|
|
|
26 Mart 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Aaahh Medya Vaahh Medya!.. |
Merhabalar,
Bugün biraz işler uzadı. Eli yüzü düzgün bir yazı yazmaya vakit kalmadı. Ama Can Dündar'ın "Neden" programını izlerken dinlediğim gazeteciler bana ancak bugün okuyabildiğim bir bildiriyi hatırlattı. İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencilerinin, hocaları Prof.Murat Belge'nin gazeteci kimliğiyle iktidar yanlısı takındığı tavrı eleştiren bir güzel bildiri bu. İlk olarak 28 Şubat'ta yayınlanıp okul içinde dağıtılan bu bildiriyi, benim gibi sizin de gözünüzden kaçmış olma olasılığına karşı buraya almak istiyorum.
...
"Erdoğan'la gönüldaşlığınız bize manidar geliyor."
Murat Belge'ye açık mektup
Büyük hayallerin bittiği yerde büyük geri adımlar başlıyor. Küçülen, küçülmesi gerekir diye düşünülen hayaller, dönüyor dolaşıyor, en kirli amaçların ambalaj kağıdı oluyor. Sizin hiç gerçekten büyük hayalleriniz oldu mu, bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz, yıllarca bize varmış gibi gösterdiler. Belki sizin de isteğinizle, belki değil… Belki de, 'bize ne' deyip geçmek gerek…
Ancak geçemiyoruz. Söz konusu olan insanlarımızın geleceği, eşitlik ve özgürlük özlemleri olunca, siz de hak vereceksiniz, o kadar kolay geçilmiyor. Sizi bize yıllarca 'solcu' diye, 'aydın' diye bellettiler. Amfilerde derslerinizi 'ben de sosyalistim' diyerek açtınız, gazetelerde dergilerde 'en radikal', 'en bilgece fetvalarla' aklımızı başımızdan aldınız. Ta ki, hayaller bir ampule sığacak denli küçülene kadar…
Sayın prof, muhterem 'aydın',
Sizi bilmiyoruz ama bizim hayallerimiz ampule sığmıyor. Biz Türkiye'nin aydınlık geleceğini Adalet ve Kalkınma Partisi'nde aramıyoruz. 'Adalet'lerinin ne olduğunu, 'kalkınma'dan ne anladıklarını bilecek yaştayız. Milyonlarca yaşıtımız işsiz gezerken, milyonlarca insanımız insanca yaşam sınırının altında yaşamaya çalışırken AKP'ciliğinizin ne anlama geldiğini de anlayabilecek kadar yetiştik.
Sizi bilmiyoruz ama bizim özgürlük anlayışımız örtülere, peçelere sığmıyor. O peçelerin, örtülerin milyonlarca yaşıtımıza ne tür baskılarla taktırıldığını görüyor, yaşıyoruz. Ülkemizde kadınlarımız için başı açık sokakta gezmenin saldırı sebebi sayıldığı yerler olduğunu bilecek kadar Türkiye'de yaşıyoruz. Özgürlüğü, Sivas Katliamı'nın kadrolarından beklemeyecek kadar akıl sağlığı yerinde insanlarız. Devlet bütçesinden Diyanet İşleri Başkanlığı'na ayrılan payın 8 bakanlığın bütçesine denk olduğu bir ülkede özgürlük deyince bir kere daha düşünmek gerektiğini de biliyoruz. Bizim özgürlüğümüz bulutların üstünde gezinmiyor, ayakları yere basıyor, toprağa, bu topraklara…
Sizi bilmiyoruz ama bizim eğitim anlayışımız cüzdana sığmıyor. Eğitimi, bir meta olarak değil hak olarak görüyoruz. Siz radikalliğiniz gereği, eğitim paralı olsun deyince, biz bunu milyonlarca yoksul kardeşimizin suratına vurulmuş bir tokat sayıyoruz. Halkımızın arkasında Avrupa'dan fonlar, Soros'tan enstitüler durmuyor, biliyoruz. Hala 'akrep gibiyiz' belki ama 'derya içre olup deryayı bilmeyen balık' olmamaya gayret ediyoruz. Sizi bilmiyoruz ama bizim düşlediğimiz Türkiye, Avrupa Birliği'nin 'parlak' yıldızları içine sığmıyor, sığamıyor. Avrupa Birliği'nin Avrupa halklarının birliği ve kardeşliği ile ya da demokrasi ve insan hakları ile zerre ilgisi olmadığını biliyoruz.
Değil mi ki, Türkiye'nin IMF anlaşmaları; ABD'nin Ortadoğu müdahaleleri; Yugoslavya'nın bölünmesi; Küba karşıtlığı; ırkçılık ve bilumum gericilik Avrupa Birliği'nin sicilinde yazar, biz bu birliğe patron birliği demeyi tercih ediyoruz. Bunca rezilliği "solcuyum-sosyalistim" diyerek pazarlayanlara ne deneceğini de sizin takdirinize bırakıyoruz.
Sizi bilmiyoruz ama biz ülkemize ve insanlarımıza güveniyoruz. Memleket sevgimizin temelini ona duyduğumuz güven, vereceğimiz emek oluşturuyor.
Yurtseverlik ile şovenlik, arasındaki farkları bilecek yaştayız. Yemek ve gezi kitaplarınız sizin olsun, bizim kalbimiz Fransa'daki yoksullarla, Afrika'daki açlarla, Irak'ta, Yugoslavya'da, Filistin'de evleri başlarına yıkılan insanlarla birlikte atıyor. O insanlarla birlikte aynı düşmana, emperyalizme karşı tek yürek olduğumuzu biz çok iyi biliyoruz. Sizin Recep Tayyip Erdoğan ile türban, Avrupa Birliği, paralı eğitim konularındaki gönüldaşlığınız, "beraber yürüdüğünüz o yollar, beraber ıslandığınız yağmurlar…" bize çok manidar geliyor.
Sizi bilmiyoruz ama biz eşitliği ve özgürlüğü arıyoruz. Eşitlik ve özgürlük için gericiliğe ve emperyalizme, AKP'ye ve AKP'cilere karşı mücadele ediyoruz.
İstanbul Bilgi Üniversiteli Öğrenciler
...
Hepinize hayırlı günler, esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Pratisyen Kahveci : Seda Küçüktaşdemir OSMAN BANA BAKIYOR, BEN OSMAN'A |
|
Kıpkırmızı yanakları, minicik-hani hokka tabir edilen-bir burnu var. Dudakları dolgun, hatta şiş gibi neredeyse. Yanlardan örüp omuzlarına bıraktığı kumral saç örgüleri ile ne kadar da şirin görünüyor. Üzerindeki lise üniformasının eteği, her İzmir genç kızında olduğu gibi, hafifçe kısa. Uzun bir montu var. Uzun beyaz çorapları, okul ayakkabıları ile taptaze, gencecik…
Vücudunu sağa doğru eğmiş, gözleri yaşlı, gencecik bir kızcağız bu. Sedyede kıvranıyor. Vücudunun pozisyonu daha on metre uzaktan "Ben böbrek sancısı çekiyorum!" diye bağırıyor. Diğer nöbetçi arkadaşımın adına kayıt yapılmış. Osman bütün dikkati ile muayene kabinine kızın yanına giriyor, perdeyi kapatıyor. Kendi hastalarımın tahlil sonuçları ve yeni kayıt alan hastalarımla baş etmeye çalışıyorum. Akşamüstü kalabalığı başladı. Hastalar Acil Servise akın ediyor.
Elimdeki kalp şeridine (EKG) bakıyorum. Amcam 82 yaşında. "Tü tü maşallah sana!.." diyerek tansiyonuna bakıyorum. Her yaşlı gibi kıkırdıyor. Yanında kızı var. Kızının gözündeki pırıltı bana yetiyor. Benim de babam 80 yaşında. Bu minicik gönüllendirmelerin, ufacık gülümseme ve takılmaların o yaş grubundaki dramatik sonuçlarını iyi bilirim. Hayat kalitesi ve umut o yaş grubu için her şeyden çok daha önemli.
Amcam ile meşguliyetim biterken kabinin perdesi aralanıyor. Osman. Beni yan kabine davet ediyor. Tamam diyorum. Perdenin ardına geçiyorum. Şu benim liseli fıstık sedyede uzanmış. Montu çıkmış. Kazağı sıvanmış. Karın muayenesi için kıvranarak hala bekliyor. Gözüm gayrı ihtiyari karnına takılıyor. Gergin, şiş, karnının ortasında koyulmuş bir göbek çizgisi…
Kafam karışıyor.
Osman bana bakıyor, ben Osman'a…
Dışarıya çıkınca Osman hastayı devir almamı rica ediyor. Kuşkusuz böbrek ağrısı, ama karnındaki gerginlik ve şişliğin böbrek ağrısı ile alakası olamaz.
Osman bana bakıyor, ben Osman'a…
"Daha önce böbrek taşı düşürdü mü annesi?"
"3-5 ay önce idrar yolları iltihabı olmuştu… Buraya gelmiştik"
"Üroloji ile veya dahiliye ile görüştünüz mü sonra?"
"Yok, bir iğne yapıldı, geçti. Bir daha şikayeti olmadı."
"En son ne zaman adet oldun kızım?"
15 yaşındaki fıstık ağrıdan kıpkırmızı yanaklarını daha da kızartıyor. Genç tabii, utanıyor…
"Doktor hanım, bu 3-4 aydır adet de olmadı galiba"
"Nasıl, galiba? Sen annesi değil misin? Götürmedin mi doktora neden adet bozukluğu var diye"
"Düzensizliktir, geçer dedik işte. Ben de genç kızken bunun gibiydim"…
Osman bana bakıyor, ben Osman'a…
"Biz bundan rontgen istemeyelim" diyor Osman.
Telefona yürüyorum ve ultrasondaki nöbetçi hekim arkadaşı arıyorum. Kızın durumunu kısaca özetliyorum.
"Bu arada karnı hiç hoşumuza gitmedi. Sanki kitle gibi. Karnında koyu bir çizgilenme de var. Yada gebelik diyeceğim ama kız daha 15 yaşında. 3-4 aydır da adet olmuyormuş ama karnı 3-4 aylık gebelik desem değil. Annesine durumu iletmedik. Muayeneni bu doğrultuda yapar mısın?
Aradan yarım saat geçmeden anne elinde sonuçla yanımıza geliyor. Kızı kabine yatırıyoruz. Kağıtta yazanı okuduğum an Osman'a kızın annesini kabinden çıkarttırıyorum. Kızın yanında 2 hanım daha var. Akrabaları sanıyorum, ama daha gençler. Karın muayenesini tekrarlıyorum. Dışarı çıktığımda kalbim ağzımda, ne halt edeceğiz?
28 haftalık…
Fetüs 28 haftalık olmuş!
Kaşla göz arasında kabine dalan anneyi gözden kaçırmış olmalıyız. Kabinden inanılmaz bir tokat sesi ve çığlıklar gelmeye başlıyor. İçeriye girip anneyi dışarıya "atıyorum". Yoksa kızı ciddi ciddi hırpalayacak. Kız 15 yaşında ama 7 aylık hamile.
Hay allahım!
Osman kendi kendine söyleniyor. "Yahu neden hep beni buluyor, 2 hafta önce de tuvalette doğum yaptırdım!"
Kızı doktor odasına çağırıyorum.
Çocuk.
O kadar çocuk ki sakinleşmiyor bile.
"Kızım olan olmuş, kimdir nedir belliyse elbet eşek gibi çocuğu sahiplenecek, gerekirse evleneceksin"
"Doktor abla, ben onunla evlenmem, sevmiyorum onu!"
"…"
Osman anneyi bir süre sonra içeriye alıyor.
Kadın çok ciddi…
"Keselim alalım!"
"Neyi alacaksın? O bebek şimdi doğsa yaşar!"
"Olsun, ölsün işte"
"Hanım, sen iyi misin?? Olur mu öyle şey???"
"O zaman kızı da öldürürüm!"
"Yahu kişi belli, askerdeymiş, kız söylüyor işte"
"Ölsün…"
Osman bana bakıyor, ben Osman'a…
Çaresiz kızın babasını çağırıyoruz. Kızı da doğumevine kontrole yolluyoruz. Hala böbrek ağrısından kıvranıyor ama kıza dokunamıyoruz bile!
İki saat sonra babası geliyor. Makul bir adam, annesine göre çok daha anlayışlı, olgun…
"O benim evladım, ben ona sahip çıkarım!"
İçimize sular serpiliyor…
Adamı uğurluyoruz…
Üç ay geçiyor.
Nöbette, yine, Osman bana bakıyor, ben Osman'a;
"Doğurmuştur, değil mi?"
"Doğurmuştur hatta kırkını bile çıkarmıştır…"
Çaresizce gülümsüyoruz…
Seda Küçüktaşdemir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
KAHVE-TUR : Cem Polatoğlu |
BOLiVYA - PERU
BOLiVYA (La Paz, Titicaca Gölü), PERU (Lima, Cuzco, Machu Pichu)
La Paz;
Bolivya'da il durak başkent La Paz. Dünyanın en yüksek başkenti. Tam 3700m yükseklikte. Bırakın yürümeyi, nefes almakta zorluk çekiyoruz. Sigara içenler şanslı. Onların daha az oksijene ihtiyacı var. Haraketlerimiz ay'da yürür gibi ağır. Burundan derin nefes alıp ağızdan veriyoruz. Rehberimize ilk sorum; Biz parmağımızı kaldıramazken, bu adamlar bunca çocuğu nerede ve nasıl yaptılar? Cevap tek kelime; "Coca". Kokain yani? Asla. Coca bu. Bitki. İyi de bu Kokainin öz maddesi değil mi? Ona bakarsan CocaCola'ın da öz maddesi bu. Peki, nerden buluruz? Bakkaldan... Hı ????!! Evet, Bakkaldan.
Aldık bi paket. Nasıl kullanılıyor?; Yaprağın ortadaki damarı acı. Onu çıkartıp çiğniyorsun. Yaprağın suyu çıkıyor. Emiyorsun. Bu şekilde kullanmayanlar için hazır coca çayları var, onu içebiliyorlar. Bir de benzeri bir bitki; "Mate". Onun da sadece çayı makbul. Peki işe yarıyor mu? Yarıyor valla. Hani parmağının kalkmasını bırak, 290-260-390 pazarcı kadınlar bile adamın gözüne seksi geliyor. Bknz. Resimler http://picasaweb.google.com/baracudacem/BOLiVYAPERU
Bolivya sokakları dünyadaki en renkli sokaklar. Giysiler Anadolu'dan da renkli. Kadınların kafalarında, ters takılmış düdüklü tencere benzeri şapkalar var. Bu kültür İspanyollardan kalma. İspanyol işgali sırasında sadece asil İspanyol kadınlarının şapka giyme izinleri varmış. İspanyollar gittikten sonra kendini İspanyol kadını ile özleştiren Bolivyalı, ilk iş olarak şapkayı taklit etmiş. Ama sanki biraz kafalarına küçük gibi durmuş. Şapka içinde kalan küçük hazneye saçlarını topuz yaparak toka ile sıkıştırıyorlar. Sokaklarda, pazarlarda ve dükkanlarda hep kadın satıcılar var. La Paz erkekleri sokaklarda pek gözükmüyor. Anlamadım. Ya çok tembeller yada çocuk yapmak için evde yatarak enerji topluyorlar. Kadınları çok gururlu. Nasıl mı anladım? Önce pazarda Mantar satan bir kadının fotoğrafını çekmek için izin istedim. İzin yok. E bi fotoğraf çekemeyeceksek niye geldik ki buraya? Bastım deklanşöre, aynı anda 5-10 tane mantar kafamda patladı. Bir sonraki sırtımda patlayan sebze; domates. Bu durumda karpuzcu kadının önünden dahi geçmedim. Aklıma padişahın sarayının önünde patlıcan satan seyyar satıcı geldi. Gürültüden rahatsız olan padişahın muhafızları, her bir patlıcanı adamda "muhafaza!" ettikçe satıcı gülüyormuş. Nedenini sormuşlar. "Bekleyin, arkadan karpuzcu geliyor" demiş. Dükkanlarda kurutulmuş Lama Cenini satanlara rastladım. Sordum. Büyü içinmiş. Nerede yakıp, külünü toprağa gömersen oranın bereketi artarmış.
Ülkede temizlik işçileri ve ayakkabı boyacıları yüzlerini o sıcakta kar maskesi ile kapatıyorlar. Nedeni bu işleri aşağılayıcı iş olarak nitelendirmeleri ve tanınmak istememeleri. Dolmuş sistemi aynen bizdeki gibi. Emlak vergi sistemi de bizdeki gibi olmalı. Çünkü bir evden emlak vergisi ancak boyası, badanası herşeyi bittikten sonra alınabiliyor. Bu durumda hiçbir ev, hatta villa bile bitmiyor.
Nüfüs'un %60'ı yerli, %30'u melez, %10'u ispanyol asıllı. Yerli halkdan ne birtane beyaz saçlı, ne de bir kel gördüm. Sırrı nedir bilinmez. Özellikle kadınların ömürleri çok uzun.. Rahmetli babam "karının iyisi 6 ay yaşar" derdi. Buraya uymaz. Çünkü ortalama kadın yaşamı 100 sene.
Titicaca Gölü;
Bu da dünyanın en yüksek gölü. Denizden 3.810m. Bayağı da büyük. 194 km uzunluk ve 65 km genişlik. Eski uygarlıklardan Aymara dilinde Titi "büyük kedi-puma", Kak ise "kaya" Quechua dilinde ise kurşun rengi kaya. Göldeki saz topakları (tatora) zamanla birleşerek yüzen adacıklar haline gelmiş. Düşmanlarından kaçan bazı medeniyetler bu yüzen adacıklarda köyler yapıp yaşamışlar. Düşman geliyo. Hooop çek kürekleri. Komşuyu sevmedim. Hadi öteye. Biraz turistik de olsa, halen ada üzerinde yaşam var. Turistik eşya ve ev erkeklerinin ördüğü şapka, eldiven, kazak satarak geçiniyorlar. Gölün birde köpeklerden büyük 6 kişiyi doyuran kurbağaları ve uçamayan ama suyun üzerinde koşan titicaca dalgıcı isimli minik kanatlı kuşları meşhur.
PERU Cuzco-Machi Picchu
Çocukluğumdan beri hayalim Machi Picchu'ya çıkmak, İnka uygarlığının kalıntılarını yerinde görmekti. Allah bugüne nasip etti. Şehir, İnka'lı bir hükümdar Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yıllarında Yaşlı Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerinde inşa ettirilmiş. Machi Pichu'ya en yakın konaklama Cuzco'da. Şehir çok küçük olmasına rağmen oldukça hareketli gece yaşantısına sahip. Tabi nedeni şehre ziyarete gelen yabancılar. Ertesi gün yolculuk sabahın 5'inde. Cusco şehrinden Aguas Calientes köyüne trenle gidiyoruz. Bu köyden sonra 8 km lik bir otobüs yolculuğu yapılıyor. Machu Picchu 200 den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşuyor. Şehrin 3000 basamağı bu gün hala iyi durumda.
LiMA
Güney Amerikanın en modern şehirlerinden biri. Şehrin tam orta yerinden denize girmek mümkün. Şehrin gece hayatı kıvrak Peru müziği ile birleşince tadına doyulmuyor.
Ülke Bilgileri;
BOLiVYA: Bolivya, para birimi Peso olan, Ernesto Che Guevara'nın Devrim hazırlığındayken Bolivya askerleri tarafından yakalanıp öldürüldüğü Güney Amerika ülkesidir. Başkent; La Paz. İspanyol Sömürgeciliği döneminde Yukarı Peru olarak adlandırılan bu bölgeye daha sonra Güney Amerika'yı İspanyol boyunduruğundan kurtaran Simon Bolivar'ın anısına Bolivya (Bolivar'ın ülkesi) ismi verilmiştir. Başkent; Sucre (anayasal) La Paz (idari). Resmi dil(ler) İspanyolca, Quechua, Aymara. Hükümet, Cumhuriyetle idare edilir, Başkan; Eva Morales Bağımsızlık; İspanya'dan 6 Ağustos 1825 Yüzölçümü; Toplam 1.098,581 km² Nüfus: 2007 yılında 9,119,152. Para birimi: Boliviano
PERU: Kuzeyde Ekvador ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Şili ve batıda Büyük Okyanus. Başkent; Lima Resmi dil; İspanyolca, Quechua, Aymara, Devlet: Anayasal cumhuriyet Cumhurbaşkanı:Alan García Pérez, Başbakan:Jorge Del Castillo Bağımsızlık: İspanya'dan 28 Temmuz 1821. Yüzölçümü 1.285.220 km² Nüfüs:27.968.000 Para birimi: Nuevo Sol . Nüfusun yüzde 45'i kızılderili kökenli. Bunlar ağırlıklı olarak Quechua (%40) ve Aymará (%5) konuşan halklara aittir. %40 melez olan halkın, %15 kadarı Avrupa kökenli. İkibuçuk milyon Perulu başta ABD, Avrupa ve Japonya olmak üzere yurtdışında yaşar. Peru bin yıllar boyunca Pre-İnka kültürüne sahip olan bir ülkedir. İlk göç eden yerleşimciler, M.Ö. 20.000 ile 10.000 yıllarına kadar bugünkü Peru'nun olduğu bölgeye gelmişlerdir. M.Ö. 4000 yıllarında tarla kurmaya ve hayvan yetiştirmeye başlarlar. Bugün halen daha ayırt edilebilen en eski kültür, M.Ö. 800 ile M.Ö. 300 yıllarına kadar var olmuş olan Chavín de Huántar 'dır. Titikaka Gölü çevresinde M.Ö. 1. yüzyıldan itbaren M.S. 1000 yılına kadar Tiahuanaco kültürü oluşur. Sahilde, And nehirlerinin sulak alanlarında M.S. ilk binyılda Lambayeque Bölgesi civarında Mochica gibi farklı kültürler oluşur. İnka Krallığı'ndan önce, gelişmiş şehir kültürü olan Chimú'nun başkenti Chanchan'dı. İnka Krallığı 1200 civarında oluşur ve 1532'ye kadar bugünkü Kolombiya, Ekvador, Peru, Bolivya, Arjantin ve Şili'nin büyük kısmına genişler. Peru'nun yüksek platosunda bulunan Cusco şehri İnka Krallığı'nın başkentidir.
İspanyollar 1532'den itibaren bu ülkeyi fethederler ve İspanya Krallığı adına Peru Valiliği'ni kurarlarlar ki bu valilik, zirvesine ulaştığında bugünkü Panama'dan, kıtanın en güney noktasına kadar ulaşmıştır. 1821'de ülke José de San Martín ve Simón Bolívar tarafından kurtarılır ve bağımsızlığını kazanır. Bununla birlikte isyanlar ve iç savaşlar modern bir devletin gelişmesine engel olurlar. Peru 1980'den beri Başkanlık Cumhuriyeti olarak tanımlanmasına rağmen demokratikleşme süreci şu ana kadar çok az sağlam bir yapıya oturur. Bu yüzden uluslararası insan hakları yardım kuruluşları, 2000 yılındaki seçim kampanyasında hatırı sayılır ölçüde düzensizlikler tespit etmiştir. Ülke başta altın ve bakır olmak üzere zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Bu madenler uluslararası şirketler tarafından işlenerek ihraç edilir. İlaveten balıkçılık ve tarım önemli bir rol oynar. Şeker kamışının yanında çok miktarda kahve ihraç edilir.Peru'da kayıtdışı ekonomi göze çarpar. illegal ekonominin en önemli öğesi koka ağacıdır. Bu bitkinin yaprakları başta yerli halka zevk ve tamamlayıcı besin olarak hizmet eder. Zira bu bitkinin çiğnenmesi açlık, yorgunluk, soğuk ve yükseklik hastalığı duygularını bastırır. Peru, dünya çapında koka hasatında %30 pay alır (2005) ve % 54 paya sahip Kolombiya'nın arkasında, %16'lık payı olan Bolivya'nın önünde, 2. sırada yer alır. Koka ekiminin yaklaşık %85'i illegal üretimde kullanılır. İllegal ihracattan elde edilen gelir, legal olanı fazlası ile geçer.
Not: Bazı resmi veriler vikipedia'dan alınmıştır.
Cem Polatoğlu
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kapı Yüzüme Çarptı
Kapı yüzüme çarptı! Zihnimdeki düşünceler… Her işte bir "hayır" vardı. Kapı yüzüme çarptı. Düşünceler… Yılmayacak, ağlamayacak, avazım çıktığı kadar bağıracaktım beklide. Kusacaktım içime ukte olmuş, kor olmuş, köz olmuş, hep yastığıma kan damlatan kelimeleri… "ANNE" demeyecektim. "HAKETMİYORSUN" diyecektim. Seven acı vermez. Hele de candan bir parçaysa.
Bittin. Sen bitirdin!
Beni suçlama yine, "hak etmiyorum" deme bana. Acılar içinde kavrulurken benim biçare gönlüm. Öksüz, yetim ve bir başıma ne yapacağımı bilmez iken, yanımda bir "ömrüm" vardı! Acılarımdan bir damla daha aktı işte…
Hasretinle yandığım her gece, "annem" diye duyulmayan hıçkırıklar attığım her gece, bir ben bir de Yaradan duydu ruhumun kanayışlarını. Ya sen? Sen ne yaptın ben kıvranırken acıdan? Sevgilinin kollarında mı avundun "evlat kağıt üstünde" diyerek zihnine ültimatomlar verirken.
Ben, mavzer diye bedenimi, kurşun diye ruhumu kullanırken kötülere, kötümserliklere karşı, bir "yavrum"du duymak istediğim. Ya sen anne. "anne" diyorum hala bak. Elimde değil seni çıkarmak içimden. Hatırla; "et tırnaktan ayrılır mı?" diye sormuştum sana Ankara'da yapayalnız yaşamaya çalışırken…
Verdiğin cevap tek kelime,
verdiğin cevap tek kurşun,
verdiğin cevap tek darbeydi sırtıma;
"AYRILDI BİLE."
Gül Uysal
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Alkım Saygın Edebiyat ne işe yarar!? |
|
Efendim geçen gün çok sevdiğim bir ahbâbımın evinde yemeğe dâvetliydim.. Adı Ömer. Kendisi bizim okulda arkeoloji bölümünde okuyor, arkeolojiye karşı inanılmaz bir ilgi duyuyor..
Yarım kilo baklava alıp evinin yolunu tuttum. Uzun zamandır da görüşemiyorduk hani, bu bizim için güzel bir vesîle olmuştu..
İçerde Elif isimli bir misâfir daha vardı, o da Mülkiye'de okuyormuş..
Orucumuzu açtıktan sonra salona geçtik, Ömer bize kahvelerimizi getirdi ve hep birlikte güzel mi güzel bir sohbete koyulduk..
Ben hep evrâk-ı metrûkemi yanımda taşıdığım için (bu belki de bir tür meslek hastalığı oldu bendenizde..) onlara feverannâme isimli şiir kitabımdan muhtelif şiirler okudum..
Elif bana feverannâme kelimesinin ne anlama geldiğini sordu, ben de îzâh ettim: feveran kelimesi öfke mânâsındadır, nâme kelimesi de burada edebiyâtı temsil ediyor; imdi feverannâme öfkenin edebiyat yoluyla, daraltarak söyleyecek olursam: şiir yoluyla dile getirilmesi mânâsına geliyor..
Merak buyurduysanız şiirimi buraya alıntılayayım da neden bahsettiğimiz mâlûmunuz olsun:
feverannâme
mi re mi do do
mi re mi do do
do re si lâ lâ
do re si si si
si do si lâ lâ
biz bu vatanı
bizim olduğu için sevdik
şiirler yazdık türküler yaktık
gün oldu kanımızla suladık
dıştakiler yetmiyormuş gibi
bir de içtekilerle savaştık
mi re mi do do
mi re mi do do
do re si lâ lâ
do re si si si
si do si lâ lâ
Ey bizi bize kırdıran gâvur oğlu gâvur!
Dinle bu lâfım sanadır!
Zafer sarhoşluğun boşunadır!
Anadolu'nun öcü yakındır!
mi re mi do do
mi re mi do do
do re si lâ lâ
do re si si si
si do si lâ lâ
Efendim hemen ilk bakışta bu şiirin bir hayli "garip" bir şiir olduğunu düşünmüş olmanız pek muhtemeldir..
Ondan sebep şiirimin giriş, orta ve kapanış bölümünde ne yapmaya çalıştığımı îzâh edeyim:
Bu notalar kendimi bildim bileli dinlemekten pek keyif aldığım Sayın Zülfü Livaneli Beyefendi'nin Böyledir Bizim Sevdâmız isimli bestesinin giriş bölümünün notalarıdır..
Bu notalar elbette ki porte üzerinde gösterilmedikçe müzikâl bakımdan birşey ifâde etmez; fakat şiir ile müziğin, öfke ile edebiyâtın, vatan sevgisi ile estetiğin sonsuz uyumunu resmetmesi hasebiyle bana pek isâbetliymiş gibi geliyor..
Efendim bir şâirin veya yazarın kendi çalışmalarını açıklamak için bir yazı yazdığı pek alışıldık birşey değildir, bu münâsebetle bunun bendeniz tarafından da bilinmekte olduğunu zikretmek isterim..
Ne var ki amacım da zâten bu değil; hem üstelik kendi şiirlerimin reklamını yapmaya çalışmak derdinde olmadığımı da belirtmek isterim..
Bendeniz bu vesîleyle son günlerde artan şiddet olayları hasebiyle başka bir meselenin altını çizmeye çalışıyorum:
Öfke başta olmak üzere insanın yaşadığı duyguların, içine düşmüş olduğu durumların dışa vurulmasının, dile getirilmesinin edebiyattan daha güzel bir yolu var mıdır acabâ!?
Pekî siz hiç edebiyat ve müzik derslerinde şiir ve müziğin uyumu hakkında ve bu meyanda bu uyumun insan psikolojisi üzerindeki etkileri üzerine aydınlatıcı bilgiler ortaya koyan bir eğitimciye rastladınız mı!?
Bendeniz bu sorundan tüm Maarifi sorumlu tutmak değil ama, Maarifin dikkatini şu noktaya çekmek istiyorum:
Okullarımızda hemen her gün başta öfke olmak üzere bu gibi duyguların "zararlı", "hastalıklı", "insana yakışmayan" şeyler olduğu anlatılıyor, bunlardan sıyrılmak gerektiği aldatmacasının reklamı yapılıyor..
Ah şu hümanist etikçiler yok mu!..
Oysa ki asıl karşı çıkılması gereken şey bu gibi duygular değildir ve hattâ bunlar kendilerinden sıyrılmak zorunda olduğumuz şeyler de değildir; asıl karşı çıkılması gereken şey: bunların dışa vurulma, dile getirilme biçimleri arasında insana yakışmayan türden olanlarıdır!..
Ne dersiniz, Maarif bu ayrımın farkına ne zaman varabilecek!?
Alkım Saygın
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
KAPALI
Güneş güne kapalı
Yıldızlar geceye...
Meydanlar, sözü olana kapalı,
Çiçekler sevgiliye...
Sokak lambaları kadınlara kapalı,
Evler, sokaklara...
Ev kadınları eve kapalı
Kapılar her daim açacak olan hırsızlara...
Ateş suya kapalı,
Deniz kıyıya...
Sular, ırmaklar çöllere kapalı,
Sevinçler yoksulluğa...
Bedenim içime kapalı,
İçim dışıma...
Sesim insanlara kapalı,
Korkum, yüzleşmeye...
Aslı Sarıoğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
http://www.istanbul.net.tr/ İstanbul hakkında bilmek isteyebileceğiniz hemen hemen her şey bu web sayfasında. Yeme, içme, gezme, tozma ve hatta tüm faaliyetler için danışabilirsiniz.
Bilgisayarınız için muhteşem güzellikte duvar kağıtları http://wallpaperstock.net/ Seç, beğen, indir. Hatta wide screen olanları bile var. Yani vista kullanıcıları için özel duvar kağıtları da mevcut.
http://www.tio.com.tr İnternetten satın almak istediğiniz hemen hemen her ürün için karşılaştırmalı fiyat araştırması yapabileceğiniz bir web sayfası. Ürün ya da ürün gruplarını seçiyorsunuz, en ucuzundan en pahalısına kadar satış yapan tüm web sayfaları karşınıza geliyor. Bundan sonrası size kalmış.
Oyun severler için http://www.blitzgamer.com/ eğer meraklı iseniz mutlaka denemelisiniz. Gerçekten geniş ve bol seçenekli bir oyun arşivi sizi bekliyor.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
TreeWalk 8.2.1 / Windows / 1.19 MB http://www.ntcanuck.com/tw_exe/twdns821.exe Güncel problemlerinizi çözmek için mükemmel bir yardımcı program. İndirip gönül rahatlığıyla kurabilir ve kullanabilirsiniz. Yaptığı işi, internette dolaşırken yazdığınız adresleri direkt olarak bağlı olduğu DNS'lere sormak ve kısa yoldan adrese ulaşmanızı sağlamak olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir nedenle Türkiye'den ulaşamadığınız adreslere bu kurulumu yaptıktan sonra sorunsuzca ve hiçbir engellemeye takılmadan ulaşabilirsiniz. Benden söylemesi:-))
|
|
|
|
|
|