam.

Uzaktakini sevmeyi deniyoruz hep, yakındakilere alerjimiz var sanki. Eski sevgiliyle arkadaş kalmayı deniyoruz. Sonra acımızın geçmediğini anlayıp bir deneme yazıyoruz. Denenmiş sevdaların başına geçip dur birde ben deneyeyim diyoruz. Denemiş ve tutmamış yalanların doğru şeklini söylemeyi deniyoruz bazen de.

Demem o ki; tarih tekerrürden ibaret derler ya koca bir yalan aslında. Kolayı seçtik biz, bizden önce deneyenlerin ve başaramayanların izinde gittik. Her birimiz diğerinin yanlışını bulduğunu sandı oysa bizde bir başka yanlışlımızı unutmuştuk.

Tarihi değiştirmek elimizde, yaşanmamış koca bir yarın var. Denenenleri bir kenara koyup denenmeyenlere dokunmaya cesaret etsek… Hiç alışılmamış bir "günaydın"la başlasak sabaha. Denenmeli bence hiç denenmeyenleri. Tabi insanoğlu uçlarda dolaşmayı sever gende bir adım geride durmalı. Hayatı ne kadar değiştirebiliyorsak o kadar değiştirmeliyiz. En azından denemeli. Kıyafetlerinizden değil cümlelerinizden başlayın değişmeye, bakışlarınızdan. En önemlisi mutlu olmayı deneyin.

Bir güzel gülücükle yatın bu gece sabah farklı olacak emin olun. Aşık olmayı deneyin, aşkınızı söylemeyi. Pişman olmamayı. Hayat zor değil kalpdeşlerim sizi sevenleri sevmeyi deneyin…

Kübra Albayrak


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Neslihan Güzel


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Zavallı Bir Kulsun

Uğraşın alın teri, haksa cana
Telaş telaşı dağıtır alana
Üç günlük alem yorgundur insana
Nihayetinde zavallı bir kulsun

Derya içinde bir can pahasına
Sandal sürensin ufkun ücrasına
Meydan okumuş olsanda dalgasına
Asi rüzgara avuç açan elsin

Zaman tatlı ilaçsa kullanana
Bekleyiş önünde önderdir cana
Götürse de emeller ocağına
Yine de kadere çıkan bir yolsun

Can veren ışıksan çölde seraba
Mehtabın tavrı ne olur acaba?
Belki de yakar sarfettiği çaba
Gene de yanmayacak sen değilsin

Engin Namlı

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Babamla Dans - Suat Sungur



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Beraber gülmek bir iletişim yoludur fakat iyi bir mizah duygusu çocuğunuzu daha akıllı, daha sağlıklı ve zorluklarla daha kolay başa çıkabilir hale getirebilir. Bizler mizah duygusunun mavi gözler ya da büyük ayaklar gibi genetik şifremizin bir parçası olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Oysa mizah duygusu çocuğunuzun doğduğunda sahip olduğu veya olmadığı bir şey değildir. Aslında çocuğunuzda geliştirebileceğiniz öğrenilebilen bir yetenektir. Daha fazlası ve çocuklarla ilgili akıllıca fikirler için http://www.akillibebek.com/

Yemek yapmayı mı yoksa yemeyi mi daha çok seversiniz? http://tarifname.blogspot.com/ ...Birçok şey gelir aklımıza o an çok cazip gelip bizi heveslendiren. Fakat bir olay, değişen ruh halleri, şartlar vs. derken o fikir uçup gider bir daha hiç hatırlanmayacak yada gerçekleştirmek için artık çok geç olacak şekilde. Benim hayatımda da gitmek isteyip gidemediklerim, olmak isteyip olamadıklarım, yapmak isteyip yapamadıklarımın sayısı oldukça fazla. Ama anlık bir fikir olarak gelip geçmeyen, gerçeğe dönüştürebildiklerim de var elbet, Tarifname gibi. Hiç gitmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanların sofrasında tariflerimle yer aldığımı bilmek çok anlatılabilecek türden bir duygu değil sanırım. Yani anlayacağınız paylaşmak çok güzel birşeymiş, bunu -Tarifname sayesinde- iyice öğrendim ben. Darısı hiç bilmeyenlerin başına... diyor bu sayfaları hazırlayan Seda Zaman. Ellerine sağlık.

http://www.ikariam.net/ ...Denizin sesi, beyaz kumlu bir sahil ve güneş! Akdenizde bir yerlerde küçük bir adada antik bir uygarlık doğuyor. Bir çağın zenginliği senin yönetiminde ve keşif başlıyor. Ikariama hoş geldin... Online oyun oyamayı sevenler için orjinal bir seçenek. İkariam´ın başlangıcında üzerinde fazla sayıda bina bulunmayan ama çok verimli bir toprak üzerinde yer alan, sahil şeridinden arsa alıyorsun. Ve kendine ait şehrini kuruyorsun. Oyuna başlamadan önce oyun turu yapmanızı tavsiye ederim.

http://www.turkcerock.net/ Türk rock müzik sanatçıları ne yapıyorsa ve Türkçe rock müzik hakkında ne varsa, hepsi burada. Ayrıca videolar, şarkı sözleri, akorlar ve bilmek isteyeceğiniz hemen hemen her şey var. Özellikle tavsiye ediyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe
Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




I Patrida
Omega Vibes









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080317.asp
ISSN: 1303-8923
17 Mart 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com