Eğitim Gönüllüleri Vakfı



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.425

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 24 Nisan 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Ben de bir "atv" istiyorum!..


Merhabalar,

23 Nisan, tüm yurtta, dış temsilciliklerde, KKTC'de törenlerle kutlandı. Şanlıurfa'da ise Egemenlik Haftası yerine Kutlu Doğum Haftası ilahilerle kutlandı. Bir rivayete göre cemaatin futbolcusu H.Ş. de evinden ilahilere şükrederek eşlik etti. Şimdi haberler...

Hep bir spiker olmak istemişimdir. Ya da kürsüye çıkıp ha babam atmak. Ne atarsan at karşılığı alkış kıyamet. Tayyip Bey'i izleyin niçin çatladığımı anlarsınız. Ölçü falan hak getire artık. Atmanın, yağıp gürlemenin haddi hesabı yok. 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyenlere sesleniyor. "1 Mayıs'ı tatil ilan etmedik. Çünkü Türkiye tatiller ülkesi. Zaten 200 gün çalışılıyor, gerisi tatil. O bir gün tatilin maliyeti 2 katrilyon... Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar. Taksim'de inatlaşma olmaz..." Buyrun alın size, bilgelik, hakaret ve tehdit kokan cümleler. Kimin? Başbakan Tayyip Bey'in. Nasıl hesap ettiğini bilmem ama birileri tahmin etmiş. Gayrisafi milli hasılayı 365'e bölmüş 2 milyar yetele bulmuş. İşte bilgelik bu. Demek 1 günün getirisi 2 milyar yetele. Tayyip Bey yapın bir kampanya, haftasonları da çalışalım, 200 milyar doları cebe koyalım. Var mı yahu böyle bir hesap? Biz bu işi beceremeyiz demek yerine ekonomik silahla işçiyi vurmak ha. Size de bu yakışır Tayyip Bey. İşin hakaret ve tehdit boyutunu idari makamlara laf ola diye bırakıyor ve bir diğer trajikomik habere geçiyorum.

İddia ediyorum. Cumhuriyet tarihinin en kapkaçcı, en peşkeşçi, hortum ve yolsuzluğun en ayyuka çıktığı dönem AKP'nin AK dediği, tam da bu dönemdir. O AK'ın KARA'lığını tarih yazacak ama aklı olanın olan bitene seyirci kalması ne mümkün. Bunların eskilerden bir farkı var ama. Şimdi yiğidi öldür hakkını teslim et. Bunlar çalarken öyle bir yasal kılıf hazırlıyorlar ki, biz salaklar diyecek tek söz bulamıyoruz. Şapkadan çıkan son tavşan atv-Sabah'ın Çalık Grubuna satışı. Mal devletin malı, siz ihalede 1 milyar 250 milyon dolar verip malı devletten satın almatı taahhüt ediyorsunuz. Sonra devlet size 2 bankasından toplam 750 milyon dolar kredi veriyor. Gene paranız yetmiyor, bir de gidip Gül ve Erdoğan'ın kadim dostu Katar şeyhini ortak edip ondan da 350 milyon dolar alıyorsunuz. Kalan 150 milyonu ödemek te, ayıp olmasın artık diyerek, size düşüyor. Velhasıl, cepten 150 koyup 1250 lik malı, ödemenin son gününde, kapıveriyorsunuz. Satan da veren de devlet, alan ise bir Çalık grup. Devlet malı deniz yemeyen kirpi yani!.. Tayyip Bey'e bir şakşakçı medya grubu daha. Kim tutar sizi, kükremeye, yağıp gürlemeye devam Tayyip Bey, devam... Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Gül Uysal


İSİMSİZ GÜL

Cadde iyileşecek, cesur rekle parlayacak akşamüzeri. Tek kusuru, tüneller açamadı yorgun kalplere. Hep boy uzattı, içe kapandı yeri geldiğinde... cadde bir ceza alanı, fırtına öncesi sessizliği anlatıyor. Kırık sevinçler uzattı kaldırımdan yürüyenlere, fren, korna, ayaz kesmesi beklenir ilk martı kafilesinde... cadde, çöp gazından kırık kemikleri birleştiriyor. İlk kaza ise; insan ile insan arasındaki köprüler birleştiğinde.

Cadde patlayacak, ipek mendil gibi buruşacak. Menzilimize giderken sert karton biletlerle, barut atan kazanıyor; hatıranın izlerine... kemik kaynaştırmak için cankurtaran, vidalı çivilerle dik tutmak için başımızı, affedin genç yıldızları, göğsünde dikişlerle...

Homerton'a taşınmanın en uzun yolu bir yığın darlık, kalmadı zorla gidenler. Hardal tanesi kadar kısa ömrüm. Yaşlıların hepsi tanıdık! İkinci yağan karı bekliyorum, caddedeki su birikintisinde...

Caddeyi bir salkım anahtarla açıyorum. O benim ömrüm, her yakaya savurduğum çalımlar. Hüzünlü vedalarla ayrılıyorum kardan adamlardan... gariplerin kaldığı mekanlarda bir yer daha bulmuştum oysa kendime. Kalp kasılıp darlaşıyor, takvim yaprağında kalan günlere...

Gül Uysal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Gökçe Gerçek

 Kahveci : Gökçe Gerçek


   HAYATTAN SESLER KOROSU

"Keşke" diye mırıldanmamış hiçbir insan yoktur eminim..Ne yazık ki, insanlar için turnusol kağıdı yok, egonominin asgari kullanımı hiç mi hiç yok, insan görünümlü müsvette oldukça çok...Kruşcev'in söylediği söz gibi olmaktan korkarsın ama zamanla dönüşürsün..Kurtlar içinde yaşıyorsan, onlar gibi davranmaya başlarsın.. İlla bir kurt olmam gerekseydi ben elma kurdu olmak isterdim, diğer kurtlardan daha sempatik geliyor kulağa..

Bazen sebepsiz gülümsemekten korkarsın bu devirde insanların yüzüne. Çünkü hiç bir durum, bakış, tebessüm artniyetsiz olarak algılanmaz niyeyse. Çıkarlar, bencillikler üzerine yaşanır sanki her türlü ilişki. Selam verirsin, borç sahibi olursun birden.İyilik yaparsın kazara, bakmışsın görevin olmuş..Büyüklerimiz anlatırlardı bize içine kötülük karışmayan insani ilişkileri eskilerden..Şimdi o duygular o tarihlerin içine gömük..Fersah fersah uzakta..Çıkacak gibi de görünmüyor artık.. Biliyorum mutlaka sen de bunu düşlüyorsun; "İnsanların rüzgar gülü olmadığı bir planette yaşamak"

Gözlerin içine bakarsan görülür aslında kalplerin gölgeleri..İnsanın belki de paravan çekmekte en başarısız olduğu yer gözlerdir..Onlar sayesinde anlarsın sevginin sahtesini, doğrusunu..Kazık mı? Her gün yediğimiz sayısı artan şey.. Bu bileşkeye deneyim deriz çok sonraları, taa ki içimizdeki lavları soğuklaşınca..Öğüt kıvamına gelince de, cömertlikle dağıtırız hayrına...Oysa herkes için farklı mı ki bu hayat? Bugün sana verilen öğüt, seni öpücüklere boğup, ertesi gün lime lime edebilir mi? Her olay, her insan irili ufaklı bir travma mı gizlemek zorunda her seferinde...

Travma demişken..İkili ilişkilerde daha fazla yaşandığı kesin..Etkisi kişiden kişiye zor ya da kolay atlatıldığı da çok net..Ben ilişkiyi klavyede ki bazı tuşlara çok benzetirim. Space bar olup, O'nu herşeyden ve herkesten ayırmak bir süreliğine hoşuna gidebilir. Sevgi sözcüklerinin uçuşa geçtiği an caps lock hep açık olmalı, açık kalmalı, açık unutmalı!.. Herkesin muhakkak birkaç hatası olur. Sana düşen back space olmaktır ki, bir gün sana da olunabilsin.. Konudan konuya, geziden geziye, kavgadan kavgaya enter olabilmek ne hoştur. Ctrl+x ile en güzel anları, parçaları Ctrl+v ile beyninin kadife kaplı çekmecesinde saklamaksa harikadır...Ama bazen öyle berbat şeyler olur ki, ctrl+alt+delete bile ikinizi kurtaramayabilir ve ekran o bilindik karanlığın rengine dönüşür..

Acıyı tanımlarken, Anthony Hopkins Gölge Topraklarda filminde şöyle devam eder: "Tanrı bizi birer heykel gibi yontar, bizi biraz daha güzelleştirmek, inceltmek için vurduğu çekiç darbeleridir acı. Her darbeyle çizgilerimiz biraz daha incelir. Bir kaya parçasıyla bir heykeli birbirinden ayıran, o darbelerle yaratılan acılardır.Tanrı bizi yontarken çekicini hep bir mutluluğun arkasından indirir, daha keskin olsun ve daha iyi yontsun diye. Siz, daha az acı çekmek için talepkar olamazsınız.."

Şimdi toplan, kımılda!.. Artık şu karmaşık hayat planlarını denize at gitsin. İnsancıklar yüzünden çekilen ızdırapları ve üzüntüleri de arkasından sallamayı unutma..Freud'un çok basit ama hayatı selamlayan şu lafını hemen bir yere kaydet; "Sevecek bir eş, yapacak bir iş bulun."

Ne olursa olsun ya da ne yaşarsan yaşa, gelinen yerde memnun olmayı bilmeli yine de. Acıyla güzelleşeceksin, olgunlaşacaksın ve değerli biri olacaksın..Buna emin ol.İnsanların kötülüklerinin iyi tarafı senin asıl kimliğini görmeni sağlar.Öldüğün gün ölüme teşekkür etmeyi de unutma, sana iyi kötü bir hayat ısmarladığı için..

Gökçe Gerçek


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,338,338,338,338,338,338,338,33
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Gamze Aytekin

 Kahveci : Gamze Aytekin


  Seni seviyorum sahip…

Sen benim hiç yakınlık kuramadığım babama inat canımın en önemli parçası olmayı başaran adamsın; içimi hep sızlatan, adı nerede geçerse geçsin gözlerimin dolmasına sebep olan, çocukluğumda ve genç kızlığımda yüreğimin gizli köşelerinde derin yaralar açan babamın hiç gerçekleştiremediği sahiplenmeyi sen başardın. Ben kayıp bir çocuğum sadece annesine sığınan, babasına hep eleştirel yaklaşan, içindeki boşlukları ve hayattaki hatalarını babasının omuzlarına yükleyen… İçinde babasına karşı psikopatça bir sevgi besleyen yine benim, babası için ağzını açacak herhangi bir bünyenin karşısında dimdik duran yine benim… Sen benim babamın başaramadığı sevgi tohumlarını benim içime attın, babam gibi az konuşmadım seninle, kimi kimi babama duyduğum öfkenin benzerlerini duydum sana da… Fakat sen her şeye rağmen beni geri kazanmayı bildin, babamla aranızdaki en büyük fark bu olsa gerek. Ben senin eş olabilen yanını seviyorum, güçlü, korunaklı, ve güven veren yanını kendim gibi benimsiyorum. Babamla aranızdaki diğer en büyük farkta bu olsa gerek… Sen benim hayallerimde kurduğum baba modeline uyuyorsun, elimdeki ile yetinmeye çalışırken Tanrı seninle karşılaştırdı beni…

Ben seni çok uzun zaman bekledim biliyorsun; gecelerimi gündüzlerime kattım, büyük travmalar geçirdim, öfkelenmeler yaşadım, hayatımı ipin ucundan aldığım günler oldu biliyorsun, senden vazgeçmeyi istedim, seni görmemeyi diledim, ama hiç başarılı olamadım. Kahve Molasında yayınlanan ve hiç gün yüzüne çıkarmadığım çoğu yazıyı hep seni düşleyerek kaleme aldım, ne kadar güzel ya da ne kadar edebi olmaları önemli değildi, önemli olan içinde senin kokunun olmasıydı, senden bir parça taşıyor olmalarıydı, sanırım bunu başardım. Her yazdığım sözcükte sen vardın, senin merhametli bakışın vardı, senin gülen yüzün vardı, benim içimdeki çocuk senin kocaman yüreğinde can buldu. Senin için nefes aldım, senin için yeni doğan güne merhaba dedim, olur ya sana denk gelir diye yürüdüm sokaklarda, sana sarılır gibi sarıldım yastıklara, seninle seviştim rüyalarımda, ben senin için savaştıkça inadına inadına yükseldi duvarlar boyumdan yukarıya, ben senin için gözyaşı döktükçe dalga geçer gibi kapandı kapılar suratıma… Ben sadece senin beni sevdiğinden emindim, bir de kendi sevgimin dünyayı yakabilecek güçte olduğundan…

Bu hayatı yaşamayı seviyorum, fakat bu hayatı seninle yaşamayı daha çok seviyorum. Hatırlar mısın bilmiyorum, ben sana sahip dedikçe bana ''köpek misin?'' derlerdi… Ne acıklı değil mi ? Ne kadar yazık halbuki… Benim sana olan delice sevgimi hiç anlamadılar, benim sana nasıl taptığımı hiç bilemediler, senin gözünün bir yaşı için bu hayatı alt üst edebileceğime hiç inanmadılar… Ben hep sustum ya hani sanırım beni süt liman bir kız çocuğu sandılar, aciz ve küçük sandılar sanıyorum. Oysaki ne kadar yanıldılar değil mi ? Anlamadılar benim suskunluğumun aslında sessiz çığlıklar olduğunu, bilemediler sessizliğimin fırtına öncesi yumuşaklığı olduğunu, inanmadılar konuşma sırasının bana da geleceğine… Sen hariç kimse inanmadı bana… Küçük kızın yüreğindeki kocaman kadını kimse fark edemedi. Oysa ki artık konuşuyor, yazıyor ve kim ne derse desin sahip bu deli kız seni seviyor.

Ben kendi sevgim üzerine sevgi tanımıyorum bu hayatta, kendi aşkım üzerine aşk bilmiyorum, kendi yüreğim üzerine yürek kabul etmiyorum. Toprağa tohum serper gibi savuruyorum sana olan sevdamı insanlığın üzerine, benim yüce sevdamı kuşansınlar istiyorum, sevgi uğruna, aşk uğruna unuttukları ne varsa benim tohumlarım ile tekrar can bulsunlar istiyorum. Benim sana olan sevdamı her geçen gün nasıl büyüttüğümü cümle cihan görsün, cümle cihan anlasın artık; Gamze taş oldu sustu, Gamze rüzgar oldu esti, Gamze yağmur oldu yağdı, ama en çok sustu… Dağlar, taşlar inledi ama Gamze sustu, eski defterleri yakmadı, boş vermedi, ve artık sebat etmesinin ödülünü kazandı. Sevdası ile mutlu, sevdası için dimdik durdu her geçen gün, sevdası için herkesi karşısına almaktan hiç çekinmedi, ve kazandı sevdasını…

Benim hüzünlü bir mizacım var, gözlerimdeki ışık sen olmazsan ışıl ışıl yanmıyor, ağzım dilim lal oluyor, içimdeki çocuğun yüzü asılıyor, ruhum kan ağlıyor, büyük savaşlardan sonra alınan yenilgiler de olduğu gibi yığılıp kalıyorum meydanlarda, güneş sanki hiç doğmayacakmış gibi batıyor, o çok sevdiğim gece üzerime üzerime geliyor… Ben bundan sonra sensiz yaşamayı göze almak istemiyorum, sen olmadan nefes almak istemiyorum, benim yerimin senin yanın olduğunu her zaman biliyordum ve hala biliyorum… Beni bırakma oldu mu sahip? Seni seviyorum…

Gamze Aytekin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,637,637,637,637,637,637,637,63
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beltan Göksel


"CI"

Hece olarak bir anlam taşımıyan "Takı"olarak kullanılınca hecelere can veren CI gözümün içine bakıyor "Ağabey benden bir yazı çıkarcasana "dercesine. Sesi de narin bir cinsi latifin inceluğunda kulağımı okşayınca "Olur BaCI yazayım, üle ossun" deyiverdim, geçtim klavyenin başına.

BaCI, bana KayaCI baCImızın yaptığı lafın uzantılarını anımsattı. Köşe yazılarında başlıyan söylemler, TV kanallarına sıçramakla kalmamış , şanlı medyamızın Magazin sahifelerine dek uzanan bir iz sürmüştü. Hele "Off anam!Ne gaCI ama "diyerekten boy boy çıplağ-çıplağ fotoları kamu oyunun gözlerinin doyumuna sunulmuş, sonrasında bir kapalı salon toplantısında çobanların giydiği keçelerle gerekli görülen protestolar yapılmış ve olay maaşallah canlı tutulmuştu. Star TV. Suç duyurusu yapan çobanı bulmuş , O'nunla Star-Life Magazin programında nefis bir söyleşi yapmış, tebrikler! Aşkolsun afferin yani!

Bazı insanlar aCI-larla beslenirler. Buradaki acı-dan kasıt vücuttaki ağrılar değildir. Kişinin iç dünyasında oluşan , beynine kazınmış-duygusal öfke yüklü aCI fenomenleridir. Yakın çevrenize bir bakın , mutluluklarından bahseden, sevinçlerini coşku ile paylaşan kaç kişi tanıyorsunuz? Tabii paylaşıyormuş gibi davrananları ayırt etmeyi başarabilirseniz. Kendi mutluluklarını yalınız kendi içlerinde yaşıyan , giderek ailesi ile bile yaşamıyan-yaşatmıyan acaip bir toplum olduk çıktık. Daha doğrusu CIlkı çıktı yaşamların. Ne yapalım "Ben diyem seviyem ", sende süle n' olur " Ben de seviyem" Çekmiyelim artık sanCI.

ACI 'dan sözü açtım ya dün Haber Türk -Sitesinde şu haber ilgimi çekti, bilhassa (Misafir)yorumlarından biri var ki müthiş!Efendim , Top Model Tuğba Özay oynayacağı ilk sinema filmi için demiş ki: "Ben aCI çeken bir kadın rolü istiyordum"Misafir yorumcu diyorki"Seni asgari ücretli bir işe koyalım, gör bak ACI çekmek nasıl oluyormuş" Günün olayı bana yine ilham kaynağı oldu. Ankara B. Şehir Belediyesinin hani vatandaşa ucuz sıkılmış portakal suyu hizmetini büyük özveriyle yapan pek sayın İdareci Patronu malı götürmüş! Hemi de haCI olan bu zatı devletleri Kabede yedi yıldızlı otelden iki devre mülk almış. Almış ki her yıl haCI'lığını tazelesin ve dahi kendisine yapılan bedduaları göğüslesin. O öyle düşünedursun ama" Mevlası bilir, Allahın işine karışmak ne haddimize.

Unutamadığım bir Anektotta SN. Reha Muhtar'ın kaza sonrası yaralılarla konuşurken , yerdeki mevtaya "ACI varmı-ACI varmı ?"diye soru yöneltmesi.

Ne kadar diyaloğu genişletsem dahi CI hecesinin hatırını sözlüklere sığdıramam. Hani yorumlarınızla bana yol gösterseniz derim. Söz temsili : AraCI iktisadi yaşantımızda büyük yer tutar. İş bitirmekte fevkalade yetkili ve etkili olan KapıCI , giderek OdaCI görevinde bulunanların da hakkını yememek lazım. Biz yolcu O'nlar hanCI oldukları sürece herbir işin nasıl üstesinden gelindiğini farkedeceksiniz. Yoksa siz de bunlara itibar etmiyen sınıfındanmısınız? Hata ediyorsunuz , bu kişilerin sosyal konumunu öğrenmekte acele ediniz, vakit geçirmeden. .

Sizler , "İş yok" diye serzenişte bulunup durun. Bakın şimdi ben size neredeyse sektör haline gelen bir işten bahsedeyim. Bu iş DuaCI mesleğidir. Sabredin anlatacağım:

Mahallenizde ölen kalan kimler var devamlı takip edeceksiniz. Bu takibin pratik yolu zengin mevtaların Cenaze Namazlarının kılındığı camileri kolaçan etmektir. . Mevta genellikle öğlen namazlarına yetiştirilir-bekleyin ve mezarlığa kadar çok üzüntülü bir görüntüyle mevta ile birlikte yola çıkın. Gömülme işi bitince Mezarlık İmamı tarafından defin duaları okunurken, arada bir nefes almak üzere durunca hemen siz de okumaya başlayın. Diğer duaCI-lar bu duruma kızsalar da aldırmayın. Mevtanın sahiplerinden de çekinmeyin zira O'nların etrafı görecek halleri yoktur. Bilahere Efendim, "Başınız Sağolsunlar"bitince Allah rızası için mutlaka mevtanın sahipleri sizi memnun edeceklerdir. Haa, birşeycik vermezlerse de sakın ola belli etmeyin. Mevtanın kim olduğunu-nerede oturduğunu tespit edin. Vefatın üçüncü günü töremize göre yemekli Mevlüt verilecektir. Bu yemeğin adı Fette'dir. Fetteyi kaçırmayın. Yanikim sizin bir ajandanız olsun gün be gün definleri-sonrası fetteleri kaydedin. (Mevtanın defnedildiğinin 3. günü ve 40-41. cı günü)Hiç boş gününüz olmaz inanın , akşam yemekleri Beleşe gelir. Menü; iç pilav-kavurma-tavuk veya et haşlama-zerde veya irmik helvasıdır. (Eee, bu pirinç kıtlığında tadından yenmez) Tabii bu arada Mevlüt öncesi veya sonrası bir iki dua da kıraat eyleme imkanı bulursanız, mezarlıkta kaçırdığınız cukkayı kapabilirsiniz. Şimdi diyeceksiniz ki "Bana bu işi bırakmazlar". Bırakmazlar tabii. Ne dedik yukarıda "Bu iş bir Sektör-dür. "O zaman şirket-i Hayriyeye girme yollarını arayacaksınız. Benden sülemesi bu ka. . . Yollarını kendiniz bulun Kaardeşimmm...

Sakın ola, yukarıdaki söylemlerimden ötürü alınganlık yapmayın. İşte öyleyse böyle. Hepinizin bu gibilerle mutlaka bir şekilde karşılaşmanız olmuştur. Ve sormuşsunuzdur: "Yahu bu adam kim?"

Hesabı sizi üzmesin-yormasın . Bana şakaCI deyip geçiverin.

Beltan Göksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  NEZAKETİN PABUCU DAMDA!...

Bu çağ, insanî değerlerimizi iyice törpüledi. Çok şey kaybettik insanlığımızdan. Bizi eşref-i mahlûkat yapan taraflarımız her geçen gün eriyip gidiyor. Bu erime nihayetlenecek gibi görünmüyor. Gönül dünyamızın kaleleri bir bir düşüyor. Sevgi çiçekleri kurumaya yüz tutmuş, nefretin hoyrat eli gönlümüzün saçlarını yoluyor. Kaba yanlarımızı yontan nezaket kılıcının dört bir yanı paslanmış, kesmiyor. Yürekler hassasiyetini kaybediyor her geçen gün.

Bu çağın insanları, sözünü ve gözünü budaktan sakınmıyor. Küçük büyüğünü saymıyor, büyük küçüğünü sever gibi görünüyor. Hamiyet duyguları rafa kaldırılmış. Zamanımızda görmek istemediklerimizi görüyor, duymak istemediklerimizi duyuyoruz. Çoğu sözler kalbe uğramadan çıktığı için samimiyet ve inandırıcılıktan uzak görünüyor.

Ecdadımızın bize miras bıraktığı nezaket kültürü her geçen gün biraz daha ufalanıyor ve kaybolmaya yüz tutuyor. Artık insanlar en son söyleyecekleri sözü ilk cümlelerinde söylüyorlar. Muhatabın kırılıp kırılmayacağı hesaba katılmıyor. Sabır hayatımızdan çekildiği için hiç kimsenin karşı çıkışlarına tahammül edemiyoruz. İslam kültüründe tebessüm bir sadaka hükmünde görülürken zamanımızda bu bile insanlara çok görülüyor. Bir güler yüz görmeye hasret kaldı bu çağın insanları. Kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor. Empati kültürü gelişmemiş, herkes ben merkezli hareket ediyor. Ufuklar her geçen gün daraldıkça daralıyor.

Yoldaki dikeni atmayı sadaka gören bir inancın mensupları olan bizler nasıl oldu da bu hale geldik; taştan katı kesildik. Nezaket çoktan unutulmaya yüz tuttu. Bu çağın hastalığı oldu kabalık, nezaketsizlik. Böyle bir zamanda yaşamak en büyük talihsizlik olsa gerek. Bu zamanın sipsivri dillileri tırmalıyor yüzümüzü. Arsızlık modernlik olarak yutturulmaya çalışılıyor bizlere. İnsanlar çam devirmekte sınır tanımıyor. Karanlıklarımızı aydınlatacak ışıktan çok uzağız. Tünelin ucu da görülmüyor. Umutlar biraz daha sarpa sarıyor.

Buhranlarımız sadece maddî menşeli değil günümüzde. En büyük kaybımız ruhumuzdan, tavır ve davranışlarımızdan koparıp attığımız nezaketimizdir. Onun olmadığı bir yürekte birlik, beraberlik, dayanışma, huzur, barışıklık, sevgi, saygı, itibar ve itimat da kalmaz. Çağımızın insanı sadece çevresini değil, ruhunu da kirletti. Ruh kirlenince duyguların saflığı da kalmadı. Vicdanlarla cüzdanlar arasında sağlam köprüler kurulmaya başlandı.

İnsanlarımız kendilerini boy aynasında dev olarak görüyorlar. Oysa bu cüce insanların çoğu aynaya görmek istediklerini hayal ederek bakıyorlar. Durum böyle olunca olanı değil, görmek istediklerini görür gibi oluyorlar. Yani bir çeşit hipnotize oluyorlar. Bu sancılı zamanda kimse kimseye tahammül etmiyor. Bencillik alabildiğine yol alıyor hayatımızda. İhtiraslar fertlerin hayatını hayal çöplüğüne döndürmüş. Her ihtiras bizi biraz daha toplumdan koparıyor. Aslında biz fark etmesek de gittikçe yalnızlaşıyoruz, kabuğumuza çekiliyoruz.

Nezaket zincirinin halkaları iyice koptu birbirinden. Öyle ki zamane çocukları anne babalarına bile saygıda kusur edebiliyorlar. Hata yapanlar hatalarını görmekten acizler. Kimse hatasını görüp özür dilemeye yanaşmıyor. Kabalık cesaret olarak kabul ediliyor. Her geçen gün yaşadığımız topluma yabancılaşıyoruz; aslında yabancılaşmakla kalmıyor, yabanileşiyoruz da. Sevgi denizlerinin suyu çekiliyor gittikçe. Bu hayra alamet değil şüphesiz.

İnsanlar aslında nazik bir yapıda yaratılmışlardır. Yaşanılan hayat, çevre ve kültür kişiyi değiştiriyor, onu tanınmaz bir hâle sokuyor. 'Üzüm üzüme baka baka kararır' misali güzeller güzelleştirirken, çirkinler de ahlakımızı bozuyor, bizi fıtratımızdan uzaklaştırıyorlar. Bu, zamanla yayıldıkça yayılıp kendine hareket alanı buluyor. Bir noktadan sonra toplumu cenderesi altına alıp eziyor. Nezaket bahçelerinde açan çiçekler soluyor. Bu nazenin çiçeğin kökünü söküp kaldırıyorlar gönül bahçelerinden. Böylece bahçeler viran olup kan ağlıyor.

Nezaket çekildi toplumumuzdan. Artık insanlar öfkenin diliyle konuşuyorlar. Öğretmen öğrencisine, usta çırağına, patron işçisine, amir memuruna gönül okşayıcı tatlı bir sözü fazla görüyor. Bu nezaketsizlikle nereye varabiliriz ki!... Gayri dönmeli bu yoldan.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,008,008,008,008,008,008,008,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Cem Özbatur


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


YALNIZLIĞIM

"senden sonrasının adı
benim için
yalnızlık"


acıya sürmeli gözlerinle baktın
ölüm sanrılarına gebeyken düşlerim
ben sen olmaktan
başka bir şey dilemiyordum
oysaki
adımı unutan tanrıdan.
el pençe duran yaralarım vardı
hasretten yana
gün yüzü görmemiş hayallerimin
sığınağı
sorgusuz/sualsiz/yalnız
gecelerimdi.

içimde acı tortusu kaldı
buğulu gözlerinin
bir son yazmalıydık
sensiz sokaklara küsen
yalnızlığımla
değil miydi
zaten
suya yazılmıştı bizim adımız
yan yana.

Yasemin Kemaloğlu

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız ve Diş Taşı Temizliğiniz için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Haziran sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Web sayfalarınız, sunumlarınız ya da kendi zevkiniz için kullanabileceğiniz yüzlerce clip art için http://www.fundraw.com Baktınız, aradığınız clip art yok, o zaman oturun kendiniz dizayn edin. Hem de online olarak.

İsminin http://www.acemipaylasim.com/ olduğuna bakmayın. Acemi gibi görünse de oldukça başarılı bir forum sitesi. Paylaşımı ve araştırmayı sevenler için hoş bir kaynak.

İnternet kullanan ve oyun oynamayı sevenlerin, sık kullanılanlar kısmına eklemeleri gereken bir web sayfası daha http://www.biroyuncu.com/ Adına bakıp aldanmayın, sadece bir kişilik değil. İster tek başınıza ya da ister arkadaşınızla oynayabileceğiniz minik oyunlar.

İnternette aradığınız bir çok şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz güzel bir web sayfası. http://www.gencbilim.com/ Mesela online TV ve Radya takip edebilirsiniz. Güncel haberlere ulaşabilirsiniz. Ödev ve tez bankasından faydalanabilir ya da spor sayfalarında gezinebilirsiniz.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Dinle Sevgili
Nil Burak









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080424.asp
ISSN: 1303-8923
24 Nisan 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com