|
|
|
23 Nisan 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : 23 Nisan Kutlu Olsun |
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
Bayramımız kutlu olsun
Ulusal egemenliğimizi yılda bir gün de olsa hala hatırlanmasını sağlayan, inanmayanların ve hatta bağımlı bir ulus haline getirmeye çalışanları dahi zorla bile olsa dillerine alıp kutlamak zorunda bırakmış olmasından dolayı Ulu Önder'in huzurunda saygı ile eğiliyorum.
1920 yılında temelleri atılan kayıtsız şartsız bağımsız ve egemen bir devletin temellerine dinamit koyanlar 2008 yılında hala bitiremedikleri bu devlete ve o devletin bağımsızlık savaşçılarına selam olsun.
Selam olsun; Arapça'nın, Farsça'nın ve Fransızca'nın esaretin kurtararak okuma yazma oranını %3 den %98 e çıkarmanın temellerini atana. Yabancı dille eğitim yerine, yabancı dil eğitimini başlatanlara (her ne kadar bu anlayış tersine dönmüş olsa da…) selam olsun.
AB kapısında ciğerci dükkanı önünde bekleyen kedi gibi değil; "Birleşmiş Milletler örgütüne başvuracakmısınız?" sorusuna, " onlar davet ederlerse" cevabını verebilecek kadar ulusal onurunu ayaklar altına aldırmayanlara selam olsun.
Kendi ulusunun onurunun diğer ulusların onurundan ne daha fazla ne de daha eksik olduğunu düşünen, ayaklarının altına serilen bayrağı kaldırtarak savaşta yenilmiş bir ulusun onurunu ayaklar altına almaycak kadar saygılı olan ve bunu onlara öğretenlere selam olsun.
Yok olmak üzere olan bataklığa saplanmış bir devleti, Ankara'nın bataklıklarını modern tarım alanlarına dönüştürdüğü gibi ülkesini modern bir toplum yapmanın temellerini atan ve onun açtığı yolda yürüyenlere selam olsun.
"Biz bu işi kendimiz yapamayız, bize bir çoban lazım" diyenlerin karşısında " bu millet, zekidir, çalışkandır" diyerek üzerlerinde ki ölü toprağını atmasını sağlayanlara ve onlara asla güvenini yitirmeyenlere selam olsun.
Ümmet bağı ile değil, vatandaşlık bağı ile bu topraklar üzerinde yaşayan her insanı birbirine bağlamaya çalışan ve hala da çalışmaya devam edenlere selam olsun.
Bu topraklar üzerinde yaşayan farklı dinlere sahip insanlar içinde dini bayramlarınızın çoskusu ile ulsal bayramlarını da aynı çoşku ile kutlayanlar, selam olsun size.
Ve tüm selam yolladıklarım, bayramınız kutlu olsun. Tüm selam yollamadıklarıma inat.
Ali Altan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
AŞK'A İNANMAK...
Çok zaman evvel, yani çok çocukken rüyalarıma, hayallerime girdi aşk benim. Aşk zamanımda ne yeterince sevebildim ne de yeterince sevilmiştim. Öyle çok sevmeliydimki eşi benzeri olmamalıydı, öyle çok sevilmeliydim ki resmimi gögsüne kazımalıydı. Sadece hayallerimde yaşadığım bu duygu gerçekte yok muydu yoksa? Kimseyi uğrunda ölecek kadar sevemiyordum. Ben böyle bir sevdayı bu kadar çok isterken, bu kadar dua ederken nasıl oluyordu da başıma gelmiyordu...
Derken, kaybettim inancımı. Aşk bir uydurmaydı masallardan ibaret olan.
Belkide esas olan mantık uyuşması ve beğeniydi(?) Bu düşünce mi tecrübe ederek kaybettim... Mantık, kalpte alabileceği yeri aşk varken haketmiyordu.
Sonra birgün kendimi, kendimi bir kalemde unutacak kadar sever buldum. Sesine, tenine, kokusuna tapar hale geldim. Bu süpriz aşkı toparlamak, yıllar önce hazırlanıp inancımı kaybeden beni, hazırlıksız yakalamıştı. Sadece bu kadar olsa bile iyi idi, taze kalbime ağır ağır kanamalı yarıklar açtı. Dikişler tutmaya her başladığında yeniden kanatılan, tuzlanan, acı içinde titreyen sevdada buldum kendimi.
Aşk, bu muydu yani?
Ömrümden yıllarımı çalıp, genç bir bedeni yaşlandıracak kadar kötü bir güce mi sahipti? Hayal ettiğim bu değildi ki, bu olamazdı, olmamalıydı!
Dualarıma başladım yeniden, "Allahım bana aşktan yoksun bir kalp mi verdin? Beni böyle eksik bir kalple sınama. Bana aşkı yaşat, sevmemi sağla." dediğim duaların yerini alan duam, "Allahım, sana yalvarıyorum dokun kalbime, al içimden, ruhumdan bu aşkı, kurtar beni.." oldu. Gözümde aşkın değeri ne kadarda büyüktü oysa... Belkide böyle olması normaldi de, insanların hepsi şaşırmıştı.. Onlar mı yanlıştı, ben mi? Aşk, ne çok şeyle karıştırılıyordu burda..
Seçme şansım olmuş olmalı doğup doğmamakla ilgili.. Benim gibi hayatı kuruşunda değerlendiren biri neden doğmayı tercih etmiş olabilirdi? düşündüm...
Bugün belki hiç doğmamayı tercih ederdim ama o gün neden doğmak istemiş olabileceğimi biliyorum artık.
Hiç doğmasaydım ruhum bir melek olacaktı. Ne güzel saf ve tertemiz bir melek... o zaman insanların yaptıklarını görünce hayretler içinde kalırdım eminim. Bu güzel Dünya'yı nasılda hor kullanıyorlar derdim. Aşık olanlara baktığım vakit, başta belki imrenirdim... ama sonrasını görünce yine koca bir şaşkınlık yaşardım. 'Bu kadar çok birbirlerini severken, nasıl oluyorda aşkı bu kadar kolay eziyorlar' derdim.'Nasılda bu kadar kolay veda ediliyor'...Melek olduğum için kendimi şanslı sayacağım bu vakit işte aklıma gelirdi, "AŞK" ne demek biliyor muyumki yorum yapıyorum? Belkide acısını çekmeye değecek kadar esas bir duyguydu, o kadar derindiki acısıda bir o kadar yıkıcıydı.. Nasıl bişeydi bu? Bir dakika için dünyanın öbür ucuna insan evladını koşturan, ölüme kucak açtıran... Melekler aşık olur mu, kalbi pır pır atar mı, bir seste, bir nefeste vücudundan ruhu çıkıp havalarda ucuyor gibi olur mu? Sevişebilir mi, doğurabilir mi, canından bi canı koklayabilir mi?
Bunlar yaşamaya değer şeyler olmalı, insanlar aşk için öldürüyor, aşk için intihar ediyor, aşk için hayatlarındaki her şeyden vazgeçiyor, sayısız günaha girip kuralları çiğniyorlardı...
Evet ben tatmalıydım, bilmeliydim, öğrenmeliydim..
Doğmalıydım, sevmeliydim, doğurmalıydım...
Her aşk biliyorum ki önümde kalın duvarlara peyda oluyor.. Ama ben aşka inanıyorum. Aşk bir kere değil, bir çok kere yaşanabilir tek yaşarsam. Oysaki gerçek AŞK iki kişiliktir...
Aşka benim kadar yürekten değer veriyorsan, inanmak için bahane aramaya gerek olmamalı.
Artık korkmak yok...
Sevinç Şarlı
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
ARABAMI VERİN KARDEŞİM!
Refik, yine sevinçle başlamıştı güne. Yeni tahsis edilen arabasına binerek, fabrikaya geldi. Kapıdan arabayla bahçeye girerken kornaya hafif dokundu. Elini kaldırıp, neşeyle nizamiyede ki güvenlikçiye selam verdi. Her zaman neşesiyle, pozitif enerjisiyle dikkat çeken birisiydi. Daha iki ay olmuştu, yeni iş yerinde. Bir gurubun finans müdürlüğünü yapıyordu. İçinden, ''Çok güzel bir gün olacak, bu gün dünden de iyi'' diye geçirdi. Temel felsefesi oydu. Her gelen yeni günün bir önceki günden daha iyi olacağına inanırdı.
Arabayı bahçeye park ettikten sonra hızla merdivenlerden ofisinin olduğu ana salona yöneldi. Gözlerinin içi gülüyordu, pırıl pırıldı, neşesinden. Yeni işinde kendine göre başarılıydı. Altına arabada vermişlerdi. Baharda gelmişti, tüm güzelliğiyle. Daha ne olsundu. Kırk beşinden sonra lotodan da para çıkacak değildi ya zaten.
Masasına oturduğunda genel müdür aradı. Akşamdan getirttiği maaş parasının tam olarak hazır olup olmadığını sordu.'' Hazır ''dedi, Refik. Daha sonra da personel müdür yardımcısı aradı.''Ağbi, maaşın hepsini mi ödeyeceğiz ?'',dedi.
Ona da '' Evet, hepsini ödeyeceğiz'' diye cevap verdi. Maaş ödemek insanları mutlu etmek çok hoşuna gidiyordu. Vezneye de talimatını verdi.''Maaşlar ödenebilirdi''.Çok enteresan bir yerdi, bu çalıştığı kurum. Herkes birbirinin akrabasıydı. Önemli mevkilere yerleşmiş kişiler her personel alımında ''TORPİL'' olayını patlatarak eş dostlarını işe aldırmışlardı ve daha da aldırıyorlardı. Biri birisinin kardeşi, diğeri birisinin yeğeni vb. idi. Hepsi kesinlikle birileriyle delme takmaydı. Personel müdür yardımcısı da Personel Daire Müdürünün damadıydı. Buraya göre çok ama çok normaldi. Derken daha telefon görüşmelerinin üzerinden yarım saat geçmemişti ki genel müdür, Refik'i yine aradı.'' Refik Bey, sen ne yaptın kardeşim? Eylem Bey'e maaşların hepsini ödeyeceğiz demişsin. O da fazla mesai ve avansları da ödemiş. Ne olacak şimdi? Diğer bölümlere maaş yetişmeyecek. ''. Refik, birden bire oluşan bu duruma bir yandan anlam veremiyor, bir yandan da istemeden de olsa büyük bir hatanın tamamen kendisinin üstüne yıkılmasının ezikliğini hissediyordu. Hemen, kalkıp vezneye yöneldi. Veznedarına hafifçe bir seslenişle sordu. ''Ne oldu böyle Ağbi, ya?''
Bu arada Eylem Bey'in genel müdürün odasından geldiğini gördü. ''Ya sen bu sıkıntıda daha maaşlar tüm bölümlere dağıtılmadan hiç avans ve fazla mesai dağıtıldığını gördün mü, sen ne biçim adamsın tüm sorumluluğu da benim üstüme atıyorsun '' diye hiddetle çıkıştı. Bu kez de daha çok öfkelenen Eylem Bey, gömleğinin en üsteki düğmesini açarak hızla Personel Müdürü'nün yani kayınpederinin odasına yöneldi.
Refik, biraz öfkesini atmış. Odanın etrafında ki salonda volta atıyordu. Allah'tan mesai bitmek üzereydi. Birazdan arabasına binecek ve evine gidecekti.
Derken yine genel müdür aradı. '' Refik Bey, bu gün bizi çok zor durumda bıraktın onun için cumartesi sana tahsis edilen arabayı geri alıyoruz. Bilgin olsun.'' Refik, adeta yıkılmıştı. Gerçi kendisi döviz bürosundan bulduğu ek para ile sorunu çözmüştü. Ama artık araba gitmişti. Düşündü ve kendi kendine söylendi. ''Tabii, bizim Eylem, beni kayınpederine şikâyet etti. O da çok iyi dostu olan genel müdüre. Yapılabilecek sadece bir iş vardı. O da yapıldı. Araba geri alındı.''. Gülümsedi, bilgisayarını kapattı. Minibüs durağına dek yaklaşık 15 dakika yürüdü. Hava iyice kararmıştı. Ve de soğumuştu. Öfkeyle söyleniyordu. '' Benim bir suçum yok ki. Arabamı verin kardeşim''…
Ya oyunu kuralına göre oynayacaksın. Veya da arabanın, işinin elinden gitmesine seyirci kalacaksın…
Mehmet Salih
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Hasan Demirpaz Mutlu bir sabahın fotografı |
|
Önündeki saksılarda allı yeşilli sardunyalar bulunan pencerenin içinde mutluluk dolu bir odada nefesin var. Yeni verniklenmiş ahşap pervazları yalayan bembeyaz perdelere, bütün evin içine olduğu gibi ellerinin kokusu sinmiş.
Köşedeki küçük raf, rafta sıra sıra duran kitaplar, kitapların hemen önünde, üzerindeki deseni ellerinle çizdiğin büyük cam bardak… Sonra maharetinin bir başka tezahürü olan pencerenin karşısındaki duvarda asılı küçük resim…
Her sabah kalktığında önünde oturduğun masanın üzerindeki fesleğen seni bekler gibi. Okşarcasına dokunuverince, sanki senin kokun yayılıyor odanın içine. Yeni doğmuş güneşin cılız ışıklarının kızıllaştırdığı odanın kapısında kalmış nedense bu gece terliklerin.
Pencerenin önüne konan kuş da benim gibi terliklerine takılmışçasına içeri bakıyor. Kesif bir sessizlik hâkim odanın içine. Güven, dinginlik ve huzur dolu bu sessizliğin bozulması için de bir neden görünmüyor.
Güneş daha bir kendini gösteriyor, cılız ışıkları yerini daha canlılarına bırakırken sıcaklığı da enikonu hissedilmeye başlıyor. Sabah yeli dışarıdaki pembe çiçekli zakkumları hareketlendiriyor. Biraz ilerideki boş alanda tek başına tüm heybetiyle dikilen harnup ağacı, yaprakları rüzgârda oynaşırken üzerine konup kalkan onlarca kuşa hiç aldırmıyor.
Bütün bunları bir fotoğraf karesi gibi dondurup yavaşça kalkıyorum oturduğum yerden. Niyetim seni uyandırıp paylaşmak bu kareyi. İçeri girip de uyuyan yüzünü görünce hemen o anda vazgeçiyorum bu fikirden. Uyanmandan korkarak ilişiyorum yatağın ucuna. Görebileceğim veya gösterebileceğim hiçbir görüntünün bundan daha güzel olamayacağını düşünüyorum.
Nefes alıp verirken düzenli aralıklarla inip kalkan göğsün, nefesinin sesi, anlatılmaz bir mutluluk hissi ile dolduruyor içimi. Tam da bu sırada az önceki fotoğraf karesinin sırrı çözülüyor kafamda. O karedeki renkler varlığınla vücut bulmakta. O dinginliğin, o huzur hissinin, o yoğun mutluluğun, içeride uyuyor olsan da varlığınla, ellerinin dokunuşuyla oluşmuş duygular olduğu gözlerimi hafifçe yukarı kaldırıp, gülümseme eşliğinde küçük bir şükür selamı vermeme neden oluyor.
Hasan Demirpaz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
SÖYLEVLERİ OKURKEN
Ya bir gece yarısı, ya bir sabah çok erken
Gözlerim yorulurken, parmaklarım donarken
Bir cümle, gözlerimin-ellerimin altında
Bir kavram şahlanıyor bir söyleyiş atında
Geziyor damarımı bir kutsal ısı gibi
Gazi'ce kımıldanıp Ata'ca doğrularak
Birden dalgalanıyor baş ucumda al bayrak
Haydi yiğit duygular korkunç karanlıkla cenk...
Babil duvarındaki ateşten harflere denk
Dolaşıp ülke ülke dolaşıp durak durak
Her geride durana-uyuyana çarparak
Şu bu kurdun ağzından kapıp aslan hakkımı
Yakasından tutarak bir bir bütün halkımı
Mustafa Kemal'im eliyle silkiyorum...
Sanki her söyleneni ben duyup ben diyorum...
Mondros'tan Lozan'a aklım çıkıyor yola
Ankara'dan İzmir'e duygularım dört nala
Tutuşuyor ne varsa gece gibi, kış gibi
Çağlıyor balkonumdan yağmurlar alkış gibi...
Behçet Kemal Çağlar
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Web sayfalarınız, sunumlarınız ya da kendi zevkiniz için kullanabileceğiniz yüzlerce clip art için http://www.fundraw.com Baktınız, aradığınız clip art yok, o zaman oturun kendiniz dizayn edin. Hem de online olarak.
İsminin http://www.acemipaylasim.com/ olduğuna bakmayın. Acemi gibi görünse de oldukça başarılı bir forum sitesi. Paylaşımı ve araştırmayı sevenler için hoş bir kaynak.
İnternet kullanan ve oyun oynamayı sevenlerin, sık kullanılanlar kısmına eklemeleri gereken bir web sayfası daha http://www.biroyuncu.com/ Adına bakıp aldanmayın, sadece bir kişilik değil. İster tek başınıza ya da ister arkadaşınızla oynayabileceğiniz minik oyunlar.
İnternette aradığınız bir çok şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz güzel bir web sayfası. http://www.gencbilim.com/ Mesela online TV ve Radya takip edebilirsiniz. Güncel haberlere ulaşabilirsiniz. Ödev ve tez bankasından faydalanabilir ya da spor sayfalarında gezinebilirsiniz.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|