Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.429

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 30 Nisan 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : 1 Mayıs Korku Tüneli!..


Merhabalar,

Korku dağları bekliyor. Korku salarak, olası olayı önlemenin en doğru yol olduğuna inananların yönetimizdeyiz belli ki. Olayın nedeni Taksim de değil aslında. Durum, 1 Mayıs'ın özüne, istenen birlik ve beraberliğe, çakma ekonomik ve güvenlik kayıpları mazeretiyle işçi ve emekçiyi, dolayısıyla bir nev-i muhalefeti sindirme durumu. Taksim'in simgesel boyutuna karşı çıkanların bir tezi var, Taksim dehşeti hatırlatıyor, bırakalım orada kalsın diyorlar. Oysa bu anlamsız ve gereksiz dehşet salmanın önüne geçmenin tek yolunun, üstüne gitmek, Taksim'de bayram havasıyla işçi bayramını kutlamak olduğunu anlamak istemiyorlar.

Başbakan işçiye ayak takımı muamelesini reva görürken, vali ve emniyet ise ayak takımı için güvenliği sağlayamayacaklarını itiraf ediyorlar. Taksim'i bilmeyenlere bunu yutturmak çok kolay tabi. İstanbul dışında yaşayanların bunu bilmesi zor. İstanbul'un simge meydanı Taksim, eğer istenirse, izin verilen diğer tüm alanlardan daha korunaklı, güvenli ve kontrol altında olabilir. Etrafını çevreleyen yüksek binaları, giriş çıkışı kontrol altına alınabilecek bağlantı bölgeleri ile, güvenliği sağlamak açısından çantada keklik bir meydan. Ama dedik ya, başka bir husus yoksa, provakasyon sinyalleri alıyoruz diye insanları yıldırmak istenmiyorsa!..

Tüm uygar ülkelerin aksine, tek 1 Mayıs sendromu yaşayan memleket bizimkisi. Günler öncesinden başlayan tartışmalar, sonrasında da sürüp gidiyor. 1 günlük tatilin paraya vurularak ölçülmesi insanı yaralıyor tabi. Ama korku belasına bu tatili geri getirmeyenlerin, parayı Katar'dan getirmek için bit kadar memlekete cümbür cemaat sekiz defa gitmeleri daha da çok yaralıyor. Ne alaka değil, çok alaka. Başkaldıran, tuttuğunu kopartan emekçileriyle bir ülkeye arap ne demeye para yatırsın değil mi?

Tatil etmediler ya, şimdi saldıkları korku nedeniyle, en azından İstanbul'da, kimse evinden dışarı çıkmayacak. Bütün kutlamayı bir meydana toplamayı güvenlik zaafı sayanlar, minik minik bir sürü meydan ve sokakla uğraşmak zorunda kalacak. Ve eğer bu zıtlaşma 1 Mayıs sabahına kadar sürerse, Taksim'de birbirleriyle karşılaşacak işçi ve polisin tavrı asıl korkuyu doğuracak. Allah beterinden saklasın, ama önce bu basiretsiz, kifayetsiz, sığ devlet adamlığı anlayışlı yöneticilerden bizleri kurtarsın. Amin.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Ali Altan


Merbaha, şanslı doğanlar.

Ömrümüz boyunca sahip olduğumuz birşeylerin karşılığında bir bedel ödemişizdir. Bu gerek ahlaki nedenler gerekse inançlarımız gereği olmuştur.

Bir fincan kahve için kırk yıl hatır var deriz ya, ya da bir harf öğretenin kırk yıl kölesi oluruz. Sahibi olduğumuz mal varlığımız için de zekat ödemezmiyiz ? Bir bardak su getirene "sağolasın" diyerek teşekkür borcu da öderiz ve kul hakkı ile ölüp gitmek bu diyardan en büyük borç değil midir?

Tekrar merhaba şanslı doğanlar.

Eşit şartlarda bile gelemedik dünya. Tek ortak noktamız bizi karnında taşıyan bir anneden çıkıyor olmamızdı. Merhaba derken dünyaya çırılçıplak ve ağlatılarak dahi eşit şartlarda değildik. Bizim göbeğimizi doktorumuz veya ebemiz kesmişti en özenli şekilde. İşin sonunda mahkemelik olmak vardı; neden uzun kestin neden kısa kestin diye. Göbeği dışarı fırlak şekilde bikini veya mayo giymesine nasıl katlanabilirdik ki bebemizin. O hayin kişi buna sebep olmuş ve cezasını da çekmeliydi. Üstelik daha doğmadan önce bile bilmem kaç kez ultraona girip bir o kadar da testler yapılmamışmıydı eli ayağı düzgün mü diye. İşte daha o günlerde başlamamışmıydı eşitsizlik.

Şanslı doğanlar merhaba.

Çok sevmişti onu, delicesine. Görmez oldu gözleri başka birşeyi. Kaçtı evinden onun için. Aramıştı bir süre anne- baba ve akrabaları sonra ümidi kestiler ama içlerinde közlenmiş bir yara ile. Gitti sevdiği ile onun da kendini sevdiğini sanarak. Büyük şehrin bir varoşunda sobası olmayan, iki gözlü, tuvaleti ve banyosu aynı yer olan saraylarına yerleştiler. Olsun, zaman içinde herşey düzelecek nasıl olsa. Beklemeye başladı sarayında. Belki de kader böyle. Komşu kadın misafirliğe geldiğinde çok ağrına gitmişti bir bardak çay dahi sunamamış olmak. Dank etmişti sanki birşeyler. Midesi bulanıp başı dönmeye başladığı günlerden bir gün gidince komşu kadına "sen hamilesin kızım" demişti. Akşam geldiğinde eve uğruna herşeyi terk edip gitti canının parçası müjdeledi ona da. Lafının bitmesiyle tokatın yüzünde şaklaması bir olmuştu. Sabah uyandığında yoktu yatakta yanı başında. "başının çaresine bak" yazılı notu gördüğünde cehennemin tüm kızgın katranları başından aşağıya dökülüvermişti. Bir şey daha dank etti gittiğinde komşu kadına.

Geri dönmek mümkün değildi ama zaman çok çabuk geçiyordu tüm yokluk içerisinde komşularının yardımı ile hayatını devam ettirebildi. İçindeki canın hareketlerini hissettiğinde ise artık yanmış gemileri geri dönüş için aramanın hiçbir anlamı kalmadı. Sancılar başladı, geçer diye bekledi ama içindeki beklemiyordu. Sancı çoğalıp dayanılmaz olduğunda son bir kez daha avazı çıktı kadar bağırabildi komşu kadına, kendini güçlükle attığı pencere kenarındaki sedire atıp açarak penceresini. Yetişti komşu kadın, alel acale yırttı elbisesini komşu kadın. Sancılar, bağırışlar ve isyanlar içinde içinin boşaldığını hissettiğinde komşu kadının elindeydi bebesi. Sarıverildi buldukları bir parça beze. Bir hafta geçip kendini toplayabildiğinde artık ne evde yiyecek ne de göğüslerinde süt vardı bebesini emzirecek. Çatlamak üzereydi ağlarken bebe. Geçmek bilmedi o gece. Artık dayanamadı ne yoksulluğa ne de bebesini doyuramamış anne olmaya. Sardı sarmaladı bebesini, bir de çıkın hazırladı kendine evinde ne varsa onun için en değerli olan ve yanında taşıyabileceği. Gecenin karanlığında yola koyuldu göğsüne bastırdığı bebesi, kolunda çıkını ve sürekli olarak mırıldandığı "Allah'tan hava çok sıcak" cümlesi ile. Ulaştığında caminin avlusuna kimsecikler yoktu, kapının girişine bırakıp arkasına bakmaksızın avlu duvarının arkasına kaçtı. Sindi duvarın dibine. Göğsünde biriken son damlaya kadar emdirmişti bebesini. Sabaha kadar ağlamayacağını umut etmişti. Gözlerinden akan yaş süt olsaydı da verebilseydi bebesine doyurabilseydi onu kana kana. Yok olmuyor olmuyor işte herşeyden öte canından bir can.

Havanın karanlığı içinde azalmaya başlayan yıldızlar sabahın habercisiydi birazdan hoca efendi gelir diyerek duvar dibinden kalktı ve görünmeyeceği bir yere sindi. Hoca efendi görüdüğünde "hadi şimdi ağla bebeğim" diye tekrarlamaya başladı kendi kendine. Adını tekrarla deseler hızlı hızlı, onu dahi böylesine hızlı tekrarlamayazdı belki. Hoca efendi ince ince gelen ağlama sesini duyduğunda kapıya doğru adımlarını hızlandırdı. Görüdüğünde kapı eşiğindeki bezler içine sarılı bebeyi yine, "Allah kahretsin bunları" dedi. Ezanı okuduktan sonra namazı kıldırıp bebeği yanına alıp karakolun yolunu tuttu. İşte artık onu son görüşü oldu. Yüreğinde asla küllenmeyecek bir yara ile uzaklaştı. Ondan sonrasını kimse bilmiyor. Karakoldakiler UMUT olsun dediler bebenin adını öyle de oldu. UMUT bebe haberlere konu olduğunda herkes bir küfür salladı oturdukları yerden bu hayin anneye. Haber bittiğinde, herkes için de konu kapanmış oldu. Ettikleri küfürler havada asılı kaldı. Bir kaçının gözlerinden biraz yaş süzüldü, sildi elinin tersiyle. Sonra sarıldı yanındaki çocuğuna. Ama UMUT'a kim sarılacak?

Şanslı insanlar merhaba.

Ödemişsinizdir mutlaka ahlaki veya dini inancınız gereği borçlarınızı. Zira bir ceza var işin ucunda; Cehennem veya dışlanmak, ayıplanmak. Ama UMUT size ceza veremez ki ona olan borcunuzu ödeyesiniz. Ne zaman ki bir tinercinin hışmına uğrarsınız işte o zaman belki aklınıza gelir borcunuzu zamanında ödemediğiniz UMUT tur o.

Merhaba şanslı insanlar, merhaba.

Ali Altan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 KAHVE-TUR : Cem Polatoğlu


PARiS-ERKEĞiNYAŞIBÖLÜiKiARTIYEDi

Resimler için tıklayınız. Neymiş? "Yaş/2+7". Yani 40 yaşındaysanız 40/2+7=27 size 27'lik hatun gerek, 50 iseniz 32, 60'sanız 37'lik hatun gerek. Biyolojik ve Fizyolojik olarak gereken bu. Fransada yaşayan arkadaşım Dr.Emre'ye göre bu oran tıbben de ispatlanmış. Kart katır, azgın teke hikayeleri palavra yani. Yaş makası açıldıkça da yenisine bakıyor Fransızlar. Devletin tepesi Nicholas Sarkozy ve Paris sokakları bunlara örnek.

-Hadi yaa, çok iyi yaa, çok doooru yaa... KÜÜÜÜT!.. (karımdan kafama gelen şaplağın sesidir.)

Devam ediyor Emre; Sokakta yürüyen çiftlerin veya iki kişinin konuştuğunu pek göremezsin. Ama tek başına sokakta yürüyenlerin %80'i kendi kendine konuşuyor. -E bu da doğru. Buna da mı şaplak karıcım?

Avusturya'da da bir müddet yaşayan arkadaşım Emre devam ediyor; "Burada yabancılar kendilerini Almanya, Avusturya'da ki kadar dışlanmış hissetmiyor. Fransızlar onları Fransa'nın rengi olarak görüyorlar. Milli takımlarının %80'ninin kökeni de yabancılardan oluşuyor"

Emre dertli; şikayetleri var; Ör. Champs- Elysées'de ki Türkiye turizm ofisinde zaman zaman Fransızca bilmeyen elemanlar çalışıyor, broşür almak için gittiklerinde de elde az broşür kaldığını, onları da Fransızlara vereceklerini belirtiyorlarmış. Ayrıca Türkiye'nin TV reklamları prime-time'da değilde gece 03:00'den sonra verilen seks filmleri aralarında gösteriliyormuş.

-Evet. Eveeet.. Doğru. Seks filmlerinden sonra. Ben de gördüm.. KÜÜÜT!.. (2. şaplak) Dur yaaa hanım. Memleket meselesi bunlar...

Otobüs üstü reklamları şehir içi otobüslerinde değil de şehre giden kasaba otobüslerine veriliyor.

Türkiye ile ilgili gazete ilanları ucuz olan ama okunmayan sayfalara veya eklere veriliyor.

Boardlar (duvar reklam panoları) şehrin en fakir banliyolarında, hayatta yurt dışına adım atamayacak fakir insanların yaşadığı "getto"lara asılıyor.

- Bu da doğru. Ayrımcılık gibi olmasın. Hep zenci mahallelerinde Türkiye boardları. Oysa bunca yıllık turizmciyim, Türkiye'ye gelmiş topu-topu 3 zenci Fransız tanıyorum. BJK'lı futbolcu Cisse, antrenör Jean Tigana ve Tombalacı Paskal Nauma.

Fransız kadınlarının çoğu son yıllarda seksapellerini yitirmiş durumda. Genç kızlarda tırnaklar kısa, ojesiz hatta bir çoğu tırnaklarını yiyiyor. Biraz olgunlarının gözlerinde tek tip kalın çerçeveli entel gözlükler, ellerinde ağır romanlar, kitaplar. Etekler bol ve ayak bileklerine kadar, ayakkabılar topuksuz, küt. Makyaj yok denecek kadar az. Saçlar açık, arkadan örgülü veya tokalı. Yani Fransız kadınları daha görünüşte "kültürümle döverim seni" diyorlar. Fransız erkekleri de ya "aman abla uzak dur, cehaletimle kalayım" diyor veya "bu kadar kadın yanılıyor olamaz" diyerek 3. boyuta kanalize oluyorlar.

Gerçekte Paris'e gidiş amacım, oğlumu Disneyland'a götürmekti. Ayrıca Disneyland'ın hemen yanına açılan Universal Studios'u görmemiştim. Orlando'nun yerini tutmuyor ama yine de çok eğlendim. Antalya'ya böyle bir tesisin ne kadar yakışacağını da hayal ettim. Soğuk ve yağış yüzünden Paris'te layığı ile ancak 3-5 ay iş yapabilen bu tesisler Antalya'da 12 ay full çeker. 24 saat bile açık kalabilir. Disneyland tüyoları; biletinizi Champs- Elysées'deki Disneyland mağazasından alın, hem Disneyland'da yarım saat sıra beklemeyin, hem 10:00 da açılan Disneyland'a 09:00'da girin hem de 3 euro daha ucuza alın. Normal bilet 49 euro, 3-12 yaş 41. İçeride çok sıra beklenen yerler için hemen girişteki makinalarından "fast ticket" adıyla randevulu bilet alın. Yine dikkat; birinin sırası gelmeden 2. bir yerden fast ticket alamıyorsunuz.

Dönelim Paris'e; opera karşısındaki meşhur "cafe de paix"nin garsonu bizim Maraş'lı İbrahim size Fransızlar hakkında daha detaylı bilgi verecektir. Ama benim gözlemlerim şöyle;

Artık tüm kapalı alanlarda sigara yasağı yürülüğe girdiği gibi sokaklarda da sigara içenlere özel bölümler var. Bknz resimler.
Belediye binlerce tek tip ama kaliteli bisiklet üretmiş. Her sokağa da park yapmış. Özel bir kart çıkartıp para yüklüyorsunuz ve saati 50 cent'e istediğiniz yerden bisikleti alıp istediğiniz yere bırakıyorsunuz. Dikkat sirkülasyon çok olsun diye saati 50 cent ama 2 saati 1.5 euro. Yani geometrik artış var.
Bisikletin yanısıra motorsikletler de Paris'in vazgeçilmezi olmuş. Takım elbiseli, mini etekli, hava yağmurlu, farketmiyor herkes her şartta motor üstünde. Motortaksi'lerde oldukça yoğun kullanılıyor.

Gençlerin selamı enteresan; önce sağ eli tokalaşır gibi yapıp karşılıklı şaplatıyor, sonra eli yumruk yapıp birbirine tokuşturuyorlar.

Zengin araplar Champs- Elysées'deki restaurant'ları, cafe'leri işgal etmişler. Japonlar mağazaları, Yugoslavlar da caddeleri. Ama dilenerek.

Fransızlar kuyrukta beklemekten hoşlanıyorlar. Hatta iki gişe varsa, çoğunluk uzun olan kuyruğa giriyor.

"Fransızlar kibirli, ingilizceyi anlıyor ama konuşmuyorlar".. bu YANLIŞ...Fransızlar mükemmeliyetçi. Telaffuzdan dolayı çok iyi konuşamıyorlar ve utangaçlar. Bu nedenle siz, hele ki iyi bir İngilizce ile yaklaşırsanız no-no-no deyip kaçıyorlar. Ancak gariptir, ben yarım Fransızcamla bişi sormaya çalışıyorum. Yabancı olduğumu anlayınca hemen hepsi "do you speak English?" diye soruyorlar. YES diyorum. "Alors" (peki-o halde) diyerek Fransızca anlatmaya devam ediyorlar. Ulen niye sordun o zaman İngilizce biliyor musun diye? Deneyin.. bu bööle.

Hadi biraz hareket; Hemen Eyfel kulesinin yanından tekne ile Seine Nehri gezisine katılın. 8 euro. Notre Dame Katedrali ücretsiz, Louvre Müzesi 6 euro, Eiffel Kulesi en üst yani 3. katı 12 euro, 2.kat 7.30. Seks shopları, canlı performans gösterileri, exchange clubları, şipşak genelevleri ile Pigalle semti yine çok canlı. KÜÜÜT...(yeter gari)

Kısaca Paris defalarca da gidilse beni sıkmayan, zevkime, mideme, gözüme, gönlüme hitap eden, canlı, zarif, heyecanlı bir şehir. Seviyorum onu...

Biraz da barlara takılalım;
Buddha Bar:
Adres: 8 Rue Boissy d' Anglais M. Concorde. Uzakdoğu ağırlıklı yemekleri de mükemmel. Ancak birileri Buddha bara Türkiye'den yeni CD'ler götürmeli. Hala Tarkan'dan mucuk-mucuk çalıyor. Four Seasons otelinin içinde George V Hotel Bar, Ritz Oteli'nin içinde The Hemingway Bar.

Cafeler'e bakalım;
Café de Flore;
172 blvd, St Germain, Les Deux Magots: Adres: 170 blvd, St Germain. Rendez-Vous des Belges: 23, rue de Dunkerque. Café de Paix Operanın yanı.

Restaurantlar;
Brasserie Lipp;
151 Blvd. Saint-Germain. Chez Clément 123, avenue des Champs-Elysées, La Tour d'Argent; 15-17, Quai de la Tournelle. Allard; 41, Rue Saint-André-des-Arts. Eiffel Tower restaurants, Le Jules Verne and Altitude 95. L'Atelier Renault;53, Avenue des Champs Elysées. Leon de Bruxelles (Midyeci): Champs Elysees

Türk restaurantı La Cappadoce 12 Rue de Capri 75012 Paris Metro:Michel Bizot veya Uludag 24, rue d'Enghien, 75010 Paris Metro: Bonne-Nouvelle Tel:01.47.70.30.28

Kabereler;
Le Lido, Paris'in en güzel kızlarının olduğu Crazy Horse Saloon, Bal du Moulin Rouge ve Les Folies Bergere

Alış-Veriş:
Usines Center Adres : 395 avenue du Général Leclerc-95130 Franconville. The rue d'Alésia Adres : Alésia , avenue du Maine side. Quai des Marques Adres : 8, quai du Chatelier ,93450 L'lle Saint-Denis

Resimler için: http://picasaweb.google.com/baracudacem/ParisDisneyland
Videolar için: disneyland: http://www.youtube.com/watch?v=XXyo2SzzNvY
disneyland 2 : http://www.youtube.com/watch?v=SsQoM91bUO4
Küçük Dünyalar: http://www.youtube.com/watch?v=psmnIjd6jzY

Cem Polatoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Hasan Demirpaz

 Kahveci : Hasan Demirpaz


  Aşka dair

Mutluluğuyla mutlu olduğunuz, üzüntüsüyle kahrolduğunuz biri var mı hayatınızda? Varsa bilirsiniz.

Uykudaki yüzünü saatlerce izlediğiniz, gözlerinin içine baktığınızda zaman kavramının sıfırlandığı, durup durup varlığına şükrettiğiniz birinden söz ediyorum. Ellerinize sinmiş kokusunun günler geceler boyu sizinle kalabildiği, durduk yerde, olur olmaz zamanlarda bu kokuyla boğuşmak zorunda kaldığınız biri.

Gözlerinizi açtığınızda gördüğünüz yüz için Tanrıya minnet duyduğunuz, o yüze ait sesin kulaklarınızı, ruhunuzu okşadığı biri, anlatmaya çalıştığım. Sesindeki neşe, yüzündeki mütebessim bir ifade, gözlerindeki küçücük bir gülümseme ile ayaklarınızın yerden kesildiği, her yanınızın çiçekler açtığı birisi var mı hayatınızda? Kollarınızın arasına alıp göğsünüze bastırdığınızda eşsiz bir düşü sardığınızı iliklerinize kadar hissettiğiniz birisi yani. Yanınızda iken, her anınızı büyük bir mutluluğu yaşayarak geçirdiğinizi fark ettiren, yüzüne baktığınızda yüzünüze derin bir gülümseme olup yayılan biri. Bir ömre birden fazlası düşmez ama her ömre de bir tanesi bile nasip olmayacak böyle bir güzelliği tanımak ve yaşamak olağanüstü bir şans diye düşündüğünüz birinin mutluluğu mutlu eder etmesine de ya üzüntüsü. Ya üzüntüsünü giderememenin derin acısı nasıl bir haldir bilir misiniz? Ne büyük bir çaresizliktir o, ne büyük bir ağırlıktır.

Hayatın içinde çok büyük çaresizlikler vardır mutlaka, bunun da lafı mı olur onların yanında demeyin. Her biri birbirinden derin, her biri birbirinden acı çaresizlikleri ben de tahayyül edebiliyorum tabii ki. Ama gel gör ki, ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef.

Kederli bakan bir çift göz gülümsediğinde, karlar yağmış gönlümden rengârenk çiçekler fışkıracak gökyüzüne doğru, biliyorum. İçindeki sıkıntılar tükendikçe, yüzüne, gözlerine yayılacak gülümseme ayaklarımı yerden kesecek, bir çift kanat takacak ruhuma uçacağım, bunu biliyorum.

Uçacağım. Bunu da biliyorum.

Hasan Demirpaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Hayrullah Ersöz


Ş Ö M İ N E

Gece.. Nişantaşı.. Residance.. Ateşbaşı.. İki kişi.....

I - Hoşgeldin!...

Sür cezveyi odun kömürüne tıkırdasın kahvemiz
Kahvemiz kabarsın keyfimiz kabarsın.. Aşkımız şeker
Çek perdeleri.. Yak mumları.. Kapı çalarsa açma sakın
Höst - kimse gelmesin.. Geyik meyik.. Ulan sizi kim çeker

II - Buyur!...

Şeker ustasıyım yoğurayım akidem.. Gel bre şeker
Şeker hastasıyım insülinim ilacım.. Pembe şeker
Sür leblere kırmızıyı.. Çöz sarı saçı.. Soy siyahı
Tövbe demee.. Kim girmemiş kim.. Bulmuş da böyle günahı

III - Sıyır!...

Banıp dudağımı dudağının kırmızısına.. Uzat..
Akça gerdanına TacMahal motifleri döktüreyim
Yakma tütsü mütsü söndür şu cigarayı gülüm.. Uzan..
Buram buram kokutayım da hare hare tüttüreyim.......

IV - Hayır!...

"Hayır! Evlenmeden olmaz hıyar!"
Demiş, bayan şiir kahramanı..
Ve arkasını dönmüş, kapıyı çekip, çıkıp gitmiştir.

Ben garip bir "sokak şiircisi"yim. Sadece akıl ettim naklettim.
Şiir sahnesiyle tabii ki ilgim olamaz :(

Çıt.. çıtır.. çıtıçıtı.. çıtırçıtır..
Ateşe iki odun daha attım..
Patatesler pişmiş mi ki..

Gece.. Bostancı sahili.. Ateşbaşı.. Yalnızım..

Hayrullah Ersöz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Mehmet Hamurkaroğlu


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Elyazısı mektuplar

Otuz yılımla beklerim
Postacının motosikler sesini
Duracak mı
Geçecek mi?

Avustralya'ya her göçtüğünde,
Mektup devriydi.
Sevgi sözcüklerinle yüklü zarflar,
El yazıları,
Tokalaşmak, kucaklaşmak...

Okuma yazması olmayan anneannemle dedem
Bana yazdırırlardı.
Açmadan önce öper, koklar,
Ağlardım bazen de.
Ölümlerden sonraya rastlar
Bilgisayarlı oluşum,
Çoğu dostlarımla birlikte.

Sakladığım mektuplar yıprandı.
Dağılacak korkusuyla tutuyor,
Artık yaşamayanlarla,
Kısık sesle konuşuyorum.

Fatura taşır oldu postacı.
Elektrik, telefon, su parası.
Bir de ucuzluk var diyen
El ilanları...

Gül Uysal

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Genel Yaşam Sigorta A.Ş.


KM - GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş. İŞBİRLİĞİ İLE
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI


Sevgili KM Dostu,

Sağlığınız bizim için önemlidir,

Genel Yaşam Sigorta A.Ş sizlerin Ağız ve Diş Sağlığı ile ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Promosyon olarak hazırlamış olduğu ağız check-up'ı hizmetinden faydalanabilmeniz için sizi anlaşmalı kliniğimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Yapılacak olan ağız check-up'ınız ve Diş Taşı Temizliğiniz için yapmanız gereken sadece IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ'NDEN aşağıda belirtmiş olduğumuz ilgili kişileri üç gün önceden arayarak randevu almanız ve tarafınıza iletilmiş olan bu sertifika ile 2008 Haziran sonuna kadar kliniğimize başvurmanızdır.

Panoramik Röntgen ve ağız check-up'ınız GENEL YAŞAM Promosyonunun bir parçasıdır.

Sağlıklı günler, güzel gülüşler dileğiyle...

Saygılarımızla
GENEL YAŞAM SİGORTA A.Ş.

Randevu için:
Nursel Çalışkan (nurselcaliskan@identist.com.tr)
Gülsün Er (gulsuner@identist.com.tr)

IDENTIST AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ
Kasap İsmail Sok. Sadıkoğlu Plaza 1 Kat 3
No 68 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216-337 0707 / 0216-337 0708
http://www.identist.com.tr

Editör'ün Notu: Yukarıda sözü edilen sertifikayı buradan bilgisayarınıza indirebilir, üzerine ad ve soyadınızı yazdıktan sonra bastırarak veya email ile göndererek bu hizmetten yararlanabilirsiniz.


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "
 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Web sayfalarınız, sunumlarınız ya da kendi zevkiniz için kullanabileceğiniz yüzlerce clip art için http://www.fundraw.com Baktınız, aradığınız clip art yok, o zaman oturun kendiniz dizayn edin. Hem de online olarak.

İsminin http://www.acemipaylasim.com/ olduğuna bakmayın. Acemi gibi görünse de oldukça başarılı bir forum sitesi. Paylaşımı ve araştırmayı sevenler için hoş bir kaynak.

İnternet kullanan ve oyun oynamayı sevenlerin, sık kullanılanlar kısmına eklemeleri gereken bir web sayfası daha http://www.biroyuncu.com/ Adına bakıp aldanmayın, sadece bir kişilik değil. İster tek başınıza ya da ister arkadaşınızla oynayabileceğiniz minik oyunlar.

İnternette aradığınız bir çok şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz güzel bir web sayfası. http://www.gencbilim.com/ Mesela online TV ve Radya takip edebilirsiniz. Güncel haberlere ulaşabilirsiniz. Ödev ve tez bankasından faydalanabilir ya da spor sayfalarında gezinebilirsiniz.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Sealed with a kiss
Jason Donovan









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080430.asp
ISSN: 1303-8923
30 Nisan 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com