Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 6 Sayı: 1.398

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 18 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Ama ben sana kızgınım Tayyip Bey!..


Merhabalar,

Estonya başbakanının yanında Tayyip Bey'i izlerken göz ve kulaklarıma inanamadım. Hafta sonunun astığı astık, kestiği kestik, "Bu garabeti yaşatanlar utancını da yaşayacak." deyip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını hedef gösteren adam gitmiş yerine bir melek gelmiş. Yumuşak, olgun, "Kimseye kırgın kızgın değilim." diyen bir melek. Bunun sebebi iki günde aklının başına gelmesi midir yoksa yanında bulunan sporcu başbakanın saldığı fairplay havası mıdır anlamak pek mümkün olmadı. Ne olursa olsun, geldiği nokta kendisi ve memleketin sükuneti için hayırlı olacaktır.

Ben dün işin trajikomik yanlarını bulup, kâh kahrolup, kâh kahkahalarla gülmeyi yeğledim. Tabi ilk göz atacağım adam da bizim Feto Hoca rapörtörü tangır tungur Bay Dengir oldu. Bay Dengir "Utanıyorum" demiş. Sanki benim de kendisinden utandığımı duymuşta demiş gibi geldi önce ama yanıldığımı tez zamanda anladım. O utancını herkesle paylaşmak istermiş. Kendisi bir hukukçudur. Bir hukukçu olarak, açılan hukuka dayalı davadan utanmasının sebeplerini iyi araştırmak gerekir. Neyse biz kendimizi çok yormayalım, yarın nasıl olsa bir yolunu bulur kendisi New York Times'a bir açıklamada bulunur.

Bir de alışık olmadığımız bir dönek örneği var karşımızda. Eskilerin sosyal demokratı Bay Günay, 5 yıllık AKP iktidarını öve öve bitiremiyor. Hani sanırsın doğuştan fanatik ampullü. Döngel fırıldaklar köşelerine çekilir pek suya sabuna karışmaz diye bilirdik. Meğerse kendisinde ne cevherler varmışta haberdar olamamışız. Hazret daha ilk gün söylediği vecize ile dikkatleri bıyıklarına çekmeyi başardı. "Adı belli tehlikeli güçler yargıya sızmış." demiş zatıalileri. Ama en güzel yorumu Çölaşan yapmış; "Adam haklı, acil önlem gerek, laikler yargıya sızmış." Gel de gülme değil mi? Dün sarfettiği vecizelerin konusu ise Ergenekon soruşturması. "Bu dava Ergenekon'un önünü kesmek için bir oyundur." diyor özetle bay fırıldak. Haklı, yerden göğe kadar haklı. Dava Ergenekon'da çokça sözü edilen darbeci yapılanmanın hayaline set çekmiştir. Darbeye, en azından bir süreliğine, gerekçe bırakmamıştır, gazı almıştır. O nedenle haklıdır Bay Günay, dava Ergenekon'un önünü kesmiştir. Konuya Bay Günay kafasıyla yaklaşırsak, Ergenekon örgütlenmesinin darbe hazırlığını sekteye uğratan savcının bizzat kendisi muhtemelen AKP'lidir!? Şaka tabi, Allahtan ben Bay Günay'ın kafasında değilim.

Ama asıl komedi, Bahçeli payandalığında, Anayasa değişikliği yaparak savcının elinden dava açma yetkisini almak için çalışmalara başladıkları yolundaki haberdir. Sırf AKP'nin dötünü kurtarmak için apar topar Anayasa değişikliği yapmayı ve bunu temize çıkmanın yolu olarak görmeleri bile yedikleri herzelerden çekindiklerinin göstergesidir.

Bunlar daha başlangıç. İlerleyen günlerde ne abukluklara şahit olacağız kimbilir. Bekleyelim görelim.

Bugün bir büyük destanın yıldönümü. 1915 Çanakkale şehitlerini minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Erhan Tığlı

 GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı


  DİLİMİZ TİKLENDİ- TÜRKÇEMİZ KİLİTLENDİ

Eskiden dilimiz bu kadar tikli değildi. Bebeklere giydirilen patikte vardı tik. Çok "asortik" giyinen kişilere "sosyetik" denirdi sadece. Bu tür insanlar hizmetçilerine "domestik" diye seslenirlerdi. Aydın çevrelerde estetik, fantastik, ekzotik, betik gibi sözler kullanılırdı, duygusal kişiler "romantik"ti. Derken medyatikleştik ve tikler akın etti. Güzelleşme sevdalısı kadınlarımız, kızlarımız estetik ameliyatlar olunca estetik sözü yaygınlaştı. Estetik nedir bilmeyen, kullanmayan kalmadı. Sonra "butik"ler ortaya çıktı; terzilerin pabuçları dama atıldı. Sentetik kumaşlar kullanıldı, insanlar da sentetikleşti!

Tıraş olan erkekler ustura, jilet yerine "permatik" kullanır oldular. Yıldızlarımız "erotik" pozlar verdiler, erotik filmler çevirdiler. Bankalarımız bankamatik kartları çıkardılar, insanları bu kartlara alıştırdılar. Temizleme tozlarımız da "matik"lendi! Atılan "madik" ler yetmedi; temiz sözcüğü yerine "hijyenik" denildi, olaya "otomatik" bir kültürel giriş yapıldı; doğru yol varken eğri yollara sapıldı. "Hijyenik" sözcüğünde hem bir derinlik, serinlik, hem de "akustik" bir özellik vardı. Temiz sözcüğü onun yanında pek basit kalıyordu!

Reklâmlarla bu söz kulaklarda yer edindi. Bilmeyenler daha başka bir şey sandı. Bu pek "etik" olmadı ama kimse önemsemedi, tepki göstermedi. Zaten "etik" sözcüğünü ahlak değil de başka bir şey, "sosyal içerik"li bir söz olarak algılayanlar vardı...

Bunlar yetmemiş gibi, Türkçe dokunmak sözcüğünden "dokunmatik" türetildi(!)

Bakalım bu üretme ve türetmeler daha ne kadar sürecek? Orası belli değil ama bilinen bir şey var. O da şu; Dilimiz kirlendi, tiklendi, tikleri arttıkça Türkçe kilitlendi. Kapımızı yabancı hayranlığına, yabancı sözcüklere ardına dek açtık; başkalarına özenip onları gökyüzüne yükseltirken, özümüzü yerlere saçtık, ayaklar altına aldık.

Durumumuz "kritik", işimiz "bitik"tir.

Türkçemize kıyanlar bizden daha atiktir!

Erhan Tığlı
erhantigli@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Ergül Kocamaz


KUŞLARINI UGANDA'DA ARAYAN ADALILAR

Üç minibüs durdu okul bahçesinde. 16 kadın ve erkek indiler ve teneffüsteki çocukların dünyasına giriverdiler öylesine. Ellerinde Kuşadası - İzmir - İstanbul - Kahire - Entebbe - Kampala - Ekvator çizgisinden Masaka istikametine doğru beraber yolculuk ettikleri kırtasiye malzemeleriyle, iki Uganda'lı öğretmene yöneldiler. Sözün bittiği bir anlık suskunluk yaşandı.

Mavi önlüklü ürkek bakışlı çocuklar nereden geldiklerini bilemedikleri bu topluluğa merakla bakıyorlardı o güzelim büyük gözleriyle. Mıkroskopun altındaydılar sankı, incelenen ve inceleyen olarak . Once gözler ıncelendı , sonra bakışlar…… Gozbebekler genış acılıydı, genel bır taramadan sonra gözler buluştu….. Sevecen bakışlar ürkek bakışları ısıttı ,ışıldattı…. Parladı gözlerı çocukların…. Uzak duruşları ve bakışları yakınlastı çocukların. İlk adım , ikinci adım derken artık bir adımlık mesafedeydı öğrenciler , öğretmenler ve konuklar.

Gözlerımız en yakınımızdakı çocuklara odaklı bakıştık ve gulumsedık …..Parlak günesın ısıldattığı gozler ıçımızı ısıttı……Dokunduk bırbırımıze. Resimler çekildi topluca ,kameralarda kendilerini gören çocuklar güneş sıcaklığındaki bakışları ve gülümsemeleriyle mutluluklarını ve şaşkınlıklarını yansıttılar. Okul bahçesinde ''Bakirelik kız ve erkek öğrenciler için sağlıklıdır'' yazısı ve ''Aids den korunma yöntemlerini şematik olarak açıklıyan tablolar ve ortalama insan ömrünün 47 yaş olduğu söylenen Uganda'daki bir okul bahcesinde kahve kurutan yaşlı kadın farklı ülke gerçeklerini yansıtıyorlardı.

Birden çocuklar ikinci minibüse doğru dalga dalga yöneldiler. Heyecanlı ve yüksek sesle birbirlerine minibüsün arka camını işaret ediyorlardı. Gözler meraktan büyümüş. Nereye bakıyorlardı? O da ne? Ada, 6 yasındakı Kuşadalı delıkanlımız camda….''. Yağmur yagıyor, Arap kızı camdan bakıyor'' şarkısı düştü aklıma. Yagmur yağmıyordu ama küçük beyaz adam camdan bakıyordu bıraz tedirgin ve utangaç….. Tüm bakışları üzerinde hissetmekten, biraz tedirgin ve utangaç . Sonra çekildi camdan Ada. Çocuklar minibüsün orta kapısına yöneldiler arka koltukta boyluboyunca sere serpe oturan Ada'yı daha da yakından görmek ıcın…… İlk kez kendı yaşıtları bır beyaz çocuğu görmekten şaşkın bakışlar Ada'ya odaklı. Ada önce ayaklarını topladı ,sonra cama sırtını dayadı, gelgit olayını yaşıyan adalar gıbı küçülüverdı , bakışlarını büyüterek……. Sankı kapana kısılmıştı…. Yüreüinin kapanını açmak için babası geldi ,''Haydı arslan oğlum, ver elını bana ,inelim '' Bakışları soru doluydu Ada'nın,yanıt vermedi. Ama Uganda'da aslan görmesinden ve kendisinin de aslan gibi kabul görmesinden midir bilinmez fazla da bekletmedi yaşıtlarını ve bizleri. Bülent'in kucağında sonra da Rıdvan 'ın kucağında çocukların arasına karışıverdi. Sanki bır şampiyondu, kucaklarda taşınan. Çocuklar ve büyükler hep bir aradaydık nihayet. Uganda güneşi içimizi ve tenimizi daha da güzel ısıttı, Ada'nın da okul bahçesine deniz ferahlığı getiren varlığıyla…….

'' Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar''

der gibiydi Ada Ugandalı yaşıtlarının arasında.

Ada , guneş ve okul bahçesinde toprakta kahve kurutan kadın bahtiyardık, ama günlerden Pazar değildi. ''Galina'nın Nazım''ı Hikmet Ran'a ve yazarı Dursun Özden'e Uganda'dan selam olsun.

5 şubat 2008 Salı, Saint Charles Okulu - Masaka - UGANDA

Ergül Kocamaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,799,799,799,799,799,799,799,799,799,79
19 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Hasan Şahin


YILLARDIR AYNI YOLLAR

Hava karardığında tren yavaşlar hep aynı garda,
Buz gibi ayaz alnını yakar içini yakarcasına,
Uzaklığını bilmediğin yollarda hisserdersin kendini
Karmakarışık anılara döndüğünü sanarsın ama hep yanılırsın,
çünkü anılar görünmeyen çizgiye kadar bırakmaz yakanı!
Nedendir bilinmez ömrün hasretini koklarsın birdenbire
Birkaç adım attıktan sonra gözünün açık olmasına hacet yoktur,
Senindir o topraklar, yollar, ağaçlar...
Adımların bastığı yerden emin olarak vedalaşır
ve istemediğin boşluğa girersin birkaç saniye!
Sonrası alışılagelmiş saatler...
Döndüğünde daha sıcaktır o gar
çünkü benliğinden birilerinin kalp atışları dolaşmaktadır sınırlı sokaklarında...
Anılarını, acılarını, çocukluğunu atarsın çantana,
Buz gibi bir ayazda bu sefer yanmaz alnın, üşürsün
ağlayamazsın!
Raylardaki sesler artmaya başladıkça ısınır ortalık,
umutlanırsın bir an,
gideceğin yerden olsa gerek...
Raylar soğuduktan sonra arkanda bıraktığın neler varsa
yanına almışsındır artık.
Yollar sana geldikçe, sen başka yollara gidersin
Raylar değiştikçe, yılların geçebileceğini hissedersin
Vagonların arkanda bıraktıkların olur, SEN olur!
Bir gün onlarca vagonlarınla inmek istemesen de
rayların bittiği yerde inmişsindir yıllarından birkaç saniyede...

Hasan Şahin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Mehmet Şener


Şikâyet yok, rıza var

Şikâyetimizin yükseldiği günler olur, özellikle mevsimin sert yaşandığı günlerde. Kışın ağır şartları oluşunca hiç havalar ısınmayacak gibi düşünürüz.
Soğuklardan şikâyetçi oluruz. İnsanın yapısını en detaylı bilen rabbimiz bu konuyu dile getirmiştir. İnsanın tabiatında acelecilik mevcuttur.
Bunun için rabbimiz buyurur ki; insanoğlu acelecidir. Kışın soğuk olmalı ki, yazın bereketini görelim deseniz itirazla karşılaşırsınız. İnsanımızın fıtratını anlamak güçtür.
Nüfus sayısı kadar düşüncede, duyguda farklılık var. Bizlerin görevi bellidir. Belli olmasına rağmen hemen unuturuz.
Bizim üzerimize düşen sadece yılın mevsimlerinde gününe mevsimine göre hayatımızı idame ettirmektir. Önce insan ruhundaki soğukluğu atmalı.
Silmeli, soğuk ruh yapısını değiştirmeli ki, olay ve yaşanan dünyamızın akışına şikâyetlerle karşı gelircesine, dava edercesine konuşma yerine, her mevsimin özelliğinin gereğinden dolayı günümüzün böyle olmasının çok güzel dememiz gerektiğinin idrakinde olmalıyız.

İtirazcı yapımız var. Her günün yeni uyanan insanların kış uykusundan uyanmasına vesile olabiliyorsa, o zaman kışın farkına vardığını bilirler.
Yazın gezen insanlar, tembellik yaparak, hayatını döndüren kişilerin akıllarını başlarına getirme yolunda katkısı olur. Allah bize beyin verirken, süfli düşünceler uğruna değil.

Âlemin dengeli mükemmel yaratıldığını bilmemiz, bildiğimizi, düşünmeyi, düşündüğümüzü, idrak etmeyi sağlamamızı önerir.
Kışı yaşamayan insan, yaz mevsiminin ve ilkbahar mevsiminin değerini bilir dersek yanlış olur. Kışı görmeli ki, insanlar yaz ve ilkbahar mevsiminin kıymetini takdir etsinler.

İnsanımızın birçoğu zengin yaşantısı sürüyorsa, zenginlik süren insanlardan merhamet beklemek, bulutsuz havada yağmur yağar beklentisi içinde olmak gibidir.

Kime sorsanız bu düşüncenin iyi olmadığını açıklar size. Geçmişinde para bulamayan, fakirlik içinde yetişen kişi daima farklı bakmaktadır hadiselere. Hele zorlukların şiddetini yaşayan insan, kışın ayazını gören insanlar gibi her nimetin kıymetini bilir.
Yokluğun kavurucu sıkıntısını bazen yaşamak insanın olgunlaşmasına vesile olur. Ulaşım noktasında sıkıntı çeken insan, yolda gördüğü kişilerin beklediklerini, beklerken soğukta veya sıcakta çekilen can sıkıntısını bilir.
Kışın soğuğunda evinizde yakacağınız yoksa bir günde olsa o bir gün asır gibi gelir insana. Kışın soğuğundan ibret alarak her alanda hazırlıklı olma gereğini düşünenler, insanların hallerini anlar.

Bu kışı da çileli, ızdıraplı geçirdik. Kış mevsimi geçtikten sonra bir daha kış mevsimi gelmeyecek düşüncesine kapılarak, hazırlıksız yakalanmış isek aynı hatayı tekrarlamamak için ilkbaharı ve yaz mevsimini çok iyi değerlendirme yoluna kendimizi hazırlamalıyız.

İnsan geçmişiyle bağlarını sıkı tuttukça hata yapması azalır. Akıllı insanda bir kez düştüğü hatayı tekrar yaşamak istemez. Hatanın tekrarı kişinin eksikliğini gösterir.

Kişi kendini bilen biri olarak eksikliğinin telafi yoluna gitmeli. Telafi yoluna giderken geçmişini unutmadan, zihnini çalıştırarak ve geleceğini en güzel şekilde hazırlama adına.

Dünyanın kışı geçicidir. İnsanların kışı özellikle kişilik kışı varsa onun hayatta olmasının anlamının olmadığı kanaatindedir insanlar.
Ruhumuzun sıcaklığını hisseden insanların çoğalması için ruh dünyamıza mevsim kış olsa da, ruhumuzun mevsimi yaz ve ilkbahar mevsiminden başkasına izin vermemeli. Kişiliğinin gelişmesini sağlamak kış ruhunu atabildiğimiz kadarıyla başarılı oluruz.
Kışın soğuğunu kemiklerine kadar hissedenler anlarlar, kışın ne demek olduğunu, gelişmeyen, üretmeyen mevsim misaliyse hayatımız.
Kış mevsiminin sert geçmesi bize olağanüstü fırsatları sunma adınadır. Çocukluğunda sert rüzgârlara göğüs germişseniz ileri ki yaşınızda sıkıntı olmaz.
Çilelerin erittiği sertleştirdiği kişilerin bükülmez bileklerinin olduğunu bilirim. İyi ki derim bazen çok varlıklı ailede doğmamışım.
Geçmişimle daima hesaplaşırım. Ne oldum deme sakın, nasıl faydalı olurum de. Kışı nasıl yaşayarak yaz mevsimine döndürürüm, diyebiliyorsak hayatın anlamı bu.
Sert geçen yılların yoksulluğun, çaresizliğinin yetiştirdiği biri olarak daima yüce rabbime şükrettim.
Bahaneler ne kazandırdı ki?

Mehmet Şener


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Neslihan Güzel


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.300 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ÇANAKKALE

“Söyle arkadaşım” dedi Anadolulu Mehmet
Yanıbaşında ki Anzak erine
“Nerelerden kopup gelmişin
Neden çökmüş bu mahsunluk üzerine”
“Dünyanın öbür ucundan” dedi gencecik Anzak
“Öyle yazmışlar mezar taşıma
Doğduğum yerler öylesine uzak
Örtündüğüm topraksa gurbet bana”

“Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet
“Değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet
Sende artık bizdensin
Sende bencileyin bir Mehmet”

Çanakkale toprağının
Üstü cennet altı mezar
Kavga bitmiş mezarlarda
Kaynaş olmuş yiten canlar
“Ya sen” dedi Mehmet
Oyun çağındaki İngiliz erine
“Yaşın ne senin kardeş
böylesine erken buralarda işin ne”

“Yaşım sonsuza dek on beş”
dedi ufak tefek İngiliz eri
“Köyümde askercilik oynar
coştururdum trompetle bizimkileri

Derken kendimi cephede buldum
Oyun muydu gerçek miydi anlamadan
Bir sahici kurşunla vuruldum
Sustu boynumdaki trompet

Son verildi böylece oyundan bozma işime
Gelibolu’da bana bir yer kazıldı
Mezar taşıma ‘Onbeşinde trampetçi’ yazıldı
Öyküm de künyem de bundan ibaret...”

Yağmur yağıyordu usul usul toprağa
Gözyaşları düşerek üstüne sanki
Damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa
Sahibini yitiren bir trompet
“Ya sizler” dedi Mehmet
Dünyanın dört kıtasından
Mezar dolusu erlere
“Hangi rüzgar savurdu sizleri
bu bilmediğiz yerlere?”

Kimi İngiliz’di kimi İskoç
Kimi Fransız’dı kimi Senegalli
Kimi Hintli kimi Nepalli
Kimi Avustralya’dan Yeni Zellanda’dan Anzak
Gemiler dolusu asker
Her biri niye geldiğinden habersiz
Gelibolu’nun oya gibi koylarından sızarak
Tırmanmışlardı dağa bayıra
Siper siper yara gibi yarılan toprak
Mezar olmuştu savaş ardından onlara

Kiminin burada yattığı sanılır
Kiminin adı bilinse de mezarı bilinmez
Kiminin de mezar taşında
On altı,on yedi on sekiz yaşında
Ebedi istirahate çekildiği yazılı
Çanakkale topraklarında
Her birinin erken biten yaşam öyküsü
Eski yazıtlar gibi taşlara böyle taşlara böyle kazılı
“Anlamaz mıyım”dedi “halinizden kardeşler”
adına yazılı taşı bile olmayan asker
Anadolulu Mehmet

“Bende yüzyıllarca yaban ellerde
Neyin uğruna bilmeden can vermişim
Kendi yurdum uğruna can vermenin tadına
İlk kez Çanakkale’de ermişim

Uğrunda can verdikçe vatanlaştı ancak
Ekip biçtiğim padişah mülkü toprak
Değil mi ki sizler alamazsanız bile
Bu topraklar almış sizleri basmış bağrına
Sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale...”

Çanakkale toprağının
Üstü cennet altı mezar
Kavga bitmiş mezarlarda
Kaynaş olmuş yiten canlar

Bir garip savaştı Çanakkale Savaşı
Kızıştıkça kızgınlığı dindiren
Ara verdikçe ateşe düşmanı kardeşe
Döndüren bir savaş
Kıyasıya bir savaştı
Ama saygı üreten bir savaş
Yaklaştıkça birbirine
Karşılıklı siperler
Gönüllerde yakınlaştı
Düştükçe vuruşanlar toprağa
Dostlar gibi kaynaştı

Savaş bitti
Ölenler kaldı sağlar gitti
Köylü köyüne döndü evli evine

Kır çiçekleri geldiler akın akın
Çekilen askerlerin yerine
Yaban gülleri dağ laleleri papatyalar
Kilim kilim yayıldılar toprağa
Siper siper
Toprağın savaş yaralarını örttüler
Koyunlar koruganları yuva yaptı kendine
Kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine
Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle
Silah yerine sapan tutan elleriyle
Geri aldı savaş alanlarını doğa
Can geldi toprağa silindikçe kan izleri

Yeryüzünde cennet oldu öylece
O cehennem savaş yeri

Şimdi Çanakkale Gelibolu
Bahçe bahçe
Ülke ülke
Mezar dolu

Üstü cennet altı mezar
Çanakkale toprağının
Kavga bitirmiş mezarlarda
Kaynaş olmuş yiten canlar
“Huzur içinde uyusun”
Vuruştukları topraklarda
Kavgadan kinden uzakta
Yanyana dostça yatanlar

BÜLENT ECEVİT

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Babamla Dans - Suat Sungur



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Mart sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Beraber gülmek bir iletişim yoludur fakat iyi bir mizah duygusu çocuğunuzu daha akıllı, daha sağlıklı ve zorluklarla daha kolay başa çıkabilir hale getirebilir. Bizler mizah duygusunun mavi gözler ya da büyük ayaklar gibi genetik şifremizin bir parçası olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Oysa mizah duygusu çocuğunuzun doğduğunda sahip olduğu veya olmadığı bir şey değildir. Aslında çocuğunuzda geliştirebileceğiniz öğrenilebilen bir yetenektir. Daha fazlası ve çocuklarla ilgili akıllıca fikirler için http://www.akillibebek.com/

Yemek yapmayı mı yoksa yemeyi mi daha çok seversiniz? http://tarifname.blogspot.com/ ...Birçok şey gelir aklımıza o an çok cazip gelip bizi heveslendiren. Fakat bir olay, değişen ruh halleri, şartlar vs. derken o fikir uçup gider bir daha hiç hatırlanmayacak yada gerçekleştirmek için artık çok geç olacak şekilde. Benim hayatımda da gitmek isteyip gidemediklerim, olmak isteyip olamadıklarım, yapmak isteyip yapamadıklarımın sayısı oldukça fazla. Ama anlık bir fikir olarak gelip geçmeyen, gerçeğe dönüştürebildiklerim de var elbet, Tarifname gibi. Hiç gitmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanların sofrasında tariflerimle yer aldığımı bilmek çok anlatılabilecek türden bir duygu değil sanırım. Yani anlayacağınız paylaşmak çok güzel birşeymiş, bunu -Tarifname sayesinde- iyice öğrendim ben. Darısı hiç bilmeyenlerin başına... diyor bu sayfaları hazırlayan Seda Zaman. Ellerine sağlık.

http://www.ikariam.net/ ...Denizin sesi, beyaz kumlu bir sahil ve güneş! Akdenizde bir yerlerde küçük bir adada antik bir uygarlık doğuyor. Bir çağın zenginliği senin yönetiminde ve keşif başlıyor. Ikariama hoş geldin... Online oyun oyamayı sevenler için orjinal bir seçenek. İkariam´ın başlangıcında üzerinde fazla sayıda bina bulunmayan ama çok verimli bir toprak üzerinde yer alan, sahil şeridinden arsa alıyorsun. Ve kendine ait şehrini kuruyorsun. Oyuna başlamadan önce oyun turu yapmanızı tavsiye ederim.

http://www.turkcerock.net/ Türk rock müzik sanatçıları ne yapıyorsa ve Türkçe rock müzik hakkında ne varsa, hepsi burada. Ayrıca videolar, şarkı sözleri, akorlar ve bilmek isteyeceğiniz hemen hemen her şey var. Özellikle tavsiye ediyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe
Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Zingara
Nicola di Bari









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080318.asp
ISSN: 1303-8923
18 Mart 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com