|
|
|
29 Nisan 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Hay sizin reytinginize!.. |
Merhabalar,
Evcek ağlaya ağlaya helâk olduk. On haftalık hikayeyi tek bölüme indirince "Bıçak Sırtı" ağlama duvarına döndü. İşin içinde baba olunca benim gözler bir farklı bakıyor zaten. Neyse, sorun ben değilim aslında, sorun şu reyting denen canavara kurban giden bir güzel dizi. Bir yandan çekirdek çitleyip bir yandan gülüp, ağlanabilen, arada oyunculuklara şapka çıkartılıp "Helal olsun" denilebilen bir güzel diziyi daha çöp ettiler gitti. En başında, başı sonu belli olan yegane dizelerden biri olmasına rağmen, bitime 10 hafta kala bir anda ekranda "final" yazısını görünce tepem attı vallahi. Şu reyting aletlerini ellerinde tutanları bir elime geçirsem, ben biliyorum yapacağımı...
Geçenlerde İtalyan sanatçının Türkiye'de başına gelenleri duyunca nasıl da üzülmüş, olayı ve yapanı lanetlemiştik. Hatta genelleme yapanlarımız, bu da ancak Türkiye'de olur diyenlerimiz bile olmuştu. Çok acıydı ama kötü bir tesadüf olarak değerlendirilebilecek kadar da sıradan bir olaydı aynı zamanda. Peki dün gazetelerde Avusturya'da yaşanan rezaleti okuyanlar ne geçirdiler içlerinden acaba? Öz kızını 24 yıl evin bodrumunda saklayıp yedi çocuk sahibi olan düzgün(!?) Avusturya vatandaşından söz etmekteyim. Bu nasıl bir babadır, bu nasıl bir anadır, bu nasıl bir evdir, bu nasıl bir sapıklıktır, bilen ya da tahmini olan varsa söylesin. Bu tür ensest saldırıların istisnasız tek cezası olmalı, o da idam. Hem de sorgusuz sualsiz, suçu işlediği yerde. Bu bir insanlık suçu ve mazereti olamaz. Böylesi yaratıkların vatanı da olmaz. Konuştuğu dil benimkiyle aynı diye aynı kefeye konmayı ben kendime reva görmem doğrusu. Kimliğinde Türk, Avusturya'lı yazmış bana ne. Onlara üzerinde "Alien=Yaratık" yazan bir siyah kağıt yeter de artar bile. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
Kahveci : Macide Aydan Seylan |
Çocuk yetiştirirken
Çocuk yetiştirirken unutmamız gereken bir şeyi izninizle sizlere hatırlatmak isterim: karşınızdaki küçük melek tam bir kaydedici. Bunu sakın unutmayın ve her hamleniz bu doğrultuda olsun.
Kaydedici olması hem iyi , hem de kötü.
İyi yanları 0 km zihni taze bilgilerle doldurulabilir, kötü yanı ise her öğrendi şeyin iyi olup olmadığını eleme fırsatımız olamayabilir maalesef.
Doğduğu andan itibaren etrafındaki ses ve görüntüleri kaydediyor. Ve belirli bir zaman sonra da sanki kendisi size öğretiyormuş edasında size satıyor bu bilgileri.
Bir de çocuğumuza bir şeyi öğretmek istiyorsak eğer ilk önce o işi kendimiz uygulayalım. Bu öğretmenin en kolay yoludur. Tabii yapma dediklerimizi de kendimiz de yapmayalım.
Bu konu ile ilgili siz küçük bir anım:
Yazın olağan tatillerimizden biri; oğlumla Avşa'dayız. Tabii bütün aile de…
Avşa sokaklarında Kaan önde , ben de tabii takipçisi olarak peşindeyim. Avşa küçük bir yer olduğu için herkes birbirini tanır. Kaan da o zamanlar oraların maskotu.
Yolumuz parktan geçtiği sırada Kaan oradaki çiçekleri koparmaya başladı. Aslında bu hiç yapmadığı bir şeydi. Nasıl oldu anlamadım. Hemen müdahale ettim tabii. Önce bağırdım ister istemez, ilk tepkim biraz fazla oldu bunu kabul ediyorum. Sonra onu aldım karşıma çiçeklerin neler hissettiği konusunda bilgiler verdim örneklerle, Kaan 'ın şimdiki tabiriyle Çiçek Konferansı : Tamam annecim, dedi ve ertesi günü parka giderek çiçeklerden onları üzdüğü için özür diledik.
Buraya kadar her şey normal. Ama sonrasında farklı bir gün, yine oğlumla yürüyüş esnasında , artık ben ne düşünüyorsam, aklımın başka bir yerlerde olduğu kesin , birden bir yaprak koparttığımı fark ettim yanından geçtiğimiz ağacın dalından. Ve bunu Kaan fark etti. Birden çığlık çığlığa anneee diye bağırmasıyla kendime geldim.
- Anne ne yaptın? Hani çiçekler canlıydı…öldürdün, katil oldun. Hani yapılmazdı.
Kaan'ı susturmak mümkün değil :
Ve hatamı telafi ettim evet, hem Kaan dan hem de yaprağını kopardığım daldan özür dileyerek. Bir de ağaca bir bardak su hediye ettik. Ağaç da Kaan a söz verdi yeni bir yaprak verecek diye.
İşin özü şudur ki; sözlerimizin uygulayıcısı olarak doğruluğunu teyit edelim lütfen. Bu en kolay eğitim yöntemi.
Macide Aydan Seylan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Türk'ü Türksüzleştirmek
TCK 301.maddeyi kaldırmak için kollarını sıvayanların asıl amacı; Türk'ün ulusal benliğini yok etmek.Türk'ün ulusal direncini kırmaktır. Tüm dünya devletleri, ülkesinin saygınlığını ve onurunu korumak için bunu yasalar getirerek ve günden güne bu yasaları daha keskin maddelere bağlayarak milletini korumaya almışken, biz mevcut yasamızı kaldırma derdine düşürüldük. Tarihin hiçbir döneminde vatansız kalmamış bu millet savaşlarla yok edilememiş ulusal benliği ile işgalden ve ölümlerden yılmayarak "Ne mutlu Türk'üm diyerek tüm emperyalist güçlerle savaşmış ve Kurtuluş savaşını kazanarak" işgalden zafere oradan da Cumhuriyete koşarak yarattığı ulusal bilinç ve ulus devletinden vazgeçirilmeye ve ulusal benliği yok edilmeye çalışılmaktadır.
Bu yasayı kaldırmak; onurunu çiğnetmeyi, aşağılanmayı peşinen kabul etmek anlamına gelmiyor mu? Bize 301. maddenin kaldırılmasını "dayatan" AB ülkelerinin hepsinde, "Ulusa hakaret" yasalarla yasaklanmıştır. Onurundan, duruşundan taviz vermeyen hiçbir ülke ve vatandaşları, kendisine "Alenen=açıkça" hakaret edilmesine izin vermez, vermemelidir... Aksi halde onuruna ve saygınlığına gölge düşürür.
İşte değiştirilmesi istenen Türk'ün temel maddesi 301 :
1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
301'in kaldırılması AB'ye girme şartlarından biridir. Bu dayatmaların asıl sebebi; Türkleri savaş meydanlarında dize getiremeyen emperyalist güçlerin, asırlık bölme planları, bu kez masa başında olmak üzere, kararlılık ve kin ile yürütülmektedir.
* * *
AB üyelerinden, ülkemizi dışarıda bırakmak için sürekli bahaneler öne süren, başta Almanya ve Fransa olmak üzere; İspanya, Portekiz ve Danimarka'da aynı yasa mevcuttur. Nedense kendi ülke yasalarında benzer yaptırım maddeleri yürürlükte iken Türkiye'ye özgürlük adı altında kaldırın dayatması yapmaktadırlar... Ulusal benliğin ve bu benliğin temsilcisi bayrağın korunması için bizdeki 301. maddeden daha ağır para ve hapis cezaları içeren yasalar halen yürürlüktedir. Amaç bellidir...! Ulusal ne varsa saldırarak benliğimizi yok etmektir. Örneğin; Orhan Pamuk sözde Ermeni soykırımını destekleyerek Nobel'e ulaşmıştır... Yazar Elif Şafak' ta Orhan Pamuk ile aynı strateji doğrultusunda hareket ederek uluslararası düşün dünyasında, benzer popülarite peşindedir... Prof. Atilla Yayla, AB fonlarından aldığı paranın hakkını Atatürk'e hakaret ederek fazlasıyla ödemiştir. Açıkça Türk'e hakaret etmek ödüllendirilmiştir. 301. madde; düşünceyi ifade etmeyi değil, hakaret etmeyi suç saymaktadır. Ancak gelinen noktada bu yasa yeni haliyle ifade özgürlüğünü serbest hale getirmediği gibi, aksine hakaret ve iftira ile inkarı serbest hale getirmektedir.
* * *
AB 301. maddenin ifade özgürlüğüne doğrudan bir tehdit oluşturduğunu iddia etmektedir. İfade özgürlüğü, Uluslararası medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 19. Maddesi ve Avrupa İnsan Hak ve Temel Özgürlüklerinin Korunması Sözleşmesinin (Avrupa İnsan hakları sözleşmesi) 10. Maddesiyle koruma altına zaten alınmıştır. İfade özgürlüğü, hiçbir zaman aklına eseni söylemek olmamıştır. İfade özgürlüğü, başkalarının hukukuna saygı göstererek yasallarla şartlara bağlanmıştır. Böylelikle tarafların hakları korunmaktadır.. Bu maddenin kaldırılması, devletin ve devlet kurumlarının tahribi anlamına gelmekte, etnikleşmek, devleti esnetmek ve işlemez hale getirmektir. Yasalarda meydana getirilecek böyle önemli bir boşluk Türkiye'yi yaralayacak bir kargaşa ortamına götürecektir. Milliyetçilik, belirli bir alanda sınırlandırılarak "pasifize" edilmek istenmektedir. Türk Üniter yapısı değiştirilmeye çalışılmaktadır. "T.C. devletinin ifade özgürlüğüne müdahalede bulunan İnsan Hakları Örgütü, savunduğu savın tersine yaptığı dayatmalarla devletimizin ifade özgürlüğünü ihlal etmektedir..."
* * *
301 "Ulusal kimliğimizi" koruyan bir maddedir ve kaldırıldığı takdirde, "Ulusal kimliğimiz" tehlikeye düşecektir. AB, Lozan'a değil, Sevr'e taraftardır. AB'nin istediği 301. maddenin kaldırılması ile Türkiye'de azınlık kavramını hortlatarak Sevr'i gerçekleştirmektir. 301. maddemizi kaldırtmanın temel hedefi "ULUSAL BENLİĞİMİZ VE BİLİNCİMİZİ YOK ETMEKTİR "… ! Tüm bu projelerin genel adı "Türk'ü Türksüzleştirmektir". Türk kavramını ortadan kaldırmak, Türk Ulusunu yok etmek ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini parçalamaktır.
Ulusal onurumuz ve benliğimizin korunması için TCK 301. maddenin kaldırılmasını bir Türk vatandaşı olarak istemiyorum, kaldırma çalışmalarını kınıyorum.
Nuran Talay
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Evde Demokrasi
Evdeki kuralların, yaşamın demokrasiye göre akması değildir nedir? Yaşam akar da kurallar nasıl akar onu bilemem gerçi. Ne olduğuna da demokrasiye göre oy birliğiyle mi karar verelim?
Bir öğrenci evinde yaşıyor olmam demokrasinin daha iyi işlediğini veya az işlediğini mi gösterir acaba, diye düşünürüm. Ne olursa olsun bizim öğrenci evimizde demokrasinin saadeti hakim. Üç kişi kalıyoruz evde. Bu durumda yapılan oylamalarda hiç bir zaman "oyların eşitliği" durumu söz konusu olmuyor, olamıyor. İki kişi Avrupa Yakası izlemek istiyorsa üçüncü kişi maalesef Yaprak Dökümü'nü izleyemiyor.
O üçüncü kişi uzaktan kumandayı eline alıp cart diye kanalı değiştirirse bizim eve darbe gelmiş olur, en azından demokrasi yara alır. Bir nevi muhtıra yani…
Evet, bizim evde kurallar demokrasi ile işliyor ama biz yine de evde başımız açık geziyoruz. Üçümüz de erkeğiz. Olamaz mı? Olur.
Ama annem demokrasiden gerçekten anlamıyor. Babam orta yolcu davranıyor. Kardeşim halkı oynuyor. Bense bağıran bir demokratı oynuyorum. Evde kalbim demokrasi için atıyor benim.
Bir internet sitesinde demokrasiden bahsedilip adıma hakaret edilmesinden bahsediyorum anneme. İlgilenmiyor. Mizah ve demokrasi ilişkisinden bahsediyorum. İlgilenmiyor. Babam, oluruna bırakıyor. Üzüyor bu beni. Kardeşim demokrasiyi sevmiyor kendince.
Haberleri izliyorum. Annem mutfakta tabii o esnada. Babam da televizyon karşısında benimle birlikte… Haberlerde yapılan anti demokratik uygulamaları görüyorum, celalleniyorum. Babam "yavaş" diyor. Kardeşim bilgisayar oynuyor. Annem sinirden masaya tabakları hızlıca vurarak koyuyor.
Mutfağa gidip anneme bahsediyorum bundan. "Demokrasi demokrasi diye yırtınanlar neden demokrasiden anlamıyor, neden karikatüristlere hep dava açılıyor, neden karşı düşüncelere izin verilmiyor" diyorum. Ters ters bakıyor. "Anne, bu ülke nereye gidiyor?" diyorum. Başını çeviriyor.
"Anne, battık gidiyoruz, gel bir el at şu demokrasiye!" diyorum. "Şu sofraya bir tabak da sen koysan ölür müsün, hadi yardım et" diyor.
İşte demokrasi en büyük yarasını alıyor. Bizim evde demokrasi yok arkadaş.
Bilgehan Anıl
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Şadıman Şenbalkan |
KEPAZELİKLER CANIMIZI ACITIRKEN
Ermeniler Soykırımı İddialarının 93. yılında, TÜRK BAYRAĞIMIZI çiğniyorlar sırtlarını dayadıkları Diasporalarıyla.
Bu ne aymazlık, ne edepsizliktir böyle?!
Bir milleti millet yapan bayrağa yapılan bu saygısız ve mütecaviz tutum ile Ermeni Cemaatinin biz Türkler olan kini kusuluyor ne yazıktır ki!
Birtakım Ermenileri tenzih ederek, biz Türk Milletini tarih önünde suçlu duruma düşürmeye çalışan Ermenileri kınamaktan öte, esefle anıyorum.
Her ırktan gelen millet olma olgusunu içine almış tüm milletler gibi Türk Milleti de şairlerin dile getirdiği gibi azizdir, kutsaldır ve de bir milletin en önemli gösterimi de BAYRAĞIDIR.
Kaldı ki al yıldızlı kan kırmızısı bayrağımızın VATANIMIZIN nasıl alındığını simgelediğini, Kurtuluş Savaşı'nda bizleri kuşatan AVRUPALILAR DA iyi biliyorlar.
Şimdi biz de o AVRUPALILARA, "bu kadar bizi öldürdünüz, ülkemize gelip işgal güçlerinizle bizleri esir almaya çalıştınız, ama ve lâkin VATAN VE BAYRAK uğruna ölüm pahasına sizleri geldiğiniz gibi göndermedik mi BİZ Türkler ?"neden demiyoruz?
Bu gerçek ve yaşanan tarihi süreçteki gerçeği kimseler inkar edemez ama onlar zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışırlar,kendi yaptıklarını unutup!
"Yok efendim Türkler şu kadar Ermeni kesmiş biçmiş!" söylemlerinin ardında hangi nifak tohumları varsa bizde kışkırtan sözüm ona aydınlık yazarlar da var.
Biri "Ermenileri şu kadar kestik" derken, tarihi hiçbir incelemeden habersiz yapar bu açıklamasını ama, bu söylemleri ile kendine puan kazandırır Avrupa'da!
O zati muhterem Orhan Pamuk'un ta kendisidir. Bir kaç kitabı dışında son derece sıkılarak okuduğum yazar, TÜRKİYE'MİZ üzerine ahkam keserken hangi vicdani sorumlulukla kışkırtır bu aymaz ve bize dost olmayan ÜLKELERİN BAŞLARINI!
Bir moda mıdır kendi ulusuna saldırmak yoksa kişisel yükselişin önüne geçemediği bir ego mudur bilemem ama bildiğim, insanı insan yapan değerlerin başında; MİLLET OLMA BİLİNCİNDEKİ SORUMLULUKTUR.
Gerçi ne Orhan Pamuk'un TÜRK MİLLETİ adına söyledikleri, ne de Elif Şafak'ın uydurduğu Baba ve Piç romanındaki gibi Ermeni yandaşlığı TÜRK MİLLETİNİ karalamaz, karalayamaz ama, bu gibi yazarlara prim veren okuyucuya ne demeli acaba?
Bizlere popüler kültürün hediyesi olan bu popüler olmayı becermiş yazarları körükleyen medyanın şişirmesi ile biz bu söylemleri duyacağız görünen bu manzarada!
Kendi özünden gelene küfür et, gerçekleri çarpıt ve yabancı milletlere yağdanlık yap(!) öyle mi?
Öyle değil işte!
İZMİR TÜYAP KİTAP FUARI'NDA gene popüler yazarların kuyrukları vardı, popüler kültür denen melanette!
Neden melanet?
Çünkü popüler kültür, kültür falan değildir.
POPÜLER OLMUŞ KİŞİLERİN GÖSTERİMİDİR.
Kitaplarının hiçbir sosyal içeriği olmayan yazarlar, endam-ı şahanelerinde mutlu gülümseyişlerinde beni ve öteki edebiyatçı arkadaşlarımı hüzünlendirmekten maada sinir etmiş olabilirler.
Yani bu sinir, kıskançlık siniri değil ama medyanın abartısına olan bir sinirdi. Okuyucu da onlarca kitap arasından, isim sahibi olan yazarın kitaplarına rağbet etti dolayısıyla.
Emin Çölaşan'a "Kovulduk Ey Halkımla" İzmirliler sahip çıktı ya da İLK DEFA KİTAP FUARINDA ENDAM EDEN Emin Bey'e destek verdi.
BENDENİZDE KOVULDUM, ŞİMDİ ÇALIK GURUBUNUN OLAN GAZETEDEN AMA KİMSE "BİR KADIN İNSANIN" NELER YAŞADIĞINI DUYMADI, TINMADI!!!
Neden?
Çünkü: Medyatik değilim...
Çünkü: Arkamda beni kollayan birileri yok!
Çünkü: Ben bir kadın insanım ve kalemimden başka bana yoldaşta yok!
İzmir Tüyap Kitap Fuarı'nda VURAL SAVAŞ, okuyucusuyla buluştu sessiz ve derinden ama öyle kuyruklar yoktu imzasında!
Ama CAN Dündar'ın kuyruğu gene hazırdı, televizyonların verdiği güçle imzaları ibadullahtı okuyucusuyla yaptığı kısa söyleşilerde!
Çünkü o, tanımış bir şahsiyetti ve magazin yazarlarının cirit attığı edebiyat dünyamızda kendine okuyucu kitlesi bulmuş bir yazardı.
Magazinciler ise gene magazinin imkan ve gücüyle içeriksiz edebiyat dışı kitapları imzalarken, içim yazar olmaktan değil ama gördüğüm bu tablodan ötürü acıdı!
İçim TÜRKİYE'MİZE laf eden had bilmezlerin yaptıklarına, insanı insan yapan değerlerden bir haberlerin sergilediği her tutumda acıyor...
İnsan olmanın gerekliliğinde, bir kadın insan olma sıfatımla, düşünen, gören ve ülkesini seven bir yazın serüvencisi olarak, BAYRAĞIMIZA yapılan çirkin saldırıyı kınıyor, bunları yapanlara hicap duygusundan yoksun olduklarını hatırlatmak istiyorken, hangi milletler arası rabıtaya bağlısınız diye sormak istiyorum?
Şadıman Şenbalkan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Bedel Sayarım
Bilmeden kırarsam eğer kalbini
Bu canı ölüme bedel sayarım
Olurda söylemez isen derdini
İnan hayatımdan bile cayarım
Dayanamam sulu gözlerine yar
O gözlerin bende hatırası var
Olmasın kederle dolan bir pınar
Yoksa bakışına gönül koyarım
Revnaklı simanın güzelliğine
Gıpta etmek düşer sevdiceğine
Böyle bir sevdanın biteceğine
Ölümü kendime nikah kıyarım
Gönül dairende yerim var ise
Kulak vermelisin bu hazin sese
Kalbin çok değil de biraz dinlese
Sağır dünyaya bu aşkı yayarım
Engin NAMLI
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Web sayfalarınız, sunumlarınız ya da kendi zevkiniz için kullanabileceğiniz yüzlerce clip art için http://www.fundraw.com Baktınız, aradığınız clip art yok, o zaman oturun kendiniz dizayn edin. Hem de online olarak.
İsminin http://www.acemipaylasim.com/ olduğuna bakmayın. Acemi gibi görünse de oldukça başarılı bir forum sitesi. Paylaşımı ve araştırmayı sevenler için hoş bir kaynak.
İnternet kullanan ve oyun oynamayı sevenlerin, sık kullanılanlar kısmına eklemeleri gereken bir web sayfası daha http://www.biroyuncu.com/ Adına bakıp aldanmayın, sadece bir kişilik değil. İster tek başınıza ya da ister arkadaşınızla oynayabileceğiniz minik oyunlar.
İnternette aradığınız bir çok şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz güzel bir web sayfası. http://www.gencbilim.com/ Mesela online TV ve Radya takip edebilirsiniz. Güncel haberlere ulaşabilirsiniz. Ödev ve tez bankasından faydalanabilir ya da spor sayfalarında gezinebilirsiniz.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|